Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SimalyildiziNet

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    462
  • Katılım

  • Son Ziyaret

SimalyildiziNet tarafından postalanan herşey

  1. hımmmm... Sanırım Altüllatif Şener ile yeni bir açılıma doğru yan yoldan kayış var
  2. 'Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır. Biz gerçek ideali dinmiş gibi davranacak, çıkarcı bir grubu idareci olarak takdim etmeye çalışacağız.' A.Ryan - Istanbul isgalinde Ingiliz yetkili - 1919
  3. Hayır bekir... Türban konusunda hasımlık, İslam ın ana temel kuralı türban gibi ortaya sürüldüğündendir... Aksi bir durum yoktur! İslamın şartları, Savum, Selat, Hac, Zekat, Kelime-i Şaadet ; Ama yeni versiyonu değil elbette... Zira bazı aklı evveler "La ilahe ille Allah" demenin müslüman olmaya yeteceğini savunuyorlar... Oysa, olsa olsa ateistlikten kurtarır, Allah bilincinin olduğunu gösterir. Ama Müslüman yani MUHAMMEDİİ olabilmek için "Muhammed resul Allah" demek şarttır... Yani Bekir, bak ince ince altımızdan neleri çekiyorlar... İslamın şartı 6 dır derken, inan şakası bile sinir bozucu ama, açıkça topluma bu şekilde empoze ediliyor ve hatta "6 dır ama millet kapanmasın diye 5 yaptı bunlar" diyenler bile çıkıyor Sorma yani... Birazda HASIMHANE tavır bu nedenle... Evvela dediğinizin anlaşılır olabilmesi için, HURAFElerden temizlik gerekir. Ama sanırım son günlerde yapılan çalışmalarla, İslam tüm ana maddeleri yok edilip baştan aşağıya hurafelerle doldurulacak.. Din devrimi çalışmaları, tamda, vatikanın arzu ve isteklerine göre yapılması ne kadar da acı.... * * * Politika, yazın ve yaklaşımın için teşekkür ederim. eline sağlık!
  4. Hay hay... Elime şöyle bir araştırma geçti, doğruluğunu kesin bilmiyorum, henüz araştırıyorum ama paylaşmak istedim... Tamamen amatörce hazırlanmış ve AKP nin ağırlıklı oy aldığı bölgelerde gönüllüler tarafından yapılmış bir anketin sonuçları bunlar. Semtler Fatih, Eyüp, Kartal, Beykoz, Üsküdar, Gaziosmanpaşa, Sultanbeyli, Güngören, Zeytinburnu, Bayrampaşa. Hepsi de AKP nin ağırlıklı ilçeler. Sorulan sorularda çok basit. Soru 1: Ailenizde hiç AKP li Belediyelerde ya da belediyelere bağlı şirketlerde çalışan var mı? Soru 2: Kaç yıldır çalışıyor? Soru 3: Ramazanda, bayramlarda ya da ayrı bir zamanda bağlı olduğunuz Belediyeden erzak yardımı, kömür yardımı vs aldınız mı? Soru 4: AKP nin düşünce tarzını benimseyen bir yardım kuruluşundan ya da aynı kökenden gelen bir Sivil Toplum Örgütünden nakit ya da mal tarzı yardım aldınız mı? Soru 5: AKP ya da aynı düşünce tarzını benimseyen bir Kurum veya Sivil Toplum Örgütü tarafından ziyaret ediliyor musunuz? Şimdi de verilen cevapların dağılımına bir bakalım. Soru 1 re verilen cevap bu 10 ilçede % 47,55 oranıyla EVET var. Soru 2 ye verilen cevap bu 10 ilçede 1 yıl ile 5 yıl arası. Soru 3 çe verilen cevap bu 10 ilçede % 85,14 oranıyla EVET aldık. Soru 4 e verilen cevap bu 10 ilçede % 68,75 oranıyla EVET aldık. Soru 5 e verilen cevap bu 10 ilçede % 85,15 oranıyla EVET ediliyoruz. Demekki vermeden alanlarında partisiymiş...
  5. AKP kimin partisi olduğunu, çok çok yüzeysel de osa Taylan_Abi yazmış zaten... Lafıda ağzımdan almış Ama ben AKP nin siyasi stratejisinden bahsetmek istiyorum... Tıpkı şirket yönetir gibi devlet yönetmeye çalışmalarından bahsetmek istiyorum... Şöyle ki; İşyerinizde, elemanlarınızın, sizin kazancınızı bilmemesi, daha çok çalışması, yerinden kovulma korkusu ile biri birini ispiyonlaması, size yaranmak için tüm müşterilerinizin önünde eğilmesi için yapmanız gereken temel kurallar; 1-Birini diğerinden ayıracak unsurlar oraya sürün, bu kısa, bu çirkin, bu şişman gibi... 2-Sürekli birini diğerine kötüleyin, o şöyle karaktersiz, bu böyle yalancı gibi... 3-Sürekli tekil olarak karşınıza aldığınız kişiyi övün, sevginizi ve ilginizi belirtin ki kendini birşey sansın... Bir süre sonra biri birine girmiş, biri birinin ayağını kaydırmak uğruna inanılmaz çalışmalar yapan, sırf size yaranmak uğruna tüm müşterilerinizin önünde yerlere kadar eğilen, biri birini ispiyon eden (oto kontrolle kimin ne yaptığını zaten anlamış olursunuz) elemanlara kavuşmuş olursunuz.... Ve sizin hamuduyla kazandığınızı bilmeyen.... Alın şimdi bu şablonu çevirin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ni yönetmeye koyun!!! "Her yol AKP ye çıkar " olmuyormu * * * İşte bu nedenle ırksal, inançsal, kültürel, siyasal boyutta ayrımcılık bilinçli olarak ortaya atılmıştır. Şuan, genel seçimler önceside vatandaşın tümü kucaklanıyor gibi bir sergi ortaya konmuştur. Daha 4 yıl önde bölücülerle işbirliğine giren AKP, bugün güya bölücülere bayrak açmış görünmektedir. Çünkü DTP, tüm oyların AKP ye akması için zaten zemin hazırlamıştır. "Mecliste kürtçe konuşacağım" demenin altındaki sinyal, AKP ve DTP mecliste olursa daha neler koparırız nelerdir.... * * * Ancak, tüm kısa anlatımlarımda vahim bir şey daha var.... Eğer işyeri sizinse mesele yok! Ama eğer işyerinde sadece yönetici iseniz, sahibi değilseniz, onca götürdüğünüzü kamufle etmenin en güzel yolu, şirketin tasfiyesini sağlamaktır.... Bizim AKP den asıl korkumuz da budur! Devleti tasviye etmek... Saygılarımla
  6. Aynen katılıyorum... Birilerinin damarına basılınca işler böyle değişiyormuş demekki!
  7. SimalyildiziNet

    işte deniz feneri

    Bu yazınızın ve tanımlarınızın altına imzamı atıyorum....
