Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

suheda_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.077
  • Katılım

  • Son Ziyaret

suheda_ tarafından postalanan herşey

  1. Gönlü güzel olanın bakışıda,duruşuda güzeldir.. Tüm ömrün güzellikler içerisinde geçsin,hep mutlu ol... nice yıllara.
  2. SOL YANIM GÜVERCİN Benim ömrüm kimsesiz bir çığlık Kırık bir figan akarsularda sesim Çağlayanlara vurur yankısı Mavisi yağmalanmış bir gökyüzüyüm Karanlığın ortasında Kendi içinde taşıyan aydınlığını Örselenmiş çocuk gözleriyim Ömrümün deltasında yapayalnız Sol yanım güvercin, uçurumları emzirir Sağ yanım karanlık kakülleri kan Ah kalbim Ah duyarlı yanım Ortak oynanan bir oyunmu hayat Herkesin kendisini oynadığı Yalnız bir tregadyayım ben Maskesiz seyircisiz Ve her gece uykuya yatmış bir dağ gibi kederli Kirpiklerini sulara dökmüş bir çiçeğim Silahsızım kuşları vurulmuş bir gökyüzünde Bir kar çölü ıssızlığıyım Her gece bir ateşdağına tırmanıyorum Bir kahır dağına Hiç bir yol çıkmıyor umuda Kalbimi bir buzdağının ortasına koyup ve uyuyorum Bir başka bahara açmak için çiçeklerimi Denizi olanlar mavi gözlüdür belki Ben kavruk bir çöl gibi yangınım Bir doğulu kadar esmer ve tedirgin Aşiretlerin terkettiği örenlere benziyor Kaygılardaki yüzüm Yollar kar, dağlar karanfil Göz göz oldu yaralarım bağlayamam Gel yürek sıcağı bir ezgiyle ört üstümü ‘ örtki ölem’ Nuri CAN
  3. suheda_

    Kumkuat reçeli

    Peki nasıl istersen şimdi kalkıp resim çekiceğim ve sana tarifiyle resmi öm olarak yazayım sen ekle lütfen.. Hem ben verdiğin o linki tıkladım tehdit gibi ne kadar çok "yapmak zorundasınız" ibaresi var öyle gözüm korktu Kumkuat olmadığını gördüm resmin ama o basettiğin meyvayı bilmiyorum,yada başka bir isimle biliyor olabilirim çıkartamadım..
  4. suheda_

    Kumkuat reçeli

    eminmisin? çünkü beğenmediğimi söyledim. Yok bizdeki öyle küçük değil mandalina ağacı boyutunda mübarek nasılda meyve veriyor öyle çokki bu zaman oldu hala dipdiri.. reçel konusunda hem fikiriz..Ki ben iyi reçel yapan biriyimdir.Hani hata benimle alakalı olamaz.
  5. Çekulgeyi çıkartamadım,ama dikenucunu bilirim,izimilaça dikeni deniliyor ona yanılmıyorsam bizim burada kavrularak yapılır. Hiç yapmadım hiç yemedim ama bilirim.. diğer,kaldirik dediğineyse salut,yada tomara diyorlar fomarada olabilir biz salut deriz malum burada ilçe ilçe bile farklılık gösteriyor büyük ihtmalle biri rumcadır onun daha çok turşusu makbuldur bahar başında toplanır ve yalnızca sapları kullanılır.Yine ondan yapılan turşuda çiğ değil kavrularak yenilir artı parantez(nefret ederim).. Labada'ya ne deniliyordu dilimin ucunda ama..seninde dediğin gibi her yerde biten bir ot fakat onun yemeğinin yapıldığını ilk kez şimdi burada okuyorum..Isırgan değen yere bastırılır acısını alır yani yemeğinden ziyade şifasını biliyorum. Aslında karadenizliler çok fazla ot tüketmezler,bizde hayvansal gıdalar daha çok tercih edilir.. Mesela bizim aile kültüründe etsiz yemek çok nadir pişer..Birde vazgeçilmezimiz balık tabi
  6. suheda_

    Kumkuat reçeli

    Yaptım,çekirdeklerini çıkarmadan kıvamı ve görüntüsü süper oldu ama tadı,tek kelimeyle bana göre tabi berbat..Beğenenlerde oldu. Ekşimsi bir şurup tadı var onda sanki,hiç sevmedim.. Demekki neymiş kumkuat'ı meyva olarak yemeye devam,çünkü meyvesi gerçekten çok güzel..
  7. suheda_

