Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SimalyildiziNet

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    462
  • Katılım

  • Son Ziyaret

SimalyildiziNet tarafından postalanan herşey

  1. Darbeyi meşru saymak ile darbe zeminine hizmet etmek farklı şeyler... Bakınız, günümüzde AKP de aynı şeyleri yapıyor ama kimse olayların farkında değil. Sürekli olarak anayasaya ve yasalara karşı adımlar atıyor. neden? Darbe olsun diye. Sonrada "darbe oldu biz ne yapalım" diyecekler. Oysa darbe bu ülke için ABD nin emri.... Peki ne olacak? Asker bu kadar köşeye sıkışmışken "darbe yap darbe yaaapp" diye bağıranlar varken (darbe karşıtları toplantısı da bunun içindir), bir yanda ateş çemberinde Türkiye, diğer yanda AB uyum yasaları ayağına talan edilmiş topraklar, diğer yanda silahlanmış etnik azınlıklar-cemaatler..... Yahu sormazlarmı "hiç mi hırsızın suçu yok?" Vatandaş, tüm bunları haketmekte! Kusura bakmayın... 2 torba pirinç, 3 çuval kömüre kendini ve vatanını satanlara darbe de müstehak, manda da müstehak! Saygılarımla
  2. Allah rızası için, topluma fayda için çalışan bir cemaat daha görmedim, duymadım! Toplumu devletine düşmaneden, toplumu topluma düşman eden; en önemliside insan canına kastedecek emirler veren biri bana göre ne evliyadır, ne şeyh dir, ne de ADAM dır... Tümünde (içlerinde uzun süre bulundum) de asıl tema para ve makamdır! Kusura bakmayın ama işin gerçeği budur... Ve topluma yardım adı altında tv lere çıkan, mağaza açan, kapı kapı gezip yardım yaptığını fişleyenlerde bana göre ahlaksızdır! Neyse... 12 Eylül de olup bitenlerle 1960 olup bitenler aynıdır! Her ikiside ABD elinden Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları na saldırı amaçlı yapılmıştır.... Ama bundan sonra olacak olan darbe eğer milli ise ABD ile savaşa gireceğiz, değilse iç savaş yaşayacağız demektir.. yani durum çok çok farklı!
  3. Türban ismi ile bizlere sunulan giyinme tarzı, islamda yoktur. Türklerde de yoktur. Bu adet maalesef özellikle vatikan emri ile içimize sokulmuştur ve hiristiyan rahibe geneleğidir... Avrupa bunu özel(!) insanların kıyafti olarak sunmuştur hep... Yani bir anlamda kutsal insanlar görüntüsü... Başörtüsü, tamamen Anadolu kültürünü anlatan, amaç kapanmaktan daha çok saçları ve başı korumak olan (Anadolu insanı çiftçidir), içinde türlü hikayeler barındıran çeşitlerde, din ile alakası olmayan, hatta allından ve yanlardan saçların göründüğü bir takıdır.... İşte kavgam bundandır! Halide Edip Adıvar, kullanmadan önce(!) Osmanlı da türban yada peçe yoktu... Bakın kesin konuşuyorum! Neden Osmanlı Arşivi açılmıyor? Hala anlamıyorsunuz değilmi? Arkadaşlar, lütfen biraz geri çekilip bakın! Sayın Gökyüzü, size özel mesajla bir link vereceğim. Bakınız bu olay Arabistanda oluyor! Sözde islam adına tüm değerleri kopye ettiğimiz yerde oluyor... Sözde zamanın halifesi(bu çok önemli)nin yaşadığı yerde oluyor.... Bu tip şekilsen tanımlamalarda maalesef bu merkezden çıkmaktadır. Siz arap liderlerinin müslüman olduğunumu düşünüyorsunuz? Tekrar gözden geçirin lütfen... Bizler, ilim irfan yuvalarında sözde bireysel özgürlük veya dinsel özgürlük adına türbanla boğuşurken, şuan National Geographic izliyorum, gördüklerim beni derinden yaralıyor.. Adamlar Mars robotu için neler yapıyorlar neler... Bu tartışma bitermi? Hayır! Neden? Zira bizler ya "taklid-i iman" içindeyiz, yada "tahkik-i iman"... Hakiki imanda şekil varmıdır???? Biz bu şekilcilik yüzünden bağrımızca nice imam yahudiler ve hiristiyanlar yetiştirmedikmi? Bugün K.Irak ta olup bitenlerinde din kisversi altında yahudi oyunu olduğunu bilmiyormusunuz? Anlatamıyorum değilmi? Dinde olmayanı var göstermek çok çok ağır bir durum!!! "Söylemediğim bir şeyi benim adıma söyleyen cehennemdeki yerine otursun! Mü'min her ahlak üzerine yaratılabilir, lakin hiyanet ve yalan asla (Taberani)" Hadis-i Şerif. Saygılarımla.
