Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yam_yam

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.202
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    9

yam_yam tarafından postalanan herşey

  1. Bence izlediğiniz belgeselleri STV'den, ya da diğer teist amaç taşıyan kanallardan izlemeyin. Zira sizi yanlış bilgilendiriyor ve yanlış yönlendiriyorlar. Peki sen bana bir tane hayvan ya da bitki söyle ki, nesli tükensin de insan yaşayamasın. Bu kadar da saçmalık mı olur yahu? Teizmin insanları düşünce açısından nerelere getirdiğini gördükçe nefret edesim geliyor... İnek yok olur, koyun eti yersin... Patlıcan yok olur, patates yersin... Senin yok olmandan hiç bir canlı (spesifik olanlar hariç) yok olmayacağı gibi, hiç bir canlı türünün yok olması da senin yok olman anlamına gelmiyor. Besin zincirinin en altında bulunursun, senin altındaki tür yok olur işte o zaman diğer türün yok oluşundan bahsedersin. Senin söylediklerin saçmalıktan öte bir şey değil...
  2. Sayın terapi; ne kadar mantıksız, ne kadar geçersiz söylemlerde bulunuyorsunuz... Hayretle izliyorum... iki tartışmacının arasına müdahil olmak gibi bir alışkanlığım yoktur. Ancak bazı söylemler sonucu da kendimi tutamıyorum doğrusu... Sen kendini koruyamadıktan sonra, Allah'ın seni koruyabiliyor mu? Sen alkollü araç kullan, hız yap, ondan sonra Allah'ın seni korusun. Yok öyle bir şey. Sen kendini koruyabilirsen ne ala... Gerisi boş...Senin Allah'ın sana dilediği kadar ömür verebiliyor mu? Eğer veriyor ise nasıl oluyor da hayatının sonunu kendin belirleyebiliyorsun? Ya da neden olağanüstü yaşlarla karşılaşmıyoruz? Neden 150-200 yaşına kadar yaşayanlar yok? Emin ol ki, yakın gelecekte doğacak olan çocuğun cinsine de müdahale edilebilecektir. Ancak etik tartışmalar sonucu bu müdahalenin yasal olacağını sanmıyorum. İnsanoğlu, daha ana karnındaki bebeğe gen tedavisi uygulayacak noktaya geldi. Yani sana göre tanrının sakat olarak doğmasını tasarladığı bebeği tedavi ederek sağlıklı doğmasını sağlayabiliyorlar. Sen hala nelerden bahsediyorsun. Biraz mantık yahu...
  3. Örtünme, edep yerini örtme ihtiyacı ile doğmamıştır. İnsanın örtünmekteki ilk amacı, vücudunu dış etkenlere karşı korumaktır. İnsanlar "edep yeri" kavramıyla daha sonra tanışmışlardır. Bu tamamen kültür ile alakalıdır. Afrika'da pek çok kabilenin kadınları hala göğüsleri açık dolaşmaktadırlar. Ancak kimse onları ahlaksızlık ile suçlamıyor... Çünkü onlar için ahlak bir kadının göğüsleri değildir. Ahlak çatışmalarına neden olan şey kültür farkıdır. Her toplumun farklı kültürleri, farklı yaşam şekilleri, farklı anlayışları vardır. İnsanın yetiştiği bölgede herkes çıplak dolaşıyor ise, kendisi de çıplak dolaşacaktır. Böyle bir durumda yadırganacak olan giyinikliktir. Kimse çıplaklığı yadırgamaz. Zira alışılagelen çıplaklıktır. Herkesin kendi kültür değerlerini korumaya hakkı vardır. Kültür farklılığı dünya için ayrı bir güzelliktir. Kimse özel hayatında türban taktığı için eleştirilmiyor. Türbanı bir din dayatması sayarak yasal çerçevenin dışına çıkardığı ve ahlak çatışması haline getirdiği için eleştiriliyor. İnsanın "Ben çıplak dolaşmak istiyorum" demeye hakkı vardır. Ancak bunu yalnızca kendi özel mülkünde ve genel topluma açık olmayan yerlerde gerçekleştirebilir. Düşünsenize, birisi çıkacak ve "Benim dini inancım gereği örtünmem yasak. Ben umumda çıplak dolaşmak istiyorum. Bu benim din özgürlüğüm" diyecek... Ne yapacaksınız? Çatışmanın anlamı yok. Belli kurallar koyacak, herkesin bu kurallara uymasını isteyecek ve sağlayacaksınız. Çıplak dolaşmak isteyeni kendi özel mülküne, türban takmak isteyeni kendi özel hayatına yönlendireceksiniz. Bunun başka çıkar yolu yok...
