Zıplanacak içerik

bekir

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bekir tarafından postalanan herşey

  1. Herhalde sizin mantığınıza göre Cumhurbaşkanı Anayasamıza göre muhalefet unsuru olarak tanımlanmış. Vetolarında da adamların niyetini bildiği için veto ediyor, yoksa çıkarılacak olan kanunun sözü ve ruhunun Anayasaya uyup uymadığı önemli değil. Adamların niyeti bozuk.. Hukuk devletinde muhalefet tarafsız olması gereken Cumhurreisince yerine getiriliyor. Hukuk devletinde kanun içeriğine değil kanunu yapan adamların niyetine göre değerlendiriliyor. Çünkü burası hukuk devleti değil. Zira demokrasimiz sorunlu. Hukuk dediğimiz şey sorunlu. İnsanlarımızın bir kısmı sorunlu. İktidar sorunlu. Cumhurreisi sorunlu. Neyse, ben ağız dolusu bir inşaallah'la herşey daha iyi olacak diyeyim bari.. Mafya kusura bakma, bunu demek istemezdim ama madem temennin yada dileğin o yönde: inşaallah en kısa zamanda ölürsün.
  2. bekir şurada cevap verdi: Shatin başlık Politika Bilimi
    Eyvallah kardeş, Kendine iyi bak..
  3. bekir şurada cevap verdi: Shatin başlık Politika Bilimi
    Neden yazımın onda birine cevap veriyorsun. "Kardeşim, bahsettiğin Almanya'da bugün kaç tane parti var mecliste. Fransa da kaç tane var, İngiltere de kaç tane parti var mecliste." Bu cümle nerede geçiyor sanıyorsun...İstersen ekranda var mesajım bir daha oku. Bu dünkü mesajımda geçen cümlelerden biri...Önce Almanyada meclise giren kaç parti var demişim, sen tutup seçime giren bütün partileri yazmışsın, Ben tutup bunu eleştirmemişim ve sen hala inat ediyorsun. Sana dikkat etmiyorsun demekten bıktım. Allah iyiliğini versin emi... Bizdeki tüm partileri yazmamdan maksat da bu partilerin tamamının en az 1 milletvekili çıkartacak kadar oy almalarındandır. Seçime giren bütün partilerin meclise en az 1 milletvekiliyle girme ihtimalleri var Türkiyede Almanya da bizden çok parti olduğu doğru ancak Meclise niye katılım 5 partiyle kalmıştır. Kardeşim, birbirimizi hasım bellememize gerek yok. Sen rakamların söylediğine bakıyorsun, ben ise veriye yeterince işkence yapıldığında herşeyi söyleyebileceğini inanıyorum. . Rakamları zorladığında her sonucu elde edebilirsin.
  4. bekir şurada cevap verdi: Shatin başlık Politika Bilimi
    Özür dilerim bir yazım yanlışı olmuş, dikkatsizlik: FDP yazmam gerekirken PDF yazmışım. Sen de takdir edersin ki parti yerine fırka tabirini artık kullanmıyoruz, bu sebeple kısalttığımız bir partinin adının (F) ile bitmesi mümkün değil Alman partileri olarak bahsettiğim meclise katılım esas alınarak söylenmiştir. Bir ülkede ve hatta her ülkede 20, 30 hatta 100 parti mevcudiyetini sağlayabilir. Ancak, Meclise kaç partininin girdiği ve hükümetinin nasıl oluşturulduğu önemli olandır. Seçime giren parti sayısı değil. Hıristiyan Demokrat Parti'yi yazmadığımı nasıl söylersin: Hadi sen bilmiyorsun diye yazdığımı açayım. Birlik Partileri Bloku kimi temsil ediyor: Hıristiyan Demokrat (CDU)+Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU)=226. Bu iki parti seçime birlikte katılmışlardır ve adları Birlik Partileri Bloku olarak kullanılmıştır. Sosyal Demokratlar 222, Hür Demokratlar (FDP-Benim yanlış yazımın kurbanı)61, Sol Parti 54 ve Yeşiller 51 milletvekili çıkarmıştır. Kaç parti oldu meclise giren 5. Yazıyla Beş... AKP'yi halk %35 le dahi tek