SimalyildiziNet tarafından postalanan herşey
-
LAİKLİK DÜŞMANLARININ YÜRÜTTÜĞÜ EN YIKICI PROPAGANDA:
Ben, Kuran-ı Kerim ve Hadis lerle yaşıyorum ama müslüman değilim. (Mesela yani). Ve tüm benliğimle bu cemaalerin içinde var olup, resmen rant elde ediyorum. Sizin bu "dinimetre" yada "dinikantar"ınız benden haberdar ediyormu sizi? Yada insanlar sizin ölçü aletinize göre islamı yaşamak zorundalarmı? Benim içimimi görüyorsunuz ki "bu dinli, bu değil" diyebiliyorsunuz? Çok insanın hakkını yiyorsunuz! Çok samimi müslümana leke atıyorsunuz. "Kul hakkı" yiyorsunuz... Haşa siz Cenab-ı Hak mısınız ki, müslüman ile munafığı ayırt edebiliyorsunuz? Allah sizleri islah etsin... Amin...
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Neval KAVCAR Amerika nın İyi Çocukları Şimdilerin Hürgenerali Büyükanıt, Şemdinli olaylarında gözaltına alınan iki astsubay için “iyi çocuklardır” tabirini kullanmıştı. Kendilerini 2. Cumhuriyetçi olarak tanımlayan, Üniter Devleti sonlandıracak sürece hizmet eden takımda bunu dillerine dolamıştı. Amerikan menfaatine karşı çıktıkları içindir ki TSK’ne büyük saldırı var. Esir alınan siyaset gibi isteniyor ki askerde sesini kessin. Emir erine dönüşsün. Susurluk, Şemdinli ve şimdi de Ümraniye Soruşturması bu kapsamdadır. Hiç kimse Susurluk farklı demesin. Susurlukta uyutulmuştuk, Şemdinli’de uyandık. ABD’nin, CIA marifeti ile ülkelerden topladığı, özel uçaklarında işkence ettiği insanlara hukuka uygun mu davranılıyor? Susurluk’ta ABD’den habersiz Öcalan yakalanmak istenmiştir. Milletin zihnine, kendini devlet yanlısı gibi gösteren güçlerin bunu kendi menfaatlerine kullandığı anlatıldı aylarca. Suça bulaşmış olanların temizlenmesi ayrıdır, bunu düzenek haline getirip aziz yurdu sevenleri köşeye sıkıştırmak ayrıdır. Hukuk devleti olması, insan haklarına uygun davranılması ve üzerine bol ketçaplı demokrasi dökmekle bu işler olmuyor. Avrupa ve Amerikan hardalı işi bozuyor. Susurluk, Şemdinli ve Ümraniye’de ABD’ne kafa tutanların cezalandırılması vardır. Bu manada düşünülürse, “Kıbrıs Barış Harekâtı” da Washington’a rağmen yapılmıştır. O hareketten sonra Erbakan ve Ecevit’in üzerine kırmızıçizgi çekilmiştir. 57. Hükümet işte onun için düşürülmüştür. Erbakan bunun için başbakan olamamıştır. DSP - MHP’ne rağmen Amerika’nın Irak’ı işgal etmesine ve KKTC’den vazgeçilmesine imkân yoktur. Genelkurmay başkanlığına aylar kalmış Büyükanıt’ı, PKK’nın itiraflarından oluşmuş iddianame ile yargılamaya kalkan Savcı Ferhat Sarıkaya’nın bugün ABD’de cemaatin şefkatli kollarında olduğu duyumu alınmaktadır. TSK’ni geriletmek, onlara sonsuz güven duyan Türk Milletini “asker de teröristmiş meğer” noktasına çekerek psikolojik olarak çökertme planlarının içinde yer alan, “Amerika’nın İyi Çocukları” her yerde. Gazete köşesinde, siyasetin içinde, sahte dindarların kucağında. Kendilerine 2. Cumhuriyetçi diyen bu kesime, bundan böyle “Amerika’nın İyi Çocukları” diyeceğim. Yakıştı değil mi? * * * Bir Nolu İyi Çocuk İlk sıramızda Fehmi Koru var. Kendisine göre, AKP kapatılmayınca, Türkiye yeni bir Türkiye olmaya başladı. Nasıl bir şeyse Türk halkı bir ay içinde kanaat değişimi yaşamış. Travma falan mı yaşadılar, ne oldu? Nasıl oluyor bu diye düşünmede dur. Halk öyle bir kanaat değişimine uğramış ki, AKP’ni %50 lere fırlatmış. Ne güzel. Şaban Dişli, Deniz Feneri falan hak getire. Halk galiba “Ramazandır yesin benim dindar partim” diyor. Başka bir izahını bulamadım ve kanaat değişiminin içini dolduramadım. AKP’nin Anayasa Mahkemesinden tescilli “Laiklik karşıtı Fillerin Odağı Olma” suçuna rağmen kapatılmaması, “Ilımlı İslâmcıların” ağzının suyunu akıtmış besbelli. Laiklik karşıtlığı, hatta odağı olmak suç olsaydı Anayasa Mahkemesi AKP’ni kapatırdı demeye getiriyor bu zevat. O dört üyenin kulakları bundan sonra epey bir çınlayacaktır. Yani diyor ki: “Bundan sonra AKP ne yaparsa yeridir.” Dilim varmıyor fakat “Üniter yapı” falan hak getire diyor. Koru muhalefet liderlerini de tehdit ediyor. “AKP’nin güdümüne girmezseniz, siyaset dışı kalırsınız” diyor. CHP’liler bile “Tayyib Erdoğan’a güveniyormuş. Bu kadar da atılmaz ki dedirtiyor anlayacağınız. Sonra can dostu, Gül’ü yüceltmeye geliyor sıra. “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı” olmuş artık. Öyle ise Çankaya’ya bir ön önce yerleşmelidir kendisi. “Yeni Türkiye” muhtemeldir ki, Atatürk Cumhuriyetinin sonu Fehmi Koru’ya göre. Yeni Türkiye herkesi değişime zorluyormuş ve bu işin şakası yokmuş. Türk Milletinin, devletinden vazgeçmeyeceğini de Bay Korugil anlayacaktır. ( Hiç Şakası Yok- F.Koru – 4.9.2008) Bay Fehmi Koru’nun kuyruğu, Deniz Feneri yolsuzluğunda çıkarsa hiç şaşmamak gerekir. Bedavaya iyi çocuk olunmuyor. * * * İki Nolu İyi Çocuk Hasan Cemal Erivan’dan yazmış. Yazının başlığı “Gelin Önce Birbirimizin Acılarına Saygı Gösterelim.” Ne diyor? Tamam, biz de sizi arkanızdan vurduk, sizleri katlettik ama gelin önce ölenlerimiz için saygılı olalım. Ermeniler Osmanlı devletinde önemli görevlere gelerek, gazetesini çıkararak her türlü özgürlüğe sahip bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlardı. 1. Dünya Savaşıyla birlikte, Fransa, Rusya ve İngiltere’nin kışkırtması ile cephe gerisinden hem Osmanlı askerine hem de sivil halka saldırmaya başladılar. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti, bir takım Ermenileri yine Osmanlı sınırı içinde Suriye’ye iaşe bedellerini de vererek nakletti. Bu nakil sırasında, G.Doğu’da Kürt şakilerin saldırısına uğradılar. Buna yolda hastalık, kış şartları da eklendi. Osmanlı Devleti cephe gerisini emniyete almak için yaptığı bu hareket bugün soykırım olarak karşımıza çıkıyor. Devlet ülkesinin bütünlüğünü korumamalıydı birilerin göre. Batı bugün “ Sözde Soykırım” ve “Sözde Kürdistan” kartı üzerinden hedefe ulaşmaya çalışıyor. Hasan Cemal dayısının “kökler kaybolmaz oğlum” deyişini yazmış. Kökler kaybolmaz, fakat bu ülkeye de bir tane “Çerkez Ethem” yetmeli hatırlatmasını yaparak elbette. 1915’de Ermeniler Anadolu’dan koparıldıkları için içlerinde ki acı hiç dinmemiş. Türklerinde dinmedi. Bu ülkede Ermenileri vezirliğe kadar yükseltmiş, zenginleştirmiş Türkleri, Batının taşeronluğuna soyunarak sırtlarından vurdular. Rus General’in anılarını herkes bilir. Erzurum’da açılan büyük çukurların başında bekleyen Ermeni komitacı, kesilmiş Türklerle dolu çukura bakarak arkadaşlarına sesleniyormuş: “Beş tane daha Türk kestiniz mi burası tamam” diye. Sonra, can çekişen Türklerin üzeri toprakla örtülüyormuş. Türkleri koyun boğazlar gibi, çoluk çocuk demeden katleden canilere saygıyı Hasan Cemal gibi, ABD’nin iyi çocukları göstersin, daha olmadı ellerini sıksınlar. Zaten öylede yapıyorlar. Gül Erivan’a gittiğinde anıta çelenk bıraksın demiştik. Bunu Hasan Cemal yapmış. Kendi köklerine sımsıkı tutunarak, Türklerin köklerini kesmeye uğraşan “Ne Mutlu Türküm Diyene” söyleminden nasibini alamamış herkese nefretle.( Hasan Cemal- Gelin önce birbirimizin acılarına saygı gösterelim – 6 Eylül 2008) * * * Amerika’nın iyi çocukları bu kadar değil. Onlardan çok var. Sırası geldikçe “Amerika’nın İyi Çocukları” başlığı altında anlatmaya devam edeceğim. Zehirli sarmaşıklar gibi bir yandan gövdemizi sarıyorlar, öbür yandan “Yeni Türkiye ve birbirimizi anlamaktan” söz ediyorlar. Zehirli sarmaşıklar ve ayrık otları tek tek ayıklanacaktır, hiç kuşkuları olmasın. Bu ülkede ya yaşamasını öğrenecekler, ya da yaşayanlara saygılı olmayı. 2008/09/09
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Valla ben Perinçek nereden bilgi alır bilmiyorum ama eğer ince ince benim görüşümü soruyorsanız, Türkiye yi kurtaracak tek lider olarak Sayın Haydar Baş ı görüyorum.... Hem Türk Birliği, hem İslam ın doğru yaşanması hemde güçlü bir Türkiye için elindeki projeler son derece akla ve mantığa yatkın; en azından DIŞ GÜDÜMLÜ değil... Bu arada D.Perinçek sanırım bunca şeyi çok fazla okumasından dolayı biliyor! kaldı ki ailesinde paşalar bakanlar olan birinin Türk Devlet Yapısı ve Siyasetini çok çok iyi bilmesinden daha doğal birşey olamaz! Elinde, birçok devletin arşivleri var. Elinde 10 binden fazla değerli kitaplarla dolu bir kütüphanesi var. Oğlu M.Perinçek akademisyen olarak son derece aklı başında araştırmalar yapan birisi.... Yani arkadaşım, beğenmediğiniz insanlar, okuyor, araştırıyor ve öğreniyor. Saygılarımla
-
Sonunda beklenen oldu! AB nin yeni Türkiye raporu..
Avrupa Birliği mücadelemiz tam 35 yıldır sürüyor! 5-10 yılda onca ülke birliğe kabül gördü. üstelik "uyum yasaları" bile gündeme getirilmeden alındılar... Biz hala alsınlar diye dua ediyoruz ama almayacaklarını bin kez söylediler... Sizce, Kurtuluş Harbimiz de ülkemizi parsel parsel işgal edenler, ders kitaplarında hala Türk düşmanlığı yapanlar, bizleri dost ve müttefik olarak görüp birliğe kabül edeceklermi? Vatikan en başta "hayır" diyor.... Kendimizi kandırıyoruz arkadaşlar. Uyumayalım! Biz kendi ayaklarımız üzerinde durmayı öğrenelim... Bir zamnlar çok önemli görevde bulunan zatın dediği gibi "Türk Ordusu na rağmen AB nin silahlı güçlerine ihtiyacımız var" deyip MANDA hükmünde ESİR yaşamaya koşmayalım... Domuzdan post, düşmandan dost olmazzzzz...
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Bizim toplumumuz orduyu ve askerliği erlik yaptığı şekilde algılıyor. Oysa asıl askerlik Yüzbaşı rütbesinden sonra başlar; ve inanın kimin kim olduğunu anlamanız mümkün olmaz! Bazan bir paşanın peşinde bir astsubay bile olur.. Ordu, kendi içinde ölçüsü olmayacak kadar derin istihbarata sahiptir. Her tülü yolsuzluk dahil, herşeyi ama herşeyi çok çok iyi bilir ve yeri gelincede çok güzel kullanır... Bireylerinde ordu içinde etkisi ve yetkisi olamaz! Genel Kurmay Başkanı bile kendi kafasına göre açıklama yapamaz, illede kuvvet komutanlarıyla ortak hareket eder. Eğer darbe hazırlığı olsa, kabül bile görmese, ordu bunu kendi içinde çözümler, siyasilere birşey bırakmaz inanın! Ki hükümetimiz askerin darbe yapması için tüm gücüyle uğraştı ama asker bu zokayı yutmadı!! neden acaba?
-
Sonunda beklenen oldu! AB nin yeni Türkiye raporu..
Siz çok yaşayın emi! Heryol bu isimlere çıkıyor demekki! Umarım mahkemede suçsuz bulunmazlar..Çevremde bana mahçup olacak insanların sayısi oldukç arttı! Peki, biz AB ye girebilecekmiyiz? Yada daha açık yazmak gerekirlerse AB bizi istiyormu? Olmayacak dua peşinde koşup "Ali Efe" gibi sonra sevdiceğimizden ayrı düşmeyelim.. Hani bilirsiniz o hikayeyi! Rumun kızını almak için girmediği kılık kalmayan ve sonuçta "senin gibi adama kız" yok denip, Ali Efe yi cümle aleme rezil eden hikaye... Bizden almak istediklerini ÜYE YAPMADAN ALDILAR zaten.. neden 70 milyonun avrupa işgaline izin versinler ki?...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Anlatmaya çalıştığım şey bu! Bu rant olduğu sürece, insanlarımızın her türlü inançsal sömürüsü sonsuza kadar devam edecektir... Kişi, kendi hür iradesi ve anlayışıyla yapacağı tercihlerinde, insan olarak, toplum olarak, hepimizin saygılı olması şarttır; ama şuan durum öylemi?