  4. Bence altın soru şudur; 12 Eylül, yani ülkenin 20 yıl geriye gitmesini sağlayan bu adım, kimler tarafından hazırlandı, kimler; ülkenin bu hale gelmesi için çaba sarfetti, 12 Eylül darbesinden sonra işkence gören, ölen, idam edilenlerden önce, o ülkenin karanlık iç çatışması günlerinde kaç kişi öldü? Darbeyi hazırlayanları AK layiıp, darbe yapanları lekelemek, yanlı ve kasıtlı konuşmaktır... Darbe, hiç bir şekilde hoş görülmez, ancak darbeyi hazırlayanların hala yaşıyor olması ve hala bu devleti ve milleti karanlıklara götürmesi; sizce suçlu darbecimi, darbeyi tetikleyenmi? Saygılarımla
  5. OSMANLI AVRUPA BIRLIGINE GIRINCE PARCALANMISTI Osmanlı, o dönemin Avrupa Birliği olan "Avrupa Devletler Konseyi"ne girince parçalanmıştı II. Mahmut'un İmparatorluğun toprak bütünlüğünü korumanın tek yolu olarak şunu görüyordu:İngiliz himayesinde dönemin Avrupa Birliği olan Avrupa Devletler Konseyi'ne katılmak... Bu politikayı oğlu Abdülmecit de sürdürmüş; bu uğurda tıpkı babası gibi kimin dost kimin düşman olduğu ayrımına varamamıştı. Osmanlı'nın amacı Rusların işgalini önlemek ve Avrupa Devletler Konseyi'ne alınmakken, İngiltere ve Fransa'nın amacı Rus istilasını, Avrupa topraklarına gelmeden durdurmaktı. Kırım Savaşı sonrası 25 Şubat 1856 yılında Paris'te toplanan "Barış Konseyi"nde Abdülmecit; Avrupa'nın güvenilirliği için ölen bunca Osmanlı'ya karşılık artık Osmanlı'nın konseye alınacağını umut ediyordu. Heyhat, üyelik için şart olarak Osmanlı'dan, gayri-müslimlere ayrıcalıklar tanıyan, yabancılara toprak satışına onay veren, anayasa yerine geçecek bir ferman istendi. Bu istek üzerine 28 Şubat 1856'da İngiliz ve Fransız Büyükelçileri tarafından yazılan "Islahat Fermanı" dünyaya duyuruldu. Nihayetinde Osmanlı'nın toprak bütünlüğünün Avrupa Devletler Konseyi tarafından korunduğu ve Osmanlının artık bir Avrupa Devleti olduğu 30 Mart 1856 yılında Paris Barış Antlaşması ile onaylandı. Abdülmecit; Avrupa hayaline karşılık yabancılara toprak ve mülk satışına onay veren ilk Padişah oldu. Bu onun ilk olduğu tek konu değildi. Kendisi o güne kadar hiçbir Osmanlı Padişahının kabul etmediği nişan ve madalyaları da kabul eden ilk Padişah olmuştur. Fransızlardan, "Legion d'Honneur" nişanı ve ardından da İngilizlerden kendisine "Diz Bağı" nişanı olarak takdim edilen Saint George Hıristiyan Tarikatı Müridi olduğuna dair nişanı hem de İslam dünyasının Halifesi olduğu halde kabul etmiştir.(Bugü n de bu nişana benzer bir nişanın İngilizler tarafından ülkemizde kime verildiğini sanırım hatırlarsınız.) Yaklaşık 150 yıl önce, dönemin Avrupa Birliğine girmek uğruna; Osmanlının ne kadar şehit verdiği tam olarak bilinmiyor. Ancak Avrupa Konseyinin asıl isteğinin yabancıya toprak satışına izin ve azınlıklara sınırsız hak olduğu; bölünmemek uğruna girdiği Konsey'in asıl hedefinin; Osmanlı'yı parçalamak olduğu rahatlıkla görülmektedir. Toprak bütünlüğünü korumak uğruna iyi niyetinin kurbanı olan Padişah Abdülmecit; Halifelik makamını dahi göz ardı edip, Haçlı Şövalyesi olmayı kabul etmiş, ancak; Avrupa Devletler Konseyine girdikten sonra, bu sefer de konseyden çıkartılmamak için taviz vermeye devam etmiştir. 1859 yılında Fransız Katolik Kilisesine, ardından da Vatikan'a bağlı Assomption Tarikatına; kilise yapmaları için toprak vermiş, misyoner okullarına destek olmuştur. Onun döneminde İngilizler Ege kıyılarında resmen koloni kuracak kadar toprak ve taşınmaz mülk edinmiş, maden çıkarma imtiyazını elde etmiş ve Osmanlının yer altı zenginliklerini; kendinin kullanmasını olanaksız hale getirecek antlaşmalar imzalamıştır. Ekonomisi bozulmuş ve artık borç alır hale gelmiş Osmanlıda; askerden dönen köylü, parasızlıktan bugünün bankaları olan Hıristiyan bankerlerden borç almak zorunda kalmış, borcunu ödeyemediği zaman da toprağına ve mülküne bu bankerler tarafından el konulmuştur. Özellikle Abdülmecit'in ölümünden sonra Abdülaziz'in çıkardığı "7 Sefer Kanunu" ile gayri-müslimlerin toprak satın almalarında bir patlama yaşanmıştır. Aynı kanun neticesinde Yahudiler Filistin topraklarını satın almaya başlamış, İsrail Devletinin tohumları sırf Avrupa Devletler Konseyi uğruna, kendi ellerimizle atılmıştır. O dönem sadece İngiltere'nin Batı Anadolu'da satın aldığı toprak miktarı 3 milyon dönüm civarıdır. Buna diğer yabancı uyrukları da eklediğinizde rakam 6 milyon dönüme ulaşıyor. İşte İzmir'e "Gavur İzmir" denmesinin nedeni; bu toprak satışlarıdır. Bu kadar çok benzerliği olan olayların; o dönem Osmanlı'ya kaybettirdiği şeyler sanki hiç yaşanmamış gibi, bugün de AKP Hükümeti, benzer hatalar ve tavizlerde bulunmaktadır. 