başına taşıyamıyor mu. Bundan önceki tek başına iktidarlara bir baksa. Şu an fazla vaktim yok bunu inceleyemeceğim. Ama sen istersen bir kontrol et. ANAP hükümeti dönemine bir bak. Tek başına iktidar tabiri, meclisin salt çoğunluğunu elinde bulunduran parti için kullanılan bir terimdir. Mecliste şu an iki parti var ve aldıkları oy kullanılan oyun %54 ü civarında. %54 oyla %100 temsil etmek meşru değil, bunu daha önce de söyledim. Aslında %100'ün temsili de sözkonusu değil. Kullanılmayan 8 milyon ve geçersiz sayılan 1 milyon küsür oy var ki bu iki parti bu kimseleri mecliste temsil etmiyorlar. Zira Oy kullanmayanlar meclisin kendilerini temsil etmediklerini düşündükleri için oy kullanmamışlardır. İstisnaları ayrık tutuyorum. Yani %54 oyla %80'in temsili. Ama yinede kaba bir hesapla %34 oy alan bir partinin normal bir seçimde çıkaracağı milletvekili sayısının 276'yı geçmesi mümkün değildir. AKP'nin tek başına iktidarı kendisine kendi seçmeni tarafından verilen oyla sağlanmamıştır. Tek başına iktidarına giden yol belki kendi seçmeni tarafından açılmıştır. Ancak aynı halk CHP'yi bir önceki seçimde %10 barajının altında bırakırken AKP'ye mualefet çıkarabilmek amacıyla CHP'yi de desteklemiştir. Sol'un Türkiyedeki oy potansiyelinin %30 civarında olduğunu ve CHP'nin %19 oy aldığını düşünürsek bu dediğimdeki haklılığım ispatlanır. Öyle yada böyle halk bilerek ya da bilmeyerek AKP'yi tek başına iktidara taşımıştır. Halk tabirinden neyi kastettiğim sanırım vuzuha kavuştu. Halk deyince Bütün insanlar demiyorum, Bu ülkede yaşayan herkes her topluluk halktır benim için. CHP'yi destekleyenlere de halk diyorum AKP'yi destekleyenlere de. Bu sebeple HALK dediğimde bütün insanları anlamak biraz hatalı olur. Eğer halk CHP'yi barajın altında bıraksaydı ne olurdu bir de onu düşünelim. Eğer Halk DYP'yi %10 barajının üzerine çıkarsaydı AKP bugünkü milletvekili sayısından büyük ölçüde fire verecekti. Doğrudan yada dolaylı dedim. Bunun sorumlusu ya da müsebbibi ikilidir. Seçim sistemi ve Halk. Seçim Sistemini koyduk, daha önce niye böyle bir sorun yaşanmıyordu. Mecliste beş altı tane parti oluyordu. Niye bu seçimde böyle oldu. Bu mecliste 8 tane partide olabilirdi bu seçim sistemiyle ancak HALK'ın isteği bugünkü durumu yaratmıştır. Halk desteğine göre partilerin meclise girmesi sağlanır. DESTEK BARAJ DİNLEMEZ... Yazdıklarımı hala dikkatli okumuyorsun. Selamlar....sanırım sana ilk defa selam veriyorum.
  5. dostum gerçekten işe yarıyorsa sana müteşekkirim. Ama inşallah bu yakınlarda programı denemek zorunda kalmam
  6. bekir şurada cevap verdi: Shatin başlık Politika Bilimi
    Sen öyle bir izlenime kapılmış olabilirsin ancak ben öyle bir izlenim bırakmadım. Hatta sen bunları yazdıktan sonra dönüp bir daha ilk mesajımı kontrol ettim ve kimsede bu izlenimi uyandıracak birşey yazmadığımı farkettim. MUALEFETİN MARİFET BİLİNDİĞİ KAFALAR ancak böyle bir şey söyleyebilir. Hatta bu mualefet yapma sevdası benim özellikle herhangi bir ülke belirtmememi anlayamadığı için yazılarına devam ediyor. Malumu ilama gerek yoktur diye ben ülke belirtmedim ama sen gidip verilemeyecek örneklerin başında gelen almanyayı verdin. Kardeşim, bahsettiğin Almanya'da bugün kaç tane parti var mecliste. Fransa da kaç tane var, İngiltere de kaç tane parti var mecliste. Seçimden seçime hükümet değişirmiş. Tabi ki öyle olur. Biz 28 Şubat sürecinde kaç hükümet değiştirdik seçime gitmeden. 