SimalyildiziNet tarafından postalanan herşey
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Hah işte bende onu soruyorum! Olmayan birşeyi "farz" diye halka sunmak ve bunuda "özgürlük" kisvesine yapıştırmak doğrumu? Mesela; Punk ları bilirsiniz. Bu şekilde saç kesilmesini biri çıksa "dinimizin gereği" dese. Öyle işlense öyle işlense ki artık herşey bunun üzerine olsa (asıl din gereklerini bu arada hiçmi hiç önemli olmasa), ve bu yolla siyasi bir rant elde edilip başa geçilse, sizce punk stili saç yapmayanlar dinsimiz olur? Yapanların özgürlük hakları uğruna bu model saç tüm "kamusal" alanlarda özgürmü olmalıdır? Bölmekmi? Demokrasi ve özgürlüğe değer vermek mi? Çelik çomak oyunu ile ortada olup bitenleri örmekmi? Bunu anlamanın en iyi yolu en başa, sorduğum soruya, yani "din" adına türbanın doğrumu yanlışmı olduğuna cevap vermek gerekiyor... Saygılarımla
-
DÜĞMEYE BASILDI, DÖRT KOLDAN PARA AKIYOR
Yok, sanırım "düşmanımın düşmanı benim dostumdur" daha uygun olacak En baştaki haberde Taraf ı dinci yapmıyorlar, sadece Taraf ın TSK ve sözde "çete"leşmek üzerine hummalı yazılarının nedenini anlatıyorlar! Taraf cıklarda anladılar, "dar-ül harp" ortamında nasıl nemalanılır, nasıl para toplanır, nasıl "amaca gidilir"...
-
Komplo teorisi" (ymiş!)
Adam, "Her şeyi ABD ve İsrail'den biliyorsun" diyor, sonra da, "Ergenekon'u konuşsana" aklı veriyor... Önce kısa bir hatırlatma yapalım! İsrail'in güvenliği için bir "Yahudi Kürdistan" oluşturmak ve petrollerine el koymak için Irak'a çullanıp El Kaide bahanesiyle de Çin ve Rusya'yı kuşatarak dünyayı tek kutuplu hale getirebilmek için Afganistan'ı işgal ederken, Türkiye'ye, "Madem stratejik ortağız, öyleyse Irak'ta da, Afganistan'da da yanımda olmak zorundasın" diyen ABD, en haklı ve en mağdur olduğumuz Kıbrıs'ta, Rumlar Türkleri kıtır kıtır keserken, Türk askerini adada görmemek için İnönü'ye tehdit mektupları yazan da bu ABD değil miydi? Evet, bu ABD'ydi! Türk askerinin başına bu ABD çuval geçirmedi mi? Geçirdi... Bu ABD değil miydi Musul ve Kerkük'te Barzani'ye Türklere ait nüfus ve tapu kayıtlarını yağmalatan? Ve bu ABD değil miydi Barzani peşmergeleri ile Telafer'i defalarca kuşatıp haftalarca Türk katliamı yapan, yaptıran? Muavenet gemimizi bu ABD conileri saldırmadı mı? Bağdat'a giden Türk hariciye konvoyunu bu ABD yanlış yola sevk edip kurşun yağmuruna tutmadı mı; ve bu ABD değil miydi Adana Havaalanı'ndan kalkan Antonov tipi kargo uçağını Bağdat'ta düşürüp 30 Türk'ün ölmesine sebep olan? Bu ABD değil miydi zamanın Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in içinde bulunduğu helikopteri Çekiç Güç'e bağlı uçaklarla öldürmeye yeltenen! Yine bu ABD'nin uçakları değil miydi PKK'ya malzeme atarken Cudi Dağı'nda suçüstü yakalanan! Gelelim "Ergenekon" bahsine... Sizin "Ergenekon" dediğiniz, bizim "Gladio" dediğimiz şey değil mi? "Gladio"da "ABD üretimi" bir örgüt değil mi? Ve o Gladio değil mi Türkiye'de "sağ-sol" çatışmasını tetikleyen ve Alevi-Sünni çatışmasını körükleyen. 12 Eylül öncesi seri numaraları birbirinin devamı olan Gladio silahları sağcısının da solcusunun da belinde ve elinde değil miydi? Bugün Çorum ve Malatya olaylarına kadar dökülen kardeş kanının arkasında ABD'nin olduğu artık sır olmaktan çıkmış değil mi? Ve ABD demek İsrail demek değil mi? Daha dün rahmetli Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu gazeteci Yavuz Donat'a anlatmış. Mumcu öldürülmeden iki hafta önce İsrail Büyükelçiliği'ne yemeğe davet ediliyor ve yemekte İsrail elçisi Mumcu'ya soruyor: "- Öldürülmekten korkmuyor musunuz!" Mumucu bu soruya bir anlam veremiyor ve büyükelçinin yüzüne bakakalıyor. Yalnızca "Neden korkacağım" diyor, o kadar. Eve gelince de eşine olup bitenleri kısaca anlattıktan sonra, söyleniyor: "- Beni niye davet etti anlamadım!" Ve iki hafta sonra da öldürülüyor... Beyler, burası Türkiye... Büyük bir imparatorluğun mirasçısı ve yüce bir dinin mensupları bu coğrafyada oturuyor ve bu millet emperyalizme karşı Atatürk önderliğinde çok çetin bir savaş verip zafere ulaşmış bir millet. Kafkaslardan Balkanlara, Ortadoğu'dan Asya içlerine, her kimin bu coğrafyada