Φ Radya Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2009 ŞAİRLER ŞEHRİ “ Uzakta, çok uzakta, hala herkesin gidemediği, henüz ulaşılamayan o dağın ardında bir kent varmış. Orada ancak gönül gözü keskin, sevda dili oynak, canevi zengin, düş gücü kıvrak, hoşgörüsü engin, öfkesi kısrak ruhözü sezgin, kalemi bıçak, kanı kaynak, sesi berrak, dili kaymak, yüreği seyyah insanlar yaşarmış. Umutla umutsuzluğun büyük testilerde mayalanarak oluşturulduğu, dünya yaşında ballanmış şarap içer, lezzetin bin yıl dirimli gizlerini tadar; yazın deniz kıyısında , baharda dağ zirvelerinde, kışın hane içlerinde ateş yakar, daima ateşin başında yaşarlarmış. Gözlerinden kıvılcımlanan asıl ateşin koru, yüreklerinde hiç küllenmezmiş. Ateş bakışlı bu insanlar, kendilerinden olmayanı hemen tanır, sevda yüklü kadınları, özü mert erkekleri ama en çok kendilerini severlermiş. Doğuştan kor yürekli bu insanlara “şair “ denirmiş. Orada yalnızca bu özelliklere uygun insanların, gerçek şairlerin kabul edildiği o kentte şiir yaratılır, şiir düşlenirmiş. Şairler Beldesi’nde şiir okuyan, şiir soluyan ozanlar; yürekleri kabuk tutmuş, göz ferleri çekilmiş, kanının kırmızısı solmuş insanların yaşadığı kentlere şiirler yollarmış; çiçek çiçek, ışık ışık, çığlık çığlık ….” Buket UZUNER (Şairler Şehri) 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2009 RENKLERİM ÇOK DEĞİŞTİ Kırmızıyla başladım yaşama Elimde fırça Herşeyi kırmızıya boyadım. Annemin çantasından rujunu çaldım Dudağıma sürdüm Aynada ki görüntüme bakıp Gülümsedim.. Üzerime kırmızı elbiseler Ayağıma kırmızı papuçlar aldım. Saçlarıma kırmızı tokalar taktım Oynarken yere düştüm Dizlerimden kırmızı aktı Aldırmadım.. Çocukluğun verdiği masumiyetle Kırmızıdan hiç korkmadım. Derken, Pembe girdi hayatıma Ve pembeyle devam ettim yoluma. Kırmızının keskinliği Giderek azalmaya başladı Pembe,uyumluydu,sakindi... Çizgileri yoktu. Hayata karışarak yaşamayı seviyordu Dünyanın ve de insanlığın Gençlik rengi pembeydi. Pembe düşler kuruyordum geleceğe dair. Aşklarım,hayallerim pembeydi Pembe panjurlu bir evde oturacaktık sevdiğimle Pembe,sevginin rengiydi. Olgunluk çağıma girdiğimde Yani büyüdüğümde Hayatı ve insanları tanıdığımda Herşeyin bir teslimiyet içerisine Girdiğini gördüm. Siyah,herşeye hakimdi. Tüm güzelliklerin üzerinde Nöbet tutan eli vardı. Renkler giderek kirleniyordu. Şimdi ben; Cesaretli beyazım Boyuma posuma bakmadan Herşeyin kirlendiği bu dünyada Temiz kalmak Ve rengimi korumak tek amacım. Renklerim gerçekten çok değişti.. Serap ÖZEN 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2009 DOĞAN GÜN Kırgın umutta Keder tortusunda Acıda, zehirde, pusuda Yılma Doğan günü bekle Çünkü tutar bir erik ağacı sunar sana Doğan gün Van gölünden bir sabah Bir kıvılcım, bir titreşim Bir tutam akdeniz Süphancı bir serinlik Ve genç bir gerinme Usulcacık saç hışırtıları Bir dudaktan buğulanan sıcaklık Tutar getirir Doğan gün Öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi Sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi Ve kavga ve zulüm ve ateş Hep birlikte örülen bir türkü Güzel yapmak için, güzel olmak için Çünkü hayat dönen, kıvrılan Yanan bir ibrişimdir Tutar getirir Doğan gün Kemal Burkay Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2009 SOL YANIM ACIYOR türkülerin vardı... başını göğsüme yasladığın yenilgilerin kederli şarkılarla sabahlara düşerdin asırlık bir çınar kadar yorgunum yollar geçiyorum yollar... en uzun geceler kadar kasvetli yıkılmış kentler kadar yalnızdılar şehrimde masal büyütüyor çocuklar kadınlar halı yıkıyor avlularda