Zıplanacak içerik

bekir

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bekir tarafından postalanan herşey

  1. bekir şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Güncel Konular
    Gerçekler, onlardan negatif yönlü etkilenenlere acıdır ve onları acıtır. Benim "Deniz Feneri V midir İ midir " davasıyla bir etkilenmem söz konusu dahi değildir. Öyleyse acıyla benim işim yok. Ama Ben, konuya giriş yaptığım söze önem bir özel atfediyorum. Ergenekon dava aşamasına geçmiş midir geçememiş midir beni enterese etmiyor. Birşeyin dava aşamasına geçmesi de geçmemesi de önemli değildir. Hüküm kesinleşir vicdanen de o insanları mahkum ederiz okey... Ben, böylesi durumlara alışmak taraftarı değilim. Kimsenin de alışmasını salık vermem. Bence siz de alışmayın malum Ergenekon/Heryerekon var...Hükmen sabit olmamış gerçeklerden de kendinize gülücükler devşirmeyin. Gelelim davaya: Sanıkların suçu mahkemece sabit görülmüş ve üç sanık hakkında çeşitli cezalar verilmiştir. Cezalar Dernekler yasasına göre verilmiş. Her ne ise; Mazlumlara verilmek için toplanan paraların bir kuruşu dahi eksik olarak ulaştırıldıysa Allah bunu yapanların cezasını versin. Böyle bir şeyi yapanlar müslüman olamayacakları şeref konusunda da hayli zayıftırlar. Alman Hakim başkaca şeyler de söylemiş yalnız: Türkiye'de çıkan haberlerin büyük kısmının doğru olmadığını ve siyasi rant için uydurulduğunu da söylemiş. Hasılı şimdi konuşulabilir. Bundan önce de konuşabilirdiniz ancak benim giriş cümlem çok orjinaldir. Başlığı açan kişi de; bu adamın bu giriş cümlesi niye bu kadar orjinal diye bir araştırsın formu bakalım...
  2. Kur'an da başörtmek var mıdır yok mudur belli olduğuna göre *********Birşeyin eski bir çağda yapılışına temel bulunması şu anda da eski olduğu anlamına gelmez. Tesettür 1400 yıllık her çağda olmuş, modelleri, renkliliği değişmiştir. Günümüze gelindiğinde "modern tesettür olarak türban ve pardesü devreye girmiştir". Gelelim Filistinliler'le ilgili yakıştırmaya. Genellikle tarz, bir coğrafyadan doğar ancak takipçileri çoğaldığında tüm dünyaya yayılır. Mini eteğin bir tarz olarak tüm dünyaya yayılması gibi. Bugün Filistin'de türban çok yaygın bir giyiniş değildir. Afganistan'da türban ve pardesü birlikteliğinin yaygın olmaması gibi. İran'daki kıyafetin de kara çarşaflıların çoğunlukta olduğunu biliyoruz. Neymiş, her gördüğünüz sakallı dede değilmiş. Yani her örtülü türbanlı değilmiş. Türban ilk defa Şule Yüksel Şenler tarafından oluşturulmuş. Ne için oluşturulduğunu da biz yazmıştık. Biz ne demiştik. Türban; hem örtülü hem de modern nasıl olunur sorusuna bulunan çıkış yolunun ismi olarak hayat bulmuş Şule Yüksel Şenler'in kafasında. Şu anda da Türkiye'de birçok kızımız/kadınımız (aitlik ekine fazla takılmayın) evinde yağlık/tülbent kombinasyonu ile beraber giyilmiş sıradan bir şalvarla (şalvarda azaldı ya neyse) otururken çarşıya/pazara çıktığında türban takıp pardesü giyiyor. Bu kendini çağdaş bir kişi olarak gösterme (farkında olmadan), ayşelerden, fatmalardan ayırma tarzı olarak öne çıkıyor. İnşallah birisi bu söylediğimi iyice inceler. İnsanları islam adına hristiyanlaştırmayla suçlayacağınıza; böyle bir suçlama adına insanları günaha sevkedecek yola sokmak hayırlı olmasa gere. İmam Malik ve Cassas'tan yaptığınızı belirttiğiniz alıntıların tam metnini göstermenizi rica ediyorum. Cassas'ın Nur 31. ayetin tamamı ile İmam Malik'in bu konudaki görüşünün tam metnini alalım. Lütfen...**********
  3. Kırmızı ile belirgin hale getirilen yorum ise şudur. Zinet burada önem arzediyor ve kadının ben açıklamayayım da Hak dini Kur'an Dili kitabından devam edeyim. "her kadın bedeninin özünde bir zinet olması hükmün genelliği hakkını yerine getirme noktasından bu tahsisin bir destekleyicisi olduğunu söylemişler ve buna göre şu mânâyı vermişlerdir: Kadınlar yaratılıştan zinetleri demek olan vücudlarının hiçbir tarafını açmasınlar." Bu yorum olarak bazı islam coğrafyasında uygulanmakta olan çarşaf giymenin temelini oluşturmaktadır. Nur Suresindeki ilgili ayette "Kendiliğinden görünen kısımlar müstesna" diye bir bölüm vardır. 1930'lu yıllarda bu tefsir tamamlanmıştır. En son değerlendirmelerimi bu metinden sonra yapacağım...
