Zıplanacak içerik

bekir

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bekir tarafından postalanan herşey

  1. Fakat tam bu sıralar cereyan eden bir başka hadise hocanın idam edilmesinde mühim bir amil (sebep) olmuştur. İstanbul hükümeti Anadolu’daki Kuvva-i Milliye (milli kuvvetler) hareketine karşı halkın teveccühünü (yönelişini) kırmak için bir fetva yayınlamış, ama Anadolu ulemasının (alimlerinin) karşı fetvası bunu boşa çıkarmıştı. Bunun üzerine Şeyhülislam Mustafa Sabri efendinin marifetiyle Teali-i İslam cemiyeti namına yazılmış ve bastırılmış bir beyanname zorla Teali-i İslam cemiyeti idare heyetine imzalatılmaya çalışılmıştı. Ama Atıf Hoca ve Tahir-ül Mevlevi’nin şiddetle karşı koymaları üzerine de mühürsüz olarak Yunan uçaklarınca Anadolu’ya atıldı. Buna karşın, o zamanın Vakit gazetesinde Atıf Hoca tekzibname (yalanlama) yayınladıysa da, Ankara İstiklal mahkemesi zabıtlarında okuduğumuza göre, bu beyanname Hocaefendi’ye karşı güdülen kinin mühim bir amili (sebebi) olarak zihinlerde kaldı. (Geniş bilgi için Tahir-ül Mevlevi’nin hatıralarının 73 ila 81. sayfalarına bakılabilir.) -http://yukarikayalar.wordpress.com/category/iskilipli-atif-hoca/-/- Tahir'ül Mevlevi'nin bahse konu kitabını herhalde ancak haftaya açabileceğim...Şimdilik internetten faydalanıyoruz...
  2. Benim düzenlenmiş metni göndermeme fırsat dahi vermeden diğer metni gönderdiğinize göre metinde yazılanları okumamışsınız... İsterseniz bir okuyun ondan sonra araştırma faslına girersiniz... Bu arada yazarken cemiyetleri karıştırdığımı farkedip düzeltme yaptım ama sanırım biraz geç kalmışım...Kürt Teali cemiyetine de o yüzden değinmiştim...
  3. İkincisine değineyim öncelikle... Bu metin farklı bir internet sitesinden alınmıştır. Said Nursi'nin Meclise davet edildiğine dair yazılar filanda okumuştum daha önce... Gelelim Atıf Hoca'nın durumuna. Teali İslam Cemiyetine. Teali İslam Cemiyeti içerisinde bulunan Atıf Hoca'nın bu cemiyetten ayrılış gerekçesini okumuş muydunuz? Hiç sanmıyorum...Bir de Kürt Teali Cemiyeti mi vardı? Bu arada Atıf Hoca şapka kanunundan sonraki akıttığı zehir için değil şapka kanunundan 2 yıl kadar evvel yazdığı Frenk Mukallitliği ve Şapka isimli kitabından dolayı hakka yürümüştür. Yani ki kanun kitaptan 2 yıl sonra (1,5) sonra çıkmıştır... Dikkat...
  4. Laikliğin bu versiyonunun yapımıza pek uygun olduğu söylenemez. Versiyon değişikliğine gidilmesi iyi olur kanaatindeyim. En azından üniversiteler konusunda diyeyim… Bu zamana kadar hep somut tartıştık. Biz, Türklerin yapamadığı şey soyut tartışmaktır öğrenmemiz gereken de budur. Bu ülkenin düşünür çıkaramamasının nedeni olarak soyut tartışmayı öğrenememesi söylenegelir…Ama ben yine de arada sırada somut şeylere değiniyorum da gözden kaçıyor galiba. Tekrar tekrar da söylemek zorunda kalıyorum böylesi şeyleri. Kapatılan yerler vardı dedim dikkatten kaçtı galiba. Laikliğin icadı ile ruhban sınıf arasında bir sebep-sonuç ilişkisi yoksa; umut ediyorum ki coğrafi keşiler ve sanayi inkilabı gibi güzellikler bunu sonuçladı denilmez. Kilise/Krallık/Burjuva hegemonya paylaşımında burjuva ve krallıklar birleşerek kiliseyi bu güç paylaşımının dışına itmişlerdir desem. Laiklik icat edildi ama Kilise ile ilgisi yoktu. O zaman laikliğe ne gerek vardı. Diyelim ki; batıda hristiyanlık ve onun koruyup/kollayıcı/kırbaçlayıcı/yakıcı adamları yoktu. Öyleyse laikliği kim hangi saikle çıkardı. Bu arada Protestan batıya seküler, Katolik batıya laik diyenler var. Kaynak wiki… Kelimenin köken anlamı dahi ne için çıktığını ortaya koyuyor. Protestan ile protez kelimeleri hep garibime gelmiştir. Protestanlığı protez ile karıştırıp dururum. Daha önce Protestan İslam icadına çaba gösterenler bunda muvaffak olamadılar demiştim ve arkasını da söylemiştim. Ne laf etmişim. İsrail gibi bir fenomen var ama o da ayrı tartışılır. Demokrasinin gereklerini Kemal GÖZLER’den alalım. Normatif/ampirik bulamacını geçip: 1-Etkin siyasal makamlar