  4. İnsan, besin zincirinin en üst sıralarında bulunur. Vahşi bir ortamda, ya da kendisini yiyebilecek deniz hayvanlarının olduğu bir ortamda korumasız ise, bu besin zincirine dahil olacak ve kendisinden güçlü hayvanlar tarafından afiyetle yenilecektir. Mesela "Korku" bölümünde aslanların bir insanı nasıl yediğini görebilirsiniz. Bunun dışında insan (bedeni), kendi istemi dışında da besin olarak bazı hayvanlara yarar sağlar. Örneğin barsak kurtlarına, örneğin insan dışkısından faydalanan sinek-böceklere, örneğin bitlere, örneğin sivrisineklere, örneğin yastığınızda-yatağınızda bulunan bakterilere ya da şu an aklıma gelmeyen başka tür canlılara... Kanalizasyonlarda yaşayan hayvanlar da cabası... Bir çok hayvan da, (insan bedeni dışında) insanlardan dolaylı yollarla fayda sağlar. İnsanların atıklarından beslenen hayvanlar vardır. Besinini insanların çöplere döktükleri besin artıklarıyla sağlayan kedi-köpek sayılabilir. Ya da tekstil ürünlerini yiyen güveler... İnsan yapımı yerlerde barınan hayvanlar da vardır... Fareler, hamam böcekleri sayılabilir... Dolaysız yollarla fayda sağlayanları da sevgili Bilimselci gayet güzel saymış... Şimdi çıkıp da "insanlar diğer canlılara dolaylı ya da dolaysız fayda sağlamıyor" diyebilir misiniz? İnsanların diğer canlılarda faydalanma açısından diğerlerine göre daha avantajlı olduğu doğrudur. Ancak bunun nedenleri de bellidir. 1- Besin zincirinin en üst sıralarında yer alması. 2- Ellerini diğer canlılara göre daha komplike kullanabilmesi 3- Alet edavat yapabilme yeteneği 4- Sosyal canlılar olmaları, barınaklarını kendileri yapabilmeleri 5- Kendi besinini kendi üretebilme, diğer canlıları evcilleştirme yeteneği vs.vs İnsanın düşünen varlıklar olması, vahşi bir ortamda hiç bir şey ifade etmez. Eğer kendinizi koruyacak bir silahınız yoksa, yem olmaktan kurtulamazsınız. Belki çoğu zaman silahınız olsa da kurtulamazsınız. Zira etçil hayvanlar avlanarak beslenirler ve avlanma da bir içgüdü ve yetenektir. Bir kurtarırsınız, iki kurtarırsınız...
