Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bekir

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    735
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bekir tarafından postalanan herşey

  1. bekir doğum gününüz kutlu olsun!

  2. <br /><br /><br /> CYRANO, ben bir tanım yapmıyorum. Varolanı söylüyorum. Bir eylemin suç olmasıyla; aynı eylem neticesinde idari soruşturma başlatılıp ceza verilmesi farklı farklı iki vakıadır. Her ne kadar eylemi gerçekleştiren kişi aynı olsa da. Kaldı ki, Danıştay ceza vermez. İdare tarafından verilen cezanın hukuka uygun veya aykırı olduğuna açılan iptal davaları sonucu karar verir. Yargıtay bir ceza mahkemesi olmasının yanında ceza hukukunu yani suçu ilgilendiren konuda da son inceleme merciidir. (Özel Hukuk Dairelerinin dışında ceza hukuku daireleri kastedilerek söylenmektedir). Ceza Kanununda normu yorumlayarak olaya uygulayacak olan da, eylemin kanunilik tanımına uygun olup olmadığına karar verecek olan da Yargıtay'dır. Mahkemenin verdiği kararın temyizi neticesinde. Yani ki; bir eylemin suç olup olmadığına karar verecek olan Yargıtay, bu eylem neticesinde idare tarafından verilmiş bir para cezası varsa; iptal davası üzerine bu idari para cezasının hukuka uygun olduğuna (veya aykırı) karar verecek olan yer Danıştay'dır. Diyelim ki; Tefecilik suçundan dolayı idarenin faile vergi cezası vermek gibi bir yetkisi olsun. İdare de kişiye para cezası vermiş olsun. Tefecilik suçunun oluşup oluşmadığını Yargıtay (Yerel mahkemenin kararının temyizi sonucu)bozma/onama kararı neticesinde sonuçlandıracaktır. Yargıtay tarafından bu suçun oluşmadığı sonucuna varılırsa, idare tarafından verilen idari para cezasının iptali için açılan davada Danıştay, Yargıtay'ın kararı doğrultusunda bozma verecektir. Konuyu bu lüzumsuz ayrıntıya kaydırdığım için özür diliyorum. Eyvallah...
  3. Müsaadenizle araya girmek istiyorum. Birincisi; 1 eylemin suç olup olmayacağına Danıştay değil Yargıtay karar verir. İkincisi; sözleşme serbestisinin sınırları vardır Üçüncüsü; Kanunun açıkça yasak koyduğu bir alanda sözleşme yapamazsınız Dördüncüsü; kıymetli evrak hukuku ile ariyete dayalı hukuk farklı farklı kanunlarda düzenlenmiştir. Şimdi bazı kısa açıklamalara girersek; Danıştay her ne kadar bir konuda yanlış okumadıysam vergi hukukunu ilgilendiren bir karar verirken dolaylı olarak "Tefecilik" suçuna da değinmişse de konunun asıl çözüm mercii Yargıtaydır. Ödünç akti, ariyet, borç verme gibi akitler Borçlar Hukukuna aittir. Oluşmuş bir ticari teamül varsa veya akrabalık ilişkisine dayalı olarak borç verme akitlerinde verilen borç yazılı kağıda geçirilmeyebilir. Bunun dışında borç vermelerde her zaman kanıtlama açısından yazılılık şartı vardır. Bu yılki yazılı delil için aranan meblağ şu anda kaç TL bilmiyorum ama 500,00 TL civarında olması gerekir. Onun üzerindeki her borç ilişkisinde yazılılık esas olacaktır. Ticaret Hukukunda tanımlanmış kıymetli evrak ise farklı sonuçlara bağlanmıştır. Yine bu kıymetli evrakın takip aşaması da farklıdır. İbraz süreleri takip süreleri farklıdır. Kıymetli evrak olma vasıflarını yitirmeleri farklıdır. İtiraz usulleri farklıdır. Bunların birbirinden ayrılması gerekiyor. Tanımadığınız bir adam size borç vermez. Tanıdığınızdan aldığınız borç içinse kalkıp bono düzemezsiniz. Şu adamdan şu tarihte şu kadar para aldım şu tarihte ödeyeceğim diye bir kağıda yazıp imza atarsınız ve varsa şahit de imzalar o kadar. Ama her nasılsa; eline bonoyu alan; icrada soluğu alıyor. Kıymetli evraka özgü takip yoluyla icra takibine başlıyor. Öteki taraftan borç vermeye dayalı sözleşmeye itiraz durumunda; adam sözleşmenin geçerliliğini, kaynağını ispat etmek zorundadır. Kıymetli evrak illetten mücerrettir. Yani hiçbir hukuki ilişki olmasa dahi, hiçbir para almasanız, hiçbir mal almasanız, hiçbirşey almasanız dahi karşınızki kişiye bir bono imzaladığınızda; kişi elindeki bonoyla takip başlatabilir ve ispat edeceği şey sadece bonodaki imzanın size ait olduğudur. Şekil şartları tamamsa borç da tamamdır. Bu sebeple özellikle kıymetli evrakın bir sebebe bağlanarak hukuki sonuç doğurmasını sağlayan bir düzenleme tefeciliği önlemede önemli bir araç olabilir. Öteki taraftan; geleneklerine ve akrabalık ilişkilerine bağlı toplumlarda borç yüzünden intihar vakıası daha az yaşanmalıdır. Arjantinle Türkiye kıyaslaması yapılırken, bazıları Türklerin ayaklanıp marketleri filan yağmalamamasının nedeni olarak aile yapısının önemine vurgu yapmışlardır. Ekonomik durumu bozulan ailelerin, kişilerin aile içerisine daha fazla alıp, onu sıkıca sarıp sarmalayarak bir güvenceye alması neticesinde Türk Aile yapısının bir nebze olsun böylesi bir bozulmaya karşı direnç noktası olduğunu iddia etmişlerdir. Biz, diğer memur arkadaşlar olarak bu kardeşimize elimizi uzatmak istedik ancak aynı binada 8-10 arkadaşımız benzer durumda olunca hepsine birden yardım etmenin imkansızlığı karşısında ne yapacağımızı bilemedik. Ailesi ise; durumu önemsemedi belki, belki de ne işin var lan senin tefeciyle, bankayla deyip bir tekme de onlar savurdu. Bundan sonrası laf-ü güzaf mesabesinde... Ailesine ve dostlarına sahip çıkmak için geç kalmamış olanlar; her şey para değil. Dertleriyle hemhal olsanız da bu onları bir nebze olsun rahatlatıyor. Selam ve saygılarımla...