  8. İşte bu nedenle İslam da ruhban sınıfı yoktur. Katiyyen yoktur. İslam, bireyin, kendi iç dünyasında yaşadığı bir dindir.... El vermek, bir soydan gelmek, bir tarikata üye olmak gibi birini diğerinden üstünsel kılacak şeyler, İslam da yoktur.... İslam ın temeli, bireyin güzel ahlaka ulaşmasını, toplumuyla, dünyasıyla ve en önemlisi kendisiyle barışık yaşamasını sağlamaktır.... Siz hiç katlettiği yada talan ettiği için övgüyle anılan bir islam alimi duydunuzmu? (Hristiyanların şovalyeleri gibi...) Hah ne zaman içine şeyhlik, müritlik, gibi ünvanlar sokuldu; işte o zaman İslam din olmaktan çıkıp, içine katılan hurafelerle, toplum üzerinde birincil dereceden etkili özel ve özerk bir konum aldı... ki geldiği nokta, direk olarak afyon etkisi ile toplumsal yönetim doktrini omuştur. İnsan hiç sorgulamadan, İslam ın kanunlarını yani Kuran-ı Kerim i bir yana bırakıp, sözde alim olanların sözlerini Allah emri kabül edip yaşamay başlamışlardır. İşte İslam ın karanlıklara gömülme çağıda bu safhadan sonra ortaya çıkmıştır.... Bu noktadan sonrada diğer doğmatik diye tabir ettiğiniz, sömürü dinlerinden bir farkı da kalmamıştır.... Oysa, dünya üzerinde, ibadethane yada rahip/papaz ihtiyacı olmadan, bireyin bire bir yaşayacağı tek din İslamdır...
  9. Bekir, İslam ın şartlarını elbette biliyoruz! Ama günümüzde +1 şart daha ilave edildiğinden (enfilasyonnn, enfilasyonnn), kasti yazdım o cümleyi
  10. 50 yerde sürekli aynı şeyden bahsetmeyelim, diğer tarafta cevabı vermiştim...
  11. Alevileri hor gören falan yok... ki Alevilik hakkında da zerre bilginiz yok! Zorunlu din dersinde öğretilenler, namaz duaları ve islamın şartlaı gibi yüzeysel bilgilerdir. Alevilik de müslümanlıktır. Hz.Ali Efendimizden biatlidirler. Müslümandırlar. Ama nedense son dönemde Alevilik farklı bir din gibi lanse edilmiştir. Tüm Türkler İslam ile Alevilik sayesinde tanışmışlardır. "Ben ilmin şehriyim, Ali kapusu" (Hadis-i şerif)... Yani Alevilik İslamdan, İslam Alevilikten ayrılmaz! Tıpkı Sunni ile şii nin müslüman olması gibi... Ama bir müslümanın ibadeti esasında öğrenmesi gerekenler vardır ki bunlar da din dersinde mini mini minnacık verilmektedir.... Cemevleri bahsi çok farklıdır. Tüm Aleviler namaz kılmak, oruç tutmak gibi müslümanlara has olan ibadet şekillerinden sorumludur. Bu benim sözüm değil, Hz.Ali Efendimzin buyruğudur. Alevilik ruhaniyete hitap ettiğinden, ibadetleri dışında toplu ruhani törenler yaptıkları yerlere ihtiyaçları vardır ki bu heryer olabilir. Tıpkı namaz kılmak için ceketini serdiğin heryerin cami olması gibi birşeydir. Aleviliğin ibadethaneyle alakalı hiçbir öğretisi yoktur. Son dönemde özellikle bazı(!) görüşlerin kamp kurduğu bu yerler AYKIRI davranış adına, miileti kendi siyasi ve ideolojik emellerine çekme adına kullanılmaktadır... Alevilikte asla vatana ihanet yoktur ama maalesef son dönemde THKP-C li birinin cenaze merasimini yapmakla, artık o değerlerinin de kaybolduğunu görüyoruz... Bu noktada Alevilerin (yada öyle görünenler), özellikle işleri karıştırdığını; kasıtlı olarak devlete karşı görünmek adına olmayan şeyleri var gibi gösterdiğini görüyoruz! Tıpkı "türban"ın İslam da olmamasına rağmen, varmış gibi gösterip halkı devlete karşı gelmeye sürümek gibi... * * * Atatürkle ilgili konuda yazımı dikkatli okumamışsınız. Siz Türkçe yi biliyormusunuz? Sanki yazılarımı okuyor ama bazı yerlerini anlamıyor gibi cevaplar veriyorsunuz da... "Atatürkü sevmeseniz bile" derken kastım size değildir. Aramızda gibi görünen bu yazışma/tartışma sadece siz ve ben tarafından okumuyor, dikkatinizi çekerim...
  12. Ergenekon demek bile büyük ayıptır! Türk tarihinin kutsal ismini bu şekilde alet etmek bile işin kastı için yeterlidir... Sonucuna ulaşılmamış, davası görülmemiş bir konuda bu kadar iddialı konuşmakta insan elbette kasıt arıyor.... Deniz Fenerinde biz ne konuştuk? Savcının "sav"ı olan şeyleri konuştuk ki, "tüm dernek ve vakıflar da böyledir" demedik... Yani OBJEKTİF olduk. yanlı ve kasıtlı cümle kurmak, özelliklede "Ümraniye Soruşturması"nın adını ERGENEKON diye bastıra bastıra yazmak son derece kırıcı! Rahip Santoro cinayetinde, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü ve Alman Derin Devleti bağlantılarını lütfen inceleyin.. Elbette konudan haberiniz yok. Ben neden birşeyleri anlatmak zorunda kalıyorum ki! Sayın Dünyahepimizin, sizden ricam bizi biz yapan değerleri aşağılar kelime kullanmadan yazmanız; bunun dışında sizin bu kasti yazılarınıza cevap vermeyeceğim...