bir hesabı varsa, o hesabın görüleceği masa, Türkiye'dir, o hesabın görüleceği millet Türk milletidir. Tarihten gelen gücü, ordusunun kuvveti ve dininin etkisi, artı, coğrafyasının stratejik konumu sebebiyle, bu böyledir. Biz bütün bu olup bitenlerde ABD ve İsrail vardır derken, aslında yalnızca bir hakikati dile getiriyoruz ve asla ne ABD'yi, ne İsrail'i suçlamıyoruz. Onlar ve diğerleri oyunu kuralına göre oynuyor, mesela, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 30'a yakın devletin sınırlarını değiştireceklerini açıkça deklare ettikleri Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'ni servise koyuyorlar. Bizim anlamadığımız, içimize sindiremediğimiz, Türkiye'yi yönetenlerin, Türkiye aydınlarının, Türk gazeteci, Türk yazar ve çizerlerinin, Amerika ve İsrail'in memuru, Amerika ve İsrail görevlileri gibi hareket etmeleridir... Ve böyle hareket ettiğini gururla anlatanlara halkımızın verdiği destektir bizim anlamadığımız, anlayamadığımız... Yoksa Türkiye ABD'nin eyaleti yahut Türkiye bir "İkinci İsrail" oldu da bizim mi haberimiz yok? Anlayamadığımız, sorguladığımız işte bu.. HASAN DEMİR - YENİÇAĞ
-
DÜĞMEYE BASILDI, DÖRT KOLDAN PARA AKIYOR
Taraf'ı çıkaran Alkım Gazetecilik, 1992'ye kadar küçük bir yayıneviyken ve batma noktasındayken birdenbire durumu düzeltti. Alkım Yayınevi'nin borçlarını Fethullah bağlantılı Albaraka Türk çekleriyle ödemesi yayıncıların dikkatini çekmişti. O tarihten sonra, birileri, Savaş ve Başar Arslan kardeşlere "yürü…" dedi. AKP iktidarıyla birlikte ise "kanatlandılar"! Arslan kardeşler, Brüksel'de büro açıp AB'yle de ilişkiye geçtiler… Fethullahçı gladyo TSK'ya karşı Ergenekon operasyonunu başlatırken, Pentagon, Taraf için de düğmeye bastı.Yasemin Çongar, Amerika'dan görevli olarak gönderildi. Burada, ABD İstanbul Başkonsolosluğu kolları sıvadı. "Vatanı bir kadın memesine satarım" sözüyle meşhur Ahmet Altan, 30 bin YTL maaşla gazetenin kuruluş görevini üstlenmesi için ikna edildi. Taraf yayına başladıktan sonra ayrılacağını söylemişti, ayrılmadı, genel yayın yönetmeni oldu. Gazetenin sahibi, Alkım Gazetecilik adına Başar Arslan oldu. Ahmet Altan'ın belirttiğine göre Başar Arslan yayın çizginse hiç karışmadı, odasını bile Altan'a bırakıp gitti. İLK DESTEK FETHULLAH CEMAATİNDEN Ahmet Altan 10 Kasım 2007 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan röportajda, Taraf gazetesinin ilan gelirlerine dayanacağını söylemişti. 15 Kasım 2007 tarihinde yayına başlayan Taraf'taki ilanlara bakıyoruz, "Alkım Yayınları" dışında, 2008'e kadar ilk bir ayda "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği" ağırlıkta. Kimse Yok mu Derneği 2002 yılında Fethullah'ın Samanyolu Televizyonu bünyesinde "Kimse Yok mu?" programı ile başladı. AKP iktidarı Kimse Yok mu Derneği benzeri vakıf ve dernekler için gelir vergisi kanununu değiştirdi, bu derneklere yapılan bağışlar vergiden muaf tutuldu… "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği", şimdi 5 kıtada faaliyet yürütüyor, katrilyonlara hükmediyor. Uzmanlar, Fethullah cemaati üzerinden aktarılan paraların asıl kaynağının Amerika olduğunu, Soros'un açık toplum enstitüsünden geldiğini belirtiyorlar. Devletin Halkbank ve Vakıfbank'ı ile Fethullah Gülen, daha ilk aydan Taraf'a ilan verenler arasındaydı! DEVLETİN TMSF'Sİ BASTI, DAĞITTI Taraf'ın tanıtım ilanları da Fethullahçı Zaman gazetesi tarafından yayımlandı. Hem Zaman, hem Fethullah'ın diğer yayın organı Aksiyon, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar röportajlarıyla gazetenin tanıtımını yaptı. Taraf'ın iki de transferi var Zaman'dan. Biri, bildiğiniz Etyen Mahçupyan, öbürü Gülen bursuyla Amerika'da eğitim gören Leyla İpekçi. Taraf, bir devlet kuruluşunun, TMSF'nin elindeki Sabah'ın baskı tesislerinde (Princity) basıldı, dağıtımını da TMSF'ye teslim edilen Merkez Dağıtım yaptı. Alkım'ların TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'le yakın ilişkisi olduğu belirtiliyor. Sabah gazetesi tüm tesisleriyle birlikte Damat Bey'in Çalık Holdingine devredildikten sonra ise Taraf, yine aynı tesislerde basılıyor, yine Çalık Holding'in elindeki Turkuvaz Dağıtım