  4. Mustafa İslamoğlu Bir Kişi Hocaoğlu’na şunları sormuş. CEVAP:
  5. Tehafüt et-Tehafüt Bir adem, "Dinime dahleden bari müselman olsa" demiş, ne güzel demiş. Bana tutarsız diyen insan tutarsızlığımı ortaya koymamış sadece başörtüsünün bazı alimlerce zorunlu olmadığını savunmuştur. Yine bunu yaparken İbni Teymiyye'nin başörtmeyle ilgili getirdiği yoruma (henüz bu yorum tam metin olarak ortaya konulmuş değil dikkat ederseniz): bu sadece bir kişinin yorumudur ve yorumun bağlayıcılığı yoktur diyebilmiştir. Başın açık olması gerektiğini söyleyen 100'lerce fıkıh adamı yoktur. Fıkıhçı olmak o kadar kolay değildir. Kelamcıyla fıkıhçıyı karıştıranlar da bana komiklik yapmasınlar. İbni Teymiyye'nin sözünü ben söylemedim, başörtüsü savunması yapan kimse de çıkıp bunu söylemiyor. Haçlılar yesin sizi emi. Biz, kimlerin haçlılarca kullanıldığını biliyoruz. Merve Kavakçı'ya ilgi gösterirler mi göstermezler mi o ayrı hikaye. Gelelim Kur'an'da Başörtüsü var mıdır yoksa İbni Teymiyye'nin yorumuyla mı başörtüsü ortaya çıkmıştır meselesine. Ha, bu arada bir tutarsızlığa daha işaret edelim. Bu arkadaşımız, islam'da başörtüsü yoktur derken en azından islamda bir tesettür olgusu bulunduğunu kabul ediyor. Tek sorunu şu anda İslam'da başı örtmenin bir zorunluluk olmadığına dair ayet ve hadis arıyor veya yine yorumdur o yorum dediği kişilerden dayanak bulmaya çalışıyor. Bu sure, varolan uygulamayı değiştirmiş bir ayeti ihtiva ediyor. Varolan uygulamayı değiştirdiğine göre uygulanmasının da diğer böylesi ayetler gibi bizzat Hz.Peygamber tarafından titizlikle takip edildiğini araştırmaya gerek yoktur. Yine de bu konuda ki hadise dikkat edildiğinde nasıl yapıldığı uygulamanın anlaşılıyor. Haaa, bir de bazı müctehid alimlerden bahsedilmiş. Şimdi biraz işim çıktı gerisine değineceğiz...Bu sonda alıntılar Hayrettin Karaman'dan...
  6. Bırakın de diyeceğime ben karar vereyim. Allah orucun hakikatı çok farklı birşeydir. Bahsini ettiğiniz şeylerin bir kısmı doğrudur. Ben, o duayı onlar için yaptım. Oruç bir kalkan olduğu kadar; açın, fakirin halini tatma, hissetme vasıtasıdır da. Her ne kadar Allah buyurdu diye tutuyorsak da aynı zamanda bu manaya vakıf olmamız için şarttır da. Hasılı; akşama kadar aç kalmakla akşama kadar oruçlu olmak arasında fark vardır. Yine; akşama kadar aç kalıp akşamleyin envayi çeşit yemek yemenin orucun manasıyla hiçbir yakınlığı yoktur. Yine akşama kadar sigara içmeyip de sinir krizleri geçirmenin, 7-8 saat uyuyarak oruç tutmanın manası da orucun manasına muvaffak olamamaktan ibarettir. Mahalle baskısı mı? Yerim böyle baskıyı ben...Kabul etmek işime gelmiyormuş. Gelse ne olur gelmese ne olur. Kabul etsem hangi işime gelmez etmesem hangi işime gelir... Sahi; Şerif Mardin mahalle baskısı kavramını uydurana kadar hanginiz mahalle baskısından haberdardınız...Mahalle baskısı kavramıyla bizlere baskı yapmıyor musunuz... İbrahim'im sen istediğin gibi tut orucu, ben sana anlatmıyorum ki orucu...Müslüman'a anlatıyorum. Eeee, sen müslüman değilsin niye kafayı takıyorsun bunlara... Allah, hepimizi hayatını dua ederek geçiren kullarından eylesin...