seçimle işbaşına gelmelidir 2-Seçimler düzenli aralıklarla tekrarlanmalıdır 3-Seçimler serbest, adil olmalı ve genel oy ilkesi uygulanmalıdır 4-Seçimlere birden fazla siyasal parti katılabilmelidir 5-Muhalefetin iktidar olabilme şansı olmalıdır 6- Ülkede temel kamu hakları güvence altına alınmış olmalıdır Bunu gerçekleştiren bir devlet pekala bir Cumhuriyet değil krallık dahi olabilir. Ne büyük açmaz böyle bir cümle yazmak.Korkun, Şaşırmadım…Neyi ispatlamaya ne amaçla çalışıyorsun sorusunu sormayı amaç edinmeyenler hemen bana şunu söyleyeceklerdir. İşte bu adam şu anda laikliği kaldırarak teokratik bir devlet kurmanın peşindedir ve bu sebeple laik olmadan da demokrat olunabileceğini söylemektedir hatta o kadar ileri gitmektedir ki krallıkla yönetilip demokrat olunabileceğini de söyleyerek Osmanlı’nın teokratik yapısını özlediğini beyan etmektedir. Bunu söyleyenler temizse avuçlarını yalasalar iyi olur. Böylesi bir amacım yok. Laik olmayan bir devlet kamu haklarını nasıl güvence altına alacak. Mümkündür. Bir ülkenin teokrasi ile yönetilmesi demek belli bir dinin hükümleri doğrultusunda yönetimi demektir. Ancak, bu dine mensup olmayanlara farklı hukuki kaideler konabilir veya aynı hukuka tabi olunabileceği de hüküm olarak konulabilir. Din olarak da illaki İslamı düşünmek doğru değildir. Bu sorunun sorulmasını gerektirecek bir durum yoktu. Burada ben değil bir makale tartışılıyor değil mi? Ben, bir Müslüman olarak 4/4’lük bir hayat yaşamıyorum ki neleri yaşayamıyorum söyleyebileyim. Ama 9-10 yıldır mesela üniversiteye başörtüsü ile giremeyen kızları tartışıyoruz. Aynı yıl kadar evvel biz kurban derisini camiye veremiyorduk mesela. Bunlar bahsi diğer şeyler. Mesela namaz kılan rütbeli askerlerin atıldığını biliyoruz. Mesela orduya ait lojmanlara başörtüsü ile girilemediğini biliyorduk. Pekiyi; sen başörtülü müsün ki bunları dert ediyorsun. Yada sakal bırakmak gibi bir sünnetle ne işin var ki zira vücudunda bir tane kıl yok denebilir. Zaten; daha önce laik bir devlette olabilecek olanlar vardır olamayacak olanlar vardır diyen benim. Bir devlet laikliği hele de Fransız laikliğini kabul ettiyse baskıcı olabilir. Ama yine de çok uzun zamanlar boyunca resmi bir mezhep olarak Hanefiliği bu halka teşmil ederseniz ve bu halk büyük ölçüde dinin iki ayrı alana ait olabileceği gibi bir durumu hiç görmemişse; o zaman daha ılımlı bir laiklik anlayışı şarttır. Ezan mahiyeti itibariyle tüm ülkelerde Arapça okunur zira namaza çağrı bu şekilde yapılmaktadır. Bunu tutup da Türkçe’ye çevirdiğinizde bir başlangıç noktasındasınız demektir. Niye ezanı Türkçe minarelerden okutuyorsunuz amacınız anlaşılması ise Türkçesini bastırırsınız her yere dağıtırsınız olur biter. Ya da Allah’u Ekber sözcüğünün manası Tanrı Uludur mu demektir yoksa o mistik Allah Büyüktür ifadesini niye böyle garip tercüme ediyorsunuz. Yada Haydin felaha nasıl bir tercümenin ürünüdür. Niye Haydin kurtuluşa demiyorsunuz. Kurtuluş kelimesi bilinmiyor mu? Bunlar; gizli bir amacın olduğunu ortaya koyan şeylerdir. Eee, şimdi de gizli emelleri açık etme amacınımı kafaya doladın Bekir…Yapma kuzum… Gelelim başka bir meseleye. Baskı/baskıcı laiklik meselesine. Bunun için üç kitap adı vereceğim. Ben iki tanesini okumuştum. Bir tanesini de bugün internetten e-kitap olarak buldum. 1-M.Necati Bursalı/Yakın Tarihin Din Mazlumları 2-Tahir’Ul Mevlevi/Matbuat Alemindeki Hayatım Ve İstiklal Mahkemeleri 3-Necip Fazıl/Son Devrin Din Mazlumları İkincisini 5-6 yıl kadar evvel ikinci el kitaplar satan bir yerden çok ucuza almıştım. 1.sini okuyalı 10 seneden fazla oluyor. 3.sü e-kitap olarak bugün buldum. Biraz bozuk bir yazım tarzı var. Bunlardan birkaç kişiye değinebiliriz… Bu arada bilenler bilir İskilipli Atıf Hoca’yı bir mihenk taşı olarak görürüm. Pekiyi bu adama laiklik ne yapmıştır. Laiklikten önce hakkın rahmetine kavuşmadı mı bu adam. Yapma Bekir…Sen böyle tongaya düşmezsin. İstersen Said Nursi’den bahset de su biraz bulansın.
