Zıplanacak içerik

bekir

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bekir tarafından postalanan herşey

  1. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Kimseye yafta yapıştırdığımız yok elhamdülillah..Mürtedin katlinden de bahsetmiyoruz kimseyi dinsiz olarak suçlamaklatan da...Adam, bahse konu iki yazısının neresinde Atatürk dinsizdi demeye çalışmış. Hem nedir yahu bu saçmalık demeye çalışmak gibi...Ya dersin ya demezsin...Demeye çalıştığın için al sana hapis...Haaa; bu arada yeni bir şey daha öğrenmiş olduk...Birinin dinsiz olması hakaretten sayılıyor. Neymiş; Türkiye gibi bir ülkede (buna dogmatik toplum denilmiş) AHA BU ATEİST'TİR DEDİĞİNİZDE ONA HAKARET ETMİŞ OLUYORSUNUZ VE HAKİM DE CEZAYI BASIYOR HA... Gözünü sevdiğimin hakimleri Atatürk'e dinsiz diyenleri idam ederler saçmalamayalım... Argüman kelimesi de dogmalarla mücadele kısmına tam uymamış diyelim...Yaftalamak kimlerin harcı biliniyor çok şükür... Konu tekrarla dinli dins.iz meselesi değil. Kemalistler beyazlar arasında dindar yok mu...Elhak vardır. Karşı cenah diyebileceğimiz eğitimsiz kitle/kütle/kalabalık arasında dins.iz olan yok mudur? Olmaz mı... Kitap Adana yok, sipariş verdim 5-6 gün sürecek gelmesi. Yazıları kaç defa aradıysam internette bir türlü bulamadım...Emin olun bulduğumda tamamını hiç kırpmadan yayınlayacağım... Vesselam...
  2. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    İllaki olayı dinli dinsiz olarak okuma taraftarısınız. Yok böyle birşey. Ayrımcılık filan da yok. Kemalizm Terakkiye Manidir'de olması gerekiyor bahse konu yazılar. Birkaç gün içerisinde ben hallederim merak etmeyin...Atatürk'ün dinsiz olduğu yönünde konu işleseydi emin olun halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekle de yargılanırdı başka şeylerle de...Ve en az 10 yıl yerdi... Pekiyi bizim meselemiz Atatürk'e hakaret ettiği varsayılıp da yargılananlar mı? Nasıl bir dogma saplantınız var anlamadım. Biri, Atatürk'ü koruma kanunu dolayısıyla hapis cezasına çarptırıldıysa mutlaka böyle birşey yapmıştır değil mi? Pekiyi Savcı dahi beraat isterken mahkeme hapis kararı veriyorsa ne olur? Neyse saçma bir soruydu... Araştırmayın ben hallederim...Merak etmeyin...2000'li yıllarda yazılmış iki yazı Milli Gazete'nin internet sayfasından ulaşılmıyor bahse konu kitap da şu an elimde yok. Elinde yoksa niye bu kitapdan sürekli bahsediyorsun diyenler olabilir...Ben, kitabı daha önce okudum ve süper bir kitap. Herkese de okumayı tavsiye ederim...Ufuk açıcı bir kitap. Haaa, hala bulamazsam büyük ihtimal Hakan Ağabeyle iletişime geçip yazıların birer nüshasını talep ederim. O da olmadı milli gazeteden isterim. O da olmadı, bu kadar aksilik varsa "Hayır sandığınız şeyde şer, şer sandığınız şeyde hayır olabilir, Siz bilmezsiniz Allah bilir" der geçerim... Godzilla'ya teşekkürü borç bilir; kendini olmadığı birşeye dönüştürmeye çalışanların hakkından "Hakk" gelir derim. Daha kötüsü olmadığı birşeye dönüşmek isteyenin kendisini bir de o sanmasına buruk tebessümler taltif ederim. Ha bir de; "Beyaz" yakıştırması derken sahi bunlara niye beyaz deniyor ki, tenlerinin rengi hakikaten beyaz mı diyenler olabilir. Bunlar öyle pek tarlada güneş altında kavrulmazlar, kapalı kapılar ardında güneşten uzakta planlar yaparlar ya...Bu yüzden beyazdırlar. Yok daha neler...Vallahi 19 yaşına gelene kadar adım "karabekir" di. Günlük güneşin altında 5 saaate yakın basketbol, bahçe tarla, balık-yüzme derken beyaz ten diye birşey kalmıyordu. 9-10 yıllık memuriyet hayatı dolayımında farkedildi ki; ben "karabekir" değilim. Yani ki asıl rengim kara değil. Yani ki zenci değilim. Zenci değilim de yine de arada sırada bahçe işleri, balık işleri dolayısıyla rengimde kahverenginin tonlarının ağır bastığı dönemler oluyor. Buna renkten renge girme diyenler olabilir. Kimisi çıkıp bukalemun yeşile dönüşse de asla bitki olamaz deyip bana zenci veya beyaz olmamın mümkün olmayacağını söyleyebilir. Çok renklilik iyidir gibi bir safsatayı mı kafaya doladım şimdi acep... Doğuştan beyazlar, sonradan beyazlar; doğuştan zenciler, sonradan esmerler... Bu ikisi arasındaki bariz fark fiziki bir renk farklılığını mı ihtiva eder yoksa annemi babamı bidon kafalı olarak görenler sonradan mı beyazlaşırlar...Ya da beyaz oldukları için mi bu tarz görme ayrıcalığına sahip olurlar... Kafanız karışmasın. Godzilla'nın kafasının karışmayacağına eminim... Espriler için teşekkürler...