1867 yılında çıkartılan "7 Sefer Kanunu" ile yabancılara verilen toprak ve mülk edinme hakkı 1914 yılında bu kanunun lağvedilmesi ile ortadan kaldırılmış ve azınlıklara tanınan bu hak; iptal edilmiştir. 1934 yılında "Tapu Kanunu" ile yabancıların toprak ve mülk edinim düzenlemesi Lozan Antlaşması çerçevesinde yeniden düzenlemiştir Bugün yabancılara toprak satışı ve mülk edinme onayı veren AKP Hükümeti sayesinde örneğin; 6 ay ikamet izni bulunması kaydıyla, toplam yüzölçümü 18.487 m2 olan, 100 adet taşınmaz malın 72 adeti İsrail uyruklularca satın alınmıştır. İngilizler; taşınmaz mülk satın alan yabancılar içerisinde Osmanlı döneminde olduğu gibi gene başı çekmektedir. İngiliz uyruklu 18.593 kişi Türkiye'de taşınmaz mülk satın almıştır. 2005 yılında ülkemizde yabancıların satın aldığı taşınmaz sayısı 5.610 iken; 2006 yılında AKP Hükümetinin çıkardığı yasadan sonra bu rakam 11.957 olmuştur. Gene 2005 yılında satın alınan taşınmaz 3.772.545 m2 iken; 2006 yılında bu rakam 6.632.880 m2 ye yükselmiştir.( Son rakamlara araştırmalarım sonucu ulaşamadım) "Azınlıkları Korumak İçin Çevre Sözleşmesi"ni dahi imzalamayan; Fransa, Yunanistan, Belçika gibi üye ülkeler varken; bize etnik ayrımcılığı körükleyen, üniter yapımızı yok etmeye yönelik maddelerin dayatılması da gene çöküş dönemindeki Osmanlı'yı hatırlatmaktadı r. Apartman Kiliselerinin sayısı; AKP Hükümetinin gene Avrupa Birliği uğruna imar yasasında yaptığı "Cami" yerine "İbadethane" kelimesi değişikliği ile katlanarak artmıştır. Devlet geleneğinden ve felsefesinden yoksun Amerika; Princeton Üniversitesinde Profesörler grubuna 1927 yılında Osmanlı tarihi ve felsefesi ile ilgili kitapları tercüme ettirmiştir. Amerika'nın eski Başkanlarından Truman; "Defterdar Sarı Mehmet Paşa'nın –Devlet Büyüklerine Öğütler- kitabını daha önce okusaydım; Beyazsaray'da çok daha az hata yapardım" demiştir. Bizi bu güne kadar yöneten devlet adamları ve politikacılardan kaçı; tarihten ders çıkartıp geleceğe o şekilde yön vermek amacı gütmüştür acaba? Aslında dünya tarihine son 300 yıldır yön veren ülkeler ve taktikleri değişmemiştir. Türkiye'nin yapacağı şey; tarihi okumak, analiz etmek, günümüze uyarlamak ve atacağı adımlarda tarihten ders almaktan ibarettir. ŞEBNEM ÖZBEK, 01-09-2008
  6. Tufan TÜRENÇ Bir üniversitede yaşanan olaylar SİZİN için dış güçler karar veriyor, geleceğiniz için planlar yapıyorsa ülkeniz bir çaresizlik içinde demektir. Ülkeniz iyi yönetilmiyor demektir. Bugünkü durum budur. AKP iktidarı bunu değiştirecek güce sahip değil. Kafkaslar'da işler karıştı. Rusya Gürcistan'ı üçe böldü. Tayyip Bey'in "istikrar paktı" önerisi fiyaskoyla sonuçlandı. Olay, bir dünya sorunu haline geldi. Nasıl çözüleceği de belli değil. İçeride de aynı durum söz konusu. Toplum ikiye ayrıştı. İktidar bunu önleyeceğine daha da körüklüyor. Bu durum Türkiye üzerinde oyunlar oynamak isteyen iç ve dış güçlerin stratejilerini pervasızca yürütmelerini kolaylaştırıyor. Türkiye'de iç ve dış gelişmeleri dikkatle izleyen insanlar, olağanüstü bir tedirginlik yaşıyor. Türkiye hem siyasi, hem de ekonomik yönden zor günlere doğru sürükleniyor. Başbakan Erdoğan bütün bu tatsız gelişmelerden habersiz gibi davranıyor. * * * Kimseyle uzlaşmak gereğini duymadığını ilan ediyor, "Biz milletle uzlaştık. Bu bize yeter" diyor. Belli ki Anayasa Mahkemesi'nin kararını iyi okuyamamış. Geçenlerde bir üniversiteli gençle yaptığımız söyleşiyi çok önemsediğim için yazmak istiyorum. Karşımdaki cin gibi, bilgili, donanımlı, iç ve dış gelişmeleri