    TADI DAMAĞIMDA BİR KAÇAMAK

    Belkide öylece yanyana geçip gitmişizdir. İstanbul izin problemim olmadığı sürece ne zaman istesem gittiğim bir yer,başka bir yere gidelim.. Doğuya,ben son zamanlarda ülkenin güneydoğusuna taktım,bir kaç şehir kaldı oraları tamamlayayım.. Hatta birlikte tamamlayalım ne güzel olurdu
  8. suheda_

    OLUR ÖYLE ŞEYLER KİTLENMEMEK LAZIM..

    birden çocukluğun gelir aklına..saçma çocukluk anılarınla başbaşa kalmışlığın..estantane de bir iç çekiş, ahh çocukluğum..! lakin çocukluğun senden habersiz.. burda Çok sevdim bu sözü "lakin çocukluğun senden habersiz" Aslında yazı baştan sona güzel şu yabancılaşmak kısmı varya Radyanın alıntıladığı,inan yemin olsun sürekli yaşadığım bir kısır döngü,bir anda doğduğum büyüdüğüm ve hergün gördüğüm yerler yabacılaşıveriyor bana yada yıllardır bir arada olduğum insanlar.. Hatta bir zamanlar bunu söylediğim eskilerden bir kişi bana "yeni yerlerde yeni tanıdığın insanlarla vakit geçir"demişti güya hatıralarmış beni üzen...Bilmem belkide
  9. yeeaaahhh budur işte kapatın diyaneti,mühürleyin camileri ******* Biz bir şeye tepki gösterince yasakçı zihniyet oluveriyoruz peki buna ne demeli???? Ha bu arada kuran'ın yeniden yorumlanmasını bekleyenler acaba nasıl bir netice hayali içerisindeler şimdikinden çok farklı? Ay Allahım ölcem gülmekten bir çok ateist dindar görünenden daha onurlu bir tavır içerisindeymiş yazıda ki çelişkiye bak "dindar görünen"ne demek?görünen yani öyle olmayıpta öyleymiş gibi davranan,Eee böyle bir insanda nasıl onur bekliyorsun? İslamda buna münafık denilir bilmeyenlere duyrulur.. Münafıkları örnek göstererk ateistlerin onurunu kurtarma çabası
  10. suheda_

    TADI DAMAĞIMDA BİR KAÇAMAK

    Ne güzeldir bu zamanlarda İstanbul,bir kaçamakta benmi yapsam.. Özledim yav...
  11. Geçenlerde çok samimi olduğum bir arkadaşım geldi yanıma,öfkeden deliye dönmüş bir halde "ne oldu"dedim falancayla çok kötü bir şekilde kavga ettim dedi falanca dediğide benim arkadaşım ve gerçekten çok sevdiğim bir arkadaşım. Biri erkek diğeri bayan,anlattı dinledim anlattıkça sinirlendi bitirince oldukça sakin bir şekilde diğer arkadaşımın haklı olabileceği yönleri gösterdim (gerçi bu her zaman yaptığım bir şey)neden o şekilde davrandığını açıklamaya çalıştım.sonuçta öfkesi yatıştı gitti.. İşin komik yanı aynı gün diğer (erkek olan)arkadaşım geldi oda aynı mevzuyu anlattı ve en ilginci ne biliyormusun? Neden o şekilde davrandığını anlatırken benim öteki arkadaşıma söylediklerimi sıraladı güldüm.Ve onu ne kadar iyi tanıdığımı bir kez daha fark ettim.. sonuçta iyi bir şeye sebep oldum barıştılar.. Amaa dışarıdan olayları değerlendirirken iyide kendimize sıra gelince bunu yapabiliyormuyuz?Hiç sanmıyorum çünkü olayın içerisinde olmak farklı bir şey olayı dışardan bağımsız bir şekilde değerlendirip yorumlamak farklı bir şey.. Birde şu söylediğin varya "Kendinizi iyi tanımanız bile bir çok defa başkalarının gözü ile kendinize bakmanızdan (hep bunu yapacaksınız demiyorum - bir kaç defa diyorum) geçer çünkü göreceğiniz şeyler sizin kendi kendinize baktığınızda karşınıza çıkmayabilir." Admin ya ben kendimi başkasının gözüyle değerlendirince çok çekilmez birini gördüm
  12. suheda_

    içimdeki üzme beni!