  13. O olayın tüm video ve resim görüntüleri arşivimde! Polisin, ne yaptığını, askere ne zaman haber verildiğini çok iyi görebiliyorum... Burada, olayları başlatanda, bu noktaya ulaştıranda kim biliyormusunuz? Bunu söylediğiniz anda zaten Türkiye nin siyasal anlamda nereye gittiğini de anlamış olursunuz... Kimlerin karanlık işler çevirdiğini, kimlerin askere rağmen bu ülke insanına neler yaptığını görürsünüz... Adam, Trabzonda Rahip Santora cinayetinden hemen sonra istihbarat daire başkanlığına TERFİ ettiriliyor... Bakarmısınız? Sonra her yol TSK ya çıkmasın. Rica ederim insaflı olun. Gören göze de yanlış demeyin... Dink in katil zanlısı bayrak önünde poz veriyor. Nerede? Emniyette! Ama jandarma istihbarat zafiyeti göstermişmiş diye sorguya alınıyor... Yani bu kadar olur!!! Bir soru sormuştum: Alevilik islam dışı bir dinmidir? diye cevap vermediniz?
  14. neden 50 yıldır yapılmadığını nedeni, sürekli yabancı destekli iktidarlardır.. bu millet ne zaman kendi içinden birini başa geçirir o zaman kazanır... Zorunlu din dersi bahsini biraz açalım (elbette örnek olduğunu biliyorum). Alevilik, islam dışı ayrı bir dinmidir? Bunu anladığımızda zorunlu din dersi konmasının asıl nedeninin ayrım değil "birlik" olduğunu anlarsınız! * * * Bakınız, 1923 ten 1933 e kadar, sosyal ve ekonomik devrimlerle bu ülke %de 10.000 büyümüştür. Otomobil üretmiş, Savaş uçağı ve yolcu uçağı üretmiş (tek bir civata dahi yabancıdan gelmemiş; tamamen tasarımı bile bize ait), ülkeyi demiryolarıyla örmüş, fabrikalarla donatmış!! Başka? 1950 ye geldiğimizde, hala 1938 den sonra herşey aynı kalmış, Türkiye içinde kimler ne tür yerlere oturmuş haberiniz varmı? Elbette bu milletin başına ne geldiyse gavurdan geldi. Türkçe ezan Atatürk zamanında varmıydı (Türkçe yada arapça, sonuçta ezan ezandır o ayrı)? Din dersleri ve kitapları Atatürk zamanındamı kaldırıldı yada yakıldı? Lütfen attığım yazıları okuyun. Benim yazım değil onlar, alıntılarım. içlerinde gerçekten kıymetli bilgiler var. Bakın, 1950 lerde NATO ya girebilmek için, batılı görünmek için, öyle uyduruk işler yapmışlar ki sayfa sayfa yaz bitmez... Adamlar süper güçtür bizi korur kolar diye vatandaşlarını KOREye kurban verdiler. Ne kazandılar? Ve siz kalkmış bana diyorsunuz ki "neden bu devrimleri yapamadık?"... Bende diyorum ki, ne zaman Atatürk fikir ve düşüncelerinden çıkıp gavur eteğine sarıldık, aha o günden sonra bir daha hiç bir şeye imza atamadık!! Hoş, 1939 dan sonra (tam tarih 19 Şubat 1939, ATAM ın vefatından neredeyse 3 ay sonra) Atatürk ün tüm söylemleri bile çarpıtılmıştır! Uydurulmuştur! Dayatılmıştır.... Önlerine ABD nin emri ile sunulan yol haritasının adını "Atatürk diyorki?" koyup, milleti bu hale sokmuşlardır... Aynı durum günümüzde de vardır. Bu defada sözde "İslam böyle diyor"u önümüze koyup, yine aynı mantıkla ülke insanını gavur eline sürümektedirler.... Nutuğu okudunuzmu? İyi okuyun. Atatürkü sevmeseniz bile lütfen 1 defa okuyun. Yani bzie nasıl yanlış anlatılmış çok iyi anlarsınız.... Saygılarımla Not: 19 Şubat 1939; 1909 da apar topar tüm altınları ile avrupaya kaçan rotary klübü, 1923 te Cumhuriyetin ilanında hemen sonra Atatürk ten destur istemiştir, localarını tekrar kurmak için... Kati olarak "hayır" cevabı almışlardır... İşte Şubat 1939 da ilk rotary klübü İstanbul da açılmıştır....
  15. Bakın, ifadelerimiz lütfen net olsun! Sivas olayı "linç" dir katliam değildir.. Ve Türk tarihinde katliamın zerresi olmamıştır. Bu cümleniz kanıma dokunmaktadır! Sizvas olaylarını asker izlemişmiş! Pardon! Sivas bildiğim kadarıyla il ve mülki amirin olduğu yerde yetki polistedir... Asker, mülkiamirin kontrolündeki bir yerde yetkisizdir, etkisizdir, hatta şehir içinde olması da mümkün değildir.... Ama olaylar tırmandıktan sonra bildiğim kadarıyla polis jandarmadan yardım istemiş; ki ancak o zaman jandarma müdahil olmuştur... Otel kömüre döndükten sonra... Sizin TSK ile ne alıp veremediğiniz var bilmiyorum; ama o dönem başta bulunan hükümeti, bakanları, hatta Sivas valisini suçlamak varken, işi alakası bile olmayan askere götürmek; doğrumu? Yalan, yanlış, iftira ile bir yere varamayız. Ya hakkıyla doğruları yazalım; yada susalım, rica ediyorum... * * * Darbelerin sorumlusu hükümetlerdir... Özgürlüklerin sorumlusu halk liderleridir.... Cinayetlerin sorumlusuda polisdir... Terörün sorumlusuda devlet yönetiminde olanlardır... Askerin terör reçetesine ne dendi? İnsan haklarına aykırı, insanlar dilediği yerde yaşar... Yada en fazla 24 saat göz altında tutabilirsin... İş terör olunca İngiltere aynı gün 1 günden 24 güne sonrada 90 güne uzattı gözaltı sürersini... Aynısı bizde olsa "özgürlüklere aykırı" naraları duyarız.. Be kardeşim adam adi suçlu değil TERÖRİSTTTT... yaşatılması bile büyük lutuf!!!