dikkatle izlediği anlaşılan bir genç. Üniversiteyi yeni bitirmiş, askere gitmeye hazırlanıyor. Bir yandan da kendisine bir gelecek çizmek için zemin yokluyor. Genç, mezun olduğu üniversitedeki gariplikleri anlatıyor. Bazı öğretim görevlilerinin derslerde kendilerini belli konularda şartlandırmak istediklerinden şikáyet ediyor. Örneğin, bazı öğretim görevlileri şunları söylüyorlarmış: "Bizim toplum olarak kendimizi sorgulamamız lazım. Kürtlere ve Ermenilere karşı yaptığımız tarihsel haksızlıkları kabul etmeliyiz." Genç anlatıyor: "Bu konularda araştırma yapmamız için görev veriyorlar. Ama bu araştırmada Türklerin yaptığı haksızlıkları irdelememizi, suçlu olduğumuzu vurgulamamızı istiyorlar." Öğrenciler zor durumda kalmışlar. Hocalarına bu araştırmaları yapmak istemediklerini nasıl söyleyecekler? Sınavda bir sorun yaşarlarsa ne olacak? Sonunda öğrenciler, "Bu araştırmaları yapmak istemiyoruz. Bize yeni bir konu verin" diyorlar. * * * Bir gün de okulda bir olay oluyor. Bir grup öğrenci, toplantı salonundaki Türk bayrağını indiriyor. Okulda bir hareketlenme oluyor. Doğal olarak öğrenciler tepki gösteriyorlar. Aynı öğretim görevlileri onlara şöyle diyor: "Yahu çocuklar, ne var bunda, alt tarafı küçük bir bez parçası. Bırakın, bunlarla uğraşmayın. Artık bunları aşın." Bir profesör de derste sık sık, "Türk toplumu bu çağda hálá Atatürk'ün peşinden gidiyor. Bunlardan vazgeçmek gerekir" diyor. Toplumsal değerlerin küçük görülmesinin ve önemsenmeme telkinlerinin kendilerini çok rahatsız ettiğini söylüyor genç ama yapabilecekleri bir şey olmadığını belirtiyor. İşin en vahim yanı da Türkiye'ye dönük bu stratejinin ortakları... Dinciler, cumhuriyet karşıtları ve dış güçler.
  7. Haklısınız! İnsanların elinde böyle günlüklerin olması, bu düşünceler içine girmelerine sebep oluyor... Oysa, darbe hazırlamak, TSK içinde de suçtur biliyormusunuz? Eğer bahsedilen bu günlüklerden dolayı "Askeri Savcılık"ta dava açmış olsaydı; "hah bak gerçekten böyle bir girişim varmış; oh olsunlar" derdim... Ama TSK dan da böyle bir soruşturma başlatıldığını, sonucunda da o günlükler ile sözde toplantıların tarihlerinin sahte olduğu ortaya konmuş! Asker bu konuya şuan bile bile karışmıyor.. İşin içinde gerçeklerle yalanlar biri birine girdiğinden, asıl gerçeklerin cezalanmasını bekliyor, sonra yalan olanlarla yalan iftiraya uğrayanları açıklayacak ki bir yandan da ordu-yargı müdahalesi gibi algılanmaması için susuyor.... * * * Ordu hakkında ortada bir sürü yalan dolan dedikodu döndüğünü biliyorum arkadaşım... Yolsuzluk, adam kayırmalar, haksız kazançlar falan filan.... Hatta ispatlı olanlarda var! Ama olan bir olayın ardından, verilen cezalar neden kamuoyuna hiç lanse edilmez. Almanya da bir arkadaşım bana demişti "güvenlik kameraları sistemleri kurarken paşaya rüşver verdik, ihaleyi aldık"... Peki bu arkadaş neden Almanya dan Türkiye ye gelemiyor? Yani ortada bir suç var ve her iki ayağıda ceza almış. Arkadaş daha cezasını çekmemiş yani... İnsanın olduğu yerde herşey olur... Ama asıl konu, olanlardan sonra ADALET mekanizmasını kim, hangi kurum daha iyi çalıştırırsa, o kurum iyidir... bu nedenle TSK hala ve hala gerçekten DOĞRU ve DÜRÜST bir kurum. * * * Eğer şuan bu yaptığım işin dışında ne iş yapmak isterdin diye sorsalardı, kesinlikle asker olmak isterdim! Zira, ticaret, Türkiye şartlarında inanılmaz ********* bir noktaya gelmiştir. Her yerde yalan, dolan, riya, hile, adam kayırma vardır! Ve üstelik bunu yapanlarda maalesef "cemaatçiler"dir..... Saygılarımla