  3. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Konunun PKK'lılarla alakası yoktur. Ben meclisteki PKK'lıya da Meclise girme hevesindeki postallıya da itibar etmem. Böyle saçma sapan bir akıl yürütmeyi de yapmanızı anlıyorum. Beni önce PKK'lılara sempati duyan biri gibi gösterip ardısıra askere laf söylemeye hakkın yok konumuna sürüklemeye çalışıyorsunuz. Konuyla hiç alakası yok ama PKK'dan nefretimi daha önce izhar ettim ben. Benim açımdan böyle bir örgüt ve o örgütün mensubunun katli vaciptir. Hukuk nazarından bunu konuşmuyoruz bin insan, bir vatansever olarak konuşuyoruz bunu. Biz mecliste çok asker gördük. Meclisi kapatan askerler de gördük. Benim ordu hakkında yazdığım olumsuz bir metin yoktur. Ben, bazı işgüzar generaller hakkında yazı yazabilirim. Türk ordusu generallerden ibaret değildir. Türk ordusu benim kardeşlerimden güc alan bir ordudur. Ordunun ne olduğu Kurtuluş Savaşında, Çanakkale'de görülmüştür. Sevgimin derecesini ordu hakkındaki sözlerim ispat ediyormuş. Siz ordu derken generalleri ve bunun içinden darbecileri anlıyor ve bunları bizler eleştirirken de böyle karşı çıkıyorsanız ne yapalım... Ordu sizin bildiğiniz şey değildir. Ordu o dağlarda canını veren gençlerdir. Bayraktepe'de, Aktütün'de canını veren çocuklardır ordu. Hergün duyduğumuz şehitlerdir ordu. Haaa, ordunun içerisinde rütbeliler olmazsa olmaz değil mi? Olmaz olmaz da rütbeli de askerleri için canını vermeyi göze almışsa adamdır bizim için. Oynadığı golfü dahi bırakmayan adamlar ordudan sayılmazlar bizim için... Türk ordusunu sizden on kat fazla seviyorum durun 100 kat fazla seviyorum. Bunu nasıl ispatlayacaksınız. Ben, cümleyi yazarken demişim. O zaman -ebilmek gibi bir fiil kullanmıştım. Şimdi kaldırıyorum. Sizden bin kat fazla seviyorum Mehmetçiği. Size de hayırlı postallar diliyorum... Halk uyutulmuştur diyenler de konuya cuk oturuyor hatırlatılır... Madem halk ayaklanmıyor onun adına ben birşeyler yapayım diyenlere de selam olsun...Bu arada Cumhuriyet Mitinglerine katılan halk bu uyuyanların uyanıkları mıydı acaba...Neyse; ilkokul seviyesinde tartışmaya döndü iş yine...
  4. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Bahse konu "Kemalizm dindir" söylemini konu içerisine taşımanızın gerekçesini islama bindirme yapmaya çalıştığınız yazınızla beraber değerlendirdiğim için kabul etme dürüstlüğü veya erdem gibi kelimeleri barındıran cümlelerinizin ne kadar ehemmiyet kesbettiğine girmiyorum. Gelelim "Atatürk'ün cenaze namazı kılınmadı" söylemi ve bundan dolayı yargılamaya ve mahkümiyete mesned olan iki yazıya... Yukardaki hürriyetin haberi... Hakan Albayrak'ın iki yazısını da bulamadım açıkçası şu an. Yazıların ikisini de okumuştum daha önce. Burada dikkat edilmesi gereken 2. ci yazısından dolayı mahkumiyet kararı verildiği yönündeki hürriyet gazetesi haberinin eksik olduğudur. ikinci yazı dolayımında konudan haberdar olanlar dava açılması yolunda izin vererek mahkumiyetle sonuçlandırmışlardır meseleyi... Neyse bunun da konumuzla o kadar alakası yok...Söylediğiniz için özel olarak açıklama gereği hissettim...
  5. van minüt...tuu minüt, tiri minüt...for minüt...tiventifor minüt...ingilizcem berbat... Başbakanınkinden bile berbat...Büyük ihtimal Yıldız Tilbe'ninkinde de berbattır...
  6. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Orduya pranga vurmak derken askeri kışlaya hapsetmek mi esas alınıyor acaba... Sahi size göre askerin yeri mesela Meclis olabilir mi? Ya da mesela asker bir siyasi parti kurarak seçime girse iyi olmaz mı? Bir de askerin ağzına kilit vurulması durumunda milli değerler ortadan kalkıyormuş...Bak bak bak...Ülkenin milli değerleri nedir yahu...Asker oldu milli değer... Çobansız köy de iyi olmuş... Gelelim şimdi teferruata... Bir ülkenin kendini korumasında asker olmazsa olmazdır. Hele hele bulunduğumuz coğrafyada güçlü bir askeri varlığınız bulunmazsa yutulursunuz. Asker herşeyden önce ve sadece ülkenin güvenliğinden sorumludur. Siyasi meseleleri siyasi partiler yerine getirir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt savunmasına hazırlanmasından sorumlu olan yer belli olduğu gibi Genel Kurmay Başkanının da kime karşı sorumlu olduğu bellidir. Asker söyleyeceği sözü Genel Kurmay Başkanı tarafından doğrudan Başbakana iletebilir. Daha teferruatlı tartışmaları ise bildiğiniz gibi MGK'da söyleyebilir. Konu güvenlik meselesi olduğunda konuşmaların da kapalı kapılar ardında yapılması daha uygundur. Ordunun "ülkeye demokrasi getireceğiz diyerek ülkeyi satışa çıkaranlara" müdahale edeceği yöntem nedir? Evet şimdi soruyorum bu tespiti neye göre yaptığınız değil önemli olan. Ordu ülkeyi satışa çıkaran adamlara karşı hangi önlemi almalıdır? Gelelim başka bir meseleye...Ülkeyi satışa çıkaranlara (ki böyle biri varsa) müdahaleyi halk yapar. Ondan başka müdahale edebilecek bir kuvvet yoktur. Tarihimizde darbe gerekçeleri uydurulmuş, olgunlaştırılmıştır. Herhangi bir şekilde başka çare olmadığı için ordu yönetime el koydu cümlesini meşru görürsek ordunun yönetime el koyması için bizi çaresizliğe atacak çok fazla kuvvet vardır. Belki okursunuz diye de sağcı ve solcuyu öldüren silahın aynı olduğunu bu yüzden söylemiştim... İnsanları da ordu düşmanlığı ile nitelemekten vazgeçin. Biz, Türk ordusunu sizden on kat fazla seviyor olabiliriz. Ancak, bu ordunun içerisinden çıkmış kendi görev alanını bilmeyen, şahsi ihtiraslarının kurbanı olmuş kişilerden nefret ediyoruz o kadar...Bunları birbirine karıştırmayın.
  7. Zaten haber kirliliği demiştim de... Bugün bir yorum da "Urumçi ne yana düşer" başlığını görünce (içerik pek alakalı değil) hah işte tam uygun başlık demiştim. Hemen hiçkimse konu hakkında tam bir malumata sahip değil herkes çeşitli haberler veriyor, yorumlar yapıyor... Yani bilgisiz bir habercilik. Büyük ihtimal birçoğu birşeyler söylemek için benim gibi yapıp wikipedia/google paralelinde urumçi yazıp çıkan sonuca göre az-birşey de gündemi takip ederek birşeyler söyledi. Üstüne bir de kirli bazı haberler eklenince çok garip bir durum çıktı... Bu kadar basit mi? Çin düşmanlığını pompalama amaçlı mühendislik çabaları da var mı acaba... Dediğini de pekala söylemem mümkündü ancak o an haber kirliliği geçmiş kafamdan...Açıkçası bu kadar bilgi/haber kirliliği komplo teorileriyle kafasını bozmuş bu adam için ayrıca değendirilesi bir veri oluyor. Bir amacı var mı bu kadar yan/ı/lışın...