ben şiir yazıyorum sol yanım acıyor anne küf kokulu zindanlarda çocuk doğruyor analar bense dağ... tütün kokuyor gecelerim şarap kokuyor ay kokuyor içimden bir şeyler kopuyor gece serseri bir mayın gibi gömülüyor can evime ay sulara düşüyor ben şiir yazıyorum sol yanım acıyor anne... Alev Kutluözen 2 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2009 Anne &Çocuk ve Yalnızlık "Yalnızlık nedir?" diye sordu çocuk Gülümsedi kadın "Memeden kestiğimde seni İçimde doğan boşluk gibidir" dedi. "Kokundan uzak kaldığım an gibi mi?" dedi çocuk "Ses sağnağında yüreğine tek bir tınının değmemesi gibi, Düşsüz uyku gibi, Renksiz düş gibi, Çocuksuz ana kucağı gibi" dedi kadın. "Yalnızlık nedir?" diye yeniden sordu çocuk "Aşksız bahar gibi, Kokmayan çiçek gibi, Arı konmayan renk gibi" dedi kadın. Hüzünlendi çocuk, Gamzelerine iki büyük çaresizlik doldurarak "Yalnızlık yavrusunun gözlerindeki çaresizlik gibidir" dedi kadın. "Ağlatacak kadar güçlü müdür?" dedi çocuk, Sarıldı kadın çocuğa "Sana akan bu sevdam kadar keskindir" dedi "Gülümsemene büyüttüğüm umudum kadar güçlü.." "Acıtır mı insanın canını?" dedi çocuk "Seni kaybetmenin korkusu kadar acı, Senin gözyaşlarının ateşinden daha yakıcı" dedi kadın. "Hep yalnız mıydın?" dedi çocuk Daldı anılara kadın, Eski bir aşkın kalıntılarında dolaştı biraz, Biraz eski mutluluklara dokundu. Çekingen.. Biraz da özlemli Bugündeki yalnızlığını yaratan büyük aşkını düşündü. "Hiç bitmez mi yalnızlığın?" dedi çocuk O'nun gibi bakmayan O'nun gibi gülümsemeyenler geldi aklına. O'nun sarmalarındaki sıcaklığı yaşatamayanları düşündü. "Büyük aşklar büyük yalnızlıklar doğurur` dedi kadın Sarıldı çocuğa kadın Umuda sarılır gibi Yalnızlığını yıllara gömer gibi Sarıldı sevdasının en güzel meyvesine... GASSAN SATAR Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2009 AVARE İLHAMLAR Kader cellâdına sessiz uzat boynunu; acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine yalnız bir düşünceye yum gözlerini son darbe inmeden evvel, en son anda bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol; düşüncen kurtarsın seni senden, bil! biraz sonra ebediyen senindir senden uzak olan her şey... ellerini yüzümde gezdir, sil alnımdan yorgunluğu, gözlerimin altından yaşamak korkusunu al, avuçlarından çıkmış bir heykel olsun başım. sonra sen de gözlerini kapat, bırak, ellerin sessizce düşünsün düşüncende yaşamak isterim ben senin: bir gün en yalnız saatinde parmak uçlarından ve avuçlarından gelip konuşurum seninle. ayrılalım, sen annen güneşe git, nur ol; ben toprakta dağılacağım. bir akşamüstü ormanı tek bir saz yapan en son dalda son ışık ol, gel, beni bul.. Ahmet Hamdi Tanpınar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2009 KUŞ SÜRÜLERİNDEN BİR DUVAR Eskişehirli bir tüccar tanırdım, bıyıkları Gereksiz konuşan bir adamın sakarlığında Enfiye çekerdi, bahçesindeki gülleri anlatırdı Çocuksu yüzler bırakırdı bir takım ambarlarda Sonbahar böyle geçerdi, o tüccarın sıkıntısı gibi Deniz kıyılarında, hayvan leşleri arasında Kış sanki iyi geçecek, bakıp duracaksın Yılbaşında eski bir sevgilinin gönderdiği bir karta Niye mektup yazmıyorum eskisi gibi Kahverengi bir şeyler oluyordu mektuplarda Yaşlı bir korsanın öğle uykusu doluyordu İçime ve uykusuzluğuma Kaypak bir haritam var şimdi, önüme seriyorum Birbirine karışıyor Avrupa ve Asya Bütün kara yollarında ölüme yakın bir şey var O kadar yaklaşığım ki şu ölüm duygusuna Okyanuslardan hiçbir şey anlamıyorum Küçük denizlerde yaşadım da ondan mı acaba Değilse neden bir türlü ısınamıyorum Yoksa büyük acıların kaptanları mı