Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.


TAKLAMAKAN

Önerilen İletiler

"Yazdıklarımı dönün tekrar okuyun" demek, benim anlayışıma sığmayan bir kabalık olduğu için böyle demiyeceğim, yine özetle söyleyeyim ve imzama koyduğum gibi, determinizm asla raslantıya prim vermez. Evrim de raslantısal değildir. Hatta determinizmi yıkmak ve Newton mekaniğinin görelilikle yıkılmasının ardından ikinci devrime imza atmak için Heisenberg raslantısallığı ortaya atmış ve Einstein determinizmi savunmak için raslantısallığa karşı çıkmıştı. Ancak bunun için "tanrı zar atmaz" demesi, bu kavram ile koşullu kafaları karıştırıyor. Burada batılıların bir çok soyut kavramı simgesel olarak kullandığını bilmekte yarar var. Determinizmin dini anlamda bir tanrı öngörüsü olması düşünülemez. Determinizm tanrı varsayımı karşısında nötr bir tavır takınır, yokluğunu veya varlığını savlamaz.

 

İkincisi, determinizm iradeyi dışlamak bir yana, iradeyi en üste koyar. Tüm bunlar klasik determinizme yöneltilmiş suçlamalardır ve determinizm bu suçlamaları aşarak günümüz modern determinizmine ulaşmıştır. Yine daha önce belirttiğim gibi, determinizmin gücü, "kendini doğrulamaya değil, yanlışlamaya çabalayan" bir düşünce şekli olmasında yatıyor. Determinizm sürekli olarak kendini ihlal eden bir olgu arar. Bu ihlal bulunamadığı sürece determinizmin savı güçlenir.

 

Determinizm mutlak bir gerçek ve ezelden beri mevcut bir doğru varsaymaz. Kendisinin de evrildiğini, evrimden hariçte kalan hiç bir şey olmadığını söyler. Bu yüzden klasik-modern determinizmlerden söz ediyoruz. Tüm tarih boyunca sabit, değişmemiş bir determinist anlayıştan söz etmiyoruz.

 

Determinizmi yıkmaya adaylık iddiasında kuantum felsefesi var şu an. Bu iddianın gerçeklik payının ne olduğunu şu an yaşayan hiç kimse göremeyecek sanırım.

 

Benim "inancım" determinizmin evrensel olduğu ve kuantumun da determinizme eklemleneceği. Tıpkı kaos kuramı gibi...

O da determinizmi yıkma iddiasıyla ortaya atıldı ve sonra determinizme eklemlendi. Onun eklemlenmesiyle determinizm daha da güçlendi. Karşı çıkıla çıkıla güçlenen bir sav...

 

Kuantum eğer belirsizliği kanıtlarsa bu "her şey raslantısaldır, fakat tanrının tercihleriyle raslantı olmaktan çıkmıştır" tezine güç verecek. Bu, günümüz biliminin sonunun gelmesi anlamı taşır. Bunu yapamazsa determinizm "raslantı zaten doğal olarak yoktur" tezini sürdürecek.

 

Bir Boeing 707 uçağını uçak parçaları deposunda oluşan bir depremin veya fırtınanın yapamayacağı söylenir. Doğrudur. Raslantıyla Boeing oluşmaz. Oluşması için bir alt statüko gereklidir. Her statükoyu, bir alt statüko o konuma yükseltmiştir. Statüko kademelerini ve statükoların aslında durağan değil, evrilen yapılar olduklarını kavramak gerekiyor. Halihazır evren de olağanüstü büyüklüğüne rağmen bir statükodur. Bir alt statükonun ürünüdür ve bir üst statükoya evrilecektir.

 

Evrim lineer bir çizgiyi izlemez. Harmonikleri de kapsayacak şekilde olağanüstü karmaşık desenler çizer. Bu desenleri çözümlemek hiç de kolay değildir. Bilim, bu zor ve karmaşık işle uğraşır. LHC ile, bu insanoğlunun yaptığı en karmaşık ve büyük makine ile bile bu işin üstesinden gelmesi olanaksız.

 

Ama durmak yok, yola devam... Daha en az bir milyar yıl vaktimiz var bu gezegende... Bir yüzyıldaki gelişmeyi tartın, ona göre düşünün...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Yazdıklarımı dönün tekrar okuyun" demek, benim anlayışıma sığmayan bir kabalık olduğu için böyle demiyeceğim, yine özetle söyleyeyim ve imzama koyduğum gibi, determinizm asla raslantıya prim vermez. Evrim de raslantısal değildir.

 

Sevgili demirefe.

 

Determinizm “RASLANTIYA” yer vermez bakalım, Determinizm yada gerekircilik; ya da, felsefede, dünyanın belirli bir andaki durumunun, önceki halinin sonucu ve gelecekteki durumunun sebebi olduğunu kabul eden görüş. Gerekircilik, illiyet (sebebi, sonuca bağlayan bağ; nedensellik) ilkesine dayanır. Evrimin iki önemli mekanizması doğal seçilim ve genetik sürüklenmedir. Rasgele genetik sürüklenme, varsayımsal bir süreçtir. Bütün olası zigotların sadece küçük bir kısmının olgun bireyler haline geldiği göz önüne alındığında, alellerin, bir nesilden gelecek nesle iletilmesinin rasgele doğası, genetik sürüklenmenin sadece bir cephesidir. Evrimsel sentezin temel ilkeleri şöyleydi: Popülasyonlar, rasgele (yönlendirilmemiş) mutasyon ve rekombinasyon sonucu oluşan genetik çeşitlilikler içerir; Popülasyonlar, rasgele oluşan genetik sürüklenme, gen akışı ve özellikle doğal seçilim sonucu gen frekansında oluşan değişikliklerle evrimleşir. Şimdi “DETERMİNİZM” raslantıya prim vermez, tamam, Evrim “Rasgele,raslantısaldır” isteyen istediği yere bakar, ve sevgili demirefe siz anladınız daha ne yazayım, ha “İRADE” yine yok...

 

 

Hatta determinizmi yıkmak ve Newton mekaniğinin görelilikle yıkılmasının ardından ikinci devrime imza atmak için Heisenberg raslantısallığı ortaya atmış ve Einstein determinizmi savunmak için raslantısallığa karşı çıkmıştı. Ancak bunun için "tanrı zar atmaz" demesi, bu kavram ile koşullu kafaları karıştırıyor. Burada batılıların bir çok soyut kavramı simgesel olarak kullandığını bilmekte yarar var. Determinizmin dini anlamda bir tanrı öngörüsü olması düşünülemez. Determinizm tanrı varsayımı karşısında nötr bir tavır takınır, yokluğunu veya varlığını savlamaz.

 

 

Heisenberg’in raslantısallığı, görelilikle yıkılan Nevton mekaniğini zaten bir daha yıkmasına gerek yok, Einstein,olayı zaten bitirmişti ve Tanrı zar atmaz demeside ( İradeyi) devreye sokmuş, Laplace’e devreden çıkarmıştır. Burada asıl ilginç olan husus, ateist-materyalist Laplaceçı bir ontolojinin, geleceğe dair tüm olayların en baştan belli olduğuna dair materyalist bir kaderciliğin içinde olduğudur. Natüralist-determinist evren anlayışı içinde, evrende takip edilen süreçte alternatif bir yolun gerçekleşmesinin ontolojik statüsü imkansızlığa eşittir; bu evren anlayışında, şu anda bu makalenin bu sayfalarını tutarken parmaklarınızın tam olarak tutuş şeklinin de, şu saniyenin içinde okumakta olduğunuz cümlenin de, farklı olmuş olması imkansızdır: Laplace’ın cini, bundan bir milyar yıl önce hesap yapsa hem bu sayfayı tutuş şeklinizi çizebilirdi, hem bu cümleyi okuyacağınız anı saniyesiyle size bildirilebilirdi. Demekki determinizm,Yine gelmiş “İRADEYE” toslamış, Yani külli irade, cüzi irade...

 

 

 

İkincisi, determinizm iradeyi dışlamak bir yana, iradeyi en üste koyar. Tüm bunlar klasik determinizme yöneltilmiş suçlamalardır ve determinizm bu suçlamaları aşarak günümüz modern determinizmine ulaşmıştır. Yine daha önce belirttiğim gibi, determinizmin gücü, "kendini doğrulamaya değil, yanlışlamaya çabalayan" bir düşünce şekli olmasında yatıyor. Determinizm sürekli olarak kendini ihlal eden bir olgu arar. Bu ihlal bulunamadığı sürece determinizmin savı güçlenir.

 

 

Determinizm; kendini “İHLAL” eden,yanlışlamaya çalışan bir olgu aradığı varsayımından hareket edersek, diyelimki bu ihlal ve yanlışlamanın getirdiğini doğruları buldu ve buna “İRADE” dedi, peki bu ihlal bulunmadığı sürece “DETERMİNİZM” savı güçlenir ne demek sevgili demirefe ya birini savun,yada ötekini değilmi...

 

Determinizm mutlak bir gerçek ve ezelden beri mevcut bir doğru varsaymaz. Kendisinin de evrildiğini, evrimden hariçte kalan hiç bir şey olmadığını söyler. Bu yüzden klasik-modern determinizmlerden söz ediyoruz. Tüm tarih boyunca sabit, değişmemiş bir determinist anlayıştan söz etmiyoruz.

 

 

Klasik modern determinizm’in evrildiği savı doğru ise (EVRİM) bu evrilmeyi bir irade meydana getirir,ki demekki bir Külli irade var, yahut tüm tarih boyunca değişmemiş bir determinist anlayıştan hala çıkılamanış hangisi doğru mesela Evrendeki görelelik kavramı nereye girer...

Sevgili demirefe aslında yukardaki yazdıklarım bütün bir iletine cevap teşkil ediyor ve seninle yazışmak keyif veriyor ama yazdıklarım,yazdıklarını zannedersem boşa çıkarıyor, sağlıcakla kal ve saygılar...

 

Öbür yazdıkların işin fantazisi.

 

Tekrar saygılar...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yukardaki yazdıklarım bütün bir iletine cevap teşkil ediyor

Ben bu kanıya varmadım... Yani tabii sanırım burda kimse karşıtının görüşünü "hakkaten yaaa!" dedirtip bir anda değiştirmek için yazmıyordur, bu zaten insanın yapısına aykırı.