  5. Peki oğlunun ateist olduğunu ve ateist olarak öldüğünü bilen bir anne ile din adamının olası diyaloğuna bir göz atalım... Ne dersiniz? Anne : Hoca efendi; oğlum pırlanta gibi bir insandı. Kimseye kötülüğü dokunmazdı. Ancak bir ateist olarak yaşadı ve ateist olarak öldü. O'na ne olacak? Hoca : Ooooo. Bu oğlunuz için pek hayırlı olmamış. Öncelikle kabir azabı var... Anne : Nasıl yani? Hoca : Yani diriltileceği güne kadar kabirde Allah-u Teala tarafından azab görecek.. Anne : Vah evladım vah... Peki sonra? Hoca : Mahşer günü Sır'at köprüsünden Cehenneme düşecek. Anne : Peki cehhennemde başına neler gelecek? Hoca : Pek iyi şeyler değil... Alevli bir ateşe girecek...Kızgın yağlar içirilecek, kızgın kazanlara atılacak... Derisi değiştirilip değiştirilip tekrar yakılacak... Ateşten giysiler giydirilecek... Başının üstünden kaynar su dökülerek onunla derisi ve karnının içidekiler eritilecek... Demirden topuzlarla işkence görecek... Allah'a inanmadığı için maalesef cehennemden hiç çıkamayacak. Ve bu sonsuza kadar sürecek... Bir anne için hangisi daha rahatlatıcıdır acaba? Oğlunun cehennemde sonsuza kadar azap çekecek olması mı, yoksa ölünce yok olup gitmesi mi? Bir de, çok sevdiği eşini yeni kaybeden bir hanım ile bir din adamının olası diyaloğuna göz atalım... Hanım : Hoca efendi; eşim pırlanta gibi bir insandı. Çevresinde iyiliğini görmeyen kimse kalmadı. Herkes onu hayır dua ile anıyor. Namazında, niyazında, Allah'tan korkan biriydi. O'na ne olacak? Hoca : Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın. Allah'ın sevgili bir kulu olacak. Cennet nimetleri onu bekliyor Hanım : Peki cennette onu bekleyen nimetler nedir ? Hoca : Ohoooo. Hangi birini sayalım... Cennetten saraylar, envai çeşit meyve, içtikçe içesi gelen, sarhoş etmeyen şaraplar... Sütten, baldan ırmaklar... Hanım : Başka? Hoca : Göğüsleri yeni tomurcuklanmış huriler... Hanım : !!! Hoca : Bir Hadis-i Şerife göre ona 2000 tane huri tahsis edilecek. Güzeller güzeli, iri gözlü huriler... Eşinden gözlerini ayıramayacaklar, başkasına bakmayacaklar. Üstelik eşinden önce onlara ne bir insan, ne de bir cin dokunmamış olacak. Hanım : Ama ben eşimi çok seviyorum... Öteki dünyada da eşimle birlikte olmak istiyordum. Ben kıskanç biriyim.. Ne olacak? Hoca : Allah'ın hükmünden sual olunmaz kızım... Muhatabı için ne kadar da rahatlatıcı diyaloglar değil mi?
  6. Ah kralx ah... İyi olmuş cevap da vermişsin... Bilimsel... 1- Senin söylediğin bu evren için geçerlidir. Biliyorsun ki, Big Bang "yoktan varolma" gibi bir iddiada bulunmaz. Big Bang evrenin başlangıcında varolan bir maddenin patlamasıdır. Genel olarak da, evrenin bu patlama sonucu oluştuğu kabul edilir. Hidrojen de bu patlama neticesinde sentezlenerek oluşmuştur. Asıl konu ise Big Bang'e neden olan maddedir. Bu konuda genel kabul gören de, bu maddenin farklı fizik yasaları olabilecek, farklı bir evrenden geldiğidir. Yani bu bağlamda da sizin teziniz çürümüş oluyor. Zira siz teistlerden başka hiç kimse maddenin Big Bang ile oluştuğunu düşünmüyor. Hatta Bilim ve Teknik Dergisi'nin son sayısında (Haziran 2006), Big Bang'den öncesine ilişkin bir kapı aralandığına ve "Büyük Yaylanma Senaryosu"na yer verilmiş. 