dolaşır okyanuslarda Ey büyük kaptan, Bodrumlu sarmaşıkçı Ey gün günden yüreğimi kanatan ada Bir yer istiyorum üstünde, doğduğum bir yer olsun Ve uzun yollarda hiç konuşmayan şöförlerin yanında Ey orman yollarındaki su sarnıçları Duyuyorum içinizdeki eski ses yüklü plaklarda Ölümün bitmiş yasını, sevincin yok olmuş fırtınasını Sözlerini çok değişik aşkların da Eskişehirli bir tüccar vardı. Var mıydı Duygular, zamanlar da bir çeşit insan mıydı yoksa Kuş sürülerinden örülmüş bir duvar Hangi kuşu çeksem ölüyor avucumda. Edip CANSEVER Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2009 MARİFET Marifet hiç ezilmemek bu dünyada Ama biçimine getirip ezerlerse Güzel kokmak Kekik misali Lavanta çiçeği misali Fesleğen misali Itır misali İsâ misali Yunus misali Tonguç misali Nâzım misali Bedri Rahmi Eyuboğlu Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2009 GÖM YÜREĞİNİ SEVDALARA akşamların sekisine oturdum adsız ve atsız geçmez sancılar bırakarak yolunurken yüzümden kök salmış nice bakış gece serildi... gözlerim karanlıkta demir soğuğu ne gideceğim bir yer ne beklediğim bir yolcu... ucu tomurcuklu dizeler asmak yıldızlara bir iğne gibi saplanıp yitmek gecenin denizinde birini düşünmek... olmayan birini olan birini olmayacak birini düş kovalamalar yorgunu yakılmış bir bilicinin külleri gibi akşam düşleri gibi fani az sonra ay doğar ve görür kendi cesedini içimdeki kuyu... kim bilir eski bir yanılsamadır belki aşk da gökyüzünde gidecek yeri olmayan kuşun son düşü bütün okyanuslarda bulunamayan ada ve ilk yanılgıdan sonra yıkılınca direği yürek evinin bulutlar kadar nafile ömrümüzü savurduğumuz deli rüzgar kim bilir aşk çaresizliğimiz bizim belki de ölüme olan ölümü aşan korku... yıkık kerpiç bir ev gibi depremler artığı bir yüreğin sessizliğinde otur şimdi yaşananlardan kalan koyu bir toz yığını kim girer ki yıkılmış kapısından otur anılarının yırtık şiltesine akşam ve eylül geçmeyen bir yara gibi beynine kurmuşken çadırını mezarlığa dönmüş içinde hayaletlerle otur yaslanarak yalnızlığın taş gerçeğine su kurumuş ölmüş kuğu... hayatın tüm alanlarında yenildin işte kulaç attığın sular kendine götürdü seni ne zaman türkü söylesen dağlarını yaktılar uçurum uçurum yaşadın gençliğini sürekli ölü çocuklar doğuran bir kadının yüreği nasıl güler atının ölüsünü gömen bir yolcu gibi göm yüreği sevdalara ve bu zulüm toprağında sevgiler olsun diye omzunda yalnızlık heybesi kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan herkes gibi yeniden yürü uçurumlara bulutlara sulara şarkılara Adnan DURMAZ Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Ölüme Gazel İnsandır en yüce değerleri yaratan. Sevdayı sözgelimi, erdemi, özlemi, özveriyi, umudu, şefkati, düşü... Yaşamı tanıdıkça kendini tanımlayan... İnsandır... Ve fakat yakalar yakalamaz uygun bir an bulur bulmaz dengini durmaz tümünü haraç mezat pazarlar... Soylu mu soylu, huylu mu huylu; hırsız mı hırsız, arsız mı arsız! İnsandır... Tanrılar yaratacak denli esinli, tinsel, engin... Canı pahasına direnecek denli gözüpek, atılgan, seçkin... Ve fakat kendi büyüsüne sığınacak denli bitkin, güvensiz, sefil... Sefasını sefaletten sağacak denli rezil... Özlü mü özlü, sözlü mü sözlü; bezgin mi bezgin, azgın mı azgın! İnsandır... Diş diş dudaklarında özgürlüğün tutkusu kıvılcımlanır, çığlığı gecenin ışıltısı olur şarkılarında. Çağıran acılarsa eğer koşar üleşir her şeyini... Ve fakat ışıltının karşısında kuduran da odur... Bilgine değil, haine tapan; kendi türünü yok etmenin ustası; doydukça bölüşmeyi unutan... Masum mu masum, mazlum mu mazlum; Katil