tarafından dağıtımı yapılıyor. Çalık dışındaki taliplilerin Sabah ihalesinden en ufak bir ses çıkarmadan çekilmesinde de Amerikan-İsrail diplomatlarının ya da istihbarat kuruluşlarının etkisi var mıdır, ne dersiniz? ALTAN, "EGEMEN GÜÇ"TEN DAHA FAZLA DESTEK TALEP EDİYOR "Eğer sizin sattığınız mal zararla satılıyorsa, bu zararı başka yerden karşılamak zorundasınız" demişti Ahmet Altan, Taraf gazetesi çıkmadan 5 gün önce. 10 Kasım 2007 tarihli Zaman'da yayımlanan röportajda Altan, sözlerini şöyle sürdürüyordu: "Bu da sizi bir yere karşı boynu eğik hale getirir. O yerin neresi olacağına siz kendiniz karar verirsiniz. Ya bir iktidardır, ya bir hükümettir, ya egemen bir güçtür, ya size ilan verecek olandır. Biz hiç kimseye karşı boynumuz eğik olsun istemiyoruz. 1 YTL'den satmamızın nedeni bu." Ahmet Altan'ın anlattığına göre Fethullah cemaatinden gelen ilan paraları ile iktidarın baskı-dağıtım desteği, gazetenin 1 milyon liradan daha ucuza satılmasına olanak vermiyordu. Daha büyük paralar gerekiyordu. Kendi deyimiyle "Vatan satıcısı" Altan, bağlı olduğu "egemen güç"ten daha fazla destek talep ediyordu. O destek 4 ay içinde geldi. Taraf, 8 Mart 2008 tarihinden itibaren 40 kuruşa düşürüldü. AYDA EN AZ 500 BİN DOLAR! 40 kuruşa gazete çıkarmak, ayda en az 500 bin dolar zarar demek. Yayın sektöründen işadamları, "Matbaanız ve dağıtım şirketiniz yoksa, zarar 1 milyar dolara yaklaşır" diyor. Taraf, ilk 4 aylık yayın çizgisiyle bu parayı "hak etmişti"! Pentagon güdümlü Fethullahçı gladyo da daha çok satan bir "tetikçi gazete"ye ihtiyaç duyuyordu. Değişik gazetelerdeki bağlantı mekanizmaları artık temel operasyonlar için yeterli sonuç vermiyordu. ABD-İsrail bağlantılı Fethullah sermayesi daha aktif bir biçimde Taraf'a para akıtmalıydı. 4. ayında, Taraf gazetesine ve Alkım Yayınevi'ne "çok büyük para akışının başladığı" belirtiliyor. Taraf odaklı para akışı ve karmaşık ilişkiler öyle boyutlara geldi ki, Aydınlık'ın edindiği bilgilere göre, 40 yaşında medya patronu olan Başar Arslan şu sıralar paniğe kapılmaya başladı. İLK BÜYÜK ERGENEKON BASKININDAN 13 GÜN ÖNCE Taraf gazetesinin 40 kuruşa düşürüldüğü tarih 8 Mart. Fethullahçı gladyonun üçüncü ve ilk geniş kapsamlı Ergenekon operasyonunun tarihi 21 Mart. 21 Mart'ta Türkiye, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'ten, Cumhuriyet, Aydınlık ve Ulusal Kanal Genel Yayın yönetmenlerine, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'na varan geniş çaplı bir operasyonla sarsıldı. İşte, Taraf o günler için çıkarılmıştı. FETHULLAHÇI İSTİHBARATIN PSİKOLOJİK SAVAŞ BÜLTENİ Taraf işin öylesine göbeğindeydi ki, sanık avukatlarına gösterilmeyen "belgeler" Fethullahçı gladyo tarafından Taraf'a servis ediliyordu. Bunların en çarpıcısı, baskından önce Alkım Yayınları'nın Ankara'daki bürosundan Taraf'a fakslandığı anlaşılan "Yargıtay Krokisi" belgesiydi… Fethullah, Taraf'ı yalnız parayla değil, kirli haberlerle de besliyor. Taraf, Fethullahçı istihbaratçıların servis ettiği haberlerle çıkıyor. Emniyet'te yuvalanmış F tipi istihbararatçıların basın bülteni gibi. Ahmet Altan'ın medyayı peşlerinden sürükleme iddiasıyla, "Babıâli'nin kimyasını değiştireceğiz!" sözleri böylece anlam kazanıyordu. Gazete hem F tipi istihbaratçıların yürüttüğü psikolojik savaşın aracı misyonunu yürütüyor, hem de haber kaynaklarının Genelkurmay'dan olduğu yalanını ortaya atıyor. Bu da tipik bir istihbaratçı numarası. Fethullahçı Gladyo'nun çok sık başvurduğu bir tertip. HER GÜN SATIR SATIR ÇEVİRİSİ YAPILIP, AB'YE SUNULUYOR Gazeteyi çıkaran Alkım Yayınevi'nin sahibi Savaş-Başer Arslan kardeşler, Brüksel'deki büroları kanalıyla Avrupa Birliği'yle de ilişkiye geçtiler. Taraf gazetesi'nin satır satır çevirisi yapılıp her gün Avrupa Birliği'nin önüne konuluyor! AB, gazetelere doğrudan hibe yapamıyor ama yayınevlerine yapabiliyor. Alkım Yayınevi'nin, Ahmet Altan'ın "İçimizdeki Bir Yer" adlı romanının, 2004'te AB parasıyla basıldığı belirtiliyor. 