2- Big Bang'de ortaya çıkan hidrojenin kaynağı nedir sayın kralx? Patlama sırasında açığa çıkan hidrojen maddenin içinde bulunan mevcut hidrojen midir, yoksa patlama sırasındaki reaksiyon sonucu mu oluşmuştur? Eğer reaksiyon sonucu oluştu ise, neye dayanarak "geri kazanımı mümkün değildir" diyebiliyorsunuz? 3- Evrenin hızlanarak genişlediğini biliyoruz. Burada kütkeçekimine direnç gösteren bir enerjinin olduğu muhakkak. Bu enerji daha ne kadar kütleçekim etkisine direnç gösterecektir? Bilinmeyen budur. Teoriler bilimsel değil midir? Neden bilimin içerisinde yer almasın? Bilimsel teoriler üretilebilir, ancak teizmin buna söyliyebileceği hiç bir şey yoktur... Felsefi... 1- İnsan vücudu parmakların ucundaki atomlar için oluşmamıştır. Siz evrenin insan için yartıldığını zannediyorsunuz. Evrenin büyüklüğünü öğrenince, elbette bunu kavramakta zorlanacaksınız. Zira bunun kavranılacak bir tarafı yok. 2- Tabii tabii.. Avustralyalı gökbilimci Simon Driver, belirli bir gökyüzü bölgesindeki toplam ışıktan yola çıkarak, görünen evrende en az 70 milyar kere trilyon yıldız olması gerektiğini hesaplamış. Bu tutar, Dünyamızın tüm kumsallarındaki kum taneciklerinden daha fazla. Ancak Driver, gerçek yıldız sayısının çok daha fazla olabileceğini, çünkü evrenin en uzak yerlerinden ışığının bize henüz ulaşmadığını söylüyor. (Bilim ve Teknik Dergisi/ Mart 2004 S:9) Yani diyorsun ki, "Yetmiş milyar kere trilyon yıldız, insan denen varlığın, Dünya denen gezegende yaşayarak Allah'a kulluk edebilmeleri için bir denge vazifesi görebilsinler diye yaratılmış." Ha unutmadan, bir de insanlar yönlerini bulabilsinler diye... Bir de şeytanları taşlamak için... İnanabilirseniz inanın... 3- Üzerinde kendisine kulluk edebilsinler diye yaratacağı insanların yaşayabilmesi için uygun şartların oluşmasında gereken zamanın 14 milyar yıl olduğunu göz önüne alırsak, diyebiliriz ki ; "Evet bu tanrı için pek zor olmasa gerek..." 4- Kıyamet anı anlatılırken kullanılan "Gök yarıldı zaman" ifadesine bakın da, bir anlam çıkarabiliyorsanız çıkarın... Belki size bir faydası dokunur... 5- Evren içinde denizdeki bir kum tanesi bile sayılamayacak olan Dünyanın varolabilmesi için, 75 milyar ışık yılı genişliğinde (ve giderek genişleyen) bir evrenin varlığı ne kadar gerekli ise, cennet ve cehennem için de o kadar gereklidir.
  7. Tartışma düzeyini küçülten ben değil, bilakis sizsiniz sayın kralx... Siz bunları nereden alıp da buraya aktarıyorsunuz bilmiyorum. Ancak söylediklerinizin bilimsel geçerliliği yok. Bazı konuları teist kaygılarla bilimselmiş gibi gösterme çabanız hiç de hoş değil. Ya bunu kasıtlı yapıyorsunuz, ya da birilerinin bu oyunlarına alet oluyorsunuz... Güneş'in bir yıldız olduğu konusuna itirazınız var mı? Sanırım yok. Peki Güneş'in yaşı hakkında bilginiz var mı? Herhalde yok ki, "sıfırdan bir yıldızın doğumu mümkün değildir" gibi bilimsel geçerlilikten uzak, dogmatik cümleler kurabiliyorsunuz. Güneş Big Bang'den yaklaşık 10 milyar yıl sonra oluşmuştur. İlk yıldızlar ise Big Bang'den yaklaşık 400 milyon yıl sonra. Peki Güneş çok küçük ve ömrü çok az bir yıldızcık mıdır? Üstelik size bir bilgi daha. "Küçük olan yıldızların ömrü de daha az olur" cümlesi doğru değildir. Zira yıldızların kütleleri ile ömürleri ters orantılıdır. Güneşten çok daha büyük yıldızların ömürleri, çok daha azdır... Siz güncel bilimi nereden takip ediyorsunuz kuzum? Gırgır dergisinden falan mı?