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
İşte Türkiye’nin tarikat haritası Türkiye’nin her bölgesinde bir tarikat ve cemaat var? İşte şehir şehir tarikat haritası: Çoğunlukla kapalı bir ilişki ağı kuran ve içe dönük yaşayan tarikatlar, bunlardan doğan cemaatler neredeyse tüm şehirlerde faaliyette. Kökleri çok eskiye dayanan tarikatların çizgisinden geldiğini iddia eden birden fazla cemaat var. Sık sık kendi içlerinde bölünüyor, aralarında mücadele ediyorlar. Çoğunlukla kurdukları vakıflar aracılığıyla hareket ediyorlar. Kimileri de neredeyse holdingleşmiş durumda. Postluk bazen babadan oğula, bazen kardeşlere geçiyor. Cemaatlerin bazılarının siyasetle çok yakın bağları var, bazıları politikayla ilgilenmiyor. Ancak tüm Türkiye’nin her bölgesinde günlük hayatı ve insan ilişkilerini etkiliyorlar. Tarikatları, kurucularını, etkili oldukları bölgeleri, yaklaşımlarını araştırdık, haritasını çıkardık. İSTANBUL-KAYSERİ-DÜZCE-ANKARA Kadiri Muhammediye Kadiri tarikatı kökenli Muhammediye kolu İstanbul, Ankara, Kayseri ve Düzce’de güçlü. Lideri Şeyh Seyyid lakabını kullanan Muhammed Ustaoğlu. 1987’de imamlıktan emekliye ayrılan Ustaoğlu, İstanbul’da yaşıyor. Kendisinden sonra yerine geçmesine kesin gözüyle bakılan oğlu Muhittin Ustaoğlu da Diyanet İşleri’nde görevli, Düzce’de imamlık yapıyor. Cemaatin Kayseri vekili Muammer E. Almanya vekili Şükrü Oral. Muhammediye, tarikat şeceresini Kadiri tarikatının kurucusu Abdülkadir Geylani’ye dayandırmakla birlikte kendisini Nakşibendi ve Mevlevi geleneğinin parçası kabul ediyor. Zikir törenlerinde zaman zaman yaklaşık bin kişiyi buluşturmayı başarıyor. KÜTAHYA Halveti tarikatının Şabaniye Kolu Şeyhlik postunda Mehmet Dumlu oturuyor. Türkiye’nin en aktif Halveti tarikatı olarak biliniyor. Düzenli yaptıkları zikir törenlerine kadın ve erkeğin bir arada katılmasıyla tanınıyorlar. Kütahya merkezli cemaatin zikir törenlerine İstanbul’un yanı sıra, Bursa, Uşak, Eskişehir, Ankara ve Afyon’dan da geniş katılımlar oluyor. ANKARA-VAN-Ş.URFA-İSTANBUL Hizb-ut Tahrir Grup kendisini "İdeolojisi İslam olan parti" olarak tanımlıyor. Adlarını Hizb-ut Tahrir Türkiye sözcüsü Yılmaz Çelik’in İstanbul Fatih Camii’ndeki basın açıklamasıyla duyurdular. Ankara ve İstanbul’un yanı sıra Şanlıurfa ve Van’da da güçlü oldukları biliniyor. Örgüt çalışmalarını Ankara merkezli adlı dergi çevresinde sürdürüyor. ANKARA- ANTALYA Galibiler Kadiri-Rufai tarikat geleneğinden gelen cemaatler arasında tarikatlığını ilan eden tek kol. Şeyhleri Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu. Zikirde şiş çekmeleriyle tanınıyorlar. Her perşembe akşamı Ankara’nın Hüseyingazi semtindeki Tevhid Camii’nde yaptıkları zikre yaklaşık 3 bin kişi katılıyor. Müritlerin çoğu çevredeki sitelerin esnafı. Şeyh Kuşçuoğlu kendisini şöyle tanımlıyor: "Mezhep olarak Hanefi; meşrep olarak Alevi; yol olarak Kadiri-Rufai Galibiyiz." Faaliyetlerini, şeyhin adını taşıyan eğitim vakfı kanalıyla sürdürüyor. Cemaat Antalya’da da faaliyette. ERZURUM Nurcu Kırkıncı Hoca Grubu Said Nursi’nin ölümünden bu yana Nurcular 10’dan fazla gruba bölündü. En etkin grup Fethullah Gülen cemaati. Ancak, Nurcular içinde bir isim var ki, Said Nursi’nin ölümünden bu yana "talebeler" içindeki saygın önder konumunu hiç kaybetmiyor. Bu isim, Nurcular arasında Kırkıncı Hoca olarak tanınan Mehmet Kırkıncı. Said-i Nursi’nin, "Evlerinizi medrese yapın" çağrısına uyup Erzurum Karanlık Kümbet Medresesi’ni kuran Kırkıncı, yaşamını burada sürdürüyor. 12 Eylül darbesinden iki yıl sonra MGK Başkanı Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’e mektup yazan Kırkıncı Hoca, "Dini güçlendirmek, milleti güçlendirmektir" demiş, ima yoluyla da olsa anayasa referandumunda cemaat desteğine karşılık, cemaate destek arzusunu dile getirmişti. Bu tavrı nedeniyle Nurcular arasında eleştirilse de, müridleri ve Gülen’i Nurcu yapan hocası olduğu için, Gülen Cemaati taraftarları arasında özel bir otoriteye sahip. TRABZON İcmalciler Kadiri Tarikatı’nın İcmal Kolu’nun lideri Haydar Baş son dönemde çalışmalarını Bağımsız Türkiye Partisi adıyla sürdürüyor. Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerden büyük bir yenilgiyle çıktı. Ulusal televizyon ve günlük bir gazetenin sahibi Haydar Baş’ın Türkiye’nin en zengin cemaat liderleri arasında olduğu iddia ediliyor. Trabzon ve çevresinde güçlü. Baş’ın ismi Trabzon’daki rahip cinayeti sonrasındaki tartışmalarda geçmişti. İSTANBUL-BURSA Cerrahiler Halveti tarikatına dayanıyor. Dergahları, İstanbul’da Fatih-Karagümrük’teki Kethüda Canfeda Hatun Camii bitişiğinde. Zikirlerinde, müzik ve ibadet dışında hiçbir şey konuşulmuyor. Müritleri arasında çok sayıda tanımış ses sanatçısı bulunuyor. Tarikatın Tophane’deki Kadiriler yokuşundaki Kadirhane’sinde düzenlenen zikir törenleri neredeyse turistikleşmiş durumda. Kadirhane’nin şeyhi Ahmet Misbah Erkmenkul. Celvetiye tarikatına bağlı İsmail Hakkı Bursevi tarafından kurulan Hakkıye kolunun müritleri ise en çok Bursa’da yaşıyor. Kurucularının adını taşıyan bir vakıfları var. İSTANBUL-ANKARA-ÇORUM-BOLU Uşşakiler Halveti Tarikatı’nın bir kolu Uşşakiye. Merkezi İstanbul Kasımpaşa. Kurucusu Pir Hüsameddin’in türbesi de bu semtteki aynı isimli camide. Tarikatı kamuoyuyla tanıştıran isim İbrahim İpek. Uzun yıllar sessiz faaliyet gösteren tarikat onunla birlikte ün kazandı, İpek Yolu adlı yeni bir cemaat oluştu. İpek’in 2000 yılında ölümünün ardından posta 44 yaşındaki eski milli güreşçi Fatih Nurullah oturdu. Nurullah tarikat nüfusunu