  7. Hep oruç tutuyor musun diye sorarlar. Oruç seni tutuyor mu diye neden sormazlar...Oruçlu olmak aynı zamanda günahlara karşı bir kalkan olmalı değil mi? Allah, hepimizi orucun hakikatına ermiş kullarından eylesin...
  8. Ne islam 6 maddeyle ne de iman 5 maddeyle bitmez. Bunu sınırlamaya çalışan da yoktur. Ancak bunlar temel esaslardır bilmeyenlere hatırlatılır. Evet namazı 1400 yıl evvelki gibi kılmak istiyorum, evet zekatı 1400 yıl evvelki gibi yapmak istiyorum...1400 yıl evvel türban yoktu hatırlatıyorum. Peygamber hayatta olsaydı araba yerine deveye mi binecekti? Buna demogoji mi diyorsunuz. Böylesi savunmaları ilkokul çağındaki çocuklar yapıyor ya artık ne diyelim. 1400 yıl evvel faiz yasaklanmış Peygamber şimdi faizi yasaklamayacak mıydı? Eh bu sorunun anlamını anladığınızda 1400 yıl evvelki uygulamaları isteyip istemediğimi de belki anlarsınız. İbni Teymiyye meselesine gelelim. Vehhabiliğin, onun selefi görüşlerini dar ve katı bir yoruma tabii tutarak yol alması o güzide insana bir zarar vermez. Selefilik de yorum çok geniş bir alanı kaplamaz. Selefilik de hadis ve Kur'an'ın batını değil zahiri ön plandadır. Bunu anladınız mı? İbni Teymiyye'nin doğru olmayan görüşleri olabilir ancak ona sen Peygamber'in koymadığı bir yasağı koydun demek akıl ile izah edilemez. Türban'ın ilk defa kim tarafından nasıl çıkartıldığı bellidir. Türbanı islamın şartı olarak sürmek mümkün değildir. Gelelim insanları devlet düşmanı ilan etme meselesine; Tarih, birilerini devlet düşmanı olarak ilan edenlerin nasıl halk düşmanı olduğunu bize sarahatle göstermiştir. Kendi kafalarında yarattıkları devlet miti ve ona düşman halk anlayışıyla hareket edenlerin içinden nasıl insanların çıktığını, kaç milyon insana bu dünyanın dar edildiğini bilmeyen yoktur. Türban dediğimiz şey, Türkiye'de çağdaş bayanları temsil için icat edilmiştir. Bir insan hem iman etmiş hem de çağdaş olamaz miti türban sayesinde yıkılmaya çalışılmıştır. Şulebaş, modelinin mucidi bunu açıklıkla dile getirmektedir. Bugün dahi ev içerisinde şalvar ve yazma/yağlık ile oturan kızlarımız hatta belli bir yaşa kadar kadınlarımız dışarı çıkarken eşarplarını türban şeklinde bağlayıp altına da genellikle pardesü giymektedirler. İnsanların bu davranış tarzını anlamaya çalışmaları şarttır. 17-18 yaşındaki ve herhangi bir siyasi görüşü olmayan, hatta daha da ileri gideyim aşırı milliyetçi olan bir kız diyelim, evinde basmadan şalvar ve kafasında binbir emekle oyalanmış yağlığı ile otururken; çarşıya çıkması gerektiğinde niye çağdaş tesettür diyebileceğimiz türbanlı kıyafeti giyiyor. Onun derdi mi ki; devlete düşman olmak. O neyin derdinde... Bu kıyafet artık genç kızlarımızda modern müslüman algısı oluşturmuştur. Açıklamamızı yaptığımıza göre çaktırmadan aba altıntan sopa gösterenlere; türbanı savunanlara çaktırmadığını sanarak devlet düşmanı diyenlere ve hatta Allah'ın kitabında tesettürle ilgili kısmın başörtmeyi kapsamadığını ve bunu savunanların Allah yerine konuştuğu hükmünü verenlere de... ne diyeyim ki; Allah hidayet nasip etsin... NOT:
  9. bekir şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Güncel Konular
    Etkin olma çabasıyla bu foruma taşıdığınız doğruluğu kanıtlanmamış yazılarla bilgi kirliliğine ve ********** bilinçli yada bilinçsiz olarak hizmet ediyorsunuz... Başka yerlerde ve zamanlarda yargılaması devam eden davalarla ilgili olarak hele bir süreç tamamlansın ve mahkeme hükmünü versin dedik. Savcının işi iddia etmek/sanığınki ise kendini savunmaktır. Pekiyi Hakimin görevi nedir?