    Şehirler arası uzun bir yolda seyrediyoruz,arkaya yatırdığım koltuğa yaslanmış ayaklarım torpido üzerinde.. Bütün dikkatimi fonda ki müziğe vermişim,Volkan Konak söylüyor "aynalar" aslında bu şarkıyı ben en çok Gülay'dan dinlemeyi seviyorum keşke o söylüyor olsaydı diye düşündüm.. Yolculuk esnasında konuşmayı hiç sevmem bu yüzden çok da iyi bir yol arkadaşı değilimdir. En çok tek başıma yürürken ve arabada seyahat ederken düşünebiliyorum çünkü..Bu yüzden her ikisinide seviyorum.. Düşünmek ne kadar çok da işime yarıyorsa.. Oysa bazen düşünemiyor olmayı nasılda isterdim..hele ki kafamdan silip atmam gereken kötü bir şey yaşamışsam.. Allah'tan çok çabuk nötrleşebiliyorum unutmam ama etkisi çabuk geçer,bu durum duygularımı yoğun yaşadığım için kendimi çabuk toparlamamda etken oluyor yoksa çoktaan aklımı sıyırırdım. Ufak tefek bazı şeyler dışında pişmanlıklarım ve keşkelerim yok,bu konuda biraz şanslı sayılırım. Bunların dışında öyle çok acılar yaşadım ki kendi suçum olmayan Allah'tan gelen,fakat o anda onları düşünüp kendimi üzmek istemiyorum,kötü düşüncelerimi kovmak için elimi yüzüme doğru salladım, yaptığım hareket direksiyon başında kinin dikkatini yoldan bana çevirdi gözleriyle "ne oldu" diye sordu.. hiç dedim zorla gülümseyerek kendimle sohbet ediyorum.. söyle içindekine canını sıkmasın,dedi. o kadar çokmu belli oluyor.. evet harika bir fikir söylerim Bu öylesine söylenen söz o kadar güzel bir etki yapıyor ki bende.. Şimdi ne zaman canımı sıkan bir şey düşünsem aklıma bu söz geliyor "içimdeki sıkma canımı,huzur ver" Yatırdığım koltuğu dikleyip ayaklarımı yere indirip oturuyorum.ön cama vuran yağmur damlalarını seyre koyuldum güneş tepeler üzerinden batmaya hazırlanmış.. Yabancı bir şehirden öylesine geçip giderken önünden geçtiğimiz evlerin ışıkları yanıyor.. İçlerinde yaşayan hiç tanımadığım insanları düşünüyorum hepsinin bir hikayesi var,kimi mutlu kimi mutsuz herkes gibi.. Hiç birimizin bir diğerinden farkı yok aslında..İnsanoğlunun hayatla ilgili beklentileri,acıları,mutlulukları hep aynı şeyler üzerine kurulu.. Ama ben kötü şeyler düşünmeyeceğim..İçimde konuşup duran cadının canımı sıkmasına izin vermeyeceğim Az önce kendisi bile farkında olmadan terapi yapana bakıyorum tüm dikkatini yola vermiş oldukça sakin bir şekilde araba kullanıyor yüzündeki huzurun ifadesi içimi ısıtıyor Radyoda çalan müzik değişmiş.. Emre Altuğ söylüyor,şenlik tadında Suheda
  13. Ay allam ya olsun hem Mineciğim ne fark ederki ha birgün önce ha birgün sonra önemli olan aklında oluşu.. gönüldaşım,nice yıllara hep mutlu hep mutlu kal sağlıkla güzellikle..
  14. suheda_

