suheda_

Enfes, Hangi birimiz bir çok şeyi bağrımıza basıp elimizde olanları mecburiyetten kabullenmemişizdir ki..

Benim telefonumun açılış notunda şöyle yazar "hiç kimse ölmek için genç değildir"bunu sırf ölümü hatırımda tutmak için ekledim yıllardır her sabah telefonu açtığımda okurum. İnsan ölümü özellikle genç ölümleri düşününce daha bir duyarlı oluyor çevresinde ki insanlara ve doğaya karşı.. Herhangi bir olayda içini öfke yada hırs bürüyünce hemen akla geliveriyor ölüm var,hiç bir şey için değmez..

Benim bir yanımın çocuk kalmasının sebebi babamı kaybetmemle orantılı yani bir yanım hep onun bıraktığı yaşta.. Yok cidden kimseyi dövmedim sen bakma şekerim benim öyle hırçınlıklarıma kimseye kıyamam ben,işin aslı gerçekten damarıma basılmadığı sürece kimseyede sataşmam,sadece bağırır çağırırım o kadar ötesi yok... Hem zaten sinirlenince öyle bir yüz ifadesi takınıyorum ki korkuyor karşımdaki.. Hani hep derim ya öfkelendiğimde annem der bana "bakma bana öyle bet bet" diye

Yav Kaplanım Ardahanspor diye bir takımmı var? Hem ayrıcana sen iste değil onursal taraftar santrofor bile olurum Ardahanspora He valla Birce sorma herkese anlattığımı biliyorda birde nette yayınladığımı duyarsa cidden gözümü oyar O varya benden neler çekiyor ne domuzluklar yaparım ona bir açığını yakalamayayım ama çok seviyorum onu

amin Nedir ki en çok korktuğun genç yaşta ölmekmi yoksa sevdiğin birini bu şekilde kaybetmekmi? Her ikisininde düşünmesi bile ürkütücü değilmi?

Teşekkür ederim Dipnot,onur verdin. bilirsin neysem oyum ne eksik nede fazla..

Çok sağol,yarın bir hafta olacak Selda'yı kaybedeli bu bir hafta içerisinde bir saniye olsun aklımdan çıkartamadım onu.. Peki ya annesi

Saol hemşom ben hem Trabzonsporluyum hem Galatasaraylı yani biri ana biri yar Teşekkür ederim,aslında bakınca epey bir eksik varmış gibi geliyor insanın aklına sonradan gelen şeyler birde ben bu kadar erken yayınlanacağını tahmin etmemiştim..

Neden blogcu?

İki yıldır hemen hergün gördüğünüz,sohbet ettiğiniz,şakalaştığınız sevdiğiniz biri.. Bir anda hepsi bitiyor.. Bu sabah işe giderken onun geldiği yöne baktım,her zaman olduğu gibi köşeyi dönüp gelecekmiş gibi ama yok gelmedi.. Arabaya bindim her zaman oturduğu yere baktım görecekmişim gibi,yoktu Herkes onu konuştu ve ağladı ama o yoktu.. Gitti...sesini,şeklini,gülüşünü herşeyini alıp gitti..hepimizin gideceği yöne o biraz erken gitti..