  10. Öyleyse, benim yazıma cevap olarak yazmamanız gerekiyordu. Kimse dine bir şart daha ilave edemez. Ne imana ne de İslama yeni bir şart dahlolamaz. Ancak, dikkat etmediğimiz de bir nokta vardır? İslamın bir hükmü fazlaca öne çıkartılmaktadır halbuki diğer hükümlerinden çok daha öne çıkartılacak bir hüküm değildir. Hasımane tutum örtü üzerinden belirgin hal almaktadır. İslamın görünür yüzünü görünmez yapmak isteyenler Kur'an tefsirciliğine soyunup Kur'an da ve İslam'da başörtmek mecburiyeti yoktur deyip 1400 yıllık uygulamayı da görmezden gelmeye çalışıp İslamın görünürlüğünü yok etmeye çalışmaktadırlar. Hal böyle olunca onların yok etmek istediği bir şey başka birilerince belki de haddinden fazla şekilde ortaya konulmakta, göze sokulmaktadır. Herkes öncelikle elindeki iğneyle mücadele etsin. 1967'de o görünürlüğü yok etmek isteyen kişi hiç de ortada siyasi bir faaliyet yokken amacı ne olabilir?Derdi ne olabilir...Bir yasak yokken niye yasak koymaya çalışmaktadır...Bu soruyu bir düşünelim... Ne diyordu Şerif Mardin "Türkiye'de islamın güç kazanması paradoksal olarak onun üzerine gidilmesinin bir sonucudur". Acaba, başörtüsüne fazla saldırıldı da müslümanlar da bu ayetleri fazlaca mı ön plana çıkartıyorlar...Bir düşünelim...
  11. El insaf... Şimdi biri çıkıp bana islamın şartlarını sayabilir mi?Ehemmiyeti yok. Pekiyi şunu hatırlayan biri var mı? Namaz, dinin direğidir...Evet bingo... Haaa, bir de "Devletin Hakkı"...Bayıldım buna... Okuduğunu anlamak için durmak, dikkat etmek gerekir...Hadi hayırlısı bakalım... Saygılar Efendim...
  12. Siyasetle alakası yok be godzi...bir de oktayustayı yanlış yazmışın. yani ustayı yanlış yazmışın... Anlatımı çok orjinaldir Oktay Usta'nın. Yoksa Samanyolu'nda olmuş başka kanalda olmuş benim için fark etmez. İnternetten veya yemek tarifi veren bir televizyon kanalından bence de zor öğrenilir yemek yapmak. Ancak yeterki insanın içerisinde istek olsun. O, internet tariflerini bir şekilde deneye deneye birşeyler ortaya çıkar. Balık tarifleri konusunda biraz cimri davransa iyi olur. İnternette o kadar çok tarif var ki hangisi gerçek ustanın bilmiyorsun ve bir de işin içine aynı tarifin hiç denenmeden onlarca farklı yere copy edilmesi yok mu? Oktay Usta'nın sitesini bir ziyaret et istersen...Vezir parmağıda orjinaldir kadın budu var mı bilemiyorum ama... Annem mutfakta da iyi bir siteye benziyor. En azından görüntülü...
  13. Sana da hayırlı ramazanlar Tailsa... Yemek yapmasını öğrenemediğinden bahsetmişsin. Yemeği bir iş haline getirirsen, bir korku bir uma haline getirirsen zorlanırsın. Ayrıca hemen her yemeğin ayrı bir püf noktası vardır ancak hiçbiri gönülden yapılan yemek gibi olmaz. Yemeği severek yapmaya başladığında hepsi olacaktır. Yemek tarifi ararsan her yerde var. oktayustam yaz google'a harika tarifler bulabilirsin. Ama ilk önce yemek yapmayı sevmen gerek. Kendine iyi bak...
  14. Bugünlerde seni takip ediyorum biraz...Yakında vazgeçerim merak etme... İftarı biraz sert yapmıyor musun...Güveç ve börek...Hadi çorba ve güveç olsa birşey demeyeceğim de... Aslında ben güvecin yanında başka bir yemek tasavvur edemem. Sıcak lavaş ekmeği, acı yeşil biber ve acı kırmızı soğan... Mercimek Çorbası Tarifi: Yok daha neler... Düdüklü tencereye çok az birşey yağ koyun. Önceden yıkayıp süzdüğünüz kırmızı mercimeği biraz bu yağda pişirin. Üzerine suyunu ekleyin. Et bulyon sallayın miktara göre bir iki adet, biraz karabiber, çok az biraz kimyon ve biraz da tuz. Herşey göz kararınca. Mercimeğin şaftı kayıp tamamen moleküllerine ayırana kadar pişireceksiniz. Ayıkladığınız sarımsakları ezin. En küçük tavanıza biraz yağ koyun ardından içine sarımsakları sallayın ve hemen ardından bir miktar salça sallayın ve pişmeye yakın birazcık kırmızı pul biber. Düdüklü tenceredeki mercimekten kaselere boşaltın ve tavanızdaki "avcar" dan mercimeklerin üzerine gezdirin. Yanına bir de limon ilave ederseniz muhteşem olacaktır. Mercimekleri ayarlayamayıp suyunu az koyanlar korkmasınlar düdüklü tencerenin ağzını açtığınızda mercimeğe sıcak su ekleyerek inceltebilirsiniz. Maklube ve (sadece maklube'de olur) Tatlımız- Künefe (Hatay)/Kadayıf-ama illaki Diyarbakır usulü...İsteyenler fırın sütlaçda yapabilirler ama bugün biraz fazla acıktım internette börek tariflerine bakarken o yüzden illaki sert birşeyler de lazım... Börek tarifleri de Sahur için di...