  16. Elbette elbette... hep TSK suçlu! pekaka ak, rum ak, ermeni diasporası ak, asalası ak, biri komünizm hayranı, biri arap hayranı, bir amerikancı, diğeri ab vatandaşı liderler/hükümetler ak! TSK suçlu! Siz, açıkça, yanlı olarak ve kasıtlı olarak TSK yı suçluyorsunuz... Ya gerçekten Türkiye den habersizsiniz, yada kasıtlı yazıyorsunuz. Ama bu hükümetler kaşındığı sürece TSK da kaşıyacaktır buna inanın! Geriye dönüp bakın! Bana 1 tane adam gibi bir hükümet gösterin... sonra olanlardan TSK yı suçlu bulun! Terörle mücadele de hem elini kolunu bağla, hemde "beceremedi işte de"... yok arkadaş; bu açıkça bel altı vuruştur! Bunu kimse affetmez! Neden Güngören den dolayı polisi kimse suçlamaz? Neden Dink cinayetinden dolayı polisi kimse suçlamaz? Neden rahip Santora cinayetinden dolayı polis suçlanmaz. Malatyadaki kitap evi cinayetlerinden de polis yırttı paçayı! Ama sorsak bunlarında içinde TSK parmağı vardır, öylemi? Meskün mahal, mülki amir kontrolündeki şehir, istihbarat becereksizliği yapan polis, suçlu TSK! Vur sopayı abalıya... ayağınıza taş değse suçlu TSK...
  17. AB ye karşı olanları, önyargılı olmadan biraz dinlesek ne kaybederiz? Öyle ya, zaten güzel ülkem delik deşik olmuş... Biz neredeyse 50 yıldır AB cileri dinledik; ne kazandık! Dışarıya olan borcumuzu ödemenin tek bir yolu kaldı farkındamısınız bilmiyorum ama AB nin diyeceği şeyler çok açık; ver Doğuyu sileyim borcunu! Bu damı paranoya? 3 TRİLYON (dikkat edin rakama) DOLAR değerindeki Etibank ı 40 milyon dolara kim istiyor? Neden bu satışa karşı çıkanlar vatan haini muamelesi görüyor? Ya neyse! Bizler hep farklı pencerelerden bakıyoruz sanırım... Oysa, Anadolu işgal edildiğinde, dinimizde namusumuzda, onurumuzda yerlerde gezmişti! Aç kalalım ama rica ediyorum şu gavur kapısından uzak duralım! zira geri dönüşü olmayacak adımlar atıyoruz... Ben, bu milletin, AB siz yükselmesinden yanayım.
  18. SimalyildiziNet

    işte deniz feneri

    Necati Doğru [email protected] 14.09.2008 Müslüman Zahid! Hristiyan Lotz! Bilmem katılır mısınız Deniz Feneri olayının özü şudur: Müslüman Müslüman'ı, "Müslümanlığı alet ederek" soydu. Fakirin yüzüne güldüler. Arkasına geçip parasını söğüşlediler. Dünyada görülmedi. Eşi, benzeri yok. Kendi tabanlarını soydular. Alman mahkemesinde dava başlayınca iktidara borazan olmamış gazeteler, gazeteciler, haberciler, muhabirler, yazarlar "fener ışığında toplanan bağışları karanlıkta dişleyenlerin" durumunu ayın 5'inde yazmaya başladı. 5'inden 14'üne! 9 gün geçti. 9 gün boyunca başta Başbakan olmak üzere, ona borazan olmuş gazeteler, gazeteciler, yazarlar "Deniz Feneri'ne, görev alanlara, Fener'in para toplayıcılarına, parayı bavullarla Türkiye'ye taşıyıcılarına, paranın toplanmasında dini duyguları istismar eden yayınlar yapan Kanal 7'nin Almanya bağlantılarına, Süleymaniye muhtarının adını kullanarak sahte fatura ve istek formu düzenleyen düzenbazlara...." toz kondurmadı. Ne Başbakan! Ne Başbakan *****! Ne ******* medya! Ne Başbakan yanağı okşayan! Ne Başbakana yanak okşatan! Ne Başbakan uçağına binen! Ne 250 milyar lira değerinde Q7 Audi cipe bindirilen genel yayın müdürleri, ne ceplerine ayda 50 milyar lira maaş konulan ve karıları iktidar partisinden milletvekili yapılan karikatür çizicileri... Tek kare çizmediler. Tek satır yazmadılar. Dikkat çekmediler. *** "Müslüman Müslüman'ı soyar mı ayıp" bile demediler. 9 gün boyunca Aydın Doğan'ın Hilton arazisinden şehir rantı çıkartmak için Başbakan'a gittiğini yazarak "fener ışığında Müslüman bağışı dişleyenleri" karanlıkta tutmaya çalıştılar. Yaptıkları nedir? Yazmak zorundayım. Faşist tavırdır. Hitler'in propagandası da "Biz Naziyiz... Bizden olanlar zaten haklıdır... Bizden olmayanların sözüne bakarak, bizden olanları yıpratmayız" hükmünden yola çıkıyordu. Naziler gibi yaptılar. Toz kondurmadılar. Müslüman Zahid Akman'ın adı Alman bayan savcılar Lotz ve Gottwald'ın hazırladığı iddianamede 47 defa geçiyorken, "Zahid'in adı iddianamede yok..." diye haber yaptılar. "Almanya'daki işçilere ev yapacağım" diye kurulup, Alman devletinden de yardım alarak topladıkları paraları buharlaştıran bir kooperatifin üyesi olmasına rağmen Zahid Akman'ın "fahri üye" olduğunu yazdılar. *** Neden, niçin? Neden Zahid'i korudular? Müslüman olduğu ve Başbakan'ın yakın arkadaşı, adamı, fikirdaşı, partidaşı olduğu için... Alman bayan savcılar Hristiyan Kertsin Lotz ve Sybille Gottwald, iddianamelerine Kuran'dan ayetler koyarak "Müslümanlıkta yardımlaşmanın ve sadaka vermenin" önemine dikkat çekmişler ve Deniz Feneri ile "Müslümanlığı istismar ederek sadaka soygunculuğu yapıldığını" belgelemişler. Hristiyan Lotz, Müslüman Zahid'ten daha Müslüman! Başbakan! Başbakan *******! Ne ******** medya! Başbakan yanağı okşayan! Başbakana yanak okşatan! Başbakan uçağına binen! 250 milyar lira değerinde Q7 Audi cipe bindirilen genel yayın müdürleri, ceplerine ayda 50 milyar lira maaş konulan ve karıları iktidar partisinden milletvekili yapılan karikatür çizicileri, "Hristiyan savcı Lotz'un Müslüman Zahid'ten daha Müslüman olduğunu..." yazamadılar. Neden? Çünkü Zahid onlardan biri! Demokratız diyorlar. *******.
