Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Zaman Kekemeydi

 

Gün bitti, elindeki güller de soldu

anımsanacak neler kaldı bugünden

paylaşılmış olan nelerdi sımsıcak

belki bir türkü söyleriz geceye karşı

saçlarını tarazlayan bir şafak olur

 

Zaman kekemeydi ve tarihe sızan

soytarılar gördük genç ömrümüzde

ölüm peşimize düşende bir göçebeydik

suretimiz ağardı kurulan darağaçlarına

bütün sığınaklar uçurumlara açılırdı

 

Rüzgar suyu soğutsun su terli bedenlerimizi

ve aşkı düşünelim biz, destan yalnızlıkları

konuşursak akşam olur ve yine yağmur yağar

gidersek gülüşler azalır buralarda

kim bulur kayıp adresteki dostları

 

Bir karanlığa bakıyorum bir de zamana

ay büyüyüp bir gül oluyor ellerinde senin

ve ancak yeni bir yorumu oluyor aşkın

saçlarından sızan bu karanlık yağmur

ayın çağıltısıyla tutuşuyor begonyalar

 

Saçlarındı diye düünüyorum ömrümüzü

çözüldükçe savrulan rüzgardı saçların

ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru

-Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm

kendimi, seni ve bütün dünyayı

 

 

Ahmet Telli

Gönderi tarihi:

Bir Hüzün Mevsiminden Çıkarken Kalbim

 

Ayrılıkların puslu aynasındadır

bekleyişlerin solgun yüzü

Bekleyişler ki demlenişidir sabrın

damıtır sessizliği ve üzüncü

damıtır gurbetin kavruk memesinden

ve emzirir

hasretin yanık yüzlü çoçuğunu

 

Sen ey sabrın ve üzüncün dervişi

başını zamanın göğsüne koy

ve dinle yalnızlığın iç çekişlerini

Yalnızlıklar ki suskun bir akşam üstüdür

usulca örtülecektir gecenin sessiz tülünü

ve düşecektir ince bir rüzgarla

hüznün harmaniyesi

 

Ey yenilgilerin bezgin kuşu

suskunun sarı sıcağındasın bunca zaman

bataklıklardan sızan sinsi ve pis

bir kokudur içinde tortulaşan kuşku

Ve bulutsu bir ağırlığın yüküdür

gittikçe ağırlaşan

gittikçe yüreğini zonklatan

 

Sen ki şafağın göğü müsün

imbikle göğsünde göğün sütünü

ve emzir sönmekte olan yıldızları

sonra başını solgun bir demet gibi hasretin kuru dallarına koy

dinle köpüklü kıyıların çağlayanını

imbatın serin elidir yüzünü okşayan

 

Güneşi kopar dalından ellerine al

ve durmadan canını yakan sözü

bitir şiirin kalbine

akıt artık umudun billur ırmağını

kavruk çölüne yüzümün

ve bir sevda gibi yanaş

hayatın kıyılarına

 

Yoksa ey kalbim

tel bile olamazsın şiirin sazına

 

ahmet telli......

Gönderi tarihi:

Anladın mı?

 

 

Hicran destanını kendinden oku,

Mecnun'dan duyup da rivayet etme.

Aşkın Leyla'sını gördünse söyle.

Söz temsili bulup hikayet etme.

 

Yüz bin Leyla doğar alemde her gün,

Senin aradığın zevk, sefa düğün.

Tutacağın işi önceden düşün;

Daha ilk adımda nedamet etme.

 

Sevdanın oduna pek güvenilmez,

Tutuşurşan eğer kolay sönülmez.

Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,

Canına kıymazsan seyahat etme.

 

İyi bak kabına, olmasın delik,

Boşuna taşırsın ,gider gündelik.

Anında olmalı, ettiğin iyilik,

Alem duysun diye, inayet etme.

 

Kabe'den maksadın varmaktır yara,

Kör gibi tapınma, kara duvara,

Hızır'ı ararsan kendinde ara,

Bulamadım gibi rezalet etme.