  15. Siz mahrem yerler bahsini açın ben cevaplarım. Müslüman ne yapar ne yapmaz'la ilgili hadisin tam metnini bir alalım. İkinci husus islam hakkında bilmediğiniz daha ne çok şey var. Hz. İbrahim en büyük putun boynuna astığında baltayı ve sorduğunda adamın teki kim yaptı diye ne söylemiş. O yaptı mı? Balta boynunda asılı olan mı? Hz. İbrahim yalancı mı olmuş... yaparsa cennetlik gibi bir metini içeren bir cümlem var mı oralarda iyice bir bakın bakalım. Kimin cennetlik olup olmayacağına sadece Allah karar verir. İslamın şartları da bellidir. İmanın şartları da bellidir. Bunun haricinde kalan konular ikincildir. Ha tali bir konu hakkında niye bu kadar yaygara kopartılıyor denebilirsiniz. İkincil bu konu aynı zamanda dinin direği olan bir konuyu da yakından ilgilendirebiliyor. Mahrem yerler çok bilindik çok bulunabilecek bir mevzuu değildir. Genel kullanım "Avret" kelimesidir. Ama sormazlar mı derken de ne güzel demişsiniz. Ben buyurmayacağım...Siz buyurun...Örtünmenin de açılmanın da ucunun bucağının olduğunu sanmıyorum.
  16. bekir şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Belki gerçekten Başbakan'da kıyısından köşesinden ortasından bulaşmıştır. Şu anda bilmiyoruz. İddialar var. Var da, Özkök dahi inanmıyorum diyor iddialara.
  17. Korsan CD'cide görür görmez almıştım filmi. Bir de böyle bir meslek var "Korsan CD'ci". Hasılı, bollywodd hariç müzikallerle aram iyi değildir. Müzik müzik...Yalnız müzikler dehşet tam film örgüsüne uyuyor. O siyahımsı kan...O ustura, o kız, o o o... Jonny yine o ağır makyajıyla arz-ı endam ediyor. Sanayi Devrimine yeni yeni adam atmış Avrupa'yı filme konu edişine dair kaç filmi var acaba. Tam o duruma uyuyor. Hangi duruma uymuyor ki demek de mümkün... Hele de yemekler muhteşem. İftar vakti de yaklaşıyor... NOT: Ben filmi hemen hiç sevmedim. Uzakdoğunun o hareketli filmlerine hasta bu adam aynı meşum duyguyu Chikago denilen filmi izlediğinde tatmıştı. Bana müzikal uymuyor anlaşıldı. Danslı müzikli tek film var benim için "DEVDAS" gerisini kaldır at...
  18. Hz. İbrahim kıssasını bilir misiniz? Hani putları kırıp en büyük putun kafasına baltayı asıyor ya...Zemin var. Kim yaptı, o yaptı...Hani hep duyarız ya; küskün karı ve kocayı barıştırmak için yalan söylenebilir diye... Hasılı bazen zemin buraya kayar. Dar'ul harble dar'ul İslamla bunun alakası yok. Kıtlık zamanı yasak olan bir eylemi gerçekleştiren bir kadına Hz. Ömer ceza uygulamıyor. Hasılı yasak her zaman mevcuttur ancak yasağın çiğnenmesini gerektiren durum ortaya çıktığında bu hoş görülebilir. Ancak kati olarak içki mesela...kafanıza silah dayarlarsa onu da içebilirsiniz o da ayrı hikaye olsun... Bizim açımızdan türban-başörtüsü sadece aynı şeyin farklı görünüşleridir. Önemli olan tesettürdür. Ancak ilk önemli olan kalb ile ikrardır. Hele Allah'ın varlığını Hz. Muhammed'in onun elçisi olduğunu kalb ile bir ikrar edin...Türban taksanız cennetlik olur musunuz? Onu Allah bilir. Takmasanız olur musunuz? Bu sorunun cevabı da aynıdır. O halde tesettürlü ile tesettürsüz arasındaki fark nedir ki bu kadar üzerinde duruyorsunuz denebilir? Aynı soruyu ben türban karşıtlarına da soruyorum. Biri günah işlediği görülen bir müslüman diğeri henüz bu konuda bilgi sahibi olmadığımız bir müslüman... Bu arada bir soruya da cevap vereyim: birine günah işlemektesin pekala denilebilinir. Zani'lere uygulunan ceza hatırlanılsın. Allah'ın koyduğu bir ahkamı çiğneyenler günah işlerler. Ben içki içiyorsam günah işliyorum demektir zina yapıyorsam günah işliyorum demektir, sövüyorsam aynı, faiz yiyorsam aynı...Bunları yapan birine de yahu arkadaş bak Allah'ın bu konuda koyduğu bir yasak var sen müslümansın bu günah demek de İslama göre müslümanın boynunun borcudur... Tebliğ meselesine filan girmeyelim... Takvadan nasibini almayanlar fetvadan umarlarmış yedikleri herzenin İslamı uygunluğu...Eh, her iradeye uygun fetva verecek birileri de çıkmıyor değil. Allah şifalar versin...