mi katil, zalim mi zalim! İnsandır... Bir o’dur ölümlü doğuşunun bilgisiyle yaşayan... Vurgunu olduğu göğe süssüz, sürgünü olduğu cana güçsüz, çılgını olduğu tene öksüz... Narince açan... Soldukça üzgün... Sevincini bile gözyaşıyla yoğuran... bir yanı hep anılara sarmaşık... Gönül boyu yaralı... Ömür boyu âşık... Bağrında özlem, sırtında hançer dağları delip, ağzında ışıkla gelebilir... Coşkun, düşlü, dövüşken... Ve fakat çıkan için ufkunu yakan dostunu satan da odur... Doymak bilmezcesine çakalcana açgözlü; uygarlığınca acımasız, evcilliğince vahşi... Korkak, kaypak, sürüngen... Ulaşsa denizler gibi yıldızlar da kirlenir ellerinde... Binlerce yılmış gibi ömrü, onlarca yıl susabilir; suskunluğu çatal çatal, yılanca zehirlidir... İçli mi içli, güçlü mü güçlü; suçlu mu suçlu, hınçlı mı hınçlı! İnsandır... Sonunda solacak, kurumuş bir yaprak gibi rüzgâra ilişerek geldiği toprağa dönecektir. Yücelerde soluduysa ömrünü baharda sazı kalır dallarda hızı kalır kuşlarda açar sesi dillerde sözü kalır... Irmağın kıvrım kıvrım suyunda köpürür, gümüşlenir... döndükçe gümüşlenir... Arının kekik tüten balıyla leylaklar kınalanmış bakışlar kutsar onu, köklere sürgünlere uğurlar... Ardı sıra ateşböcekleri uçuşur, su tutuşur... Dalgalar alkışlarıdır... Kimi ölür izi kalır, kimi ölür buzu kalır Nihat Behram Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2010 Büyümek istiyorum yüreğimdeki çocuğu ürkütmeden Kızgınlığımı ve kırgınlığımı büyütmeden büyümek Koca adamlara, Büyüklere, Cesurca kızabilmek için. Sonra yine sana döneceğim ey çocuk Yaramazlığına inat, saçlarını okşasın diye Sana bir şiir armağan edeceğim. Sema Erdoğan 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2010 Başka Türlü Birşey bir yıldırım çarpması benim istediğim. okyanusa dökülen nehirin suyunun okyanusa karışması. göktaşının paris`te yalnız yürüyen adamın başına düşmesi. bir güneş tutulması benim istediğim. bir aşk tutuşması. bin aşktan kaçarken benin rastladığının sen olması. sığamadığım şehirlerin hepsinin bana ev olması. tutuşturulan hüzünlerin lacivert bir gecede bir şarap şişesinde yakılması. başka türlü bir şey benim istediğim. bu çağda olmaz olası. geceye sığmaz yaşanması. gündüzde hep eksik kalması. başka, başka bişey. bir yıldırım çarpması. bir yanardağ faciası. öyle bir gelmelisinki bana ben lal kalmalıyım. kulaklarım duymamalı bir daha başka bir sesi. gözlerim görmemeli başka bir yüzü. deste deste biriktirdiğim yalnızlığım yanında erimeli. yüzümda bir sarhoş gülümseme gezinmeli. mevsimler anlamsız, mevsimler şaşkın düşmeli. aşk, öyle bir çarpsınki beni o ben ben olmayayım dediğim gecelerin cevabı olmalı. kaçtığım sokaklardan sana sığınmalı. aşkından harap bitap düşmüş olmalı. seni sevmekten, seni sevmekten başka çıkışım olmasa... aşk kapımı öyle bir çalsaki benim o kapım bir daha kapanmasa. topladığım denizkabukları sahibini bulsa. gecelerde ve yalnız işlediğim o hatlar bir mana kazansa. mana. manam sana kaysa. senle varolsa bu hayat. ve bir gün yine seninle yok olsa. hiçbir taht hiçbir saltanat bana senden başkasını hatırlatmasa. haremdeki cariyeler azad olsa, sultanlık yıkılsa ben sana sığınsam. kaçak bir padişah olarak sadece aşkına sığınsam. bana baksan. beni anlasan. bana baksan. bana baksan. sen bana baksan o anlar zamanın hükmünden çıkar. senin gözlerinin değdiği gözlerim öyle bir hal alırki ne bir daha göreceği şeyler onun için anlamlıdır nede geçmişinde gördükleri. an hüviyetsizdir artık. an aşka bulanmıştır. an aşkla yıkanmıştır. aşkın değdiği bir şeyin hiç eskisi gibi kaldığını duydunmu sen? aşkla