  5. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Daha önce aynı şekilde davranışlar sergilenmişti. Şundan niye bahsetmiyorsun...Niye bahsedeyim...manası nedir anlayabilene aşkolsun diyeceğim de ben anlıyorum. Bana da aşkolsun... Gelelim olirgarşi ile ilgili cümleye. Askeri Mahkemelerden iki üye seçilmesi Anayasa Mahkemesini oligarşik bir yönetim yapmaz. Zaten öyle de bir cümle kurmadım. Bu sadece seçimdeki dengesizliğe dair bir atıftı. Bütün üyeleri Cumhurbaşkanı seçiyor. Doğru olmayan bu tarz olabilir. Halkın temsilcilerinin yapmış olduğu bir yasayı atanmış kişiler denetliyor. Uygulamada görüldüğü gibi bu seçim tarzı, bu yönetim anlayışı kanunların sadece anayasayla denetimi değil ideolojilerle denetimine götürüyor işi. Bu sebeple seçim şekli değiştirilmelidir diyorum... Gelelim Hakan Albayrak'ın ceza alması meselesine. Ben, size naçizane soruyorum. Hangi ifadesinden dolayı hapis verilebilir. Siz, bir insan olarak cevap verin. Buradaki hangi ifade, hangi cümle Atatürk'e hakaret vasfı içerebilir. Savcılar gökten zembille inmediler. Kanun belli, yazarın yazdığı belli. Siz, hakim olsaydınız hangi cümlesinden dolayı Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle karar verebilirdiniz... İşin içinden çıkılamadığında da böyle isteklerde bulunmayın. Bir tanesi; makaleyi istedi uzun uğraşlar neticesinde makaleyi bulduk bu kez ne yazarsa yazsın etmiştir gibi bir cümle etti. Şimdi siz tutup da dosyada hangi cümle yazıyor diye soruyorsunuz. Sizce hangisi yazmalıdır...Avukat arkadaşlarınıza danışmaya gerek yok. Netice de avukat:2+2=? sorusuna siz kaç istiyorsunuz cevabını veren adamdır...
  6. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    1946 İstanbul seçimlerindeki şaibeler hatırlansın, bu hatırlamayla beraber Peker'in hükümeti kurma görevini nasıl aldığı veya bu görev niye ona verildi bir düşünülsün...
  7. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    İnsanlar, konu hakkında söyleyecek sözleri olmadığında komikliğe başvuruyorlar...Psikolojik Savaşla da hiç alakası yok. İsterseniz açıp okuyun psikolojik savaş kimlere karşı yapılırmış, nasıl birşeymiş, ne imiş... vesselam diyelim de konunun bu kısmı kapansın...
  8. Sadece suç işlememiş olmayı yazmadım aynı zamanda mağdur olmamayı da yazdım. Gözden kaçmasın lütfen. Suçun mağduru olursam sadece elini değil kellesini de isteyebilirim. Yukardaki yazı şeri cezanın başka kısımları için yazılmamıştır. Yoksa recmden de bahsederdik. Hatırlarsan CYRANO; forumda recm cezasının islamda uygulandığını tartışmış ve ben olduğunu ve Peygamberin de uyguladığını söylemiştim. Yine Hz. Ömerin kıtlık yıllarında zani bir kadına recmi uygulamadığını zira şartlar oluşmadığını belirttiğini ve bunu kendisine esas almayan bir yönetimin İslami olamayacağını belirtmiştim. İslam Ceza hukuku serttir, nettir, katidir. Lakin buradaki tartışma konumuz bu değil ki. Yine yazdığım metnin içinde sadece hırsıza verilen cezaya ilişkin bir yaklaşım var. Diğerlerine dair bir yaklaşım yok. Bu yaklaşım başka bir yaklaşımın apartılmasıdır. O yaklaşım şuydu. Niye el kesilmesine karşı çıkanlar kendilerini hep hırsızın yerine koyuyor. Bu el kesme hadisesi recmden çok daha fazla sürekli olarak Müslümanların önüne konulan bir şeydir. Ayrı bir tartışmayı bu sebeple el kesme hak eder. Hatta ayak kesme falan da sokulmuş tartışmaya ama ben biraz o kısmıyla dalga geçmişim. Ayakla hırsızlık gibi. Bu sebeple gerek engizisyonun verdiği cezalara ve gerekse islam nazarında verilmesi gereken cezalara değinmeye gerek yok. Bana laf söylüyorsanız sadece el kesme üzerinden gidebiliriz. Gitmeliyiz... Şeriatle yönetilen ülkelerde özgürlüklerin çok sınırlı olması demokrasiyle yönetilmesi gereken ülkelerdeki hak mahrumiyetlerinin haklı gerekçesi olamazlar. Orada böyle haksızlıklar var o halde size de burada haksızlık yapılmasında bir beis yoktur denemez. En azından kendisine demokrasi diyen bir devlet yönetimi bunu söyleyemez. Gelelim mağdur yerinden bakmalı insan denilen meseleye. 