  19. Birşey, ona inananlarca o dinden sayılıyorsa o dindendir. Bidattir o ayrı hikaye. İnsanlar o şekilde inanmışlardır ve bu inanışları dini kabul edilir. Nihayetinde semavi dinler vardır semavi olmayan dinler vardır hatırlatılır. Bana kalırsa da Din (özelinde İslam) nasıl tebliğ edildi ise öyle kalmalıdır. Burada hala anlamadığınız noktayı dikkate almıyorsunuz. Din derken sadece İslamı baz alarak bir söz söylemiyorum. Birşey o dinden sayılıyorsa deyip duruyorum. Sizin çoğunluktan saydığınız insanların sözlerini merak ediyorum. Yani ki; Türbansızlar kafirdir diyen grupların (madem çoğunlukturlar) kimliklerini/söylediklerini/ne zaman söylediklerini filan merak etmeye başladım açıkçası. Her ne ise; Günahkarlığa veya dinsizliğe karar veren hal derken; Allah'ın koyduğu bir ahkamı çiğneyen günahkar olur. Allah'ın varlığını yok sayan islamdan çıkmış olur. Eh bu yorumu yapamıyorsak beni arkadaşlara emanet etmeyiniz. Türk hekimlerine emanet ediniz... Türban olmazsa olmaza doğru sürüklenmemektedir. Eğer Kur'an da böyle bir hüküm varsa bunu yapıp yapmamakta bir inanan olarak serbest misinizdir. Yani içki içmek haram diyen bir norm varsa; siz bir müslüman olarak o içkiyi içebilirsiniz ancak aynı zamanda günah işlediğinizinde bilincindesinizdir... Her ne ise; daha önce "bu kadar söz anlayacak olana da anlamayacak olanada yeter" diye bir alıntıda bulunmuştum...
  20. Taylan, Aklımla başbaşa olmak benim için büyük bir lütuftur. Yazımı dikkatle okumadığınız sarahattedir. Bana göre birşey Kur'an ve Hadis'te yoksa o islamdan kabul olmaz. Din'e karşı Din konusu altında bidatlere dair yaklaşımımda bunu çok açık bir şekilde belli etmiş vaziyetteyim. Hatta o kadar ileri giderek Mevlid'in olmadığını da beyan etmişim. Pekiyi benim bu beyanım beni bağlar mı? Evet sadece beni bağlar ancak neredeyse bütün müslümanlar Mevlid'in olmazsa olmaz olduğuna itibar etmişlerdir. O halde artık Mevlid o dinden sayılır. Bugün başörtülü birini gördüğünüzde hangi dinden olduğunu sanırsınız. Kur'an ve sünnet'te yok saysak dahi diyorum. Yani velev ki diyorum. Olduğu kesin ama olmasaydı dahi...Din sadece tebliğ edildiği günkü gibi kalmaz. Hristiyanlık'a baktığınızda Hz. İsa'nın tebliğ ettiğiyle bugünkü yaşanan arasında dinden olduğu varsayılıp da gerçekten olmayan ne kadar şey vardır. Bahsini ettiğiniz bir çoğunluk karşısında olduğumu sanmıyorum. Siz öyle istiyor olabilirsiniz. Tam manasıyla o sizin sui kuruntunuzdur. O korktuğunuz camianın içindeki hemen herkes benim gibi düşünüyor. Örtmeyenler günahkardır ama dinsiz değildirler. Bitti... Dindeki sapkınlığın/sömürünün ağababası birçok şey olabilir. Bahsini ettiğimiz durum da olabilir. Sahih olmayan hadislere uyularak yapılan dini sayılan şeyler var. Aklı evvelin biri çıkıp yaptığına kılıf uydurabilmek için bir hadis uydurup onu dine mal edebilmiştir ve o artık dinden sayılıp gelmiştir. Ama buradaki mesele bu değildir. Sembol üzerinden konuyu götürdüğümüze göre: camilere eklenen minareler islami olarak telakki edilmektedir. Ancak Kur'an da veya hadis'te böyle bir yapı söz konusu değildir. Bugün ise bu islamdan görünmektedir. Hasılı birşeyin mesnetsiz olması sizin aklınızın almamasından kaynaklanmaz. Kendinize iyi bakın... NOT; Yanılmıyorsam minareleri ilk defa Osmanlı inşa ediyor.