artırmak için herkese açık kutlamalar, piknikler düzenliyor; zikirleri tarikat üyesi olmayanlara da açıyor. Tarikatın Kasımpaşa’daki merkezi her sene Bolu’da ve Çorum’da düzenlediği "Devran" adlı zikir törenleriyle tanınıyor. Bolu’daki son devrana 2 bin kişi katılmıştı. ADIYAMAN-ANKARA-AFYON-SAKARYA-İSTANBUL Menzilciler Nakşibendi Tarikatı’nın Menzil Kolu adını Adıyaman’ın Menzil köyünden alıyor. Cemaatin en ünlü ismi, uğradığı zehirli iğne saldırısından bir süre sonra hayatını kaybeden Raşit Erol. Şeyh postunda şimdi kardeşi Abdülbaki Erol oturuyor. Şeyh adaylarından Fevzettin Erol ise şimdilik cemaatin Ankara ve Afyon örgütlenmesini yönetiyor. Menzilcilerin Ankara çevresi "Semerkant Grubu" olarak da adlandırılıyor. Fevzettin Erol, yılın bir bölümünü de Afyon’daki merkezde geçiriyor. Cemaat ekonomik gücünü özellikle kendilerine derviş adını veren müritlerin kurduğu şirketlerin belediyelerden aldığı ihalelerle arttırıyor. Raşit Erol’un "İmanı kurtarmanın ve pekiştirmenin kafi olduğu bir devir yaşıyoruz" anlayışıyla hareket eden cemaatin Adıyaman Menzil ve Ankara merkezleri özellikle alkol bağımlılığından kurtulmak isteyen kişilerin ilgi odağı. SİİRT- ANKARA- İSTANBUL- ELAZIĞ Tillocular Kurucuları Sultan Memduh Hazretleri’nin türbesinin bulunduğu Siirt’in Tillo beldesi manevi merkezleri. Süryanice "Yüksek Ruh" anlamına gelen Tillo geleneği Kadiri Tarikatı’nın en güçlü kollarından. Siyasete uzak durmaları nedeniyle İcmalcilerden, Kadiri-Rufai geleneğinde faaliyet sürdürmesi nedeniyle de Galibilerden ayrılıyor. HATAY-GAZİANTEP-ŞANLIURFA-KİLİS-MARDİN-BATMAN Hazneviler Türkiye Kürtleri arasında en güçlü Nakşibendi cemaatlerinden biri. Merkezi Suriye’de. Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Batman ’da örgütlüler. Cemaatin şeyhi Muhammed Haznevi yılda en az bir kez Türkiye’ye gelip, zikir törenlerini yönetirdi. Geçen yıl öldüğünde, binlerce Türk müridinin cenaze töreni için Suriye’ye geçmek istemesi haber bültenlerine konu olmuştu. Şeyhliği Muhammed Haznevi’nin oğlu Muhammed Muta Haznevi üstlendi. SAKARYA-DÜZCE-BURSA Hakikatçılar Hemen hemen tüm cemaatlere karşı yürüttüğü mücadeyle tanınan Hakikatçılar’ın şeyhi Ömer Öngüt. Adapazarı’nda yaşıyan Öngüt, Cemalettin Kaplan, Fethullah Gülen, Necmettin Erbakan, Süleymancılar, İsmailağa Cemaati ve Diyanet’e yönelik ağır eleştiri içeren kitaplarıyla tanınıyor. Sakarya başta olmak üzere Düzce, Bursa ve Ankara’da önemli sayıda müride sahip. Tarikat, şeyhe mutlak itaat ilkesiyle yaşıyor. KAYSERİ NakşibendiYahyalı Cemaati Kayseri’de Gülen Cemaati’yle birlikte en güçlü dini grup. Nakşibendi tarikatının Anadolu’daki en önemli kolları arasında. Yahyalı Hacı Hasan Efendi’den alıyor adını. Şimdi şeyh postunda oturan kişi Ramazan Dinç. Cemaat, Kayseri’deki sanayi gelişimine paralel olarak hızla büyüdü. Müritleri arasında Kayseri’nin önde gelen işadamları bulunuyor. İSTANBUL Işıkçılar Seyit Abdülhalim Arvasi’ye bağlı Hüseyin Hilmi Işık’ın kurduğu cemaat günümüzde İhlas Holding şemsiyesi altında büyüdü. Cemaatin lideri Enver Ören’in rahatsızlığı ve İhlas Finans’a el konulması cemaatin güç kaybetmesine neden oldu. TÜRKİYE’NİN EN YAYGIN İKİ CEMAATİ Gülen Cemaati ve Nurcular Türkiye’nin tarikat ve cemaat haritasında Nurcular ağırlıklı yer işgal ediyor. Tarikatın en ünlü ismi Fethullah Gülen’in etkinlik alanı Türkiye’nin tüm illerini kuşatıp, tarikat okulları kanalıyla Afrika’dan Uzakdoğu’ya uzanıyor. 1941 doğumlu Gülen, 1970’lerden itibaren Nur hareketi içinde gözyaşı eşliğindeki vaazlarıyla kendi yolunu çizdi. Akyazılılar ve Türkiye Öğretmen Vakfı gibi kuruluşlarla başlayan örgütlenmesi bugün büyük bir ekonomik ve siyasi güce dönüşmüş durumda. Cemaatin medyadan eğitime, finansa, sağlık sektörüne kadar pek çok alanda yatırımı bulunuyor. Gülen uzun süredir ABD’de yaşaması, olası vefatı sonrasında bu büyük ekonomik gücün nasıl paylaşılacağı belli değil. Nur cemaatinin içinde adı sık geçen diğer gruplar şunlar: Liderliğini Mehmet Kutlular’ın yaptığı Yeni Asyacılar (İstanbul), liderleri İzzet Yıldırım, Hizbullah tarafından kaçırılıp öldürülen Med-Zehra Vakfı çevresi (Doğu-Güneydoğu Anadolu), Müslüm Gündüz liderliğindeki Aczmendiler (Elazığ-İstanbul), Yeni Nesilciler, Yazıcılar Süleymancılar Cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan, soyunu Nakşibendi Şeyhi Selahaddin İbni Seracettin ’e dayandırıyor. Zamanla bağımsız bir yol izledi. Kurduğu Kuran kurslarından yetişen öğrenciler, hocalarının mehdiliğine iman edip, Süleymancılar cemaatini oluşturdu. Ege ve Akdeniz bölgelerinde güçlenen Süleymancılar zamanla tüm yurda yayıldı. Faaliyetlerini "kurs ve okul talebelerine Yardım Dernekleri" adı altında yürütüyor. Hakikatçılar’ın şeyhi Ömer Öngüt, Süleymancılar’ı "Dinleri Süleymancılık, imanları para, huyları gasp, meslekleri de dilencilik olan bir cemaat" olarak adlandırıyor. Türkiye’nin her ilinde en az bir Kuran kursuna sahip cemaatin, kurs ve öğrenci yurtlarının toplam sayısının 1500’ü bulduğu söyleniyor. Tunahan ’ın ölümünün ardından cemaat liderliğine Kemal Kaçar geçti. Onun vefatı sonrasında ise cemaat her ne kadar reddedilse de iki kardeş Ahmet Denizolgun ile Beyazıt Denizolgun arasında bölündü. İSTANBUL-ANKARA İskenderpaşa Cemaati Geçmişi 1800’lü yıllara, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi’ne uzanıyor. Uzun süre, Gümüşhanevi tekkesi cemaate ismini verdi. Mehmet Zahit Kotku şeyhlik postuna oturduktan sonra, görev yaptığı İskenderpaşa Camii tarikata ismini verdi. Kotku’nun ölümünden sonra