O nu ilk kez iki yıl önce tanımıştım.. Sabahları işe gitmek için bindiğim başka bir kuruma ait servis aracında.. Gencecik uzun boylu güzel bir kızdı asil bir havası vardı.İlk başlarda çok soğuk bulmuştum onu kesin o da benim için aynını düşünmüştür genelde ilk karşılaştığım insanlarda bıraktığım izlenimdir soğuk.. Zamanla sohbet etmeye başladık,kimya mühendisiymiş çöp arıtma tesisinde çalışıyormuş.. Servis aracında bir tek ikimiz farklı yerlerde çalışandık diğerleri hep aynı işyerinin elemanları.. O da tıpkı benim gibi sonradan örtmüş başını ve tıpkı benim gibi annesiyle yalnız yaşıyormuş.. Ve en büyük ortak noktamız tıpkı benim gibi babasını kaybettiğinde çok küçük olması.. Aynı mahalledendik o yüzden yalnızca servis aracında değil bir çok yerde sık sık karşılaşıyorduk.. Ben senin şu parfüm kokularına bayılıyorum"derdi Bende ona şu uzun boyuna derdim,gülerdik.. En son önce ki gün karşılaştık,servis aracının ön koltuğu bana ayrılmış olur hep oraya oturmuş ben binerken gülümsedi"yerini aldım"dedi.bende gülümsedim"canın sağolsun" ama olmadı.. Yine sohbet ede ede gittik.. Bu gece oldukça geç yattım bu gün pazar nasılsa uyurum dedim. Sabah 7 buçuk gibi tuvalete kalktım,yatağa geri dönerken bir sala sesi yükseldi hoporlorlerden,dikkat etmedim dahası hergün duymaya alıştığım için aldırmadım.. Yine uyumuşum saat dokuz gibi annem geldi normalde annem beni pazar sabahları hiç ellemez.Ama bu sabah geldi. Uyandınmı?dedi gözümü açıp yüzüne baktığımda bir terslik olduğunu anladım.. Ne oldu? Selda öldü... Uyku sersemliğiyle ilk önce idrak edemedim sonra netleşti cümleler.. Seldaaa...nasıl olur daha önce ki gün sohbet etmiştim nasıl olur daha 25 yaşındaydı.. Hayır bu mümkün olamazdı,birilerinin teyid etmesi lazım telefona sarıldım,evet doğruydu.. Ellerimi yüzüme kapatıp dakikalarca ağladım. Sonra kalkıp hızla üzerimi değiştirip evine gittim.. O nun hergün girdiği kapıdan girdim oradaydı yanına gittim yüzüne baktım gene güzeldi,gözleri hafif aralık.. Tek fark beni görünce gülümsemedi bu sefer.. Yoldan karşıya geçerken araba çarpmış ilk götürüldüğü hastane fakülte hastanesine sevk etmiş yolda ölmüş.. Kulağımda yalnızca annesinin çığlıkları..Ve kendi hıçkırıklarım.. "Yavruuuumm ben sensiz ne yaparım,yavrum baban karşılayacak seni hiç korkma.." Selda'yı babalar gününde babasına hediye olarak gönderdik... Tahta bir kutu içerisinde beyazlara sarıp ve üzerine yeşil bir örtü örterek.. Bugün hayatımın en derin acılarının yanına hiç bir zaman kapanmayacak bir çentik daha attım.. Güzel arkadaşım şimdi babayla vuslat zamanı,kabrin nur mekanın cennet olsun.. Suheda