  21. İslam ile türban arasında nasıl bir bağlantı var ben defalarca anlattım. Siz sonradan dahil olduğunuz için yazdıklarımı görmemişsiniz anlaşılan. Her önüme gelene de tekrarlayacak değilim. Ama en yalın en basit şekliyle söyleyeyim ve siz de işin için sıyrılamayıp da başka bir arenada bana meydan okuma yolunu açayım. Soru 1: Sahih'ten kastınız nedir? İslam nazarından mı sahih, Kur'an nazarından mı, hadis nazarından mı? Bu soruya islam eşittir Kur'an ve hadis gibi bir açılım da getirebiliriz. "Yalan söyleme, hırsızlık yapma"'da da zemine göre yalan söyleyebilirsiniz veya hırsızlık yaptığın için ceza verilmeyecektir durumları mevcuttur. Mesala zina yapmayın veya içki içmeyin deseydiniz daha uygun olurdu. Bunlar hiçbir ahvalde yapılamayacak şeylerdir. Ve sormak istediğiniz şey sahih değil kat'i, kesin hüküm sorusudur. Yani islamın hangi Nass'ında başıörtmek kesin bir hüküm olarak yer bulmaktadır gibi bir soru. Bunun için öneri Hayrettin Karaman'ın "Başörtüsü Kur'an da vardır" adlı makalesidir. Dahası hiç olmazsa, yani Kur'an'da yok, hadiste yok olsa dahi; bir tavır bir davranış o dinde var olarak görülmüş, uzun yıllar yapılagelmiş olursa artık o hal, davranış, tarz o dinden sayılabilir. Hatta sayılır. İslamın tüm beldelerinde 28 Şubat sürecine kadar hiç düşünülmeyen başörtüsü islamda yoktur safsatası bir cinlik eseri bizim tarafımızdan üretilmiştir. Başörtüsü takmayanlar islam dışılıkla suçlanmamaktadırlar sadece Allah'ın bir emrini yerine getirmemektedirler. Allah'ı inkar etmedikten sonra insan islamın dışına çıkmaz sadece günah işlemiş olur. Öğreneceğiniz daha çok şey var bu konuda... EK BİLGİ: 22 Ekim 1950 : Genel Nüfus sayımı yapıldı. Nüfusumuz: 20.947.188
  22. Güzel. En azından 87'den önce de bu konuda bazı sorunlar olduğunu öğrenmiş oldunuz. Bir de gerçekten 2002 ile 2008 yılları arasında türban gösterisi yapılıyor mu yapılmıyor mu o konu hakkında bilgi sahibi olursanız güzel olacak. İyice bir araştırın bakalım ne çıkacak. NEDEN HALA TÜRBAN KONUSUNDA BİR ADIM ATMAZ sorunuza da dalga mı geçiyorsunuz diye bir soru yönelteyim. Ha bir şeyi daha unutmuşum 1950<12 Eylül=1980
  23. TÜRBANINI ÇIKARTANLAR BAŞÖRTÜSÜ İLE GİREBİLECEKLER MİDİR GİRMEK İSTEDİKLERİ YERE diye bir konu var...google yazsanızda bulabilirsiniz illaki forumda aratmanıza gerek yok. 87 öncesinde müspet olay derken. Müspet olay derken...Neyse... "Hey sen! Sen başörtülü kız! Sınıfta bu kıyafetle oturamazsın. Ya başını aç ya da dışarı çık!" bunu aratsanızda olur google'da...Müsbet diye de yazılmaz ayrıca...Acaba menfi demiş olabilir misiniz... Her ne ise; yukarda bahsettiğim başlık altındaki tüm yazılarımı bir okuyun cevabını alamadığınız bir soru varsa ondan sonra sorarsınız... NOT: Bir yanlışlık neticesinde (sürekli yaptığım bir yanlışlıktır) bekir rumuzuyla konuya cevap vermişim. Karabekir=bekir aynı kişilerdir. Bu yanlışlıktan dolayı özür dilerim.
  24. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=517842 bir tarihte bu başlığı açmış ve olgunlaştırmaya çaba sarf etmiştim. Baktım ki, kalp kıracağım ben de bidatlere yöneldim. Sonra, sonrası ehemmiyet kesbetmiyor...Ama orjinal bir konu...