  8. Size bir kaç bilimsel ve bir kaç felsefi soru sayın kelebek... Bilimsel sorular : 1- Yıldızların, maddenin varlığı süresince hidrojen yaktıklarını neye dayanarak söylüyorsunuz? 2- Eğer kütle çekim etkisi, evrendeki genişlemeyi durdurur ve geriye çevirir ise, bu durum başlangıç noktasına dönüleceği ve bunun da evrenin bir başlangıca ihtiyacı olmadığı anlamına gelir. Böylesi bir durumda ortaya çıkacak hidrojen oranı, büzüşmeden önceki hidrojen oranı ile aynı seviyede mi olacaktır? Neden? 3-Eğer kütleçekim etkisi, evrenin genişlemesini durduramaz ise, bu durum evrenin sonsuza kadar genişleyeceği anlamına gelir. O halde "evrenin bir başlangıcı olduğu gibi, sonu da vardır" çıkarımını neye dayanarak yapabiliyorsunuz? Felsefi sorular : 1- İnsanın yaşaması için Güneş yeterli iken, tanrı milyarlarca yıldızı ne için yaratmıştır? 2- Varlığından haberimiz dahi olmayan ve olmayacak olan milyarlarca yıldız ne için oluşmuş ve yok olmuştur? Bunun insanlığa faydası nedir? 3- 75 milyar ışık yılı genişliğinde olduğu varsayılan ve gittikçe de genişleyen evrenin yalnızca insanın varolabilmesi ve tanrıya kulluk edebilmesi için yaratıldığı iddiası abesle iştigal değil midir? 4- Kıyamet denen olgu gerçekleştiğinde evren de yok olacak mıdır? Neden ve Nasıl? 5- Eğer kıyamet ile birlikte evren de yok olmayacak ise, kime ve neye hizmet edecektir?
  9. yam_yam

    UFO’LAR

    Her zamanki gibi yine konuyu kendinize çekmişsiniz sayın kralx Neden bizim dünyamızda hayat var? Çünkü bizim dünyamızda yaşam için gerekli uygun şartlar var. Neden Ay'da hayat yok ? Çünkü Ay'da yaşam için elverişli ortam yok... Bu kadar basit....
  10. Arılar kışlık besinlerini sağlamak için bal yaparlar, sen de bundan faydalanırsın. Bitkiler enerjilerini sağlamak için fotosentez yaparlar, sen de bundan faydalanırsın. İnekler sindirim sisteminin sonucu olarak dışkılarlar, bitkiler de bundan gübre olarak faydalanırlar. Ancak ne arı senin için bal yapar, ne bitki senin için fotosentez, ne de inek bitkiler için dışkılar... Bunu test edebilirsin. Mesela bir arı kovanına önlem almadan yaklaş ve kovandaki peteği almaya çalış bakalım ne olacak. Emin ol ki, arılar "Allah yarattı" demez, komalık olursun... Gerisi sizin hüsnükuruntunuz....
  11. Yeni yıldız oluşumu yok mudur? Sen ne dediğin farkında mısın kralx? Bir yerlerden Bilim ve Teknik Dergisi'nin Mart 96 sayısına ulaş ve yeni bir yılıdızın oluşumunu fotoğrafları ile birlikte gör... Sallamayalım lütfen...
  12. Yok daha neler .... Demek bitkiler insanlar için fotosentez yapıyorlar olabilir... Nedeni de, bitkiye neden fotosentez yapıyorsun diye soramadığımızdan öyle mi? Peki Okyanusun 2400 metre altındaki bakteri ne için fotosentez yapıyor sayın terapi?
  13. 7.5 Milyar yılı neye göre hesaplıyorsunuz kralx? Big Bang'in hesaplanan yaşı yaklaşık 14-15 milyar yıl. İlk yıldızlar da Big Bang'den yaklaşık 400 milyon yıl sonra oluşmuşlar. Yani Hidrojen yaklaşık yine 14 milyar yıldır yanıyor. Ancak tükenen bir şey yok. Sürekli yeni yıldızlar oluşuyor ve bunlar da hidrojen tüketiyorlar. Üstelik bilim adamları uzaydaki karanlık maddenin hidrojen olabileceğini düşünüyorlar. (Bilim ve Teknik Dergisi Şubat 2000 S: 7) Eğer bu doğru ise, uzayın %80 inden fazlası hidrojenden oluşuyor demektir. Hem hidrojenin dünyanın yaşı ile ne alakası var? Hidrojeni tüketen yıldızlardır. Kimi yıldızlar ölürken, yenileri doğuyorlar. Söylediklerinizin hiç bir bilimsel geçerliliği yok.