eriyen dudaklarının dudaklarıma değmesi nasıl bir ateş yakar bende hiç düşündünmü sen? küresel ısınma dedikleri yanında anlamsız kalır. buzullar erir. bu dünya bir alev topuna döner. gece. ve mum ışıkları aydınlatırken odayı. senin aşk kokan bedenin. cennetin hangi bahçesinden çalınmış bu topraklar. sırtın. sırtındaki o ben. boynundaki ufak izin. hangi cennet bahçesi kokunu taşır? hangi çiçekte hangi koku senin kadar anlamlı olur. gece. ve biz ikimiz birer göktaşıyız. uzayın derinliklerinde birbirimize doğru bilinmez bir hızla seyreden. birazdan tutuşacağız. ve bu tutuşmadan. ne sen sağ çıkabileceksin. nede ben. liman olan aşka nasıl sığınabilirim? nasıl bir kaptanımki ben bu gemiyi bir türlü kontrol edememekteyim. soğuklarda güvertede yani bu yapayalnız ruhta bir gömlek bir ceket gezinmekteyim. istanbul. aşk eğer sen olsa idin. ve istanbul istanbul olmasa idi ben onu fetehederdim. adını o şehre verirdim. yüzyıllarca seni bilsinler ve sana aşık olsunlar diye. aşk. hangi denizin kıyısındasın sen. hangi kumsalda duruyor ayak izin. başka türlü birşey benim istediğim. bir kadın bir erkek arasında geçen. ve içinde sadece mana bulunan. Can Yücel 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2010 Yüreğin Üşüdüğü Gün yüreğin üşüdüğü gün sıcacık bir günü düşün sıcacık bir bahar gününü umudun büyüklüğünü ve sonsuz maviliğini göğün yüreğin üşüdüğü gün bir çocuğun gülüşünü düşün bir çocuğun beyaz düşünü göveren dal uçlarını çatlayan tomurcuğu ve çiçeklenen yerini her öpüşün yüreğin üşüdüğü gün bir ormanın gümbürtüsünü düşün bir ırmağın türküsünü bulutların beyazlığını güneşin kızıllığını ve ısıtan yanını özgürlüğün Nuri Can 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Janset Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2010 Paylaş Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2010 Hepsi çok güzeller sevgili Radya. Emeğine sağlık. Neden se, GASSAN SATAR' ın şiiri, Anne &Çocuk ve Yalnızlık çok etkiledi beni. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2010 Hepsi çok güzeller sevgili Radya. Emeğine sağlık. Neden se, GASSAN SATAR' ın şiiri, Anne &Çocuk ve Yalnızlık çok etkiledi beni. Teşekkür ederim sevgili Janset... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 6 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 6 Şubat , 2010 Hiçsizliğe Tanrı sen ne kadar güzelsin bir hiç olarak ormansın belki bilmiyorum belki ormanda bir ağaçsın şuncacık bir pazartesi günüsün insanları dupduru edemeyen bütün karayollarında ve demiryollarında gider gelirim bütün dünyada ama biliyorum Kırşehir’de mezarsın bir kilisesin Kapadokya’da sözgelimi yumurtada zarsın ustasın sabahları yapmada en katı yoklukları koyarak insanın içine akşamüstlerinde biraz gaddarsın sular ve zamanlar kararırken ne yapalım bari bağışlayalım birbirimizi Turgut Uyar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2010 Allah aşkına kalbim, Sakla sevgini Ve gizle şikâyet ettiğin şeyi Seni görenlerden Ve ganimet bil onu. Sırları ifşa eden Benzer ahmağa Susmak ve gizlemek Daha yaraşır aşığa Allah aşkına kalbim, Sana geldiğinde Bir soruşturucu Gelirse sana sorarak sıkıntını Gizle! Ey kalp eğer derlerse: “Nerede sevdiğin?” De ki: “Belki esir almıştır, Benden başkasını” Ve sonra mutlu görün. Allah aşkına kalbim, Gizle hüznünü Seni üzen nedir ki Dermanından başka Bunu bil. Ruhlardaki sevgi Kadehteki şarap gibidir Ne su görünür onda Ne nefesler gizlenir. Allah aşkına kalbim, Hapset dertlerini, Denizler coşsa da Yahut yıkılsa da felekler Sen esenlikte ol! Halil Cibran Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 