    Kumkuat reçeli

    kumkuat meyvasını bilirmisiniz?Çok güzeldir bayılırım ben.. Kumkuat, Turunçgiller içinde küçük mücevher olarak adlandırılır. Kumkuat (Kumkuat) Çincede altın portakal manasına gelir "gold orange". Dünyada kabuğu ile beraber yenilen tek narenciye çeşididir. Evlerde, balkonlarda yetiştirilen belki de tek meyve ağacı Kumkuatdır. Anavatanının Çin olduğuna inanılır. Batı dünyası ile tanışması 19.yüzyıl ortalarında olmuştur. Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yetiştirilmeye çalışıldıysa en iyi meyve oluşumu Rize ilinde sağlanmıştır. Kumkuat, üç yaprak anaç üzerine göz aşısı yapılarak üretilir. Erkek ve dişi organları aynı çiçek üzerinde olduğundan tek bir Kumkuat bitkisi her yerde çiçeğe ve meyveye yatabilmektedir. Rize de Temmuz ayı sonlarına doğru çiçek açmakta, meyve oluşması Ağustos sonu ile Eylül ayı içersinde olmaktadır. Meyveleri iri zeytin büyüklüğünde olup Nisan-Mayıs aylarında yeme olgunluğuna erişmektedir. Meyve koparılmazsa bir yıl bitki üzerinde kalabilmekte, aynı lezzetle yenebilmektedir Yetiştirildiği Yerler: Dünya da, Çin, Japonya, Amerika, Porto Rico, Guatemala, Kolombiya, Brezilya ve Güney Hindistan da yetişir. Türkiye de ise, Rize'ye 50-60 yıl önce Batum'dan gelmiştir. Faydaları: C vitamini bakımından zengin olan Kumkuat, kabuğu ile beraber yenildiğinde gribal enfeksiyonları önlemede önemli rol oynamaktadır. A,B1,B2,B3 ve Kalsiyum da ihtiva eden Kumkuat, Sinir sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Nasıl ve Nerede Kullanacağız? Kumkuat genelde taze meyve olarak kabuğu ile birlikte yenilir. Reçel ve marmelatı yapılır. Çok değişik bir aroması vardır. Meyve suyu ve sos olarak kullanılır. Dünya restaurantlarında tatlı ve salatalarda en gözde yeri alır. Alkollü içki masalarının bulunmaz çok değerli mezesidir. alıntı Peki ya reçelini,ben bu akşam pişirmeyi düşünüyorum,yalnız aklıma takılan çekirdekleri ufacık şeyin içerisinden bir sürü çekirdek çıkıyor,ayıklasam bir dert ayıklamasam bir dert.. Ayıklasam çok küçükler üşeniyorum uğraşmaya ayıklamasam yerken çıkarmak zorundayız şekerli bir yiycektende çekirdek çıkartmak zor olmalı.. ne yapsam
  15. TÜRK ERKEKLERİ NEDEN RUS KADINLARINI TERCİH EDİYOR, SİZCE NEDENLERİ Çok ucuz oldukları için olmasın
  16. dünden beridir bu yazıyı okuyup çıkıyorum biraz ben merkezci biri olduğum içinmidir nedir ilgimi çekti.haklılık payı olsada genel anlamda pek doğru bulmadım açıkcası... Neden dünyaya başka insanların gözünden bakayım ki? Ben kendi gözlerimle dünyayı gözlemlemeliyim bu yaşadığım hayat bana ait kimsenin yerine emanet bir yaşam sürmüyorum.Empati sadece karşıdaki anlamak istediğim zamanlarda uyguladığım bir yöntem,hayatı başkalarının gözüyle değerlendirmek yerine kendi içinize bakmanızın daha doğru olduğuna inanıyorum.. İnsanları anlayabilmek için ilk önce kendini tanımalı ki insan sonrasında başkalarınıda anlayabilsin.. Ben kimin,ne istiyorum,hayattan beklentilerim nelerdir?
  17. suheda_