  19. Biz burada Türkiye nin AB standartlarının altında kalması gerektiğini falan konuşmuyoruz... Biz Türkiye nin AB ye ihtiyaç durmadan devrimlerini tamamlayabileceğin den bahsediyoruz... AB ye girmeye çalışmayı BEDAVACILIK, UMURSAMAZLIK, TEMBELLİK olarak algılamaktayım... Madem modern bir ülke istiyoruz, kapat kapını AB ye, yap içinde devrimlerini... Bu ülkede ölenlerin sebebi AB ye girememizmi? Böylesinide ilk defa duyuyorum
  20. Hah işte bu arkadaşım... bende aynı şeyi anlatıyorum! Bizler Türkmüyüz? Evet! Müslümanmıyız? Elhamdülillah ki çok şanslıyız! Bizim, dünyaya, devlet olarak ÖRNEK olacak kadar ali ve züpte olmamız varken, biz, bunları başarmak yerine, işin kolayına kaçıyoruz! Gavura ipimizi teslim ediyoruz... Bizim tarihimiz yeter. Kurduğumuz devletlerimiz yeter... Bakın Osmanlıya... 600 yıl hüküm sürdüğü topraklara bakın. Çekildiğinde sanki hiç orada yokmuş gibi, o halkın ne dili değişmiş, ne dini değişmiş, ne de kültürü değişmiş değilmi? Ama dönün bakın bugün Bosnya.... 5-10 yılda resmen minik ABD yaptılar. İsimler bile artık ingilizce.. hayırlı olsun! İşte Irak.. görünen kan gölü olduğu, görünmeyen de neler oluyor neler... ne genç kız bıraktılar, ne genç oğlan! Medeniyette bizde, demokraside bizde, herşey bizde! Hiç bir avrupalı bizim kadar halkına düşkün ve dayanışma içinde değil! Bunu devlet içinde de var etmemiz gerekli. Bunu başardığımızda hiç bir sorunumuz kalmaz.... Ama bunu dinsel akımların ideolojisinde, tarihini yok sayarak, Türklüğü unutarak yapamayız... Biz bize yeteriz... yeterki ÇALIŞALIM! Çelik çomak oynamakla (Türban-Atatürk-Risale-i nur(!)-alt kimlik) sadece bölünürüz, oyalanırız!! Ama hala bu gavur ekseninden meded umuyoruz... Asıl AB bize katılmak için çırpınmalı; biz AB ye değil...
  21. İnanın asker bunun farkında... İnanın asker darbeyle filan uğraşmak istemez! Böyle bir hayal içinde de olmaz... Bizim siyasilerimiz biraz ADAM olsalarda kaşınmasalar olmuyormu? * * * Küçüklüğümde, daha 9 yaşlarında falanım, bahçeli evlerdeyiz, karşı komşumuzun çocuğu gelir beni iter kakardı... "ya git bak döveceğim şimdi" derdim, dinlemez di. İllede kaşınırdı. ben bunu bi güzel kaşırdım. Tabi akşam babasına şikayet, oradan benim babama şikayet ondan sonrada bi güzel dayak faslı bana ertesi sabah erkenden kalkar direk gider komşunun oğlunu gene döverdim. Çok geri zekalı ki illede bende hergün dayak yemek için çırpınıyordu! Ama illede babasının ve dolayısıyle babamın haberi oluyor yine ben dayak yiyordum. Birde "haylaz" damgası yiyordum... Bi gün attı kafam, akşam babasının gelme saatinde evlerinin önünde çocuğu bi güzel dövdüm, çamlarını indirdim, elimde taş babasının peşine düştüm! Bu denli çıldırışımı gören babamda sonunda beni dinleyip meseleyi anladı... Çok sürmeden taşınmak zorunda kaldı komşumuz.... Bu millet, ihanetle dolu, cebini doldurma peşinde, din-iman yoksunu insanları başa getirip; memleketin peşkeş çekilmesine çanak tuttuğu sürece, daha çooook asker tokatı pardon darbesi yemeye devam edecektir.... * * * Adam çok zengin! 3-5 belki 20 milyon dolar parası var. Seçim zamanı bunun 1-2 milyon dolarını propagandaya harcayıp vekil oluyor. Ne için. 5 yıl X 12 ay = 60 ay X 7.000 YTL = 420.000 YTL.... Akıl var mantık var! Adam 500.000 YTL maaş almak için 2 milyon dolar para harcarmı? Bu cibilliyet ile adım atanlarında, "para" için yapamayacakları şey yoktur. Onların memleketi de yoktur, vatanı da yoktur. Atlar uçağa gider Kanada da yaşar. Ama siz ben yada asker böylemi? Hem gelip gidip askerle uğraşacaklar, hemde tokat yiyince AB şikayet edecekler.. Hakmı bu yani? Ama nedenini biliyorum... Onların önünde, bu talana tek dur diyecek askerde onun için; ha birde yapmayı hayal ettikleri devrimin önünde tek engel asker! Saygılarımla
  22. Yapmayın arkadaşım, yukarıda yazılanlar kağıt üzerinde; işletilmiyor bile! Benim azınlıklarla ilgili bir derdim yok, sadece dört dörtlük icra edilen azınlık hakları oldu diyorum.... Ama ne ekonomik, ne kültürel, ne sosyal, nede hukusal düzenlemelerde ne yapılmış? En basit mantıkla, "dokunulmazlık" hala varmı? Var! basit bir örnek yani... daha neler sayarım neler! BBDK içinde yapılan düzenlemelerde, banka hortumunun önümü açıldı, yoksa vatandaşın mevduatı koruma altındanmı atıldı? Lütfen, olmayan bir şeyi var gibi anlatmayın rica ediyorum... Millet borçtan, sıkıntıdan, belirsizlikten perişen, siz bana AB maddelerini yazıyorsunuz! Bu güzelim AB neden Avrupada Türkçe yayını yasaklıyorda, bizde herkeze "anadil" yayını diye bastırıyor? Hadi, Osmanlı dan kalan mallarımızı, hanlarımızı, hamamlarımızı geri versinler bizlere.... En basit, pamukta kota hala neden var? Tekstil kotalarıyla hala boğuşmamız, bu yazılanların inandırıcılığını gerçekten yok ediyor değilmi.... Ben, açıkça icraat isterim! Dünyanın en büyük metropollerinden İstanbul, dünyanın en küçük metro ağına sahip! Değilmi? Ve hala metrobüsle uğraşıyorlar! neden? Çalışmak için değil, çalışır görünmek için.... Kusura bakmayın ama, ben Türkiye de yaşıyorum, sürekli Anadolu da geziyorum, karayolu yada trenle seyahat ediyorum ve her gittiğim yeri enine boyuna inceliyorum.... Anadolu da yaprak kımıldamıyor bilen varmı? İnsanlar çok çok 3 ay daha belki dayanır belki dayanmaz. O da Allahtan hasat yapabildilerde ondan... Saygılarımla