  8. Siyasi görüşüm ne olursa olsun, işim gereği benim tüm görüşlerle, tüm fikirlerle barışık olmam şarttır! Bir gün içinde görüştüğüm insanların isimlerini yazsam şaşarsınız; zira akşam evde kendi kendime gülüp; "Yarabbi, bu aciz kuluna, bu tuhaf komiklikleri yaşattın ya, ne diyeyim; amin" diyorum.... D.Perinçek le oturup kalktım, öyle meraba meraba filan değil ama; "ya şu zaman bu yaptığınız açıklama ile şu gün bu yaptığınız ters düşmüyormu" larla dolu... Haydar Baş Hocamla 2 yıldır görüşmek nasip olmadı, yakında ben ona gideceğim inşaallah... Doç.Dr.Ümit Sayın, iyi bir arkadaşımdır. Bir çok projemiz vardı. Hazırlanmaya başladık ama göz altına alındı! Yaşar Nuri Öztürk Hocam, herne kadar bazı kesimlerce "sol" milletvekili olduğu için yanlış yorumlansada, benim için kıymetli bir yere sahiptir... Kolay kolay "emmi dayı" diyecek zihniyete sahip değildir.... Daha kimler kimler... Vatikanda papanın karşısına geçip hirisitiyanlığı "din" olmadığını İSPAT eden; Tevrat ı, İncil i, Kuran-Kerim i hatim etmiş değerli abim Bünyamin Hocam... Yeşilsermayenin Türkiye ye akmasına fetva veren Nam-ı diğer "Gavzur Hoca", Dağsan Ali.... Kayıp tirilyonun baş aktörü, Erbakanın başını yakan adam! Kendi reklamımı yapmak falan değil kastım! Yakınlaştığım çevreyi çok iyi analiz ederim... İncelerim! İşin özüne bakarım. Nasrettin Hoca nın "kedi buradaysa ciğer nerede, yok bu ciğerse kedi nerede" si her zaman gözümün önündedir.... "PARA" olmadan, Türkiye şartların hiç bir şey yapmanız mümkün değildir... Vatandaş 1 verir, 2 verir ama sonra.. Onca bayrak, onca aracın yakıtı, salonlar, sandalyeler, ses sistemler, toplantılar, yardımlar.... bunları bir adım geriden izlerseniz, belli bir merkezden "maaş", "pirim", "kaynak" olarak ödeme yapıldığını görebiliyorsunuz.... Hiç kimse, ama hiç kimse maddi beklentisi olmadan yerinden kımıldamaz.. En azından "malum" çevre böyle... Ne demişti Rahmi Koç "bizim işimizi yapmayacaklarsa neden onları başa getirdik?"... Saygılarımla
  9. Tekrar yazayım; Efendimiz (s.a.v) e sormuşlar; "müslüman ne yapar ne yapmaz?".... "Herşeyi yapar, YALAN SÖYLEMEZ". nokta! * * * Ak ak yuduk, mor mor serdik, her işimizi tas tamam ettik, milletin HAKını millete verdik, tek çözemediğimiz "türban" pardon, tesettüre kaldı! İnşallah, Cenab-ı Hak cümlemizin yardımcısı olsun, bunu da çözersek, başımızı arşı alaya erecek.... Sayın Bekir; Bu kadar cümle sarfettiğiniz bu konu, hala "yaparsa cennetlik" orası belli değil gibi ŞEDDELİ konular içermesine rağmen; konunun islamın şartı olarak dayatır vari olması beni şaşkına çeviriyor. Tesettür! Nereye kadar? ucu bucağı ne? Saçının telinden-tıranğının ucuna kadarmı? O halde sormazlarmı; MAHREM YERLER bahsi nedir? Buyrun...
  10. O halde size haddim olmayarak bir yol haritası çizeceğim. Yaşınızı da bu nedenle sormuştum. Irak ın Kuveyt i işgalinden başlayarak, o bölgede olup bitenleri incelemenizi, amabrgolar altında yaşamaya çalışan Irak ın, ABD işgalinden 9 yıl önesinden itibaren içindeki gelişmelerin neler olduğunu, işgalden sonra tırmanan İÇ SAVAŞ argümanlarının da neler olduğunu araştırmanızı rica edeceğim... Hatta elimde birde kaynak kitap var bu konuda; "Musa nın AKP si" diye... Ya neyse, siz başka kaynaklardan yola çıkarsınız! Peşinden de Pakistan ı masaya yatırın.... Ve KOMPLO TEORİSİmi yoksa gerçekten "dünyayı yöneten gizli güçler"mi anlarsınız... İkinci kaynakta Doç.Dr.Ümit Sayın... * * * Bizler okumayan ve dedikodu ile yaşayan insanlarız (kusura bakmayın). "Taraf" olan bir gazetede bir köşe yazarı (soros foncusu), "herşey süper güzel" dedimi, bitti gitti. Gözümüzün önünde dünya yıkılsa "hayır, herşey çok güzel" deriz... saygılarımla
  11. SimalyildiziNet

    işte deniz feneri

    Yılmaz ÖZDİL [email protected] Achtung! Halbuki ilk değil bu. Onca iddia atıldı ortaya... Hep gülüp geçtiler. Ya bu sefer? Bas bas bağırıyorlar... Hiç düşündünüz mü niye? Niye bağırıyorlar bu sefer? * Sorarak cevaplayalım... * Başbakan neye biniyor? Mercedes'e. Meclis Başkanı neye biniyor? BMW'ye. Büyükanıt'a ne aldılar? Audi. Üstün Alman teknolojisi yani. Güvenli. * Hatırlayın, ev kundaklandığında Almanya'ya giden Başbakanımız ne demişti? "Alman polis teşkilatına özellikle teşekkür ediyorum..." Niye? Tanıyor çünkü bizim başbakan, Alman polisini... İşi savsaklamazlar, ondan-benden diye ayırmazlar, ucu kime uzanıyorsa uzansın, adamın yakasına yapışırlar! Bundan emindi. * Bakın polis dedim, aklıma geldi... Kamufle edilen, derin zulalara gizlenen kötülükleri bulmak için bizim polise kim yardım ediyor? Alman Kurdu! Yeter ki, alsın kokuyu... * Sanırım telaşın sebebi bu.