  14. Sebep?
  15. Seni yeniden aramızda görmek güzel sevgili kralx... Uzun zaman geçti... Yukarıdaki söylediklerin için bir tanrıya ihtiyaç yok...
  16. Bitkilerin bize hava üretmek için fotosentez yaptıklarını da nereden çıkardınız? Nereden duyuyorsunuz bunları bilmem ki (!) ? Bitkiler bizlere hava üretmek için fotosentez yapıyorlar da, okyanusun 2400 metre altındaki bir bakteri neden fotosentez yapıyor (Bknz: Bilim ve Teknik Dergisi Temmuz 2005 S:11) ? Bitkiler bize hava üretsinler diye fotosentez yapmazlar. Tıpkı arıların da biz yiyelim diye bal yapmadıkları gibi... Fotosentez, bitkilerin güneş ışınlarından faydalanarak gereksinim duydukları enerjiyi sağladıkları süreçtir. Sen ondan faydalanıyormuşsun, faydalanmıyormuşsun onların umurlarında değil... Zira bunu kendi canlılıklarını korumak için yapıyorlar... Bunu ilk önce atmosfer kendisi ayarlıyordu, sonra insanoğlu ayarlamaya başladı. Sanayi devriminden önce atmosferde bir milyonda 275 ppm seviyesinde olan karbondioksit günümüzde 380 ppm. Böyle giderse tanrında koruyamayacak bizi, zehirlenip gideceğiz... Ardarda mevsimlerin gelmesi coğrafi bölgelere göre değişir... Ancak güneş ışınlarının dünyaya geliş açısıyla ilgiliolduğunu söyleyebilirim. Suyun doğadaki çevrimi malumunuz. Okyanuslardan buharlaşıp yükselen su molekülleri birleşerek bulutları oluşturuyor, rüzgarlarla sürüklenen bulutlar uygun ortamda yüklerini yağış olarak dünyaya atıyor. Bu durum kimilerini sevindirirken, kimilerini evinden, barkından, canından ediyor. Kimileri de bir din adamının peşine takılıp yağmur duasına çıkıyor. Anlayacağınız bunda da bir düzen yok. Renk soyut bir kavramdır. Tamamen gözün dalgaboylarını algılaması ile ilgilidir. Sen dünyayı oldukça renkli gördüğünü sanırsın. Oysa ki arılar dünyayı senden daha renkli görürler. Zira onların gözlerinin algılayabildiği dalgaboyu aralığı bizimkilerden daha fazladır. Köpekler de tam tersi... Onlar da dünyayı siyah-beyaz olarak görüyorlar. Ama emin ol ki, bunun farkında değiller... Değil mi?... Çekirge ve kımıl zararlıların verdiği zararlar... Her yıl (senin farkında bile olmadığın ama) nesli tükenen onlarca çeşit canlı... Maalesef enerji üretebilmek için besine ihtiyacımız var. İnorganik maddeler gereken enerjiyi ağlamıyorlar. O yüzden organik maddelere yöneliyoruz... Öpseniz iyi olur... Yoksa bu gidişle o bizi öpecek... Artık neremizden öper bilemiyorum... Siz polyannacılık oynadıktan sonra... Ama bazen şaşırabiliyor. Örneğin hilkat garibesi sayılabilecek canlılar oluşabiliyor. Siz hiç, bir leşin yanında bir kaç dakika durdunuz mu? Hah şimdi sırası geldi işte... Madem her şey güzel de, bayanlar neden ufacık bir fare ya da hamam böceği gördüklerinde kendilerini yerden yüksek bir yere atmaya kalkıyorlar? Madem güzeller, alın elinize okşayın
  17. Teessüf ederim... İletimin hangi kısmından böyle bir zana kapıldınız? "Biliyorum da konuşuyorum" dediniz, ben de yanlış bildiğinizi göstermek istedim. Hemen neden böyle bir savunmaya geçtiğinizi anlayamadım doğrusu...
