Zıplanacak içerik

bekir

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bekir tarafından postalanan herşey

  1. bekir şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    YOK. İnsanlar, keşke başkalarının ne dediklerini bir okusalar da ona göre cevap verseler. Engin ARDIÇ'ı sevmezmiş. İyi de bahse konu tartışmanın fitilini Engin ARDIÇ ateşlememişti ki...Zaten kendi yazısının başında da durumu izah ediyordu. Sabah sabah çok (herhalde pek yazıyordu ama) güldüğünü belirterek. -http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=11640458&yazarid=72&tarih=2009-05-13- isterseniz burdan okuyun. Belki daha fazla itibar ettiğiniz bir yazardır. Özü kuvvetli bir maden olan arkadaş yazmış ne de olsa... Neyse tartışma bu değildi ama...Bozuk saatin dahi günde iki defa doğruyu gösterme ihtimaline binaen ben birçok yazarın yazısını okurum. Tabiiki sürekli takip ettiğim yazarlar da vardır ama onlardan başkasını okumam da mümkündür. Size de bunu salık veririm ki; bu kısımların da kime yazıldığını umarım kendisine bu mesajı yolladığım arkadaş anlamıştır...
  2. bekir şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bu yazarın bu yazdıkları doğru mu acep...Birkaç gün evvel okumuştum bu yazıyı da aklımda kalmış...Yazarın bugün diğer yazılarına da baktım da "Esdudu" diye de bir yazısı var. Top sakal demişken enteresan da bir top sakalı var Engin Ardıç'ın. Top sakal nerden çıktı yahu diyenler olmasın. Tekrar edeyim Prof. Nevzat Tarhan'ın aldığı eğitim ve kariyerini biliyor musunuz? Ne kadar çağdaş bir eğitim aldığı hakkında fikriniz var mı? Çağdaş eğitimi islamdan uzaklaşmak olarak algılayanlara soruyoruz...
  3. bekir şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Garip bir durum cereyan etti. Serdar Turgut ikna odalarına açık destek vermediğini belirterek ama karşı da çıkmamıştı demiş. Ben, farklı şekilde hatırlıyorum. Benim hatırladığın doğrudur nihayetinde başörtüsü meselisinde Serdar Turgut'tan daha bilgiliyim. Tercih okuyucunun da; Ey okur hangi tercih, ne tercihi...Bir tercih mi yapılması gerekiyor. Ya bizimlesiniz ya düşmanla gibi olarak algılayan ben miyim acaba... Ey okur; ortada bir tercih meselesi yok. Türkan Saylan'a Allah'tan (onu sevmememe rağmen) merhamet dileyen ben. İslami konulardaki yaklaşımını ortaya koyan ben. Buna karşılık; ne kadar kızı okuttuğunu, ne derece iyi bir ilim adamı olduğunu söyleyen başkaları. Tercih bu mu? Neyse Serdar Turgut'un yazısı yukarda. Can alıcı/yakıcı soru da bunların içerisinde. Niye türbanlı kızlar törene katılmadı...Niye katılmak istemedi... Vesselam...
  4. bekir şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Çağdaşlığı anlayış şekli farklıdır. Çağdaşlığı anlayış bizi Türkan Saylan'dan ayırmaktadır. Yukarda çağdaş eğitime karşı olduğunu belirttiğiniz (ki yazarın yazısına göre konuşuluyor) kişinin eğitim düzeyi hakkında bir fikriniz yoksa da en azından isminin başındaki Prof. ünvanına bakabilirsiniz. Ne Profesörü olduğunu da biraz araştırsanız anlarsınız. Evet; tüm dünyaca kabul görmüş, hümanist (nefret ediyorum bu kelimeden) Mevlana ismi de layık değil. Ölen her profesörün arkasından hükümet erkanı cenazeye katılmak zorunda değildir. İkna odalarında görev almış birinin cenazesine katılmak temsil edilen camiaya en büyük zulüm olabileceği gibi bizzat kişinin kendine de ihanet olabilir. Tersini soralım. Siz iktidar olsaydınız örneğin Hayrettin Karaman ölseydi cenazesine katılacak mıydınız? Mustafa İslamoğlu ölseydi katılacak mıydınız? Sağlam kafa da sağlam vücutta mı bulunuyordu. Vücutları sağlam olmayanların kafaları sorunlu mudur öyleyse...İnsan olabilmekle sağlam kafa (ne demekse) arasında hiçbir alaka yoktur. Ne Türkan Saylan'la ne, Atatürk'le ve ne de çağdaşlıkla kavga söz konusu değildir. Kavga Atatürkçülük'ü kemalizmle, çağdaşlığı kıyafetle ve islamdan uzaklaşmayla alakalı anlayanlarladır. İnönünün despotizmiyle Atatürkçü olduğunu sananlarla, islamdan uzak olda istersen budist ol çağdaşsın anlaşıyla kavga vardır. Aslında bunun adı da düşünsel platformda çarpışmadır. Her ne ise; yukardaki yazımın bir kısmında eksiklik var inşallah giderilir deyip kapatayım...
  5. Ben, hukuk derken sisteminden üzerinden bahsediyorum ve bu sebeple hukuk kutuplaşıyor demiyorum, diyemiyorum; iyiki de böyle... Son iki yıldaki gelişmeler beni değil başkalarını hırpalıyor da; insanların idraklerini hiçde zorlamayan gerçekleri farketmeyenler beni zorluyor. Hal böyle olunca; açıkçası trajikomikliklere zararsız acayiplikler takviye etmeye çaba sarf ediyorum ki; bu tekniği de Murat Menteş'ten aşırdık haberiniz olsun... Ciddi yazar espri yapmayan olarak algılanıyorsa hata olur. Ki; forumlarda ciddi yazar olmak hoşuma gidecek birşey değildir. Her ne ise; konunun içerisinde yeterince ciddiyet varsa espri de olmalıdır. Haddinden fazla ciddiyet ciddiyetsizliği sonuçlar... Saygılar...