 

Muhabbet herkesin aklını çelmez,

Gönül viranesi kolay düzelmez.

Alemden çekinme bir zarar gelmez,

Sen kendi kendine hıyanet etme.

 

Şen şatır gönlüne hicran dolmasın,

Gençliğin gülşeni gamla solmasın.

Neyzen gibi aklın yarda olmasın,

Özründen çok büyük kabahat etme.

 

 

Neyzen teyfik

Gönderi tarihi:

Belki de sahiden bırakacaksın beni.

belki de ben bırakılması elzem

en zararlı alışkanlığım.

 

Belki bir hata idi benle olmak

ve hayaller kurmak.

 

hayallerin hepsi de

işkembe-i kübradan sallanmış şeyler

ki sırf belki de sırf

 

senin ellerini tutmak

ve ensene arkadan

 

bir öpücük kondurmak için

 

belki de.

 

belki de dünya zaten dönmüyor,

ve Pakistan'da binlerce kişi ölmedi depremde

 

ve donmuyor kalanları.

 

 

 

 

Şırnak'ta sevgi yok belki de,

 

elleri ve yüreği olan bir sevgi.

 

belki de küre zaten yok

 

ve zaten ısınmamakta yüreği,

 

erimemekte buzulları,

 

yükselmemekte denizleri.

 

 

 

Telef edilmiş kuşlar,

 

ve hatta kuş gribi yok belki de.

 

 

 

Belki gökyüzü bile yok.

 

 

Belki sen yoksun,

belki de ben.

Belki ve belli ki

biz yokuz sade bu dünyada,

sevgi var bizden öte

öteden beri.

 

 

 

Abdullah ANAR

Gönderi tarihi:

BİR NEFES DÜŞ GİBİ

 

 

Bazı duygular vardır anlatılamaz, anlaşılır sadece.

Sevenin sevdiğini bilmesi kadar, sevilen de anlar sevildiğini.

Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez.

Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile...

Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu

Sevme hakkından alıkoyamaz.

Sevmek çoğu zaman var olmaktır.

Sonunda bizi yok olmaya götürse bile.

Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum.

Sen bile buna karşı koyamazsın.

Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim.

Bir zaman başkalarında aradım seni,

Başka yüzlerde, başka ellerde aradım.

Aldandım, fakat birgün seni bulmak ümidini kaybetmedim.

Nasıl olsa gelecektin birgün.

Ve işte geldin de!

Bana tatmadığım hüzünleri tattırmaya,

bilmediğim kederleri öğretmeye geldin.

Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım

Hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana.

Birgün yaşamanın gereksizliğini de senden öğreneceğim.

Bu selin akışını hiçbirşey duduramaz artık.

Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma.

Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin,

Mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri

Beraberinde sürükleyerek gideceksin.

İşte o zaman yoklukların

En dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım.

Ergeç gideceksin; beni anlayamadan,

Beni sevemeden gideceksin.

Yalnız bir iç kırıklığı kalacak senden,

Tesellisiz bir hüzün kalacak.

Yıllardır aradığım sendin

Ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım.

Gelmeyecek bile olsan, ömrümün sonuna kadar arardım seni

Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol, ister bilmeden...

Geldin ya!

Şimdi herşey güzel seninle.

Yürümenin, konuşmanın,

Nefes almanın bir başka anlamı var artık.

Sen varsın ya, herşey bambaşka gözlerimde...

 

 

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Gönderi tarihi:

Bir Türkü Yak

 

 

Bir türkü yak...