  4. Değerli açıklamalarından dolayı çok çok teşekkürler CYRANO. Seninde bildiğin gibi kambiyo senetleri denen evrak illette mücerret kabul edilir. Yani ki; böylesi bir senet düzenlendiğinde onu doğuran borç ilişkisinden bağımsız bir borç ilişkisi daha doğar. Yani ki iki kişi arasında bir sözleşme yaparak bir mal alıp satma işi yaptıklarında sözleşme harici bir de bu borca karşılık bono düzenlenirse hem sözleşmedeki borç hem de bonodaki borç iki ayrı borç gibi devam eder. Aslında mantık olarak bir bonoyu, bir çeki kimse al sana lazım olur şu bonoyu diye imzalamaz. Birşeyler alır ve karşılığında bunları verirsiniz. Bence de kambiyo senedinin bir illete bağlanması, bir faturaya bağlanması tefeciliği azaltacaktır. Zira adam emlakçı, adam otomobil galericisi; tonla bono var elinde ve icraya koyuyor. Yahu bu adama sen ne sattın da elinde bono var. Adama ne verdin de elinde tonlarca çek var. Ancak her ne kadar bu bir nebze olsun meseleyi azaltacak olsa da şiddetli bir denetim ve ciddi cezalar şarttır. Hele de ekonomik kriz dönemlerinde daha aktif bir mücadele anlayışının benimsenmesi gerekir. Bir sürü ocak sönüyor, yüreklere ateşler düşüyor. Daha birkaç gün önce taahhüdü ihlalden dolayı bir annenin hapse atılmasına oğlu isyan ederek hayatına son verdi. Daha bir-iki ay evvel adına şirket kurulup bir sürü çekte imzası bulunan bir adam (imzalar kendine ait değildi) gıyabında yargılanıp, ödemediği adli para cezasından dolayı hapse atıldı. Hasılı ortada bir sürü sorun var... Sorunları devlet çözmediğinde insanlar canlarıyla çözmenin yolunu seçiyor.
  5. CYRANO Kardeşim, bahsini ettiğin durum işçiler için geçerlidir. Yani ki; işçilerin maaşlarının 1/4'ünden fazlası kesilemez. Memurlar için ise 1/4'ünden azı kesilemez. Muvafakat dediğimiz mevhum varsa bu limit artar. Aldığı maaş ve sosyal yaşantısına göre de daha yüksek bir kesinti talep edilebilir. Buradaki sıkıntı; muvafakat ancak icra memuru huzurunda icra dairesinde yapıldığında geçerlidir. Lakin, avukatlar genelde borçluya başka bir yerde bu muvafakati imzalatırlar ve daha sonra icra memuruna da imzalatarak sanki icra memurunun huzurundaymış gibi hallederler. Yine ayrıca haciz esnasında verilen muvafakat geçerli değildir. Pekiyi bütün bunların anlamı ne. Anlamı şu; sen bütün bu kanun maddelerini bileceksin ve hakkını arayacaksın. İcra Memuru, Müdürü bunu sormayacak, bu muvafakat nerde alındı demeyecek, adamın maaşının niye 1/4'ünden fazlasını kestiriyorsunuz demeyecek. Asıl soru şu olsun. Pekiyi avukat 1.250,00 TL'nin kesilmesini isteseydi ne olacaktı? Bakın, icralar sanki avukatların sekreteryası gibi çalışıyor. Avukat, bürosunda yazdığı metni icraya götürüyor, icra dairesi de basıyor altına mührü hadi yollayın. İcra Dairesinin İcra Kanununa göre resmi dairelerden kişilerin adreslerini sormak gibi bir hakları ve yetkileri yoktur ancak bütün icra daireleri adres sorduğu gibi bir de tehdit dolu bir yazı gönderirler. Yapmazsanız sizin maaştan keseriz diye. Bütün bunların dışında başka bir sorun var. "Tefecilik". Türkiye'de yasal olan tefeci biliyoruz ki "BANKA". Pekiyi yasal olmayan tefeciler neredeler. Niye bulunmuyorlar. Polislerden bazıları dahi tefecilerden faizle para alır duruma gelmiş vaziyette. 5.000,00TL para verip aylık 500 TL faiz alan bir yapıdan bahsediyorum. Bu aşağı hesap. Bu memur kardeşim zaten borçlarını ödemekte zorlanıyordu kefillik nedeniyle. Ev kirası geldi, bazı akrabalarının ettikleri borçları ödemek zorunda kaldı. Kira ne olacak, banka kredi vermiyor maaş belli. Tefeciye gitti. Bu işlerini daha da çıkmaza soktu ama işin çıkmaza sokulması baş sokacak evden daha önemli değildi. Yavaş yavaş birike birike faiz faiz üstüne. Dolmuş parasını dahi bulamayacak duruma geldi. 20 Km yaya yürüyerek evine gittiği günler olmuş. Bu rezilliğe daha fazla yüreği dayanmadı. Tefeciyi alalade devlet memurları rahatlıkla bulabiliyor ancak her ne hikmetse polis, savcı bulamıyor. Bulmuyor. Bir tarihlerde bir örnek olarak Turhan ÇÖMEZ, uyuşturucu satın almıştı. Bir milletvekili olarak kamera kaydına almıştı bu durumu da. İnsan sormadan edemiyor tüm bunlar olurken, bunları bulup adalet karşısına çıkartacak olanlar ne yapıyor...Lütfen HSYK, Hükümet-Yargı çekişmesi filan demeyin. Bunların dışında birşey var. Bir savcı arkadaş bizim harekete geçmemiz için illaki bir şikayet gelecek diyordu. Yoksa biz resen şunu dinleyelim, bunu arayalım, şu davayı bir çözelim gibi işlere giremeyiz diyordu. Ciddi olmadığını veya saçmaladığını düşünmüştüm.