  6. bekir şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Hislerime tercüman olacak bir yazı dersem alınganlık yapanlar olur değil mi? Allah merhamet etsin dersem de Türkan Saylan alınganlık çıkarabilir veya takipçileri...Açıkçası ne diyebileceğimi tam kestiremiyorum. Kelamın hasını da bulamıyorum ki hasılı kelam diyeyim. Öyleyse ben, kendi inancım doğrultusunda Allah merhamet etsin diyorum.
  7. Amatör bir basketbolcuyum. Boy 167 kilo 76. Olmuyor "ince"lmem lazım. İncelmek iyidir...Gerilmek ise tehlikelidir...Kutuplaşmaya birşey diyemem de oksitlenme olursa sanırım sıcak su iyi geliyordu... İnce dendiğinde bir de soyadıyla hatırladığım özü kuvvetli bir maden olan bir yazarımız vardı...Aman öyle olmayayım da... Hukuk kutuplaşmıyor...Siyaset hukuklaşıyor veya ideoloji hukuklaşıyor... Veya hukuk ideolojilere esir ediliyor...Edildi...Eee, şimdi hukuk kutuplaşmıyor mu...Yok kazın ayağı öyle diğiiiiillll...Diğil canım... Pekiyi kazın ayağı nasıl. İdeolojiye esir olmuş ve kendini hukukçu zanneden zat-ı muhterem veya zat-ı bilmem ne bela yasayı zorlayıp eğip büküp kanırtıpbir karar çıkartmaya çalışıyor. Bu noktada hukuk kutuplaşmıyor zaten hukukun kutuplaşmak gibi bir sonucu mümkün değildir. Kutuptan kutuba bir yol var mıdır ki acep...Bir kutuptur, 2 kutuptur, 3 kutuptur, 4 kutuptur 14 kutupdur bane bir bade doldur ha ninnah ha ninnah... Kaosla ilgili bir teorim vardı...Kaos edebiyatı, kutuplaşma edebiyatı, bölünüyoruz edebiyatı bana göre ya bir yerden besleniyor veya bir amaçla uyduruluyor... Herkes bu amacın farkında/fevkinde/idrakinde olamayabilir. Deruni bakış da istediğimiz yok aslında ama...
  8. Cumhurbaşkanını ne kadar da yargılamak isteyen var. Kapatma Davasından sonra şimdi bir de garip bir mahkemenin kararı ortaya çıktı. Yarın birgün bu hakime soruşturma açılabilir. Bu kez hakim hukukla karşı karşıya kalabilir. İşin fenası HSYK'nın kararları yargı denetimi dışında... Garip bir ülkede yaşıyoruz. En son Deniz Feneri Davasıyla ilgili açıklamalarından sonra trilyonluk dava açılınca; garip bir savunmada bulunmuş galiba...Ne oluyor bu ülkede... Bana neler oluyor... Hakimlere neler oluyor, Dennis'e neler oluyor, Deniz Fenerine neler oluyor, Cumhurbaşkanına neler oluyor, Savcılara neler oluyor... Ülke bölünüyor vesselam...Keşke dürütçe çıkıp ülkeyi bölüyoruz deseler değil mi? Ciddiyete neler oluyor, Saçmalamaya neler oluyor Çocuklara neler oluyor Ey hayat; sana neler oluyor... Selamlar...Salınımlar...Gezinimler...Dolaşımlar...Karışımlar... Devinimler...Dönüşümler...Apışımlar...Ne mi diyorum...Birşey demiyorum...Deliriyorum...O kadar...Ne kadar...Bu kadar...Nereye Kadar...Ferdi Baba'dan olsun... Birde "Bindik bir alamate olsun"
  9. bekir şurada cevap verdi: carew76 başlık İslam ve Şeriat
    Gelelim diğer bir meseleye. İslamda şia-sünnilik ayrımı kendisinin halifelik alanında gösteren bir farklılık olarak başlamıştır. Bu ayrım siyasi mezhep olgusunun göstergesidir. 4 hak mezhep olarak belirtilen ise fıkıh mezhepleridir. 4 hak mezhep kavramı bu nedenle yanlıştır. Diğer mezhepleri hak dışı göstermek doğru değildir. Aslında fıkıh mezhepleri de 4'den daha çoktur. Kur'an'ı okumak için alime ihtiyacınız yoktur. Meali için filoloğa ihtiyacınız vardır da filoloğunda bazı kelimeleri anlamak için konunun uzmanına ihtiyacı vardır. Pekiyi; hiçbir hadis bilgisi olmadan Kur'an'dan bir ayet vereyim. Ne anlıyorsunuz diye de sorayım. İsteyen var mı bunu...Bunun sonunda bu anlama nasıl ulaştınız diye de sormayı ümit ediyorum... Saygılar...