1 milyon adet basılıp maliyetinin 4'te biri fiyatına satılan Altan projesi, AB fonlarınca desteklendi. Gazete bayilerine kadar ulaştırılan kitap için bakkallara bile standlar yerleştirmişti. Ardından, Alkım yayınları Sabah Gazetesi'yle işbirliği yaparak Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yüz Temel Eser'i basmıştı. AB ile kurulan bu köklü ilişkilerin, bugün para kanallarının çeşitlenmesinde etkili olduğu belirtiliyor. HARİRİ'DEN ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ'NE… Haziran alından itibaren Taraf'ta yayımlanan ilanlar çoğaldı ve çeşitlendi: Uluslararası Af Örgütü, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Asya Finas… İsrail-MI6 bağlantılı Hariri'ye satılan Türk Telekom'un tam sayfa ilanları Taraf'ta dikkat çekici sıklıkta yayımlanıyor. İlan, bir gazeteye para aktarmanın yasal ve gözle görülür yöntemi. Ama tek yöntem değil. Bir bankacı, "Unutmayın Türkiye'de para giriş çıkışı çok kolaydır. Hiç bir denetim yok" diyor. TARAF AKP'Yİ HİZAYA SOKUYOR Taraf, Nisan-Mayıs aylarında yaptığı yayınlarda "Ergenekon Ordu'ya uzanmalı" kampanyası yürüttü. Bu yayınlar sırasında Taraf, Tayyip-Gül bölünmesinde açıkça Abdullah Gül yanlısı yayın yaptı. Zamanında Taraf'a destek veren Tayyip Erdoğan, bu kez Taraf gazetesinde "korkaklıkla" suçlandı… Yasemin Çongar, 2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da yayımlanan röportajında şöyle diyordu: "Diyelim ki AK parti büyük bir pazarlık yaptı, Ergenekon'u güdük bıraktı, AB konusunda zaten durgun olan politikasını sürdürme sözü verdi, diyelim ki devletin antidemokratik alışkanlıklarını ve uygulamalarını sorgulamayacak noktaya geldi, o zaman kapatılmaz belki; ama AK Parti, AK Parti olmaktan çıkar. Bu toplum da önümüzdeki seçimde başka bir parti bulur kendine." PSİKOLOJİK SAVAŞIN KARARGÂHI Haziran'dan itibaren Taraf gazetesi, hemen her gün TSK'ya karşı bir yalan uydurup manşetine taşıdı. İşte birkaç manşet "haber": - Genelkurmay'ın yeni kontrgerilla planı (2 Haziran). - Asker- Rektör kumpası (8 Haziran). - Yakında darbe olacak (10 Haziran). - Genelkurmay'ın Türkiye'yi biçimlendirme planı (20 Haziran). - Dağlıca baskını biliniyordu (25 Haziran). ORG. BÜYÜKANIT: O GAZETEYİ FİNANSE EDEN KİM ONA BAKIN! Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 20 Haziranda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı duvarına asılan Atatürk Rölyefi'nin açılış töreni sonrasında verilen resepsiyonda şunları söyledi; " O gazeteyi finanse eden kim, siz ona bakın; bakın sadece o gazetenin finansörü diyorum." Orgeneral Büyükanıt'ın "O gazete" dediği Taraf. Genelkurmay Başkanı, aynı resepsiyonda şunları da söyledi; "Dünyada bu kadar saldırıya uğrayan başka bir silahlı kuvvvetler var mı? Hele ki bu dönemde. Terörle mücadelede en başarılı olduğu bir sırada." Gazete, 20 Haziran 2008 tarihli sayısında, Genelkurmay Karargahı'nda hazırlandığını iddia ettiği bir dökümanı manşet yapmıştı. İşte Org. Büyükanıt da "o gazetenin finansörü" nü bu son saldırıdan sonra gündeme getirdi. Aydınlık'a ulaşan bilgiye göre Genelkurmay Başkanı, bunları söylerken "finansörün" kim olduğunu da bilerek söylüyordu. Ama Taraf'ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Fethullahçı para kaynakları apaçık olduğu halde, bu sefer de Genelkurmay Başkanı'nı "bildiği para kaynağını açıklamaya" çağırdı. Gazetenin 22 Haziran 2008 tarihli manşeti de bu yöndeydi. … VE 1 TEMMUZ Türk Silahlı Kuvvetleri'nden emekli iki subayın, Org. Hurşit Tolon ve Org. Şener Eruygur'un tutuklanmasıyla sonuçlanan son operasyonla birlikte Taraf, adeta bayram ilan etti. 2 Temmuz günkü manşet şöyleydi: Cumhuriyet tarihide ilk defa/ Darbeci paşalar göz altında. 6 Temuz 2008 tarihli Taraf'ın manşeti şöyleydi: Yargılanacaklar! Aynı gün, Emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu öne sürülen "Darbe günlükleri" Taraf gazetesince yeniden piyasaya sürüldü. Taraf bununla da kalmadı, bir darbe planı daha piyasaya sürdü. Operasyon günü Taraf yine TSK'ya saldırı halindeydi. 1 Temmuz günü Taraf gazetesi, CİA'nın kontrolundaki Tuncay Güney'in ifadelerine dayanarak, Ordu'nun bölündüğünü öne süren bir manşetle çıkmıştı… NEDEN TSK HEDEF? Yasemin Çongar, Aksiyon'daki röportajında TSK'yı neden hedef aldıklarını anlattı. 