Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Bir Acayip Duygu «Mürdüm eriği çiçek açmıştır. -- ilkönce zerdali çiçek açar mürdüm en sonra -- Sevgilim, çimenin üzerine diz üstü oturalım karşı-be-karşı. Hava lezzetli ve aydınlık " fakat iyice ısınmadı daha " çağlanın kabuğu yemyeşil tüylüdür henüz yumuşacık... Bahtiyarız yaşayabildiğimiz için. Herhalde çoktan öldürülmüştük sen Londra'da olsaydın ben Tobruk'ta olsaydım, bir İngiliz şilebinde yahut... Sevgilim, ellerini koy dizlerine " bileklerin kalın ve beyaz " sol avucunu çevir : gün ışığı avucunun içindedir kayısı gibi... Dünkü hava akınında ölenlerin yüz kadarı beş yaşından aşağı, yirmi dördü emzikte... Sevgilim, nar tanesinin rengine bayılırım " nar tanesi, nur tanesi " kavunda ıtrı severim mayhoşluğu erikte ..........» .......... yağmurlu bir gün yemişlerden ve senden uzak " daha bir tek ağaç bahar açmadı kar yağması ihtimali bile var " Bursa cezaevinde acayip bir duyguya kapılarak ve kahredici bir öfke içinde inadıma yazıyorum bunları, kendime ve sevgili insanlarıma inat. n.hikmet ran Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 AYNALARDAN UZAKTA Şimdi en açık renginde gözlerin Şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak Anlatılmaz bir şey var aramızda hazin Şiir gibi bir şey seninle yaşamak Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin Yıldızların en parlak olduğu zamansın Denizlerim senin kıyılarında sakin Bırak ellerini avuçlarımda kalsın Çirkin olan,fena olan ne varsa unut Gözlerimin söylediği şarkıyı dinle Ellerimizde sevgi içimizde umut Bütün iyilikleri paylaşalım seninle Aşkın büyülü sesini duyuyor musun Şimdi onun gülleri açan güz bahçelerinde Gitme ki günlerimiz gecelerimiz olsun Çoban kulübelerinde balıkçı kahvelerinde Varlığın dudaklarımda bir bal tadı Yokluğun en korkuncu ölümlerin Senden başka dindiren olmadı Acısını içimde kanayan yerin Benimle kal zaman bitinceye kadar Benim ol yüzyıllar ve çağlar boyunca Bir ömürdür seninle geçen dakikalar Ölümden güçlüyüm sen yanımda olunca Şimdi öyle büyük ki beraberliğimiz Nabzın benim bileklerimde vurmakta Artık bütün kaygıların ötesindeyiz Benimle en güzelsin aynalardan uzakta ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 BU ADAMIN ŞİİRLERİNE HASTAYIM YAA.. Yürüyelim Seninle İstanbul'da Kırmızıyı sevdiğini bilseydim hayallerim kıpkırmızı olurdu İstanbul hala güneşin ardında ufuklarında birkaç kara leke birkaç kan pıhtısı dudaklarında İstanbul hala sevimli mi sevimli ve hala bir tomucuk tadında yürüyelim seninle İstanbul'da korkusuz bir rüyadır bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü yenilgisiz bir muamma gibidir arar bulusmayan ellerimizi deli rüzgar yine sarhoş, hovarda tam orada, Çamlıca yokuşunda birkaç bulut çekelim gökyüzünden damarlarımızdan geçirelim ve birden bırakalım suların üzerine sen bir defa konuş, sen bir defa gül kumlu ebrular yapalım seninle serpmeli ebrular, bülbülyuvası hercaimenekşe, gonca ve sümbül yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında yürüyelim seninle İstanbul'da boğaziçi magrur türkülerini gözlerine baka baka söyleyin martılar üşüyünce denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi anlayabilir misin neden çıban gibi büyür bağrımda büyürde kelebek olur bu sızı kırmızıyı sevdiğini söyledin bu yüzden mi günlerdir İstanbul'da gül kokusu yayılan tepeler kırmızı, sular kırmızı İstanbul bilmeli ki, sahillerine mehtabı taşıyan senin bakışlarındır İstanbul bilmeliki, limanlardan gemiler önce senin yüreğine açılır uzaklarda bir yerde toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın parmaklarında hüzün sana doğru akan nehrin ağlayan suretidir bir elimizde umut bir elimizde sevda yürüyelim seninle İstanbul'da musiki kesilsin, tükensin yazı çaresiz kalınca mızrap ve şiir ozan bir kenara bıraksın sazı ressam fırçasına neden mi kızgın tuvalde çizgiler, renkler kırmızı kırmızıyı sevdiğini bilince çekilir mi artık güllerin nazı Anadolukavağı'nda her akşam burcu burcu bir rüyadır hayalin karanlık, hüznünü düşürür dağa kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar endamın her