  6. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Adana Bölge Müdürlüğünde bir memur, ismi İlker SARIOĞLAN, Perşembe günü; yani 1 Nisan'da acı bir şakayla aramızdan ayrıldı. 1.250,00 TL maaşı vardı. Evine hacze giden vicdanını köpeklere yedirmiş bir avukat maaşının 750,00 TL'sinin kesilmesi hakkında aldığı bir muvafakatla maaşının 750'00 TL'sini kestirdi. Geriye kalan para sana yetermi falan hiç umurunda olmadı. Tefecilik suç ama nedense bu suçluları bizim polisler, savcılar bir türlü yakalayıp bulamıyorlar. Bu memur arkadaş nasılsa 4-5 tane tefeciyi rahatlıkla bulabilmiş. Faiz faiz faiz. 10.000 TL'lik kredi nasıl oluyorsa 22.000 TL'yi bulabiliyor. Hiçbirşeyi akıl almıyordu. İntiharını da aklımız almadı. Oysaki ne çok sebebi varmış. Nasıl koyarmış adama sigara parasını bulamamak, nasıl koyarmış adama; adam yerine konmamak, nasıl koyarmış üç kuruş para yüzünden çar-çakala avuç açmak, nasıl koyarmış adama 1 ay herkesten daha fazla çalışıp herkesten daha rezil olmak. Kimse dinlemedi, kimse anlamadı, kimsenin umurunda olmadı...Kimse sormadı; yahu dünyada ekonomik krizde bankalar takır takır batarken Türkiye'de nasıl oluyorda bankalar kar açıklıyor, büyüyor. Büyümez mi? Türkiye'de bankacılık yasal tefecilikten başka birşey değil. Türkiye'de bankalar ne yaparsa yapsın ceza almıyorlar. Siz hakkınızı arayın diyorlar. Ne olacak şimdi. Ne olacak biliyor musunuz? Bu kadar borç yüzünden anne ve babası cenaze yardımını dahi almaktan korkacaklar. Kardeşleri biraz daha nefret edecek bu bankaları böyle koruyan düzenden. Her tarafta cirit atan tefecileri bulmakta emniyetin aczini görenler isyan edecek. Gencecik, adam gibi adam olup da; sırf parasızlığından dolayı adam yerine konmayanlara karşı; beş kuruş etmeyip de sırf parasından dolayı adam yerine konulanları da görünce ben de nefret edeceğim herşeyden... vesselam... Not: Foruma dönmek için değil ama bu mesajı ulaştırabildiğim her yere ulaştırabilmek için konuyu açtım...
  7. Belgenin galiba aslı çıktı. Ulan sahtesi bu kadar uğraştırdı, şimdi aslı çıktı. Başımıza büyük iş açıldı vesselam... Büyüklük gösterip özür dilemiş Necati Doğru. Özür de kendi içerisinde eksiklikler ve yanlışlar barındırıyor ama neyse. Nihayetinde bu da bir erdemdir. Ben de bir kendi adıma bir özür dileyeyim. Bu belge gerçek olsa dahi ortaya çıkmayacaktır demiştim. Yanılmışım özür diliyorum. Ben de Necati Doğru gibi yapıp şöyle diyeyim bari. Bu yanılgı için bahane arayacak değilim. Lakin; ihbar mektubunda dillendirilen "mıntıka temizliği" bahsini okuyanlar diyeceklerdir ki; o belge bulunsaydı kesinlikle ortaya çıkmazdı. Şimdi şunlar söylenebilir. Madem bu kadar zamandır bu belge birindeydi neden şimdi ortaya çıktı. Neden açılımın gergin günlerinde ortaya çıktı bu belge, neden basına sızdırıldı. Bunlar güzel sorular ama daha güzel sorular da var. Mesela; Gereğini yapacak olan Genel Kurmay nasıl bir şey yapacak. Temizlik için o kadar uğraşıldığı halde bir evrakı bile temizleyemeyen teşkilat ne olacak İhbar mektubunu gönderen subaya ne olacak Bir de ne olacak bu Galatasaray'ın hali... NOT:Neyse; tartışmadan da vakit geçiyor ama sadece böyle şeyler de oluyor dedim. Hatırlatmak için. Neyse, birçokları "Türklerin" hafızasının zayıflığına güvenerek söylüyorlar söylediklerini. Çok şey söyledim bu zamana kadar artık sussam iyi olur herhalde... Çok önemli gördüğüm birşey olmazsa tartışmadan uzak durup vakti o şekilde heba edeceğim... eyvallah...
  8. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Başından beridir; özel olarak teori ne kadar yırtınıyor ilk canlıyı açıklamak için dedim. Bu cümleyi özel olarak kullandığım ve üzerinde önemle durduğum hala anlaşılmıyor. Özellikle wikipedia'daki ilgili kaynakta evrim teorisi sadece üç şeyle uğraşır konulu metni belirttikten sonra dahi aynı şekilde devam ettim. Bu durumu ise kaç defa belirttiysem de dikkate almıyorsun. Kafanda motomot bir metin var ve devam ediyorsun aynı metin üzerinden. Diyorum ki; Wikipedia'dan alıntı yapılan yerde evrim hakkında bilgi veriliyor, orada evrim teorisinin nelerle ilgilendiği yazılı. Hatta ilk canlıyla ilgilenmediği de yazılı. Tesadüfen ortaya çıkan ilk canlı sen nelere kadirsin yahu... Burayı çok dikkatli oku CYRANO. Çok dikkatli oku. Zira; bundan bir önceki iletinde açık açık sorduğun evrim teorisinin neresinde ilk canlı geçiyor dediğin halde bu adam niye böyle bir metin postalasın. Ve arkasından kaç tane metinde evrim teorisinin motomot metinlerinde ilk canlı olmadığına dair cümleler kursun. Çok dikkatli oku.
  9. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Ateizm bilgisi hakkında da Thales'in bir metni vardı oralarda biryerlerde. Ya da Thales'li bir tartışma metni olacak. Üstüne iyi gider...