  8. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Naçizane tavsiyenizi aldık CYRANO... Fark ettiysen bir önceki iletimin sonunda İsmet Paşa despotizmiyle ilgili bir cümle kurduğumu ve aynı cümlenin tekrarlanarak alıntılanmak zorunda kaldığımı belirtmiştim. Hasılı İsmet Paşa despotizmi benim açımdan ve konu açısından çok ehemmiyet kesbeden bir bölüm değildi. Yani ki sürekli İsmet Paşa Despotizmi vurgusu yapmak gibi bir mesele hasıl olmadı. İsmet Paşa despotizminin ne olduğu sorusuna alternatif birçok cevap verilebilir... Deniyor ki; İsmet Paşa bir masal kahramanı değildir. Sevgili CYRANO, bu sözü söylediğimizde; ben İsmet Paşa şunu yapmış dediğimde kabul edilmesi gerekir değil mi? Yapmıştır veya yapmamıştır. Bunda bir sorun yok...Ama daha önceki mesajımda yapıp yapmadıkları meselesi değil neyin despotizm olarak kabul göreceğini belirtmiştim. Benim için despotça olan bir davranışa gerekçeler uydurulabilinir. Demokrat Partinin gazetelere uyguladığı sansür için bazıları çıkıp kışkırtmalar vardı ondan yapmışlardı diyebiliyorlar mesela... Bütün bunlara rağmen ben yine de bir örnek verdim ve gizli oy açık sayım, erken seçim dedim... Neyse sonra görüşürüz işler biraz yoğun...
  9. Teşekkürler... Bugün verdiğin bilgilere ait bazı haberleri ben de okudum. Bu haber kirliliğine bir türlü anlam veremedim... Hala da anlam veremiyorum o da ayrı hikaye... Bakalım işin sonu nereye varacak...
  10. Bu yazının burada ne işi var? Bir işi yok... Sivas katliamını çok teferruatlıca bu forumda tartışmaya tabii tutmuştum. Bu teferruat esnasında olayın çıkmasında devletin bariz şekilde eksikliğini de gözlemlemiştim. Dönemin Sivas Valisi askerin geç gelmesini bahane ederken Askeri kuvvetin başındaki kişinin her türlü tedbirin alınması yolunda valiye bilgi verdiğini söylediğini hatırlıyorum. Bu eylemin içinde provakatörler olsa dahi galeyana gelen halk ne anlama geliyor. Diyelim ki; 15 tane provakatör cami çıkışında bildiri dağıtıp Madımak Otelindeki insanların katlinin vacip olduğunu söylediler binlerce kişiye ne oluyor ki o, otelin önüne gidip de saçma bir eyleme kalkışıyorlar. Türkiye'de halkı kışkırmak için söylenecek bazı sözler vardır. Bayrak yakıyorlar, Allah'a sövüyorlar, Kur'an'ı yakmışlar, ayaklar altına almışlar...Hele de bir cami çıkışında 10-15 kişi bu kabilden sözler sarfettiğinde hadi bu .......... dediğinde herkes bunların ardına düşebilir, her olay gerçekleşebilir... Yargılaması garip, eylemin kendisi garip, içerde kurşunlanarak öldürülen insanlar vs. vs. Dahası oraya toplananların asıl öldürmeyi amaç edindikleri insan sağ kalıp da diğerlerinin ölmesi de apayrı bir mesele. Yanlış anlaşılmasın onu da niye öldürmediler gibi bir mantığa varmasın olay. Onu öldürmek için toplandığı ifade edilen halk o hariç neredeyse herkesi öldürüyor ki buna ne denir bilinmez... Sivas, tarihimizde kara bir lekedir ama Sivas üzerinden konuyla uzaktan yakından alakası olmayanlara laf söylemek bu caniliği kullanmaktır. Sivas'ı kimse unutmamalıdır, her tarafı deşelenmelidir Sivas'ın. Lakin, üstünkörü de olsa komplo teorilerine de bir bakmakta fayda vardır. Hep anlatılır; 80'deki darbe öncesinde sabah sağcıyı vuran silah öğleden sonra bir solcuyu vurmuştur. Tersi de olabilir sabah solcu öğleden sonra sağcı olabilir. Tarihimizde bu kabilden lekeler de vardır. Halkı birbirine düşürüp de kendilerine bir şekilde rant devşirme peşinde olan kuvvetler bu ülkede mevcut olmuştur. Bu bilinmez değildir. Bu ülkede irtica paranoyası ile yerini sağlama alma peşinde olan güçlerde olmuştur. Tabiiki bu ülkede bazı mürteciler de vardır tabiiki bu ülkede şeriat devleti kurmak için çaba sarf edenler de vardır. Bu ülkede bunların hepsi olabilir...Bazıları bu mürtecileri kullanıyor olabilir, bazıları bazılarını mürteci haline getirebilir. Biz, bugün özellikle yukarda kendisinden alıntı yapılan yazıyı da okuyarak bazı şeyleri daha teferruatlı değerlendirmeye çalışabiliriz... Başbağlar meselesine gelince; daha önce İbrahim KARAGÜL'den bir alıntıda bulunmuştum. Başbağlar konu paralelinde benim açımdan bu sebeple önem arzediyor. Başbağlar'ın hatırlanması acaba başka bazı ülkelerde olduğu gibi bir alevi-sünni çatışması çıkarmanın mümkün olup olmayacağı noktasında önem arzediyor. Sivas katliamının yıldönümünde alevi derneklerinden bazıları adına yapılan açıklamalarda da ergenekon davasıyla konunun ilişkilendirildiğini okumuştum. Tabii konuyu sadece radikal islamcılara bağlıyan açıklamalar da var ama ilgimi daha fazla çeken bu dernekler adına açıklama yapan kişilerin de bazı oluşumlardan şüphe ediyor olmalarıdır...
  11. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Konuya birebir bir uymuyor ama idareten devam edelim...
  12. Yine de gönül istiyor ki; daha sert bir açıklamayı başbakan yapsın. Orada insanlar ölüyor. Diplomasiymiş, iki ülke arasındaki ilişkiymiş bunlar düşünülebilinir mi? Orada bulunan yakınları biraz önce ölmüş ve belki ölüm sıraları kendilerine gelmiş insanlar diplomasinin içine etmezler mi? Tamam, ekonomik yönden Çin'e ağır bir etkimiz olmayabilir, tamam gücümüz yetmeyebilir ama adam olalım. Gücümüz yetmiyor diye geçiştirme cümlelerle oradaki katliama seyirci gibi yaklaşmayalım. Sesimizi yükseltelim; ilk elden de Çin elçisini ülkesine postalayalım, ilişkileri kesiyoruz diyelim. Evet tam olarak bilemiyorum ama akılcı çözüm denildikçe çözümsüzlük ve daha fazla kan/gözyaşı aklıma geliyor. Birgün Muhammed İkbal bir söz ediyor. Bizim müslümanlar yapacakları hareketin sonucunu o kadar düşünüyorlar ki hiçbir hareket yapamıyorlar. Bu kısım mealen aktarılmıştır. Akıllı köprü ararken delinin dereyi geçtiği söylenir.