73'deki askeri muhtıradan önce kaç hükümet değişti. Mecliste 5-6 parti bulunduğu ve hükümetin kurulamadığı için darbe söylentilerinin ayyuka çıktığı dönemleri yaşamadı mı Süleyman DEMİREL. Kaldı ki ben ikinci mesajımda seçim sistemine sitemimi belirtmişim. DEHAP adlı partinin meclise girmesini engelliyor diyo kaldırmadılar bu sistemi demişim. Türkiye de iktidar birşey istiyor diye hemen o şey olmuyor bunu şu an çok net şekilde görüyoruz bir de arkada kalan teknokratlar hükümeti mevcut. Birtakım bürokratik kesim bazı şeylerin yapılmasını istemiyor. Bu belki bugün AKP tarafından da uygun görülüyor olabilir, ancak DEHAP'ın meclise gireceğini bilerek acaba ORDU, bu sistemin kabulunü destekler mi? İDEALLER her zaman maddi gerçeklerle örtüşmez. Zaten demokrasi dediğimiz şeyin de bir ülkenin elinde patenti yoktur. Her ülke kendi demokrasisini oluşturur. Burada o ülkenin şartları da dikkate alınarak kişilere verilebilecek temsil kabiliyetin en üst seviyeye çıkartılmasıdır. Bana kalırsa keşke meclise DEHAP girebilse. Şu anki yakınmalarını o zaman duymazdık, zira temsil ediliyor olurlardı. Hoş, temsil edilmediklerini söylemek de güç ya. Ben baraj meselesini kanunlara uyup uymama veya DEHAP mevzuu yüzünden söylemedim. Zaten DEHAP hakkında da herhangi bir antipatim yok. Kanuna aykırı eylemlerde bulunup haklarında yapılacak işlemleri düşünmek ayrı bir mevzu hükümetin kurulamaması apayrı bir mevzu. Yada hükümetin kendini idame ettirememesi. Hükümetin kendini idame ettirememesinden maksat kurulduktan sonra düşmemesidir. Sen dediklerime dikkat etmiyorsun. Ucuz gazete polemiği meselesine gelirsek;Yazımda da söylemiştim, bu kötü bir saldırma yöntemi biliyorum diye. ve ardından AKP'nin bugünkü gücünün halktan gelmediğini söylemek kadar kötü değildir demiştim. Dinimi tan eden bari müselman olsa dedikleri noktaya geldik sanırım. Ben asla saldırma yöntemini tasvip etmem ve de sevmem. O sebeple Halkın %35 ini yok saymayla ilgili sözümün kötü bir saldırı yöntemi olduğunu söylemiştim, ahlaki değildi ancak, %35 oyu yok saymak kadar kötü olamazdı. ve son olarak, AKP'nin %35 oy almasında seçim vaatlerinin belki %5'lik bir etkisi vardır. Bunun haricinde hiçbir etkisi olamaz. AKP bir tepkinin neticesinde bu kadar oy alabilmiştir. AKP, Fazilet partisinden kopan insanlarca kurulmuş bir partidir. Fazilet partisi en büyük patlamayı %21 oyla refah partisiyle yapmıştı o zaman bile aldığı oy şu anki AKP'nin oyuyla kıyaslanamaz. Siz bir partiden kopup gelin ancak eski partinizin 2 katına yakın bir oy alın. Bu inanılmaz bir durumdur ve inanılmaz durumlar ancak inanılmaz şartların ürünüdür. Halkta bundan önceki meclisi oluşturan partilere inanılmaz bir öfke oluştuğu için AKP %35 oy almıştır. ve son cevap:AKP - Adalet ve Kalkınma Prt. ANAP - Anavatan Partisi AYP - Anayol Partisi BBP - Büyük Birlik Partisi BTP - Bağımsız Türkiye Partisi CHP - Cumhuriyet Halk Partisi DEHAP - Demokratik Halk Prt. DSP - Demokratik Sol Parti DYP - Doğru Yol Partisi EMEP - Emeğin Partisi GP - Genç Parti İP - İşçi Partisi LDP - Liberal Demokrat Parti MHP - Milliyetçi Hareket Partisi MP - Millet Partisi ÖDP - Özgürlük Dayanışma P. SP - Saadet Partisi Sağduyu Partisi SHP-Sosyal Demokrat Halk P. TKP - Türkiye Komünist Partisi UMP - Ulusal Muhtariyet Partisi YTP - Yeni Türkiye Partisi YP - Yurt Partisi Bunlar Türkiyedeki partilerin büyük bölümü. Almanyada ise sadece Sosyal Demokratlar, Yeşiller, PDf, Sol Parti (PDS-WASG) Seçime beraber gittiler, Birlik Partileri Bloku var birde. 