Yanık bir türkü yak

Hüznünden kainat ağlasın

Beni anlatsın

Sen ol nağmelerde

Yankılansın dağ doruklarında

Saçlarının teli ile

Ellerimi bağlasın

Bir türkü yak

Yalnızlığıma yoldaş edeyim

Herkes ağlasın yanıklığına

Bir türkü yak

Geçmişim görüntülensin içinde

Geleceğime ayna tutayım

Sevgilileri unuttursun

Mısralarda tek seni yutayım

Bir türkü yak

Sonsuzluğa uzanan bir ses

Gönlümü serinleten nefes

Desinler ki 'harika, çok enfes'

Bir türkü yak

Dudaklarım titresin

O türkü dillerde gönüllerde

Unutulmasın söylensin

Bir türkü yak

 

 

Sabit İnce

Gönderi tarihi:

SENİ DÜŞÜNDÜĞÜM TÜRKÜ

 

 

 

Benim bir canla sevip bin özlemle andığım,

Bari gölgeni bırak bana

Su çiçeklerinin en güzel yanları budur,

Giderken gölgelerini verirler suya.

Güz akşamları dal kıpırdamazken,

Suda halkalanan gözleridir

Sen de gölgeni bırak bana.

Gönlümün bin güzelliğiyle inanıp sevdiğim,

Güzelliğini burada ince ince aratma.

Bir kıyıya, bir gün inen fırtına gibi

Birdenbire bir şeyler bırak.

Birşeyleri soğut, birşeyleri yak,

Dağıt birşeyleri, birşeyleri kur.

Kendini hiç yokmuşsun gibi bırakma

Kafamın her yanıyla bir şeyler öğrendiğim ,

Sonsuza uzanan sevinç, güzele vurgun tasa

En azından bin yılda arayıp bulduğum,

Bana aşk şiirleri yazdırma artık

Beni burada gölgen gibi bırakma

 

 

 

Afşar TİMUÇİN

Gönderi tarihi:

BEN ÖLÜRSEM

AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM

 

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Şehre simsiyah bir kar yağar

Yollar kalbimle örtülür

Parmaklarımın arasından

Gecenin geldiğini görürüm

 

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Çocuklar sinemaya gider

Yüzümü bir çiçeğe gömüp

Ağlamak gibi isterim

Derinden bir tren geçer

 

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Alıp başımı gitmek isterim

Bir akşam bir kente girerim

Kayısı ağaçları arasından

Gidip denize bakarım

Bir tiyatro seyrederim

 

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Uzaktan bir bulut geçer

Karanlık bir çocukluk bulutu

Gerçeküstücü bir ressam

Dünyayı değiştirmeye başlar

Kuş sesleri, haykırışlar

Denizin ve kırların

Rengi birbirine karışır

 

Sana bir şiir getiririm

Sözler rüyamdan fışkırır

Dünya bölümlere ayrılır

Birinde bir pazar sabahı

Birinde bir gökyüzü

Birinde sararmış yapraklar

Birinde bir adam

Her şeye yeniden başlar

 

 

Ataol Behramoğlu

Gönderi tarihi:

YALNIZLIĞIMI ANLATIYORUM

 

Koğuşta inceden bir lizol kokusu

Dışarda tam tamına on sekiz şubat

Ne üstümdeki örtüler ısıtıyor beni

Ne altımdaki yatak

Ellerini arıyorum sıcak ellerini

 

Kuruyan dilim tutuşan alnım

Garipliğim nöbet nöbet gecemde

Susuzum, ilaçsızım, sensizim

Sıcak dudaklarını arıyorum

 

Camlarda karayel acımasız

Nereye baksam can çekişmesi

Gece... Yol boyu memleket memleket

Isıtsın iyimserliğin içimi

Dağılsın ölüm korkum bir görün

Aydın bakışlarını arıyorum

 

Rıfat Ilgaz

Gönderi tarihi:

ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda

kirli umutsuz yorgun geçmişim

oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim

ben sende bütün aşklarımı temize çektim.

...........

 

murathan mungan,yalnız bir operadan

Gönderi tarihi:

SEVDALAR ÇOÇUK KALIR

 

'Limanda ışıkları izledik ayrı ayrı

Karanlıktaydık...

Kireç badanalı bir odada

Sarılsaydık sımsıkı

Kimsenin göremediği

Bir yıldız olurduk...'

'Zamanla değişir

Büyür insanlar

Rüyalar çocuk kalır...

Oysa, yaşlanmak vardı seninle

Ve paylaşmak tüm yaşamı

Sabahı birlikte karşılamak

Birlikte yaşamak akşamı...