1.600,00TL ye aldığınız masaüstü bilgisayarı (kazıklanmışınız) apartan hırsız klavye ve mausu beğenmedik diye not bırakarak çalmış ve size geride 1.300,00 TL hala ödenmesi gereken bir borç bırakmışsa ve girerken çelik kapının göbeğini patlamışsa ve arkasındaki tahta kapının yan tarafından manivela vasıtasıyla delik açmışsa; elinize versem o hırsızı var ya…elinimi kesersiniz kellesini mi bilinmez… 100’lerce kişinin ortasında sarhoş salınımlarla yanınıza elindeki kelebekle yaklaşan gözü dönmüş baleyci sizi tutup arka cebinize eşinizden daha rahat dalarak paranızı aldığında uğradığınız gasba mı, madara olmaya mı, üzerinizde olmayan dolmuş parası yüzünden onbindörtyüz elliiki metre yürümek zorunda kaldığınıza mı yanarsınız derken eve vardığınızda arkanızdan gelen polis arabası teşhis ve tedavi için baleyciyi önünüze bıraksa iki kilo baleyi yutturur musunuz yoksa polis beyler bırakın bu zavallıyı mı dersiniz. Siz o zaman sevgi kelebeği, pıtırcığı, güzel insan muhittinsiniz. Alnınızdan öpüyorum. İnşallah mağdur olmazsınız, mağdur olmadığınız gibi suçluya bakışta mağdur açısından bakış en tehlikelelisidir. Nötr olmak iyidir. Etliye/sütlüye karışmaz armut piş ağzıma düş yaparsınız. Arazi zaten ayaklarınıza uygundur. Sert iletilere sert cevap vermek doğru yazmamayı gerektirmez. Türkiye’de yaşıyoruz. Laik bir ülke. İslam Şeriati uygulanmıyor. Bu sebeple burada şeraitte şu şu cezalar var denilmesinin bir manası yok. Burada şeriatin cezalarımı verilsin suçluya yoksa çağdaş ceza hukukuna göre mi ceza verilsin gibi bir ayrıma gitmeye de gerek yok. Tekrarla ne hırsızım/ne mağdur. Pekiyi bu konuda nötr olmamı gerektirir mi yoksa illaki bunu tasvip etmediğimi mi belirteyim. Olmaz. Niye, aşağıdaki nedenden ötürü… Diyelim ki; Türkiye şeraitle yönetiliyor olsun. Bir kişi yaptığı hırsızlık karşılığında eli kesilecek olsun; böylesi bir durumda nötr bir tavır takınabilir miyim? Pekiyi soruyu bir de şöyle sorayım; Bir kişi yaptığı hırsızlık neticesinde iki tercihten birini yapması için çağrılır ve ya on yıl hapis ya bir el. Şimdi ben baştaki soruya tekrar döneyim. Hayır takınamam. Ya iyi olmuş diyeceğim ya da bu insanlık onuruyla bağdaşmaz diyeceğim. Mağdursam insanlık onurunu büyük ihtimal o ara yerim. Suçluysam çok fazla onur/insanlık/çağdaşlık vurgusu yapmam gerekecek. İkisi değilsem ve bahse konu dine mensup bir insansam ne olacak. Ve diyelim ki Allah’ın emri de oysa… Evet şimdi Kur’an’ın Türkçesini okuma şerefine nail olmuş insanlar bu soru size de geliyor. Allah’ın şeriatinde birtakım cezalar var. Bu cezalar çağdaş ceza normlarına uymuyor ne yapalım o şeriati mi değiştirelim yoksa ceza hukukunu mu? Sevgili CYRANO, hangisini yapalım. Kur’an dan bir ayeti dahi kabul etmeyen Müslüman şirke girer. Sizce… Sevgili Bekir, bu kadar da açık açık yazılmaz ki Allah’ın hükümleri karşısında insani hükümlere itibar etmem. Allah’ın hükümlerinin uygulanmadığı bir ülkede (Dar’ül Harb) en büyük hümanistlerden biri olurum. Suçlu topluma kazandırılmalıdır. Adam bir-iki kere suç işledi diye onu toplumdan uzaklaştırmak doğru değildir. Bu insanı yok etmek olur, insan olmanın hasletiyle bunlara karşı durmak zorundayız. ... Vesselam…
  9. Yazımın tamamı budur bir kısmını alıp bir kısmını almamak doğru değildir. İslamı el/kol kesilmesi paralelinde çağ dışı olmasıyla niteleyen bazı arkadişler bazı şartlar altında aynı insanın öldürülmesini temenni ediyorlar bunu da hatırlatırım... Mağdur olanlar o sisteme karşı olmayabilirler, hırsızların karşı olması içinse çok sebep vardır. Çağdaş Ceza Hukuku sevdiğim bir alandır. Şeriat ise sadece ceza hukuku değildir, bilmiyenler birgün öğrenir umarım. Suçlunun topluma kazandırılması amaç edinilmiştir falan/filan/feşmekan... Bu arada kendimi kimsenin yerine koymadığımı belirtmiştim bir üst iletide. Okurken bari dikkat edin... En tuhaf ileti dediğinize göre fazla okumuyorsunuz anlaşılan... Naçizane tavsiyemdir; beni izlemeye devam edin...