5 tane parti. İngiltere de kaç tane var. ve Fransa da kaç parti var. İstersen bunları bir araştırıp söyle ne söyleyeceksen. Eğer AKP mualefetteyken seçim sistemini eleştirmişse, dokunulmazlıkları eleştirmişse, geldiğinde bunları düzeltmeliydi. Bu söylediklerinizi yürekten destekliyorum. Ben AKP'nin seçim programını okumadım, böyle bir niyetim de yok. Zaten AKP'nin destekçisi gibi konuşmak da istemiyorum. Bu partiyi biz kendi aramızda zaten kıyasıya eleştiriyoruz. Türban konusu olsun, YÖK konusu olsun, meslek liseleri olsun. Özelleştirmeler olsun, Teşvikler olsun. Ancak seçim sistemi ve dokunulmazlıklar en son eleştiri alanı benim için. Ancak yine tekrar ediyorum verdiği sözün arkasında durmayan .....(dir) Hatta münafıklığın 3 alametinden biride söz verip de sözünde durmamaktır. Her ne sebeple olursa olsun AKP seçim sistemini değiştireceğim dediyse değiştirmelidir, dokunulmazlıkları kaldıracağım dediyse kaldırmalıdır. Ben bazılarına karşı argümanlarımı ileri sürerim, bu benim ülkenin gidişatına dair düşüncelerimdir. Neyin daha iyi netice vereceğini neyin daha kötüyü gideceğine dair herkesin de kendine ait düşünceleri elbette vardır.
  7. bekir şurada cevap verdi: Shatin başlık Politika Bilimi
    İdealize ettiğimiz Batı Demokrasilerinde parlamenter sistemin işleyişi 2 veya 3 büyük partiyle yapılmaktadır. Türkiyede ise parlamenter sistem tam bir renk cümbüşü. Tamam, liberal demokrat bir bakışla vakaya yaşlaşırsak herkes kendini temsil edecek kimseleri meclise taşımalıdır. Hadi diyelim; 5 milletvekili bir partinin, 3'ü bir partinin, 100'ü diğer bir partinin, 1 kaçı bağımsız, meclis grubu oluşturma şartlarını falan belirtmenin anlamı yok, vs. vs. Hadi imkansız gerçekleşti ve bu meclisten "Geniş Tabanlı Hükümet" ide kurduk. Peki bu hükümetin ömrüne kaç gün biçeceksiniz. İşte bu sorunun tartışalacak bir yanı yok. Cevap gayet basit. İlk veya İkinci kanun görüşmesinde hükümetimiz çökecektir. Zira her kanun nihayetinde birilerinin çıkarına dokunur. Ben de isterim ki, ideal olanda budur, 3 veya 4 büyük partinin olduğu bir seçimin yapılması harika olur. Türkiyenin malum şartları dediğimde irili ufaklı 30 kadar partinin meclise girme ihtimalini dile getirmeye çalışmıştım. Evet haklısın, %35 oyla %65'in temsil edilmesi beni ve herkesi rahatsız etmeli. Bu, ihtimalki AKP'yi rahatsız ediyordur, zira kendisine oy vermeyen kesimi de temsil edecektir. Peki bunun yani şu anki abuk subuk durumun suçlusu AKP midir, Halk mıdır, irili ufaklı 10'larca parti midir? ve en sonunda şunu sorayım. AKP seçim sistemini değiştirirse-Belki bu AKP'ye zarar verecektir- bundan en fazla zararlı kim çıkacaktır. Önceki mesajıma göndermede bulunmuşsun. AKP'nin meclisteki bugünkü çoğunluğu halktan değil seçim sisteminden kaynaklanıyor diyorsun. %35 adam yerine konulmuyor o halde. aslında şöyle olsa ne güzel olurdu: %35 olmasa bu devlet ne güzel yönetilirdi. Bu kötü bir saldırı yöntemi biliyorum, ancak AKP'nin bugünkü gücünün halktan kaynaklanmadığını söylemek kadar kötü değildir.