Başaramadım sevdiğim,

Bağışla...

Sevdalar çocuk kalır...'

 

Suna Tanaltay

Gönderi tarihi:

Gidişini Anlatıyorum :clover:

 

Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için

Saçlarını, gözlerini, ellerini

Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya

Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak

Termometrede yükselen çizgi çizgi

Kim bilir nerelerde soğuyorsun

 

Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen

İnsan insan bakan gözbebeklerin

Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta

Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder

 

Ne gelirse onlardan gelir bana

Çalışma gücü yaşama direnci

Mutluluk gibi kazanılması zor

Mutluluk gibi yitirilmesi kolay

 

Bir açarsın ki mutluyum

Bir kaparsın her şey elimden gitmiş.

 

 

Rıfat Ilgaz

Gönderi tarihi:

Kalanı Sevda Gecelerimin

 

Durdum, soluklandım ardından.

Kalbimde uzun bir koşunun izleri...

Seyrettim kendini terk edip gidişini,

Seyrettim çıkışını, haytımdan,

Hayatından! ...

Üzgünüm, olanlar için!

Kendini, kapıp - koyanlar,

Kaybolanlar için!

Büyük hayatlar uğruna,

Küçük sevinçlerden olanlar,

Şu, yaşananlar için!

Artık hiçbir şey aynı değil

Ben de değiştim, senden sonra.

Üstelik, aşk şarkıları da yapamaz oldum,

Hadi; Gurur duy benden çaldıklarınla!

Kırgınım ki bu sitemler,

Giderayak sevmeleri kalbimin!

Bir yarısı öfke, yar ama

Kalanı sevda gecelerimin...

 

 

Ayşen Gencer

Gönderi tarihi:

Yaşıyorum Demek

 

Çok merak ediyorum kendimi

Başıma birşey mi geldi

Öldüm mü kaldım mı

Hiçbir haber yok kendimden

 

Bu sabah kapımı çaldım

Kapıyı açan kendim

Bir süre kendime baktım

Bu güleç yüz bendim

 

Oh ne güzel bir sabah

Bugün de yaşıyorum demek

Benden başka yok kimsem

Beni merak edecek.

 

 

Aziz Nesin...

Gönderi tarihi:

Ay Karanlık

 

Maviye

Maviye çalar gözlerin,

Yangın mavisine

Rüzgarda asi,

Körsem,

Senden gayrısına yoksam,

Bozuksam,

Can benim, düş benim,

Ellere nesi?

Hadi gel,

Ay karanlık...

 

İtten aç,

Yılandan çıplak,

Vurgun ve bela

Gelip durmuşsam kapına

Var mı ki doymazlığım?

İlle de ille

Sevmelerim,

Sevmelerim gibisi?

Oturmuş yazıcılar

Fermanım yazar

N\'olur gel,

Ay karanlık...

 

Dört yanım puşt zulası,

Dost yüzlü,

Dost gülücüklü

Cıgaramdan yanar.

Alnım öperler,

Suskun, hayın, çıyansı.

Dört yanım puşt zulası,

Dönerim dönerim çıkmaz.

En leylim gecede ölesim tutmuş,

Etme gel,

Ay karanlık...

 

Ahmed Arif

Gönderi tarihi:

Bir Aşk Yara

 

“Beni yalnızlığımla vurdular o gece vakti

Kalbimi suyla yudular o gece vakti

Öldüğümü bile söylemediler…”

-A. Erhan-

 

Ben şu kısa boylu hayatta

uzun boylu kederlerle acırım.

Yorar beni şu telaş, şu karmaşa.

Bir sığınak aranırken şu uğultuda,

bir aşk gelir, bir yara.

Bir yara…

Bir yara daha!

 

Eski bir aşk,

yeni bir ayrılıktır her zaman.

Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır.

Kimse bilmez be canım,

bir yara bir ömrü nasıl kanatır…

 

 

Ben seni hep ayrılıkla anmışım

Titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını…

Hep adını yazmışım.