  13. Herkesin her haberi görmesi mümkün olmuyor... Neyse konumuz bundan daha da önemli... Aslına bakılırsa hemen hepimiz gibi Urumçi hakkında benim de teferruatlı bir bilgim yoktu. CYRANO, acaba konu hakkında bilgi verecek mi diye bekliyorum. Bugün wikipedia'dan baktım biraz. Nüfusun yıllara göre değişimi durumun vehametini zaten gözler önüne seriyor. Dün akşam haberler arasında dolaşırken Kanal 7'nin free asia denilen bir radyo aracılığıyla ulaştırdığı bir haberi izledim. Radyoya ulaşan bir (yanılmıyorsam Urumçi'den di) bir kişi iletişime geçtiği insanlara göre ölü sayısının 800-1000 kişi arasında olduğunu söyledi. Bu sayıda ölü olması bu sayınını üzerinde de yaralı olabileceği gibi bir akıl yürütmeyi de beraberinde getiriyor. Çin'in asimilasyon ve yavaş yavaş nüfusu azaltma politikası da dikkate alındığında orada yaşayan Türk'lerin canlarına Çin tarafından pek değer verilmediği anlaşılacaktır. Gelelim diğer kışkırtma ile ilgili açıklamalara... Velev ki; 100 tane ajan olayın içine karıştı ve kışkırtma işini gerçekleştirdi. 100 ajanı tek tek tespit edebildiğini de varsayalım. Çin, hiçbir yargılama falan yapmadan doğrudan bunların üzerine ateş açarak öldürebilir mi? Bunu hangi devlet yapabilir. Bir de söz bir şekilde Kürt/çü/lük meselesine bağlanmış ya...Bir taraflardan bir şey eğri çıksa benden bilmek/bulmak gibi bir söz vardır. İnsanlar ne zaman olayları ayrı ayrı değerlendirebilmeyi de öğrenecekler...Ve dahası orada cesetlerin üzerinde kurşunların dumanı tüterken insan, nasıl olurda kendine rant devşirmeye çaba sarf eder. Ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Bizim için de birazcık uyanık olmayı diliyorum...
  14. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    despot İng. Despot 1. Bir ülkeyi zora ve baskıya dayanarak yöneten kişi. 2. despot Fr. despote 3. (I) a. 1. Bir ülkeyi zora ve baskıya dayanarak yöneten kimse. 2. mec. Her istediğini ve dilediğini yaptırmak isteyen kimse, tiran. 3. sf. Zorba. Konuda bazı cümleleri hiç alakası yokmuş gibi olsa da bile isteye kullanıyorum. Bunlardan bir tanesi teferruatla biten cümleydi. Bir tanesi oligarşi ile biten cümle. Bir tanesi jakobenlikle ilgili cümleydi. Despotizm, jakobenizm, Machivelizm. Despotu yerleşik tanımının dışında biraz daha genişleterek bir tanıma tabii tuttuğum söylenebilir. Ülke menfaati, devletin geleceği gibi retorik bazda bazı kavramlar bu tanımlamamda önem arzediyor. Gerek ülke menfaati gerekse devletin geleceği gibi (kardeş katlinden de bahsedilmişti) kavramların dile pelesenk olduğu bu kavramların kökeni için her yolu mübah sayan ve caiz gördüğü bu şeyler için hareket eden gücün yapmış olduğu hukuk dışılıkları despotizm olarak gördüm. Buradaki öngörüde zor, baskı nerde denilebilir. İkinci tanımda her istediğini, dilediğini yaptıran kimse diye de bir açıklama var ama bu bahsi diğer. Baskı nerede. Konu içerisinde bir şeye daha gönderme yaptım. Açık oy gizli sayım. Ona şimdi bir şey daha ekleyelim ve DP kurulduktan kısa bir süre sonra seçim kararı alınmış olmasına rağmen bu oylamaya, bu oylama yöntemine niye gidilmiştir. Böyle bir seçim sistemini öngörecek kuvvet kimin elindedir. Milli Şef mi Milli Meclis mi…Pekiyi hemen yukardaki meseleyi söyleyip de ondan sonra da İnönü Despotizmini tek tek olaylar üzerinden tartışmak istemiyorum demek ne olaki? Kişinin zihni yapısını bir eylem ortaya koyabilir gerisi ise teferruatta boğulmak olur. Pekiyi; tartışmamızda İsmet Paşa’nın gerçekleştirmiş olduğu despot tavırların tek tek eleştirilmesi veya onlara getirilecek antitezler ile yok bunlar despotizmin örneği değildir denilmesi arasında bizim kazanacağımız ne var? Kazanacağımız pek bir şey yoksa ben acaba; İsmet Paşa’nın doğrudan (hiçbir tartışmaya girmeden) despot olarak kabul görülmesini nasıl bir saç.ma düşünceyle istiyorum. Burada da başka bir sorun ortaya çıkar ki o da; İsmet İnönü’nün bazı davranışlarının despot olduğunu bazılarının ise despotlukla alakası yok denilebileceği bir durumda hangisine itibar edilecektir. Bence; tartışmanın İsmet Paşa’nın yapıp ettiklerinin tek tek sayılıp dökülmesinden ziyade; Kemalist beyaz Türk, bürokratik oligarşi paralelinde bir tartışmaya evrilmesi (başından beridir asıl istediğim bu) daha uygun olacaktır. Bunun içerisinden de bid,on kafalı insanlara haddini bildirmekte mahir olan zevatın “zaman” ı okuyamayarak kendi camialarını güç durumda bırakıp bırakmadıkları sorunsalına değinmek istiyorum. NOT: İnönü despotizmi konunun can alıcı noktası değildir. Bununla ilgili bir cümlem olmuş ardından birkaç kez aynı cümle alıntılanmak zorunda kalınmıştır. Saygılar…
  15. Bir borç senedinin fotokopisine göre tutuklama kararı verecek mahkeme. Yok daha neler diyeceğim. Fotokopiyi geçeyim de aslına göre tutuklama kararı verecek bir mahkeme var mıdır ola? Borç senedi de nerden çıktı. Sanki konu basitleştirilmeye çalışılıyor gibi. Daha önce bir tartışma esnasında radikal müslümanların oruç tutmayanlara yaptıkları paralelinde türban yasağının doğduğunu söyleyenler olmuştu. Ben de o zaman demiştim ki; devlet nispet yapmaz, intikam almaz. Siz vaktinde öyle yapmıştınız şimdi size yapılan bu işlerde doğrudur denilemez demiştim. Zira o eylemleri gerçekleştirenlerle bu eylem neticesinde intikam alınanlar nerdeyse hiç alakasız kişilerdi. Hasılı; 28 Şubat süreci içerisinde birtakım hukuksuzluklar yaşanmıştır. Bu hukuksuzlukları ortadan kaldırmanın yolu hukuksuzluğu yapanın cezasını bulmasıdır. Belge gerçek mi sahte mi? Bir başka soru; daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından bazılarınca benzeri belgeler ortaya çıkmadı mı? Tam benzeri demek biraz aşırı olur. Bir sürü andıç çıkmadı mı? Pekiyi bu belge etrafında kopartılan gürültü nedir? İkinci bir soru; bu belgeyi hazırlayan zat-ı muhterem bir gece tutuklanmış ertesi gün serbest bırakılmıştır. Burada bir garabet yok mu? Bu meselede çok fazla gariplikler var...Topu Atlantiğin ötesine doğru taca atmak da bir garip...Geçmişte her hinliği ABD'den AKP'nin tabanı bugün yok Atlantiğin öte tarafıyla alakası yok demeye başladı. Hasılı hücum ve savunma silahları şiddetle değişiyor galiba.