  10. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    İkincisini demiyorum. Yani ki; evrimi gerçekleştirebilen doğa ilk canlıyı çıkaramaz demiyorum. İkincisini ispatlayamam, birincinin ispatını yukarda yaptım. Ben, daha önce Tanrının varlığını yok saymadıktan sonra evrim islama aykırı birşey değildir dedim. Yani ki; aynı doğa ilk canlıyı ancak ve ancak Yaratıcının ol emriyle meydana getirdiğine göre evrimin yolunu açacak (yön verecek) yetenek de yaratıcının ol emriyle mümkündür. Ama bu ikinci kısmı ispat edemem. Yani ki ortada bir safsata yok. Burada olsa ve olsa ispatlı ilk canlının tanrıdan geldiğine dair metin üzerinden ispatsıza olan bir itimad var...
  11. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    ******* . Yazılanları hiç okumadığı ikisinin de ne kadar belli oluyor... Evrimi inkar etmeyen bir adama batıdaki papazlardan örnek getirir mi yoksa. Hele öteki... Başından beridir teorinin motomot metinlerinde ilk canlı yoktur diyen bir adama evrim teorisini okumamış olmaklığı nasıl itham ediyor. Ama olmaz, okuduklarını değil illaki kendi kafalarındaki imajı cevaplayacaklar... Ben, evrim teorisinin niye ilk canlıyı dışarda tuttuğunu sorgularken, bunun bir mecburiyet olduğunu söylerken bir gerçekten hareket ediyorum. Bu gerçek; ateistlerin sorgulaması gereken gerçek. Şu anda ateistlerin ateist kalabilmelerinin yegane dayanağı evrim teorisidir. Lakin; bu teorinin açıklamakta zorlanıp da dışarda bıraktığı bir canlı olmazsa evrim de mümkün değil. Pekiyi ateistler; bu ilk canlıyı hangi gerçekliğe dayandırıyorlar. Tartışmanın benim için ehemmiyet merkezi burasıdır. Kendi teorim basit. Tanrı ol dedi o da oldu. İspat mı istiyorsunuz. İspatı da şudur. Bu zamana kadar her türlü inanılmazı gerçekleştiren insan hala yoktan bir canlı üretememiştir. Bu üretemeyiş; akılsız, bilgisiz doğanın "tesadüfen" (o kadar karmaşıklık ancak tesadüftür) bir canlıyı üretmesini kabulden bizi uzaklaştırır. Böyle olunca; durumun mevhufundan şu çıkar. Yoktan canlının meydana gelmesi mümkün değildir. Meselenin can alıcı noktası budur. Bir canlının yoktan insan tarafından dahi meydana getirilmesi mümkün değilse, bunu doğanın meydana getirmesinin de mümkünatı yoktur. Öyleyse bu canlıyı gaipten bir güç yaratmak/meydana getirmek zorundadır. Gelelim evrim teorisini kabul edenlerin ateist olması meselesine. Hayır, böyle bir iddiada bulunmuyorum. Bu kadar saçma bir yaklaşımı en azından yazılarımdan bir iki tanesini okumak cüretini gösteren birinin söylememesi gerekirdi ki; anlaşılan yazımı da okumamış. Öyle olsaydı bizzat kendim ateist olurdum. Değil mi ki; evrimi ben de kabul ediyorum. Ancak, söz şudur. Evrim teorisine inanmayan ateist var mıdır? Bunlar çok farklı şeyler. Bu farkı anlamak için allame-i cihan olmaya gerek yok. Neyse; gerisi zaten havada kalıyor...
  12. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Başından beridir önemle üzerinde durduğum şeyleri bir daha yazayım... Birincisi; ateizm ve evrim... İkincisi; ilk canlı Üçüncüsü; alıntıladığım metinler tamamıyla sonuna kadar tarafımdan okunduğu gibi sadece bir kısmını verdiğim metinlerde daha önce okunmaya tabii tutulmuştur bilmeyen ve anlamayanlara belirtilir... Gelelim; Evrim teorisinin ilk canlısına meselesine... Bir arkadaşımız sağolsun ki; türlerin kökeni adlı kitapta ilk canlı hakkında küçük bir değinmeden başka birşey yoktur diyebilmiş. Yada ben bu kadar basit anladım diyelim. Ben, evrim teorisinin olmazsa olmazı budur diyorum. Türün kökeni ilk canlıdır. Bunu, bile isteye konu dışına iten adamın yaptığı ispat eksiktir. Bu eksiklik türün kökenini bulduğu noktada kendisinin ateist kalmasını imkansız hale getireceği için teorisinin dışında tutmuştur. Bu, bu kadar anlaşılmayacak birşey mi? İlk canlı; teorinin merkezi olması gerekirken teorinin dışına çıkmak ne demek? Hem, evrim teorisinde yokturu kabul edip hem de arkasından evrim teorisinin nasıl açıkladığını anlat dediğimde hala bir ayrım yapmadığım anlaşılmıyor mu? Neyi, neyden ayırmadığım hala anlaşılmıyor mu? Devam edelim ve başka bir şey daha ortaya çıksın… Ben, uzatmadan google’a girmenizi ve evrim teorisi ilk canlı yazmanızı yeterli görüyorum. Abiyogenez evrim teorisinden bağımsızdıra vardınız nihayet ha. Pekiyi bu çıkmaz, karışık yol hakkında evrimciler ne diyor. Teori üretmiyorlar mı? Bakıyorsunuz ki bir sürü teori var bu konuda mutabık da değiller. Kendi yazılarımı alıntılamak garip oluyor. Ama anlaşılması açısından tek tek buraya aktarmak gerekiyor galiba… Pekiyi burada ilk canlı hakkında konuşurken; teorisyenler niye ilk canlı vardı (biz o kısmıyla ilgilenmiyoruz mealindeki cümle yukarda) ön kabülünü atlayıp teoriye geçmişler ne demek… Pekiyi burada anlatılan ne? Pekiyi buradaki evrimciler kim. Böyle kategori olmaz mı? Bir tarihlerde Müslüman ayrıdır İslamcı ayrıdır diyorlardı. Bir kişi hem Müslümanlığa mensup olup hem de İslamcı olmayabilir. O zaman İslamcı farklı bir şeydir değil mi? Bir kişi evrimin varlığına inanabilir. Bilimsel olarak ispatlı olsada inanmayan inanmayabiliyor, ama benim evrimci dediklerim farklıdır. Bunu şöyle açıklayayım. Ateizmi tüm insanlığa teşmil etmek adına evrimi kullananlara “evrimci” diyorum. Burada hala bir şey dikkatini