  23. Değerli Arkadaşım; Yazdıklarınız çok doğru, asker bu kadar müdahil olmamalı... Ama; TSK kuvvetlerinin icraatlarının ve varlığının sebebi olan; kanunun içeriğinide incelelisiniz... Eğer herşey güllük gülistanlıksa ve TSK konuşuyorsa (ki o zaman konuşmaz) evet haklısınız. Ama, Diyarbakır İsnat Mahkemeleri(!) nin AB fonlarıyla kurulduğu, Kıbrıs Türk ünü yok sayan planların icra edildiği; 19 Mayıs 1919 un 2 yıldır pontus rum katliamı olarak anıldığı, ermeni meselesi yüzünden Türkiye nin köşeye sıkıştığı, anayasamızın değişmez ve değişmesi teklif dahi edilemez hükümlerinin törbülendiği bir ortamda; hele hele her ayağına taş çarpanın suçu TSK atmasından sonra; askere sus demek bence nankörlük olur... saygılarımla Lütfen şu yazıyıda okurmusunuz? ; http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=725289
  24. Sizce bu kriterler içinde "Azınlık Hakları" dışında işletilen ve millete faydalı olan bir ÇALIŞAN kriter varmı? Eğer yukarıdaki metin, neredeyse 1993 ten 2008 e kadar 10 küsür yıldır işletiliyorsa!.. Bu süre içinde, uzağa gitmeyin, dönüp bakın, çiftçinin durmu bumu olmalıydı? Sadece kriterleri kaleme almak değil asıl konu! Kriterler hep çalıştırıldı ama AB çıkarlarına göre; Türkiye ye göre değil.... Lütfen tozpembe bakmaktan vazgeçelim. Vaad edilen rüya güzel bir rüya; ama 15 yıla yakın sürede - ki bu süre içinde okul yapmaya, fabrika yapmaya, hastane yapmaya, TOPRAK REFORMU yapmaya kat be kat yetecek bir süredir- Türkiye için hayırlı olan şeyleri yazarmısınız? 1993 te dış borcumuz ile 2008 de dış borcumuz arasında ne kadar fark var biliyormusunuz? Tamı tamına 400 milyar dolar... Süper kriterler... Ama lafta! İcraatta sıfır! Yine Yılmaz Özdil in "That is it" yazısı aklıma geldi .... http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=725577
  25. Dr. Yusuf Gedikli Ne Ergenekon ama… Bu, Ergenekon'la ilgili üçüncü yazımız. Bizi çok önemli araştırmalarımızdan alıkoyup Ergenekon davasıyla ilgili yazı yazmaya sevk eden başlıca sebep, bu davanın sanal, kurgusal, zayıf temellere dayandırılmasıdır (dayanması değil). En başta davanın adının şahsımızı rencide ettiğini belirtmekte yarar görüyoruz. Başsavcıya bakılırsa bu adı sanıklar koymuş. Başsavcı böyle söylüyorsa bir şey biliyor da söylüyor. Neyi biliyor diye sual ederseniz, tabii ki kendisine inananlar olduğunu, vaziyeti idare etmesi gerektiğini biliyor. Ama bizim gibi inanmayanlar da çıkıyor tabii. Bundan sonra her hangi bir vatandaş her hangi bir suçtan dolayı göz altına alınır veya tutuklanırsa, savcı beye şöyle diyebilir: "Savcı bey, davanın adının şöyle olmasını arzederim." Vatandaşa saygı gösteren savcı bey, sanığı kırmayacaktır. Gelelim iddianameye… Nihayet iddianame 13 ay 13 gün sonra 14 Temmuz 2008'de savcılığa verildi. 25'inde 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İlk duruşma 20 Ekimde Silivri cezaevinde yapılacak. 47'si tutuklu 84 sanık yargılanacak. Bu, tutuklu zanlıların 3 ay daha cezaevinde kalması demek. Bu meyanda denge kuralım babından milli görüşçü bir kaç kişi de göz altına alınıp serbest bırakıldı. Bize göre iddianame dağ fare doğurdu denecek cinsten. Her şeyi Ergenekon yapmış görünüyor ama ortada doğru dürüst hiç bir fiil, fail ve delil yok. Örgütün başkanı belli değil. Her şeyi ortaya çıkaran savcılık başkanı ortaya çıkarmayı başaramamış. İddianamede yok yok. Her şey var. Fakat hepsi düşünce pilanında, hiç biri fiil haline gelmiş değil. Fiil haline gelenler ise daha evvelden yapılıp bu davayla alakası olmayanlar, fakat bununla alakalandırılanlar. Öyle ki her şeyi Ergenekon yapmış. Ne kadar kuvvetlilermiş. Akıllara ziyan. Bu kadar şeyi yapanların yakalanmaması gerekirdi ama yakalanmışlar. TSK ve MİT'le ilişkileri yokmuş. Buna rağmen bazı muvazzaf subaylar işin içindeymiş. PKK ile irtibatları varmış, Hizbullah'ı eğitmişler, Danıştay saldırısını yapmışlar, Cumhuriyet gazetesine bomba attırmışlar, Gazi olaylarını tertip etmişler, Hablemitoğlu suikastını gerçekleştirmişler, hahamla ilişkileri var, Sabancı, Mumcu suikastlerini yapmışlar, 16 Mart eylemini düzenlemişler, TİT'i kurmuşlar. Daha bir çok suikast pilanlamışlar. İddiaların bini bir para. Bu kadarına da pes doğrusu. Ama darbe günlüğü tuttuğu söylenen kişi tanık olarak bile yok. 17 tane gizli tanık var. Tabii ki terör ve her türlü çete için gizli tanık iyi bir uygulama. Fakat böyle iddianamenin öyle gizli tanıkları olmaz mı? Mesela bir memur kurgulanıp da konuşturulursa ne olacak? Unutulanlar da var doğal olarak. ETKO unutulmuş, Küçükçekmece nükleer