  16. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Açarız CYRANO da, benim bahsini ettiğin demokrasi hamileriyle işim yok. Retorik bazda incelediğimizde dahi bir ton tantana çıkıyor. Bir de olaylara girerek incelemeye kalktığımızda ne cümbüş çıkar değil mi? İki dönem arasındaki politikaları ben listeleyemem sanırım. Dünya şartlarını da tam olarak hesap edemem. Ülke şartlarını da tam olarak tasavvur edemem. Dediğim gibi açarız açarız da; bunun tartışmamıza bir yararı olmaz. İsmet Paşa şu sebeple şunu yaptı Demokrat Parti şu sebeple bunu yaptı. Sebeplerin de uydurulabileceği bir coğrafyada yaşıyoruz. Mesele bunlar değil. Önümüzde bir mesele olarak bir önceki mesajımın sonunda değindiğim kısım duruyor. Neyse; bugün için çok fazla mesaj yazdım zaten...Daha fazla şimdilik uzatmanın bir manası yok...Saygılar...
  17. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    1. si araştırmayı işime gelip gelmeyen şeylere göre yapmam. Birşey araştırmaya değiyorsa yaparım. ATSIZ'ın düşüncelerini araştırmamda araştırmaya değecek bir yan yoktu... Yapıştırılan resim ve tarihi bilgiyle ilgili zaten konu içerisinde bilgi verilmiştir. Yine kemalizmi Ahmet Taner Kışlalı'dan da naklederek (kitabına aldığı bir alıntıyı (o sözü bahse konu kişi söylememiş olsaydı KIŞLALI'da söylecekti muhtemelen) kendisine mal etmişiz özür ola) wikipedia'dan konuya ulaşılabileceğini de gösterdikten sonra; resim niye yapıştırılmış, ayrıca altı okla ilgili bilgi niye verilmiş, kemalizmin tarihi dökümüne niye gidilmiş merak uyandır"mı"yor... Kapitalizm, komünizm, sorosçuluk giydirmeleriyle işim yok. Yine alakasız konu. Ufak tefek bilgi sahibi olunulan bir konuyu hemen bakın ben bunu biliyorum diyerek öne serme. Abdülhamit meselesi. Konuyla alakası yok. Neyse; insanlar arada sırada da olsa dediklerini kabul ediyorlar...Atatürk'ü eleştirmekle ilgili mesele. Sakın sayın Demirefe sen buraya karışma. Zira bir eleştiriden bahsetmiyoruz... ABD köleliğine filan da girmenin bir manası yok. Laikliği kaldırmanın da. Fransa gibi yorumlayalım yeter. Sahi Fransız laikliği bize uyar mı? Yok canım nev'i şahsına münhasır bir ülkede yaşıyorsak nev'i şahsına münhasır bir anlayışa sahip olmaklığımız gerektir. İş bu böyle biline...Şimdi de hemen denecek ki; aha başından beridir laikliği tartışmak istiyordun sonunda konuya geldin. Heeeççç alakası yok. Başından beridir bürokratik oligarşiyi tartışmak istiyordum. Ama konu bir türlü oraya giremedi/gelemedi... Gelelim Politika'ya. Kardeşim, forumda 6 cümleyle aynı minvalde yazılmış bin tane yazı yazmışsın. Şaka. Tam sayıyı bilmiyorum. 3-4-5-6-7 olabilir. Aynı minvalde belki binden de fazladır. Yeter...Ne zaman slogan gibi yazı yazmayı bırakıp da; kişilerin serdettiği görüşlerin yanlışlığını ispatlamak için tek tek cümlelere, paragraflara cevap vereceksin. Biri bir tez ortaya attığında bu tezin yanlışlığı antitezle ortaya konulur. Başından; bu yanlıştır doğru değildir deyip kestirip atmakla değil. Yanlışının yanlışlığının sebepleri ortaya konulur... Sahi artık yetmez mi? Vallahi bıktırıcılıktan başka bir anlamı yok yazdıklarının. Bunun bir manasının olmadığı sarahate kavuştuğuna göre tamam cevap vereceksen de en azından antitez şeklinde olsun. Senin yüzünden nerdeyse forumda yazı yazmayı bıracağım ya hu... Selamlar...
  18. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Bir daha okuyun. Bir yasaktan filan bahseden var mı? Ama illaki eleştiri konusunda bir yasak var mı yok mu soruyorsanız? Atatürk'ün cenaze namazı kılınmamıştır deyip arkasından özür dilerim yanlış biliyormuşum Atatürk'ün cenaze namazı kılınmış diyen adamın aldığı hapse ne cevap verilir... Madem abes kaçıyor niye yanıt verme çabası içine giriyorsunuz...Din edinmek kötü falan dediğimiz de yok. Gidip kendi oyununuzu başka yerde oynayın. Demediğimiz şeyden fikir üretmeyin...Aynı olsa ne olmasa ne diyebildiğinize göre de ayrı olmalarını da kabul edebilirsiniz demektir. O halde siz ayrı olduklarını kabul edin...