    darağacım

    Büyük bir meydandayım,etrafımda eski taş yapılar hiç kimse görünmüyor ortalıkta..Koca sutunlu binaların pencerelerinin ardından birileri tarafından gözleniyorum,görmüyorum ama biliyorum.. Sanki bilmediğim bir oyun içerisindeyim,benden başka herkesin bildiği,bildiği ve beklediği.. Öylece şaşkın bakınırken bir ezgi çalınıyor kulağıma küçük bir kız çocuğu şarkı söylüyor,çok eskilerden.. Duyduğum sesin güzelliğinden yüzüme kocaman bir gülümse yayılıyor gözlerimi kapatıp görüntüsünü canlandırıyorum zihnimde kır çiçekleri toplayan bir çocuk beliriyor..Mutlu,huzurlu.. "Kurban olduğum"diyor bir ses ,tanıyorum ama çıkartamıyorum"kurban olduğum hadi gidelim"gidelim,gidelimde nereye?Kabuslarım basmadan kara,uzun gecelerimi bırak şu anın tadını çıkartayım. Atlılar geliyor ufuktan kara atlar üzerinde geceden daha kara pelerinli atlılar.. Ayak parmaklarım sızlıyor belliki çok uzun bir yoldan gelmişim,ne tuhaf kendimi hiç yorgun hissetmiyorum.. Büyük sutunlu binanın kapısı açılıyor"gel yoksa öleceksin"diyor,ah bir açabilsem gözlerimi,ama yok istemiyorum bir anlıkda dahi olsa yaşadığım mutluluğun tadını çıkartmak istiyorum.. Beyaz tüllerini pencereden giren serin rüzgarın savurduğu bir odadayım ayakta öylesine duruyorum tülleri kadar beyaz yatak içerisinde yüzükoyun uyuyan bir adam var..Sırtı beline kadar açık geniş omuzlarına bakıp iç çekiyorum.. Sonra eğilip iki kürek kemiğinin ortasından öpüyorum,acelem var gitmeliyim.Ama uyuyan adam duymamalı gidişimi.. Yalın ayak iniyorum eski taş merdivenlerden öyle sessizim ki geceden bile daha sessiz.. Yine o büyük meydana açılan kapıdan çıkıyorum,sular kararmış gece gelip oturmuş üstümüze tüm ürkütücüğüyle.. Eski bir şehir burası çok eski binlerce yıl öncesinden kalma,terkedilmiş,o yüzden kimseler yok ortalıkta.. Bu meydan,bu meydan darağaçlarının kurulu olduğu meydan.. Nal sesleri iyice yaklaşmış,bir korku kaplıyor tüm benliğimi,uyuyan adamın yanına gitmek istiyorum başımı göğsüne gömüp tüm dünyanın seslerinden kaçmak ,duyduğum tek şey onun nefes alıp verişi olmalı.. Köyüne dönüyor çiçek toplayan kız,alevler içerisinde tüm köy şaşkın bakınırken kanlar içerisinde yere düşmüş annesini görüyor kocaman açılıyor göz bebekleri.. Ve topladığı çiçekler yere dökülüveriyor avuçlarından... Aynı ses yine sesleniyor bana"kurban olduğum hadi gidelim,gidelim yoksa öleceksin".. Biz gitmemişmiydik? Gitmiştik,gitmiştik çünkü hala sevişmenin hazzı var bedenimde,ve hala dudaklarımda başka bir bedenin tadı.. Kana bürünüyor ortalık,tüller kan,duvarlar kan,yatak kan..Peki ya uyuyan adam.. Küçük kızın topladığı çiçekler kan gölünde yüzüyor ve birde saçlarına bağladığı kurdale.. Bir anda bir kalabalık toplanıyor etrafımda,büyük sutunlu binaların ortasında ki meydanda.. Nereden çıktı bu insanlar hani kimsecikler yoktu ortalıkta."ölüm,ölüm"diye bağırıyorlar nasıl bir mahşeri kalabalık.. Kimin için kurulmuş bu darağacı yüzleri maskeli cellatlar kimi götörüyor bu kalabalık içerisinden? Saçları omuzlarından aşağı salınan bir kadın götürülüyor ayakları yalınayak,parmakları sızlıyor. Uyuyan adam kapı eşiğinde yatıyor sırtüstü göğsünde derin yara izleri,uzanıp dokunuyorum ellerine... Avuç içlerini öpüyorum dudaklarımda kanın tuzlu tadı.. Boynumda kalın bir halat.. Kara gözlerini görüyorum celladımın,az önce yerde cansız yatarken avuç içlerini öptüğüm adamın gözleriyle bakıyor bana..Sahi suçum neydi benim? ...Ve salınıyor gövdem boşlukta,artık sızlamıyor ayak parmaklarım.. suheda
  18. suheda_

    sex hayatımızın neresinde?