4 Mart , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 4 Mart , 2010 Sükûnet Kadının İmtihanıdır Bir kıble seçtim kendime Hani inancın orucunu tutar ya insan, Akşamın bi vakti her şeye inanarak açar orucunu Bir kıble seçtim kendime Doğarak ödemeye başladım ölüme olan borcumu … Göz kapaklarımı ellerinle zorla ayırdığında Masal çukurlarıma düşerek afalladığında O ara Anlatamadığım Akıp giden yüzler zincirinde bir kopuş noktasısın Biliyorum yıldızdan biriktirme güneşlerin giremediği karanlıklar ikimizin titrek gölgesi Biliyorum ayaklarımızı kaldırımlara diken adımlarımız, yolumuzun mahir terzisi Biliyorum Bilmelerin yetmediğini -!- Sükûnet kadının imtihanıdır Hani nicedir susmamdan yakınırsın ya Yüzümü sana dökemediğimden, Dilimdeki paslı çivileri sökemediğimden Bir kıble seçtim kendime Eğildiğim secdemde, ağzımdan taşarak dökülen cümlelerim Siyah incilerim Alnım zemindeyken En suskun çığlıklarımı atıyorum Sen uykuların en derinindeyken -.- Suyun çukurunu bulması gibi Şüpheli bir isyan yuvalanır kulaklarımda İçimin protestosunu Kanlı bir eylemle bastırdığımda Yani ağladığımda En gürültülü susmalarımı başlatırım Ne denli isyan etsen de Sükûnet kadının imtihanıdır. ex 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 SON SÖZ Boğazından lıkır lıkır geçen Şu suyun kıymetini bil Nedir ki bu mavilik deme Pencereden görebildiğin ka...dar Göğün kıymetini bil Kıymetini bil çiçek açmış bademin Güneşli odanın çamurlu sokağın Beyazın siyahın yeşilin Pembenin kıymetini bil Dirilik öyle bir şey yürekte Sevinçle çırpınır Kavak yelleri eser insanın başında İnsanoğlu kızar öfkelenir savaşır Halk için girişilen savaşta O korkulu sevincin Öfkenin kıymetini bil Bil ki bu Budur işte Güneş yalnız dirileri ısıtır Güneş'in kıymetini bil. OKTAY RIFAT.... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 24 Mart , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 24 Mart , 2010 YANLIŞ VE YABANCI Trenim öldü akşamdan kalma bir yabancıyım artık beni bu çağdan topla kalbim kimsenin beklediği devrim değilim, ne sevebildim yerimi ne dirlik yapabildim. Kolay bitmedi gecem şarkısını yitirmiş çingene bir çocukla ağır yaralı iki bacak gibi yanyana sabaha kadar devrildim, bir göç imgesine saplanıp kaldı ayaklarım ah yollar, görme...diler ki beni gidebileyim. Geceleri altını ıslatan bir bulut muydu o çocuk kaç damla yağmur yedim de böyle şişmanladım ki düşlerin kanatlarına bile ağır geldi bir zamanlar leyleklerin getirdiği bedenim. ah kalbim, ben asaleti bozuk tanrılar çağına mı düştüm, bunca yıldır gezerim hiç böyle dünya görmedim. Trenim öldü durdu zaman makinem öyle çok sonlar buldum ki artık bilmiyorum nereden başlamalıyım. hiç bulamadığı kapağıyım tencerenin bir buluşmalar yabancısıyım, koskoca yıllar yanlışı... Artık beni bu çağdan topla kalbim bir şarkıya binip gideyim... Murar Devrim Dirlikyapan Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2010 ...hiç bir zaman olması gerektiği gibi değil dedi insanlar... ...müziğin sesi sözcüklerin yazılışı... ...hiç bir zaman olması gerektiği gibi değil...dedi... ...bütün bize öğretilenler... ...peşinden koştuğumuz aşklar... ...öldüğümüz bütün ölümler... ...yaşadığımız bütün hayatlar... ...hiç bir zaman olması gerektiği gibi değiller... ...yakın bile değilller... ...birbiri arkasından yaşadığımız bu hayatlar... ...tarih olarak yığılmış... ...türlerin israfı... ...ışığın ve yolun tıkanması... ...olması gerektiği gibi değil... ...hiç değil...dedi... ...bilmiyor muyum? diye cevap verdim... ...uzaklaştım aynadan...sabahtı...