  19. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Gerçekliği görmek istemeyenlerin bir de bilgi konusundaki eksiklikleri eklenince; anlama sorunu yaşıyorlar. Anlamlandıramadıklarında da kıvırma diyorlar. İsmet Paşa; İttihat Terakki içinde gençliğini yaşamıştır. İttihat Terakki’nin tedrisinden geçmiştir. Bir ideolojinin kökeni doğrudan doğruya tamamen kişinin kendisi tarafından üretilmeyebilir. Prens adlı kitap hakkında fikre sahip olanlar bu kitabın 100’lerce yıl sonra bazı ideolojilere temel teşkil edebildiğini bilirler mesela. Bu sadece bir örnektir. İkinci mesele İsmet Paşa’nın kendi ideolojisini hayata geçirmeye çaba sarf ettiği esnada Atatürk vardır. Atatürk’ün, İsmet Paşa’yı frenlemek için sarf ettiği çabalar bilinir. Fethi Okyar’ın kim olduğu da bilinir. Yani bilenlerce… Kemalizm niye İnönü, despotizmiyle anılıyor? Bir şeyi ideoloji haline getirmek nasıl olur? Kemalizmi ideoloji haline getirmek. Tutmayan İsmetizme (tutmayan İsmet-izm tabiri bana ait değildir) binaen İsmet Paşa’nın yapıp ettiklerine ve onun takipçilerinin yapıp ettiklerine Kemalist ideolojinin sonuçları diye isim verenler hatırı sayılır bir yekûn tutuyor. Gelelim Atatürkçülük ile Kemalizm aynıdır. Atatürk’e karşı çıkanlarla ilgili cümlelere tekrar. Kemalizm ve Atatürkçülük bir ve aynı şeydir dediğinizde Kemalist ideolojinin uygulamalarını, ideolojinin düşünsel metinlerini (hakikaten düşünsel metinler ortaya koyacak kadar derin mi bunlar) Atatürkçülük olarak da kabul etmek gibi zorunluluk vardır. Bu ise çok büyük bir sorundur. Aşağıdaki alıntıda Ahmet Taner Kışlalı Atatürkçülük=Kemalizm gibi bir eşitlemeye giderek KEMALİST İDEOLOJİYİ tanımlamış. Bakalım ne demiş… Pekiyi nedir bu pragmatik yöntemler. Bu soruya bir cevap aramayacağım. Başka bir Hocamız Atatürkçülük ve kemalizmi aynı şeyler olarak tanımladıktan sonra bunları söylemiştir. Burada mesele nedir? Atatürkçülük veya Kemalizmi birbirinin aynı olarak gören düşünceler aynı zamanda uygulanan kemalizmin zamana göre değiştiğine dair bilgiler de sunmaktadırlar. Ahmet Taner KIŞLALI’nın wikipedia’dan alınan yorumunda Kemalizm teriminin ilk defa ortaya konulduğu zamanlardan da bahsedilmektedir. Burada bana sorulacak soru şudur? Siz, bu ideolojinin temellerinin ittihat terakkide olduğunu söyleyip de bir de; Bugün Kemalizm İsmet İnönü despotizmiyle beraber anılmaktadır. Burada yukarda alıntı yaptığımız hocamızın 50’lili yıllara değinmemesi de biraz manidar. Her ne ise: Atatürkçülük ve Kemalizm arasında büyük ölçüde farklar vardır. Kemalizm, bir ideoloji olarak bu ülkenin başına musallat olmuştur. Bu tasallut halkın teveccühünü hiçe sayma yolunda emin adımlarla ilerlemiş ancak 50’de şutu yemiştir. Sonrasında halkın teveccühüne mazhar olmak için çaba sarf (kısmi çıkışlar hariç)etmemiş ve oyla sağlayamadığı yeri bürokrasi içinden elde etmeye çaba göstermiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Asker paralelinde Kemalist ideolojiyle yatıp kalkanlar ülkenin demokrasi ihtiyacını ve buna paralel halkın bilinçlendiğini okuyamamışlardır. 28 Şubat’a da bu sebeple yeltenmişlerdi. Okuyamama, yerlerini koruma. Bugün durup da; Atatürkçülük jakobendi dersek; Atatürkçülük ötekileştirici idi dersek, Atatürkçülük seçimle hak etmediği yeri bürokrasi ile korumaya çalışan bir düşünce idi dersek, Atatürkçülük halkın yerine düşünmeyi esas alıyordu dersek, Atatürkçülük halka rağmen ve halka karşı bir faaliyeti esas alıyordu dersek, Atatürkçülüğü baskıcı, oligarşik olarak görürsek bir sorunla karşılaşırız. Sahi bizim tanım yaptığımız Kemalizmle Atatürkçülük birleşiyor mu? Yani hemen şimdi okuduğunuz şeyler Atatürkçülük müdür? Atatürkçülük budur diyenler bilmelidir ki; Atatürk’e bundan daha kötü bir düşünce sistematiği ithaf edilemez. Herkes bir daha düşünsün diyorum… Gelelim başka bir meseleye. Atatürk’e saldırma ile ilgili meseleye… Atatürk’e laf söyleyemeyenlerin bir taktiğidir…meselesine. Atatürk’e laf söylemek nasıl bir şeydir. Cümle aslında Atatürk’ü eleştiremeyenler olsa olmaz mıydı? Tabi ki olabilirdi. Ama kamufle edilmiş bir cümle yazarsanız biz de kamuflajı kaldırırız. Bakınız aynı şeyi Politika nasıl yapmış. SİZ DE ONA ÇİÇEĞİ KONDURMUŞUNUZ…Atatürk’e karşı olmak. Neyine, nasıl. Ne demektir Atatürk’e karşı olmak. Fikirlerine mi? Hemen yukarda 6 oku içlerine sindiremeyenlerle ilgili de bir kısım var. Hasılı bugüne kadar Atatürk’e karşı olmak denilince Atatürk’e düşman olmaya varan bir anlayış sergilenmiştir. Atatürk’e laf söylemek denildiğinde Atatürk’e saldırmak kodlanmıştır. Bu durum fazla ileri görüşlü bir okuma mıdır? Sanmıyorum. Nihal Atsız’ın düşünceleri hakkında teferruatlı fikre sahip değilim. Bahsini ettiğiniz gibi Türk olmayanlara potansiyel düşman olarak bakılan bir algıysa bu; benim söylediklerimle uzaktan yakından alakası dahi yok. İsmet ÖZEL; ben üstünüm çünkü Türk’üm dediğinde karşısındakini düşman ilan etmiyordu. Hoş, ben o cümleye de benzer bir cümle etmedim. Ettiğim cümle; Türklük düşmanı ilan edilen herkesin edebileceği bir cümle olabilir. Bir de üstüne üstlük Türklüğü konusunda şüphe uyandırmayacak birinin edebileceği bir cümledir. Bundan 4-5 yıl evvel bir forumda; milliyetçilik ile ilgili tartışmalarım esnasında, faşizanlığa gönderme yaptığımda; memleketim sorulmuştu. Daha sonra Yörük olduğum öğrenilince muhalif arkadaş; yahu Yörükler sağlam olur sen niye böyle yapıyorsun diye serzenişte bulunmuştu. Hasılı kişinin kendisini bir ırka mensup olarak görmesi diğerlerini düşman gördüğü anlamına gelmez. Atsız’ın da böyle yaptığını sanmıyorum ama neyse. Dediğim gibi deruni bir bilgiye sahip değilim o konuda…Kaldı ki devletimizin anayasadan kaynaklanan millet anlayışını da ortaya koyarak bu ülke dışından biri