 

Burada herkes kendi görüşlerini aktarıyor. Hepimiz birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz veya bildiklerimiz yeniden gözden geçiriyoruz. Görüşler de evrilir ve her evrim, zamana muhtaçtır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben bu kanıya varmadım... Yani tabii sanırım burda kimse karşıtının görüşünü "hakkaten yaaa!" dedirtip bir anda değiştirmek için yazmıyordur, bu zaten insanın yapısına aykırı.

 

Burada herkes kendi görüşlerini aktarıyor. Hepimiz birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz veya bildiklerimiz yeniden gözden geçiriyoruz. Görüşler de evrilir ve her evrim, zamana muhtaçtır...

 

Sayın demirefe.

Hepimizin birbirimizden birşeyler öğreniyor olmamız, forumdaş olarak beni memnun eder ve doğrusuda budur. Fakat görüşler evrilmez (nacizane) gerçekler karşısında değişir, nasılmı "Suyun kimyasal formülü H2O Bunun anlamı bir su molekülünün iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluştuğudur" şimdi suyun,kainatın var olduğundan beri evrildiğini yani ilk zamanlar başka idi

sonradan evrilerek değiştiğini söyleyebilirmiyiz...

 

Saygılar...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demekki determinizm,Yine gelmiş “İRADEYE” toslamış, Yani külli irade, cüzi irade...

 

Sayın. Sarıgöl,

 

Determinizmi eleştirmişsiniz ama maalesef kafasını gözünü yararak. Şöyle ki; Tanrı zar atmaz derken Einstein’nın savunduğu hala Laplace’nin şeytanıydı ama bu görüşe en fazla karşı çıkan Heisenberg, Bohr gibi kuantum mekanikçileri olmuştur. Kuantum mekaniği yönünden işi çıkmaza sokan ise gözlem araçlarımızın yetersizliğidir. Çünkü, Determinizm dediğimiz şey hesaplanabilirliği içerir.( Belirlenimcilik, Gerekircilik ) Bir olay ileri doğru kesin ve net hesaplanamaz ise problem vardır. Bu durumda, çeşitli olasılıklar doğar. Kuantumcuların yaptığı da sadece bu olasılıkları hesaplamaktır. Yani diyelim ki atom bombasını attığınızda az da olsa patlamama olasılığı da vardır. Bunu kesin olarak hesaplayabilen Külli bir irade ( evrensel bilinç, zeka ) varsa da yoksa da mutlak anlamda Determizm yine geçerlidir Ancak, insanların yaptığı bilim için konuşuyorsak, Determinizm yara almıştır.

 

Öte yandan, Evrim için söyledikleriniz için de bu kural geçerlidir. Yani, düşük olasılıklı görülen bir mutasyonun gerçekleşmesi için bile yeterince zaman ( milyarlarca yıl ) geçmiştir, belki bu uzun zaman içerisinde tüm diğer olasılıkların gerçekleşmesi de mümkün olmuştur. Bu durumda, biz hesaplayamasak ta, hesaplayabilen bir irade olsa da olmasa da mutlak anlamda Determinizm yine geçerli olur.

 

Bunun yanı sıra doğadaki birçok olay kaotik karakterdedir. Belli olayların ( hava tahmini, depremler, bir sigara dumanının havada hareketi ) ileriye dönük hesaplanabilmesinde en yeni ve güçlü bilgisayarlara rağmen sıkıntılar olabilmektedir. Ayrıca, bu durumlar, geriye doğru, yani sonuçtan sebebe ulaşma yönünde de yani nedensellik, tersinirlik açısından da bilim yönünden Determinizmi tehlikeye sokar. Ancak, bunları hesaplayabilen bir Külli irade olsa da olmasa da mutlak anlamda Determinizm yine geçerli olur.

 

Einstein'nın Özel Görelilik Teorisi'ne göre ışık hızına ulaşan bir madde için zaman yavaş akar. Genel Görelilik Teorisi'ne göre ise, Kara delikler civarındaki bir madde için zaman yavaşlar. Einstein, Işık hızından büyük hızların mümkün olduğunu matematiksel olarak kanıtlamıştır. Işık hızından büyük hızlarda ise zaman tersine akar. Bu durumda , ışık hızından daha büyük hızlarda hareket eden bir cisim ( Takyon ) için neden-sonuç ilişkileri tersine döner ve hesaplar arap saçına döner, bizim açımızdan Determinizm zorlanır. Bu halde de biz henüz hesaplayamasak ta bunları hesaplayabilen bir Külli irade olsun olmasın mutlak anlamda Determinizm geçerli olur.

 

Velhasıl, hesaplanamazlık Tanrının varlığını kanıtlamaz. Deney araçlarımızın ve bilgisayarların geliştirilmesiyle birlikte bu hesaplanamazlık durumu ortadan kaldırılabilir ve insanlar açısından da Determinizm geçerliliğini sürdürür.

 

Saygılarımla.

 

NOT:

 

Sayın demirefe.

Hepimizin birbirimizden birşeyler öğreniyor olmamız, forumdaş olarak beni memnun eder ve doğrusuda budur. Fakat görüşler evrilmez (nacizane) gerçekler karşısında değişir, nasılmı "Suyun kimyasal formülü H2O Bunun anlamı bir su molekülünün iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluştuğudur" şimdi suyun,kainatın var olduğundan beri evrildiğini yani ilk zamanlar başka idi

sonradan evrilerek değiştiğini söyleyebilirmiyiz...

 

Saygılar...

 

 

Evrilen görüş için suyu örnek vermeniz biraz alakasız olmuş. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Determinizmi eleştirmişsiniz ama maalesef kafasını gözünü yararak. Şöyle ki; Tanrı zar atmaz derken Einstein’nın savunduğu hala Laplace’nin şeytanıydı ama bu görüşe en fazla karşı çıkan Heisenberg, Bohr gibi kuantum mekanikçileri olmuştur. Kuantum mekaniği yönünden işi çıkmaza sokan ise gözlem araçlarımızın yetersizliğidir.

 

 

Sayın instantkarma.

 

Doğru yazmışsınız “Einstein, Newton’un mutlak uzay ve mutlak zaman kavramında değişiklikler yaptı, çekim-gücünü daha sofistike bir tarzda açıkladı ve ışığın hızını, fiziğinde, mutlak değer olarak kullandı. Fakat bu fizik de Newton fiziği gibi deterministti ve realistti.

Fakat Einstein için şu yazdığınız; “Einstein'nın Özel Görelilik Teorisi'ne göre ışık hızına ulaşan bir madde için zaman yavaş akar. Genel Görelilik Teorisi'ne göre ise, Kara delikler civarındaki bir madde için zaman yavaşlar. Einstein, Işık hızından büyük hızların mümkün olduğunu matematiksel olarak kanıtlamıştır. Işık hızından büyük hızlarda ise zaman tersine akar. Bu durumda , ışık hızından daha büyük hızlarda hareket eden bir cisim ( Takyon ) için neden-sonuç ilişkileri tersine döner ve hesaplar arap saçına döner, bizim açımızdan Determinizm zorlanır.” Şimdi bu zorlanan determinizm yine sizin yazdığınız “Çünkü, Determinizm dediğimiz şey hesaplanabilirliği içerir. (Belirlenimcilik, Gerekircilik ) Bir olay ileri doğru kesin ve net hesaplanamaz ise problem vardır.” Ve madem Einstein ışık hızının geçildiğini matematiksel olarak hesaplayıp (Takyon) alemine kapı araladıysa’ki (ben inanmıyorum, matematiksel olarak kanıtladığını) o zaman niye “DETERMİNİST’Tİ”

 

 

Kuantumcuların yaptığı da sadece bu olasılıkları hesaplamaktır. Yani diyelim ki atom bombasını attığınızda az da olsa patlamama olasılığı da vardır. Bunu kesin olarak hesaplayabilen Külli bir irade ( evrensel bilinç, zeka ) varsa da yoksa da mutlak anlamda Determizm yine geçerlidir Ancak, insanların yaptığı bilim için konuşuyorsak, Determinizm yara almıştır.

 

 

Determinizm; hesaplanabilirliliği içerir, tamam ve Kuantumcularda; olasılıkları, atom bombasını attınız, ve azda olsa patlamama olasılığını bilen sizin deyiminizle (evrensel bilinç,zeka) yani külli irade, varsada,yoksada (niye var,yok determinizmde ve evrensel iradede) determinizm geçerli oluyor,yani determinizm; hesaplanabilirliği içerir madem, ve bu külli irade (her şeyi bilen) derken neyi anlıyorsunuz, ha, İnsanların yaptığı bilim üzeri determiniz’den bahsettiğimizde niye yara alıyor bu ilim dalı,insanın “CÜZİ İRADESİ” var diyemi.

Ne dersiniz.

 

 

Öte yandan, Evrim için söyledikleriniz için de bu kural geçerlidir. Yani, düşük olasılıklı görülen bir mutasyonun gerçekleşmesi için bile yeterince zaman ( milyarlarca yıl ) geçmiştir, belki bu uzun zaman içerisinde tüm diğer olasılıkların gerçekleşmesi de mümkün olmuştur. Bu durumda, biz hesaplayamasak ta, hesaplayabilen bir irade olsa da olmasa da mutlak anlamda Determinizm yine geçerli olur.

 

 

Sayın instantkarma.

 

Determinizm’de “BELKİ” varmı, “ OLASILIK” varmı ve bu durumda, hesaplayamasak ta, derken Determinizm’in hesaplanabilirliliği güme gitmiyormu, üstelik sizin yazdığınız “hesaplayabilen bir irade olsa da olmasa da mutlak anlamda Determinizm yine geçerli olur” yazınız kör gözüme parmağım olmuyormu, neyse...

 

 

Bunun yanı sıra doğadaki birçok olay kaotik karakterdedir. Belli olayların ( hava tahmini, depremler, bir sigara dumanının havada hareketi ) ileriye dönük hesaplanabilmesinde en yeni ve güçlü bilgisayarlara rağmen sıkıntılar olabilmektedir. Ayrıca, bu durumlar, geriye doğru, yani sonuçtan sebebe ulaşma yönünde de yani nedensellik, tersinirlik açısından da bilim yönünden Determinizmi tehlikeye sokar. Ancak, bunları hesaplayabilen bir Külli irade olsa da olmasa da mutlak anlamda Determinizm yine geçerli olur.