öğlendi...akşamdı... . ...hiç bir şey değişmiyordu... ...herşey yerli yerindeydi... ...birşey patladı...birşey kırıldı... ...bir şey kaldı... Charles Bukowski 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2010 KALDIRIMLAR Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler. Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi... II Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi, Etinle, kemiğinle, sokakların malısın! Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi, Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri, Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında. Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri; Onun taşı erimiş, senin kafatasında. İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var; Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz. Dünyada taşınacak bir kuru başınız var; Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz. Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur! Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları. Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur... Ne senin anladığın kadar, kaldırımları... III Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece, Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler. Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince, Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der. Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de, Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp. Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de, Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp. Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım; Onu bir başkasına râm oluyor sanırım, Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı. Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; Bana rahat bir döşek serince yerin altı, Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan... NECİP FAZIL KISAYÜREK Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2010 KALBİM UNUT BU ŞİİRİ Uğuldayan ve hep uğuldayan bir orman kadar üşüyorum şimdi ...yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda yanlış ve zehirli çiçekler açıyor Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık Su ve ses kadar beklediğim ne kaldı geride, bilmiyorum uzanıp uyumak istiyorum gölgeme ve sarınmak o kocaman gözlerin uğuldayan rüzgârlarına Bir acıyı yaşarım ve zehrinden çiçekler üretirim kömür karası uçurum kadar bir yalnızlık yaratırım kendime, atlarım Anısı yoktur küçük rüzgârların Yapraklarım yok artık kuşlarım yok büsbütün viran oldu dağlarım ezberimdeki türküler de savrulup gitti ömrümün karşılığı kalmadı sesimde sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü Ahmet Telli 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2010 SESLER Gecenin bir zamanı evine gelince, Kilitte duyuyorsan anahtarın sesini , Anla ki yalnızsın. Elektrik düğmesini çevirince, Çıt diye bir ses duyuyorsan, Anla ki yalnızsın. Yatağına yatınca, Yüreğinin sesinden uyuyamıyorsan, Anla ki yalnızsın. Odanda kâğıtlarını kitaplarını, Duyuyorsan zamanın kemirdiğini, Anla ki yalnızsın. Bir ses geçmişlerden, Çağırıyorsa eski günlere, Anla ki yalnızsın. Değerini bilmeden yalnızlığının, Kurtulmak istiyorsan, Kurtulsan da yapayalnızsın. AZİZ NESİN 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Radya Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2010 Eskici Eskiden yeterdim kendime Artardım bile Şimdi ne yapsam nafile! ... Ve Kim demiş "can eskimez" diye Bu can tedirgin tende Can da eskimiş Ben de.. Bedri Rahmi Eyüboğlu Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.