Bir aşk gelmiş bir yara.

Bir yara…Bir yara daha!

 

Eski bir aşk,

yeni bir ayrılıktır her zaman.

Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır;

kimse bilmez be canım

bir yara bir ömrü nasıl kanatır...

 

Erhan GÜLERYÜZ

Gönderi tarihi:

Ne güzel şey hatırlamak seni:

ölüm ve zafer haberleri içinden,

hapiste

ve yaşım kırkı geçmiş iken...

 

Ne güzel şey hatırlamak seni:

bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin

ve saçlarında

vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...

İçimde ikinci bir insan gibidir

seni sevmek saadeti...

Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,

güneşli bir rahatlık

ve etin daveti:

kıpkızıl çizgilerle bölünmüş

sıcak koyu bir karanlık...

 

Ne güzel şey hatırlamak seni,

yazamak sana dair,

hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:

filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,

kendisi değil

edasındaki dünya...

 

Ne güzel şey hatırlamak seni.

Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:

bir çekmece

bir yüzük,

ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.

Ve hemen

fırlayarak yerimden

penceremde demirlere yapışarak

hürriyetin sütbeyaz maviliğine

sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

 

Ne güzel şey hatırlamak seni:

ölüm ve zafer haberleri içinde,

hapiste

ve yaşım kırkı geçmiş iken...

 

NAZIM HİKMET

Gönderi tarihi:

CEVİZ AĞACI

 

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,

ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,

budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

 

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.

Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.

Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,

koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.

Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var,

Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.

Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.

Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.

Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

 

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

 

NAZIM HİKMET

Gönderi tarihi:

BU şiire internette gezerken rastladım ama yazarını bilmiyorum.......biraz aradım ama bulamadım....

 

kendimde yazdıklarımda genelde üç noktayı kullandığımdan olsa gerek çok beğendim bakalım siz beğenecekmisiniz...

 

 

üç nokta

...

 

üç noktayı susmak mı zannettiniz siz?

üç nokta, çok şey anlatılmak istenen ve anlatılan

her bir noktanın zerreleri adedince birer nokta daha

anlatılamayan, anlaşılamayan; insanın kendine de anlatamadığı, dinletemediği

 

üç nokta, araları bin yıllık mesafe

pergelin iğneli ayağı bir nokta yüreğimizde; diğer ayağı, sabit kalemle konulmuş diğer noktalar arasında gidip gelmekte

tekrar aynı noktaya dönmekte

 

üç noktayı susmak mı zannettiniz siz?

üç nokta, söz geçirememek yüreğe, zincirlemeye çalışmak nefsi; günahtan kaçmak, günaha batmak

üç nokta merhamet; sizin alınganlığınız, benim kırılganlığım

olumsuzluk eklerinin yanlış okutulması

 

üç nokta, tereddüt kimi zaman, pervasızlık çoğu zaman

üç nokta imkânsızlık, araları muamma

 

üç noktayı susmak mı zannettiniz siz?

üç nokta, yüreği dinlemek ara sıra, konuşmaktan men etmek sık sık

sevdayı çiçek gibi değil bir kurşun gibi taşımak; çiçek gibi

taşıyamayacak olmak

 

üç nokta, İstanbul’u taşıyamamak, altında kalmak kâinatın

yardım dilemek bir dosttan ve yine kendimize ihânetimizden

ve de dostluğa,

ağırlaştırmak yüreğimizde dostluğu çaresizce

 

üç noktayı susmak mı zannettiniz siz?

üç nokta, konuşmak, hiç susmadan konuşmak kendi kendine

bir cinnet üç nokta. aklını sakınmak delirmekten,

deliliğini korumak aklından

ve şimdi üç nokta ağlamak bir Kur’an kıraatinde günahkârlığına

ve de günahsızlığına; olmayan çârelerine, var olan çâresizliğine

 

üç noktayı susmak mı zannettiniz siz?