  10. bekir şurada cevap verdi: carew76 başlık İslam ve Şeriat
    Bunlar daha önce bu konuda yazdıklarım. Ebu Zehra’nın okunması meselesi konuya yanlış yaklaşmanızdan kaynaklanıyor. Mezhep İmamlarını kendi çıkar kaygısına düşmüş insanlar olarak görenlere; hangi çıkarın peşindeymişler bir gösterin bakalım diye sorduğumuzda gelmeyen cevap üzerine açın okuyun diyoruz. Açın okuyun ki; nasıl insanlarmış… Benden bir tek örnek istemediniz. Bana genel bir soru sordunuz. İşte sorunuz bu. Ben de bu soruya açın okuyun orada teferruatıyla var dedim. Kişisel gözlem için 4 farklı mezhebi tanımanız gerekir. Çok istenilen örnek yorum; abdest esnasındaki kan meselesidir. Veya alışveriş esnasındaki abdesti bozan kadınla temas meselesidir. Gusül esnasındaki takma diş meselesidir. Müctehid, ictihad etmek zorundadır. Hata ederse de doğruyu bulursa da sevap vardır. Burada insanlar zorluklardan kendilerine kolay olanı tercih edebilirler. Daha önce ne demiştim. Fetva isteyen fetvayı takva isteyen takvayı bulurmuş. Yazdığım herhangi bir cümleyi boşuna yazmam. Bu konuyu açanlar 4 hak mezhep olgusuna şia dahil edilmediği için karşılar. Siz ise; Kur’an dışındaki hiçbirşeyi kabul etmem anlayışında olduğunuz için karşısınız. Hatta öyle bir noktaya varıyor ki; Peygamberin sözlerinin nakline dahi karşılığa varıyor bu durum. Neyse, tekrar mezhep olgusuna dönüyorum. Mezhep gerekli midir? Bunun ismine mezhep demeyelim de ictihadlar diyelim. Mesela ebu Hanife’nin ictihadlarını daha doğru buluyorum ve bu yüzden kendimi onun ictihadlarına daha uygun bir yaşama çabası içerisine sokmaya gayret sarf ediyorum diyelim. Veya diyelim ki; bu konuda Hayrettin KARAMAN’ın ictihadı şudur o halde ben ona uyuyorum diyorum. Mezhep algısını ondan çıkılamaz illaki o görüşlerle bağlıyız zannedenlere sormak gerekiyor. Bir mezhepten diğerine geçiş yasak mıdır, bir mezhebin bir görüşünü diğer mezhebin bir görüşünü almak yasak mıdır? Bunların cevabı hayır olduğuna göre… Pekiyi yoruma ne gerek var. Kur’an islamın anlaşılması için yeterli değil mi? Bu soruya bir başka soruyla yanıt verelim. Kur’an’ın bazı ayetlerinde Hz.Peygamber’in örneklik vasfına vurgu yapılır. Gerisine sonra devam edelim…Edeceğim...
  11. bekir şurada cevap verdi: carew76 başlık İslam ve Şeriat
    Özgün sorularınızı google'a arayarak bulduğunuzu söylemedim. Aratın bulursunuz dedim. Yani özgünlük yok dedim. Göksel olana yersel yorum. Komik hele de bu din islam olunca. Gök...Zaman/mekan/münezzeh. Antik Yunan inancının kazandırdığı tanrıların gökte oturdukları inancından mı kaynaklanıyor nedir din denilince hemen akla göksel olan gibi bir garip niteleme gelmesi... Mezhepçilerin içerisinde Yahudilikten karışmış şeyler varmış. Güzel. 4 hak mezhepi mi tartışıyorduk. Pekiyi hangi 4 imamdan birinin bir dayatmasına karşı kaldınız. Ebu Hanife'nin kendi ortaya attığı görüşlerin doğruluğu noktasında muazzam bir cümlesi vardı da şu an hatıram tam yansımıyor... Hala cemaat deniyor ya...Mehzep eşit değildir cemaat...Cemaatler kendilerine bazı mezhepleri veya bazı mezheplerin yorumlarını esas almış olabilirler. Bugün bir konu hakkında profesör olmuş birine itimad ediyoruz değil mi? Pekiyi ordinaryüs profesör olsa bu adam itimadımız daha fazla olmaz mı? Olur... Pekiyi: Mezheplerin, güzellik kaynağı olduğunu anlatan bir sürü kaynak var. Ben konunun ilk girişinde bazı şeylere değindim. Siz kendinizi bir mezhebe bağlamak zorunda değilsiniz. Ben de değilim. Ancak; ömrünü islama adamış bir alimin fıkhi bir meselede serdettiği görüşlere de itibar ederim. Zira o konuda müctehidlik vasfına ulaşan ben değilim. Ebu Zehra'nın kitabından bu yüzden bahsettim. Okuyun gerçekten kafanızdaki soru işaretleri giderilecektir. Mezhepler nasıl doğmuş, Mezhep kurucularının (onların böyle bir amacı olmadığını bir daha belirteyim) yaşantılarını, ısdıraplarını okuyun anlaşılacaktır. Dini; hiç kimseye bağlı kalmadan bilebilmek mümkün değildir. Bağlı kalmadan kısmı biraz açıklanmayı hak ediyor. Bu onun görüşleri dışına çıkamamak değil. Söylediklerini kalbinizle değerlendireceksiniz. Fetva arayan fetvayı, takva arayan takvayı bulur... Arayan belasını da mevlasını da bulur...Google'da arattığınızda Ebu Zehra'nın Mezhepler Tarihi adlı kitabını e-kitap olarak da bulabilirsiniz. İslam ülkelerindeki tüm mezheplere dair bilgi sahibi olabileceğiniz bir kaynaktır. Ama ben onu arayamam, bulamam, okuyamam derseniz ben alıntılarda bulunabilirim...Elinizin altında internet ve çalışan google olduktan sonra bu kadarını yapmanızı beklerim iyi niyetinize istinaden... ***** Selamlar ile...