    Yürüyelimmi,diye sordu arkadaşım.Oluuurr dedim yürümeyi severim çünkü.. Yavaş adımlarla sohbet ede ede yürüyoruz epey bir yol katettikten sonra dirseğiyle dürttü beni.. Şu adam ne yapıyor? Hangi adam dedim gösteridiği yöne bakarak.. Şu yolun karşısında ki kamyonun gölgesinde yere uzanmış olan Daha bir dikkatle baktım...Gördüm Fakat gördüğümü adamda gördü ve alenen ortalık yerde yaptığı normal bişeymiş gibi öyle pervasızca sırttıki bana.. Yürü çabuk uzaklaşalım,gerizekalı başka yer bulamadımı? Salına salına yürüyüşümüz koşar adıma döndü bir anda.. Bu olayın üzerinden bir kaç gün geçmeden,işyerinde iç hattan bir arkadaş aradı "pencereden dışarı bak"baktım ne var? Ne görüyorsun? Her zaman ki şeyleri vızır geçen arabaları,denizi,feneri,birde kaç zamandır gözümü alamadığım aylardır küçük limanda demir almış,sahibinin bir Gürcü işadamı olduğu öğrendiğim muhteşem yelkenliyi.. Ya kızım salakmısın park halindeki koca tırı görmüyormusun? Aaaa evet tam karşımda Eeeee Ne,eeee İçine biraz dikkatli bak Baktım Yuh artık ne cesaret güpegündüz koskoca fabrikanın karşısında... Artık o kadar çok karşılaştığımız manzara olduki bu durumlar modernlik,çağdaşlık adı altında kimseyi umursamadan ortalık yerde yaşlı,genç,çoluk çocuk sex yapar duruma geldi. Rahatsız olmaya bile hakkın yok"sanane kardeşim bakmayıver o tarafa"yok yahu ne ala memleket.. Resmen teşhircilik başka bir şey değil... Tüm bunlardan sonra insanın aklına bir soru takılıyor... Bir insan sexi hayatının neresine koyar? Etraftaki insanlara aldırmadan aklına estiği yerde mastürbasyon yapacak kadar yada yanına aldığı kadın/larla kimlerin gördüğünü umursamadan güpe gündüz ortalık yerde sevişecek kadar vazgeçilmezmidir? Hayatını idame ettirebilmek için sexe insanın ne derece ihtiyacı vardır ki? Tüm düşüncelerini bu yöne kaydırıp aleni bir şekilde kimseyi umursamayacak kadar sexin kölesi olmuş bir toplum olma yolundamı ilerliyoruz.. Peki sen ne düşünüyorsun?dedi biri Bana göre cinselliğin en güzel yanı mahremiyetidir.Hava gibi su gibi,ihtiyaç değildir..ama soyunu devam ettirmek istiyorsan bir gereksinimdir.Bunun yanında bir keyftir. Ve birbirini seven birbirine mahrem iki insan arasında yaşanmalıdır.Güzelliği budur.. Fakat günümüzde sexin şekliyle beraber konumuda değişmiştir.Önüne gelen önüne gelenle yatmanın derdinde.. Duygu yok,aşk zaten yok sadece bedenini tatmin etme,peki aç kalan ruhunu neyle tatmin edeceksin? Bir gecelik ilişkileri yadırgayan bir toplumken,hızla çarpık ve sapkın cinselliklere doğru kaymaya başlayan bir güruh olma yolunda ilerliyoruz.. Bunların içerisinde en tiksindirici bulduğum ve bana göre yapanında yaptıranında sapıklık boyutunda olduğuna inandığım "anal sex"durumu var ki.. Bugün bağırsağını yaptıran yada bağırsaktan zevk alan yarın mideye,pankreasa,karaciğerede göz dikebilir Düşünsene "artık bağısakların bana zevk vermiyor bir delik açalımda karaciğerinden yapalım"dermi?der Eee peki analdan sonra oral yapmaya ne denir b..yemek denir e b.k yiyendende her şey beklenir.. Şöyle bir gezinin isterseniz elinizin altında internet var süre tutuyorum midesi olanın iki dakika katlanamayacağı şeyler. Normal bir cinsellik yok artık çünkü,kendi cinsileriyle yada karşı cinsle,yada gruplar olarak adına fantezi dedikleri bana göre akıl almaz işkence sahneleriyle dolu sözüm ona zevk alarak her türlü mide bulandırıcı acı çektirici