yam_yam tarafından postalanan herşey
-
Dini Efsane ve Masallar
Bir tanrıya inananların, yanında nelere de inanmak zorunda kalacaklarını görmeleri....
-
Allah kaldıramayacağı kayayı yaratabilir mi ?
Sorudan önce yüklenilen kavramların doğruluğunu tespit etmeniz gerekir. Her iki olgunun da var olduğuna inanırsanız, elbette soru size paradoksmuş gibi gelecektir. Ancak "olgulardan birinin varlığı, diğerini geçersiz kılar" tespitini yapabildiğiniz zaman paradoksun nedenini anlayacaksınız...
-
Allah kaldıramayacağı kayayı yaratabilir mi ?
Soruya zaten kendin cevap vermişsin kralx... Ancak her zamanki gibi değerlendirmeyi yine kendine çekmiş, yanlış yapmışsın... Asla hiç bir fıkraya gülmeyen bir kişi var ise, her fıkrasına gülünen bir kişi yoktur... Siz her iki kişiyi de var sayıp, soruyu anlamsız kılmışsınız... Birinin varlığı, diğerinin varlığını anlamsız kılar. Diğerleri de öyle... Eğer kaldırılamayacak taş var ise, her taşı kaldırabilen tanımlaması doğru değildir. Bu durumda tanrının iki ayrı gücünün olduğunu varsayalım.. 1- Yaratma gücü 2- Bir ağırlığı kaldırma gücü Bu ikisinin de sonsuz güçlü olması gibi bir durum söz konusu olamaz. Zira birinin varlığı diğerini geçersiz kılacaktır. Sizin hatanız, "fıkra" analojisinde olduğu gibi her iki olguyu da geçerli saymanız... Halbuki öyle değil... Biri, diğerinin varlığını geçersiz ya da anlamsız kılar...
-
yamyam, merak ediyorum...
Ateist ruh halim daha sağlıklı ve huzurlu...
-
TÜRBANA BİR PARÇA BEZ GÖZÜYLE BAKANLARA SESLENİYORUM
Din adı altında insanlıktan nasıl çıkılabileceğini gözler önüne seren ilgili haberin linki: http://arsiv3.hurriyet.com.tr/haber/0,,sid...d~106208,00.asp
-
BİR ATEİST'İN PSİKOLOJİSİ..
Bilimselci arkadaşım; bundan daha güzel nasıl ifade edilebilirdi bilemiyorum... Arşivlik bir yazı olmuş... Tebrikler...
-
Allah kaldıramayacağı kayayı yaratabilir mi ?
Saçma olan böyle bir soru değil, tanrı kavramına yüklenen anlamdır. Eğer "sonsuz güçlü" diye bir kavram ortaya atarsanız elbette paradokslar olacaktır. Bu paradokslar kendince anlamsız değil, yüklenilen kavramın anlamsız olmasındandır.
-
Gerçek Müslümanlık
Sayın Panteidar; oldukça güzel ifade etmişsiniz... "2- Bu tahrifat Hz.Muhammed'den önce mi sonra mı yapılmıştır?" diye sormuşsunuz... Kur'an'da, Muhammed zamanında bu kitapların bozulmadığı açıkça ifade ediliyor. Ancak, nedense teist arkadaşlarımız bunu bir türlü kabul edemiyorlar. Hatta bir çoğunun Tevrat'ın Musa'dan sonra, İncil'in de İsa'dan sonra yazıldığından haberleri olduğunu sanmıyorum...
-
BİR ATEİST'İN PSİKOLOJİSİ..
Bir kere bu tamamen sizin hüsnükuruntunuz... Tamamen bir tanrı inancı içinde söylenmiş, geçerliliği olmayan, dogmatik bir söylem... Dolayısıyla tamamen bir tanrı inancına özgü söylem olduğu için, ateist birinin kabul edeceği türden bir söylem de değildir. Dahası bir ateistin bunu kabul etmesini gerektirecek hiç bir gerekçe de yoktur. Evrendeki oluşumlar tamamen gözlenebilir, doğal süreçleri içerisinde oluşmuşlardır ve oluşum-gelişim süreçlerinin açıklamasında bir tanrıya yer de yoktur. Güneşimiz, 70 milyar kere trilyon yıldızdan biridir... Dünyamızın yıldızına olan uzaklığı, yaşam için elverişli olduğundan dolayı canlılık oluşmuş ve gelişmiştir. Ancak sistemimizin diğer gezegenlerinin güneş ile olan uzaklığı yaşama elverişli olmadığından (şimdilik) canlılık yoktur diyebiliyoruz... Üstelik canlılığın başlangıcı da öyle hemen "ol" deyince olacak türden değildir. Öyle ise, evrenin ve dünyanın bilinçli bir tasarım olduğunu kabullenecek bir durum da söz konusu değildir. Bir ateist asla evrenin bilinçli bir oluşum olduğunu düşünmez. Böyle düşünen biri ya teisttir, ya da deist... O yüzden ateistlerin psikolojisi ile ilgili söylemlerinizin bir dayanağı yok... Cevabı gerektirecek bir durum da yok. Ancak, "falanca bir durumda bir ateistin psikoloji nasıldır" diye sorarsanız elbette verilecek cevabımız mevcuttur... Bilginize....