  10. Bir kişi çıkıp da imam-hatipler ve türbanlılar müslüman diğerleri değil dediğime dair bir cümle bulursa veya benzeri bir cümle bulursa bir daha yazı yazmayacağım. Sayin Dogrucudavut' a sormak istiyorum. Benim türbanım var mı, imam-hatip mezunu muyum? İkisi de olmadığına göre ben müslüman değil miyim? Kendi isteğinizi bize mal etmeye çalışmayın.
  11. Kişinin İslami cezalardan bahsederken asgari bilgiye sahip olması elzemdir. İkincisi cezayı veren kurumun neresi olduğunu bilmesi lazımdır. ***** CYRANO; sorduğu soruda sen neleri yapamıyorsun diye sormuştur. Devlet neleri yapmalıdır diye sormamıştır. Recm, meydan dayağı, vinç, el-ayak kesme (ayak kesme hangi suça uygulanıyor ya hu ayağıyla hırsızlık yapanlara mı) cezası Devlet tarafından verilecek cezalardır. Bu arada sürekli olarak şeriat dendiğinde el/kol kesme meselesine insanlar kendini kaptırırlar ve korkarlar. İşte islam bu yüzden tu/kaka ilan edilir. Ben, ise naçizane el/kol kesme meselesinde nötr bir tutum takınırım. Zira ne hırsızım ne de çok şükür mağdur. Pekiyi el/ayak kesilmesinden ürkenler kendilerini kimin yerine koyuyorlar...
  12. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Bununla ilgili öngörümüz neydi. Despot İnönü'yü, Atatürk kendi döneminde sınırlamıştır. Bir örnek olarak seçim gösterildi. Beklemenize bir anlam veremedim... Gelelim hangi ifadeden dolayı Hakan Albayrak ceza almıştır sorusuna. Sizce hangisinden dolayı verilebilir? Dünyanın geri kalan yerleri Anayasa Mahkemesi benzeri kurumlar yok demedik ki zaten. Bu konuyu teferruatıyla bu foruma ben Kemal GÖZLER'in bir makalesinden taşımıştım. İsteyenler de Kemal GÖZLER'in ilgili makalesini okuyabilirler. Her tarafta var ama hiç bir tarafta bizimkisi gibi değil. Hele de Askeri yargıdan 2 üyenin olduğu bir sistem yok diyordu yanlış hatırlamıyorsam hoca...Bizdeki oligarşik bir yapı.
  13. bekir şurada yorum gönderdi suheda_'nın blog başlığı içinde Şehr-i Hüzün
    Bir şey eksik kalmış galiba ya da heryerde farklı. Tüm o buharın, yoğrulmanın üstüne ayağınızı rahatça uzatabileceğiniz koltuklar üzerinde çay servisi.
  14. Bunu söyleyen zat'ı muhterem Daha iki ileti önce bunu söylerse düştüğü durum sarahate kavuşur. Korku derken ne kastettiniz anlamadım, birazcık daha açık ve net şekilde yazabilrseniz yanlış anlamalar çıkmayabilir. Ha bu arada hep deniyordu ya bazılarınca başörtüsüyle girene karışan yok mesele türbanla diye filan. Yoksa sadece bu şekilde girebilecek olduklarını mı söylemeye çalışıyorsunuz. Yakın derken neye göre yakın dediniz...Yaşınız düşündüğümden büyükmüş...
  15. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Haber 7'de enteresan bir yazı okudum bugün... Son paragrafın okunmasında Anayasa Mahkemesini sanki İnönü kurmuş gibi bir intibağ oluşabilir. Bu intibaya kapılanlar haklıdırlar...
  16. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Çok şükür sözümüzü tutabildik... Kitapyurdu'na teşekkürler... İkinci yazı:
  17. Bırakmadınız ki yazdığımızın biraz zevki çıksın... Muhtemelen kelimesi Dipnot'un Yanlış anladığımı ümit ediyorum diye başlayan cümlesine ithafen yazılmıştır. Muhtemelen yanlış anlıyorsunuz demek için...Kaldı ki orada bir terim kullanımı yok. Türbanlıları içeri almayanlar da kast edilebilir o kelimeyle, türbanlı olmayanlarda, erkeklerde, hakiki köpeklerde. Üniversitenin içerisinde türbanlılar dışında sadece türbansız kızlar mı vardır... Haa; bu arada Deniz Kızı anladığım kadarıyla şu anda türbanlıların üniversiteye giremediğini biliyorsun gibi geldi bana...Yanlış mı anladım ha... Yani başını örtmeyenler girebiliyor ama örtenler giremiyor gibi bir ayrıma vakıf olmuşsunuz gibi geliyor... Sahi, şimdi böyle birşey olduğunu öğrenmiş oldunuz mu? Neyse sabah sabah bunlara takılmayın...Dengemi yitirdiğimde haber veririm korkmayın. Kurduğum cümleleri de büyük bir dikkatle seçerim... Dipnotçuğum, böyle bir şey demeyeceğimi bilecek kadar uzun zamandın bu formda bulundumuzu biliyorsun.
  18. Özür diliyorum. Köpekler girebiliyormuş...