üç nokta, mahkum olmak mesafelere; boyun eğmek nâfileye

üç nokta, çâresiz çığlıklarla uyanmak rüyadan;

açılmayan kapıları yumruklamak

 

üç noktayı susmak mı zannettiniz siz?

üç nokta bilmek yanlışlığı ve devam etmeyi istemek yanılmaya

 

üç nokta yaşamak başka hayatlar için; yaşamaya mahkûm olmak diğerlerinin hayatını ve öldürmek kendininikini.

Gönderi tarihi:

Acılar Denizi

 

Ben acılar denizinde boğulmuşum

işitmem vapur düdüklerini , martı çığlıklarını

Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni

Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

 

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime

Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını

Bu ne karanlık , bu ne zindan gece böyle

Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

 

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma

Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek

Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

 

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa

Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse

Yılların içimde bıraktıklarını...

 

 

Ümit Yaşar Oğuzcan

Gönderi tarihi:

İtiraza İtirazım Var

 

 

Süt limanlarında poyrazlarla lodoslar oluyorum

Döndükçe, döndükçe başım, martılar kusuyorum

Derya bir Kuran-ı Kerim yapraklarını bir bir açıyorum

Karış, karış, karış, karış, karış, karış, karış karıştırıyorum

Bakara oynuyorum Fatiha'nın Bakara suresiyle

Ve zarlarla ki hepsi ayrı bir Sure alayıdır

Nedir diye, nemenedir bu arabesk diye diye

Martılar bu şakası yok, akaraplar tarafından ağlanılan

Bir mersiye - şad olsun ruhu - Tamburi Cemil Bey'e

Odeon bir rekorla koşan bir gramafonmuş bu dünya

Kurdukça dönüyorum, döndükçe çalıyor, çalınıyorum

Ben ki Kibariye bir hırsız ve Ferdi Tayfur kadar eski bir sipiker ve

kokoyiniman

Kendimden kendimi çalıyorum, kendimle, kendimle kendimi

Yaşasın mahşere dek bu kısır olmayan döngü

Yaşasın Veli`fendiler'de mahşerin o dokuz doğuran süvarisi

Benden önce de vardı, benden sonra da tufan

Yaşamak ölünmez ki yaşamayı yaşamaklan

Gönderin de Hasan-hüseyin emminin, dalgalandıkça bu kırmızı don

Bir arabesk bu, ister sol olsun, ister sağ

Ve indikçe kustuğum martıların güzel gözlerinden yaşlar

Çaputlar kalkıp kalkıp Marmara'nın dalga kıranlarından

Kondu-konacak geceleri Hacı Bektaş-ı Veli'nin türbesindeki o milyon

yıllık dut ağacının dallarına

Bu şiir ve bu nane, ifademe mani olmayan bir damla meni

Lumpen kesilmiş şahsımın kuzgunlaşmasıyla birden göğe ağan

ve ağaran meçhul bir artısıyla

Ki istersen demevi bir RH pozitif de olabilir.

İşte bu şiirin kendini çektikten sonra Kodak'la nefsine nefes etmesidir

Zaten şiir denen nesne, eski bir an'aneyle, doğan çocuğun kulağına

ezan makamıyla isminin üflenmesidir

Ya da tınlatmaktır içinle için için olan tambur ola ki evreni

Ve de çınlasın deyuu Neyzen'in neyi (görülmemiş hiç neyin çınladığı

bu ana dek)

Ve en arabesk ve en çağdaş adamımız Orhan Veli'nin kuzular kulağına

Maraz ve menapoz, muhteris ve muteriz itirazlara itirazim var,

itirazim, itirazim

Ama halka, halka halka halkalanan halka dünden ve yarından

her zaman razıyım.

 

Can Yücel

Gönderi tarihi:

ACININ RENGİ

 

Ey acılara tat veren güzellik

Yüreğimize hoşgeldin

Hoşgeldin de

Çicekli dallara gönderdin öfkemizi

Artık şimdi üstümüze

İster dolu yağsın

İsterse kar

Biz ki bildikten sonra sevmeyi

Bütün sabahlar

Acı renginde olsa ne çıkar...