olmadığımı da bu ülkenin bir vatandaşı olduğumu da belirttiğim dikkate alınmalıdır. Yani hem vatandaşlık bağı çerçevesinde Türk’üm dedim hem de ırk olarak Türk’üm dedim. Hasılı Türk olmayan düşmandır algısı yanlış bir algıdır. Böyle bir algıya kapılmak için insanın ya cümlelerimi yanlış okuması ve ya beni ırkçı göstermeye çalışması gerekir. Böylesi bir algılama da açıkçası ehemmiyet kesbetmiyor. Sui zandır. Gelelim Bulgar veya Sırp komitacılara değinmemek bahsine. Bunun konuyla ne alakası var. Bulgar veya Sırp komitacılara karşı mı kuruldu İttihat ve Terakki Cemiyeti. Kişinin, hakkında bilgi sahibi olduğu herhangi bir konuyu; bakın ben bu konu hakkında çok şey biliyorum diye hemen ortaya atılması meselesi var galiba. Hani adamın biri yeni bir saatle bir ayakkabı almış, herkesin görmesini istiyormuş. Ne güzel saatin ne muhteşem ayakkabın var denilmesini istiyormuş ama bir türlü kimse ilgilenmiyormuş. Kah ayak ayağın üzerine atıyor, kah kolunu karşısındaki adamın omzuna atıyormuş. Iıhhh. Bir türlü kimse ilgilenmiyormuş. Sokakta arkadaşlarıyla yürüyorken yine benzer numaralar hak getire, ne fayda. (fıkranın buradan sonrası tam hatırlanmıyor ama uydurulacaktır) Derken önüne bir top gelmiş. Bütün arkadaşlarına topu işaret etmiş. Bakın demiş şimdi bu ayakkabıyla bu topa bir vuracağım bu saatle tam üç dakika havada kalacak. Arkadaşları o esnada bir topa bir de havaya bakmışlar hasılı ayakkabıya ve saate bakan yine olmamış. Bu arada fakra üç dakika havada kalacak kısmıyla aslında bitmişti. Burdan çıkarılacak bir ders var mı? Olmazsa fıkrayı niye anlattık. Ben CİA, KGB, Mossat gibi örgütlerin komitacılığından bahsettim mi? Hayır. Ne alakası vardı? Pekiyi Bulgar veya Sırp komitacılığına değinmemekle İttihat Terakki komitacılığına değinmenin ne alakası var. Biri diğerine karşı kurulmadığı gibi biri sadece diğerine karşı da komitacılık mücadelesi gütmedi ki. Aşağıdaki alıntı da güzel. Ben “işime gelmeyen” kısımlarını vermiyorum. İsteyenler işine gelen kısımlar için açıp okuyabilirler…
  20. Kişinin evraka karşı takındığı tavır "ikrar" halinde önem arzeder. Çek, senet konusu farklıdır. İlletten mücerret evraklardan bahsediyoruz. Yazılı belgeye karşı tanık dinlenemez ama yazılı belgeyle beraber şahit dinletilebilinir. Yanınızda bir fotokopi sözleşme var ve sözleşmeyle beraber 1000 tane şahidiniz varsa mahkeme illaki sözleşmeyi isteyemez. Sözleşme olmasa dahi hüküm kurabilir. Yeter ki; yazılı şekli şart koşan miktarın altında olsun. Ya da o çevrede oluşmuş örf ve adete göre yazılı sözleşme yapılmaması adet edinilmiş olması veya aile içi bir borç meselesi olsun.... Bin tanık+fotokopi. Tanıklar evrakın gerçek olduğunu belirtirse ne olacak. Yani bu belgenin albay tarafından imzalandığını ve önlerinde fotokopi olarak çoğaltıldığını söylerseler ne olacak. İş karışır değil mi? Şüphesiz insanlar delillerle cezalandırılır. Beraat-ı zimmet asıldır. Şu anki davada Albayı cezalandırmak için sürekli delil aranıyor farkettiysen. Kişileri cezalandırmak için delil aranmaz. Suç var, delil varsa suçluyu cezalandırma yolunu seçersiniz. Burada kendi komplo teorimizi ortaya koyuyoruz. Durum tespiti yapıyoruz. Ceza hukukunun komplo teorileriyle, durum tespitiyle işi yoktur. İyi de; biz burada yargılama makamı değiliz ki. Ortadaki anlaşılamaz durumu kendi kafamıza göre yorumluyoruz. Durumdan sonuç çıkarıyoruz. Yani ki yargılama yapmıyoruz... İmza incelemesi sizin de belirttiğiniz gibi evrakın aslı üzerinde mümkündür. Evrakın aslı olmadığında imza incelemesi çok da doğru sonuçlar vermez. İmzaya dahi ekleme yapabilirsiniz. Daha da öte gideyim tarayıcıdan bilgisayarınıza atar ortan imzayı istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. İyi de; Albay'ın vazifesi dolayımındaki imzaları ile özel belgelerdeki imzaları farklı farklı mı bilmiyorum demiştim. Yani diyelim ki. 3-4 ay evvel Genel Kurmay Başkanlığına yazdığı bir yazıda kullandığı imza ile savcılıktaki imzası mı uyuyor yoksa savcılıkta farklı imza, genel kurmayda farklı imza, noterde farklı imza mı kullandı. Denilebilir ki; kişi istediği imzayı istediği belgeye istediği şekilde atar. Yok, o kadar da değil. Her şeyden önce bir Albaydan bahsediyoruz. Attığı imza değer arzeden birinden. Attığı imzanın sonuçları olan birinden. Yukardaki durum hukuki olarak bir ceza ile karşılanmasa da; imza denilen şeyin bir manası vardır. Bir Albay, imzanın ne kadar önem sahip olmadığını bilmez değildir. Hele de İfadedeki imzanın, noterdeki imzanın... Lütfen; savunduğunuz şeydeki yasal meseleden çok mantıkiliğe bakın...Bana hiç de mantıklı gelmedi bu farklı imza meselesi. Saygılar...
  21. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Yanlış anlamışsın. 2. Meşrutiyetle tabiki mutlakiyetten başka birşeye geçildi. Konunun başında oligarşi ile ilgili birşeyler gevelemiştim hatırlarsan. II. Meşrutiyet'in bir dönüm noktası olduğunu söyledim. Tam cümle bu olmasa da mana budur. Halkın yerine düşünmek enteresan bir tabirdir. Monarkın böyle bir kaygısı dahi olmaz. 27 Mayıstan sonra daha baskılı döneme geçildi derken biraz iddialı bir laf etmişim. Yine hatırlasan; 27 Mayıstan sonra yapılan Anayasanın dünyanın en demokratik anayasasına zemin hazırladığını sözlerinden hayli ileri görüşlülükle çıkarmıştım ve de haklısın demiştim. Süper özgür bir anayasal dönem. Pekiyi 27 Mayısta ipe adam asan dönem ne ola ki...Hem de daha bir yıl (17 Eylül 1961) evvel bu ülkenin başbakanı olan bir zat'a karşı süper baskılı bir dönem. Hükümetin diğer üyelerine karşı süper baskılı bir dönem...Kadro bazında engellemek bazen düşünsel bazda engellemek kadar kötüdür. Nihayetinde fikirler insanlardan doğar. İnsanı engellemek fikrin de yeşermesine mani olur... Saygılar...