İş güç derken seni sevenleri unutma. Yav cuk dedi oturdu tam yerinde,bu aralar sürekli şikayet alıyorum bu konuda sevenlerimden adım aramaz sormaz hayırsıza çıktı...

Hikaye.. Her şey insanın kendisinde biter,bu yüzden tüm bağılılara ilk önce şu sorulur"gerçekten bırakmak istiyormusun?"yani kişi istemeyince zor iş..

Çakı gibi yakışıklı uşak benim hemşom..

iyide radyacım resimleri kim çekti? garson çocukmu?

İlk önce fazlasıyla hakettiğini düşündüğüm yıldızlarımızı bir verelim filme.. Sonrada film hakkında ki düşüncelerimize geçelim Okuyucu tek kelimeyle muhteşem bir filmdi.son zamanlarda hep güzel film izleyememekten şikayet ediyordum önce Avustralya şimdide Okuyucuyu izleyince bir sinemakolik olarak mutlu oldum. Kate Winslet aslında benim çokta fazla oyuncu olarak beğendiğim bir sanatçı değil ama ne yalan söyleyeyim bu filmde harikaydı ve gerçekten oscara layıktı.. Normal şartlarda pedofili düşüncesi ile hepimizi tiksindirecek olan bir ilişkiyle başlıyor film Hanna yetişkin bir kadın Michael 15 yaşlarında yeni yetme bir çocuk..Ve ikisinin oldukça cüretkar sevişme sahneleri.. Fakat filmin seyri ilerledikçe az önceki düşüncelerinizden tamamen sıyrılıp bambaşka duygularla bakıp değerlendiriyorsunuz Hanna'yı.. Mantığıyla değil duygularıyla hareket eden cahil bir kadın Hanna ama bir o kadar anaç ve bir o kadar gururlu.. Başıyla sonu arasında bir uçurum olan film sizi hiç beklemediğiniz ve tahmin edemediğiniz bir akışla sona götürüyor,fakat bu o kadar ustaca ve ince düşünülerek kurgulanmış ki hayretinizin yanına beğeninizi ilave ederek devam ediyorsunuz izlemeye.. Bir insanın şartlar ne olursa olsun küçükte olsa beklentilerinin hayata tutunmak için yeterli olduğunu ve amaçlar tükenince düştüğü boşluğu kendinizi yerine koyarak sorgulatacak kadar ruhunuza indirmeyi başarmış bu film.. Ve yetişme çağındaki yaşadığımız tecrübelerin hayatımızda nasıl derin izler bıraktığını,geleceğimizi nasıl etkilediğini.. Herkesin hayatında mutlaka etkisinde kaldığı bir çocukluk tecrübesi olmuştur. Üç arkadaşımla birlikte izledim,film bitince yorumlardan önce herkes gözgöze geldi ortak kanı "harika bir filmdi" Mutlaka izleyin.. Beğenmeyen olursa ben burdayım..