  19. Özür dilerim, haklısın…Ancak, bir önceki yazımın sonunda zaten gerisine sonra değineceğimi belirterek kendi adıma açıklama kısmını sonraya bıraktığımı belirtmiştim. Daha önceki mesajım ise yazdığın yoruma genel manada bir yaklaşımdı… Yukardaki Davut Hocadan alınan mesajda şeriat düzenine değinilmemektedir. Dolayısıyla şeraitin iyi laikliğin kötü olması gibi ayrım yapılmamış. Sadece laikliğin baskılı bir tarzda empoze/zerk edilmesinin yanlışlığına değinilmiş. Birinin kötülenmesi ötekinin övüldüğü anlamına gelmez. Laikliğin gerekli olmadığı gibi bir şeyden de yukardaki alıntıda bahsedilmiyor. Laikliğin Türkiye’deki uygulama tarzına dair sıkıntılardan bahsediliyor. Tüm Avrupa Protestan değilse mesele vardır. Veya laiklikle yönetilen Avrupa Protestan ise mesele vardır. Acaba Katolik Avrupa’yı bundan kurtarmak için icat edilen bir laiklik olabilir mi? Neyse; Laikliğin çıkış felsefesinin ruhban sınıfının baskısını kırmak gibi bir misyonu üstlendiği de hesaba katılacak olursa Türkiye açısından biraz sorun oluşur. Bütün bunlara rağmen nev’i şahsına münhasır bir laiklik anlayışını dillendirmek gerekirse; niye baskıcı bir tutumun takınıldığı garipsenir. Madem, böyle farklı bir anlayış benimseyeceğiz o halde; baskılı laiklik yerine halkın büyük çoğunluğunun tüm hayatını düzenleyen dine de yer veren bir laiklik bizim yapımıza daha uygun olabilirdi. Olmadı mı? Burası karışık. Kapatılan yerlerle filan ilgili meselelere girdiğimizde bunun pek de doğru olmadığı görülür. Laiklik ithalatçıları 2 tercihten birini yaptılar. Ya baskıyla ya da imrendirerek ve vatandaşların tercihlerine önem vererek yapacaklardı. 1.ya baskın çıktı ama ikincisini de toptan yok sayamadılar. Ne kendi başına bıraktılar (laik bir toplumda bırakılması şart olması gerekmesine rağmen) ne de karışmasını tamamen durdurma yolunu seçtiler. Cumhuriyetin Mutlak Monarşiye son vermesi yaptığı her şeyin doğru olmasını sonuçlamaz. Tarihsel tecrübemizin bir ürününün olmaması aynı zamanda laikliğin çıkışında etken olan ruhban sınıfının bizde olmaması gibi bir nedene dayanıyor olabilir. Ancak, Hocanın Din-Devlet uzlaşması temelli yazmış olduğu bu paragrafta önem arzeden kısmın ibreyi devlet lehine döndüren bir laikliğe meydan vermesi olarak okumak gerekiyor. Ki, yazan o. Hal, böyle olunca Devlet’in dine müdahale etmesinin yolu açılmış oluyor. Gelelim Kur’an’ın Türkçe okunması meselesine. Bu daha önce binlerce kez tartışılmış bir konudur. Anlamak için Türkçe okunması ayrı bir meseledir ancak ibadet etmek için Türkçe okumak mümkün değildir. Burada Akif’in yazmış olduğu Kur’an tercüme/tefsir karışımı metinleri yok etmesinin gerekçeleri de dikkate değerdir. Gelelim halkın yönetime katılması için elzem olan unsurlardan bir tanesinin laiklik olduğu meselesine. Bu faraziyenin dışında bir yönetim tasavvuru yapalım. Tanrılarla dolu bir toplumda yönetimin seçimle belirlendiği bir sistem mümkün değil midir? Eğer ki; tanrı birini vasi tayin etmemişse, yönetici seçimle belirlenebilir. Yine yöneticinin görevine halk diğer seçimde son verme yetkisine sahip olabilir. Yani ki; laiklik yönetime katılmada olmazsa olmaz değildir. Laik olunmayan bir toplumda halkın yönetime katılmasını engelleyen duvarlar tek tek işaret edildiğinde; bu duvarları yıkmaya yarayacak şeyleri geliştirebiliriz. Bugün, bunu icat edememiş olmamız sadece bizim kusurumuz, eksikliğimizdir. En kısa zamanda laik olunmadan yönetilenlerin yönetime katılabildiği bir sistemi icat edeceğim. Peygamberin olmadığı bir sistemde yönetilenler yönetime nasıl katılır. Gayri Müslimlerin durumu ne olacaktır. Kanunları kimler yapacaktır. Elhamdülillah şeriatçiyim diyen ben miydim? Olabilirim. Şeriatçiliğin herkes tarafından anlamı da farklı oluyor ama neyse... Laikliğin islama etkileri nelerdir? Daha önceki mesajımda söylediğim bir şey vardı. Daha da açayım. Şeriatin kötü olması laiklik adına baskı yapılmasını haklı kılmaz. Müslüman ülkelerin dikta ile yönetiliyor olması da laiklik adına baskı yapılmasını haklı kılmız. Hocanın böyle bir ülke gösterememesi de baskıcı bir laikliğe yol açmamalıdır. Köpekler ve türbanlıların giremediği mekanlar da Müslümanlara baskı yapılmadığının bariz göstergesidir…İmam Hatip Lisesi Mezunlarına polis olma yolunu kapatan düzenleme de öyleydi. Neyse; bunlar da bahsi diğer… Yalnız güzel soru Laiklik nasıl islamı deforme etmiş...Yazdıklarınızdan öyle anlaşılıyor ki; laiklik islamı değil islam, laiklik anlayışını fena halde deforme ediyor. Türkiye'nin nev'i şahsına münhasır yapısı dolayısıyla farklı uygulama buluyor ya laiklik o sebeple böyle birşey dedim. Bu sorunun yanıtlarından bir tanesi Diyanet’in kuruluş gerekçesi olabilir. Arada sırada ben de ne dediğimi, ne demek istediğimi bilemiyorum. Bazen kendi yazımı dahi anlamıyorum. Şiir gibi yazıyorum vesselam diyeceğim de o zaman da mübalağa sayılır deyip tevazuya bürünmeye çabalıyorum. Her ne ise; vakti zamanında yazma konusunda okuduğum muhteşem sözü burada söylemek "ELZEM" oldu. "YAZAR, YANLIŞ ANLAŞILACAĞINA GÜVENİRMİŞ" Yanlış hatırlamıyorsam Rasim Özdenören'in bir kitabında geçiyordu...