 

 

Aslında siz “Nedensellik, genel olarak nedensellik ilkesi olarak bilinen ve olay ve olguların birbirine belirli bir şekilde bağlı olması, her şeyin bir nedeni olması ya da her şeyin bir nedene bağlanarak açıklanabilir olması ya da belli nedenlerin belirli sonuçları yaratacağı, aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları vereceği iddiasını içeren felsefe terimi.” Ben ne dersem odur mantığı ile hareket edip determinizmi bazen tehlikeye atıyorsunuz, ve deprem,hava tahmini, sigara dumanının rüzgarla hareketinin külli iradeye bağlı olduğunu es geçip,olsada,olmasada havasındasınız,üstelik kuantumun, olasılıkçılığından dem vuruyorsunuz sayın instantkarma farkında değilsiniz, olsada,olmasada,olabilirde,olmayabilirde.

 

 

 

Einstein'nın Özel Görelilik Teorisi'ne göre ışık hızına ulaşan bir madde için zaman yavaş akar. Genel Görelilik Teorisi'ne göre ise, Kara delikler civarındaki bir madde için zaman yavaşlar. Einstein, Işık hızından büyük hızların mümkün olduğunu matematiksel olarak kanıtlamıştır. Işık hızından büyük hızlarda ise zaman tersine akar. Bu durumda , ışık hızından daha büyük hızlarda hareket eden bir cisim ( Takyon ) için neden-sonuç ilişkileri tersine döner ve hesaplar arap saçına döner, bizim açımızdan Determinizm zorlanır. Bu halde de biz henüz hesaplayamasak ta bunları hesaplayabilen bir Külli irade olsun olmasın mutlak anlamda Determinizm geçerli olur.

 

Velhasıl, hesaplanamazlık Tanrının varlığını kanıtlamaz. Deney araçlarımızın ve bilgisayarların geliştirilmesiyle birlikte bu hesaplanamazlık durumu ortadan kaldırılabilir ve insanlar açısından da Determinizm geçerliliğini sürdürür.

 

 

Saygılarımla.

 

 

Sayın instantkarma.

 

Evvela “Takyonlar aynı zamanda, 5.BOYUT olarak, evrenimizi anlamlandıranın BİLİNÇ/RUH ve din terminolojisinde MELEKler olarak adlandırılan varlıkların boyutudur ve artık BİLİMSEL olarak açıklanabilir hale gelmektedirler.” Ne dersiniz ve sizin yazınızdan bir alıntı (Bu durumda , ışık hızından daha büyük hızlarda hareket eden bir cisim ( Takyon ) için neden-sonuç ilişkileri tersine döner ve hesaplar arap saçına döner, bizim açımızdan Determinizm zorlanır.) yazmışsınız daha ne yazayım 5. boyuttan bahsediliyor (TAKYON) Meleklerden bahsediliyor, ve siz daha hala hesaplanamazlık,durumu ortadan kaldırılabilir beklentisindesiniz, iyi beklentiler, nasıl olsa bir milyar yıl vaktiniz var.

Determinizm takyona geldimi, Işıktan daha hızlı gitmeleri sonucu Takyonların zamanı tersine akar. Nedensellik tersine dönmüştür.

Der; bilim.

 

Saygılarımla.

 

 

Evrilen görüş için suyu örnek vermeniz biraz alakasız olmuş.

 

Neden...

 

:)

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnstantkarma, gerçekten beklentimin üzerinde bir yanıt olmuş. Bilimsel determinizm ile felsefi determinizm ayrımını çok iyi anlatmışsınız.

 

Ayrıca son temsilcisi Laplace tarafından temsil edilen klasik determinizmin modern determinizme dönüşümünü de çok iyi ifade etmişsiniz. Determinizmi anlayan birini görmek beni sevindirdi.

 

Ben modern determinizmin kurucusu olarak Poincaré'i görüyorum. Laplace'ı ise klasik determinizmin son temsilcisi. Çünkü sizin de dediğiniz gibi Laplace'ın ortaya attığı şeytan (kimine göre tanrı) determinizmin niteliğini değiştirmiyor, etkilemiyor. Kaldı ki modern deterministlerin hepsi bu varsayımın olanaksızlığı üzerinde hemfikirdir.

 

Bilim felsefesinde böyle varsayımlar vardır. Örneğin Maxwell'in cini. Maxwell Heisenberg'in belirsizliğine karşı çıkarak bu adla anılan düşünce deneyini öne sürmüştü. Eğer bir kap içindeki atomların hareketleri rasgele ve dolayısıyla belirsizse, kabı bir duvarla ikiye bölüp, duvarda sadece bir atomun geçeceği kadar boşluk bıraksak, bu deliği kontrol etmek için orada bulunan bir cin, sadece bir yönde atom geçişine izin verse, temel termodinamik yasaların ihlal olacağını, dolayısıyla rasgelelik ve belirsizlik olmadığını savunmuştu.

 

Kısa sürede bu deney reddedildi, çünkü enerji harcamadan atomlara dur veya geç diyecek cin diye bir şey yoktu! Bugün belirsizliği, sizin dediğiniz gibi ölçüm araçlarımızın yetersizliği ile açıklıyoruz.

 

Şöyle bir örnek verilir, bu örnek deterministlerin neredeyse standart örneği haline gelmiştir: Bir para havaya atıldığı anda momentumunu, yere yüksekliğini ve diğer değişkenleri anında ölçen ve saniyenin kesirleri içinde hesaplama yapan bir bilgisayar yapılıp, atılmasının ardından bir saniye geçtiğinde bir paranın yazı veya tura geleceğini belirleyebildiğinde, bilimsel determinizm büyük bir ivme kazanmış olacaktır. Modern determinizm, sacayağı oluşturan üç ilkeden en çok belirlenimciliğe ağırlık vermekte (ayrımsanamaz elbette ama, sacayak çünkü.) Bu teknolojinin bir sonucu. Hava tahminlerinden bahsetmeniz çok yerinde olmuş bu konuda... Kaos kuramını determinizme eklemleyenlerin öncüsü olan Mitchell Feigenbaum sigara dumanının ve bulutların kaotik hareketlerinden yola çıkmıştı...

 

Son bir ekleme: Elbette görüşler evrilir, kesinleşmiş bilgilerin evrildiğini iddia etmemiştim ama, edebilirim. Suyun iki hidrojen, bir oksijen atomundan oluştuğu kesin bir bilgiyse de, bu atomların izotopları olduğu ve "ağır su" diye bir madde bulunduğu gibi detay bilgiler, bu bilginin evrimidir. Atomların kuantumuna inilmesi, devrim niteliğinde evrimlere kapı açacaktır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Taklamakan islamdaki açmazlardan benim ilk Turan Dursun'un kitabında gördüğüm bir tanesini soruyor. Bu nasıl olabilir diye. Açmaza konu olan olayda aslında çok basit bir olay. Peki bununla ilgili açıklamaya yapmaya çalışanlar , (aslında açıklama yapmaya çalışmıyorlar islamın saygınlığını korumaya çalışıyorlar) tarafından söylenenlerin hepsi zırva.

 

Çünki bunun açılması yok. Yok. Ortada bariz bir matematik hatası var. Esas üzücü olan bu değil. Üzücü olan insan dediğimiz varlığın şüphelerini çözecek sorları soracak kadar cesaretinin olmaması.

 

1. Bu basit matematik hatasını (ilkokul öğrencilerinin bile doğrusunu yapabileceği) tüm evreni yarattığı söylenen (İslama göre) Allahın yapması mümkünmüdür. Değildir. Eğer bu basit matematik hatasını Allah yapmış ise 6 kişiye bir mirası paylaştıramamış (adaletli veya adaletsiz olarak )evreni yaratması mümkünmüdür. Değildir.

 

2. Bunu allah yapmamış ise bunu yazan kimdir. Muhammed. Bunu Muhammed yazdı ise kuranın daha nerelerini Muhammed yazdı. Tek yazdığı yer burası olsa bile Kuran Allahın Kelamıdır demek yanlış değilmidir. Bunu Muhammed yazdı ama gerisini Allah gönderdi diye kim iddia edebilir. Buna nasıl inanılır. Şayetki tamamını Muhammed yazdı ise tüm islam topluluğu koskaca bir yalanın arkasından gitmekten başka ne yapmaktadır.

 

3. Varsayalım bunu Muhammed'te yazmadı ise Kuran Muhammed'ten sonramı değişikliğe uğratılmıştır. Bugün insanların okuduğu kuran gerçek olan değilmidir. Kim çarpıtmıştır. Ne kadar çarpıtılmıştır.

 

Bu böyle uzar gider. Aslında uzatmaya hiç gerek yok. Mevzu belli. Muhammedin matematiği o kadardır. Cemaatininin bir övgüye hakları var. Peygamberlerini iyi takip ediyorlar. yaklaşık 1500 sene geçmiş, insanoğlu uzaya çıkmış onlarında matematiği peygamberleri kadar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın. Sarıgöl,

 

Determinizmi eleştirmişsiniz ama maalesef kafasını gözünü yararak. Şöyle ki; Tanrı zar atmaz derken Einstein’nın savunduğu hala Laplace’nin şeytanıydı ama bu görüşe en fazla karşı çıkan Heisenberg, Bohr gibi kuantum mekanikçileri olmuştur. Kuantum mekaniği yönünden işi çıkmaza sokan ise gözlem araçlarımızın yetersizliğidir. Çünkü, Determinizm dediğimiz şey hesaplanabilirliği içerir.( Belirlenimcilik, Gerekircilik ) Bir olay ileri doğru kesin ve net hesaplanamaz ise problem vardır. Bu durumda, çeşitli olasılıklar doğar. Kuantumcuların yaptığı da sadece bu olasılıkları hesaplamaktır. Yani diyelim ki atom bombasını attığınızda az da olsa patlamama olasılığı da vardır. Bunu kesin olarak hesaplayabilen Külli bir irade ( evrensel bilinç, zeka ) varsa da yoksa da mutlak anlamda Determizm yine geçerlidir Ancak, insanların yaptığı bilim için konuşuyorsak, Determinizm yara almıştır.

 

 

Sayın İnstantkarma.