Galiba aşık oldum,dedim arkadaşıma "kime" diye sordu Dişçime dedim, Delimisin,o adam evli hemde kiminle biliyormusun?senin aile hekimin varya sağlıkocağında ki işte o kadınla Şaka olmalı bu,o adam ve o kadın adam ne kadar kibar ve centilmen bir tipse kadın o kadar cazgır ve sevimsiz bir tip.. Üstüne üstlük adam çok yakışıklı bir adam kadın eni boyu bir yürüyen bir futbol topu görüntüsünde.. Bunlar tabi kıskançlıkla söylenmiş sözler değil..aşık olduk dedikse ciddi ciddi aşık olmadık herhalde.. Geçenlerde bir rapor olayım vardı.Malum aile hekimimiz ya kadın ona gittim doğal olarak fakat kadın rapor bitiş tarihimle işbaşı yapacağım tarihi ayarlayamadı,üstelik özellikle ikaz ettiğim halde.. Ne oldu birgünüm gavur oldu,hem yevmiyem hemde sosyalim yandı.. Düzeltmesi için tekrar gittiğimde hanfedni dokuz gibi geldi,koca poposunu sallaya sallaya.. Birde içeri girdi,kapıyı kapatıp hastalara sonra bakacağını söyledi neymiş kahvaltı yapacakmış.. Şeytan dedi aç kapıyı buna devlet sana niçin para ödüyor evinde yiyemiyormusun ne hakla mesaiden çalıyorsun diye bağır çağır.. Yapmadım tabi ayrı konu..Zaten şu aile hekimliğinden sonra pratisyen doktor oldukları halde aldıkları maaşı duyunca küçük bir şok geçirmiştim. Her neyse yiye yiye davula dönmüş olmasına rağmen kahvaltısını bitirdikten sonra hastaları almaya başladı.. Sıra bana geldiğinde içeri girdim raporumu yanlış yazdığını ve düzeltmesini söyledim. Evrakları aldı.. Ben anlamıyorum bu SGK lıların işlerinden o yüzden yanlış oldu,hem bir daha keyfi rapor vermeyeceğim.dedi. Bak şimdi işi eline yüzüne bulaştırmış ya hatasını kapatmaya çalışma taktiği.. Zaten az önceki tavrı ve beni ittiği düşünceler yüzünden iyice kabarmış olan sinirlerimi biraz daha okşamış oldu bu sözleriyle.. Doktor hanım dedim rapor keyfi bir olay değildir,devlet bana istirahat hakkı veriyorsa sen bunu uygulamak zorundasın. Bende hekim olarak kendimi düşünmek zorundayım,dedi La hevle sanki biz kadına mesleğini riske ettirecek bir teklifte bulunduk.. Hem dedim ya ben SGK lıların tüzüklerinden anlamıyorum.diye yineledi.. Hala aynı şeyi tekrar etmesi iyice bir gerdi beni.. Dişlerimi sıkarak hanfendi,dedim artık doktor vasfını ve sizli konuşmayı bir kenara attım.. Hanfendi size SGK her yıl düzenli olarak genelge göndermiyormu? Gönderiyor.dedi Eeee peki orada prosedürün nasıl işlediği yazmıyormu? Yazıyoorr Okumuyormusun? Bu"okumuyormusun"oldukça sert çıkınca aynı sertlikle cevap verdi"okumuyorum" Bir anda kısa devremi ne yaptım sanırım şalterlerim yandı.. Okumazsanız böyle sıkıntı yaşarsınız,dedim Cevap yok... Evrak yeniden söylediğim gibi düzenlendi,bana uzatıldı.. Şok üstüne şok.. Bana neden veriyorsunuz evrağı bunu siz göndereceksiniz SGK ya.. Hayır biz göndermiyoruz,siz bununla SGK ya gidip rapor paranızı alacaksınız.. Fi tarihinde ki bir uygulamadan bahsediyorsunuz farkındamısınız? dedim. Elden evrak olayı biteli yıllar oldu,bakın bu da genelgeyi okumamanızdan kaynaklanıyor.. Israr,biz kimsenin evrağını göndermiyoruz döner sermayemiz yok evrakların posta parasını cebimizdenmi verelim.. Sanıyorum çıldırmama ramak kaldı.. Tekrar.. Hanfendi ben bu evraklarla kuruma gidersem bana söylenecek söz "sen sağlık ocağının postacısımısın"olacak.. Hala itiraz Müsade et izah edeyim,diyorum yok bozuk plak gibi kendi bildiğini daha doğrusu bilmediğine ısrar ediyor. Artık itiraz etmemeye karar veriyorum çünkü bunun ötesinin beter olacağını hissediyorum. Oturduğum yerden kalktım peki yazın üst yazısını hazır edin evraklarımı ben kendim postaya veririm.dedim Amaaa olası bir terslikte hani evrağım ulaşmaz bir haftalık rapor param yanar soluğu kaymakamlıkta alırım bunuda bilin dedim. cevap yok üst yazı için başka bir kısma yönlendirildim evraklar hazırlandı,beş karış suratla zarflayın dedim. zarflandı,üzerine sağlık ocağının kaşesini vurun,dedim itiraz yok vuruldu.. Gittim postaya kendim attım.Ve çıkacak bir aksilik için dua etmeye başladım taktım ya kafaya şikayet edeceğim. Üstelik bizzat gidip kaymakamın kendisine yapacağım şikayetimi.. Çünkü bir kaymakamımız var herkese böylesi nasip olsun nasıl çalışkan ve nasıl ilgili genç olmasından kaynaklanan bir ideallist durummudur nedir bilmiyorum,dilerim hep böyle olur. Gerçekten ülkenin böyle üretken insanlara ihtiyacı var.. Ama olmadı evrağım ulaştı en kısa zamanda para adıma gönderildi. Oldum olası doktorları severim,ama bu kadından sonra yerleşik olan bu düşüncemi tekrar gözden geçirme kararı aldım. ..V e çiftler arasında ki karakter farklılığının bir çeşit denge olduğunu düşünmeye başladım. Yok sa kocasıda bu kadın gibi olsaydı üç güne kalmaz birbirini boğazlardılar.. Suheda