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
Demek tahrif edilmiş bir kitabı kaynak gösteremeyiz... Demek Kur'an'ı Kerim... Demek Tevrat'ı kaale almıyorsunuz... Peki sen bana Adem'in eşinin "Havva" olduğuna dair Kur'an'dan bir kaynak getirebilir misin? Söyle bakalım, Kur'an'ın hangi suresinin hangi ayetinde Havva diye bir isim geçer? Peki sen nasıl olur da Kur'an'da adı geçmeyen birini Havva diye isimlendiriyorsun? Tevrat'a bakarak olmasın sakın? Kutsal kitaplarda anlatılan ortak konular vardır. Dünya ve göklerin yaratılışı,insanın yaratılışı, tufan, eski peygamberlerin hayatı vs.vs... Bunlar tamamen birbirlerini kopyalarlar. Yalnızca uygun olmayan bazı kısımlar değiştirilirler. Daha önce de bahsetmiştim. Örneğin tanrının yorulması ya da tanrının bahçede dolaşması gibi durumlar Kur'an'da anlatılan tanrı tarifine uymadığı için değiştirilmiştir. Ancak temel noktalar aynıdır. Yaradılış meselesi de Tevrat'dan alınan konular arasındadır. Bunun inkar edilebilecek bir tarafı yoktur. Daha önce de karşılaştırmalı olarak foruma sunmuştum. Yani kaynak Tevrat'tır. Orada da 6 gün Kur'an'da da 6 gün. Ancak ne zaman ki dünyanın 6 günde oluşmadığı ortaya çıktı, 6 gün oldu "6 evre"... Sağlam bir gerekçe de yok... Ayette geçen "Yevm" kelimesinin anlamlarına bakalım.... Yevm : Gün. Yirmidört saatlik zaman. * Sene. * Asır. Devir. * Devre. Baktılar ki, Kur'an'da yazılanlar açıkça bilinenlerle çelişiyor, kelimenin 5. anlamını alıp çıktılar işin içinden. Ama Tevrat orada duruyor. Hikayenin orjinali Tevrat'ta... Arş'ın su üstünde olması Tevrat'ta...Gökler ile yerin ayrılması Tevrat'ta... Dünya'nın yayılıp serilmesi Tevrat'ta... Gece ile gündüzün oluşumu Tevrat'ta... "6 gün" de Tevrat'ta.... Eeeee... Tüm bunlar değişmedi de, "gün" mü değişti? Hadi canım siz de....
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
Gelelim yıldızlara... Kralx, Big Bang'den sonra yıldız oluşumunun mümkün olmadığı gibi ipe sapa gelmez ve bilimsel temelden yoksun iddialarda bulunmuştu. Aksi gösterilince de bu sefer, oluşan yıldızların küçük ve daha az ömürlü olduklarını söylemeye başladı. Aşağıda bir yıldızın nasıl oluştuğunu göreceksiniz. UZAYIN SONSUZLUĞUNDAN BİR YILDIZ DOĞUYOR Yıdızlar, tüm uzayı dolduran seyrek gazlarda doğarlar. Bu gaz, az sayıda helyum atomları ile hidrojen atomlarından oluşur. Bazı yerlerde bu gaz, oldukça yoğun yıldızlararası gaz bulutları ile birlikte bulunur. Gravitasyonel teoriye göre gaz bulutunun kendi çekimi, bulutu kendine çeker. Bu, bulutu daha büyük yoğunluklara sıkıştırarak, kendi üzerine çekmeli ve bulutun merkezi çok sıkışık olmalıdır. Bu noktada astronomlar bazı gazların, her biri kendi çekim kuvvetiyle tutunan "bob'lar (gaz küreleri)" şeklinde yoğunlaşacaklarını tahmin etmektedirler. Bir gaz sıkıştırışdığında, ısınır. Bu yüzden her bir gaz küresinin merkezindeki sıcaklık 10 milyon dereceye yükselir (nükleer reaksiyonların başlamasına yetecek bir sıcaklık). Bu reaksiyonlar hidrojeni helyuma dönüştürür ve çok büyük enerji açığa çıkarırlar. Sonuç olarak yıldız parlamaya başlar... ve bir yıldız doğar. Bilim ve Teknik Dergisi / Şubat 1991 S: 18 .......... Samanyolu'nda bir çok yeni yıldızın oluştuğu bölge