1 Mart Tezkeresinin reddedilmesi Çongar'da, onların jargonuyla travma yaratmış anlaşılan. "Amerikan Merkezî Kuvvetler Komutanlığı askerleri gemide bekliyordu Türkiye üzerinden Irak'a geçmek için. Son anda savaş planları bozuldu" diyor Çongar, "Amerika'nın çıkarları Irak'ın bölünmemesinden yana. Yine o çıkarlar, Irak'ın bugünkü federal yapısını koruyarak Türkiye ile sağlam ilişkiler kurmasını gerektiriyor." Ahmet Altan da Zaman'a konuşurken TSK'nın Kuzey Irak operasyonuna şiddetle karşı çıkıyor ve şöyle diyor: "Bunun bedelini kim ödeyecek? Onlar mı, çocuklar mı?" Yine Yasemin Çongar, "Genç Siviller"in düzenlediği bir panelde "Ergenekon sadece toplum düşmanı değil, dünya düşmanı bir örgüt" diyordu, "Türkiye'yi dünyadan koparmaya çalışıyor." Kimden? Çongar'ın yanıtı şöyle: "Başta Avrupa Birliği'nden, ABD'den ve diğer ülkelerden de." TSK DÜŞMANLIĞI, TARAF İÇİNDE DE TARTIŞMA YARATTI Taraf'ın yayınları gazetenin kadrosu içinde de tartışma yarattı. Mayıs ayı içinde bazı muhabirler gazeteden istifa etti. 27 Mayıs 2008 tarihli Gerçek Gündem internet sitesinde "Ahmet Altan'a istifa şoku" başlığıyla yer alan habere göre istifacılar arasında Alev Er de vardı: "Taraf Gazetesi'nin yayın politikasına dayanamayan yedi kişi ilişiğini kesti. Taraf Gazetesi'nin Fethullah Gülen-Abdullah Gül hayranlığı çalışanlarını da bıktırdı. Gazetenin yedi çalışanı yönetime istifasını sundu. Gazetecilerin ayrılma gerekçesinin 'yayın politikası' olduğu öğrenildi…" "Bize böyle bir gazete yapılacağı söylenmemişti" diyordu ayrılanlar. "Demokrat, sivil, özgürlükçü bir gazete yapılacaktı. Ancak 17 Mayıs günü Deniz Gezmiş hakkında (ırkçı-yabancı düşmanı) diye bir yazı basıldı. Herkesin kafası karıştı. Biz de bu tablo içinde görünmek istemedik." Bir başkası şöyle konuşuyordu: "Fethullah Gülen ve Abdullah Gül yanlısı gazete yapılıyor. Belgesiz bilgisiz bir şekilde TSK karşıtı haberler yer alıyor. Bunu anlatmaya çalıştık. Ama kimse dinlemedi." Haziran başında ise bir kısım Alkım Kitabevi üyeleri "sola ve devrimci değerlere karşı kampanya başlattığı için" üyeliklerinden istifa ettiler. "Biz artık niyetin ne olduğunu anlamış bulunuyoruz" diyordu istifacılar, "Vakit, Yeni Şafak, Zaman gibi bir yayın olacaksa Taraf gazetesi, kimsenin tuttuğu yok. Ancak net olarak açıklasın, Truva atını kimse oynamasın!" İSRAİL KONSOLOSLUĞU'NDAN TARAF'A ZİYARET Yalnızca Amerikan Konsolosluğu değil Taraf için kollarını sıvayan. Gerçek Gündem adlı internet gazetesi, 8 Temmuz günü Taraf Gazetesi'ni İsrail Konsolosluğu'nda görevli bir kadın ile bir erkeğin ziyaret ettiğini yazdı. Ziyaretçilere üç de koruma eşlik etmişti. Haberde şu satırlara yer verildi: Taraf'ın İstanbul Kadıköy'deki bürosunu ziyaret eden İsrail konsolosluğu yetkilileri, binaya zırhlı bir araçla geldi. Taraf'taki gazetecilerin Gerçek Gündem'e verdiği bilgiye göre, İsrail yetkilileri önce Yasemin Çongar'la ardından ise Ahmet Altan'la görüştü. Ziyaretçiler, Altan ve Çongar, daha sonra hep birlikte yemeğe çıktılar. Yasemin Çongar'ın başka görevleri de var Taraf için ta Amerika'dan getirilen Yasemin Çongar, "Milliyet'in önerdiği tepe yöneticilik teklifini de bağımsız gazetecilik yapabilmek adına reddettiğini" anlattı orda burda. Ayrıca onun görevi gazetecilikle, hatta Taraf'la sınırlı değildi. 2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da şöyle diyordu Çongar: "Batı artık Türkiye ile ilişkilerini tamamen devlet üzerinden değil, iş dünyası ve sivil toplum üzerinden de kurmaya başladı. Sadece İstanbul ve Ankara'yla değil, Anadolu ile de temas ediyorlar artık. Taraf için döndüğümden beri 7 ay içinde birkaç kez Güneydoğu'ya gittim, Orta Anadolu'yu 10 yıl aradan sonra gördüm…" Çongar'la kol kola gördüğümüz isimlerin başında Yıldıray Oğur geliyor. Oğur, "Genç Siviller" adlı örgütün başkanı. Soros'tan besleniyor, Türkiye'de de "turuncu devrim" denemesine hazırlanıyorlar. Adları daha yeni duyulmuştu ki, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına getirilir getirilmez Yıldıray Oğur'u köşkte konuk etti. Oğur, Genç Siviller'in simgesi olan kırmızı Convers marka ayakkabı hediye etti Cumhurbaşkanı'na; "asker postalını protesto" anlamı taşıyordu Gül'e verilen hediye.