eylemler.. Ve bunları izleyen karakteri kişiliği oturmamış çocuk yaştaki gençlerin yada cinselliğe aç olanların sexi bunlardan ibaret sanıp sapıklığa itilmeleri.. Yahu kardeşim herşeyin bir yolu var yordamı var,insan vucudunun haz noktaları belli,daha neyin derdindesin sen? Sonrasında getireceği sağlık problemlerini bilmiyormusun?biliyor aslında ama dedim ya hasta,anlık bir zevk için başına gelecekleri göze alacak kadar ruh hastası.. Ne dinde yeri var ne sağlıkta nede etikte,nereye kadar bu sınırsızlık? Birde işin komik yanı kimi kızlarda bekaret maskesidir bu iş,evleneceğin insanı aptal yerine koyup kandırmak,kim kimi kandrıyorsa artık... Güzeli çirkinleştirmenin kime ne faydası var? Şu sexe harcanılan eforla ve fantezi üretme düşüncesi bilime harcansaydı,ölümcül adı verilen hiç bir hastalık kalmadığı gibi üstüne üstlük uzaya günü birlik geziler tertiplenirdi.. Suheda
  19. ``LEYLA ilen MECNUN`` Bir bütün idim ben leyla ile. Sense Leyla'yım diyorsun. Sen Leyla isen eğer, beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya. Varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda? Canım gideli hayli zamandır, cismimdeki bir başka candır; bir özge candır. Sensin beni benden ayıran,uzaklaştıran.Ben yokum,senin tecellin var.Vuslatının ağır yükünü kaldıramam ki. Önceleri sen vardın,şimdi ben yok oldum. Manevi dünyamda dostum daima sensin. Dış görünüşe değer verme bahsi ortadan kalktı artık.Gönül çok önceleri sana koştu,canım seninle gitti. Şimdiki canım Leyla'ya değil, Mevla'ya yönelik. Bir'lik yolunda seninle olamam,yanarım. Şimdi,gözümün nuru,gönlümün aydınlığı!.. Ben maskaralığa nam salmışım,bari sen bu yola girme. İçinden çıkma namus perdesinin. Mecnun olan benim;bana yaraşır delilik,kınanmışlık. Şimdi git aşk töresini, aşıklık geleneğini, maşuk gidişatını bozma. Git şimdi , Ey Vefalı! Açtırma kötü söz arayanların dudaklarını; sakız verme dedikodu arayanların ağızlarına. Beni aramaya çıktığını aleme bildirip deliliğine ferman yazdırma. Kimse seni burda görmeden git. Ben ki varım; sen içimdesin, bunu bil!.. Leyla ile Mecnun'dan İskender Pala
  20. kaplan-200, Ne güzel bir günde doğmuşsun böyle.. Ama yoksun ne zamandır öyle çok özledim ki seni,iyi ki doğdun iyiki varsın Rabbim sana sağlıklı huzurlu uzun bir ömür nasip etsin.. İki güzel günün birleşiminde nasıl bir hediye verilir ki?Yüreği vatan aşkıyla dolu herkesin kalpleri aynı bayrak altından sonsuza dek atması ümidiyle..
  21. öööööö saol unutmuştum ne güzel..atlayacağını anladığım zaman sanki yanımdaymış gibi ani bir refleksle"sakın yapma"dediğim ve kusmamak için gözlerimi kapattığım gereksiz bir sahne..
  22. Gök kubbenin altında insanın ruhunu soyan kötülükler ve giyindiren aşklar adına... Doğu ak ejder yılında başladı yirmi üç bin yıllık gizem... Uzayın sonsuzluğuna açılan kapıyı keşfe çıkmış bilge rahipler, uğruna topluca can verdikleri bir sırrın, binlerce yıl sonra, bir şair tarafından aşkın derin katmanlarına saklanarak korunacağını bilselerdi... Siruş başlıklı murassa hançerin kabzasına parmak izlerini bırakanlar, daha avuçlarının sıcaklığı gitmeden hançer kınında kan biriktiğini bilselerdi... Bağdat, İstanbul, Roma, Paris ve diğerleri; kıyılarına vuran yeni aşkın, bütün eski tarihlerini dolduracak yoğunlukta olduğunu bilselerdi... Bilgeler, katiller, asiller ve sevgililer; ellerinde tuttukları kitabın alev almaya hazır bir aşk külçesine dönüşmek üzere olduğunu bilselerdi... Şair, ipeksi dizeleri arasına hayaller gibi sakladığı şifrelerin hoyrat ellerde ihtirasla parçalandığını, sonsuzluk şarabına kadeh yaptığı gelincik yapraklarının kinle dağıtıldığını bilseydi... Ve şimdi kim bilebilir neler olacağını, Babil uyandığı zaman? ! ..