Ben alıntı yaptığım zaman alıntı yaptığımı mutlaka belirtirim kendi fikrim yada yazımmış gibi sunmam aradaki bu farkı idrak etmek pek zor olmasa gerek Atatürk' sevmek farklı bir şeydir Kemalist olmak farklı,bunları bin kez söyledim.ben Kemalist değilim,insanları belirli bir kalıp içerisine sokan tek yanlı düşünmeye iten ve aksi düşünenleri düşman gören sonu "izm" le biten her fikre her düşünceye karşıyım. Geniş düşünebilmeli insan.. Mesela pkk lılar devrimciyim der ama Atatürk'ü sevmezler değilmi?Fakat Atatürkçü olduğunu söyleyen devrimciler !onları kendilerine yakın hissederler ortak paydaları varya,hani chp nin bir dönem hadep ittifakı gibi... Allahtan hiç Hüseyin Üzmez malzeme olmadı elinizde onu adı altında tüm islami kesime söylenen sözler hala hafızamızda bakın en çok tıklanan başlıklardan biridir burada Üzmez olayı istersen aç oku bakalım yapılan yorumları.. Ellerine fırsat düşmeye görsün.. Nihal Atsız olayı artan kominizme karşı geliştirilen bir Turancılık davasıdır.Hüküm giydiği dava bizzat askeri yargıtay tarafından bozulup kısa bir süre hapis yatıp çıkmıştır.. Diğer yandan Atatürk fikirlerinin babası olarak Ziya Gökalp'i gösterir sahi Ziya Gökalp hangi ideolojiye mensuptu Şunu birilerinin hala anlamıyor olmasına şaşırmıyor değilim... Bu ülkede her görüşe her oluşuma karşı mutlak bir anti görüş oluşturulmuştur.. İster ergenekon olarak adlandırın ister gladio ister derin devlet ister beyaz Türkler yada başka bir şey.. Sivasta otel yakılır insanlar ölür Sivasın külleri sönmeden Başbağlar yakılır yine insanlar ölür.. Önüne gelen Sivası taze tutabilmek için çırpınır fakat Başbağların esamesi okunmaz.. Mersinde bayrak yakılır millet seyreder,bir hafta sonra Trabzonda bayrak yakılacak diye binlerce insan sokağa dökülüp linç girişiminde bulunur.. İlhan Selçuk,ergenekondan göz altına alınır bir kaç gün geçmeden Üzmez olayı patlak verir.. Oysaki Üzmezin daha öncesinde Fadime Şahin ve Müslüm Gündüze kendi evini peşkeş çektiğini herkes bilir.. Sahi kimdi Müslüm Gündüz şimdi nerede? İstediğini istediği yerde kullanıp miadını doldurunca ipte sallandıranlar sahte kahramanlar üretenler olmadımı? Bknz:Dünün Denizlerine Mahirlerine kimdi bu adamlar kimden destek alıyorlardı sonra kimler tarafından asıldılar.. Peki ya Abdullah Çatlı Ökkeş Şendiller Haluk Kırcı v.s kimdi? İşin komik yanı bunları kullananlarda ilerde birileri tarafından bunlara tapılacaklarını tahmin etmiyordu sanırım.. 12 Eylül öncesinde aynı silahtan çıkan merminin sabah ülkücüyü akşam solcuyu öldürdüğünü bilipte hala birilerini kahraman diğerlerini katillikle suçlayanlar yokmu? Özünde farklı görünsede hepsi bu kokuşmuş sistemin partisi olan iktidara geldiğinde izleyeceği yolu belli olmasına rağmen bu ülkede hala partizanlık yapılmıyormu? Neredeyse 20 yıldır iktidara gelen her partinin kürt oluşumuna katkı sağladığı açık bir gerçekken neden birileri ısrarla bunları görmek istemez? Bir kesim tarafından diğer kesim katil ilan edilirken bir dönem Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Demirel "bu ülkede bana kimse sağcılar adam öldürüyor dedirtemez"sözünü neden sarf etmiştir. Bu ülkede Cumhuriyet mitingleri adı altında kendilerine Atatürkçü diyenler sokaklara dökülmedimi? Tüm o gövde gösterilerinden sonra akp nin oyları katlanıp sandıkta infilak etmedilermi?Ve o mitinglere katılanlarında akp oy verdiği seçim neticesinde ortaya çıkmadımı?Öyle ya sandığa giden iki kişiden biri ak partiye oy vermişti.. Ben nasıl bir oyunun içerisindeyiz diye düşünürken binlerce insanın bilerek yada bilinçsizce bu oyunda rol almasını neye yoruyorsun? Yıllardır adına beyazmı karamı ne denilen bir kavramın bu ülkede nasıl bir hegemonya yarattığını kimse görmez yada görmek istemez... Tamamen çıkarcı bir Kemalizm mantığı ile kokuşmuşluk,demodelik,almış başını gitmiş...Neredeyse bir asıdır adamın kemikleri kemiriliyor ye ye bitiremediler gitti.. Aslında çok şeyler daha yazmak isterdim ama vaktim yok gene uğrarım...