  8. bekir şurada cevap verdi: Shatin başlık Politika Bilimi
    Ben Machiavelli'e demiştim diyeceklerimi ama sen cevap verdin. O halde bu minval üzre devam edelim. Dünyanın hiçbir yerinde yok diyorsun böyle bir seçim sistemi. Yanlış, dünyanın birçok yerinde var. Ama bunun önemi yok. Seçim sisteminin %10 barajlı yanlışlığı AKP'nin %35 oyla iktidara gelmesine kadar tartışılmıyordu. Zira aynı seçim sistemi formun başında da fazlasıyla üzerinde durulan Kürt unsurunu yani HADEP veya DEHAP adlı partiyi meclise sokmadığı için kimsenin gıkı cıkmıyordu. Ancak bugün bu sistem bir sorun edildi. Halkın %35'i azımsanmayacak bir kesimdir, bunun dikkate alınması lazım. Tamam halkın tamamı demek değildir bu. Ancak, seçim sonuçlarına baktığımızda en azından %70'lik bir kesimin oylarını sağ olarak adlandırabileceğimiz partilere verdikleri de gözden kaçırılmamalıdır. Gelelim geriye kalan % 65 sorunsalına. Sen geriye %65 kalıyor diyerek bütün yüzde altmışbeşi aynı ve yek vücut olarak değerlendiriyorsun. Hepsi AKP'nin karşısında. Bu doğru bir yaklaşım değil. Sol partilerin aldığı oya, milliyetçi partilerin aldıkları oya, geriye kalan sağ partilerin aldıkları oya, ve en sonunda oy kullanmayanların aldıkları oya ayrıca bakmak zorundayız. Geriye kalanı %9 bir partiye, %8 bir partiye, %1 bir partiye %15 oy kullanmayanlara (bu rakamlar sallamadır) ayırdığımızda GERİYE %65 DEĞİL BÖLÜK PÖRÇÜK BİR KALABALIK KALIR. Evet demokrasiyle yönetilen bir ülkede %10 gibi seçim barajı olmaz ve olmamalıdır. Ama Hani hep söylenegelmiştir ya Türkiyenin malum şarları, bu barajı gerektiriyor. Tasavvur edelim şimdi. Mecliste 30 tane parti. Her birinin 10, 15 tane vekili var ve her bir parti şu an olduğu gibi ayrı telden çalıyor. Böyle bir sistemde, hükümetin kurulması, kendini devam ettirmesi ne derece mümkündür. AKP bugün aldığı oyla ancak 200 milletvekili çıkarabilirdi ve o da hükümet kurmasına yetmezdi. Daha önce Türkiyenin yaşadığı gibi hükümet kurulamazsa ne olurdu bir düşünelim. Benim yazılar uzun oluyor, çünkü sistem karışık, kusura bakmayın. selamlar...
  9. bekir şurada cevap verdi: Shatin başlık Politika Bilimi
    CEVABIM MACHİAVELLİ KARDEŞİME-- kendine koyduğun isim zaten halkı kaale almadığının resmi. Yine de ben halktan bir adam olarak kendimi birşeyler söylemek zorunda hissediyorum. Ne de olsa Devlet sadece dikdatör, prens ya da kralla olmaz. En fazla halka ihtiyacı vardır devletin. Şüphesiz kimse ismiyle ya da kim olduğuyla değil, söylediğiyle değerlendirilir. Ben machiavelli ismine değil söylediklerine bakarak demek istiyorum diyeceğimi. Baro başkanı çıkıp imamhatiplinin başbakan olmasını kendine yediremiyor, sen imamın başbakan olmasını kendine yediremiyorsun. Niye, imamlık eksiklik midir, sizin itikadınızca imamlık bir eksiklik mi sayılıyor. Lise mezunu bir adamın başbakan olmasını niye kimse kendine yediremediğinden bahsetmiyor. Çünkü bunun önemi yok. Başbakanlık olgusunda önemli olan, halkın isteklerine yürütme organının cevap verebilmesidir. Benim için Mehmet Ali ERBİL'in başbakan olmasıyla Tayyip ERDOĞAN'ın başbakan olması arasında kendime yedirip yedirememe konusunda herhangi bir fark yok, zira kimlikten önce yaptıklarına bakılmalıdır kişilerin. Ve klasik cümle: Bilinçsiz halk. Bilse AKP'ye oy verirler miydi!? Ulan ne gerizekalı bir halkmış Türk Halkı!. Çok partili sisteme niye geçtik ki!? Geri zekalı halk... Atatürk niye demokrasiyi getirmeye uğraştı ki? Saçma sapan bir sistem. Halk suçludur. Keşke