çekmedi mi? Bir teori ortaya atılmadan içerisinden birşeyin çıkartılması mümkün olur mu? Olmayan bir şeyden olan bir şey çıkar mı? Bu soru da ilk canlının varlığına kayan felsefi bir soru oldu beeeeah…Yok, sadece teori yokken teoriden bir şey çıkarmak mümkün olmaz kadar basit bir cümle ediyorum. Felsefi arkaplanı sığ bir cümle yani. Şimdi son iki alıntımızla konuya bakalım. CYRANO, evrim teorisi denilen kalıp içerisinde ilk canlıya girilmediğini söylüyor. Bunu da teoriyi okuyup söylüyor. Elhak doğrudur, pekiyi ben teorinin motomot metinlerinin içinde ilk canlının nasıl oluştuğunu açıklamaya girdiğini biryerlerde yazdım mı? Evrim teorisinin ilk canlısı dedim. Evrimcilerin ilk canlısı diyebilirim. Darwin’in ilk canlısı da diyebilirim. Herkesin ilk canlısı da diyebilirim. İlk canlı bir koddur. İçinden çıkılmazlığın kodu. Başından beridir evrim teorisinin en önemli meselesidir diye de bu yüzden diyorum. Hala da devam ediyorum aynı şeye. Evrim teorisinin en önemli meselesi ilk canlıdır. Tüm evrimcilerin de en önemli meselesi bu olmak zorundadır. Eğer ortak bir ata aranıyorsa ilk canlıdan daha ortak bir ata yok. Ortak bir kök aranıyorsa ortak kökteki ilk canlı odur. İlk canlı olmadan evrim olmaz. Wikipedia’dan alıntı yapılan yerin altındaki üç şey nedir okudun mu CYRANO. Okumadın değil mi? Yoksa hala evrim teorisinin içinde ilk canlı yok,sen yanlış biliyorsun, yanlış okuyorsun, tiridim demezdin. Ya da madem okudun hala niye bunda ısrar ediyorsun deyip önceki metinleri bir okurdun… Gelelim günübirlik tartışma meselesine. Alıntılar günübirlik alıntılar olabilir. Lakin, konunun tarafımca uzun bir müddetle araştırıldığı, islamın konu hakkındaki tutumunun daha önce ortaya konulduğu, hatta konu hakkında ateizm ve evrim sorunsalının incelendiği, dahası adem babamız Havva anamız mealindeki konuda, Allah’ın yaratması ve evrimle ilgili düşüncelerim bir arada değerlendirilirse,; kimin kimden daha çok evrim teorisini okuyup okumadığı anlaşılır. Ve de evrim hakkında tefekkür ettiği anlaşılır. Tekrar gelelim ilk canlı meselesine. İnsanoğlu, neredeyse elindeki sonsuz bilgi ile laboratuar ortamında (hiç sevmem bu ortamı) cansız bir varlıktan canlı üretemezken; bunun için cırmalarken, nasıl oluyor da hiç aklı olmayan “doğa” nın kendi cansızlığı içerisinden bir canlı çıkarmasını kabul edebiliyor. Böylesi bir saçmalığı görüp nasıl kişi ateist kalabiliyor. Dahası; ilk canlıyı inşallah tanrı yaratmamıştır ve bu ispatlanacaktır diye bir temenniye kapılmak da akıllara zuldür… Haa bu arada evrim ile teorisinin ayırmadığım hakkında son mesajda bir cümle yazılmış. Vay canına. Teori, sanki bir olgu olan evrimi açıklamaya çalışmıyormuş gibi geldi…Şaka değil mi bu? Başından beridir üzerinde durduğum şey sanki bu değilmiş de şimdi fark ediyormuş arkadaşımız. Evrim teorisi ilk canlıyı kendi kapsamından niye çıkartıyor…Yukarda bu soruya benzer kaç tane soru var. Hala bana evrim teorisinin neresinde yazıyor ilk canlı diye soracak mısınız? Hala anlamayanlar varsa yapabileceğim şey yok.
  13. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Gelelim şu link meselesine… O linklerden bir tanesi Diyarbakırlı kardeşimizin bir cümlesi parelinde verildi. . Ben de o linki “Evrime inanmayan ateist var mıdır” diye bir başlığı daha önce açtığımı belirtmek için koydum. Ki, benim de merakımı celbeden konulardan bir tanesi buydu. 8 Mayıs 2006. 4 Şubat 2008 tarihinde ise başka bir metin vardı karşımızda. Evrimin olduğuna inanan Müslüman bir adamın yazmış olduğu bir metin. Aradan geçen 2 yıl içerisinde evrim bilgisi değişmiş ancak ateistlerin evrimci olmaları meselesi kafasında değişmemiş bir adamın yazdığı bir metin. Pekiyi, siz 2006 yılında yazmış olduğum metnin neresini buraya aktarmışsınız. 2008 yılında bizzat kendi yazımla çürüttüğüm kısmını…
  14. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Birbirinden farklı evrim teorileri vardır. Evrimciler diye bu yüzden konuşuyoruz. Darwinci demiyoruz. Evrimciler. Bu evrimcilerden bazıları “ilk canlı”yı bulmamanın, bilmemenin ve araştırma konusu yapmamanın mümkün olamayacağını idrak ederek kendilerini bu noktaya yönlendiriyorlar. Gelelim evrim teorisinin ilk canlısına. Zira sanırım en önemli gündem maddemiz bu. CYRANO, evrim teorisinin içerisinde “ilk canlı” yok diyor. Daha öte gidip “evrim teorisi” bununla ilgilenmez diyor. Ehh ilgilenmesin bakalım. Nasıl ilgilenmiyorsa bir ton adam bir sürü deney filan yapıp ortaya bir sürü görüş atıyorlar ama evrim teorisi bununla ilgilenmez oluyor. Haa, bu arada bu deneyleri yapanlar görüşler serdedenler ateşli evrimci. Evrim teorisinin ilk canlısı sen nelere kadirsin. Yanlış mı söylemişim. Yok ya hu tam da süpppperrr söylemişim. Ama daha da güzel söyleyebilir mişim…Ateist evrimcilerin korkulu rüyası “ilk canlı” sen nelere kadirsin…Ya, senin “kendiliğinden” oluşma ihtimalin yoksa biz nasıl ateist kalırız…Yoksa sahi Darwin böyle bir saçmalığa düçar kalır mıydı? Hem ilk canlının oluşmasını açıklayama, hem ateist ol. Mümkün değil. Bütün bu bilgilere rağmen “evrim teorisi” wikipedia’da dün alıntı yaptığım yerin altında yazdığı gibi üç şeye değinir başka bir şeye değinmez gibi bir saçmalık böylece gözler önüne serilmiş olur.
