Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Baumann

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    48
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Baumann - Başarıları

Yazar

Yazar (5/14)

  • İçerik Başlatan
  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Belki de sahiden bırakacaksın beni. belki de ben bırakılması elzem en zararlı alışkanlığım. Belki bir hata idi benle olmak ve hayaller kurmak. hayallerin hepsi de işkembe-i kübradan sallanmış şeyler ki sırf belki de sırf senin ellerini tutmak ve ensene arkadan bir öpücük kondurmak için belki de. belki de dünya zaten dönmüyor, ve Pakistan'da binlerce kişi ölmedi depremde ve donmuyor kalanları. Şırnak'ta sevgi yok belki de, elleri ve yüreği olan bir sevgi. belki de küre zaten yok ve zaten ısınmamakta yüreği, erimemekte buzulları, yükselmemekte denizleri. Telef edilmiş kuşlar, ve hatta kuş gribi yok belki de. Belki gökyüzü bile yok. Belki sen yoksun, belki de ben. Belki ve belli ki biz yokuz sade bu dünyada, sevgi var bizden öte öteden beri. Abdullah ANAR
  2. Hangi şiire başlasam suskunum sana Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun Güneşte kavrulan bir kum tanesi Çatlayan dudaklarım oluyor her gece Yağmura suskun yaşamaya suskun Haykırabilsem Belki bir nehir köpürebilir sesimde Silinebilir kuraklığın bütün izleri Upuzun çöller vadileşebilir içimde Hangi güzelliği özlesem suskunum sana Yürek boşluğunda bir of kadar suskun Özlüyorum seni masmavi Koşuyorum sana bembeyaz Ve kahroluyorum bir anda kapkara Ah oluyorum Of oluyorum Ve susuyorum Oysa haykırabilsem Işık yumağı bir pınar olur soluğum Hangi türküye uzansam suskunum sana Ağıt ağıt, özlem özlem suskun Tut ki vurulmuşum Aşktan ve kandan bir damla olmuşum Bir saçlarının rüzgarına Bir de ağzının kıyılarına konmuşum Hangi dalga silebilir beni senden Hangi kasırga koparabilir Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum Coşkuların her şahlanışında Sana deprem deprem susmuşum Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası Sözlerinde baskı yasası yeter Hangi kavgayı özlesem suskunum sana Zafer sabahlarında gece kadar Bayram sabahlarında yas kadar suskun Böyle güzelliklere de Böyle suskunluklara da lanet olsun Al bu suskunluğumu al artık Al ki Bütün gürültüler kahrolsun Adnan YÜCEL...
  3. Baumann

    Günün Türküsü

    Yatar gül harmanı gibi Canımın dermanı gibi Her yanında çiçek açmış Binboğa ormanı gibi Nesine yar nesine Ölürüm ben sesine Bir daha vursa idi Nefesim nefesine Canım sese mi geldin Kadem basa mı geldin Sağ olsam gelmez idin Öldüm yasa mı geldin Nesine yar nesine Ölürüm ben sesine Bir daha vursa idi Nefesim nefesine Saçın yüzüne perde Yüreğim düştü derde Ayak üstü duramam Seni gördüğüm yerde Nesine yar nesine Ölürüm ben sesine Bir daha vursa idi Nefesim nefesine Zülfü LİVANELİ...
  4. Baumann