liderliğe geçen damadı Prof. Esad Coşan da 2001 Şubat’ında Avustralya’da trafik kazasında öldü. Post oğlu Nurettin Coşan’a kaldı. Esat Coşan, tarikatı kurduğu vakıflar sayesinde büyüttü. Bunların en etkini Hakyol Vakfı. Koşan, İlim Kültür ve Sanat Vakfı ile Sağlık Vakfı’nı da kurarak örgütlenmeyi genişletti. "Hanım Dernekleri"yle kadın örgütlenmesine yöneldi. Şu andaki lider Nurettin Coşan, dini eğitiminin yanı sıra New York’ta işletme öğrenimi gördü. Babasının isteğiyle 1996’da aile şirketi Server Holding’in yöneticiliğini üstlendi. Ticari faaliyetleri ve seyahatleri nedeniyle liderlik görevini yerine getiremediğini iddia eden bir grubun muhalefet başlattığı ve tarikattan koptuğu söyleniyor. Siyasetin birçok önemli ismi cemaatle gönül birliği içinde: Eski cumhurbaşkanı Turgut Özal, başbakana Recep Tayyip Erdoğan, Korkut Özal, maliye bakanı Kemal Unakıtan, bir dönem için dahi olsa Necmettin Erbakan. İskenderpaşa Tarikatı’nın bir de siyasi partisi var: "Sağduyu Partisi." Recep Tayyip Erdoğan’ın, 3 Kasım 2002 Seçimleri sonrasındaki ilk cuma namazını Ankara’nın Dikmen semtindeki Mehmet Zait Kotku Camii’nde kılması bu gönül bağının sembolik işareti olarak değerlendiriliyor. İZMİR-MANİSA-AYDIN Melamiler Melami Tarikatı’nın kamuoyu önüne çıkan en önemli ismi Ahmet Arslan. Emekli astsubay Arslan, Şeyh Hasan Özlem’in 1996’da ölümünün ardından posta oturdu. 66 yaşındaki Arslan, Manisa’nın Salihli ilçesinde yaşıyor. Cemaatin Aydın, Adana, Uşak ve İzmir’de mürit grupları bulunuyor. Tarikatın diğer önemli ismi Davud Yılmaz. 73 yaşında, İzmir’de yaşıyor ve küçük bir cemaati kontrol ediyor. İstanbul’da da takipçileri var. "İbadet gizli, gösterişsiz olmalı" yaklaşımını savunan Melamiler genellikle ev toplantılarında bir araya geliyor. İSTANBUL-KONYA-ANKARA Erenköy Cemaati Kökleri Kelami Dergahı’na ve şeyhi Erbilli Mehmet Esat’a dayanıyor. Mehmet Esat, tekkeler kapatılınca Erbil’deki arazilerini satıp, İstanbul’a yerleşti. Erenköy’de bir köşk aldı, cemaatin temellerini attı. Menemen Ayaklanması’na karıştığı iddiasıyla gözaltındayken rahatsızlanıp hayatını kaybetti. Erenköy Cemaati, Mehmet Esat’ın halifesi Mahmud Sami Ramazanoğlu’nca kuruldu. Nakşibendi geleneği içinde, esnaf ve işadamlarının kolu olarak biliniyor. Ramazanoğlu’nun ardından cemaatin dini sorumluluğunu Musa Topbaş üstlendi. Onun ölümüyle üç isim ön plana çıktı: Yeni Şafak’ın eski başyazarı Ahmet Taşgetiren, Eymen Topbaş ve Konya’da yaşayan Tahir Büyükkörükçü. Şeyh postuna Büyükkörükçü’nün oturduğu ileri sürülüyor. Konya’da Erenköy Mahallesi’nde yaşayan Büyükkörükçü bir dönem Milli Selamet Partisi milletvekilliği de yapmıştı. Erenköy Cemaati’nin Ankara örgütlenmesini ise Muradiye Vakfı yürütüyor. İSTANBUL İsmailağa Cemaati Kurucusu Ebuishak İsmail Efendi, 1723’te Fatih’te adını taşıyan camiyi inşa ettirdi. Ölümünden sonra cemaati tarikat yoluna girdi. Şeyh Batumlu Ali Haydar Efendi, 1960’da ölene kadar liderliği yürüttü. Görevi İsmail Ağa Camii imamı Mahmut Ustaosmanoğlu devraldı. Cemaat İstanbul’un merkezi Fatih’te, Türkiye’nin en dikkat çeken İslami gettosunu oluşturdu. Sarık, şalvar ve cübbeli giyimleriyle diğer Nakşibendi gruplarından ayrılıyorlar. İsmailağa Cemaati, Ustaosmanoğlu’nun kökeni nedeniyle İslami gruplar içinde "Oflular" olarak da tanınıyor. Cemaatin önde gelen bazı isimlerinin Salih Mirzabeyoğlu liderliğindeki İBDA-C ile birlikte hareket etmesi, grubun radikalleşme potansiyelinin bir kanıtı gösteriliyor. Hürriyet
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Değerli Arkadaşım, Çok güzel ifadelerle, siyasi ve ekonomik yaptırımların bizleri nereye taşıkmakta olduğunu aktarmışsınız teşekkür ederim... Bakınız, öncelikle bireyin yaşamsal tercihlerine müdahale konusunda bende sizinle aynı fikirdeyim. Bizim burada orta noktayı bulamadığımız tek konu türban! Ve eğer yanlış ifade ediyorsam lütfen düzeltin; insanlarımıza dini konularda bilgi aktarılırken, ilk ve dayatılan şey türbandır! Eğer kişi bu dayatma dışında dinini anlar ve tanırsa, bu noktadan sonra kendi tercihi ile ister namaz kılar, ister açılır, ister kapanır ki bu konuda bende destek olurum... Ama konu bu değil! Hala bastıra bastıra söylüyorum; 20 bin nüfuslu bir ilçede 20-30 cami vardır... ve bi o kadarda imam-müzezzin vadır. Sadece 30 kişinin takınacağı tavır ile halk hop oturup hop kalkabilir. Annem ile ilgili aynı örneği tekrar vermek istiyorum "oğlum, Erbakana oy vermezsek diğer tarafta nasıl hesap vereceğiz?"... Hadi buyrun! Anlatmaya çalıştığım budur... Dinle-imanla (gerçek manada) hiç alakası olmayan onca insan tanıyorum, sırf rant için milli görüş ve akp etrafında dönen! Hatta çoğu millet vekilimizin (akp den) bile ilgileri yoktur.. Sadece takiyye yapılmaktadır. Aynı gün 5 kez cuma kılanların, iki de bire kalkıp türbanı pişirip insanlarımıza VİCDANİ baskı yapması hakmıdır? Peki bir teklifim var; samimi olarak söylüyorum. Hepimiz türban konusunda susalım. "Türban" lafını eden siyasilere oy vermeyelim. Hatta irtibatımızı keselim. Sonuçta bu insanları siyasal arenadan uzaklaştıralım.... Ve bakalım gelecekte Türkiye de neler olacak? Bu konuda çok net söylüyorum, biz zaten tarihte özgürlüklerin insanlarıyız, bu konu konuşulmayacak kadar küçük kalacak ve halledilmiş olacaktır... Yeter ki samimi bir şekilde "inanç sömrüsü"ne dur diyelim... Saygılarımla Not: Ben hala "türban" bahsi açılmadan eğitim gören insanların, ileride dinlerini yaşamak için buna gereksinim duyacağını sanmıyorum!
-
Sonunda beklenen oldu! AB nin yeni Türkiye raporu..