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Aynen öyle.... Ama ben hala Türban konusundaki sorumun cevabını alamadım!!! Biraz geri gidin ve her konuda yazacakları olanların, türban savunucularının cevabını sırarla bekliyorum... Saygılarımla
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Soruma cevap değil sadece genel yorum yapmışsınız! Dini konularda dile gelecek bir konu ise eğer başörtüsü/türban/sıkma burada neden yazıyoruzki? Hadi cevabınızı görelim
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Ufffff.... Bu kadar yazı okunurmu? Maşallah coşmuş arkadaşlar... E madem bu kadar bilen var, başörtüsü konusuna girmeden önce bazı sorularım var yardımcı olabilirmisiniz? Benim anlamadığım konu şu; Namaz a durduğumuz zaman, erkekler göbek hizasında kadınlar göğüs üstlerinde el bağlarlar değilmi? Birde, cenazeler defnedilirken, erkekler göbek deliği hizasında, kadınlarda göğüs üstü hizasında derinlikte kabirlere konulurlar değilmi? Peki madem türban/başörtüsü/sıkma dinimizce "farz" kılınıyorda; neden kadınlarımız namaza durduklarında elleini tepelerinde birleştirmiyorlar, yada neden kabirleri boylarınca çukur olmuyor? Umarım sorumu çarpıtmadan güzelce açıklarsınız, sonra türban konusuna geliriz.... Saygılarımla
-
Laiklik kaç para eder?
Bende bunu anlamadım! Madem laik sistemle yönetiliyordu da neden sürekli "fetva" yada "yeni yasa"lar için Şeyh-ül İslam a danışılıyordu? Burada İslam emirlerine değil, dikkat ederseniz Şeyh-ül İslam a danışılıyor..... Ne komik, 1855 te Osmanlı Ordusu nun modernizasyonu için askerlerin başına gönderilen ingiliz genaralinin tavisyesiyle 1865 atanan Şeyh-ül islam ne kadar "islam" eğilimli olur; artık siz düşünün! Hatta bugün gelinen nokta da bundan dolayıdır. "Din elden gidiyor" lafıda nedense tam o dönemde keşfedilmiştir.... ve birçok eleman tarafından kullanılarak bu milletin içi oyulmuştur. Tıpkı bugün olduğu gibi! Hah geldik zurnanın son deliğineeee.... Efendim direk yazsanıza, "TSK neden insanları seçerken böyle bir işleme başvurur" diye... Çünkü bazı dini gurupların TSK içine sızma ve etkisizleştirme çabalarının varlığı zaten gün gibi ortadaydı! kaldı ki, sizin bu tanımınızla sanki TSK yada devlet dairelerinde çalışanlar sanki müslüman değil. Allah aşkına siz hangi memlekette yaşıyorsunuz? Bugün başörtüsü tantanası nasıl ve neden başladı bilen varmı? İslam ın şartı kaç? 5 mi 6 mı? Siyasal pirim yapma adına 1987 yılında MSP nin ortaya attığı bu dini acitasyondan önce varmıydı başörtüsü diye birşey? Ama birileri saman altından su yürütmeye kalkarsa bunun suçu devlet değil, maalesef halkın inancını kullanan kişilerdir. kaldı ki bugüne kadar müslümanlara en büyük zararıda bu cephe vermiştir. Daha türban konusuna değinmiyorum bile. Bugün, "La ilahe ille Allah" demenin müslüman olmaya yettiğini söyleyen zihniyet bile koca bir YALAN üzerine birşeyler inşa etmeye çalışmıyormu? Açıkça söylüyorum; insanların inancı öyle bir keşmekeş haline getirlildiki, ortada hiç alakası olmayan ve ele geçirilemeyen devlet kurumları resmen dinsiz ilan edildi.... Sizce din nedir? Diyanet işleri başkanlığı, halkı, "şu müslüman bu değil" diye mi yönlendiriyor, yoksa ibadetleri için gerekli olan tüm eğitim, öğretim ve atamalarımı kontrol ediyor? Laik sistem, insanların inancında özgür olmasıdır amaaaaaa bu inançlarını devlete yansıtmamaları karşılığında. işte sizin hadiseye ters baktığınız yöntem budur. Madem laik sistemdeyiz, madem kılık kıyadet dini simge olarak insanlara özgü olmalı, neden açık insanlar "kötü", çalışan bayanlar "kötü kadın" ilan ediliyor? Bak, sözde laik sistemi eleştrirken bile aslında "din" devleti kisvesinde, birilerinin ortaya attığı felsefeler ile toplumu parça parça ediliyor farkındasınız değilmi? Neyse dostum! Emin olduğum bir konu var. islam da kötü kadına bile kötü kadın demek haramdır. Kaldı ki elimizde iman ölçer olmadığına göre, kişi yada kurumları dinli-dinsiz demek gibi bir haddimizin ve hakkımızın olduğunu hiç sanmıyorum..... Bugün türban/başörtüsü dersek, yarın hristiyanda domuz etinin marketlerde olmasını ister (hoş AB ye şirin görünmek için bunu da yaptık ya neyse)! Yada türban/başörtüsü isterken, başkalarınında mayo hatta ve hatta üstsüz gezme hakkınında olduğunu lütfen hatırlayalım. Okullardaki kılık kıyafet yönetmeliği aynı zamanda bunlarıda engellemek için konmuştur. Bardağın sadece boş tarafından bakmak çokta demokratik bir olgu değil! ??? Sanırım algım ve anlayışım durdu...biraz açarmısınız? Şunu anlıyorum; İslami hükümler ile ola gelmiş arap alışkanlıklarının örtüştüğü çok fazla yorum katılarak sunulan ve "rivayet" diye aktarılan açıklamaların varlığı bunu zaten açıkça ifade etmektedir.... Siz bugün kü arap alışkanlıklarının islamdan sonra oluştuğunumu sanıyorsunuz? Hayır! Onlar devr-i cahiliye döneminde bile vardı... Oysa, bugün gelinen noktada, sunni-şii-alevi sürtüşmeleri bile; bu gurupların hala islamı anlamadıkları ve hatta yaşamadıklarını göstermektedir.... "Ben ilmin şehriyim, Ali kapusu".... Saygılarımla
-
Laiklik kaç para eder?