  15. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Basitçe yazayım da anlaşılsın bari. Şimdi google giriyorsun ve şu aşağıdaki metni yazıyorsun Bakalım bu metin hangi kaynaktanmış ve forumda bu metni kim yazmış...Ondan sonra devam edelim...
  16. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Tanrıya karşı insanın acziyeti burada işte. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın yok olmuyor. Neyse başka birşeye değineyim. Ateistler ilk canlının nasıl meydana geldiğini düşünüyorlar. Ateistlerin ateist olarak kalabilmelerine uydurabildikleri tek gerekçe "evrim" süreci. Evrim sürecinin ateşleyici unsuru ise canlılık. Birşey canlı olmadan değişmesi mümkün bir durum değil kendi başına. Hani şu evrim teorisi denilen şey niye bununla ilgilenmiyor acaba... Bana kalırsa Darwin, Tanrının varlığını "ilmi" olarak ispatladı ama baktı ki böylesi bir gerçeklik söylenirse birçok şey güme gidecek. Ondan sonra teorisini kalkıp başka bir noktadan başlattı. Yoksa nasıl düşünüyorsunuz canlıların evrimleşeceği bir ortak kökü evrim teorisyenleri araştırmayacak. Böyle birşey mümkün mü? Sahi evrim teorisi ortak ataları da araştırmıyor mu? En ortak ata ilk canlı olduğuna göre... Allah'ın hidayeti yakındır, benimle tartışmaya devam edin. Biraz da düşünün. Pasteur'ün deneyiyle beraber düşünün. İlk canlı nasıl oldu nasıl oldu, ilk canlıya hayatı ne verdi. Hayatı yaratan kuvvet ilk canlıysa ölüm nerden çıktı. Hayatı yaratacak kuvvet ölüme niye meydan okuyamaz. Milyar yıl geçti evrim niye yok olmaya çare bulamadı. Niye niye...Düşünün. Birşeyler eksik teori adına. Teorisyenler ise o kısımlara girmiyorlar... Biz daha önce bir tartışma başlığında "Evrime inanmayan ateist var mıdır" demiştik. Başlık süperdi. Allah'ın hidayeti yakındır, yazılarımı okumaya devam edin...
  17. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    CYRANO, gittikçe ***** başladığıyın umarım farkına varırsın. Ben google'a yazar yazmaz çıkanlardan ilk dördünü gösterdim ki bunu da; demen üzerine yazdım. ilk çıkanlar sözün 4'üncüyü kapsamıyorsa haklısın. Yok 4.cü kaynakta ilk canlı olarak bir tartışma ve uzun bilimsel metinler varsa saçmalığı farkedip aslına rücu edersin umarım... Gelelim diğer bir meseleye...Ben araştırmayın demiyorum. Yırtınmayın ilk canlının nereden çıktığını saçma sapan yollarla açıklamaya diyorum. İlk canlı diyorum. İlk canlı nasıl peydah oldu. Evrim için ilk canlı şarttır diyorum. İçinden çıkamayınca teoriyi ilk canlıdan sonrakilere kaydıran adama söylüyorum bunu da. Pasteur'un deneyinden sonra ilk canlı evrim teorisinin tartışma alanından niye çıkıyor birader... İlimle bilimin farkıymış. Sabit fikirlilikten başka birşey değil sizinki. Üç kuruş evrimle ilgili metin okuyup allamei cihan kesilmekten öte bir anlamı yok sizinkinin. Dediklerime de hiç dikkat etmiyorsunuz. Linkler verdiğim metinleri bu konu altında da söylemişim gibi aktarıp aha böyle söylediniz diyorsunuz. Halbuki tartışmanın bir tarafından aldığınız metinle başka bir tarafında söylediğimiz arasında bir fark var. İslamın ilk başlarda evrimle uyuşmadığını düşünürken sonradan bunun dışına çıktığımı, Mehmet Bayraktar'ın makalesini o konuyla ilgili metinden sonra buraya aktaran benim. Hala okuduğunuzu kendi kafanızdaki metinlere göre anlıyorsunuz. HY'nın söyledikleriyle benimkiler arasında bir benzerlik yok. Ben, evrim vardır diyorum. İslama aykırı olmadığını da söylüyorum yeterki teorisyenler tanrının varlığını ilk canlıyı da doğa üretmiştir diyerek Tanrıyı yok sayma yolunu tutmasınlar. İspatını asla yapamayacakları bir konu hakkında ateizme uygun bir "teori" üretmeyece çalışmak yerine kendinizi imkansızın ve mantıksızlığın kollarından kurtarın. İlk canlıyı Tanrı yarattı. Evrimin yolunu da tanrı açtı. Yani ki evrim Tanrı'dan bağımsız değil. Demogoji'yi keşke becerebilseydiniz. Gölge boksuna kalkışmanın da manası yok. Söylemediğim şeyleri söylemiş kabul ederek cevaplar vermeniz de süppper...
  18. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Ben google yazdım bunlar çıktı. İlk dört içerisinde sizin çok sevdiğiniz yerde var. Wikipedie...Sahi wikipedia'yı da HY'nın sitesi yaptınız ya...Veya belki sizin google, HY odaklıdır sizin gibi. Her şeyi ondan biliyordur da öyle gösteriyordur...Gerisi akşama...