Determinizm’i eleştirdim doğru, ve Einstein; Newton’un mutlak uzay ve mutlak zaman kavramında değişiklikler yaptı, çekim-gücünü daha sofistike bir tarzda açıkladı ve ışığın hızını, fiziğinde, mutlak değer olarak kullandı. Fakat bu fizik de Newton fiziği gibi deterministti ve realistti (matematik formüllerde ifade edilen evrenin, dış alemde, gözlemcilerden bağımsız ve gerçek olarak, bu matematik formüllere uygun olarak var olduğunu kabul ediyordu). Sonuçta, Einstein’in; özel ve genel görecelik kuramıyla birlikte, Newton’un deterministik evrenini temellerinden sarstı. Zaman ve uzay kavramlarına bakış, neden-sonuç ilişkisinin kavranışı, madde ve enerji anlayışlarının değerlendirilmesi çok farklı bir hal aldı. Ha bu arada, Newton yasalarının evreni tarif etmekteki başarısından etkilenen Laplace, sistemli bir şekilde bilimsel determinizmi ilk dile getiren kişilerden biridir. Ve Laplace ile gelişen determinizm, hesaplanabilirliği içerir. (Belirlenimcilik, Gerekircilik ) ve Einstein’in “Tanrı zar atmaz demeside ( İradeyi) devreye sokmuş, Laplace’e devreden çıkarmıştır. (İstemedende olsa).

Atom-altı dünyayı tarif eden kuantum teorisi, Einstein’ın izafiyet teorisini geliştirdiği dönemde şekillendi; aslında Einstein da atom-altı dünyanın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunanlardandı. Bugün bilinen şekliyle kuantum teorisi, 1925’te Werner Heisenberg’in “matriks mekaniği” ve 1926’da Erwin Schrödinger’in “dalga mekaniği” olarak başlamıştır,

Kuantumcuların yaptığı da olasılıkları hesaplamaktır. Şimdi atom bombasını attık, azda olsa patlamama olasılığı vardır, doğru ve olasıdır, bunu diyen kuantumcular, determinist felsefecilerin

Kuramını fos çıkartır, atomu yapan İnsan bilinç,irade sahibidir,yanılmalarıda olasıdır, peki atomun patlayıp,patlamayacağını kesin olarak hesaplayabilen, bir külli irade varsada,”YOKSADA” determinizm geçerlimidir. Burada asıl ilginç olan husus, ateist-materyalist Laplaceçı bir ontolojinin, geleceğe dair tüm olayların en baştan belli olduğuna dair materyalist bir kaderciliğin içinde olduğudur. Laplace’ın cini, bundan bir milyar yıl önce hesap yapsa hem bu sayfayı tutuş şeklinizi çizebilirdi, hem bu cümleyi okuyacağınız anı saniyesiyle size bildirilebilirdi. O zaman “KÜLLİ İRADEYE BAKIŞ” determinist anlayışta başkadır, yani Külli iradenin, Cüzi İradeye verdiği (Bilinç,irade) es geçilmiştir üstelik Külli iradenin evreni yaratışı,İdare edişi’de determinist anlayışa terstir. “Takyon ve takyonlar” dolayısı ile kolaycılığa kaçıp “KÜLLİ, İRADE,HER ŞEYİ BİLEN,HER ŞEYİ YARATANDIR ZATEN” varsada,yoksada demek absürd’dür. Determinizm’de “yoksa” varmı zaten, hani herşeyi hesap ederdi, değilmi...

 

 

 

Öte yandan, Evrim için söyledikleriniz için de bu kural geçerlidir. Yani, düşük olasılıklı görülen bir mutasyonun gerçekleşmesi için bile yeterince zaman ( milyarlarca yıl ) geçmiştir, belki bu uzun zaman içerisinde tüm diğer olasılıkların gerçekleşmesi de mümkün olmuştur. Bu durumda, biz hesaplayamasak ta, hesaplayabilen bir irade olsa da olmasa da mutlak anlamda Determinizm yine geçerli olur.

 

 

Sayın İnstantkarma.

 

Evrim için “OLASILIKLARA” sığınmanız, zaten determinist felseyeyi yara vermiyormu ne dersiniz.

Evrimin iki önemli mekanizması doğal seçilim ve genetik sürüklenmedir. Rasgele genetik sürüklenme, varsayımsal bir süreçtir. , evrim üzerindeki etkisi en fazla olanlardan biri, kuşkusuz doğal seçilimdir. Bunlardan biri ve en önemlisi, Mutasyon’dur. (her nesilde genler üzerinde oluşan rastgele değişiklikler), “RASGELE İMİŞ” bu durumda determinist felsefe yaralanmıştır. Sonra hesaplayabilen, bir irade olsada veya olmasada derken, mutlak anlamda determinizm olmaz zaten sebebi “KÜLLİ İRADE” hesaplar, ve sizin anladığınız anlamda determinizm değildir bu hesap, hesaplayamayan “İNSANDIR” onunda “bilinç ve iradesi” determinizmi bozar “CÜZİ İRADESİ” ile...

 

 

Bunun yanı sıra doğadaki birçok olay kaotik karakterdedir. Belli olayların ( hava tahmini, depremler, bir sigara dumanının havada hareketi ) ileriye dönük hesaplanabilmesinde en yeni ve güçlü bilgisayarlara rağmen sıkıntılar olabilmektedir. Ayrıca, bu durumlar, geriye doğru, yani sonuçtan sebebe ulaşma yönünde de yani nedensellik, tersinirlik açısından da bilim yönünden Determinizmi tehlikeye sokar. Ancak, bunları hesaplayabilen bir Külli irade olsa da olmasa da mutlak anlamda Determinizm yine geçerli olur.

 

Sayın İnstantkarma.

Determinizme bir yara daha verdiniz “KAOTİK” yazmakla. Hava tahmini,Depremler, Sigara dumanının havada hareketi (rüzgarla) sıkıntı yaratıyor (sizin yazınız) ve “NEDENSELLİK; genel olarak nedensellik ilkesi olarak bilinen ve olay ve olguların birbirine belirli bir şekilde bağlı olması, her şeyin bir nedeni olması ya da her şeyin bir nedene bağlanarak açıklanabilir olması ya da belli nedenlerin belirli sonuçları yaratacağı, aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları vereceği iddiasını içeren felsefe terimi” DETERMİNİZMİ tehlikeye sokuyor ama yine kolaycılığa kaçarak “KÜLLİ İRADEYE” sığınıp olmasada,olsada mentalitesi ile determinizm geçerli olurmuş, sayın İnstantkarma determinizm olsada,olmasada felsefesimidir yani kör gözüne parmağım, olsada,olmasada imiş hani “determinizm dediğimiz şey hesaplanabilirliği içerir.( Belirlenimcilik, Gerekircilik )” sizin yazınız, neyse...

 

 

Einstein'nın Özel Görelilik Teorisi'ne göre ışık hızına ulaşan bir madde için zaman yavaş akar. Genel Görelilik Teorisi'ne göre ise, Kara delikler civarındaki bir madde için zaman yavaşlar. Einstein, Işık hızından büyük hızların mümkün olduğunu matematiksel olarak kanıtlamıştır. Işık hızından büyük hızlarda ise zaman tersine akar. Bu durumda , ışık hızından daha büyük hızlarda hareket eden bir cisim ( Takyon ) için neden-sonuç ilişkileri tersine döner ve hesaplar arap saçına döner, bizim açımızdan Determinizm zorlanır. Bu halde de biz henüz hesaplayamasak ta bunları hesaplayabilen bir Külli irade olsun olmasın mutlak anlamda Determinizm geçerli olur.

 

Velhasıl, hesaplanamazlık Tanrının varlığını kanıtlamaz. Deney araçlarımızın ve bilgisayarların geliştirilmesiyle birlikte bu hesaplanamazlık durumu ortadan kaldırılabilir ve insanlar açısından da Determinizm geçerliliğini sürdürür.

 

Saygılarımla.

 

 

Evrende her şey matematiktir ve sayılara dayanır ve matematiğin var dediği her şey, eninde sonunda bulunur (mesela Antimaddenin bulunuşu).

Takyonlar ışıktan milyonlarca kez hızlıdırlar. Işık hızına indiklerinde takyon olmaktan çıkar ve kaybolurlar. Işıktan daha hızlı gitmeleri sonucu Takyonların zamanı tersine akar. Nedensellik tersine dönmüştür. Sonuç, Nedenden önce gelir. Takyonlar aynı zamanda, 5.BOYUT olarak, evrenimizi anlamlandıranın BİLİNÇ/RUH ve din terminolojisinde MELEKler olarak adlandırılan varlıkların boyutudur ve artık BİLİMSEL olarak açıklanabilir hale gelmektedirler. Takyonları hesaplayabilen bir “KÜLLİ İRADE” üstelik determinizmin ve nedenselliğin fos çıktığı “TAKYON” aleminde niye determinizm geçerli olur yani deterministler hesaplayamadı bekleyelim artık, bir milyar yılmı olur, ikimi olur deney aletleri ,bilgisayar gelişsin bakarızmı, Sayın İnstantkarma, siz bekleyin ama yazdığınız gibi determiniz “TAKYON” ilede yaralanmıştır.

 

Saygılarımla.

 

 

Evrilen görüş için suyu örnek vermeniz biraz alakasız olmuş.

 

“NEDEN”...

 

:)

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İhtiyar bir adamın 3 tane oğluyla 17 tane devesi vardı.Ölmeden önce oğullarına şöyle vasiyet eder:“En büyüğünüz develerin yarısını ortancanız 1/3’ini, en küçüğünüz ise 1/9’ini alsın.Sakın hiç bir deveyi kesmeyin”.Çocuklar,babaları öldükten sonra develeri paylaşmak istemişler ama bir türlü paylaşamamışlar.Bu sırada oradan devesiyle geçmekte olan yaşlı bir kimseden yardım istemişler.O da çocukların babalarının istediği gibi develeri paylaştırmış ve sonun da kendi devesine binip gitmiş."

 

 

Bu soru bu başlığa bir katkı sağlar mı bilmiyorum; ama daha önce bir yerde müşerref olmuştum.Bu soru bu başlık altında kullanıldı mı onu da bilmiyorum.Bu sorunun çözümünde matematiksel bir ilginçlik var.Belki daha önce görenler vardır bu soruyu.Salt matematiksel yöntemle yapıldığında garip bir durum ortaya çıkıyor?Buyrun paylaştırın!

 

MUHABBETLE...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir kere Laplace'ın şeytanı varsayımını Poincaré'dan sonraki tüm deterministler reddetmişlerdir.