  20. Teşekkürler...Tek tek cevap verilmesini beklemiştim zaten... Ben kısaca bir kısmına değineyim de olsun... 1. si temel referans; Cumhuriyet Yönetiminin daha kötü bir yönetime son vermesi dolayımında ve bulunduğu zaman itibariyle yaptıklarını mecburi olarak yaptığı dayanak noktası. Bu dayanak noktasından hareket edildiğinde herşey meşru bir zemine oturmuş görülür. 2. si Şeriat düzeninin mevcut sistem karşısında çok daha baskıcı olması bir hareket noktası olarak tartışmada yer buluyor. Bir başka mesele ise; laiklikin alındığı protestan/katolik batıdan farklı uygulanmasının gerekçesi olarak İslam'ın her alanı düzenlemesi öngörülürken; batıda laiklik'in icadının gerekçesi es geçilebiliyor. Yine aynı şekilde; halkın tamamına yakınının belli bir dine büyük bir bağlılıkla tabii olduğu bir devlette laiklik biraz daha yumuşak uygulama bulmalıyken totoliter bir uygulama söz konusu olabiliyor. Dahası laiklikin güzelliği vurgulanırken nedense şeriatle yönetilen ülkelerdeki özgürlük dışı müdahaleler meşrulaştırma gerekçesi oluyor. Bu doğru bir yaklaşım tarzı mıdır? Gelelim din meselesinin sadece kişisel alana hapsi meselesine. Protestan islamı gerçekleştirdiğimizde haklı olursunuz. Katolik İslamda bu olmayabilir. Esprisi bile gıcık geldi... Sizin de belirttiğiniz gibi islam insanın tüm yaşamını çepeçevre saran bir din. Hal böyle olunca kişinin kendi iç dünyasına hapsolacak bir islam bana pek gerçekçi gelmiyor. Neyse gerisine sonra değinelim...
  21. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Dediğim bundan daha ötesi değildi. Benim, despotça gördüğüm birşeyi siz görmeyebilirsiniz. Aynı olay iki farklı bakış açısı. Benim açımdan en büyük despotluk örneği olabilecek bir yaklaşıma gerekçe buluyorsunuz. Daha önceki iletimde de bunu belirtmiştim zaten. Gerekçeler uydurulabileceğinden...Uydurmayı yanlış anlamayın lütfen... İktidarın avantajını kullanmaya kalkışan bir iradenin buna başvurmasına gerek olmasaydı böyle bir davranış tarzına hiç gidilmezdi. Demek ki İsmet Paşa; buna gerek görmüş. Gerek görmeseydi yapmazdı. Madem tarihi böyle bir okumaya tabii tutuyoruz o halde şartları İsmet Paşa'dan daha iyi bildiğimizi söyleyemeyiz değil mi? Vesselam...
  22. Süper bir makaleymiş...Davut Hoca'ya yürek dolusu teşekkürler... Değiştim dememesi de süper...Konuyla ilgili açıklamaları da dikkat çekiciydi...Dikkati çekilenler kim... Konuya dahil olan arkadaşlara sorulur...Makalede karşı çıktığınız yanlışları madde madde belirtebilir misiniz? Şu yanlıştır bu yanlıştır...Davut Hoca, doğru söylememiştir...