  12. bekir şurada cevap verdi: carew76 başlık İslam ve Şeriat
    Aferin; Ne için... Marktan örnek verirken onun iktidar hırsına sahip olmadığını söylemişsiniz... Marksın; iktidar hırsına sahip olup olmaması veya kimin iktidarı yürüyeceğini işaret etmesi konumuzla alakalı değil. Pekiyi Aferin neye...Demek ki; 4 hak mezhep kurucularının hayatlarını üstünkörü de olsa bir gördünüz. İktidar hırsına sahip olup olmadıklarını biraz olsun anladınız. Pekiyi çok mu zordur insanların özür dilemesi hele de şu cümleyi ettikten sonra: Siz demek ki açık şekilde iktidar hırsında olduğunu düşünüyorsunuz. Ne oldu...Düşünceleri uğruna şehadet şerbeti içmelerini mi okudunuz. Paraya karşı dini seçmelerini mi okudunuz... Ha; bu arada orjinal sandığınız sorular bundan önce yüzlerce kez sorulmuş sorulardır. Ve hala merak ediyorum Marksçı düşünce hakkında ne biliyorsunuz ki karşı çıkıp çıkmamak gerektiğinden bahsediyorsunuz...Pekiyi konudaki ilk mesajımı okudunuz mu siz. Okumakla işiniz yok ki; düşüncenin doruklarında geziyorsunuz okumaya ne ihtiyaç...İnsan her konuda ahkam kesmek zorunda hisseder mi kendini anlamıyorum ki; Daha önceki cevapta da "şahsen ne papalıkla" diye başlayan bir cümle vardı. Eğer islam ve mezhepleri tartışıyorsak papalıkla hiç alakamız olmayacak. Yok eğer papalığı ruhban sınıfıyla ilgili konuya dahil ettiyseniz; 4 hak mezhep olgusunda ruhbanlık anlayışı yoktur. Burada tek sorun Osmanlı'nın Hanefi fıkhını resmi mezhep olarak kendine alması ayrı bir konudur. Münafık'ın tanımı nedir? İslam burada münafıklığın bir tanımını yapmış mıdır? Hani alameti 3 ya. Siz; bu alametler hangi alimlerde cereyan ediyor bakacaksınız. Pekiyi 4 büyük fıkıh mezhebini kuran kişilerin hayatlarında nasıl bir eğrilik gördünüz ki; münafık alimlerden sakının sözünü buraya alıntılıyorsunuz. Kur'an'ı anlamaktan bahsetmişsiniz. Pekiyi Arapçanız var mı? Sanıyorum yok. Mealini kimin yazmasını isterdiniz. Bu konudaki bir ilim adamının değil mi? Aha; Kur'an'ın sadece mealini okumak için dahi bir alime ihtiyacınız var. Pekiyi okuduğunuz her ayeti sonuna kadar anlıyor musunuz? Yani ne bileyim; uygulamaya yönelik bir ayeti Peygamber'in nasıl uyguladığını öğrenmek gerekmiyor mu? Gerektiğinde Peygamber'in nasıl bir uygulama veya "bazı ayetlere nasıl bir yorumlama getirdiğini" nasıl öğreneceksiniz. Hele de Ahmed Bin Hanbel'in Müsned'i olmadan nasıl yapmayı düşünüyorsunuz. Diyelim ki; size sadece Kur'an yeter. Hadise, sünnete, Peygambere ne gerek var. Sahi Peygambere ne gerek vardı. Değil mi; Madem Allah, Kur'an'ı koruyacağını bildirmiş o halde her asırda anlaşılır öz-türkçe bir Kur'an gönderseydi değil mi? Kur'an İslamı sitelerinden yontulmuş soruları buraya taşıyorlar ya...Pekiyi Peygamberin ölümünden 150 yıl sonra nasıl oluyorda bu imamlar bu uygulamaları nasıl gösteriyor. O halde Peygamber'in uygulamalarının gerektiğine bir itimadınız var. Ebu Hanife'nin hangi nesile ulaştığını biliyor musunuz? Neyse gerek yok. Peygamber Efendimizden 150 yıl sonra yaşayan bir sahabe varmıdır. Tabiun var mıdır? Tabiun olabilir. Pekiyi Peygamber Efendimiz zamanında hadislerde derleme var mıdır? Pekiyi hadisi rivayet edecek sahabeler hakkın rahmetine kavuşurken bu hadisleri sonraki nesillere kimler aktarmıştır. Bu hadisleri büyük ölçüde kimler derlemiştir. Pekiyi Ebu Hanife'nin yorum metodu hadisler hakkındaki çalışması veya Ahmed Bin Hanbel'in tutumu nasıldı biliyor musunuz? Ne gerek var ki bilmeye. Gerek olsaydı Marksı okurdunuz değil mi? Ne bileyim belki de Heidegger daha iyi olurdu nihayetinde metafizikten bahsediyoruz. 150 yıl sonrasını bırakın 1 yıl sonra dahi aynı aktarılamayacağını bilmektesiniz ha. Süper. Pekiyi hadis derleyenlerin bazen manayı esas alıp aynı hadisi 4-5 farklı anlatımla aktardıklarını hiç okumadınız mı? Okumamışınızdır. Ne gerek var. Nasıl ince eleyip sık dokudukları hakkında fikre ne gerek var. Maksat hadisi yok saymak olsun da... İnsanların niyetlerini en iyi Allah bilir. Bize şah damarımızdan daha yakındır. En iyi Allah bilir de; kulları da niyetlerini bilebilir. Nasıl mı; eline sihahı alıp bana doğrultan ve ilk kurşunu kalbime sallayan adamın niyetini herhalde siz de bilirsiniz. Mezhep savunucularının Peygamber'in uygulamasını gösterdiği söylenmiş. Bu bazı mezhepler için doğrudur. Hadis olmayan konuda konuşmayanlar vardır. Ancak; kendi "Rey" i ile ictihad edilmesi gerektiğini söyleyen de vardır. Hadis ve Rey ekolü deniyor buna. Okumadıysanız öğrenmeniz gerekir. Evvela Kur'an, arkasından Hadis, arkasından İcma o da yoksa Rey. Burada "Kıyas" nereye gitti diye sormanızı beklemiyorum. Nihayetinde eskiden orta okulda şimdilerde ilköğretim 6-7'lerde herhalde kitap-sünnet-icma-kıyas diye öğretiliyordur. Sürekli "Ben anladığıma bakarım" mantığını işliyoruz ya. Pekiyi 150 yıl içerisinde Peygamber devrinde olmayan bir hadise cerayan ettiğinde ne olacak. Kur'an'a bakılacak, sünnette yok, icma yok. Kur'an'da hüküm yok. Mesela sigara. Ne olacak. Ne olacak. Burada bir alim devreye girip yerden kopardığı papatyanın yapraklarını tek tek yolar. Haram, helal, haram, helal, haram, helal... Bunu hangi bilgiye dayanarak söylüyorsunuz. Ebu Yusuf ve Ebu Hanife'nin bir konuda farklı icdihadda bulunmuş olma ihtimali var mı mesela. Söylediğinize bakarsak yok. Doğru mu anlıyorum. Yeniden yorumlamakla mesela hangi konudan bahsediyorsunuz. Hangi konu/hangi olay/hangi yorum. Geldik birey-cemaat meselesine. Mezhep nedir, tarikat nedir, cemaat nedir bilmeyenler insanlar önce bireydir diyor. Cemaat nereden çıktı. Madem çıktı; pekiyi camide namaz kılmak ile evde namaz kılmak arasında sevap bakımından bir fark niye varolmuştur. Buradaki islamın asıl yaklaşımı hakkında gerçekten bir fikir var mı? 1. Birlikten kuvvet doğar 2. Birlik aynı ortamlarda bulunmakla olur 3. İslamda birlik aynı havayı solumak aynı topluluk içerisinde bulunmak ve Peygamberle beraber olmakla sağlanabilir 4. Cemaatin kökünü dü biri araştırsın. İnsan önce bireymiş. Biz sanki topluluk demişiz. İslam "cemaat" i esas alırken birlik, bir arada olmaktan bahsederken sorun teşkil eder. Bir adam çıkıp İnsan toplumsal bir yaratıktır derken yerlere göklere sığdırılamaz. Ben de burada la havle vela çekersem mürteci ilan edilebilirim. Neyse; okumaya ihtiyacımız çok. Madem islamı tartışıyoruz, 4 hak mezhebi tartışıyoruz o zaman mezhepleri okumamız gerekmez mi? Buna ne cevap verilmiş... Özgün sorularınızı yemekle uğraşabilirim. Hatta yerim...Siz sorularınızı bir google'da aratın özgün mü örgün mü örgütlü mü...Yoksa bir cemaat tarafından ortaya atılan sorular mı? Bu cemaatte hadi Yahudi cemaati olsun. Burası da komplo teorisi olsun...