Bu raporla ilgili linki vermiştim. Hoş bunu yapmam hataymış sonra farkettim hatta uyarı aldım. Benim kaynağım Mustaf Yıldırım! Araştırmacı yazar. Bu yazıda yorum gibi görünsede gerçekten Türkiyenin çıkmaza doğru itildiği açıkça gösteriliyor... Hatta son günlerde diaspora uydurmalarıda dahil daha bir çok konu son sürat geçmedimi temsilciler meclisinden... Türkiye iki gücün ekseninde bir oyana bir bu yana yalpalıyor... Bu güçler ABD ve dünya emperyalizminin baş patronu İngiltere dir.. Bir yanda Türkiye nin AB üyeliğine ama İngilterenin eli altında bastırılırken diğer yandan BOP ortağı yapılmaya çalışılıyor. Pardon BOP ortağı yaptılar bile. Hülasa, raporla ilgili daha farklı kaynaklardan aynı konsepte bağlı daha çok yazı bulma şansımız var. Burada asıl olan Türkiye nin bölünüp bölünemeyeceği değil; imzalar atıldı zaten bölündü bile. Sadece bu milletten saklıyorlar. Diyarbakır Bölge İsnat Mahkemeleri de bunun açık kanıtıdır. Kıbrısdaki birleşme aslında Türkiyeden toprak almaktır. Zira son dönemde Dentaş Türkiye ye ilhak konularını masaya yatırmıştı.. Her neyse! Bugün Marmariste İngiliz pasaportu olmadan giremdiğimiz mahallemiz varsa, siz dilediğiniz kadar bölünmez deyin; maalesef siyasi ve ekonomik olarak bölündü bile. Yarın olası bir durumda kendi vatandaşlarını korumak adına birileri buraya gelmeyecekmi? Masuma korumanın asıl amacı çıkılmayacak istila değilmi. Irak farklı işgal edildi, Afganistan farklı! Türkiyeninde mutlaka bir işgal reçetesi vardır ve şuan bu uygulanıyor. Bizim asıl tartışacağımız konu, AB-D nin hakkımızda ne düşündüğü değildir... Bizler AB-D hakkında ne düşünüyoruz? Ne yapmalıyız? NATO bizim istikbalimiz için faydalımı? Eğer çıkarsak şangaymıdır mangaymıdır buralarda yandaş aramakmı gerekir; faydaları olurmu? Büyük Türk Birliği Hareketi gerçekleştirilip, 3.bir alternatif güç olabilirmiyiz.... ve bunları yaparken kesin ve kesin AB-D güdümünden kurtulmamız gerekli... Saygılarımla
-
işte deniz feneri
Deniz Feneri Petrol ile mi çalışır? Bülent Esinoğlu Enerji paylaşımının Rusya ve Amerika'yı karşı karşıya getirdiği bir dönemi yaşıyoruz. Amerika bu maksatla Afganistan ve Irak'ı işgal etti. Gerekirse 22 ülkenin sınırlarını ve rejimini değiştirmek için uğraşıyor. Uzatmayalım. Amerika'nın dünya enerjisinden aslan payını almak için Büyük Orta Doğu Projesini oluşturduğunu, bunun için yeteri kadar para harcadığını ve yeteri kadar insan öldürdüğünü biliyoruz. Amerika zorla, Rusya ikna ve işbirliği yollarını kullanarak bu işi yapıyor. Rusya'nın üzerinde yaşadığı coğrafya kendisine diğerlerini ikna etme bakımından daha şanslı kılıyor. Amerika ise Arap petrollerini tepe tepe kullandı. Kullanmaya da devam ediyor. Gelelim bizim coğrafyamıza. Öyle bir coğrafya ki, kendisinde petrol yok. Ama petrol boru hatları üzerinde oturma imkânı mevcut. Amerika Yakın Asya'nın petrollerine sahip olmak için önce Türkiye'ye sahip oldu. ABD Irak ve Yakın Asya petrolünün Batıya aktarılması(NABUKCO) için gerekli planları yaptı. Türkiye'de bu işten nimetlenecekleri önceden belirledi. Amerikanın Irak'ta taşeronluğunu yapan Çalık Gurubu AKP iktidarını da kullanarak Türkiye enerji tekelini eline almak istiyor. Burada karşısına AB destekli Aydın Doğan çıkıyor. Deniz Feneri bu işin garnitürüdür. Yoksa bu kadar büyük paraların içindeki 41 milyon doların lafımı olur. Doğan Grubu AB desteğini arkasına alarak ABD destekli Çalık Gurubu ile savaşacak. Bunun işaretlerini bu gün aldık. Lagendik hemen Aydın Doğan'dan yana açıklamalar yaptı. Bu gün veya yarın Amerika'dan da Çalık'a destek gelir. Berluskoni bu işe nereden giriyor derseniz? İtalya'nın Rusya ile ekonomik işbirliği komünist yönetim varken bile vardı. Tarihi işbirliği ta Bizans'a dayanıyor. Nasıl şimdi biraz kafalar karıştı değil mi? Kısa süreli çıkarlar dayatınca aynı çanağa edenler birbirleri ile çatışır. Şunları tespit etmek zorundayız. AKP'ye "biat etmeyen sermaye" tehdit altındadır. AKP şimdilik devletin gücünü kullanarak, birçok muhalifini kovuşturmaya tabi tutu. Şantaj ve kanunsuzluk yalnızca Aydın Doğan Gurubuna yapılmadı. Şimdi Aydın Doğan topun ağzındadır. ABD gerekirse Aydın Doğan'dan vazgeçebilir. Yaşadığımız bir "mafyokrasi" olduğuna göre yolsuzluklar bu düzenin gıdası olmaya devam eder. Deniz Feneri petrol ile çalışır. 2008-09-09
-
Sonunda beklenen oldu! AB nin yeni Türkiye raporu..
Haklısınız, tekrar özür dilerim... Ama ha AB ha ABD değilmi? Ne farkı varki? İkiside dostlukta biri biriyle yarışmıyormu? Bizi öyle çok seviyorlar ki son zamanlarda bizimle yatıp bizimle kalkıyorlar... Neredeyse az kaldı AB-D bayrağını dikipi kepengin anahtarı vereceğiz... ne dersiniz?
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
A evet haklısınız... 80 öncesi oluyordu değilmi? Eh madem türban konusunda bu kadar bilginiz var, zahmet olacak ama, islam ile türban bağlantısını bizlere anlatsanız ne iyi olurdu... Açık! Net! Sahih olan şeyler... "Yalan söyleme", "Hırsızlık yapma", gibi net olan şeyler... Cümle arasında parantezli farklı farklı yoruma açık acabalarla dolu şeyler olmasın, en baştan beri bu konular çerçevesinde yazışmaktan gına geldi... 70 milyon nüfuslu Türkiye (1950 ne kadardı bilmiyorum ama tahminim 35 milyon olduğu), en az 10 milyon okuyana sahip ve bunların üniversite düzeyinde abartısız 500 bin kız öğrencimiz var ama nedense 50-60 kişiyi geçmeyen tepkilerle bu millet "islam" dışı yaşamakla suçlamak çok akıllıca gelmiyor bana.... Öyle ya, diğer insanların ana-babaları müslüman değilmi? Acaba bu öğrencilerin ailelerimi hatalı; yoksa türban a dalarak islamın vecibelerini yerine getirdiğini sananlarmı? Türkiyede trüban için çıkartılan tantana, ne yolsuzluklarda, ne sağlık skandallarında, nede ali-kemal oyunlarında çıkmadı! Çıkmıyor! Çıkartılmıyor... Zira her "al takke ver külah" işler döndümü ta ta taaaaaa "türban"....
-
Ergenekon dosyasında bir garip iddia
Okkır?, Emin Gürses, Ümit Sayın, Ferit İlsever, İlhan Selçuk, Mustafa Baybal, Tecüman Gazetesinden ismi aklıma gelmeyen... Bunlardamı çeteci, karanlık adam, ihaleci, mafya???