 

Heisenberg ve Einstein tartışmasında, tersi gibi görünse de eğer tartışma konusu tanrı (veya Laplace şeytanı) olursa, tanrıdan yana olan Heisenberg, tanrıya karşı olan taraf Einstein'dir.

 

Bu biraz garip gelir, çünkü "tanrı zar atmaz" diyen Einstein, rasgeleliği, tesadüfü savunan Heisenberg... Peki nasıl oluyor?

 

Şöyle oluyor: Heisenberg'e göre her şey rasgele ve belirsiz. Ama evren rasgele olmadığı ve düzenli olduğuna göre olasılıkları seçici bir irade var, o belirsizliği belirli kılıyor. Yani zarların içine ağırlık koymuş, sürekli istediği rakamın gelmesini sağlıyor. Bu görüşün radikal biçimine göre, evren gözlemci var olduğu için vardır. Yoksa yok olurdu! Evren, onu gözlemlediğimiz anda var olmaktadır. Hiç kimsenin gözlemlemediği bir şey, yok olur! Tuhaf ama, iddia bu. İdealist felsefenin modern versiyonu.

 

Einstein ise determinist belirliliği savunuyor. Belirlenimin evrenin doğasında olduğunu savunuyor ve bu savunuda "evrim" ve "statüko oluşumu" anahtar kavramları kullanılır. Bunu ifade ederken tanrıdan bahsetmesi kafa karıştırıyor ama, durum gerçekte bu. Evrimin iki ayağından biri olan doğal seçilim, tamamen determinist anlayışla paraleldir. Oluşan statüko, seçicidir. Aykırılıkları elimine eder. Evrimin diğer ayağı olan değşinim de determinizmin nedensellik ilkesinin paralelidir.

 

Belirlenim ilkesini de evrime uyarlayabiliriz. (Darwin böyle bir öngörüde bulunmadı. Bu Neo-Darwinizmdir.) Buna göre evrim en olası sonucu vermektedir. Bilinç ancak kaba hatlarıyla şu evrim dizgesi sonucu oluşabilirdi: Heterojen (dışbeslek) - Omurgalı - Memeli - Karasal - Karnivor - Digital (Parmakları olan.)

 

Heisenberg'in savı kuantum yoluyla kanıtlanmaya çalışılıyor. Kanıtlanmış değildir. Bugüne kadar ileri sürülen tüm belirsizliklere deterministler yanıt vermişlerdir. Ama Heisenberg çürütülemiyor da... Bu konuda Maxwell'in cini ve Schrödinger'in kedisi Heisenberg'i yalanlamada başarısız oldular. Sır, kuantum alemde, atomun çok altı ölçeklerde gizli.

 

Gözler LHC'den çıkacak sonuçlarda...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn. Sarıgöl,

 

Yazımın yeterince açık olmaması ve öncelikle, bazı konuları kısaca geçmem yanlış anlamalara sebep olmuş olabilir. Tekrar ifade etmeye çalışacağım;Öncelikle Laplace’nin determinizmi kendine göre yorumlaması, Einstein’in hem determinist hem de Tanrıya inanan biri olması ile çelişmez. Yani, determinizm kesin olarak insanı ateizme götürür diye bir sonuç çıkarmak yanlış olur. Tam tersine, Einstein, Nobel Ödülü almasına neden olan Fotoelektrik Olayı açıklayıp kuantum teorisinin kurulmasında ve geliştirilmesinde katkılar yapmış olmasına rağmen olasılık fikrini sevmediği için karşı çıkmıştır. “Tanrı zar atmaz” derken determinizmi savunmaktadır. Einstein, parçacık olayları dahil fizik için “gözlenmesinden bağımsız olarak gerçekliğin kendisine ulaşmak için bir girişimdir” derken matematiksel denklemlerle kesin olarak ifade edilebilen ve açıklanabilen, başlangıç koşullarını ve yasalarını Tanrının belirlediği deterministik bir evreni kastetmiştir. Bu, Einsteinin inancıdır, yorumudur, fizikten beklentisidir.Bohr ise, fiziği, matematiksel ifadeler yoluyla bizimle ilişki kuran doğanın bir yansıması olarak görmüştür. Bohr’a göre, bu matematiksel ifadeler, gerçeğin sadece bir görünümü olabilir yada gerçek hakkındaki bilebileceğimiz şeyleri ifade eder.Bu noktada bir saplama yapacağım: Öncelikle bilim dediğimiz şey, bizim olayları ve gözlemleri mantıksal olarak açıklama çabamızdır. Buna, Cüzi irade diyebilirsiniz belki. Bu çaba, inançtan bağımsızdır, ancak, çıkan sonuç inancı gerektirirse yani tam olarak, net bir biçimde kanıtlandığında bunu kabul etmez diye bir şey de söz konusu değildir. Ancak, belirsizlik durumunda yada hesaplanamazlık durumlarında, bilinmeyen hakkında söylenebilecek en mantıklı şey, yine tam olarak çürütülememiş teorilere inanmak olacaktır. Buna inanmama ve bir Külli İradeye, Tanrı’ya, Allah’a inanma hakkı saklıdır. Yani, bu bir tercih meselesidir, bilimle ilgisi yoktur. Allah’a inansanız da, bilim insanı olarak, bu hesaplanamazlıkları hesaplanabilir hale getirmeye mecbursunuzdur, çünkü başka mantıklı yol yoktur, anlatabildim mi bilmiyorum ama.

 

Kaotik durumlar için bir örnek üzerinden gidersek, mesela, sıcaklık tahmininde kullandığımız analitik olmayan ( non-lineer ) fonksiyonlarımız, fena halde başlangıç ve sınır koşullarına bağlı olduğundan, denklemi bir analog bilgisayar yardımıyla çözmeye kalktığımızda, bilgisayara giriş olarak vereceğimiz başlangıç sıcaklığını ve zamanını ölçme konusundaki deney aletlerimizden kaynaklanan ölçme hatası yani belirsizlik, çıkan sonucu aşırı etkileyebilir, tahminde yanlış sonuçlar doğurabilir. Ancak, biz böyle bir işe kalkışmasak ta, havanın 3 gün sonraki sıcaklığın mevcut matematiksel ilişkiler nedeniyle yine deterministik olarak olması gereken değere geleceğini söyleme hakkımız vardır. Demek istediğim bu.

 

Işık hızından hızlı hareket eden Takyonlar ( soyut kütle ) ve Hızlı Evrenler ise Feinberg tarafından matematiksel olarak kanıtlanmış, Hilbert uzayında temsil edilmiştir ama buradaki sıkıntı, hızlı evren ile bizimki arasında ilişki olamayacağından ve zamanın ters akmasından dolayı neden-sonuç ilişkilerinin bozulduğu yönündedir. Anca çok küçük alanlarda olabilen yani deneylerde gözlenebilen kuarkların dünyasında bulunabilen, yani, Hilbert uzayındaki, Takyonlar ışık hızında durabilirler. Yani, gözlenebildikleri durum yarı soyut, yarı somut oldukları durumudur.

 

Evrim konusunda ise olasılıklara sığınmadım. Yine bilimin yöntemi konusunda söylediklerimi dikkate alarak düşünürseniz, bilimin, türlerin kökenini bir şekilde mantıksal olarak açıklamak zorunda oluşundan hareketle kurulan evrim teorisi, mutasyonların iyi ve kötü yönde olabileceğini inkar etmediğini, sadece, geçen milyarlarca yılda, olabilecek tüm olasılıkların yaşanması için yeterli bir zaman olduğu düşünülerek kurulmuş, bilimin temel ilkesi olan determnizm ilkesine dayanarak yapılan açıklamalar bütünüdür. Bugün bile bu mutasyonların olduğu, sinek ilaçlarının yada beşeri ilaçların yok ettiği mikrop ve sineklerin arasında, bir şekilde geçirdiği mutasyon neticesinde, bu ilaçlardan etkilenmeyip sağ kalan mikropların tekrar üreyip aynı hastalığı yada aynı çöp kovası üzerinde toplanmayı meydana getirdiği gözlenen gerçeklerdir. Bu mutasyonu oluşturan etkinin de çeşitli radyasyonlar olabileceği fikri akla ve bilimsel düşünceye uygundur. Tabii ki, bu mutasyonları Tanrı’nın, Allah’ın da yapabileceği ihtimalini söyleme hakkı da saklıdır, ancak, bu iddia felsefenin alanına girer.

 

Görüşün ( düşüncenin ) evrilmesi ile ilgili H2O ( Su ) benzetmeniz ise, madde ( somut ) ile düşünceyi ( soyut ) aynı kulvarda farzetmek olduğundan yanlıştır.

 

Einstein’in dini inanç ve Tanrı hakkındaki görüşleri de şöyledir :

 

"Gerçekten bilimsel kafalara sahip olan insanlar arasında, dini duygular taşımayan bir kişiye çok zor rastlarsınız. Fakat bu herhangi bir insanın dindarlığından çok farklıdır. Böyleleri için Tanrı, şefkatinden yararlanmayı umduğu ve cezalandırılmasından korktuğu için çocuğun babasına beslediği duygulara benzeyen yüce duygular beslediği, her ne kadar korkuyla karışmış olsa da varlığını dayandırdığı kişisel bir ilişkidir."»

 

« Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür. »

 

Yani, anladığım kadarıyla, Einstein, Tanrı’yı, bir ön kabul olarak değil de yapılan bilimsel çalışmaların sonucu ulaşılabilecek bir sezgi olarak düşünmüş. Yani, bu onun kendi tercihidir.

 

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İhtiyar bir adamın 3 tane oğluyla 17 tane devesi vardı.Ölmeden önce oğullarına şöyle vasiyet eder:“En büyüğünüz develerin yarısını ortancanız 1/3’ini, en küçüğünüz ise 1/9’ini alsın.Sakın hiç bir deveyi kesmeyin”.Çocuklar,babaları öldükten sonra develeri paylaşmak istemişler ama bir türlü paylaşamamışlar.Bu sırada oradan devesiyle geçmekte olan yaşlı bir kimseden yardım istemişler.O da çocukların babalarının istediği gibi develeri paylaştırmış ve sonun da kendi devesine binip gitmiş."