 

Adnan Yücel

Gönderi tarihi:

SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN

 

 

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

 

Yazdıklarımdan çok daha az

 

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

 

Lüzumundan fazla beyaz

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

 

Varlığın yokluğun anlaşılmaz

 

 

 

Galiba eski liman üzerindesin

 

Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak

 

Dudaklarınla cama çizdiğin

 

En fazla sonbahar otellerinde

 

Üniversiteli bir kız uykusu bulmak

 

Yalnızlığı öldüresiye çirkin

 

Sabaha karşı öldüresiye korkak

 

Kulağı çabucak telefon zillerinde

 

 

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

 

Hiçbir sevişmek yaşamışlığım

 

Henüz boş bir roman sahifesinde

 

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

 

Ne çok çığlıkların silemediği

 

Zaten yok bir tren penceresinde

 

 

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

 

Yabancı bir şarkı gibi yarım

 

Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak

 

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

 

Uykumun arasında çağırdığım

 

Çocukluk sesimle ağlayarak

 

 

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

 

 

Atilla İlhan..

Gönderi tarihi:

BORÇLUSUN

 

 

Erik çiçek açmış da bahçenin kıyısında

Sen ona hiç bakmadan geçmişsen oracıktan

Leylek dansa durmuş da bacanın tepesinde

O baharlım laklakını durup dinlememişsen

Şakır şakır bir tren bir gece köprüsünden

Islıkla dalmamışsan gurbet türkülerine

Akasya mor akasya ak akasya sarı sarı sarkmış da bahar mavilerinden

Yaşamak ne güzel şey diye ağlamamışsan

Çocuklar birdirbir oynuyorlar da çöplük arsada

Dikilip yanıbaşlarına göğüs geçirmemişsen

Yanından geçip gitmiş de çilekçinin arabası

Kaçtan veriyorsun hemşerim diye yutkunmamışsan

İskelenin tepesinden türkü döken gurbetçi gence

Varolasın koçum benim diye el sallamamışsan

Bahar dalı gömleğiyle utangaç bir uçurtma

Bu ne şıklık delikanlım diye laf atmamışsan

Ve çapkınca bakmamışsan

Göğsü domur domur yeniyetmeye

Sesi bambam

Sesi ramazan topu

Kendini herkül sanan delikanlıyı

Yaştaşınmışcasına süzüp selamlamamışsan

Öpmemişsen gözlerine bakıp duran bir gözleri şenlikliyi

Yaşama itmemişsen iter gibi denize

Girmemişsen koluna bir yıkılmışın

Yalanla da olsa avutmamışsan umutsuzu

Su diyene bir avuç su

Bir yaralı parmağa işememişsen

Kolay gelsin dememişsen taş kıranlara

Günaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri

Eğilip koklamamışsan çitten gülen çiçeği

Bayram bayram donanmamışsan

Sevinciyle dostlarının

Acısını dostlarının

Yüreğinde duymamışsan

Kapı kapı dolaşmamışsan iş dilenerek

İşsizliğe düşmemişsen hakkım dedikçe

Ve bayraklı pankartlı yürüyüşlere

Halaylı horonlu grev şenliklerine

Katılmayı aşk gibi duymamışsan şuranda

Ağrın ağrım

Acın acım

Dememişsen insan kardeşlerine

Ve dilinin en görkemli

Ve dilinin bando-davul sövgülerini

Sıralayıp sallamamışsan deyyuslar saltanatına

Hangi yaşta olursan ol

Kardeşim

Kaptırıp gönlünü sevda fırtınasına

Evin yolunu şaşırmamışsan

Sende iş yok be kardeşim

Sen artık hapı yutmuşsun

Borçlusun sen ağaçlara kuşlara

Borçlusun sen trenlere otobüslere

Yağan kara esen yele borçlusun

Borçlusun sen herşeye

Gözdeki ışıltıya

Alındaki çizgiye

Eldeki şaşkınlığa

Borçlusun herşeye

Kardeşim

Yaşamın kendisine

 

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.