bulunur. Bu bölgelere örnek olarak Avcı Takımyıldızı'ndaki Orion Bulutsusu verilebilir. Gökbilimciler, ISO teleskopu ile gökadamızdaki buna benzer başka bölgelerin ayrıntılarını görüntüleyebilmişler. Kızılötesi fotoğraflar, Yay Takımyıldızı'ndaki Üç-Boğumlu (Trifid) Bulutsusu içinde, özellikle kara bulutların görüntüyü kapattığı bölgelerde ışık olduğunu gösteriyor. Bu bölgelerde, çekiminin etkisiyle, toz ve gaz bulutları oluşarak, yıldız oluşumunun ön evrelerini hazırlıyorlar. Buralardan uluşan radyo sinyalleri bu oluşumu doğruluyor. Gözlemler sonucunda, yıldız oluşumun ön evresi olan çekirdeklerin, kuramsal çalışmalarda yapılan tahminlerin tersine, kendi etraflarında çok da hızlı dönmedikleri anlaşılmış.... Kızılötesi teleskop, Yılancı Takımyıldızı'nda bulunan ve şu sıralar oluşmaya başlayan L1698B adı verilen bu tür bir çekirdekte sıcaklığı ölçtü. Toz ve gazdan oluşan katmanın sıcaklığı yalnızca 13 Kelvin (-260 derece) olarak ölçüldü. Bir anlamda "tamamlanmış" parlak güneşler de toz katmanlarıyla çevrili olabiliyor. Çalgı Takımyıldızı'nın en parlak yıldızı Vega buna iyi örnektir. Gökbilimciler bu yıldızın boyutunu ölçmeyi başarmış. Güneş sisteminin kapladığı alanın bir kaç katı büyüklükte olduğunu bulmuşlar..... Bilim ve Teknik Dergisi / Ocak 1998 S: 33 Şimdi Vega yıldızına bir göz atalım... http://www.science.ankara.edu.tr/astronomy...win_ders26.html Yukarıdaki adreste Vega yıldızının A0 tipinde bir yıldız olduğu belirtilmiş. Sayfanın en altında da yıldız türleri ve yaşam süreleri gösterilmiş. A0 tipi bir yıldızın yaşam süresi 10 üzeri 9 yıl üzerinden 0.44 verilmiş... Şimdi bir hesap yapalım... 10.000.000.000 * 0,44 = 4.400.000.000 Bu da, güneşimizden kat kat daha büyük olan Vega'nın yaşam süresini 4.400.000.000 yıl olduğunu gösteriyor. Yani bizim güneşimizin ömrünün hemen hemen yarısı. Güneş 4,5 milyar yaşında olduğuna göre, Vega güneşten daha sonra oluşmuş. Demek ki neymiş, bu işler öyle kafadan sallamayla olmuyormuş... Kralx, bundan sonra inandırıcı olabilmen için, bilimsel bir konuda ahkam kesmeye çalışırken iddialarının bilimsel kaynağını da göstermeye mecbursun. Görelim bakalım senin bilimsel (!) kaynakların nelermiş...
-
Aaaa!.. HANİ "FAİZ HARAM" İDİ?... (Kadının tesettürü Kuran-ı kerim'de tanımlanarak tartışmaya açıktır... Ama faiz kılıçtan keskin bir konudur...)
Gördük sayın su damlası.... O zamanları da gördük... İnsanların borç verirlerken altın, dolar, mark olarak verdikleri dönemleri de gördük. Böylelikle güya faiz almamaktadırlar. Faizin yasak nedeninin borç alanın mağdur olmaması olduğu aşikarken, döviz ve altın ile borç almak durumunda olanların geri ödeme yaparken analarının nasıl ağladığını da gördük. Kusura bakmayın (amiyane tabirle) kimse hikaye okumasın. Elbette insanlar belli bir varlığa sahip ise, karşılıksız yardımda da bulunabilir. Ancak kıt kanaat artırdığı paranında faiz haram diye borç vererek yarı yarıya azalmasına kimse göz yummaz. Kimse aksini iddia etmesin. Bunun için de yukarıda saydığım dolambaçlı yollara sapılır. Kimse karşısındakinin öderken nasıl zorlanabileceğini düşünmez. Herkes ailesinin geleceği olan paranın değerini korumayı düşünür. Gerisi laf, gerisi hikaye....