 

 

Bu soru bu başlığa bir katkı sağlar mı bilmiyorum; ama daha önce bir yerde müşerref olmuştum.Bu soru bu başlık altında kullanıldı mı onu da bilmiyorum.Bu sorunun çözümünde matematiksel bir ilginçlik var.Belki daha önce görenler vardır bu soruyu.Salt matematiksel yöntemle yapıldığında garip bir durum ortaya çıkıyor?Buyrun paylaştırın!

 

MUHABBETLE...

 

Sayın Fuzuli,

 

Gelen ihtiyar adam, gençlere şöyle bir teklif yapar:

 

-Benim bu devemi size verip mirasın 1/8'ini almama izin verirseniz, bu miras meselesini çözeceğim ve herkes payını alacak.

 

Gençlerin kabul etmesiyle, ortadaki miras 18 deve olacağından, büyük oğul 9 deve, ortanca 6 deve, küçük olansa 2 deve alır, yaşlı adamsa devesini alır gider.

 

Kurandaki oranları aynı şekilde düşünemeyiz çünkü genelde fazla çıkıyor toplamları. Ben excelde de denedim, her durum için toplam oran 1'den fazla yada az çıkıyor.

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Benim bu devemi size verip mirasın 1/8'ini almama izin verirseniz,

1/18'ini...

 

Einstein’in dini inanç ve Tanrı hakkındaki görüşleri

Gazeteciler Einstein'i sürekli tanrıya inanıp inanmadığını açıklaması konusunda sıkıştırırlar, Einstein yanıt vermezdi. Bir gün üzerine fazla gelinince: "Ben Spinoza'nın(*) tanrısına inanıyorum" dedi.

 

İnanç karmaşık ve soyut bir konudur. "Evet inanıyorum" dese de benim için bir şey ifade etmezdi. Einstein deterministtir. Determinizm ateizmin bir türü değildir, fakat evreni tanrı ile değil, nedensellik ile açıklar. Önemli olan evreni ne ile açıklayacağımızdır. Tanrı ile mi, nedensellik ile mi?

 

Kader inancı nedenleri perde ve bahane olarak görür, asıl ilk nedeni önemser. Determinizm böyle yapmaz. Tüm nedenleri önemser, ilk neden en önemsiz olandır determinizmde...

 

(*) Spinoza: Yahudi asıllı düşünür. Panteist olarak bilinir. Yahudi cemaati tarafından tanrı inancını yozlaştırmakla suçlanıp kafir ilan edilmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

eğer akılla konuşuyorsak akılla neyin ne olduğunu bilemeyeceğimizi söylüyorsak veya nedensellik gibi şeylere bağlıyorsak aklımızı kullanmıyoruz demektir.akla müracaat etmiyorsak susup hiçbir şey demememiz lazım.hatta hiçbir şey diyemeyeceğimizi de dememek lazım.eğer akılla bakıyorsak akıl beş duyu organı ve sayısız manevi diğer cihazlar hayal kalp gibi bunlar vasıtasıyla bir değerlendirme yapar.bu cihazlarla şu anda var olmadığımızı söylemek bu dünyanın yaratıcısı olmadığını söylemekten daha akıllıcadır.şu anda var olduğumuza herşey var olduğuna göre bakalım neler var.kainatta görünen sonsuz bir ilimle yapılış var neye bakarsak o şeyin var olması için sonsuz bir ilmin var olması gerektiğini görürüz.bunun yanında sonsuz bir kudret. sonsuz bir hikmet.hikmet yani bizim baktığımız ama göremediğimiz gördüğümüzde daha öte şeyler olduğunu bilimle anlıyoruz.son olmuyor.işte bunun gibi daha nice şeyler aklımızla görüyoruz anlıyoruz.mesela çok güzel tasavvur,plan vs. madem aklımızla böyle herşey de sonsuzluk var bu sonsuz şeylere biz ALLAH diyoruz.yine aklımızla görüyoruz ki herhangi bir maddede görünen tüm bu sonsuzlukların bir ZAT da olması lazım.ortak akıl olması lazım hepsi her an her yer de bulunabilecek.biz sonsuzluk dedik eğer biri bir yere kadar biri şuraya kadar dersek o zaman o sonsuz değil belli bir sınırı olur.iki tane olsa biri bir yere kadar biri bir yere kadar yada ikisi aynı anda aynı yerde olabilir diyorsanız ikisini hangi noktada ayırt edeceksiniz.sonuçta ikisi yine bir olur.işte biz HEPSİNE birden ALLAH diyoruz.ama aklını kullanmayanlar lütfen sussunlar onlar için her şey karmakarışık. mutlu olmaları için ya akıllarını çıkarmaları lazım yada hayvan gibi yaşamaları lazım. ALLAH hepimize hidayet versin

 

elin aklı gözüne inmiş herşeyi maddede arayan ****** inanıyorsunuz.Ama bu kadar insanların dava ettikleri tevhide inanmıyorsunuz.ispat edenler birbirine güç verir.mesela birisi dese ben ay tutulması gördüm diğeride gördüm demekle onun o sözüne kuvvet verirler.Kendinize gelin.Nefyedenlerin davaları sureten bir iken, müteaddiddir; birbiriyle ittihad edemez ki kuvvetlensin. İsbat edicilerin davaları ittihad ediyor, birbirinden kuvvet alır. Çünki gökteki hilâl-i Ramazanı görmeyen der ki: ?Benim nazarımda Ay yoktur; benim yanımda görünmüyor.? Başkası da, ?Nazarımda yoktur? der. Daha başkası da öyle der. Herbiri kendi nazarında ?yoktur? der. Herbirinin nazarları ayrı ayrı ve nazara perde olan sebebler dahi ayrı ayrı olabildiği için, davaları da ayrı ayrı olur; birbirine kuvvet veremez. Fakat isbat edenler demiyor ki: ?Benim nazarımda ve gözümde hilâl var.? Belki ?Nefs-ül emirde yani işin gerçeginde, göğün yüzünde hilâl vardır, görünür.? der. Görenler bütün aynı davayı ve ?nefs-ül emirde vardır? der. Demek bütün davalar birdir. Nefyedenlerin nazarları ayrı ayrı olduğundan, davaları da ayrı ayrı olur. Nefs-ül emre hükmedemiyorlar. Çünki nefs-ül emirde nefiy isbat edilmez. Çünki ihata lâzımdır. Evet birşeyi dünyada var desen, yalnız o şeyi göstermek kâfi gelir. Eğer yok deyip nefyetsen, bütün dünyayı eleyip göstermek lâzım gelir ki, tâ o nefiy isbat edilsin.

 

Bir fennin veya bir san’atın medar-ı münakaşa olmuş bir mes’elesinde, o fennin ve o san’atın haricindeki adamlar ne kadar büyük ve âlim ve san’atkâr da olsalar, sözleri onda geçmez, hükümleri hüccet olmaz; o fennin icma-ı ülemasına dâhil sayılmazlar. Meselâ; büyük bir mühendisin, bir hastalığın keşfinde ve tedavisinde bir küçük tabib kadar hükmü geçmez. Ve bilhâssa maddiyatta çok tevaggul eden ve gittikçe maneviyattan tebaüd eden ve nura karşı gabileşen ve kabalaşan ve aklı gözüne inen en büyük bir feylesofun münkirane sözü, maneviyatta nazara alınmaz ve kıymetsizdir.

 

        Acaba yerde iken arş-ı a’zamı temaşa eden, hârika bir deha-yı kudsî sahibi olan ve doksan sene maneviyatta terakki edip çalışan ve hakaik-i imaniyeyi ilmelyakîn, aynelyakîn hattâ hakkalyakîn suretinde keşfeden Şeyh-i Geylanî (K.S.) gibi yüzbinler ehl-i hakikatın ittifak ettikleri, tevhidî ve kudsî ve manevî mes’elelerde, maddiyatın en dağınık ve kesretin en cüz’î teferruatına dalan ve sersemleşen ve boğulan feylesofların sözleri kaç para eder ve inkârları ve itirazları, gök gürültüsüne karşı sivrisineğin sesi gibi sönük olmaz mı?

 

küfür insanı aşağıların en aşağısına indirir.diğer mahluklarla aynı seviyeye indirir.Halbuki islamiyet insana asıl kıymeti olan insaniyeti veriyor.Ama inanmayanlar aklına sığıştıramayanlar inandıkları gibi karşılık görüyorlar görecekler.inanmadıkları için bütün sevdikleri şeylerden ayrılma acısı onları mahvediyor.bunu hissetmemek için kendilerini sefahete atmaya mecbur kalıyorlar.Ama inanan müslüman öyle değil sevdiğiyle tekrar buluşacağına yarının nasıl geceden sonra sabahın geleceğine inanır gibi inanıyor onu üzmüyor. inanmayanlar bu dünyada da ahirettede rahat edemezler.o sefahette bile lezzet alamazlar.çünkü aklı var. akıl alakadarlığıyla her ayrıldığı kaybettiği şeyin acısı onu mahvediyor.mesela mecazi aşklarda kıskançlık elemi gb.ALLAH hepimize hidayet versin.Hakiki Zevk ve Elemsiz Lezzet kedersiz sevinç yalnız imandadır İman Hakikatlerindedir.Yoksa Dünyevi Bir Lezzette Birçok Elem Vardir..

Nasil ki Bir Üzüm Tanesi Yedirir Yüz Tokat Vurur..

 

Hakikatları okuyun öyle ecnebi feylosofların felsefelerinde boğulup hem bu dünyanızı hem ahiretinizi mahvetmeyin.124 bin peygamberin 124 milyondan fazla evliyanın milyarlarca asfiyanın tasdik edip imza ettikleri ALLAH varlığına ve birliğine inanın. bakış pencerenizi bir sorgulayın.ALLAH hepimize hidayet versin ebedi hayatımızı güzelleştirsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hakikatları okuyun öyle ecnebi feylosofların felsefelerinde boğulup hem bu dünyanızı hem ahiretinizi mahvetmeyin.124 bin peygamberin 124 milyondan fazla evliyanın milyarlarca asfiyanın tasdik edip imza ettikleri ALLAH varlığına ve birliğine inanın. bakış pencerenizi bir sorgulayın.ALLAH hepimize hidayet versin ebedi hayatımızı güzelleştirsin

 

Yıl ölçü birimi bugünkü değer olmak üzere;

Kafir bilim adamlarına göre evrenin yaşı 14 milyar yıl dünyanın yaşı ise 4.5 milyar yıl yaşında.