  13. bekir şurada cevap verdi: carew76 başlık İslam ve Şeriat
    İşte yine dönüp aynı noktaya geliyoruz... Sadece kendi kafanızdaki yanlış bilgiye odaklı düşünceye... Ben de bu yüzden size imamların hayatını bir okuyun ondan sonra tartışalım diyorum... Ebu Zehra'nın Mezhepler Tarihi internette birçok yerde mevcut. Yol olmadı tek tek hepsinin hayatını ben buraya alıntılayayım isterseniz... Özgür düşünceniz maalesef bilgi sahibi olmadığınız bir alanda işe yaramaz... Düşünce için önce bilgi gerekir değil mi?
  14. Neyleimiş. İddianame ile...Karardan dahi önce...Biz hep demiyor muyuz...Hukuk eğip, büküp, kanırtırsanız sonuç hayır olmaz diye... Kiminde kaynak var kiminde yok, bir cümleyi kopyalayıp google'da arattığınızda yazarına ulaşılabilir... Ne kadar çok hukuka saygı demişiz...Ben, yukardaki kişilerin şu anki ergenekon davası hakkında ne söylediklerini tek tek alıntılamayacağım...Malumu ilandan öteye bir anlamı olmaz bunun...Neyse; 367 kararı ve Türbanla ilgili karar hakkında da hukuku saygı mesajları da vardı galiba...Bulacağız...
  15. bekir şurada cevap verdi: carew76 başlık İslam ve Şeriat
    Evvela açıp iki şeyi okumanız gerekir. 4 Hak mezhep nasıl kurulmuş bir, ikincisi ise bu dört hak mezhep (diğerleri hak dışıdır demiyorum) imamının yaşadıkları hayat nasıldır...Hangisi iktidar olmak hırsına sahip olmuştur... Ve başka birinden daha bahsedeyim İbni Teymiyye'nin hayatını okuyan herhangi biriniz var mı acaba aranızda...Neyse; önce bir mezhep kurucularının (onlar bir mezhep kurmak için o yola girmediler) hayatlarını okuyun da bilgisiz vaziyette tartışmayalım...
  16. bekir şurada cevap verdi: carew76 başlık İslam ve Şeriat
    Bu tartışma hoşuma gitti. Katılmaktan büyük bir zevk alacağım... Ama önce birşeyleri belirtmekte fayda var. Şia genel olarak Muaviye'den nefret eder. Hakkında da ileri geri konuşmaktan çekinmezler...Ne sert giriyorum konuya değil mi? Şaka bir tarafa gerçeklik nedir? Yukarda birkaç tane farklı noktada sahabelerin dünyalık peşine düştükleri imasını uyandıran ifade mevcuttur. Özellikle Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in halifelikleri konusunda böyle bir durum mevcuttur. Pekiyi, onların halifeliklerini Hz. Ali kabul etmemiş midir? Onlara uymamış mıdır? Hz. Osman'a dahi tabii olmamış mıdır? Pekiyi siz, Hz. Ali'den daha mı iyi biliyorsunuz? 4 Hak mezhep denildiğinde ne anlaşılması gerekir. Yeni bir mezhep doğamaz mı? 5. bir yol olarak hak bir mezhep olamaz mı? Ehl-i Sünnet vel cemaat itikadına mensup olmak yeterli değil midir? Şia içerisinde ehl-i sünnete yakın fırkalar olduğu gibi dinden çıkan fırkalar da vardır. Neyse buraya tepeden dalmayalım; İtikadi, fıkhi, siyasi mezhepler mevcut. Bizim için önem arzeden itikadi mezheplerdir. Çünkü Allah'ın varlığı, birliği, Peygamber'in varlığı, Meleklere iman burada ortaya çıkar. Bazı mezhepler Cebrail'in şaşırarak peygamberliği Ali yerine Hz. Muhammed'e getirdiği iddia ediyorlar. Ehli sünnet vel cemaat...ehli sünnet...Önem arzeden ne oluyor biliyor musunuz? Elçiyi; elçinin Kur'an dan anladığını anlamaya çalışarak takip etmek... 4 hak mezhep mi? Peygamber hangi mezhebe tabiydi. Peygamber zamanında mezhep yoktu. Pekiyi müctehid imamlar; ben, bir mezhep kuruyorum gelin ona tabii olun dediler mi? Hayır...Uyup uymamakta serbest misiniz. Hatta öyle birşeyki duruma göre, şartlara göre 4 mezhepten kolaylık sağlayana göre de hareket etme özgürlüğünüz var mı? Pekiyi nedir bu 4 hak mezhep meselesi...Basitleştirirsek; siz bu 4'üne uyarsanız yoldan çıkmazsınız uymazsanız yoldan çıkabilirsiniz anlayışıdır. Yoldan çıkmak bilindiği üzere yanlış yola girebilme ihtimalini doğurur. Hatta sırat-ı müstakim üzere olmayan yolunu şaşırmış demektir değil mi? Konumuz acaba Şia 5. hak mezhep iddiasıyla ortaya çıkabilir mi olabilir mi? O zaman siyasi mütaalaları bırakıp iman esaslarına bakmak şarttır. İslamın iman esasları nelerdir ve şianın bunların dışında bir düşüncesi var mıdır sorusu anlam kazanır...Neyse bol vakitte daha açık konuşmak niyetiyle...