-
Aaaa!.. HANİ "FAİZ HARAM" İDİ?... (Kadının tesettürü Kuran-ı kerim'de tanımlanarak tartışmaya açıktır... Ama faiz kılıçtan keskin bir konudur...)
"Faiz haramdır" diyen arkadaşlara ; Enflasyon oranının %100 olduğu bir ortamda, kıyıda kenarda duran 15.000 YTL'nin 10.000 YTL sini borç isteyen bir tanıdığınıza, paranızın değerini koruyacak önlemler almadan borç verir misiniz? Buyrun cevap verin..
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
Yapmayın sayın kralx... Kur'an kendinden önce bilinmyen hiç bir şeye açıklık getirmemiştir. Sizin "1400 yıl önce yazılanları bilimin yeni keşfetmesi" dediğiniz şeyler tamamen sahtekarlık ürünüdür. Zaten bunları burada defalarca dile getirdik ve gösterdik. Burada evrenin oluşumu ile ilgili Tevrat ve Kur'an'dan alıntılar yapmıştım. Yahudilerin 7.günü (Sebt) neden kutsal saydıklarını biliyorsunuz. Kur'an'da anlatılan evrenin ve dünyanın yaradılış öyküsü de Tevrat'dan alınmadır (İtiraz edip de yormayın beni.En az 5-6 defa yazdım). Tevrat'da 6 günün dünya günü olduğu açık ve nettir. Bunu Sebt (Cumartesi) gününden anlayabilirsiniz. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ndpost&p=216108 Konuyu buradan tekrar görebilirsiniz...
-
Şeytanın Hileleri
Birincisi, sizin saydıklarınız benim soruma cevap vermiyor. İkincisi, "cinsel kimlik bozukluğunun nedeni olarak fizyolojik nedenler yoktur." ifadeniz gerçeği yansıtmıyor. Zira eşcinselliğin nedenlerinden biri de, hormonal düzensizliktir...
-
Şeytanın Hileleri
Ne kaddar güzel bir hikaye... Teistler ağladı bea Size bir soru : Eşcinsellik şeytanın vesvesesi midir? Eğer öyle ise, bu şeytan bazı zavallı (!) hayvancıklardan ne istemektedir?
-
din totaliter bir baskı aracıdır.
İnsanları bu kadar farklı yapan etki sizce nedir sayın sardunyam? Bakalım neler olabilir ... 1- Karakter ve düşünce yapısı 2- Kültür Peki din, insanların karakterine direkt müdahalede bulunmaz mı? Mesela : Yalan söyleme, başkalarına karşı iyi davran, şükret, isyan etme, hep tanrıyı düşün vs.vs... Peki din, kültüre direkt müdahale etmez mi? Zaten yapısı gereği kendi kalıpları olan ve bu kalıpların dışında gelişmelere açık olmayan din, kültüre de müdahale etmiyor mu? Mesela : Dini ritüeller, kılık kıyafet, kadın erkek ilişkileri, kendi belirlediği ve değişmeyecek olan suç ve ceza kavramları ve hayatı yönlendiren diğer hükümler... Görüyorsunuz ya, karakter ve kültürü sabitlediğiniz ve herkesin bunlara kayıtsız şartsız uymasını sağladığınız zaman, ortaya tek tip insanlar çıkacaktır. Yani demokrasinin tam tersi... Zira demokrasi, özünde çoğulculuk olan ve toplum yaşamında değişik görüşlerin, farklı ideolojilerin bir arada bulunduğu, bu görüş ve ideolojilerin de sahipleri tarafından rahatlıkla ifade edilebilmesini sağlayan bir sistemdir. Demokrasi yeniliklere açıktır. Değişen, gelişen şartlara göre kendini yenileyebilir. Elbette kurallar vardır. Ancak bu kurallar insanın daha özgür, daha iyi bir yaşamı olması için vardır. Demokrasi bir daire çizer ve bu dairenin içinde istenildiği gibi yaşanmasını ister. Ancak teizmin dairesi, bir bisiklet jantına benzer. Yani dairenin her bir yerinden kesilmiş doğrular vardır. İçi boş bir dairenin içinde "S" oluşturabilirsiniz, "T" oluşturabilirsiniz ya da "ST" oluşturabilirsiniz. Ancak teizm buna, dairenin içini kesen doğrularla müsade etmez. Hareket alanınız daraltılmıştır. Yalnızca sistemin izin verdiği şekilde hareket edebilirsiniz.