Gökcismi tapınımına dayanan dinlere (semavi) göre ise evren ve dünya 6.000 yıl yaşında. Aralarında gün farkkı var sadece.

 

Yine kafir bilim adamlarına göre, ilk insanlar 200.000 yıl önce Afrika'da ortaya çıkmışlar.

Gökcismi tapınımına dayanan dinlere (semavi) göre ise insan yine 6.000 yıl yaşında.

 

Forumdaşın biri yazmıştı, bu gökcismi tapınımına dayanan dinlerin allah'ı nasıl bir sistem istiyor ki, (124.000/6.000=14) ortalama her yıl 14 peygamber gönderiyor, yine de dikiş tutmuyor.

 

Bu arada, bu 124.000 peygamberden 100 tanesinin ismini yazabilen var mı acaba, vazgeçtim 123.900 tanesinden.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1/18'ini...

 

 

Gazeteciler Einstein'i sürekli tanrıya inanıp inanmadığını açıklaması konusunda sıkıştırırlar, Einstein yanıt vermezdi. Bir gün üzerine fazla gelinince: "Ben Spinoza'nın(*) tanrısına inanıyorum" dedi.

 

İnanç karmaşık ve soyut bir konudur. "Evet inanıyorum" dese de benim için bir şey ifade etmezdi. Einstein deterministtir. Determinizm ateizmin bir türü değildir, fakat evreni tanrı ile değil, nedensellik ile açıklar. Önemli olan evreni ne ile açıklayacağımızdır. Tanrı ile mi, nedensellik ile mi?

 

Kader inancı nedenleri perde ve bahane olarak görür, asıl ilk nedeni önemser. Determinizm böyle yapmaz. Tüm nedenleri önemser, ilk neden en önemsiz olandır determinizmde...

 

(*) Spinoza: Yahudi asıllı düşünür. Panteist olarak bilinir. Yahudi cemaati tarafından tanrı inancını yozlaştırmakla suçlanıp kafir ilan edilmiştir.

 

Sayın demirefe,

 

Eintein'nın, din konusundaki görüşlerini aktarırken kaynak yazmayı unutmuşum, yazdığım alıntılar, onun kendi kitabı olan Einstein, Albert (1954), Fikirler ve Tercihler'den alınmadır, bilmiyorum ben Wikipedia'nın yalancısıyım. Sizin kaynağınız nedir acaba ?

 

1/18 düzeltmesi için teşekkürler, gözümden kaçmış yazarken.

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Bir tek kapı açılmasıyla, o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapılar açık olsa, bir iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyeceği söylenemez.

 

İşte iman hakikatları o saraydır. Herbir delil, bir anahtardır, isbat ediyor, kapıyı açıyor. Bir tek kapının kapalı kalmasıyla o hakaik-i imaniyeden vazgeçilmez ve inkâr edilemez. Şeytan ise, bazı esbaba binaen, ya gaflet veya cehalet vasıtasıyla kapalı kalmış olan bir kapıyı gösterir; isbat edici bütün delilleri nazardan iskat ediyor. "İşte, bu saraya girilmez, belki saray değildir, içinde birşey yoktur." der kandırır.

ALLAHıN VARLIĞINI İSPAT EDEN MİLYARLARCA DELİL VARKEN BİR KAÇ KAPI ONLARDA ZAHİREN KAPALI DİYE ALLAHIN VARLIĞI İNKAR EDİLEMEZ.

 

tüm herşeyiyle ALLAHI anlamamız zaten akla ters bilgisayar benim herşeyimi anlaması için benden daha mükemmel olması lazım.buda abes olduğuna göre ALLAH herşeyde sonsuz ben sınırlı olduğumdan şu hal gayet normal.

Ey sebeblere tapan ******! sebepler, bir perdedir. Çünki izzet ve azamet öyle ister yani iktiza eder. Fakat iş gören, kudret-i Samedaniyedir. Çünki tevhid ve celal öyle ister ve istiklali iktiza eder. Sultan-ı Ezelî'nin memurları, saltanat-ı rububiyetin icraatçıları değillerdir. Belki o saltanatın dellâllarıdırlar ve o rububiyetin temaşager nâzırlarıdırlar. Ve o memurlar, o vasıtalar; kudretin izzetini, rububiyetin haşmetini izhar içindir. Tâ umûr-u hasise ile kudretin mübaşereti görünmesin. Acz-âlûd, fakr-pişe olan insanî bir sultan gibi, acz ve ihtiyaç için memurları şerik-i saltanat etmiş değildir. Demek esbab vaz'edilmiş, tâ aklın nazar-ı zahirîsine karşı kudretin izzeti muhafaza edilsin.

 

bu arada ben kimseye karşı ittihamda bulunmuyorum.eğer ters kelimelerim varsa kimse üzerine alınmasın.ben ters fikirlere karşıyım.insanlara değil.çünkü o insanlar çok harika şekilde yaratımışlar.onların içindeki şeytani fikir onların düşmanı.ben onların düşmanına düşmanım.küçük kafalar kişileri.orta kafalar olayları.büyük kafalar fikirleri tartışır

 

İsbatta netice birdir, vâhiddir, tesanüd olur. Nefiyde ise, bir değildir, müteaddiddir. Ya "yanımda ve nazarımda" veya "itikadımda" gibi kayıdların herkese göre taaddüdü ile neticeler dahi taaddüd eder, daha tesanüd olmaz.

 

İşte bu hakikat noktasında imana karşı gelen kâfirlerin ve münkirlerin kesretinin ve zahiren çokluğunun kıymeti yoktur. Ve mü'minin yakînine ve imanına hiç tereddüd vermemek lâzım iken; bu asırda Avrupa feylesoflarının nefy ve inkârları, bir kısım bedbaht meftunlarına tereddüd verip yakînlerini izale ve saadet-i ebediyelerini mahvetmiş. Ve insandan her günde otuz bin adama isabet eden ölümü, mevt ve eceli bir terhis manasından çıkarıp i'dam-ı ebedî suretine çevirmiş. Kapısı kapanmayan kabir, daima i'damını o münkire ihtar etmekle, lezzetli hayatını elîm elemlerle zehirliyor. İşte, iman ne kadar büyük bir nimet ve hayatın hayatı olduğunu anla!.

 

AMMA BİRİNCİ YOL Kİ:Esbab-ı âlemin içtimaıyla teşkil-i eşya ve vücud-u mahlukattır. Pek çok muhalatından yalnız üç tanesini zikrediyoruz.

 

BİRİNCİSİ: Bir eczahanede, gayet muhtelif maddelerle dolu, yüzer kavanoz şişeler bulunuyor. O edviyelerden, zîhayat bir macun istenildi. Hem hayatdar hârika bir tiryak onlardan yapılmak îcab etti. Geldik, o eczahanede, o zîhayat macunun ve hayatdar tiryakın çoklukla efradını gördük. O macunlardan herbirisini tedkik ettik. Görüyoruz ki: O kavanoz şişelerden herbirisinden, bir mizan-ı mahsusla, bir iki dirhem bundan, üç dört dirhem ötekinden, altı yedi dirhem başkasından ve hakeza.. muhtelif mikdarlarda eczalar alınmış. Eğer birinden, bir dirhem ya noksan veya fazla alınsa o macun zîhayat olamaz, hasiyetini gösteremez. Hem o hayatdar tiryakı da tedkik ettik. Herbir kavanozdan bir mizan-ı mahsus ile bir madde alınmış ki, zerre mikdarı noksan veya ziyade olsa, tiryak hassasını kaybeder. O kavanozlar elliden ziyade iken, herbirisinden ayrı bir mizan ile alınmış gibi, ayrı ayrı mikdarda eczaları alınmış. Acaba hiçbir cihette imkân ve ihtimal var mı ki, o şişelerden alınan muhtelif mikdarlar, şişelerin garib bir tesadüf veya fırtınalı bir havanın çarpmasıyla devrilmesinden, herbirisinden alınan mikdar kadar yalnız o mikdar aksın, beraber gitsinler ve toplanıp o macunu teşkil etsinler? Acaba bundan daha hurafe, muhal, bâtıl birşey var mı?

 

İşte bu misal gibi; herbir zîhayat, elbette zîhayat bir macundur ve herbir nebat, hayatdar bir tiryak gibidir ki; çok müteaddid eczalardan, çok muhtelif maddelerden, gayet hassas bir ölçü ile alınan maddelerden terkib edilmiştir. Eğer esbaba, anasıra isnad edilse ve "esbab icad etti" denilse; aynen eczahanedeki macunun, şişelerin devrilmesinden vücud bulması gibi, yüz derece akıldan uzak, muhal ve bâtıldır.

 

İKİNCİ MUHAL: Eğer herşey, Vâhid-i Ehad olan Kadîr-i Zülcelal'e verilmezse, belki esbaba isnad edilse lâzım gelir ki; âlemin pek çok anasır ve esbabı, herbir zîhayatın vücudunda müdahalesi bulunsun. Halbuki sinek gibi bir küçük mahlukun vücudunda, kemal-i intizam ile gayet hassas bir mizan ve tamam bir ittifak ile, muhtelif ve birbirine zıd, mübayin esbabın içtimaı, o kadar zahir bir muhaldir ki, sinek kanadı kadar şuuru bulunan, "Bu muhaldir, olamaz!" diyecektir. Evet bir sineğin küçücük cismi, kâinatın ekser anasır ve esbabı ile alâkadardır; belki bir hülâsasıdır. Eğer Kadîr-i Ezelî'ye verilmezse, o esbab-ı maddiye onun vücudu yanında bizzât hazır bulunmak lâzım; belki onun küçücük cismine girmek gerektir. Belki cisminin küçük bir nümunesi olan gözündeki bir hüceyresine girmeleri îcab ediyor. Çünki sebeb maddî ise, müsebbebin yanında ve içinde bulunması lâzım geliyor. Şu halde, iki sineğin iğne ucu gibi parmakları yerleşmeyen o hüceyrecikte erkân-ı âlem ve anasır ve tabayiin, maddeten içinde bulunup, usta gibi içinde çalıştıklarını kabul etmek lâzım geliyor.

 

İşte, Sofestaînin en eblehleri dahi, böyle bir meslekten utanıyorlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tüm herşeyiyle ALLAHI anlamamız zaten akla ters bilgisayar benim herşeyimi anlaması için benden daha mükemmel olması lazım.buda abes olduğuna göre ALLAH herşeyde sonsuz ben sınırlı olduğumdan şu hal gayet normal.