  23. Bu filmi izledikten sonra bir şeye karar verdim.bana bedava Hindistan tatili çıksa gitmeyeceğim. Dünyanın en pis ülkesi olduğunu duymuştum ama bu kadarını bende beklemiyordum. Film bize bir kez daha mutlu olmanın yolunun aşk ve paradan geçtiği gerçeğini hatırlatıyor. Birde beni şaşkına çeviren şey,bizdeki "kim 500 milyar ister" yarışmasının müziği,dekoru,sunucunun şekli ve ses tonunun nasıl bu kadar çok benzediğiydi. Rehberlik yaptığı Amerikalı çiftin arabası soyulunca "işte gerçek Hindistan'ı merak ediyordunuz gördünüz işte"sözüne karşılık eline tutuşturulan 100 lükle verilen cevap oldukça manidardı"işte buda gerçek Amerika" Zaman zaman sizi dehşete düşürecek işkence sahneleriyle mide bulandıran lağım sahnelerini saymazsak film hiçte fena bir film değil. İnsanın kalbini dinleyerek hareket etmesinin doğruluğunu ve içindeki ümidi hiç bir zaman yitirmemesi gerektiğini vurgulayan filmde Jamal'ın çocukluğunu oynayan minik oyuncu hafızalarınızda yer edinecektir. İzleyiniz efendim,beğeneceksiniz.
  24. Fuzûlî, Kays'ın bütün aşkını yüreğine yükleyip hasret çadırında sevda çilesini doldurttuğu Leyla'ya bir gece muma hitaben şöyle dedirtir: "Gel ey gözü bağlı, bağrı dağlı; başı karalı, ayağı bağlı! Gel seninle ikimiz hem-nefes olalım ve yanan bağrının sırlarını söyleşelim. Nedir seni bunca ağlatan dert ve benzini sarartıp içini kavuran elem? Baştan ayağa nedir bu yanmak? Durmadan gönül derdine boyanmak? Aslın ne ola ki; hayat suyun ateşten yaratılmıştır? Her an yangınlardasın; hem ateşe boğuluyorsun, aynı anda hem suya! Ey seher kuşu, ne sihirler yapmaktasın ki, ateşin suyundan daha keskindir? İşte vefada ben sana benzemekteyim; hatta belki vefam senden nice kat ziyadedir. Çünkü ey kalbi eriyen, sen her gece yanıyorsun; bense her gece ve gündüz yanıyor ve eriyorum. Üstelik sende ah etmek de yoktur ama bende var! Senin için ne hoştur meclislerde yaşlar döküp içindekileri açığa vurmak. Üstelik senin gönlündeki, dilindedir daim. Ya ben ne yapayım, ney gibi inleyip dururken? Ben öyle her olur olmaz ile yoldaşlık edemem; başımı kesseler, sırrımı söylemem. Şimdi sana söyleyecek olsam derdimi, dayanamazsın, yanmaktan helâk olursun. İçin için yanan bu sırra benim gönlüm bile zor dayanırken, onu sana söyleyecek olsam ahımın ateşiyle kül olmaz mısın sanıyorsun? Bu vakitler, yanılıp yenildim de bu derdi o dildara söyledim. Ne çare bana yoldaş olmadı. Bu derde dayanamayıp sahralara düştü, kaçtı, uzaklaştı gitti. Onun için şimdi acılarımı senin yanında da açmayayım ki, sen de tıpkı o sevgili gibi kaçıp gitme benden." İskender Pala (Ah mine-l Aşk)
  25. THKO yu kurup işi bitince ipte sallandıranlar hiç vakit kaybetmeden PKK yı kurup aynı ideolojinin üzerine tereyağı misali kürt sorununu sürüp tekrar gündeme getirmişlerdir. Bunun apaçık kanıtı terörsitin telsizden söylediği sözlerdir.. Ve hakların kardeşliğinden bahsederken insanların üzerine kurşun yağdırıp bomba atmasında nasıl sağlıklı bir ruha sahip olduklarının açık göstergesidir..
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.