araştırma merkezinde bomba yapmaya çalışma unutulmuş. Muammer Aksoy cinayeti unutulmuş, 11 Eylül 2001 İkiz kuleler faciası, 12 Eylül 1980 darbesi, 24 Temmuz 1908 İkinci meşrutiyetin ilanı, Menderes'in idamı unutulmuş, unutturulmuş vs. Başsavcı bilgi kirliliğinden şikâyet ediyor. Bilgi kirliliği bilerek oluşturuluyor. Yani dezinformasyon denilen olay. İktidar yanlısı gazeteler öyle yayınlar yapıyor ki, bazıları mide bulandırıcı. Tam diktatörlük rejimlerine has bir tertip, daha doğrusu tertipler komedyası, karakuşi bir dava; kargaların güleceği, tıraji-komedik, hukukun katledildiği bir dava. Sovyet rejimine yakışır bir dava. Ne yazık ki bu dava demokratik bir ülkede oluyor (Gençliğimizde Lenin'e atfedilen çamur at izi kalır pirensibi çok tekrarlanırdı). Sovyet demişken Sovyet adaletinden bir örnek verelim. Bir zamanlar Sovyet başsavcısı olan Vışinski iddianamesinde şöyle diyordu: "Hakim yoldaşlar, ortada hiç bir delilin bulunmaması, sanıkların birer casus olduklarını gösteren en büyük delildir. Zira kendileri o kadar ustaca bir casusluk yapmışlar ki, işledikleri suça dair ortada hiç bir delil bırakmamışlar." (Osman Kılıç, Kader Kurbanı, Ankara 1993, 199. s.). İşte Sovyet adaleti böyleydi. Çok şükür ki Türkiye Sovyetler Birliği değil ve "Türkiye'de hakimler var." Türk hakimleri suçluları cezalandıracak, suçsuzları tahliye edecek yetiye sahiptir. İslamcı geçinen kişileri kutlamak lazım. Bu kadar Makyavelist, bu kadar Leninist olmayı başarabildiler. Makyavelizm, Leninizm, Müslümanlığa yakışmıyor ama müslümanlar için aynı şey söylenemez. Hele işin içinde para, güç, iktidar olursa. Biz her zaman söyledik. Ülkenin puroblemleri sivil yollardan halledilmeli, askerler müdahale için çağrılmamalı. Ancak böyle değil. Böyle olmaz. Zira ne varsa mevhum bir örgüte mal edilmiş, ne bulunmuşsa bir heybeye doldurulmuş, elmalarla armutlar karıştırılmış. Makyavelist, Leninist bir metotla asırlık bir hesaplaşmaya gidiliyor. Evet asırlık, yüz yıllık bir hesaplaşma, topyekün bir hesaplaşma, fakat oyunun kurallarına göre oynandığı bir hesaplaşma değil. Eğer zikri geçen örgüt ve onun zihniyetindekiler, hükümetin uyguladığı gayri hukuki metotlarla Türkiye'deki siyasi, sosyal, iktisadi, ideolojik gurupların üzerine gitseydi, ne olurdu acaba? Memleketin puroblemlerinden, dertlerinden, enflasyondan, dışarıya verilen tavizlerden kurtulmak için iyi bir gündem saptırma, kutlanacak bir taktik. Fakat ülke bundan ne kazanır? Orası önemli değil. Bazı guruplar kazansın, yeter! Tebrikler muhterem hükümet, tebrikler sayın savcı. Bakalım siz ve biz ve ülkemiz, bunun altından nasıl kalkarız? Anayasa Mahkemesinin kararı Anayasa Mahkemesi 30 Temmuz 2008'de AKP'nin kapatılmamasına karar verdi. Mahkeme 6-5 çoğunlukla AKP'yi hazine yardımının yarısından mahrum etti ve bu kararıyla bundan sonraki politikalarında dikkatli olması gerektiği yönünde uyarmış oldu. Aslında AKP kesinlikle kapatılacaktı. Fakat 1 Temmuz 2008 eylemi, yani iki emekli generalin tutuklanıp hapse atılması ve dışarıdan gelen aşırı destek, kapatılmayı en azından şimdilik önledi. Böyle olması ülke açısından daha hayırlı oldu. Çünkü aksi karar, memleketi her yönden bunalıma sokardı. Bundan kaybeden sadece iktidar değil, Türkiye ve Türk milleti olurdu. Mahkeme ince bir ayarla verdiği manidar mesajda, gerginlik politikasından vazgeçilmesini, devleti ele geçirip dinî kadrolaşmaya gidilmemesini ihtar etti ki umarız AKP idarecileri bundan gerekli dersi çıkarırlar. Gerçekten de son bir yıldan beri Türkiye doğru dürüst sakin bir gün görmedi. Sürekli çatışmalarla, çekişmelerle geçti. Hükümet de doğru düzgün bir iş gerçekleştiremedi. Dışarıdan gelen aşırı desteğin birbirine bağlı iki sebebi vardır. Birincisi AKP İslami kesimden geldiği için kapatılma korkusuyla AB'ye hiç bir hükümetin vermeyeceği, veremeyeceği tavizleri verdi. Tabii ki bu kadar taviz veren bir hükümet AB ve ABD tarafından desteklenecekti, çünkü AB hiç bir hükümetten bu kadar taviz alamazdı. Başka bir açıdan bakarsak, AB politikası olmasaydı, kapatma davası 4-5 yıl önce açılırdı. AB politikası, AKP'ye kapatma davası açılmasını geciktirdi, ancak verilen tavizler sebebiyle bunun bedeli Türkiye için ağır oldu. Dışarıdan gelen aşırı destek, 1 Temmuzdan sonra daha da arttı. Bunda 1 Temmuz olayıyla hükümetin iktidar mücadelesinin galibi olduğu düşüncesinin payı vardı. Cengiz Aytmatov Türk aleminin büyük yazarı Cengiz Aytmatov, 10 Haziran 2008'de Almanya'nın Nürnberg şehrinde öldü. Aytmatov 12 Aralık 1928'de Talas vilayetinin Şeker köyünde doğmuş, 1952'de yazmaya başlamıştı. Aytmatov, Manas'ın çocuğuydu. Eserlerinde küçük Kırgız Türk halkının kültürünü, tefekkürünü (destan, masal, efsane, halk hikâyesi ve saire) hikâye, uzun hikâye ve romanlarında aksettirmiş, millilikten evrensele ulaşmış, Kırgız yerli kültürüyle insanlığın ortak şuur altını uyarmış, uyandırmıştı. Başarısının bir sırrı buradadır. Aytmatov'un