  17. Hayli uzun bir zaman önce Doğu-Batı Dergisi 13. sayısında "Hukukun Üstünlüğü mü Üstünlerin Hukuku mu" diye bir başlık yoktu ama mesela şu başlıkta birkaç makale vardı... "Hikmet-i Hükümet" ten hukuk devletine yol var mı? İdeoloji ve Hukuk arasında Devlet... İnsanlar ne şeyler düşünmüş ne şeyler yazmış akıl alacak gibi değil ya hu... Yargı Bağımsızlığı, Yargıcın Bağımsızlığ diye bir ayrımı hesap edenler de olmuştu bir tarihlerde...Her ne ise; Hukuk adına burayı biraz entellektüel donanıma açsam iyi olacak...Okuyan veya okumayanlar için farketmez. Doğu-Batı ile ne alakası var diyebilirsiniz? Demezsiniz...Siz demessiniz de ben derim. Çok sevdiğim bir sayısıdır bahsini ettiğim sayı...Taaa 2000'li yılların sonu 2001'lerin başında çıkmış ama önümüze nasıl da ışık tutuyor başlıklarıyla...
  18. Bir deneyin yukardan bakılınca mı küçük görünülür aşağıdan bakılınca mı...Ya da boşverin bakış açınızı değiştirmeyin...Sahi "Bakış Açısı" diye güzel bir film vardı değil mi? Dennis Quid'in boşrollerinde oynadığı. İsterseniz sevdiğimiz filmleri yazalım bu daha güzel olur ha...
  19. Sözcükler ha...Biz devamlı deriz ve bıkmayız. Önce siyasi değil politik deyin, arkasından siyasi ile politikin aynı anlamlara geldiğini TDK söylesin. Ondan sonra da polemike niyet olmasın. Savaşmaya gelince; birşey eksik; evet biz de savaşacağız. İnşallah vatanseverlik ve seferberlik hakkında birşeyler biliyorsunuzdur. Eh onlara siz hukuki derseniz bugün yapılanların da hukuki olduğunu kabul etmekte zorlanmazsınız diye umuyorum... Tekrar iyidir insana bilmediklerini, unuttuklarını hatırlatır. Hatırlatır da; siz boşverin tekrar etmeyin... Her ne ise; DTP nerden girdi konuya diyeceğim de boşverin... Hiç gerek yok...Hem de hiç...Düşünceniz sarahatle ortaya konulduğuna göre başkaca birşey söylemeye gerek yok değil mi?
  20. Bendeki şansa bakın; Manidar bir yazı alıntılıyorum yazımı yazdıktan sonra gördüm...
  21. TDK siyasi sıfat (siya:si:) Arapça siy¥s³ 1 . Siyasetle ilgili, siyasal, politik: "Siyasi işlere karışmamanı tavsiye ederim."- P. Safa. 2 . isim Siyasetçi, politikacı: "Müdür bey, siyasiler koğuşunda başladı bu geceki teftişine."- K. Korcan. politik sıfat Fransızca politique 1 . Politika ile ilgili, siyasi, siyasal: "O dönem politik ortam zaten kızışmıştı. Siyaset üstünde görüş bildirmek... Ne demiştik; herkes kendi komikliği ile vs. vs.. Hukukun yozlaştığı meselesi güncel değildir. Bu çok uzun zamandır böyledir. Ancak, nedense geçen 3 yıl içerisinde sadece ergenekon davasında tarafınızdan dillendiriliyor olması manidardır. Anayasa Mahkemesi 367 kararını verirken, Anayasa Mahkemesi AKP ile ilgili kararı verirken, Anayasa Mahkemesi şekil denetimiyle ilgili kararı verirken, Danıştay başka bir abuk karara imza atarken ve ağırlıkları tonlar yapacak hukukçular bağırırken o zaman gözünüzde yargı siyasallaşmamıştı da şimdi mi siyasallaşıyor. Biz, o gün çıkıp da yapmayın hukuku bunlara alet etmeyin, eğer AKP'yi durdurmak istiyorsanız kendi partinizi kurun karşısına öyle çıkın, hukuku eğip, büküp kanırtmayın birgün gelir hukuk herkese lazım olur demiyor muyduk...Siz de o yapılanlara yok bunlar hukukidir demiyor muydunuz...Ve biz onlarca hukukçudan alıntı yaparak bunların hukuk dışı olduğunu ortaya koymuyor muyduk? Bugün ne oldu. Hukuk dönüp, hukukun çiğnenmesiyle muhalif olduklarını durduracaklarını sananlara lazım oldu. Nasıl bir cümle oldu lan bu...Neyse geri dönüp okuyunca güzel olmuş. İçlerinde belki böyle bir çaba içerisinde olmayıp da Ergenekon Davasından yargılananlar bulunuyor olabilir. Ama hukuk onlara da lazım. Adalet sarsıldığında insanların yaşama olan saygısı ve sevgisi yok olur. Adaleti; kendi siyasi görüşlerine kimse hapsetmek hakkına sahip değildir. Gelelim kaos meselesine. 27 Nisan bildirisinden önce sürekli olarak bu kaos sözü gündemdeydi. Bu cümleden olarak "Kaos, olduğunda darbe olur" mantığını hesap eden ben; kaos sözcüğünün/edebiyatının bir yerlerden bile isteye gündeme atıldığını da söylerim. Bu sebeple kaos kaos denilmesinin belli bir nedeni vardır bana göre. Daha da öneml tarafı Ergenekon'dan içeri alınanların hukuka aykırı bir şekilde yargılandığını söyleyenler ile AKP'nin kaosu tetiklediğini söyleyenler genelde aynı kişiler gibi geliyor nedense . Şaka bir yana. Bizim bir kaos hissettiğimiz yok. Benim kaos teorim neydi 2007 yılında. Anayasa Mahkemesinin varlığına karşı girişilecek bir hareket kaosu tetikleyecek miydi? Yine aynı zamanlarda biz kaos hissetmiyoruz mu diyordum. Bu sebeple yok uzlaşı, yok kaos. Bunlar benim konumun dışında. Konumun içinde olan ne var ki şu anda tartışıyoruz öyleyse. Kürt meselesi de benim konumun dışında. Aslında hukuk birgün herkese lazım olur dediğimizde Kürtler de girebilir ama bugünlerde Ergenekon Davasıyla ilgili mesele gündemde olduğu için ve ben de birgün hukukun