Hemşom haklı girmesinler,ama yalnızca Anıtkabire değil hiç bir yere,bizim evede girmesinler

En değme korku filmlerinden daha korkunç bir cinayet insanın düşündükçe kanını donduran.. Fakat ben bu olayın sürekli gündemde kalmasından son derece rahatsızlık duyuyorum en küçük gelişmenin hemen her gün basında yer almasından ve gözü dönmüş ruh hastası katilin her şeyi takip ediyor olmasından artı son yıllarda artan olaylara bakınca toplumu şiddete özendirme açısından basının hafiyeliği bırakıp bu işi yetkili mercilere devretmesinin daha mantıklı olacağını.. Sırf haber yapabilmek için yalan yanlış eksik ne varsa hemen hergün gazetelere taşındı,yorumlarla katil avına çıkıldı. İnternette Cem'ciler diye gruplar ortaya çıktı ruh hastalarına malzeme doğdu. Hem polisin işini daha iyi yapabilmesi için,hem toplumu suça teşvik açısından,hemde o ruh hastasının egosunu okşamamak için..Biraz gizlilikle yürütülmesi gerekmezmi? Ve yine her zaman söylediğim gibi idam yasasının tekrar uygulamaya konulması...

evet.. Ama ihanet dört koldan sarmış her yanımızı önüne gelen bir maske ile dolaşıyor neler takmıyorlar ki yüzlerine sorsan senden benden daha çok sever görünüler bu ülkenin değerlerini ama çaktırmadan altını oymaya çalışırlar.. Bostacı'dakiyle aynı sloganları atarlar sonrada kalkar sana ve bana milliyetcilik dersi verirler İçlerinde ki türlü türlü açlıklarıda alaycı gülmeleri hangi yöne çekme çabalarından kendini ele verir.. Çok gülüyorum,çok eğleniyorum ama aslında acımıyorda değilim.. Birde ben hala bizim ne yapılacağımızı merak ediyorum.

yav gelde bakma.. analar neler doğuruyor

dostum sevginin ve ihanetin eğitimi olmaz,geçelim lütfen bu her sözün arkasına "eğitim şart" sloganını.. Tamamen bölücüleri hedef almış yazımdan kendine pay çıkarmak,kişinin nasılda hangi zinhiyette olduğunun açık göstergesi... Nasılda düşüyor maskeler,nasılda içlerinde ki nefret gün ışığına çıkıveriyor iki satır yazıyla... Topla tüfekle saldıracakmış kim kime kimde o yürek?öyle sanal alemde konuşmaya benzemez bu işler.. diğerlerini nemi yapacaksın?Bu nefretin sahibi bunun cevabınıda iyi bilir sanırım.... Ülkeye ve milletine karşı yapılan her türlü saldırıyı meşrulaştırma çabasının yanında "bu vatan sahipsiz değildir"diyenleri hedef almak hangi düşüncenin ürünü kime çanak tutmak kimi desteklemektir? Sonrada ben Atatürk'çüyüm ben vatanseverim.... Oldu canııııııımmm inandık iman getirdik..

Birileri şunu zihnine iyice bir yerleştirsin!!! Bu ülkede,bu topraklarda terör,terörü destekleyen,bölücük yapan,ve bunu destekleyen harita çizen,sınır belirleyen hak huk deyip vatanın bölünmez bütünlüğüne göz diken,kürt milliyetçiliği yapan herkes ama herkes.. Siz var olduğunuz müddetçe,düşünceleriniz var olduğu müddetce.. Bu gibi oluşumlar,bu gibi sözler,bu gibi düşünceler var olacaktır ve olmaya devam edecektir. Seçim akabinde"kürdüstan sınırlarını belirledik"diyenler, "bu milletin dilini tanıyanlar birgün bu toprakların isimlerinide verecektir"diyenler, Birilerine aldığı destekle her gün bir harita çizenler, Bizden alınan vergilerle maaş alıp meclis kürsüsünde oturup konuşanlar, kafa tutanlar, İmralıda ki terörist başı için hesap soranlar, Her fırsatta ellerinde malup pankartlarla sokaklara dökülenler, Şunu iyice ezber yapsınlar bu ülke sahipsiz değildir.... ...Ve kendilerini Atatürk'çü vatansever lanse edipde ortak payda olan devrimleri yüzünden bunlara çanak tutanlar, Hakların kardeşliği sloganını atıp devletin askerine polisine vatandaşına savaş açanlar.. Bilsinler ki bu ülkede herşeyin farkında olan uyumayan uyutulamayan insanlar var... Sözün özü, Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır.

Eeee... Fali, Foli, yasma, Fadin, İşmar, Mereğun, Gaybana, Fufula, Gonşiğun, Govul, Gangel, ? hay hay Fali diye bişey yok sanırım foli denmek istenmiş yanlışlıkla yazılmış.. Foli,yani fol kuş yuvası tavuk yuvası yosma,süslü püslü kadın Fadin,Fadimenin kısaltılmış şekli İşmar,göz kırpma merek,saman saklanılan yer,samanlık Gaybana,bizde kaybana denilir,istanmeyen beğenilmeyen Furfula,kabak çiçeği(şarkıda en sevdiğim kısım,dişledum yanağını oldu furfula gibi ) Gonşi,Komşu Gavul,kavilleşmek sözleşmek.. Gangel,bel kemiği Umarım yardımcı olabilmişimdir