-
işte deniz feneri
Üç bankadan Doğan'a şok İş Bankası, TEB ve Yapı Kredi, Doğan Grubu'nu şoka sokacak kararlarını açıkladılar. İş, TEB ve Yapı Kredi: Doğan Grubu'ndan uzak dur Borsada hisseleri çöken Doğan Grubu'na bir darbe de bankalardan geldi. Türkiye'nin önde gelen bankaları İş Bankası ve TEB, son dönemdeki haberler yüzünden Doğan Grubu şirketlerinin hisselerini öneri listesinden çıkardıklarını açıkladılar. İş Bankası'nın iştiraki İş Yatırım dünkü bülteninde Doğan Grubu hisselerinden uzak durulması gerektiğini belirtti. İş Yatırım bülteninde 'Son gelişmeler göz önüne alındığında, Doğan Grubu şirketlerinin risk primlerinin arttığını düşünüyoruz' denildi. Doğan Yayın Holding'i tavsiye listesinden çıkardığını açıklayan TEB de buna sebep olarak şunları gösterdi: Doğan Yayın ağustos başında tavsiye listemize eklenmişti. Doğan Grubu hükümet ile tartışmaya girdi. Sonuç olarak, ucuz değerine rağmen hisselerin endeksin üzerinde işlem görmesini sağlayacak bir şey yok. Müşterileri için hazırladığı Model Portföyünde değişikliğe giden Yapı Kredi; yaptığı açıklamada; portföyündeki Hürriyet'i (HURGZ) tavsiye listesinden çıkardığını açıkladı. Başbakan ile Doğan Grubu arasında yaşanan gerginlik nedeniyle tavsiye listelerinden çıkardıklarını açıklayan banka; Palmali& Socar tarafından yüzde elli hissesi satın alınan TKFEN'i; HURGZ yerine koyduklarını belirtti. 09 Eylül 2008, Salı
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
herkezle ayrı ayrı konuşmaya kalkarsam böyle olacaktır elbette kusura bakmayın!
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Sayın ali0_1, Yukarıdaki yazılarım zaten konuyu kendince haklılık felsefesine dayandırmaya çalışan gurupların içinden alınmıştır. Kırmızı yazılar, tamamen yanlı ve "türban" olunca cennete gideceğini sanan; hatta utanmasalar islamın şartının 5 değil 6 olduğunu söyleyecek kadar sadece islamı türban olarak görüp; diğer "asıl" emirlerin kıyısından bile geçmeyen zihniyette aittir... Bu nedenle; başka birisinin bana örnek gösterdiği konuda yazışmalarımızı size sorduğum soru olarak pay çıkarmayınız! Ben o kırmızı ile yazılanlardan sadece "irtica" yaftasına katılıyorum. Bunun dışındakiler "provokasyon" amaçlı belli bir masanın direktifinde ortaya serilen SİYASAL bir oyundur..... Saygılarımla
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Vediğiniz uygulamadan elde ettiğim birkaç sonucu buraya yazacağım! Müsaadenizle! 12 Eylül öncesi yasaklar İnönü dönemi, dini alana yönelik sınırlamalarla ve dindarlara yöneltilen akıl almaz baskılarla hafızalara kazınmıştır. Milli Şef’in döneminde idarenin ve hükümetin faaliyetlerine karşı en ufak bir tenkit yapılamıyordu. Göstermelik seçimleri, basın ve yayın organları üzerindeki sıkı denetimi, din, dil ve eğitim gibi alanlarda halka rağmenci ve dayatmacı icraatlarıyla bu yönetim, 1950’ye doğru halkta giderek somutlaşan bir muhalefeti kaçınılmaz kılmıştı. Türk toplumu da geleneksel düzenin köklü ve kapalı bağlılığından, serbest hareket eden ve devlet idaresine katılan modern topluma geçiş dönemine girmiştir. Şehirleşmenin artması, ulaşım kolaylıkları, okur-yazar oranındaki artış bu geçişi hızlandıran unsurlar olmuştur. 12 Eylül öncesi diyor ama 1950 den bahsediyor... Neyse! Okul dışında da baskılar başlamıştı Başörtüsüne karşı yürütülen kampanya sadece okullarda devam etmiyordu. Eğitim kurumları dışında günlük hayatta da başörtülü insanlar büyük sıkıntılara maruz kalıyorlardı. Konya’da, Mevlana ve Şems-i Tebrizi’yi ziyaret amacıyla Ankara Üniversitesi’nden gelen genç kızların ve Kur’an Kursu talebelerinin, kızların topuklarına kadar uzun başörtüleri gerekçe gösterilerek " Kıyafet Kanunu"na aykırılık iddiasıyla polis tarafından tutuklanmışlar; ancak, savcılık tarafından serbest bırakılmışlardır. (????? Tarih!!!) İlk başörtülü öğrenci: Babacan Ve İlk Başörtüsü Eylemleri Türkiye başörtüsü tartışmalarının bugünkü halini aldığı ilk olayla gençlik hareketlerinin dünyayı sardığı yıllarda karşılaşır. A.Ü. İlahiyat Fakültesi öğrencisi Hatice Babacan 1967 yılında başı örtülü olarak İslam tarihi dersine girer. Kürsüdeki hoca Prof. Neşet Çağatay, Babacan'ı farkeder ve yıllarca aynı kalıp içinde tekrar edilecek olan cümleyi ilk kez sarfeder: "Hey sen! Sen başörtülü kız! Sınıfta bu kıyafetle oturamazsın. Ya başını aç ya da dışarı çık!" Gerilimin sürmesi ve genç kızın bir gün tartışma esnasında bayılması üzerine konu basına yansır. İlahiyat Fakültesi'nde öğrenci eylemleri yapılır. Bu eylem öğrenci eylemlerinin ilki olarak Türkiye tarihe geçer. Direk olarak provakasyon olduğu zaten burada açıkça gösterilmiş... Hala araştırıyorum! Daha kaçYÜZLERCE olay olmuş diye.. Bakalım ne çıkacak! "Türkiye'de irtica tehlikesi var" Evren: Başörtülılar tamam ama ya çarşaflılar ve mayolular da gelirse Başörtüsüne "Başörtü" adının verildiği bu yıllar, Turgut Özal'ın başbakanlığının ilk yıllarıdır. Özal yasağa karşı çeşitli girişimlerde bulunur ve 1984 yılında YÖK'ten Başörtüa izin çıkar. Aynı yıl Başörtü yüzünden okuldan uzaklaştırılan bir kız öğrencinin itirazını reddeden Danıştay'ın kararı, tartışmaları alevlendirir. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in "Türkiye'de irtica tehlikesi var" demesi üzerine YÖK, Danıştay kararına da uyarak 1987 yılında Başörtüı tekrar yasaklar. Yoruma hacet yok!!! Önce kabul eder sonra mahkemeye götürür Turgut Özal 1987 genel seçiminden hemen sonra Meclis'te, Başörtüı serbest bırakmak için yasa tasarısı hazırlığı başlatır. ANAP Malatya Milletvekili Bülent Çaparoğlu'nun öncülük ettiği çalışma sonucunda yasa çıkar ama Cumhurbaşkanı Kenan Evren "Başörtülılar tamam ama çarşaflı ve mayolular da gelirse ne olacak" diyerek yasayı veto eder. Bunun üzerine Turgut Özal ve Avni Akyol, YÖK Başkanı İhsan Doğramacı ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le konuşup mutabık kaldıktan sonra YÖK Disiplin Yönetmeliği'nde değişiklik yapılır ve Başörtüa özgürlük sağlayan yeni yasa Aralık 1988'de Meclis'ten geçirilir. Evren yasayı bu defa veto etmez, önce imzalar, sonra da Anayasa Mahkemesi'ne götürür. Mahkeme 26 Mart 1989 yerel seçimlerinden hemen önce Başörtü yasasını iptal eder. Bunun üzerine İstanbul başta olmak üzere ülkenin pek çok şehrinde geniş katılımlı protesto mitingleri düzenlenir. Kasıtlı olarak gündeme bu şekilde ayak oyunları ile sokulup halkın dikkati çekilmiştir... O güne kadar "türban" eylemleri yapmayan insanlar, bir çok bölgede, kah üniversite önünde, kah şehir meydanın gösteriler yapmış; açlık grevleri düzenlemiştir... Doğrumu? Doğru! Yıl 2008, bu ülke 2002 den beri hiç gösteri yada açlık greviyle muhatap oluyormu? Olmuyor ! Neden? Bittimi "türban" tantanası? Kanunu kabül gördümü? Serbest oldumu "kamusal alanda siyasal simge ile gezmek"? E peki ne olduda sustu o "türban"ına bağlı millet? Seçim zamanı yine devlete karşı provakasyon yapmak için yedekte neden bekletilmeye devam ediliyor? Cumhurbaşkanını seçmeye kadar her türlü GÜÇ ile donatılmış, kafasına göre "çete"ci ilan ettiğini süresis içeride tutabilen, isterse içkiyi yasaklayan, isterse sigarayı yasaklayan bu hükümet; NEDEN HALA TÜRBAN KONUSUNDA BİR ADIM ATMAZ? Zira bu ülkede her 5 yılda seçimler olur. Ve her defasında ortaya koyacakları başkaca bir RANT araçları olmadığından bu meseleyi ortaya sürer dururlar! Oysa onlarda çok iyi bilir ki; türban serbest olsa arkadan gelecek olan talepler kendi makamalarını bile tehlikeye sokacaktır... Saygılarımla
-
Avrupada Turkler
Hemen bir kaç kelimede ben ekliyeyim... Sürekli seçim zamanı özellikle bazı kesimin düzenlediği paneller ve konferansları "onaylamak" işleride bu çalışanlara aittir... Ne konudan nede konuktan haberi olmadan, sırf yandaşı olduğu insanlar kürsüye çıkacak diye, Hoffman ın asistanlarını "tarihçi", "düşünür", "yazar" diye piyasada yükseltende bu çalışanlardır...(Bkz:Derya Tulga, Konsolosun sınıf arkadaşı)...
-
Sonunda beklenen oldu! AB nin yeni Türkiye raporu..
Uf yani bi harf hatası olmuş yavf! Neyse, siz zaten boşlukları dolduracak kadar dikkatli insanlarsınız Nasılsa telafi edersiniz
-
TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ?... (''Ülkemiz şu anda hiç görmediğimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bir taftan bölücü terör, diğer taraftan irtica)
Vaziyet... Yılmaz ÖZDİL Millet yoksul, aç. Tarikatlar baş tacı. Halkın din duygularını sömüren bezirgánlar, bir taraftan "Allah, Kitap" diyor, bir taraftan memleketi peşkeş çekiyor, bir taraftan küpünü dolduruyor. Ne liman kaldı, ne tarım arazisi... Ekonomi komple yabancının eline geçti... "Satmayın memleketi" diyen ulusalcılar, "vatan haini" ilan ediliyor. Generallere açıkça küfrediliyor; kıstırılan içeri atılıyor... Konsolosluk partilerinde fink atanlar, bizi ancak Avrupa'nın, olmadı ABD'nin kurtaracağını söylüyor. Ahaliye ***** muamelesi yapılıyor, gerçekleri görmesin, duymasın, okumasın, bilmesin isteniyor. Hükümet yanlısı gazeteler, tarumar olmuş ülkeyi, güllük gülistanlık gösteriyor. İktidar yalakaları "şahane yönetiliyoruz" manşetleri atıyor. Namuslu gazeteciler, lanetleniyor. İftiralar atılıyor. Özellikle Sabah Gazetesi... Mesleğin yüz karası. Utanç verici yayınlar yapıyor. * Sonra? Sonra, 9 Eylül oldu. * Bugün, yukarıdaki vahim tablodan kurtuluşumuzun 86'ncı yıldönümü... * Rotasını kaybedip, takip ettiği "deniz feneri"yle kayalıklara bindiren bir milletin, eninde sonunda doğru yolu bulacağının kanıtıdır, 9 Eylül... Umudun yaş günüdür. Kutlu olsun.
-
TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ?... (''Ülkemiz şu anda hiç görmediğimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bir taftan bölücü terör, diğer taraftan irtica)
Off of...burada toz duman ayağa kalkmış Bence siz yanlış ülkede yaşıyorsunuz. Son gurup sayfasında yazılanlar bu ülkede olmaz canım... Olsa olsa propagandadır... Ekonomi düzeldi.. İnsan hakları konusunda AB yi solda sıfır bırakacak reformlar yapıldı... Zam mam hak getire... Milli kuruluşlar, ülkenin ekonomik lokomotifleri dünya ile yarışır hale geldi... Ortakları yabancı değil; AB li... Okullarımızda milli tarihimiz anlatılıyor; Atatürk tesadüfen başa gelmiş, aslında Fevzi Çakmak başkumandan olacakmışmış... Kubilay milli şehit değil, kürt teali cemiyeti özgürlü savaşçısıymış... Hatta "Atatürk deccaldir" diyor ilkokul öğrencilerimiz... Ve AB-D rovanşa oynuyor! Montröyü Kraliçe, Lozan ı da AB-D deldi... Kaldı mı sana Sevr! Sevine sevine yaşa artık.. Ne Tehlikesi... tehlike mehlike yok artık! O tehlike 1980 lerde vardı... Şimdi geçmiş ola... CIA/MOSSAD eğitim kampı olmuş BOP un başkenti Türkiye de artık Cumhuriyet diye birşey yok... İç anadoluda paşa paşa yaşasın Türkler dendi ve bitti gitti... Artık farkedilecek bir tehlike kalmadı! Tren kaçtı.. Geçmiş ola.
-
Sonunda beklenen oldu! AB nin yeni Türkiye raporu..
Arkadaşlar, Benim bilgi aldığım (mail-mektup) kaynağım Mustafa Yıldırım dır... Aşağıda iki ayrı link vereceğim. Detaylıca konular ele alınmıştır. Benim özet konumu beğenmediğinizi düşündüğüm için bu likleri veriyorum. Saygılarımla *** http://www.dnm-ler.com/index.php?option=co...54&Itemid=1
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Acitasyon yazılarımı yazacaksınız bana? Yada hadi eliniz değmişken bizi bilgilendirin. Bana müsbet olaylar sunun. Falan fakülte filan okul diye yazın lütfen. Yada filan kurumda başörtüsüne şu oldu filan deyin... Başörtüsü ile Türbanı karıştırmadan yazın ama... 1987 öncesinde tek bir müsbet olay söyleyin! Hadi boşverin Özal dönemini 1980 öncesi tek bir olay söyleyin! Ne yalana ihtiyacım var nede çamur atmaya. Ortada olan salt gerçeklerinde kamufle edilip farklı bir arabesk noktaya çekilmesinede müsaade edemem...
-
Sonunda beklenen oldu! AB nin yeni Türkiye raporu..
Ben yazımda böyle birşey göremiyorum... Biraz açabilirmisiniz?