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Peki doğum yerinize kim karar veriyor? Ya da ölümünüze? Bunlara bir tanrı karar veremez.. Zira o zaman özgür iradeye müdahale edilmiş olur ki, bu da imtihan olgusunu geçersiz kılar. Peki tanrı neden karar veremez? Sizin nerede doğduğunuz, ebeveynlerinizin yapmış olduğu seçimin bir sonucudur. Bir hastaneye gitmek, ya da evde doğum yapmak... Ya da başka herhangi bir yerde... Ölüm de öyle... Normal olarak düşünülürse, yaşam süresi insanın elindedir. Vücudunuza ne kadar iyi bakarsanız, o kadar çok yaşarsınız. Sigara, alkol ya da uyuşturucu kullanıyor iseniz, bu vücudunuzun zamanından önce yıpranmasına neden olacak ve doğal olarak da normal bir yaşam süresinden önce ölmenizi sağlayacaktır. Yediğinize, içtiğinize dikkat etmez, kolesterolunüzü göz önüne almazsanız, kalbiniz ile ilgili ciddi sıkıntılar oluşabilir ve sizi kalp krizine götürebilir. Yani yaşam süresi de çoğu zaman insanın seçimlerine bağlıdır. Bazen de psikolojiniz bozulur ve yaşam ile ölüm arasında bir seçim yaparsınız. Ölümü seçerseniz bu da sizin seçiminiz. Anlatmak istediğim; evrende ve insan hayatında bir tanrıya ihtiyaç yok. Bizi bir tanrı koruyup kollamıyor... Seçimlerimizi bir tanrı belirlemiyor. Sonuçlarını da... Başımıza gelen her türlü (istisnalar kaideyi bozmaz) iyi ve kötü şey, yine biz insanların belirli seçimlerinin sonucunda oluşuyor. Bu forumda teist arkadaşların kullandığı (daha doğrusu kullanamadığı.. Zira şekillendirmemişlerdi) bir teori vardı; "Kelebek etkisi"... Yani dünyanın herhangi bir yerinde oluşacak bir hava akımının, dünyanın bir başka yerinde fırtınaya neden olabileceğini anlatan teori... Aslında teist arkadaşların böyle bir argümanı kullanmasının hiç bir anlamı yok. Eğer başımıza gelen bir olay kendi seçimimiz değilse, muhakkak (istisnalar kaideyi bozmaz) bir başkasının seçiminden kaynaklanıyor. Yani bir diğerinin seçimi bizi etkileyebiliyor. Peki böylesi bir durumda tanrının yeri ya da etkisi nedir? Eğer tanrı, "hayır ve şerri size ben gönderiyorum" diyebiliyorsa, nasıl oluyorda sonuçlar hep bizim seçimlerimizden kaynaklanıyor. Eğer tanrı, hayır ve şerri oluşturabilmek için bizim seçimlerimizi etkiliyor ise, teistler nasıl oluyor da "irademizde özgürüz" diyebiliyor? Böyle bir ikilemin verilebilecek bir cevabı yoktur... O yüzden kader olgusunu her zaman "İslam'ın yumuşak karnı" olarak nitelendiriyorum... Evrende ya da yaşamımızda tanrının bir yeri yok. Tanrıya gerek de yok. Başımıza ne gelirse, biz insanların seçiminden geliyor. Ama kendimizin, ama bir başkasının. Bizi bir tanrı koruyup kollamıyor... Her gün yaşanan binlerce olumsuz örnek var önümüzde. Yapılan duaların da bir anlamı yok. Zira sonuçları bir tanrı belirlemiyor. Anlayacağınız dua etmek ile umut etmek arasında da bir fark yok. Bir ihtimal var ise umut da vardır.İhtimal var ise, umut edilen şey, olası sonuçların seçeneklerinden biridir. Hiç bir zaman mucize olmaz. Ölen birisinin hayata geri dönmesi için yıllarca dua edebilirsiniz... Sonucun ne olacağını hepimiz biliyoruz...
-
alim hoca - ateist genç diyaloğu
Sanıyorum yukarıdaki yazıların sahibi, yazılarını yönelttiği kişinin dürüstlüğünden şüphe duyuyor olmalı ki, böyle bir yazı yazma gereğini duymuş. Açıkçası bunun sebebini merak ettim. Acaba, neredeyse 1 yıldır bu forumda 1000' den fazla ileti göndermiş muhatabının bu iletileri içinde kasıtlı olarak yapılmış bir yanıltmaca, ya da yanlışlığı aşikar olan bir konuda ısrarını görmüş mü? Gördüyse bize de gösterebilir mi? Eğer yoksa, bu iletinin ve şüphenin amacı-nedeni nedir?