hep tek bir parti olsaydı. Bugün evet bugün hala bunu tartışıyor olmamız ne kötü. AKP'yi iktidara getirenler suçludur demek aynı zamanda demokrasi suçludur demektir. Ve garip bir mantık: Halka ancak %99'u en az lise eğitimi gördüğünde güvenilebilir. Bugün biz üniversite mezunlarımıza güvenmiyoruz. nasıl daha ileride lise mezunlarımıza güveneceğiz. Aslında buradaki mantık zannımca şudur: Eğitim öğrenim gören kimseler islamdan uzaklaşır, böylelikle aramızdaki cahillerin azalması neticesinde adam gibi adamlara (İslamdan uzak adamlar) oy verilir. Mantık/sızlık belli olduğuna göre eleştirisine geçelim. Bu mantığın sahipleri acaba üniversite mezunu olup da hala cahil olan ve hatta islamı bu devlet katmanlarında yüceltmek isteyenlere ne diyecektir. Soruyu şöyle anlaşılır hale getireyim. Üniversite mezunu (sadece ilahiyat fakültesi olarak anlamayın, hukuk, siyasal, tıp, işletme vb) olup da hala islamı savunanlara ne denecektir. Yoksa siz de bu kadar cehalet ancak yüksek tahsille mümkündür mü diyorsunuz. o halde yüksek tahsil de bu halkın bilinçlenmesine yetmiyor görüldüğü üzere. Halktan emin olamıyorsanız, ülkeyi nasıl yönetirsiniz. Cevap acaba halkın olmaması çıkmaz mı? Yani hiç kimse olmasaydı bu ülke ne kadar güzel yönetilirdi değil mi? Şerif Mardin yaklaşık olarak şöyle bir söz sarf ediyor birgün: Bu ülkede islamın güç kazanması paradoksal olarak islamın üzerine gidilmesinin bir sonucudur. Bu ne demektir. Osmanlı döneminde halk islam anlaşından bir haber, taklitçi bir zihniyete sahip, ancak islama karşı bir baskı yok. o yüzden islamı anlama, ilerletme gibi bir çabaları yok. Ancak Cumhuriyet döneminde baskı artınca halkın da öğrenip anlama çabası artıyor. Baskıyı kırmak istiyor. Ha bu baskı bazen psikolojik bazen maddi cebir tarzında vuku bulmuştur. Halk en çok psikolojik baskıya tepki olarak bugünkü durumuna ulaşıyor. Türkiye de islamın güçlenmesi ve hatta iktidara gelmesi bir cehaletin değil, bir başkaldırının sonucudur. Olayları iyi tespit etmek gerekiyor. AKP'nin bu kadar yüksek oy alması sadece cehaletle açıklanabilecek olsaydı, AKP'ye oy verenlerin tamamının hiçbir eğitim almamış, kendini bilmez kesim olduğu ileri sürülmeliydi. Bunu söyleyebiliyor musunuz? El cevap: Hayır... Ne güzel değil mi? Halka rağmen halk için çalışmak. Ama bana şunu da söyleyin, yarın bir gün halk için çalıştığınıza kendinizi nasıl inandıracaksınız. Atatürk belki de en çok bu dertten muzdarip oldu. Halk için çalışıyordu ancak halk onu anlamıyordu. 100 yıl sonra hala aynı nokta. Halk hala kendisi için çalışanı anlamıyor. Bu mümkün mü? Platon'un erdemliler yönetimi... Ülkesini ve milletini seven yarı dikdatörlük. Niye yarı dikdatörlük istiyorsun ki, tam dikdatörlük olsun. Ülkesini ve milletini seven tam dikdatör bir adam. Bu yönetim sistemini daha sağlam temellere oturtmanın en güzel yoludur. Ha böyle bir sistemde bize yani halka neyin düşeceği -her zaman olmasada- bellidir. Bu arada bu adamın ülkesini ve milletini sevdiğini kendisinden başka kim bilecek. Kendisi bilebilecek mi? Hitlerin ülkesini sevdiğini kim biliyordu. kaldıki Tayyip ERDOĞAN'ın durumu belirttiğin yarı dikdatörlüğe uymuyor mu? Sen şimdi ihtimalki ülkesini ve milletini sevmediğini söyleceksin. Bunu ben ve sen dahil kimse bilemez. Kötü sandığın bir şeyin hayır ile ya da hayır sandığın bir şeyin kötülükle sonuçlandığına hiç şahit olmadın mı?Neyse bu kadar uzun cevap olmaz.. Kusura bakma...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.