  19. bekir

    TSK siyaset yapmasın

    Bence de doğru söylemiş. Asker; kuvvet komutanlığından ayrıldıktan sonra gizli olması gerekenler müstesna olmak üzere her şeyi konuşabilir. Açıklıkla dile getirebilir. Lakin, siyasetin cadı kazanı gibi kaynadığı bu günlerde susması şarttır. Sadece bugünler mi? Hayır...Söyleyeceği sözü söylemesi gereken yerde söylemelidir. Pekiyi Suha Okay veya tabii olduğu yer 27 Nisan bildiri yayınlandığında ne diyordu... Veya AKP'ye karşı aynı yerden sert çıkışlar yapıldığında ne diyorlardı? Tersi AKP için de geçerli demiştim. Herkes işini yapsın Genel Kurmay bana bağlı bir kurumdur diyen partinin elemanları; askerin konuşmaması gerektiğini salık verirken; Konu Kürt açılım olunca ve İlker Başbuğ da açılımdan yana olunca...Konuş komutanım, kim tutar seni dercesine hareket ediyorlar... Bu da ne kadar demokrasi bilincine sahip olduğumuzu gösteriyor...Komik...
  20. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    Evrim teorisini Allah karşıtı olarak lanse edenlerin teorilerine karşı kendi teorimizi (bazı yerleri başkalarınınkiyle örtüşüyor olabilir) ortaya koyuyoruz. Siz sanıyorsunuz ki; Charsles Darwin kendi evrim teorisini ortaya attı ve evrim teorisi o olarak kaldı. Ben, uzatmadan google’a girmenizi ve evrim teorisi ilk canlı yazmanızı yeterli görüyorum. Abiyogenez evrim teorisinden bağımsızdıra vardınız nihayet ha. Pekiyi bu çıkmaz, karışık yol hakkında evrimciler ne diyor. Teori üretmiyorlar mı? Bakıyorsunuz ki bir sürü teori var bu konuda mutabık da değiller. Olmaları mümkün de değil. Zira laboratuar ortamında o ilk canlıyı üretemiyorsunuz. Dönüştüremiyorsunuz. Ateislere seslenelim; evrim var ama “Can” ı veren Allah’tır. Allah canı da ölümü de halkedendir. Yaratandır. Yoksa evrim ölümü de yenmek zorundaydı. Yaşlanmayı da… Evrim teorisyenlerinin bir kısmı hem ateist olup hem de ilk canlının ortaya çıkışını açıklayamayacak olmanın mümkün olmadığını hesap edip ilk canlı vardı ondan sonra nasıl da dönüştüler ha kısmına kaymışlar anlaşılan…Neyse ki hala teorisyenlerden bazıları hala açıklamaya çalışıyorlar ilk canlıyı. Ben de boşuna yırtınmayın bunlara gerek yok diyorum. Allah yarattı… Maalesef hiç farklı değildir. Evrimcilerin, en önemli meselesi belki de ilk canlıdır. Zira her şeyi ona dayandırıyorlar. Ama aynı zamanda açıklayamıyorlar. O zaman kaçmak kurtuluştur yoluna düşüyorlar. Yapmayın, ilk canlı olmadan evrim olmaz. Canlı olmayan şey nasıl evrilir. Evrim teorisi ile canlı hayatın nasıl ortaya çıktığı sorusu çok alakalıdır. Bunu demişler wikipedia’da. Beni işleyişi ikinci derecede ilgilendiriyor bir teist olarak. Vay canına. Evrim Kuramının babası niye ilk canlıya kafa yormuş ki. Evrim teorisiyle hiç alakası yok ilk canlının ha…İşin garip tarafı bu abiyogenez denilen “şeyle” meşguliyet kesbedenler evrimciler. Neyse; kaynak oralarda siz abiyogenez meselesini biraz okuyun bence. Bir de İngilizcem olsa varya evrim teorisyenlerinin ilk canlı ile ilgilenip ilgilenmediği hakkında ne bilgiler çıkacak da ortaya yok işte…Haa, abiyogenez için wikipedia’daki kaynakların içerisinde evolation gibi kelimeler geçiyor. Matrix ve Ölümcül Deney filmlerinden bu kelimeyi hatırlıyor gibiyim… Hayali senaryo mu? Darwin’in amacı bu diyelim. Evrim teorisine sarılan birçok kişinin amacı bu değildi ama. Neyse, ispatı zor olacak bir konuya daha girmenin manası yok. İlk canlı zaten çetrefilli konu. İyi de ben evrim teorisinin ispatlı kısmına bir şey demedim ki. Beni Abd’li evangelistler filan ilgiledirmiyor. Darwin’in teorisinin kimler tarafından kullanıldığı hakkında bir fikir ancak bizim beynimizde bir yer buluyor. Neyse vakit kıtlığı sorunum var bugün…Bu yüzden biraz geç cevap verebildim. Gerisine değineceğim…
  21. bekir

    TSK siyaset yapmasın

    İsterseniz, konunun başındaki metni bir okuyun bir de söyleyeni okuyun ona göre tartışmaya devam edelim...
  22. bekir

    Evrim müfredattan çıkarıldı...