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
BÜYÜK PATLAMADAN ÖNCESİ Gökbilim ve evrenbilim (kozmoloji) konularına biraz aşina olmuş bir amatörün er ya da geç aklına takılacak soru: Tamam, inandık; evren Büyük patlama denen olayla ortaya çıktı. Peki ama Büyük Patlamadan önce ne vardı?” Soruya yanıt aramak için profesyonellere dönmek boşuna. Çünkü bazı hipotezlerin ötesinde onların da söyleyebileceği çok fazla bir şey yok. En azından şimdiye kadar yoktu... Einstein’ın genel görelilik kuramına göre (son verilere göre 13,7 milyar y›l önce meydana geldiği anlaşılan) Büyük Patlama, tam anlamıyla “Başlangıcı” yalnızca maddenin değil, uzay zamanın da doğduğu o büyük olayı temsil ediyor. Klasik kuramlar, bu anın öncesindeki varlıkla ilgili olarak herhangi bir ipucu veremezken Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nden (ABD) bir grup araştırmacı, kuantumkütleçekimsel hesaplamalarla Büyük patlama’dan daha geriye bir kapı açtıklarını söylüyorlar. Sonuçları Physical Review Letters ITALIK dergisinin son sayısında yayımlanan çalışlmayı yöneten Abhay Ashtekar’a göre “Genel görelilik, evrenin oluşumunu geriye doğru, maddenin, kuramın denklemlerinin artık iş göremeyeceği kadar yoğunlaştığı noktaya kadar başlarıyla açıklayabiliyor. Bundan ötesi içinse, Einstein’ın elinde olmayan kuantum mekaniksel araçlar kullanmak gerekiyor.” Ashtekar, doktora sonrası araştırmacıları Tomasz Pawlowski ve Parmpreet Singh ile birlikte, Büyük Ptlama’nın ötesine açılan kapıdan geçtiklerini söylüyor. Gördükleri, kullandığımız fiziğin benzeri kuralların geçerli olduğu, ancak genişleyeceği yerde giderek daralan bir evren. Ekibe göre, kütleçekimsel güçler bu geçmiş evreni giderek daraltırken bir noktaya gelindiğinde uzay-zamanın kuantum özellikleri, kütleçekimini çekici olmaktan çıkartarak itici hale getirdi. Ashtekar, “Einstein’ın kozmolojik denklemlerinde kuantum değişiklikler yaparak, meydana gelenin klasik bir Büyük Patlama yerine, bir kuantum ‘yaylanma’ olduğunu gösterdik” diyor. “Aslında, bir başka klasik, Büyük Patlama öncesi evren bulgusu bizi öylesine şaşırttı ki, hesaplarımızı aylarca tekrar tekrar gözden geçirdik; ama sonuçta Büyük Yaylanma senaryosu sağlam çıktı.” Gerçi daha önce de Büyük Patlama’dan önce var olan başka bir evrenle ilgili genel düşünceler daha önce de ortaya atılmştı (Bkz. “Evren Kuramları”, Bilim ve Teknik, Ağustos 2002); ancak, Ashtekar ve arkadaşlarının çalışması, böyle bir evrenin varlığını sistematik olarak yerine oturtan ve böyle bir evrendeki uzay-zaman geometrisini ortaya koyan ilk matematiksel tanımını oluşturuyor. Araştırma ekibi çalışmada, dört temel kuvvetinden kozmolojik ölçekte etki yapan kütleçekimin açıklayan genel görelilik kuramı ile, atomaltı düzeyde etki yapan öteki üç temel doğa kuvveti olan şiddetli ve zayıf çekirdek kuvvetiyle elektromanyetik kuvveti açıklayan kuantum mekaniğini tek bir temel kuvvet olarak özdeştirme yolunda başı çeken yaklaşımlardan bir olan halka kuantum kütleçekim kuramını kullanmış. Yine Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nde geliştirilmiş bu kurama göre uzay-zaman geometrisinin kendine özel bir atomik yapısı bulunuyor ve bizim tanıdığımız yapı yalnızca bir basitleştirme. Uzayın dokusu tek boyutlu kuantum iplikçiklerle örülmüş bulunuyor. Büyük Patlama’nın yakınında bu doku şiddetli biçimde yırtılıyor ve geometrinin kuantum niteliği önem kazanıyor. Bu da kütleçekimine güçlü bir itici nitelik kazandırıyor ve Büyük Yaylanma’ya yol açıyor. Bilim ve Teknik Dergisi / Haziran 2006 S: 13 Bakalım şimdi neler uydurulacak... Zira daha önce Dünya ve evrenin 6 günde yaratıldığına inanılıyordu. Sonra bilim gelişip, bunun yanlış olduğu ortaya çıkınca birden 6 gün, 6 evre oluverdi. Ama hesaba katılmayan bir şey vardı. O da dünyanın evrenden önce yaratıldığı, ya da Tevrat'da olduğu gibi yer ve göğün birbirinden ayrılarak, göğün yükseltilmiş olduğu inancı.. Big Bang ortaya atılınca teistler de hemen bu kurama sarıldılar. "Hah işte... Evren yoktan varolmuştu... Tıpkı (!) kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi." Oysaki Big Bang kutsal kitapları toptan yalanlar... Ancak bu onlar için önemli değildir. Evren yoktan varolmuştur ve bu da onlara göre Allah'ın kanıtıdır... Ancak gelişen bilim sayesinde arkalarında delik deşik olmuş evren inançlarından hiç bahsedilmez. Nasıl olsa bir şekilde onlar da yamanabilir. Ama farkında olmadıkları bir şey var. O da, o büyüklükte bir "Yama" nın olmadığı...