herkese lazım olabileceğini daha önce söylediğim için konunun temel noktası Ergenekon Davasıdır değil mi? Pekiyi ne istemiştim: Gördüğünüz hukuksuzlukları yazın. Burada .....yarıştırmayacağız. Siz böyle yaptığınız için böyle oluyor meselesi de değil bu. Türkiye'de adalet hep bir gücün etkisi ile kendini sınırlı hissetmiştir. Bugüne kadar (1920-2008) yargının önemli bir kısmı belli bir refleksif tavırla hareket ediyordu. Bu hareket tarzı en fazla hakkaniyet anlayışını zedeledi. Hep beraber bunlara karşı durmamız gerekirken bunlara alkış çalanlar oldu. Ben, şimdi o hukuksuzlukları evet o zaman öyle oldu haklıymışsınız demenizi de beklemiyorum. Bunu deseniz ziyadesiyle memnun olabilirim o ayrı hikaye . Pekiyi Ergenekoncuları savunmak bana mı düştü ki; yargılamalardaki hukuksuzlukları belirtin inceleyelim diyoruz. Bu da benim sırrım olsun...
  22. Sanırım söylemek istediğim şey tam anlaşılmamış. Bu, benim eksik söylemiş olma ihtimalimden de kaynaklanıyor olabilir. Bir daha açıklamakta fayda görüyorum. Objektif veya doğru kavramlarına girip de felsefi bir tartışma başlatmaya çalışmak isteyeceğim en son şeydir. Neyin hukuk neyin hukuk olmadığı ise tartışılır. Veya neyin hukuki neyin hukuki olmadığı da tartışılır. Bunun ise doğru veya yanlışla neyin doğru hukuk neyin yanlış hukuk (bunlara hukuksuzluk da denebilir) olduğuyla alakaları kurulabilir. Lakin; beni suçlayanlar bana cevap verirken AKP yandaşı olduğumu söyleyip buna göre cevap veriyorlar. Siz, yukardaki tartışmayı görüyorsunuz; benim objektif olmadığımı söyleyen arkadaşı ne ile itham etmişim. Hangi düşünceye mensup olmakla veya daha açık söyleyeyim. Onu CHP'li mi addetmişim, Ergenekoncu mu addetmişim, darbeci mi addetmişim? Pekiyi cevap verirken böyle bir addetmeye göre mi cevap vermişim yoksa yazılan metinlerin bizzat kendisine mi? Objektif olamadığıma dair gerekçe nedir okudunuz mu? Hiç uzaklara gitmeden böyle bir metin var karşımda. Buradaki, benim düşüncelerime karşı çıkmanın ancak karşı tarafı tutmakla mümkün olacağına dair; kendi düşüncelerinden dahi vazgeçmeyi göze alacak yaklaşıma hiç değinmiyorum bile. Tuttuğum tarafın neresi olduğu söyleniyor. Daha önce bana bizzat Politika tarafından verilen 10'larca başka yazıda AKP yandaşı olduğum belirtilmişti. Ben ise kendisine bugüne kadar şucusunuz, bucusunuz demedim. Ennn dellendiğim noktada "lütfen benim açtığım başlıklarda bana cevap vermeyin " demişimdir veya ilkokul seviyesi tartışmalarla işim yok demişimdir. Neyse; size, başka biri adına serzenişte bulunuyorum ve komik oluyorum. Tartışmanın bu kısımları ehemmiyet kesbetmiyor. Gelelim başka bir meseleye... Deniyok ki; hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu addedilemez. Beraat-ı zimmet asıldır. Süper ilkedir. Bazı durumlarda hükmen sabit olsada suçlu addedilen belli bir zaman sonra suçsuzluğuyla ortaya çıkabilmektedir. Pekiyi; bizler hukukun bu önemli ilkesini bilirken Ergenekon Davasında neler oluyor. Bunu tartışmıyorum. Bir tanıdık "Seccadede dikiş tutturamamaktan" korkuyordu. Başka biri de araziye ayak uydurmaktan, bir başkası ise tükürdüğünü yalamaktan, bir başkası ümüğünün sıkılmasından, bir başkası kanırttırmak için harcadığı çabanın kendisi için başkalarınca harcanabileceğinden...Hasılı korku çok. Pekiyi; hukukun bir ilkesinden medet umarken diğer taraftan gözaltına alınanları " Vatanseverler içeri alınıyor" demek ne oluyor. Burada bir sorun yok mu? Suheda'da bir vatansever onu niye içeri almıyor diyemez miyiz? Hayır bunu diyemeyiz bunu söylediğimizde içeri alınanların bir suç işlediklerini ima etmiş oluruz. Suheda'nın suçsuzluğuna dair elimizde de bir karine yok. Beraat-ı zimmet mi asıldı yoksa suç işlediği hakkında hüküm bulunmayan mı suçsuzdu. Her ikisi de... 1 yıl evvel "Hukuku saygı" naraları atanlar bugün nasıl olur da "Vatanseverler içeri alınıyor" diyebilirler. O kararı veren mahkemeydi de bu davadaki kararları verenler mahkeme değil mi? Bu davadaki asıl sorun karşı görüşteki (işte nihayet buraya geldik) insanların istedikleri kararlar verilmiyor diye şimdi bu mahkemeler AKP yandaşı ilan ediliyor olmasın. Bize de o zaman şu düşmez miydi? Gerek Danıştay, gerek Anayasa Mahkemesi ve gerekse de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı hakkında hukuki davranmıyorlar, aldıkları kararlar siyasi, hasımane davranıyorlar derken ben doğru söylemiyor muydum? O gün başkaları bana "Hukuka saygı" diye tepki göstermiyorlar mıydı? Demek ki neymiş? Yargı mensupları siyasallaşabilir, yanlı/ş kararlar alabilirlermiş. Neye göre yanlış neye göre doğru ha...Bunlara da hukuka göre de diyebilirim, herkese göre de diyebilirim, bana göre de diyebilirim. Biraz "kategorik emperatif" kokusu aldım yazının bu kısmından...Sonuçta hepimiz doğru olanı biliyoruz da işimize hangisi gelirse ona yönleniyoruzdur ha... Selamlar ile...