  12. Sizin bu yaptığınız şark kurnazlığı! Perinçek in elindeki tv kabloTv den çıkarıldı, üstelik parası ödenmişken ve sözleşmenin bitmesine daha çoook zaman varken! D-Smart ve Digiturk para teklif edildiği halde aralarına almadılar! Turksat 1-C, 60 bin YTL borcu olduğu için 20 gün yayınını kesti... Oysa Kanal D nin 1.5 milyon dolar, Atv nin 500 bin dolar, Sehow tv nin 150 bin dolar borcu vardı o dönemler... Yani neymişşş... AB-D yürü ya kulum demedimi; Türkiye de kazanman mümkün değilmiş... Gariplerim zaten 5 parasız, fi sebilillah çalışıyorlar. Ellerinde kendi karınlarını doyuracak para yok ama inatla dergilerini çıkarıyor, yayınlarını sürdürüyorlar... Yok ki paraları makarna dağıtsınlar, kömür( ki bunun için tarikat bağı gerekli para değil) dağıtsınlar.... Demekki neymişşşş... Herneyse! D.Perinçek in avukatlığı bana düşmez. Ama her zaman söylerim. Birileri hakkında birşeyler söylemeden önce, dedikodularla değil gerçekten yakınlaşıp tanıman gerekir. Aksi halde, birilerinin güdümünde fikir silahşörlüğü yapmış oluruz... Ve Haydar Baş kafatasçı falan değildir... Dedimya, armudun sapı üzümün çöpü, şu şöyle bu böyle.. diyoruz ve lider beğenmiyoruz; diğer bir konuda da sürekli kötümser laflar ediyorum; komplolar oluşturuyorum... Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu... Madem lider yok, o halde işler çok kötü; yok işler iyi, o halde derli toplu lider var... Yanlışmıyım?
  13. Çok özür dilerim, haddim olmayarak yazşınızı sorabilirmiyim?
  14. Bunca hazırlık neden? Etnik ve dini bölünmeler neden çok fazla gündemde? Kukla devlet bir yandan, rum bir yandan, ermeni bir yandan neden tehditler savurmaya başladı? Eğer içerinin durumundan haberdar olmasalar bunu yapabilermiydi? Ve AB neden özellikle "özgürlükler" diyerek kasıtlı olarak güneydoğu üzerine oynuyor? Siz Türkiye deki resmi ve gayri resmi silahlanma sayısını biliyormusunuz? Ve o gün geldiğinde "ordu neredeee", "ordu göreveee" diyecek olanların da kim olduğunu doğrusu çok merak ediyorum... Evet eminim! Aksi halde "altın vuruşu" ne AB ne ABD yapamaz... Neden 2011...dikkat...
  15. Sizce %1 oy almaları güvenilmediğindenmi, yoksa özellikle bazı ellerin basın-yayın üzerindeki etkilerimi? Yada daha açık yazayım! Sizce kurtuluşumuz kimde? Onca yazınızı okuyorum "herşeye karşı" bir moddasınız! Ne dersiniz?
  16. Bu deneyin yan etkileri varmıdır bilemem ama fizikçiler işin dibine kadar inmeden; yani asıl tema olan "madde nedir?"i anlamadan bu ve buna benzer adımlardan geri kalmayacaklardır... Ancak, bilinmesi gereken bazı noktalar var; her ayağına her taş çarpan bu deneyleri suçlayabilir: ki, Dünya, kürsel ısınma yaşamakta ve buzullar erimektedir. Bu durum yeraltında sismik hareketlerin oluşmasını hızlandıracaktır. hatta kıta hareketleri bile hızlanacaktır Dünya her 70 bin yılda bir manyetik eksen kayması yaşamaktadır. Kuzey güney, güney de kuzey olmaktadır. Yaşdığımız dönemde manyetik eksen kayması 260 bin yıl geç kalmıştır. Şuan Avusturalya açıklarında manyetik alan kayması etkilerinin görüldüğü söylenmektedir. küresel ısınmanın en büyük tetikçiside budur. Zira dünyamız manyetik kalkanını 15 yıl kadar yitirecektir ki; bu aşırı ısınma sonucu yakın bir zaman için buzulçağı dönemini yaşayacağımız söylenmektedir (Kaynak; National Ceografik "bilimin ta kendisi"). Daha önce dedikodularını duyduğumuz ama resmen onaylanmayan "sismik bomba" olayından belki haberdarsınızdır. Fransanın geliştirdiği bu bomba, bir ülkenin içinde bulunduğu fay hattının belli bir bölümünü tetikleyerek hiç bir silah yada asker kullanmadan o ülkeyi yerle bir etmeyi amaçlamaktadır! Bununla ilgili testlerin yapıldığı dönemde dünya bir dizi sismik hareket fırtınasına maruz kaldığı söylenmektedir....(Kaynak; NC) Bu durumda Cern li yada Cern siz zaten biz bu küresel felaketleri yaşayacağız... Ha eğer olursa yan etkisi sadece hızlandırıcı olacaktır ama asla SEBEP olmayacaktır... 100 dolar da benden! Saygılarımla
  17. Eğer bu yazdıklarıma senaryo diyorsanız PES diyorum... Allah AB yolunuzu açık etsin inşaallah... 2011 iç savaşıda mutlaka benim komplomdur değilmi O Çok kıymetli AB tezgahladı bunuda... Bakalım neler olacak?