sabah iner toprağa hasret, yanlızlığı çoğaltan deniz ayrılık acıyla süzülür kandan nefesin fermandır Topkapı Sarayı'nda dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzadeler öylesine yorgun, mahzun ve candan İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda uykusundan uyanınca fırtına dalgalar türkümüze aşina olur yüzümüze bakınca deniz fenerleri sahibini arayan gemilerin çığlığıyla vurulur tarih heyelandır hainlerin ardında İstanbul tarihin soylu anası biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız sevdayı kız kulesi'nden yalıların burukluğu altında geçiyoruz sokaklardan delice anlayabilir misin beyoğlu'nda gezinen hayal kırıklığının benden türediğini anlayabilir misin kırmızı neden böyle doldurur aynalara inleyen yüreğimi sana giden yolların kavşağında bir adam direniyor izini bulmak için siliyor tanyerine akan alın terini ufkunda sapsarı umudun rengi mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah arıyor sessizce kaybolan günlerini Gülhane'de simit satan çocuklar nasıl anlasınlar ellerimizin neden böyle çekingen olduğunu Ayasofya önünde tramvay bekleyenler gökyüzüne dokunurken bu acı kimdir diye sorsunlar içlerinden birlikte yürüyen iki yabancı biz gitsek de, İstanbul'da yine de yıllar yılı gezinmeli bu sızı benden bir yaralı şiir kalmalı senden bir tebessüm, bir de kırmızı Nurullah GENÇ Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Giderken... Bilerek mi yanına almadın giderken başının yastıkta bıraktığı çukuru Güveniyordum oysa ben sevgimize vapur iskelesi ya da tren istasyonundaki saatin doğruluğu kadar Beni senin gibi bir de annem terketmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur Sunay Akın Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Yalnızlık Şemsiye yapımcıları ıslanmaktan tek kişiyi koruyacak genişlikte kesince kumaşları yağmur değil yalnızlıktır yağan Daha da hüzünlendirir her gece kentin sokaklarını bekçinin nefesiyle düdüğün içinde dönen nohut taneciğinin yalnızlığı Ne çok sevinirim bilseniz bir yılan mezarıma girerde göğüs kafesimin kemikleri içinde kış uykusuna yatarsa Sunay Akın Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 BİRLİKTE YALNIZLIKLAR Varlığın bir saldırma değilse yorulursun ölmekten yaşamak dediğin anlamlı bir sıkıntı ve yıkılmak elbette bir çocuk hırpalanınca Hep alıngandır ağzındaki şarkılar bir sabah yaz gümbürtüyle biter, böyle başlar uzaklık söylenerek anlamaya başlarsın her sağanağı. Şımarık kiraz ayı, yanında ipek bulundurur sesin uzun olsun. Yoksa duygular kırışır bir pusu gibi kurarlar seni. Soyunuksun hayata. Gelmek gibi gidersin aşk içinde biriktirirler seni. Aşk! Yepyeni bir kalkışma. Kendini bu sıtmaya bağışla buluşturan gökyüzünden. Eteklerin şehla ama sen derinsin sevgilim son yağmurda kuşlarını hızlandır. Aşkla soğutulmuş gecelerdesin, suya iniyor aklındaki geyikler yaran durmadan açılıyor ve oldukça gürültülü kapital Bir elmadasın, çekirdeğin daha içerde. Veysel Çolak Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Baumann Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Bil ki üzgün bırakıp ayrılırken caddeler kaldırım taşlarıyla örtülmüş uçurumlardır. Bilinçsizce mırıldanışta ansızın hatırlanan bir şarkı gibidir dönüşündeki haz Uzun uzun ağlamak için güdülen hasret bazen nelere değmez subaşından ürkütülmüş ceylanın sekerek kaçarken ırmağa saldığı kader sanki süzülüp kalbine gelir Yanıp sönen solgun ve kararsız ışıkları sehrin topraklarda ışıldasa da yıldızlar kadar gözlerimde yoğunlaşan anlamsız bakış takılıp gölgesine derinliklerin uzaklaşır. Oysa tayların körpecik kuyruğuna parlak yelesine bağlanan kurdela huylarını gizlice dizginlemek içindir Ve bilmediğim acılar yemişine kuşların konmadığı ağaçlar sarmaşıklar altında Seni birazdan ay batarken anacağım fakat unutma ki yaşamak sonsuz bir tadla onarıyor hırçın bir çocuğun ısırdığı elmayı Nihat BEHRAM... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Benim günahım aşktır, senin erdemin nefret: Sevgi günahtır diye günahımdan nefret bu. Gel, kendi durumunu benimkine kıyas et, Görürsün siteminin ne haksız olduğunu. Haklıysa da, o sözler kızıl süsünü bozan Ve benimkiler kadar bol sahte aşk senedi Düzüp başkalarının yataklarını talan Eden dudaklarından işitilmemeliydi. Seni sevmem yasaldır; bak, seviyorsun sen de: Gözüm sırf sana düşkün, senin gözün onlara; Merhamet yüreğinde kök salıp boy versin de Acımanla hak kazan sana acınanlara. Aramağa kalkarsan kendi gizlediğini Senin kendi örneğin yoksun bırakır seni. 1564......... William Shakespeare Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Ben Orada Sen Burada Ben orada öldüm en çok orada bilmezsin Orada zaman buruşmuş bir eski resimdi Orada sen yoktun, gözlerin belli belirsiz Koptum oradan, bir kırık heykelim şimdi Bir kolum derin denizlerde tek başına Ayaklarım çöllerde kum tepelerinde gömülü Alıp götürür saçlarımı bir soğuk rüzgâr Ben orada öldüm, en çok orada bir başka türlü Hiç bende değilsin, burada yoksun ki Orada var mısın, ya da ben yok muyum Tek değiliz seninle, bütün olmadık hiç Şimdi nerdeyiz nasılız bilmiyorum Orada akşamlar daha çok serin Ben bu kadar değilim, bu kadar yıkık Sarhoşum, kederliyim, yoksulum, sensizim Orası sisler içinde orası karanlık. Bensiz olduğun yerde değil mi en güzelsin Bensiz olduğun yerde söyle şarkılarını aşkın Bir mermeri al, yont, şekil ver ona benden Bir günah işlercesine sessiz ve dalgın En iyisi sen burada kal, hep burada Ellerinle kal, dudaklarınla, gözlerinle Tut ki bütün renkler senin mavi kırmızı Burada her şey sen nasıl istersen öyle Bir büyük ayna duvarlar çok büyük Orayı düşünme hiç burada soyun Utandır duvarları pencereleri, kapıları İki yalnızız şimdi anlıyor musun Var sandığın sen sen değilsin bir başkası Benim anlasana benim o yok dediğin Sabahları bir serin havayım içine dolan Benim akşamları pencerende beklediğin Hiçbir şey bilmiyorum, sen anlıyorsun Senin bilmediklerini anladığım gibi Güzel, parmaklarının değdiği bir şey Sensizlikler içinde seninle olmak iyi Orada bulutlar yağıyor paramparça Orada ağlayan dağlardır göğe en yakın Orada sen yoksun, orada bir şey yok Orada kan ve ölüm, orada yangın ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Nicedir özlemişim nicedir özlemişim bu rüzgarı hani doğu'dan eser bahar akşamları nicedir özlemişim bir elma ağacının dibine oturmayı nicedir özlemişim şoseleri,dağları nicedir özlemişim bir dosta sarılıp ağlamayı Ataol Behramoğlu Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Hürriyete doğru Gün doğmadan, Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola. Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında, içinde bir iş görmenin saadeti, Gideceksin; Gideceksin ırıpların çalkantısında. Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı; Sevineceksin. Ağları silkeledikçe Deniz gelecek eline pul pul; Ruhları sustuğu vakit martıların, Kayalıklardaki mezarlarında, Birden, Bir kıyamettir kopacak ufuklarda. Deniz kızları mı dersin, kuşlar mı dersin; Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi? Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı ? Heeeey ! Ne duruyorsun be, at kendini denize; Geride bekleyenin varmış, aldırma; Görmüyor musun, her yanda hürriyet; Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; Git gidebildiğin yere. Orhan Veli Kanık Bu günümüm ikinci siiri oldu bu ama cok sevdigim bir siir ... az evvel yine animsadim ve yazasim geldi... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Mektup - Biliyor musun Senden ayrılalı sakal bıraktım Zamanının akışına koyuverdim kendimi Gömleklerim kolalı degil artık Pantolonum ütülü degil Ayakkabım boyalı degil Öylesime degiştim ki Görsen tanıyamazsın Sabahları gün dogarken kalkıyorum İlk işim bir sigara yakmak oluyor Ve bir süre denizin hışırtışını dinliyorum Sonra, apansız sen geliyorsun aklıma Gözlerin, dudakların, ellerin geliyor Şimdi nerdesin kimbilir Yatagında uyuyor olmalısın Artık beni görme ruyalarında Korkarsın. Mevsim sonbahar malum ya Sende de kör olası şairlik var Boyuna hüzünlü şeyler düşünüyorum Agaçların yaprakları dökülmege başladı Keskin poyrazlar esiyor kuzeyden Kuşlar durmadan göç ediyor Ara sıra düşenler oluyor yorgun ya da yaralı Tutup okşuyorum tüylerini, gagalarından öpüyorum Ve diyorum ki Sana kavuşmak için bir göçmen kuş olmalı İşte böyle Günler, haftalar geçip gidiveriyor Saçım, sakalım birbirine karıştı Yine de her geçen gün Kendime biraz daha alışıyorum Ve biliyor musun Unutamayacagımı bile bile Seni unutmaya çalışıyorum... . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Baumann Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 gece bir tabut gibi çöker omuzlarıma bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi yıldızlar sayılmaz:hasret uzakta hasreti bir ben bilirim bir de gecenin gözlerindeki baykuş baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş onu hüznümle güzelleştiririm.hüznümle süsler bir damın üstüne oturturum damımın üstüne oturturum -sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi yıldızlar sayılmaz :hasret uzakta abimin acıyla yontulu yüzü yaşlı bir güvercin gibi düşer avuşlarıma dağılır ses olur acısı ezberlediğim bir öğüdü yineler bana -çocuğum üşütme yüreğini şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen ben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil hasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan korkarım mesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa mesela annemde yoksa yanımda mesela, şimşekte çakıyorsa ben çok korkarım , ağlarım -ana bana kurşun dök.oku üfle ana ben daha çok küçüğüm. bana ninni söyle ana yalnızım.bunu hep söylüyorum yalnızım.bunu hep söylüyorum geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde biliyorum.biliyorum bunu da biliyorum gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da kendime kendimden başka kendim yok ne utancımı kuşanan bir sevgi ne çirkinliğimi öpen bir kız yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız -ana bana bir hal oldu.hep böyle titriyorum ana çok üşüyorum.ıhlamur ısıt bana yıldızlar sayılmaz:hasret uzakta ben sevgiye hasretim.sevgi uzakta ey insanlar ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı iğrenerek.hepinizi kucaklıyorum ilkin ağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum bilmiyorsunuz.ben kendimi öpüyorum cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler döllenir acı.sevişme daha da erselikleşir -hü’yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün size bir gün mutlaka hü’yü anlatmalıyım geceyse tükenmişse güneşin güçlülüğü gök gözlerinin buğusunu yansıtır senin acın acıların ölümüne gebedir korkma yavrum ne gece ne geceler senin suçsuz mızıkçılığını küçültemez bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz dayayıp sırtını gecenin duvarına bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz yıldızlar sayılmaz:hasret uzakta ben sevgiye hasretim.sevgi uzakta ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen sesimi çakallarla boğan gece hüznüme vur acımı soy beni de kuşat boris karlof kadar masum yüzümü karanlığınla frenkeştaynla çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti kalbim ki yıllardır iyiliğe abone nerde bir insan görse bırakır sevgi kuşlarını çünkü o bağışlar yargıçlarını kendi yasalarını kuramayan yargıçlarını ey gecede unutulmuşluğumun suçluları ey yanlışlığın yanlış yargılayıcıları suçum:nefreti öksüz bırakmak savunmam:sevgimi yüceltmek içindir sakalım yok biliyorum ama kötü değilim büyükleri sayarım küçükleri severim çocukları incitmeden severim.kadını öpmesini bilirim sizi de sizi de öpmesini bilirim -ana ben çok yalnızım.benim başka sevgim yok içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü kural tanımayan sevgim benim aykırım fizikötem doğa üstüm yanlışlığım aşkım.sevgili yanılgım benim başyargıcım nefretim nefretim nerdesin kalbim birgün elbette sana hükmedeceğim elbet geçer bu hüzün mevsimi bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün o gün size sevinci de anlatacağım bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün o gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım ve bir gün elbette yıldızları sayacağım -gelin kucaklayın beni.yıldızları sayamıyorum. Arkadaş Zekai ÖZGER... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 BENİ UNUTMA Bir gün gelir de unuturmuş insan En sevdiği hatıraları bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurduğu zaman Beni unutma Çünkü ben her gece o saatlerde Seni yaşar ve seni düşünürüm Hayal içinde perişan yürürüm Sen de karanlığın sustuğu yerde Beni unutma O saatlerde serpilir gülüşün Bir avuç su gibi içime, ey yar Senin de başında o çılgın rüzgar Deli deli esiverirse bir gün Beni unutma Ben ayağımda çarık, elimde asa Senin için şu yollara düşmüşüm Senelerce sonra sana dönüşüm Bir mahşer gününe de rastlasa Beni unutma Hala duruyorsa yeşil elbisen Onu bir gün benim için giy Saksıdaki pembe karanfilde çiğ Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen Beni unutma Büyük acılara tutuştuğum gün Çok uzaklarda da olsan yine gel Bu ölürcesine sevdiğine gel Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün Beni unutma.. ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Talan Güzel de çirkin de bu boş dünyada Doğarmış, büyürmüş, viran olurmuş Sevda denen yangın meğer sonunda Gözyaşıyla dolu hicran olurmuş Dostluklarda biter, düşmanlıklarda İzleri kalırmış hatıralarda Ümitler yeşerir her ilk baharda Sonbahar gelince, duman olurmuş Güleri açınca gönül bağının Zehri bal kesilir LEYLA dağının Mevsimi geçince cilve çağının Hayaller, yeminler yalan olurmuş Issız köşelerde yalnız başına Zavallı girermiş en son yaşına Konulunca o musalla taşına Kendi evi bile yaban olurmuş Bir ömür gariban, mahzun, derbeder Mezara girince bitermiş keder İstikbale miras; RAHMETLİ peder Kalanların hepsi talan olurmuş Nurullah Genç Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ mizyal Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 BİR KADINI AĞLATMAK..... Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir;bir filme,bir şarkıya,bir yazıya. En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.... Ama o yüreğin değerini bilememiş olacakki ağlatan gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğneleri yüreğine! İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının yutkunamaz, nefes alamaz!çünkü o koca yumruk canını çok acıtır.Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım der içinden. Ama engel olamaz işte; Çünkü yüreğine, ulaşmıştır birileri ve iğneleri saplamaktadır. Bu acıya ne kadar karşı koyabilirki kadın! İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce bir kaç damla,sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar ;hemde çok! Sanmayınki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan. Orada bıraktığı yaradır... O yaranın asla kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın! O yüzden ağlar .... Ama bilirmisiniz?ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki,değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlayamazssa,ölürler. İçindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irirni temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları... Dönüşmemesi lazımdır oysa,o yüzdende bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra kadılar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler,yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendilerini. Sapan ruhların doğru yolu bulmasıda yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar;o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı.... Çok ağlayan kadınlar,bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında.. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işteo zaman kendilerine sarılıp,yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü,yenilmez,mağrur ve aşka inanmayan.... İnsanlar soruyor çoğu zaman neden? Bu kadar çok bekar kadın var diye; Çünkü o inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandıki, o kadar çok acıdılarki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar. O yüzden kendilerine sarılıyorlar.... Çünkü biliyorlarki Sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; Hemde hiç bir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E.... o zaman niye sarılsınlarki! Niye sarılalımki! Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa, bilinki olgunlaşıyordur... Bilin ki,gerçekleri kabul etmeye başlamıştır... Bilin ki,artık sarılacak tek bir doğrusu kalmamıştır.... O,da kim diye sormayın artık. Çokağlayan kadınlar.eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü! Aziz NESİN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 KORKU Yüreğimde yeryüzünün ağırlığı var. Başımda bütün rüzgarların uğultusu Dalgalanır içimde en yüce dağlar Büyük kederlerim denizler dolusu Ne yana baksam gecedir, karanlıktır Her köşede beni bekler bin bir pusu Ben zamanları içmişim yıl yıl Kadehimde geçmiş yılların tortusu Gönlümde sensiz ölmenin korkusu ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ mizyal Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 SEVİ ŞİİRİ Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak Ben senin en çok gözlerini sevdim Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil Ben senin en çok gülüşünü sevdim Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran Unutturur bana birden acıları, güçlükleri Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman Ben senin en çok davranışlarını sevdim Güçsüze merhametini, zalime direnişini Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim Tüm çocuklara kanat geren anneliğini Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni... ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Baumann Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Ne zaman yağmur yağsa Bir buluşma yeri olurdun İstanbul'da rüzgâr soluklara Mavisi yasaklanmış deniz Kızıl tufanı yaratmadan daha Ne zaman yağmur yağsa Tarihin şiir tanığı olurdun Yağmurdan sonra Toprak kokusu bakışlılara Tam otuz yıl nasıl kıydım sana Bin zehirli duman arasında Islığınla besteledim hep En pembe çocuk düşlerini Pan'ın flütünden mi kalma Babam'ın dilsiz kavalından mı Hep rüzgârla bir tuttum seni Hani yolu yakın Aşkı sonsuz kılan rüzgârla bir Ey can içre cankörüğüm Hangi kentin temiz havası Yetmez oldu ki soluğuna Çıkardın kendini ölüm doruğuna Ölmek kolay değil cankörüğüm Kalbimde sevinç gözesi pınarlar Kalbimde yaşamak aşkı çınarlar Ve bir nice coşkular coşkular Sende onlar gibi yaşayacaksın Akıp ırmaklara karışacaksın Sırılsıklam bütün sevişmeleri Yine soluğunla kurutacaksın Adnan YÜCEL... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 Karasevdam-Filistin'im-Kerbelam Göğüse sığmayan yüreklerin Yüreğe sığmayan sevdaların Karasevdalı insanlarıyız Ekmeği yaratmak kumdan Ölümsüz destanlar büyütmek kanla Bize özgüdür Kaç bin yıldır Özgürlük kanadı yaralarımız Türkülerimiz yalım yalım hasretti Kana susamış yamyamlar geldi sonra Vampirler- it sürüleri- ölüm simsarları Katletmek için yaşama ilişkin ne varsa Ayakları paletli azrailler geldi II Yekinip Yürümek istedi Zincire vurulmuş dağlar Utandı çöl Utandı gök Yürümek istedi su... Kundaklarında ölüleriyle Yürümek istediler Gidenlerin arkasından Gayri bir daha ölmeyecekti kuşlar Çiçekler açmayacaktı vahalarda Kimseler bilmezdi bu suskunluğu Ayrılığın böylesini kim yaşamıştı O gök değildi bu gök Bu ayaklar insan ayağı değildi Ölüm parmaklıydı işte elleri Kesindi Sönmüştü dağlarda ateşler İlkyaz gelmeyecekti onlar olmadan Gelmesindi! Dağlar Göğsünden vurulup, düşenlerini Duyulmamış ağıtlarla bastı bağrına Ve onların türküsünü söyledi çöl rüzgarı Yalnız onlar gül açtırırdı kumda Sevemezdi böylesine hiç kimse anasını Yürekleri özgürlüğe susuzluktan çatlak Düştüler ey dost Düş tüler... Türkülerini Ağıtlarını Namuslarını almış gidiyorlar Gayri onlar için Her yerdedir Filistin Her yerde savaşmaya gidiyorlar gene Dirilmeğe sürekli Yeniden dirilmeğe... III Susan benim yellerimdir Güllerimdir solan Kanarken ağıtlarda bir büyük destan Çölün en büyük hasreti Ben im dir Filistin' de Anam kaldı o dağların ardında Kucağımda can veren yavuklumun Son sözleri ürperir Silahımın söylediği ağıtta... Bu kan Bu dünyaya karşı inatla atan nabız Benim(dir) Filistin' de Hırsından çatlayan kalbim Öylesine bükük omzumda Dönüp bir yol -Hoşcakal-diyemedim dağlarıma Giden ayakyarım olsun kalbim kalıyor kanıyor yanıyor toprağımda Hiç kimse anlamasa da Bu anka yeniden dirilmesini bilir Bombalar, mitralyözler bin kez parçalasa da... IV En eski zamanların yoksuluyum Binlerce yıllık