Osmanlı Devlet yönetimi laikmiydi??? Güldürmeyin Allah Aşkına... Hilafet neyin nesi o zaman? Osmanlı içinde yabancılarla evlilik olduğundan azınlıklar özel(!) muamele görmekteydi! Selçuklu için bazı fikirler sunmadan önce, Selçuklu yu incelemenizi tavsiye ederim arkadaşlar. Bugün bile, Osmanlı nın yurtlerından sürdüğü Selçuklu ailelerinin yaşantısı bile o dönemim kültürünü açıkça ortaya koymaktadır..... * * * Laik sistemin nedir, ne değildiri en başında tartışmadan, kaç para ettiğini anlamanız zaten mümkün olmaz! Cenab-ı Peygamber Efendimizin "Devlet Yönetimi"ni bile bilmek, bu sistemin Selçuklu tarafından neden itibar gördüğüne bile açıklık getirir.... O halde benden biri soru; "SİZ, İSLAMIMI YAŞIYORSUNUZ, YOKSA ARAP KÜLTÜRÜNÜMÜ?" (Arap kültüründen kastım Efendimizin bizlere miras bıraktığı islam değildir. İslam araplara indirilmemiştir.)
-
Laiklik kaç para eder?
Vardı vardı.... Laik sistem SELÇUKLU DEVLET yönetiminin modern(!) ismidir! Dikkat edin, Osmanlı Selçuklu *******(!) kurtulmak için, aynı sülaleyi bile bölüp farklı farklı yerlere göndermiştir. Atatürk te aslında Karaman dan giden bir ailenin torunudur! Tıpkı diğer Boşnak lar gibi.... Ve malum davanın neden "600 yıllık bir oluşum" damgası yediğide buradan açıkça gösterilmektedir! Şimdi, tıpkı Osmanlı modeli uygulanarak, ***** laik sisteme tabi olanlardan (ki bana göre Selçuklu Kültürü ile beslenenler) kurtulmak istiyor! Hatta ancak bunu yaparsa Osmanlı olabileceğini sanıyor... Ne yazık! Oysa Osmanlı Devlet Adamları nı mercek altına alsalardı, sonlarının başlagıcınında bu olduğunu görürlerdir... Zaten bir elin sayısı kadar Büyük İnsan yetiştirebilmiş bir Osmanlı nın gavur elinden çökmesi kadar doğal bişi olamazdı. Kaldı ki, bugün AB, ABD, Çin, Rusya emperyalizminden bahsederken, aynı zamanda Arap Emperyalizmindende bahsetmemiz gerekmezmi? Evet Liklik kaç para eder? Yada bedeli nedir? Bence, gerçek laik satın alınamaz ama yeşil sermaye para için nelerini satar nelerini! Vatanınımı dersin, bayrağınımı dersin, dininimi dersin... gerisini siz düşünün!
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=709751 Haksızlarmı???
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
"Ne olursa olsun darbe yapılmamalı" E be kardeşim kaldır ordu denen kurumu olsun bitsin! Adam hükümete geldikten sonra ülkenin hertürlü milli kaynağını özelleştirme adına halka değilde gavura satıyor, akla alınmayacak kanunsuz adam kayırmalara imza atıyor, misyonelerik ve kiliseler %de1000 artıyor, toprak satışı kanunun belirttiğinin %de 3000 üzerine çıkıyor, anayasanın değiştirelemez hükümlerine markaj yapıyor, hatta meclis başkanımız kalkıyor (eski) "TSK ya rağmen AB güvenlik güçlerine ihtiyacımız var ( yani AB silahlı güçleri gelsşn bu ülkeye)" diyecek kadar aymaz laflar edecek ve bana hala "darbe ne olursa olsun olmamalı" diyeceksiniz. Bravo!
-
TOKİ'NİN *************
Konu YeniÇağ değil, konu gazetelere olayın taşınması! Ve gördüğünü takip eden medyamız sağolsun en azından birileri rahatsız olacak kadar vak vaklayacaktır!