  23. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Hiçbirşey düşünmüyorum desem olur mu? Her konuda bir görüşüm olmak zorunda değil değil mi? Hele de sigara yasağı ve halka rağmen halk için düşünme paralelinde bir düşünceyi komplike olarak değerlendirmek biraz zor olsa gerek... Bunun dışında; sigaranın kokusundan dahi iğrenen bir adam sigara yasağı hakkında ne düşünür. Evvela bazı şeyleri ayırt edelim. Halkın önemli bir kısmı zaten sigaranın ortak kullanım alanlarında içilmesinden rahatsızdı ve bunu birçok platformda gündeme getiriyorlardı. Dolayısıyla iktidar bu durumu resen dikkate alarak böyle bir düzenleme yoluna gitmiş değil. İktidardan çeşitli defalar bu istenildi. Birçok iktidardan da istenilmiştir. Yani bu halkın yerine düşünülerek halk için yapılmış bir şey değil. Adam Smith'in sistem analizinde hani vardı ya; girdilere iktidarın verdiği/eksik verdiği cevaptır bu yasa. EEE, bakın ben de Adam Smith'ten birşeyler biliyormuşum... Gelelim halkın desteği/toplumsal mutabakat sözlerine. Bu da önemli bir farktır jakoben düşüncenin dışında da Atatürk devrimleri de bu paralelde ele alınamaz mı derken beni sanki farklı bir tartışma ortamına çekme niyetindesiniz gibi anlaşılıyor...Atatürk devrimleriyle ilgili konuşmuyoruz ya neyse... Tekrar geri dönüp halkın desteği/toplumsal mutabakat bahsini ettiğimiz tarzın isteyeceği ancak olmazsa da umursamayacağı bir durumdur. Yani ki; bahse konu tarzı yerine getiren siyasette; halk destek versin veya vermesin, toplumsal mutabakat olsun veya olmasın ehemmiyet kesbetmez yada çok da önemli değildir. Şimdi gelelim sigara yasağının meşruluğu/doğruluğu/acımasızlığına... Uygulanmayan yasaklar bir anlam barındırmaz ama yine de yasak kabilinden olduğu için tartışılması gereklidir. Çalıştığım kurumda 100'ün üzerinde kamu görevlisi var. Bunlardan 30-40 tanesi sigara içiyor. Bizde sigara cezası nasıl kesilir, kim verir, neyle kesilir hala bilinmiyor. Birçok kurum da böyle. Ama ortada büyük bir yasak var. Adam kahvehaneye gidip biraz efkar dağıtıp birkaç-on tane sigara içmek istiyor. Höööössst..Yasssahh hemşerim. O adamın kahvehanede ne işi var artık. Bence AKP'nin en büyük yanlışlarından biridir bu yasak. Kahvehane, kötü ekonomik koşullarda, işsizliğin arttığı zamanlarda iktidarın en önemli sübvansiyonudur. Fubol gibi, üniversite gibi...Bu insanlar bu meşgalelerden uzaklaştıklarında ne kadar kötü bir durumda olduklarının farkına varacak ve buna bağlı olarak da birşey yapmalı diyeceklerdir. AKP'nin kendi aleyhine en büyük hatasıdır bu yasa... Burada naçizane bazı fikirlerimi aktarmış oldum ama yasağın doğruluğuna yanlışlığına değinmedim. Buraya fazla girmemi istemediğinizi biliyorum bu konuyu başka bir amaçla sormuştunuz ama ben yine de yazayım... Kapalı mekanlarda sigara içenler aynı zamanda içmeyenlere de zarar veriyorlar. Lakin, birine de vur denildiyse öldürmenin manasız olduğunu hepimiz biliyoruz. Kahvehaneler ne olacak. Oraya girenlerin yüzde yetmiş-sekseni sigara içen insanlar ve dahası o adamlar oraya sigara içmeye gidiyorlar. Ne yapsınlar duvarları kırıp açık mekan haline mi getirsinler. Bu kadarı zulümdür. Yasa koyucu hakkaniyeti aşmış zulme varan bir yasayı ortaya koymuştur. Ya tahditi olarak bir saymaya gidecekti kapalı mekanlar için veya kapalı mekanlar içerisinde sigara içilebilir ayrı kapalı yerlerin oluşturulması noktasındaki uygulamanın devamı niteliğinde bir takım çözümlemelere gidecekti. Bu yasa doğru değildir ve umarım uygulamada kadük kalmaya devam eder...
  24. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Aramızdaki fark da bu işte. Ben hiç anlamayana dahi anlatmaya çaba sarf ediyorum. Hatta bu o kadar bağnaz bir tutuma sahip biri ki; hiç okumadığı bir makale hakkında yaptığı yorumda ; Makalenin yazarının kesin Atatürk'ü dinsizlikle itham ettiğini söyleyebiliyor. Bu kendinden olmayana bakış açısını da büyük bir açıklıkla ortaya koyan cümlelerdir. Birinin Milli Gazete, Yenişafak, Star, Akit gibi bir gazetede yazıyor olması suçlu olmasına yeter. Hakan Albayrak hakkında sanırım pek bir fikriniz de yok ama ne yapalım...Aramızdaki farklardan biri de budur. Biz, bir gazetenin tüm yazarlarını mimlemediğimiz gibi yazıları okuruz sanırım sizin oralarda işiniz yok. Ben size başka ne dedim biliyor musunuz; Eğer bu adam bunu yapmış olsaydı Atatürk'e hakaret değil sadece yukarda saydığınız suçlardan dahi yargılanırdı demiştim...Okumazsanız/okuyup anlamazsanız/bunda ısrar ederseniz böyle oluyor... İnşallah o iki yazıyı bulurum da şu rezillik biter...Kendi adıma diyorum...Çok saçma bir yerlere gitmeye başladı işin ucu...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.