    Günün Türküsü

    Sus söyleme Bir şey söyleme artık Sus söyleme Her şey gereksiz artık Bana düşen dönüp de gitmek Sonunda elimde kalan Bir avuç hüzün ve keder Yeter yeter söyleme artık Kelimeler kanatır yarayı Gözlerin anlatıyor Mutlu aşk yoktur Oysa ben sana neler adamıştım İçli şarkılar, kırık ezgiler Yüreğimdem süzülüp gelen Bırakıp gittin beni Bir gün yollarda Yeter yeter söyleme artık Kelimeler kanatır yarayı Gözlerin anlatıyor Mutlu aşk yoktur Sus söyleme her şey ortada artık Zülfü LİVANELİ...
  5. Ne zaman yağmur yağsa Bir buluşma yeri olurdun İstanbul'da rüzgâr soluklara Mavisi yasaklanmış deniz Kızıl tufanı yaratmadan daha Ne zaman yağmur yağsa Tarihin şiir tanığı olurdun Yağmurdan sonra Toprak kokusu bakışlılara Tam otuz yıl nasıl kıydım sana Bin zehirli duman arasında Islığınla besteledim hep En pembe çocuk düşlerini Pan'ın flütünden mi kalma Babam'ın dilsiz kavalından mı Hep rüzgârla bir tuttum seni Hani yolu yakın Aşkı sonsuz kılan rüzgârla bir Ey can içre cankörüğüm Hangi kentin temiz havası Yetmez oldu ki soluğuna Çıkardın kendini ölüm doruğuna Ölmek kolay değil cankörüğüm Kalbimde sevinç gözesi pınarlar Kalbimde yaşamak aşkı çınarlar Ve bir nice coşkular coşkular Sende onlar gibi yaşayacaksın Akıp ırmaklara karışacaksın Sırılsıklam bütün sevişmeleri Yine soluğunla kurutacaksın Adnan YÜCEL...
  6. "Berlin'de düzen hüküm sürüyor!" Sizi budala zaptiyeler Kum üzerine kurulu “düzeniniz” Devrim daha yarın olmadan, Zincir şakırtısı içinde yeniden doğacaktır! Ve sizleri dehşet içinde bırakıp, trampet sesleri arasında şunu bildirecektir: “Vardım, Varım, Varolacağım” Sıkı durun. Kaçmadık. Yenilmedik.. Çünkü Spartaküs ateş ve ruh demektir, yürek ve can demektir. Proleter devrimin iradesi ve eylemi demektir. Çünkü Spartaküs zafer özlemini, sınıf bilinçli proletaryanın mücadele azmini temsil etmektedir. Bunlar elde edildiği zaman biz ister yaşayalım ister yaşamayalım Programımız yaşayacaktır ve kurtulan halkların dünyasına egemen olacaktır; herşeye rağmen. Lenin tarafından O bir kartaldı diye anılan Rosa Luxemburg ve beraber Spartakist Birliği oluşturdukları Karl Liebnecht, 15 Ocak 1919'da Berlin Ayaklanması'nı bastırmak için azgınca saldıran askerlerce katledildiler. "VARDIK, VARIZ, VAROLACAĞIZ"
  7. Baumann

    Günün Türküsü

    Nice yıllar, nice aylar, nice günler arasında Bu acılar, bu yaralar, bu hüzünler arasında Mekik dokur hayatımız karanlıktan aydınlığa Bu umutlar, bu mahpuslar, bu sürgünler arasında Senin sevdan güç verir bana Sevdan Yürürken yan yana Işığı getirir bana Yürürken yan yana Nice dostlar, nice canlar, nice kanlar arasında Bu dikenler, bu çalılar, bu zeytinler arasında Mekik dokur hayatımız karanlıktan aydınlığa Bu çakallar, bu şahinler, güvercinler arasında Senin sevdan güç verir bana Sevdan Yürürken yan yana Işığı getirir bana Yürürken yan yana Mikis THEODORAKIS...
  8. gece bir tabut gibi çöker omuzlarıma bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi yıldızlar sayılmaz:hasret uzakta hasreti bir ben bilirim bir de gecenin gözlerindeki baykuş baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş onu hüznümle güzelleştiririm.hüznümle süsler bir damın üstüne oturturum damımın üstüne oturturum -sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi yıldızlar sayılmaz :hasret uzakta abimin acıyla yontulu yüzü yaşlı bir güvercin gibi düşer avuşlarıma dağılır ses olur acısı ezberlediğim bir öğüdü yineler bana -çocuğum üşütme yüreğini şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen ben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil hasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan korkarım mesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa mesela annemde yoksa yanımda mesela, şimşekte çakıyorsa ben çok korkarım , ağlarım -ana bana kurşun dök.oku üfle ana ben daha çok küçüğüm. bana ninni söyle ana yalnızım.bunu hep söylüyorum yalnızım.bunu hep söylüyorum geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde biliyorum.biliyorum bunu da biliyorum gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da kendime kendimden başka kendim yok ne utancımı kuşanan bir sevgi ne çirkinliğimi öpen bir kız yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız -ana bana bir hal oldu.hep böyle titriyorum ana çok üşüyorum.ıhlamur ısıt bana yıldızlar sayılmaz:hasret uzakta ben sevgiye hasretim.sevgi uzakta ey insanlar ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı iğrenerek.hepinizi kucaklıyorum ilkin ağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum bilmiyorsunuz.ben kendimi öpüyorum cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler döllenir acı.sevişme daha da erselikleşir -hü’yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün size bir gün mutlaka hü’yü anlatmalıyım geceyse tükenmişse güneşin güçlülüğü gök gözlerinin buğusunu yansıtır senin acın acıların ölümüne gebedir korkma yavrum ne gece ne geceler senin suçsuz mızıkçılığını küçültemez bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz dayayıp sırtını gecenin duvarına bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz yıldızlar sayılmaz:hasret uzakta ben sevgiye hasretim.sevgi uzakta ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen sesimi çakallarla boğan gece hüznüme vur acımı soy beni de kuşat boris karlof kadar masum yüzümü karanlığınla frenkeştaynla çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti kalbim ki yıllardır iyiliğe abone nerde bir insan görse bırakır sevgi kuşlarını çünkü o bağışlar yargıçlarını kendi yasalarını kuramayan yargıçlarını ey gecede unutulmuşluğumun suçluları ey yanlışlığın yanlış yargılayıcıları suçum:nefreti öksüz bırakmak savunmam:sevgimi yüceltmek içindir sakalım yok biliyorum ama kötü değilim büyükleri sayarım küçükleri severim çocukları incitmeden severim.kadını öpmesini bilirim sizi de sizi de öpmesini bilirim -ana ben çok yalnızım.benim başka sevgim yok içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü kural tanımayan sevgim benim aykırım fizikötem doğa üstüm yanlışlığım aşkım.sevgili yanılgım benim başyargıcım nefretim nefretim nerdesin kalbim birgün elbette sana hükmedeceğim elbet geçer bu hüzün mevsimi bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün o gün size sevinci de anlatacağım bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün o gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım ve bir gün elbette yıldızları sayacağım -gelin kucaklayın beni.yıldızları sayamıyorum. Arkadaş Zekai ÖZGER...
  9. Baumann