 

Dünya Satranç Şampiyonu Vladimir Kramnik, bilgisayar programı Deep Fritz'e yenildi.

 

Son oyunu kazanarak maçta 3-3'lük bir beraberlik almak istelen Vladimir Kramnik, dengesiz bir açılış yapmasına karşın sonradan iyi bir duruma gelip eşitliği sağladı, ama yenilgiyi engelleyemedi.

 

Son oyunu da alan Deep Fritz, maçı 4-2 kazandı.

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

اَلْوَاحِدُ لاَ يَصْدُرُ اِلاَّ عَنِ الْوَاحِدِ kaide-i mukarreresiyle: "Bir mevcudun vahdeti varsa, elbette bir vâhidden, bir elden sudûr edebilir." Hususan o mevcud, gayet mükemmel bir intizam ve hassas bir mizan içinde ve câmi' bir hayata mazhar ise, bilbedahe sebeb-i ihtilaf ve keşmekeş olan müteaddid ellerden çıkmadığını; belki gayet Kadîr, Hakîm olan bir tek elden çıktığını gösterdiği halde; hadsiz ve camid ve cahil, mütecaviz, şuursuz, karmakarışıklık içinde, kör, sağır esbab-ı tabiiyenin karmakarışık ellerine, hadsiz imkânat yolları içinde ve içtima ve ihtilat ile, o esbabın körlüğü, sağırlığı ziyadeleştiği halde; o muntazam ve mevzun ve vâhid bir mevcudu onlara isnad etmek, yüz muhali birden kabul etmek gibi akıldan uzaktır. Haydi bu muhalden kat'-ı nazar, esbab-ı maddiyenin elbette tesirleri, mübaşeretle ve temasla olur. Halbuki o esbab-ı tabiiyenin temasları, zîhayat mevcudların zahirleriyledir. Halbuki görüyoruz ki; o esbab-ı maddiyenin elleri yetişmediği ve temas edemedikleri o zîhayatın bâtını, on defa zahirinden daha muntazam, daha latif, san'atça daha mükemmeldir. Esbab-ı maddiyenin elleri ve âletleriyle hiçbir cihetle yerleşemedikleri, belki tam zahirine de temas edemedikleri küçücük zîhayat, küçücük hayvancıklar, en büyük mahluklardan daha ziyade san'atça acib, hilkatça bedi' bir surette oldukları halde, o camid, *****, kaba, uzak, büyük ve birbirine zıd olan sağır, kör esbaba isnad etmek, yüz derece kör, bin derece sağır olmakla olur!..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Bir tek kapı açılmasıyla, o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapılar açık olsa, bir iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyeceği söylenemez.

 

İşte iman hakikatları o saraydır. Herbir delil, bir anahtardır, isbat ediyor, kapıyı açıyor. Bir tek kapının kapalı kalmasıyla o hakaik-i imaniyeden vazgeçilmez ve inkâr edilemez. Şeytan ise, bazı esbaba binaen, ya gaflet veya cehalet vasıtasıyla kapalı kalmış olan bir kapıyı gösterir; isbat edici bütün delilleri nazardan iskat ediyor. "İşte, bu saraya girilmez, belki saray değildir, içinde birşey yoktur." der kandırır.

ALLAHıN VARLIĞINI İSPAT EDEN MİLYARLARCA DELİL VARKEN BİR KAÇ KAPI ONLARDA ZAHİREN KAPALI DİYE ALLAHIN VARLIĞI İNKAR EDİLEMEZ.

 

Yazılarımda farkettiyseniz ben o kapıyı açık bıraktım, bu bir inanç meselesidir, isteyen inanır isteyen inanmaz. Sizin yaptığınız da sadece telkin! Cevap değil!

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

********.o bilgisayar programını yapan kim.o bilgisayar insan yapsında görelim.dar düşünceler dar görüşler

 

Kendi kendine teşekkül ediyor. İşte bu cümlenin dahi çok muhalatı var. Çok cihetle bâtıldır, muhaldir. Nümune için muhalâtından üç tanesini beyan ederiz.

 

BİRİNCİSİ: Ey muannid münkir! Senin enaniyetin seni o kadar ahmaklaştırmış ki, yüz muhali birden kabul etmeyi, bir derece hükmediyorsun. Çünki sen mevcudsun. Ve basit bir madde ve camid ve tegayyürsüz değilsin. Belki, daima teceddüdde olarak, gayet muntazam bir makine ve hârika ve daima tahavvülde bir saray gibisin. Senin vücudunda her vakit zerreler çalışıyorlar. Senin vücudun kâinatla, hususan rızık münasebetiyle, hususan beka-i nev'i itibariyle alâkadar ve alış-verişi vardır. Senin vücudunda çalışan zerreler, o münasebatı bozmamak ve o alâkadarlığı kırmamak için dikkat ediyorlar. Öylece ihtiyatla ayaklarını atıyorlar. Güya bütün kâinata bakıyorlar. Senin münasebatını kâinatta görüp öyle vaziyet alıyorlar. Sen zahirî ve bâtınî duygularınla, o zerrelerin, o hârika vaziyetine göre istifade edersin. Eğer sen vücudundaki zerreleri, Kadîr-i Ezelî'nin kanunuyla hareket eden küçücük memurları veya bir ordusu veya kalem-i kaderin uçları, herbir zerre bir kalem ucu veya kalem-i kudretin noktaları, herbir zerre bir nokta olduğunu kabul etmezsen; o vakit senin gözünde çalışan herbir zerreye öyle bir göz lâzım ki, senin mecmu-u cesedinin her tarafını görmekle beraber, münasebetdar olduğun bütün kâinatı dahi görecek bir gözü ve bütün senin mazi ve müstakbel ve nesil ve aslın ve anasırının menbalarını ve rızkının madenlerini bilecek, tanıyacak yüz dâhî kadar bir akıl vermek lâzım geliyor. Senin gibi bu mes'elelerde zerre kadar aklı olmayanın bir zerresine bin Eflatun kadar bir ilim ve şuur vermek, bin derece divanece bir hurafeciliktir!..

 

İKİNCİ MUHAL: Senin vücudun bin kubbeli hârika bir saraya benzer ki; her kubbesinde taşlar, direksiz birbirine başbaşa verip, muallakta durdurulmuş. Belki senin vücudun, bin defa bu saraydan daha acibdir. Çünki o saray-ı vücudun, daima kemal-i intizamla tazelenmektedir. Gayet hârika olan ruh, kalb ve manevî letaiften kat-ı nazar, yalnız cesedindeki herbir âza, bir kubbeli menzil hükmündedir. Zerreler, o kubbedeki taşlar gibi birbirleriyle kemal-i müvazene ve intizam ile başbaşa verip, hârika bir bina, fevkalâde bir san'at, göz ve dil gibi acib birer mu'cize-i kudret gösteriyorlar. Eğer bu zerreler, şu âlemin ustasının emrine tâbi' birer memur olmasalar; o vakit herbir zerre, umum o ceseddeki zerrelere hem hâkim-i mutlak hem herbirisine mahkûm-u mutlak, hem her birisine misil hem hâkimiyet noktasında zıd, hem yalnız Vâcib-ül Vücud'a mahsus olan ekser sıfâtın masdarı, menbaı, hem gayet mukayyed hem gayet mutlak bir surette olmakla beraber, sırr-ı vahdetle yalnız bir Vâhid-i Ehad'in eseri olabilen gayet muntazam bir masnu-u vâhidi o hadsiz zerrata isnad etmek; zerre kadar şuuru olan, bunun pek zahir bir muhal belki yüz muhal olduğunu derkeder.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

*********.o bilgisayar programını yapan kim.o bilgisayar insan yapsında görelim.dar düşünceler dar görüşler

 

Yapma sevgili kardeşim, neden böyle cevaplar veriyorsun suçlayıcı tarzda. Benim yazımda ne demek istediğimi gerçekten anladın mı ? Tartışılan konu bilgisayarın her şey yapabileceği değilki. Kaldı ki o dediğin de yakında olacak öyle görünüyor son gelişmeler.

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ÜÇÜNCÜ MUHAL: Eğer senin vücudun, Vâhid-i Ehad olan Kadîr-i Ezelî'nin kalemiyle mektub olmazsa ve tabiata, esbaba mensub matbu' ise, o vakit senin vücudundaki bir hüceyre-i bedenden tut, birbiri içinde daireler misillü, binler mürekkebler adedince tabiat kalıblarının bulunması lâzım gelir. Çünki meselâ bu elimizdeki kitab eğer mektub olsa, bir tek kalem, kâtibinin ilmine istinad edip, bütün onları yazar. Eğer o, mektub olmazsa ve onun kalemine verilmezse, kendi kendine olmuş denilse veya tabiata verilse, o vakit matbu' kitab gibi, herbir harfi için ayrı bir demir kalem lâzımdır ki tab'edilsin. Nasılki matbaada hurufat adedince demir harfler bulunur, sonra o harfler vücud bulur; o vakit bir tek kaleme bedel, o hurufat adedince kalemler bulunması lâzım gelir. Belki o hurufat içinde bazan olduğu gibi, küçük kalem ile bir büyük harfte bir sahife -ince hatla- yazılmış ise, binler kalem bir tek harf için lâzım geliyor. Belki birbirinin içine girip muntazam bir vaziyetle, senin cesedin gibi bir şekil alıyorsa, o vakit herbir dairede, herbir cüz' için, o mürekkebat adedince kalıplar lâzım geliyor. Haydi, yüz muhal içinde bulunan bu tarzı, mümkün desen dahi, bu muntazam san'atlı demir harfleri ve mükemmel kalıpları ve kalemleri yapmak için, yine bir tek kaleme verilmezse, o kalemler, o kalıplar, o demir harflerin yapılması için, onların adedlerince yine kalemler, kalıplar ve harfler lâzım. Çünki onlar da yapılmışlar ve onlar da muntazam san'atlıdırlar. Ve hakeza müteselsilen gittikçe gidecek...

 

İşte sen de anla! Bu öyle bir fikirdir ki; senin zerratın adedince muhalat ve hurafeler, içinde bulunuyor. Ey muannid muattıl! Sen de utan, bu dalaletten vazgeç!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.