  18. Anladığım kadarıyla "Bağımsızlar"dan seçim yapmalıyız değilmi? Oysa, örgütlenmeden bizler bu ülkede bir hiçiz! Mutlaka kötülerin içinde iyileri seçmemiz gerekli... Sizin beğenmediğiniz ve kafatasçı dediğiniz Sayın Haydar Başın ekonomi proğramı bir çok üniversitede seminer olarak verilmekte. "Bu proğramın uygulandığı her ülke çok çabuk refaha ulaşır" açıklaması yapılıyor. Biz, yaşadığımız tüm bu olumsuzlukları maalesef fakirlikten ve birilerinin eline bakmaktan dolayı yaşıyoruz. Oysa hem devlet hemde birey olarak paralı olsak, kimin kime eğilme ihtiyacı olabilir ki? Bence siz yeniden düşünün ve hadiseye bu gözle bakıp Haydar Baş a sıcak bakın
  19. SimalyildiziNet

    işte deniz feneri

    Eline sağlık arkadaşım; Bu yazıyı iyiki buraya yazdın. Şimdi sormak istiyorum, bizler "çelik çomak oynarken" (türban falan filan), bakın millet üsküdarı geçmişmi?..Geçmiş.... Ya ÇALIKacağız, yada devletin malına mülüküne yeni kılıflar koyacağız, yada DİŞLEyeceğiz... Yoksa açlıktan kokan nefesimizle daha çoookk tartışmalar yaparız.. Cenab-ı Hak hakkımızda hayırlısını versin ama bunca HAK YEMEnin ortasında bu ülkenin iyi bir yere gitmeyeceği KESİN...
  20. E be güzel kardeşim sanada lider beğendiremiyoruz! Bak bakalım etrafına BİRİLERİ için çalışmayan varmı? Koskoca Reis-i Cumhur bile bir emirler tüm devletin kanunlarını ve NİZAMINI hiçe sayıp koştu gitti bir yerlere.... "talep yok" dendi, 2 saat geçmeden ABD gemileri Karadenize akıverdi.... İkiz ihanet yasalarının baş aktörü Sayın Devlet Bahçeli... Ortak pazar anlaşması ile tek yanlı Türkiye yi KOTALARA boğan Sayın Çiller... Türban diye diye, memleketin satılmadık yeri kalmayan "babalar gibi satan" zaten malum... Lütfen söylermisin, armudun sapı, üzümün çöpü kavramlarını bir yere atıp; bizi "refaha" çıkaracak lider kim?
  21. SimalyildiziNet

    işte deniz feneri

    Mal varlığını açıkla... Toplamda 1 (yazı ile BİR) milyon dolar mal varlığı... Ardından yabancı bir dergide bir açılama... Dünyanın en zengin liderleri arasında 7.(yazı ile YEDİ) sırada. Derginin resmi kaynağı da 2 (yaz ile İKİ) MİLYAR dolar olduğunu yazıyor. Bu resmi olan elbette. Ticaretten gelen resmi ve gayri resmi hesapları tutmasını iyi bilir. Vay anam babam vayyy... 6 yılda 1 milyondan 2 MİLYAR a.. %de kaç zenginleşme siz hesap edin... Evet evet ÇALIKınca oluyor
  22. Size bir roportajı aktaracağım. Konu ile alakası yok gibi ama bakın "kötü" olanlar laikçilerin, iyi olanlarında güya müslüman olanların işi diyenlere ithafen önemli bir nokta.... türkiyede misyonerlik faaliyetleri sadece son 5 yılda %de1500 artmıştır ki bu durum sözde müslümanların bakışını, özde müslümanlarında maalesef çırpınışını ortaya koymaktadır... Buyrun okuyun. * * * Halaçoğlu: Her şey Vakıflar Yasası'yla başladı TARİH Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun görevden alınması sonrasında "resmi tez öksüz kaldı" diye yazmıştım. Çünkü Halaçoğlu yıllardır Ermeni tezleri karşısında Türkiye'yi her türlü akademik platformda savunan bir bilim adamı olmanın da ötesinde bir sembol haline gelmişti. Ermeni politikasında arka arkaya yaşanan gelişmeler gösteriyor ki Halaçoğlu'nun görevden alınması tesadüf değil. İsviçre gazetesi Tages Anzeiger da Halaçoğlu'nun görevden alınması kararının İsviçre'deki gizli görüşmelerde kararlaştırıldığı iddiasını sürdürüyor. Gazetenin bu iddiasını Halaçoğlu'na sordum: -Görevden alınmanızda politika değişikliğinin etkisi var mı? "Görevden alındığım bana hala tebliğ edilmedi. Ama görevden alınmamda siyasi nedenler etken olmuş olabilir. Eğer Azneigner gazetesinin yazdığı gibiyse, Mayıs ve Temmuz ayındaki gizli görüşmelerde böyle bir karar