    Günün Türküsü

    Nice yıllar, nice aylar, nice günler arasında Bu acılar, bu yaralar, bu hüzünler arasında Mekik dokur hayatımız karanlıktan aydınlığa Bu umutlar, bu mahpuslar, bu sürgünler arasında Senin sevdan güç verir bana Sevdan Yürürken yan yana Işığı getirir bana Yürürken yan yana Nice dostlar, nice canlar, nice kanlar arasında Bu dikenler, bu çalılar, bu zeytinler arasında Mekik dokur hayatımız karanlıktan aydınlığa Bu çakallar, bu şahinler, güvercinler arasında Senin sevdan güç verir bana Sevdan Yürürken yan yana Işığı getirir bana Yürürken yan yana Mikis THEODORAKIS...
  10. Bil ki üzgün bırakıp ayrılırken caddeler kaldırım taşlarıyla örtülmüş uçurumlardır. Bilinçsizce mırıldanışta ansızın hatırlanan bir şarkı gibidir dönüşündeki haz Uzun uzun ağlamak için güdülen hasret bazen nelere değmez subaşından ürkütülmüş ceylanın sekerek kaçarken ırmağa saldığı kader sanki süzülüp kalbine gelir Yanıp sönen solgun ve kararsız ışıkları sehrin topraklarda ışıldasa da yıldızlar kadar gözlerimde yoğunlaşan anlamsız bakış takılıp gölgesine derinliklerin uzaklaşır. Oysa tayların körpecik kuyruğuna parlak yelesine bağlanan kurdela huylarını gizlice dizginlemek içindir Ve bilmediğim acılar yemişine kuşların konmadığı ağaçlar sarmaşıklar altında Seni birazdan ay batarken anacağım fakat unutma ki yaşamak sonsuz bir tadla onarıyor hırçın bir çocuğun ısırdığı elmayı Nihat BEHRAM...
  11. Güneş kaç zamandır yüzünü göstermemişti. Belki de bu yüzden kaç zamandır hırçın ve huzursuzdu deniz. Köpürüyor; salyalarını, kıyılarını bir dudak gibi çizen şehrin üzerine savuruyordu. Sahilde bankın üzerinde oturan siyah paltolu, kasketli adam, yırtık pantolonlu küçük çocuk yanına yaklaştığında bir kaplumbağa gibi içine gömüldüğü paltosundan kafasını uzattı, çocuğun elindeki boya sandığına baktı bir süre. Çocuk, “Boya ister misin amca?” dedi. Gülümsedi adam, belki de uzun zamandır ilk defa. “Hava soğuk, sahil bomboş, bir benim için mi burdasın?” Adamın uyarısıyla havanın buza kesen ayazını farketmişçesine titredi çocuk, “Güneşli havada herkes iş bulur amca. Mühim olan böyle havalarda iş çıkartmak. Yoksa okul harçlığı yok. Evde ekmek de yok…” Sakince gülümseyen adam paltosunun içine sıkıştırdığı kitabı çıkarttığında kapağındaki “Evrim Teorisi” yazısını fark etti çocuk. Kasketinin altından bakan deli gözlere takıldı. Adam sayfaları karıştırıyordu, “Dert etme” dedi. Sonra denizin üzerinde uzayıp giden ufka baktı. Tarihin derinliklerini araştırırmış gibi bir hali vardı. Gözleriyle uzakları işaret etti, “Bak açacak hava, güneş yüzümüzü ısıtacak, yeryüzünün bütün şifreleri de çözülecek.” Oralı olmadı çocuk. Kafasını paltosunun içine çeken adama seslendi yine, “Boya ister misin amca?” ….
  12. Gözlerin hep derinlerde Kayıp giden bir yıldız gibi Gözlerin bir hüzün sarkısı Bir masal kuşu konar düşlerine Açılır kapısı çocuk yalnızlığıdır Kendini dinlemekten yorgun düşmüş İnsanlar Kendi izini arayan umarsız bir dünya Bak nasıl da sancılı Bak nasıl da çözülüyor Bak nasıl da fırtınalı Yeniden ulaşmak için kendine<<< Metin Kemal KAHRAMAN...
  13. Baumann