çağdaş ve ülkedaşlarından ayrılan bir cephesi, Sovyet resmi sanat görüşü olan sosyalist realizme bağlı olmaması ve didaktizmden uzak durmasıydı. Aksine onu romantik (milli ve ferdi romantik) saymak bile mümkündür. Başarısının diğer sırrı da buradadır. Aytmatov insanın içindeki tahrip etme güdüsünü, yaratma güdüsüne çevirmek istemişti. Bu bakımdan daha çok insandaki şeytanı ön pilana çıkarmış, şeytanın kötülüklerini gören insanın melek tarafını seçeceklerini düşünmüştü. Aytmatov'a göre savaş insanın, insanları acılara gark eden tahrip etme güdüsünün en üst noktasıydı. İkinci Dünya savaşında 20 milyon insanını kaybeden Sovyet halklarının acıları, her Sovyet yazarı gibi Aytmatov'un eserlerine de yansımıştı. Aytmatov'un Toprak Ana (Hür y., İstanbul 1975, çev. H. Aliosmanoğlu) uzun hikâyesinin 87. sayfasında yazdığı "Lanet olsun sana savaş!" sulogan cümlesi, savaşa bakışının öz bir ifadesidir. Günümüzde küresel ısınmanın korkunç boyutlara ulaşmaya ramak kaldığı bir vakıadır. Aytmatov bunları sanki 50 sene önce görmüş gibi eserlerinde tabiata aşırı derecede saygılı davranmıştır. Ona göre tabiatta dağın da, ırmağın da, kurdun da, sığının da, maralın da, geyiğin de, çiçeğin de ayrı ayrı yeri vardı. İnsanlığa bu derece hizmet eden Aytmatov, Tolstoy gibi Nobel ödülünü alamamıştı. Bunun bir sebebi Türk olmasıydı. Ancak başka Türklere Nobel verildiğine göre tek sebep, bu değildi. İkinci ve esas sebebi sanatının zirvesi olan Gün Uzar Yüzyıl Olur romanında kurguladığı Mankurt tiplemesiydi. Aytmatov, Mankurt tipiyle Rus ve batı emperyalizmini can evinden, can alıcı biçimde öyle vurmuştu, öyle vurmuştu ki, Dişi Kurdun Rüyaları'nda batıya taviz vermesine rağmen ödülü yine alamamıştı. Asıl üzücü olan Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk ödülünü Aytmatov'a vermemesiydi. ..... Aytmatov'un dünyaca tanınmasında Fıransız yazarı Louis Aragon (1897-1982)'un Cemile uzun hikâyesi için "bence bu dünyanın en güzel aşk öyküsüdür" demesi mühim rol oynamıştı. Fakat Aytmatov asıl Cemile'den sonra yazdığı eserlerle dünya çapında bir sanatçı olduğunu isbatlamıştı. 72 milyona ve dünyaya bedel Hırant! Gün olmuyor ki medyada Hırant lafı geçmesin. Hırant öyle, Hırant böyle, Hırant şöyle; Hırant aşağı, Hırant yukarı. Hırant, Hırant, Hırant, Hırant, Hırant, rant, rant, rant, rant… Sürekli tekrarlanan monoton Hırant lafı insanların sinirlerini, ruh sağlıklarını, akıl sağlıklarını bozmaya başladı. Şu mahkeme bir an önce bitirilse de kafamız rahat etse. Tabii ki Hırant öldürülmemeliydi. Tabii ki Hırant'ı öldürenler, sebep olanlar cezalandırılmadır. Tabii ki hiç kimseye her hangi bir ayrımcılık yapılmamalıdır. Fakat burada bir ayrımcılık yapıldığı, Hırant'a daha çok değer verildiği, bir Ermeni'nin dünyaya bedel olduğu görülmüyor mu? İyi bir Türkolog, kötü bir politikacı olan Fuat Köprülü'nün (1950-57 arasında dış işleri bakanlığı yaptı; Türkiye'yi batıya teslim edenlerden biriydi) Dede Korkut hakkında şöyle bir sözü vardır: "Türk edebiyatının bir kefesine Dede Korkut'u koysanız, diğer kefesine bütün Türk edebiyatını koysanız, yine Dede Korkut ağır basar." Öyle bir vaziyet ortaya çıktı ki, terazinin bir kefesine Türkiye Cumhuriyeti devletinin 72 milyon Türk'ü koyuldu; diğer kefesine Hırant koyuldu, yine de Hırant ağır bastı. Bu memlekette Hırant'tan önce de bir çok bilim adamı, gazeteci, siyaset adamı öldürüldü. Onların hiç birisi için Hırant hakkında edilen lafın milyonda biri bile edilmedi. Yani bu vatandaşımızın bu kadar kıymetli olmasının tek sebebi Ermeni olması mıdır? Yoksa Hırant bir Ermeni + bir insan olmasının yanı sıra + dünya barışını sağlamış, dünyayı güllük gülistanlık haline getirmiş bir barış havarisi + küresel ısınmaya, kansere çare bulmuş günümüzün Ayınştayn'ı denilebilecek bir bilim adamı mıdır? Ermeni olmak diğer milletlere, hususen Türk milletine karşı bir imtiyaz mıdır? Bu durum yaklaşık 6 bin civarında halkın yaşadığı yer yüzündeki diğer halklara ve onlara mensup fertlere karşı saygısızlık ve hatta hakaret değil midir? Hanımlar, beyler! Bütün insanlar ve bütün halklar değerlidir. İnsan, daha doğrusu canlı hayatı (hayvanlar ve bitkiler dahil) kutsaldır. Birine az, birine çok değer vermeniz çifte sıtandardın daniskasıdır. Almanya'da her gün Türk yakılıyor, evet yakılıyor; öldürülmüyor, yakılıyor. En son 3 Şubat 2008'de Ludwigshafen'de bir ev kundaklanıp 5'i çocuk, 9 Türk yakıldı. Ve tanıkların ifadesine rağmen Alman savcılığı 24 Temmuz 2008'de soruşturmaya gerek görmeyip dosyayı rafa kaldırdı. Bu, Türklerin Almanya'da ne ilk yakılışıydı, ne de sonuncusu olacak. Hırant'a verdiğiniz değerin milyonda birini Almanya'da yakılan Türklere de verin… Ve Almanya'nın başka milletlere değer vermeyen yetkililerini kınayın. Yeter artık! Bir gün Hırant lafından çıldıran bir vatandaş olursa bunun sorumlusu medya ve hükümettir.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.