    “Evrim teorisi tüm mutasyonları salt çevresel şartlara bağlar” demişsin. Ki, bunu sanıyorum HY böyle diyor sen de; böyle demiş olduğuna göre HY’yı eleştiriyorsun demeye getirmişsin. Olmamış. Zira, bunu sadece ortama bağlayacağız cümlem Bu metnin cevabıydı. Yani ki aynı ortamda aynı canlıların sadece aynı şeye dönüşmeleri gerekiyordu bu faraziye ile. Bu sebeple bu kadar türün ortaya çıkması böyle bir faraziye ile mümkün görünmüyor dedim. Bu kadar çeşidin ortaya çıkması için gaipten bir elin olaya müdahalesi gerekir demeye getirdim. Gelelim tesadüfen ortaya çıkan ilk canlı meselesine. Pekiyi diyalektik meselesini geçip sorayım. Sizin bilim ilk canlıyı neye bağlıyor. Gelelim maymundan gelme bahsine. Atalarımı maymun etmedikten sonra evrime sözüm yok derken ironik bir ifade kullandım. Önemi yok, ortak kök filan gibi primatlı mirimatlı cümleler geldi. Yani ki; yine söylüyorum, ben size cevap veriyorum. Evrim teorisi şunu diyor, HY bu konuda şunu söylüyora değil. Ama eğer diyorsan ki evrim teorisinde ilk canlı diye bir şey yoktur. O zaman ben senden ilk canlının nasıl meydana geldiğini ve diğer canlılara dönüşme şeklini evrim teorisinin nasıl açıkladığını anlatmanı beklerim. Yine söylüyorsan ki; (tüm) mutasyonları (salt çevresel) şartlara bağlar. Salt çevresel diye okumak yanlış olur. Sadece “ortam” a bağlayacağız. Bu söz de aslında neye karşılık olarak söylenmiş belli. Lakin, yine de dönüşüm/değişim evrim teorisinde genel olarak ortama adaptasyon meselesi yüzünden cereyan etmiyor mu? Sadece ile genel olarakın anlamı farklı biliyorum. Ama söylesene kuzum 1000 tane martı aynı şartlar altında 1000 tane penguene dönüşmez mi? Niye aynı şartlardaki aynı martılardan bir kısmı penguene dönüşürken bir kısmı başka bir şeye dönüşüyor. Doğal bozulum mu nedir bu da…Hasılı 5-6 milyar yıl daha lazım böyle bir şey için. 5-6 milyar yıllık süreçte canlılığın oluşması çok zaman aldı türlerin dağılımı için de çok uzun bir zaman dilimine ihtiyaç olduğu görülüyor 100 milyon yıl önce yaşamış bazı hayvanların hala aynı iskelet yapısına sahip olduğu düşünülürse…Hasılı devreye giren başka bir güç olması gerekiyor bu kadar çeşit için… http://www.turkish-media.com/forum/topic/25923-evrime-inanmayan-ateist-var-midir/page__fromsearch__1 http://www.turkish-media.com/forum/topic/115165-evrim-kurana-gorede-gercek/page__view__findpost__p__658182 burada aşağıdaki yazıyla başlamış ve alıntıda bulunmuştum. Daha önce evrim teorisini birkaç kez tartıştığım ve Mehmet Bayraktar'ın makalesini buraya benim aktardığım düşünülmelidir. Yine ayrıca İbni Tufeyl'in Hay Bin Yeksan adlı eseriyle ilgili yaklaşımlarda bulunduğum düşünülmelidir. CYRANO; evrim teorisinin ilk canlısı bana göre tesadüfen ortaya çıkmıştır. Evrim teorisi istediği kadar saçmalasın. O ilk canlı olmasaydı evrim teorisine göre canlılık da mümkün olmayacaktı. O ilk canlıyı açıklamak için ne kadar yırtınıyor teori değil mi? Halbuki ilk canlıya Allah ol dedi o da oluverdi dese her şey sonuçlanacak. Kendileri de kurtulacaklar biz de uğraşmayacağız. Ama diyemezler. Evrim teorisinin ilk amacı tanrıyı yok etmekti. Zira kilisenin etkisini tanrıyı yok etmeden kırmak onlara göre mümkün değildi. Link yukarda… Tam, konu benim adıma kapanmıştır derken mesajını bir-iki saat evvel gördüm. Hayvan ahırda da olsa hayvandır. Hayvansal içgüdülerinin birkısmından vazgeçse de birkısmını sürdürmeye devam eder. Her ne ise; doğal ortamda da sakat hayvanların varlığı bilinmektedir. Kolay av olmaları doğuştan ebeveynleri tarafından yok edilmelerinden farklı bir durumdur. Tavşanlar neyse de ben en fazla akreplerin üremesine kıl olmuşumdur. Yanlış anlaşılmasından kulağımdan hakladıkları için değil, erkek akreplerin bazen ap.tallıklarının neticesi olarak yem olmalarına değiniyorum. Zaten hep böyle değil midir? Dişi nihayetinde erkeğin hakkından her durumda gelmekte değil midir? Dolayısıyla; doğada evrim dişiler lehine işlemektedir…Buradan olarak Tanrı, dişileri korumuştur dersek hata etmiş olmayız herhalde…
  23. bekir

    TSK siyaset yapmasın

    Bir ordunun bu kadar kışkırtılmaya meyilli olması gariptir. Her gariplik gibi doğruluğu tartışılır böylesi bir önermenin... Biz (ben, kendimden biz diye söz ederim diyordu bir büyük) herkes işine baksın, işini yapsın derken; ordunun çıkışlarını beğenmeyenlerde konuşmasın yollu söylemlerde bulunuyorlardı. Bunu söyleyen AKP içerisinden ehemmiyetli yerlere gelmiş kişilerden bazıları Başbuğ'un, kendileri için hoş olan sözlerini duyunca; tabii ki konuşacak, Genel Kurmay Başkanı da konuşmayacaksa batsın bu dünya edebiyatına kendilerini kaptırdılar. Tersi durum da sarahate kavuştu. Genel Kurmay Başkanının susması ve konuşmasını ancak ve ancak, kendi siyasi tercihleri doğrultusunda uygun gören kadronun bir elemanı başlığa çektiğimiz cümleyi pat diye söyleyiverdi... Bu durumlar esaslı bir duruşla esas duruş arasındaki farka müncer oldu bizim kafamızda. Günübirlik politika böyle birşey işte. Gerçek bir felsefesi, yönetim anlayışı, gerçek bir demokrasi anlayışı olmayınca insanların; toplumun balık hafızalı olmasına güven duyup her saçmalığı ortaya atıveriyorlar... Meclisimizin en önemli meselesi budur. Hakiki/esaslı bir tavrı benimseyen insanların orada olmamasıdır... Saygılar...
  24. bekir

    Adana resimleri

    Güzel resimler, benim dahi görmediklerim varmış...Özellikle Sabanca Merkez Camii yanındaki parkın tepeden görünümüne aşinalığım yoktu. Süper görünüyor... Kozan Baraj Gölü Kozan Kalesinin bizim bahçeden görünümü... Hele de Horzum, Feke görüntüleri var ki...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.