    Günün Türküsü

    Geceleyin karanlıkta Suya attım ben sesimi Türkü oldu birdenbire Denizinden geçen gemi Geceleyin karanlıkta Gülümsedim buluta ben Saçlarına düşen yağmur Gökkuşağı oldu birden Geceleyin karanlıkta Yıldız tuttum gök içinde Işığını sana vurdu Bir gül açtı yüreğinde Ülkü TAMER
  14. Baumann

    Günün Türküsü

    Uyuyup uyandığımda , eline dolandığım Ateş olup yandığımda Ateş olup yandığım Yandığım yandığım off Türkülerin vurulduğu zamandır şimdi Zamandır şimdi Zamandır şimdi off Dost diye bildiğimde yalvar yakar olduğum Yollarına öldüğümde Yollarına öldüğüm Öldüğüm öldüğüm off Kuşların vurulduğu zamandır şimdi Zamandır şimdi Zamandır şimdi off Geçmişi geleceği kurdun kuşun böceğin Tuz ile ekmeğinde Tuz ile ekmeğin Ekmeğin ekmeğin off Harman olup yorulduğu zamandır şimdi Zamandır şimdi Zamandır şimdi off Zülfü LİVANELİ...
  15. Göğü kucaklayıp getirdim sana kokla açılırsın solmuşsun benzin sararmış yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün öyle bükük bakma bana çam kolonyası getirdim sana kentli dağlıların haklı sevdasını bolu ormanlarından çarpan bir koku sanki köroğlunun ter kokusu aman kokusu, billah kokusu canlarım, canım benim üzme kendini bu kadar sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var bak yeryüzü ne kadar geniş ne kadar dar Dur akıtma gönlüm yaşını gözünden öpecek bir yer bırak oy bana en yakın bana en uzak sevgili yar Hasretine vur beni Giyecek çamaşır getirdim sana adettir diye değil, sevdim diyedir bağışla, eski biraz bedenim uygundur diye bedenine elimle yıkadım, ütüledim elma ağacında kuruttum Günler sarmal bir yay gibi bunu unutma Bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir bunu unutma Seni ben her yerinden öperim bunu unutma kadere inansaydım sana inanırdım Düşürmem sigaramın ucundaki külü ben öyle kırık bakma bana Caddeler nasıl da genişliyor sana bunu söyleyecektim Bileyli bir makas vardı yanımda sana bunu söyleyecektim Hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri sana bunu... Oyy nasıl söyleyebilirim deliren sevdamızın kısrak huyunu Elimi tut tuttururlar, o kadarına izin verirler kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu Bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız sen içerde Ben dışarda... Oyyy mahpusluk mahpusluk... Arkadaş Zekai ÖZGER... (seni kucaklayarak sayıyoruz/ Yıldızları
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.