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Linki gören teist arkadaşlar yine konuyu tesadüfe ve yaradılışa getirmişler. Bir başka başlık altında şunu sormuştum: "Yetmiş milyar kere trilyon yıldız, insan denen varlığın, Dünya denen gezegende yaşayarak Allah'a kulluk edebilmeleri için bir denge vazifesi görebilsinler diye mi yaratılmış?" Teist arkadaşlara bakılırsa ; "Evet"... Bir de insanlar yönlerini bulabilsinler diye.... Ha bir de şeytanları taşlamak için... Bütün bu absürd konulara hiç düşünmeden "Evet" diyen arkadaşlar, konu yaşam için uygun şartların oluştuğu Dünya olduğu zaman "Olamaz... Mümkün değil... Muhakkak bir yaratıcısı olmalı" gibi dogmatik yaklaşımlar sergilemekten de geri durmazlar. Evrenin insan için yaratılmış olması kadar saçma ve absürd bir konu daha olamaz. Onlara göre bir şeyin olması için "Ol" demesi yeterli olan tanrının, insanın oluşumunu sağlayabilmesi için neden 10 milyar yıl beklediğini hesaba katmazlar. Onlara göre vardır bir hikmeti. Ancak dünyada yaşam için uygun koşulların oluşması 10 milyar yıl sürerse böyle tesadüf mü olurmuş... Hadi be... Ne tesadüfü ? 10 milyar yıl... Başlayın bakalım saymaya... Sadece saymaya ömrünüz yetmez... http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/hab...arih=2006-06-08 Şu adrese bir göz atın... Yeni bir güneş sisteminin doğuyor olabileceğinden bahsediyor. Henüz 20 milyon yaşında... Belki de 3-4 milyar yıl sonra bizimkine benzer bir sistem olacak. Tesadüf mü? Kralx yine kendince ayetler getirip koymuş... "Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? (Allah) Onu bina etti. Boyunu yükseltti, ona belli bir düzen verdi. Gecesini kararttı, kuşluğunu açığa-çıkardı. Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi. Ondan da suyunu ve otlağını çıkardı. Dağlarını dikip-oturttu; size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere. " (Naziat Suresi, 27-33) Söyle bakalım kralx; 1- Göğün boyu nasıl yükseltilir? 2- Yeryüzü nasıl serilir? 3- Dağlar bir piyon gibi mi yerleştirilmiştir, yoksa volkanik ve tektonik hareketler sonucu muhtelif zamanlarda mı oluşmuştur? Tartıştığımız tanrı İslam'ın tanrısı değildir... Zira o, evren hakkında eski ve tamamen yanlış bilgiler vererek kendi kendini çürütmüştür...
-
alim hoca - ateist genç diyaloğu
Siz ne zaman bilimsel bir kaynak getirdiniz de, biz "teist" diye kabul etmedik? Bilim ile ilgili bir konudan bahsediyorsan elbette iddialarını bilimsel verilere dayandırmak zorundasın. İddianı dayandırdığın verilerin de kaynağını sunacaksın. Sahtekarlık yaptığı defalarca ifşa edilmiş bir kaynağı da, "kaynak" diye önümüze getirmeyeceksin. Kim neyi okumamazlıktan gelmiş? Hangi çelişki hangi itiraf? "Dünya literatüründe kabul edilen evrimci" diyorsunuz, kaynak olarak hristiyan yaradılışçı siteleri getiriyorsunuz. Adam fizik nobeli almış, fizik dalında ihtisas sahibi... Siz biyoloji dalına giren evrim için fizikçinin görüşlerini "itiraf" diye nitelendiriyorsunuz. O zaman inşaat müjendisi bir adam çıksın da, Armstrong'un ay yüzeyindeki fotoğrafına bakarak uzaya aslında hiç çıkılmadığı itirafında (!) bulunsun... "Ne yapacağız " diye sormuşsun... Dürüst olun yeter...