sevdamı gömdüm sana Atalarım dağların ardında kaldı Yüzlerinde çizgi çizgi hasret teriyle O nazlı özgürlüğü yasayamadan Yıkıntıları altında ülkemin Ey kum! Binlerce yıllık susuzluğunu Irmak ırmak kanımla giderdim Kardeşlerim senin için vuruldu Vatanım Sevdam Umudum dedim sana Vuruldukça hasretine İçimde yeniden can oldu kinin Gayri hiç bir gömüte sığmaz bedenim Ey haklı direniş destanlarının yoldaşı Ey Filistin! Sevgilim! Direnç kaynağım benim! Sana dünyanın en sevdalı türkülerini Ben yaktım! Benim gibi sevemez vatanını kimseler Bir yanım sende kaldı Bir yanım sana giden yollarda Karasevdam Filistin' im Kerbelâm Neredesin sen! Neredesin sen! Neredesin! ... Adnan Durmaz Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 abla bu şiir'in üstüne daha bişey yazılmaz ama neyse harika yaa...ağlamamak elde değil... Beş Parasız Beş parasız okul yılları Toy bir sıcak gurbet sokakları Otogarda çaresiz gururlu bir sefalet Baştan kaybedilmiş fakülte aşkları Gözümde bir çocuk, ruhum bin yaşında Yıl sonunda okuldan kovulma telaşları Yıllar yılları kovaladı Dostlar kalbimi yaraladı Ya gittiklerinden ya vakitsizlikten Bir çarem olmadı sevdiklerimden Ayrılmış yollarda hayattan geçerken Bir çarem olmadı sevdiklerimden Buldum bulmasına parayı Ne yazık ki kapatamadım ben bu arayı Ne çocuk ne yaşlıyım ama Gençliğimde olmadı Ah nerdeler Çok acaip günlerdi Öyle esip geçtiler Ah nerdeler Gitti gelmez diyorlar ama Beni terketmediler. Erhan Güleryüz Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 ZAR kötü durum kötü durum çok kötü durum gerçekten kötü ya şunda ya bunda ya burdan ya şurdan ya bugün ya yarın ya akşam ya sabah durum gerçekten kötü durum çok kötü durum kötü kötü yo pek de kötü sayılmaz şöyle olursa böyle böyle olursa şöyle bu yandan gelirse eh biraz şu yandan gelirse çok iyi dediğim gibi olursa hârikulâde iyi iyi durum iyi durum çok iyi durum gerçekten iyi HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Baumann Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 Hangi şiire başlasam suskunum sana Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun Güneşte kavrulan bir kum tanesi Çatlayan dudaklarım oluyor her gece Yağmura suskun yaşamaya suskun Haykırabilsem Belki bir nehir köpürebilir sesimde Silinebilir kuraklığın bütün izleri Upuzun çöller vadileşebilir içimde Hangi güzelliği özlesem suskunum sana Yürek boşluğunda bir of kadar suskun Özlüyorum seni masmavi Koşuyorum sana bembeyaz Ve kahroluyorum bir anda kapkara Ah oluyorum Of oluyorum Ve susuyorum Oysa haykırabilsem Işık yumağı bir pınar olur soluğum Hangi türküye uzansam suskunum sana Ağıt ağıt, özlem özlem suskun Tut ki vurulmuşum Aşktan ve kandan bir damla olmuşum Bir saçlarının rüzgarına Bir de ağzının kıyılarına konmuşum Hangi dalga silebilir beni senden Hangi kasırga koparabilir Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum Coşkuların her şahlanışında Sana deprem deprem susmuşum Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası Sözlerinde baskı yasası yeter Hangi kavgayı özlesem suskunum sana Zafer sabahlarında gece kadar Bayram sabahlarında yas kadar suskun Böyle güzelliklere de Böyle suskunluklara da lanet olsun Al bu suskunluğumu al artık Al ki Bütün gürültüler kahrolsun Adnan YÜCEL... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Ayrılık Şiiri Her satırı Mendireğe dizili karabataklara benzeyen Bir mektup bırakarak balıkçı koyundan sisler icinde uzaklaşan kayık gibi bir sabah usulca ayrıldın koynumdan Bütün yolcularını Boğaz köprüsünün çaldıgı Araba vapurunun boş seferleri gibi yanlızca rüzgâr gezinir sensiz yüreğimde Durgun bir sudur aslında deniz ki çocukların acemi oltalarını denedikleri kuytu bir iskelenin tahtaları altına yazdıgım ayrılık siirini okudukca dalgalanır... Sunay Akın Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2006 BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mi zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha olumlu düşünüyorum Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey : belki diyor. nazım hikmet ran....... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.