  18. yam_yam

    Demokrasi Nedir?

    Ağlatacaksın beni sevgili bozan... Suç, her gelenin birer parmak atmasıyla delik deşik ettiği demokrasi de değil, demokrasinin ne olduğunu kavrayamamış, benimseyememiş yurdum insanındadır. Yüzlerce yıl monarşiyle yönetilmiş ülke insanlarının genlerine işlemiş sanki bu durum. Yurdum insanı sanıyor ki, "5 yılda bir sandık başına gidip oy vermeyle demokrasinin gereğini yerine getiriyorum." Yok öyle bir şey... Devlet halk içindir, halk devlet için değil... Bizi bu hale getiren tepkisizlik oldu. Demokratik tavrın ortaya konulamaması oldu. Bu durum da sizlerin işine geldi doğrusu. Yoksa bugün kim çıkıp da "demokrasi ****bir uygulamadır" demeye cüret edebilirdi? Neyse ki demokrasi sizin bunları söylemenize izin veriyor. Mazallah (!) şer'i hükümler uygulanan bir ülkede biri çıkıp da "Şeriat **** bir uygulamadır" desin de görelim...
  19. yam_yam

    Demokrasi Nedir?

    Değil mi sayın bozan? Asıl suçlu (!) demokrasiyi bu ülkeye getirendedir ... Ne gereği vardı, teokratik monarşi ile yönetilen mükemmel (!) bir düzenden demokrasi denen ******(!) olduğu bir düzene geçmeye... Seçim derdi yok... Biri ölür, diğeri hem halife olur, hem de diktatör...
  20. Hem bu cümleyi sarfedip hem de kendini fizik öğrencisi olarak tanıtacak gençleri yetiştiren eğitim sistemimizin saygıdeğer müsebbiplerini saygı (!) ile selamlıyorum ....
  21. 1. Tehlike : Sürü psikolojisine riayet ederek birilerinin ekmeğine yağ sürmek... 2. Tehlike : "Kral çıplak" diyecek cesareti bulamamak... Tehlike işte bu...
  22. Tokat gibi bir yazı... Bazılarını yattıkları derin uykudan uyandırabilir mi diye düşünüyorum. Çağdaş düşünceden uzak, kendinden olmayıp da, kendine karşı çıkanı "insan" yerine koymayan bu bireyler nasıl yetişti? Kim yetiştirdi? Hangi amaçla yetiştirdi? Yüzyılın en büyük eğitim atağı olan köy enstitülerini komunist yuvası diye kapatan zihniyeti hangi sözlerle lanetleyelim? Bir zamanlar parmakla gösterilen geleceğin parlak ülkesi konumundayken, 1400 yıl öncesinin bedevi zihniyetine özlem duyan, bunu gerçekleştirmek için gözünü kırpmadan cinayet işleyebilecek bu bireylerin yetişmesine nasıl müsaade edildi? Münferit bir olay olmadığı açıkça belli olan bu olayın müsebbibleri nasıl bu kadar rahat davranabiliyorlar? Kime güveniyorlar? Aynı zihniyetten olduklarına inandıkları iktidara mı? O zaman siz bir görün... Bu iktidar başımızda olduğu sürece, halkın somut tepkisine aldırmadan daha ne kadar rahat davranacaklarını... Tehlikenin farkında değil misiniz?
  23. Big Bang bilimsel olarak mümkündür. O yüzden benim için evrenin oluşumu hakkında kabul edilebilir alternatifler arasındadır...
  24. Söylediklerim yeterince açık ve net değil mi sayın kelebek?
  25. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...indpost&p=52779 ve takip eden iletiler.... Bir de "Kur'an Mucizeleri" başlığı altında yazdıklarıma bir göz atabilirsiniz...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.