  23. Selamlar... Yok objektiflikte düğümlenmedi. Bu konunun ufacık ve benim açımdan önem arzetmeyen bir noktaya taşınması. Hülasa; ben, birilerine cevap verirken dediklerine bakarken birileri cevap verirken taraflıklarına bakarak cevap verirse kızıyorum. Objektifliğin de yeniden tanımlanmaya ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Hemen hepimiz objektif denildiğinde benzer şeyleri anlıyoruzdur. Umarım. Beni bir tarafta görmek tabiiki başkalarının hakkıdır ancak bana cevap verirken söylediklerime cevap verilmesini isterim. Hakkımdaki intibalarına göre değil. İnsanların söylediklerine cevap vermek elzemdir.
  24. Size ne sordum siz ne cevap veriyorsunuz? Bunu söylemediniz mi? Pekiyi bunu söyledikten sonra ben size bunu sormadım mı? Ondan sonra da çıkıp AKP'nin basın özgürlüğünü zedelediğini, yandaş medyanın esaretini anlatıyorsunuz. Eh biz en son ne demiştik. "Tutarlılık sergileyemeyenler de kendi komiklikleri ile maalesef küçülüyorlar" Size göre objektif olan sizin gibi olandır. Objektif olmak doğrunun tarafını tutmaktır bana göre de...Kim doğruyu söylüyorsa... Şimdi tekrar soruyorum. Yukarda Hür Ayşe'den alıntı yapmış ve AKP'ye giydirmişsiniz. Hür Ayşe'nin o konuşmayı yapmaması için ne yapabilir. Ya da bu konuşma yapıldıktan sonra ne yapabilir. Sizden bunun cevabını bekliyoruz...
  25. AKP'den bu konuşma üzerine ne yapmasını beklerdiniz? Veya basın özgürlüğü altında bunlar yapılıyor olabilir pekiyi AKP nasıl bir yöntem izlemeliki bu konuşmaları engellemeli? Açık açık yazılsın cevabı lütfen... 27 Nisan bildirisi çok önemlidir. Tarihimizde bu bildiri tipinden bildiriler olmuş mudur daha önce bir bakın. Darbe tarihimiz çok enteresan süreçlere gebedir. Kim demiş yukardakileri bilmiyorum. Ancak; 27 Nisan gaza gelmiş/getirilmiş bazı askerlerin darbe sevdalarının sarahate kavuştuğu metindir. Yoksa asker yapılan yanlışları her ay MGK'da ziyadesiyle gündeme getirir. Halka açık bir internet sitesinde değil. Yine aynı asker daha önce 28 Şubatta MGK'da yapılması gerekeni yapmıştır. Bir de; askeriye siyasi bir kurum değildir. Sendika mı sandınız bunu. Siyasi parti mi? Askerin siyasete karışmasının önlemini almak için 1920'lerde dahi yasalar çıkartılmıştır. Asker gördüğü hataları başka yollarda emri altında olduğu yerlere bildirebilir tabi amacı farklı değilse... Ancak; yukardaki bahse konu yazının yazarı kimdir bilmeyen ben yazarın başka sözlerine katılmamakla beraber 27 Nisan'ın bir mihenk taşı olduğu düşüncesine katılırım. O biraz daha abartmış. Yine suçluluğu hükmen sabit olmayan insanların suçlu ilan edilmesine de karşıyım. İçinizde onların suçlu olduğuna dair bir intiba uyanmış/kesinleşmiş/kemikleşmiş olabilir. Bunun olması onları suçlu ilan etmenizi gerektirmez ve hatta suçlu ilan ettiğiniz anda siz suçlusunuzdur. Bahse konu yazarın yazısının da yukarda çok küçük bir kısmı alıntılanmış kısmına katılmıyorum. Her ne ise; siz Yenişafak'tan biri yazmış diye hem nalına hem mıhına diyebilirsiniz. Ben ise; süper bir yazı diye aldım buraya koydum. Tamamen de katılıyorum. Ben de yenişafak'tan biri değilim maalesef. Eh denebilir; senden de bu yazıdan başkası beklenilmezdi zaten. Ancak ben sizin beklediklerinizi yazmıyorum değil mi? Bekledik derken istedik diye de anlayabilirsiniz... Hukuk birgün herkese lazım olur derken bunu diyordum işte. 27 Nisan muhtırasına muhtıra ile cevap veren Erdoğan alkışlanacak yerde 27 Nisan muhtırasını verenler demokratik açıklama haklarını kullanmış varsayılıyorlar. Başkaca hukuk hokkabazlıkları yapanlar başa tac ediliyorlar. Ondan sonra da Ergenekon davası esnasında hukuka aykırı bir takım şeyler yapılıyor olduğunda yargı mensuplarını yozlaşmış ilan ediyorlar. Bu ne perhiz ne lahana turşusu mu? Ben ise Yargının verdiği kararlara hep mesafeli durdum. Türkiye'de yargının güc'e göre kararlar verdiğini düşündüm. İstiklal Mahkemeleri'de, DGM'ler de özel yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'de, Anayasa Mahkemesi'de, Danıştay'da hatta Tapu Kadastro Mahkemesi'de... Tutarlılık sergileyemeyenler de kendi komiklikleri ile maalesef küçülüyorlar. Selamlar ile...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.