alınmış. Yani sivil olarak görülen Ermeni karşıtı kişilerin görevden alınması kararı alınmış." -Siz kendinizi Ermeni karşıtı olarak mı nitelendiriyorsunuz? "Hayır ben kendimi öyle görmüyorum. Ben diyalog kurulmasını isteyenlerin en başında geliyorum. Tarihçiler komisyonu kurulmasını da ben önermiştim. Bundan daha medeni bir tutum olamaz. İlk kırılma Vakıflar Yasası -PEKİ Ermeni politikasındaki ilk kırılma nerede yaşandı? "Vakıflar yasasıyla başladı. Vakıflar yasasının çıkarılmasında bir anlam vardı. Orada azınlık vakıflarının veya cemaatlerinin mal edinmelerinden daha önemli bir ayrıntı vardı. Bu yasada vakıfların sonsuz derecede bağış kabul edebileceği ve dışarıya bağış verilebileceği kabul edildi. Bu madde niçin konulmuş olabilir? X cemaati bu vakıflar yasasına göre sınırsız olarak bağış alabilir. Dışarıdan 100 milyar dolar bağış alabilir. Bunun sınırı yok. Peki bu parayla ne yapılabilir? Bu parayla yeni topraklar alınabilir. Tıpkı 2. Abdülhamit döneminde Sarıçam'dan Gavurdağları dediğimiz Avanos dağlarına kadar olan bölgenin 850 bin dönümlük arazinin Ermeniler tarafından alınması gibi. İkincisi ve en tehlikelisi bu parayla bir takım işler yapılabilir Anadolu'da. -Ne gibi işler? "Kiliseler ve mezarlıklar onarılabilir." -Kiliselerin onarılmasının ne gibi bir mahzuru olabilir? "Bu kiliselerin cemaatleri birden bire artabilir. Anadolu'daki misyonerlerin tavırlarını çok iyi takip etmemiz gerekiyor. Misyonerler 1977'den beri birilerini araştırıyorlar. Buradaki insanların cemaat haline gelmeleriyle birlikte Lozan'ın azınlık statüsünden faydalanarak bunlar mal ve mülklerini araştırabilirler. Ve Türkiye önümüzdeki süreçte çok büyük tazminatlar ödemeye mahkum hale getirilebilir." -Peki vakıflar yasası neden çıktı? "Bakın Bulgaristan'da Osmanlı vakıfları var. Hiçbiri kale alınmıyor. Yunanistan'da Kıbrıs'ta Osmanlı vakıfları var. Ama bunlar da kale alınmıyor. Kıbrıs'ın üçte ikisi Osmanlı dönemi vakıflarıdır. Avrupa Birliği neden bunlarla ilgili yasa istemiyor da Türkiye'den istiyor? Bütün bunlara cevap verilmeli." LALE ŞIVGIN
  23. Bu yazınızın altına imzamı atarım, teşekkür ederim... Oruç ta "Seferi" kaç km.dir bilen varmı? Bana en son 70 km. denmişti. Ben hergün işe gidip gelirken 130 km.yol yapıyorum.. E o halde benim oruç tutmama gerek yok değilmi Püfür püfür kilimalı arabamda, otobandan kaymak gibi işe gitmek ve km.tuttuğu için seferi olmak....
  24. Değerli Arkadaşım, "Yalan söylemek", hırslık yapmak" zemine göre derken, nasılsa İslam Devleti olmadığımız için sorun değildir deyip bir çoğunun yaptığı gib..... neyse, konu burada başka yöne kayacak. Ama net olarak bildiğim müslüman YALAN SÖYLEMEZ, söylerse müslüman olmaz, hatta Cenab-ı Peygambere muhalefetten dinden çıkar..... Türban, neden 1850 lerden sonra islamda yerini aldı? Yoksa türban bahsi ancak o dönemdemi anlaşıldı? Elinizdeki 40-50 belkide 70 yıllık resimlerden yola çıkmanız, 1200 lerde, 1400 lerde türban yada peçenin varolduğunumu gösteriyor? Ve türban islamda yoktur!!! Yöresel kıyafet taklidi ve zoraki sokulmaya çalışılmıştır.... Eğer zina, içki, yalan, hırzılık gibi şeyler net olarak belirtilmişse; bu tip İSLAMIN OLMAZSA OLMAZ DİYE DAYATILAN türbanda açıkça belirtilmeliydi. Yoruma açık bir konuda FARZ noktasında çırpınılmayı, namus yada iffet için değil; tamamen "nefs-i emvare"ile müslümanlığın reklamı olarak görmekteyim! Açıkça RİYA yani... Hımm, türban taksam direk cennetlik olabilirmiyim??
  25. Bunlar, o hayran hayran baktığınız AB nin uyum kuralları... Hem gavurun dediğini yapıp hemde suçu "laik" düşüncede olanlara atmak... Pes yani
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.