  25. arışın Evliya Gökhan ÖZCAN abimin, Gerçek Hayat Dergisinin 3-9 Haziran 2005 tarihinde "KENDİ ÇOCUKLARINDAN KORKAN ÜLKE" başlıklı bir yazısı yayınlanmıştı. Ondan bazı kısımları ben buraya alıntılamak istiyorum... Bu ülkede özgüven açısından en zayıf olan unsur devletin kendisi. Tarihi boyunca kendi vatandaşlarının sürekli olarak bir fenalık ihtimali, bir potansiyel tehdit, bir kuzu postuna bürünmüş kurt olarak gören, neredeyse paranoyak bir kamusal eğilimden söz ediyorum... Devlet, hemen her zaman, kendi bekası konusunda o kadar çok ürküntüye sahiptir ki, bir türlü normaline ulaşıp asıl hizmet güzergahına geçemez, bu ülkede yaşayanlar için hayatı kolaylaştıracak adımlar atamaz... Bu o kadar yerleşik bir arızadır ki, bu ülkenin "vatandaş" ı olan insanlar, kendi devletleri tarafından daima potansiyel yanlışlık odağı olarak görülmeyi artık kanıksamışlardır. Demokrasinin tek hamleyle askıyı alındığı darbe kronolojileri bile olağan mevsim geçişleri gibi algılanır, yadırganmaz olmuştur; bu mevsimde havalar sıcak, şu mevsimde yağmurlu, ötekinde darbeli filan... ...her ülkenin demokratik vasata ihtiyacı vardır, bu ülkede bu geçmişte olmadı, yakın geçmişte olmadı, bugün olduğu da fevkalade tartışmalı... Adına demokrasi yada başka bir şey deyin, bu ülkede yaşadığımız her dönemde eksikliğini hissettiğimiz o şey bizim zihinlerimizi noksan, kimliklerimizi bulanık, kişiliklerimizi güdük, günlerimizi sıkıcı bir kılığa sokuyor. Bu ülkeye her zaman en çok sahip çıkma hakkını kendinde gören hemen bütün unsurlar; insanların zihinsel bir şizofreniye ve sessiz bir mutsuzluğa doğru sürüklenmekte olduklarını, bu ülkenin bugünlerini ve yarınlarını tehdit eden en önemli tehlikenin de bu olduğunu bir türlü göremiyor, farkedemiyorlar nedense... ...gerek toplumsal manzaradan sürekli "tehdit" vehimleri üreten "sahip"ler, gerekse toplumsal manzaranın şüphelileri olmayı içlerine sindirmiş "köle"ler on yıllır boyudur alttan alta yaşanan bu traji-komik itişmenin bu ülkenin geleceğinden neleri eksilttiği konusunda yeterli fikri aydınlığa, insani endişeye, sorumluluk bilincine sahip değiller. Bütün bunlar Türkiye'yi gölgesinden korkan ve bu pısmışlıkla gölgesi kadar bile uzayamayan bir bodurluğa mahkum ediyor...Büyük bir tarihten geçerek, istisnai zenginlikle bir zaman yolculuğunun ardından bugünlere gelen bir ülkenin böylesine "gülünç" durumlara düşebiliyor olması insana acı veriyor... Bu ülkede üniversite kapılarında insanların bir kısmını geçerli, bir kısmını geçersiz kabul eden bir ülke...Bu ülke kafasına uymadığı zaman toplumun kendini yönetme haklarını sümen altına atabilen bir ülke... Kamusal kırbaç okul gecesinde müdüriyet tarafından belirlenen listenin dışına çıkarak Nazım Hikmet şiiri okuyan 17 yaşındaki bir gencin sırtında şaklamaya devem ediyor, be ne dersem diyeyim. Olur iş değil, bir okul gecesinde okunacak şiirler neden denetlenir, neden bu listenin dışına çıkan bir öğrenci karakolda "misafir" edilir. Bütün bunlarının bu ülkeye yararı nedir? Bu gençlerin ülkelerinin sevmemeleri için neden bu kadar gayretkeş bizim kamusal alan nöbetçilerimiz.. Bu ülke bunca fikirsizliği haketmiyor.Bu ülke önüne çıkan tarihsel sıçrama fırsatlarının böyle gülünç parodilere kurban etme lüksüne sahip değil. .. Belki biraz abartılı gelecek ama bu ülkenin kendi yerini doldurmamakla bıraktığı boşluk, dünyanın da dengesini bozuyor. Aklımızı başımıza alalım ve büyük laf etmeyi, kahramanlık attırmayı, vatandaşı ırgalamayı keselim. Tarihin ******* kontenjanının tamamını bu ülkeden doldurmamız gerekmiyor..Yazar sözlerini böyle tamamladı... Gençlerimiz bir kısmının kalbini bu kadar eğip, büküp, kanırtıp, kanatıp da ondan sonra da bu ülkeyi sevmelerini bekleyebilir miyiz?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.