-
din totaliter bir baskı aracıdır.
Elbette din bir baskı aracıdır... Kurallarını tanrının koyduğuna inanılan bir sistemde, tornadan çıkmışcasına tek tip insan oluşturmaya çalışır. İnsanların en kolay güdülebildiği sistemdir. Zira kuralları tanrı koymuştur ve buna itiraz söz konusu değildir. İnsanların özgür düşüncelerini baskı altına alarak sistemin kolayca yürümesini sağlar. Ne yani, insan tanrıdan daha mı iyi bilecektir? Üstelik hayır ve şerrin tanrıdan geldiğine inanıldığı için, her şeyi tanrının üzerine yıkarak oluşabilecek tepkiyi rahatlıkla önleyebilirsiniz. Şükür müessesesi ile insanların bulundukları durumdan rahatsız olmamasını, buna tepki göstermemesini sağlarsınız. Böylelikle uygulamış olduğunuz yanlış politikalar sonucu insanlar ne durumda olurlarsa olsunlar, kendilerini her zaman bir alttaki ile mukayese edecek, bulundukları durumdan şikayetçi olmayacaktır. Zira şikayet etmek, tanrıya isyan etmek demektir. Sistemin bir diğer koruyucusu da "helâk" müessesesidir. İnsanların mevcut sistemin dışına çıkmamaları konusunda baskı unsuru oluşturur. Zira tanrı, kendine uymayan toplulukları yok etmiştir ve edecektir. Ve dini kurallarla yönetilen devletler her zaman geri kalmaya muhtaçtırlar. Zira kendilerini değişen toplumsal şartlara göre yenileyemezler. Sitemin kuralları tanrı tarafından konmuştur ve asla değişmeyecektir. Oysa toplumsal şartlar her zaman değişecektir. Ya şartlara göre kendinizi yenileyeceksiniz, ya da şartları kendinize uyduracaksınız. Şartları kendinize uydurmaya çalışırsanız yenilikleri yok sayacaksınız. Bu da, bir ülke için en tehlikeli yoldur. Ya olduğu yerde sayacak, ya da yok olup gideceksiniz. Dini rejimler, yeniliğin önündeki en büyük engeldir. Dini rejim ile yönetilen ülkeleri gözleyin, bunu göreceksiniz...
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
Yine anlayamamışsınız sayın kralx.... "Yıldızların, maddenin varlığı süresince hidrojen yaktıklarını neye dayanarak söylüyorsunuz?" Eğer altı çizili kelimeleri görmezden gelirseniz, sizin anladığınız anlam ortaya çıkar. Ancak o üç kelime de oraya boşuna konmadı. Dedik ki, "Genel kabul gören görüş, Big Bang'e neden olan maddenin farklı fizik yasaları olabilecek farklı bir evrenden geldiğidir." Yani evrenimizdeki yıldızlardan önce de madde mevcuttu. Belki maddenin geldiği yerde yıldızlar yoktu... Ya da yıldızlar yine vardı da, enerjilerini başka bir yoldan sağlıyorlardı. Şimdi bu bağlamda aşağıdaki cümleyi tekrar okuyalım... "Yıldızların, maddenin varlığı süresince hidrojen yaktıklarını neye dayanarak söylüyorsunuz?" Görüyorsunuz ya, hiç de sizin anlamlandırdığınız gibi bir durum yok ortada... Siz eskiden böyle değildiniz sayın kralx... Ne oldu size böyle?
-
Kimler ataizme meyillidir?
Zeytinyağı gibi üste çıkmakta üstüne yok bu forumda... Artık yeter... Saçmalıklara tahammül de bir yere kadar... Sana neler söyledik hepsini kulak ardı etmişsin, hala neler söylüyorsun... 1- Hepsi Hristiyan yaradılışçı sitelere ait linker vermişsin, "farklı görüşlerdeki insanlar" demişsin.. 2- Hepsi Hristiyan yaradılışçı sitelere ait linkler vermişsin, "Dünya literatüründe" demişsin.. 3- Fizik alanında uzman birisini kalktınız, biyoloji uzmanı göstermeye çalıştınız... Sonra da "evrimcinin itirafı" dediniz.. 4- Şimdi de kalkmış gayet pişkin bir vaziyette "ileri düzeyde ingilizce" den bahsediyorsun. Konuyu nasıl kıvıracağını şaşırdın...