  22. bekir şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Evet; sizden olmayan herkes ABD'cidir ha...Neyse 2009-100=1909 Tükürdüğümüzü yalayacağımıza tükürmeyiz olur biter. 1909'da Atatürkçülük varsa haklısınız. 1909'da başka birşey varsa da biz haklıyız. 1909 bu ülkenin kuruluş tarihi değildir. II. Meşrutiyetin tarihidir. II. Meşrutiyetle ülke bir gücün eline geçmiştir hatırlanırsa. Bu güç halkın yerine düşünen güçtür. Komitacı bir geleneğe sahip olan bir güçtür. 27 Mayıs müdahalesi baskı nedeniyle olmuşmuş. Baskı nedeniyle darbe olduğu için daha baskılı bir döneme geçildi ha.. Neyse; 100 yıllık tarihimizde kökleri ittihat terakki'de olan kemalizm ideolojisinden çok şükür ki sıyrılıyoruz. Hesapları düzgün yapın derim. Soru; bu 100 yıllık tarihin içerisinde Atatürk'ün bulunduğu yıllarda vardı. Ona kalırsa Turgut ÖZAL'ın bulunduğu yıllarda vardı. Atatürk'e saldırmak isteyenler İsmet Paşa'ya saldırıyorlarmış. Birilerinin düşüncelerini tartışmak onlara saldırmak mıdır? veya yapıp ettiklerini...Ben, Atatürk hakkındaki eleştirilerimi çok önce yaptım. Son olarak da; onun geçmişte yapmış olduğu hatalar veya din üzerine söylemiş olduğu sözleri tartışmak bize herhangi bir çıkar sağlamayacaktır dedim. Bundan daha öte gitmenin bir manası var mı? İsmet İnönü'nün hatalarını sayıp dökmek bize birşey sağlayacak mıdır? Hayır. Pekiyi konumuzla ne alakası var? Onun tavrını esas alan bir yapılanma (halk oyundan korkularından dolayı gizli oy açık sayım metadonu geliştirdiklerini hatırlatayım) bugün hala halkın yerine düşünmeyi yeğliyor. Bu tavrın hatalı olduğunun ortaya konulması İsmet Paşa'nın hatalarını ortaya koymakla düzelmeyecek. Türklük meselesine gelirsek; bu konuda çok teferruatlı tartışma Cyrano ile aramızda yaşanmıştı. O tarihten sonra her ne kadar İngiltere vatandaşı olan bir Türk'e ingiliz mi diyeceğimiz, Fransa vatandaşı olan bir Alman'a fransız mı diyeceğiz gibi replikler üretsem de; yaygın yanlış olarak Türkiye'deki anlayışın da "vatandaşlık bağı" paralelinde kabul edildiğini görmezden gelemedim. Hasılı Türklük bir ulusla alakalı değildi. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşı olmak "Türk" olmanız için yeterli sayılıyordu. Pekiyi tersi; Azerbaycanlılar Türk değil mi? Ben de burada tam da burada; ben hem ırk olarak Türk'üm hem de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir vatandaşıyım diyorum. Yani ki; içinizde benden daha Türk olan az bulunur...Hem bir millete (ne tartışmaydı bu millet meselesi ha...) hem de Türkiye Cumhuriyeti Devletine bağlı olmak adına...Sanki "gölgelerin gücü adına" gibi oldu... Türklük bir ulus'a ait olmak demekmiş. Ulus millet anlayını savunuyorsunuz galiba bu arada...Bir de insanlar neyi savunduklarını bir bilseler...
  23. Haklısınız, hiç tasvip etmediğim bir üsluptur da; konumuzla alakasını kuramadım. Başbakanın böyle abuk subuk sözleriyle yazdığım yazı arasında ne alaka var anlayamadım...Ya da anladım da; çok alakasız bir alaka kurmaya çalışıyorsunuz...Herkes konuşmayı öğrenmeli...
  24. CYRANO; fotokopi hakkında yeterli bilgiye sahibim ama anlamayacaklar için açıklama yapmışsın herhalde; onlar adına teşekkür ederim. Tübitak'ın konuyla ilgili bir açıklaması vardı yanılmıyorsam... Bir evrakın kendi başına delil kabul edilmesi için aslı gerekir doğrudur. Pekiyi ya kendi başına değil de başkaca şeylerle destekleniyorsa...Tanık, kişinin ifadesi ne bileyim kişinin evraka karşı takındığı tavır... Gelelim Askerlerde dahil birçok üst düzey komutanın resmi evraklarda farklı özel işlerinde farklı imza kullanması meselesine... Savcılıkta kullandığı imza özel imzalarından mıdır resmi imzalarından mıdır? Belgedeki imza ile savcılıktaki imza farklı. Pekiyi askeri belgelerdeki diğer imzaları ile özel belgelerdeki imzaları karşılaştırıldı mı? Başka bir sorun daha; Kamuda imza yetkisine sahip kişiler özel belgelere imza atarken farklı resmi belgelere imza atarken farklı imzayı ancak ve ancak kolaylık olması hasebiyle kullanırlar. Bu durum her ne kadar hukuka uygun olmasa da bu böyledir. Aslında sadece paraflar için böyle bir usul vardır ama genelleşmiş de bir durum vardır. İmzalar arasındaki farkı kıyaslarsan zorluk bakımından ikisi arasında hemen hemen hiçbir fark yok. Kaldı ki; ifade verirken daha dikkatli imza atması gerektiğini Dursun ÇİÇEK elbette biliyordur. Bu sebeple özel belgelerde kullandığı imzayı kullanması daha uygun olurdu (resmi belgelerde hangi imzayı kullandığını bilmiyorum elimde mesela 2008 yılında imzalamış olduğu herhangi bir belge yok). Masumlar rahat olursa Ergenekon Davasından yargılananların da rahat olması ve pek fazla ses etmemesi gerekiyor ama olmuyor. Sükut ikrardan gelir diye de bir söz vardır bizim literatürde. Keşke askerlerimiz konuşacakları/susacakları yeri iyi bilseler. Ne kadar güzel olurdu... Belki de biliyorlardır ha... Selam ve saygılarla...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.