-
AFAROZ KORKUSU- yusuf HALAÇOĞLU
Ortadaki belgeler nelerdir bilmiyorum. Ben Sayın Hallaçoğlu değilim. Ama bildiğim birşey varsa, son dönemde özellikle Sovyet Rusya nın çöküşünden sonra arşivlerinin satılığa çıkarıldığı ve neredeyse tüm arşivlerininde Türkiye tarafından alındığıdır. Osmanlı Arşivi ni hala açmıyorlar. Israrla açmamalarının nedeni, ortaya çıkacak olan KÖTÜ şeyler DEĞİL, tam tersi, yalan dolanla kaktırılan tarihin aslının ortaya çıkmasına mani olmaktır..... En temel nokta, ortada verilen Etnik Kronoloji de amaç insanları ayrıştırmak değil; tamamen aslında kökte bir olunduğunun ancak zaman içinde değişen şeylerden dolayı AB nin özellikle bizleri bölüp yerle yeksen etmeye çalıştıklarının ispatıdır.... Hiç kimse Fransa da bulunan 3 ayrı dilden bahsetmez. Hatta sıksık krizler çıkmasına karşın "insan hakları" üzerine tek laf edilmez, edenide anında susturular... Ama iş Türkiye ye geldiğinde, hakikaten her futbol takımına bir bölge vermek lazımdır derim... Saygılarımla
-
AFAROZ KORKUSU- yusuf HALAÇOĞLU
Neden OSMANLI ARŞİVİ nin açılmasına izin verilmez? Açılırsa, AB-D nin tüm yalan dolanları ve kışlkırtmaları gözler önüne serilirde ondan.... Siz havanda su dövün arkadaşlar! Hatta bence Fenerbahçeli lerle, Galatasaryalılar ve dahi Beşiktaşlılar içinde birer ülke kuralım bu topraklarda, olsun bitsin! Halaçoğlu, ucundan kıyızından elde ettiği belgelerle konuştu! Aılları ile konuşsa demekki ülkede kıyamet kopacak!
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Sayın Karabekir, Haklısınız, darbeye değil öncesine bakmak gereklidir.... Ancak, Türkiye de darbe(lere) bakmak için geri gitmemiz gereken tarih daha eskidir. 1944.... ABD nin, Türkiye yi, kuzey ülkelerden koparmak ve kendi eksenine sokmak için attığı ilk adım ve ilk süikast.... Hoş, sanki Türkiye kuzey ülkeler ile yakınlaşsa başı göğe erecekti ya neyse bu başka bir tartışma konusu. Bizim için asıl önemli konu, birilerinin ipinde KUKLA olmadan nasıl yaşayabilirizi bulmaktır. Darbe, mevcudiyeti itibariyle kurunun yanında yaşında yandığı, kendi enerjisi ile zaten oldukça zarar veren birşeydir. Ama kardeşim sende düşme darbe oluşacak tuzaklara. Şuan iktidar ve diğer partiler (muhalefet), Türkiye de darbe olsun diye hala canla başla çalışmakta. Biz burada darbenin zararlarından bahsederken, birileri, çaldığı çırptığı ne varsa bunun üzerine "darbe külü" ile örtme gayretinde. Ve her zaman olduğu gibi günah keçiside TSK olmakta..... Neden diğer ülkelerde zart-zurt darbe olmaz? Çünkü, onların halkı başlarına hırsızı, soysuzu, satılmışı geçirmezler! Hatta faşist düzeyinde milliyuetçileri cımbızla çekim yönetime koyarlar... Ben bu millete OH OLSUN diyorum. Aynı zokayı yıllardır yutuyor ve hala da o zokanın etrafında pervane oluyor! Adnan Menderesi n varisi Demirel, sonraı Çiller, sonra Ağar..... İsmet inönü nün varisi Ecevit, sonrası Erdal İnönü, sonrası Deniz Baykal, Murat Karayalçın ve belkide çok kısa bir zaman içinde de "hocama laf ettirmem" diyen Mustafa Sarıgül.... Türkeş in varisi Bahçeli... Erbakanın varisi Erdoğan.... Sizce bunlar farklı kutupların yada farklı fikirlerin partilerimi? Bence hayır! Hepside aynı görüşün aynı yolun ve sistemin partileri... Düşünün, Milli Nizam Partisi kapanacak, kurucularına siyasi yasak gelecek ki kesin gözüyle bakılıyor, sonra herne oluyorsa parti kapanıyor ama siyasi yasaktan ses yok. Adamlar hemen Milli Selamet Partisi ni kuruyor ve "nerede kalmıştık" diyor... Konu partilerin kapanması değil arkadaşlar. Konu, Pembe Köşk ün bahçesine (kesin kez yasak olmasına rağmen) yapılan konutlar, bu konutlardan Rahmetli Erdal İnönü ye ve ailesine verilen 200 konut ve mütahidininde MNP partisinin kurucularından olması.... Resme bir adım geriden bakın! Biz, bizi gerçekten müreffeh yarınlara taşıyacak adam gibi adamları başımıza getirmediğimiz sürece, darbeler-darbeliler daha çoooook olur.. Lider seçerken neye bakıyoruz? Paparazi mantığıyla şöven yapısına bakıyoruz! Allah aşkına söyleyin, meclisimizde kaç HUKUK ADAMI var? Hukukçu prof. var? Ben sayılarını tam bilmiyorum ama sanırım 30 civarındalar. Geri kalanlar kimler? Tüccar yada sanayici adam ne anlar hukuktan??? En başta hukukçu olmayan adamlar vekil seçilmezse, en azından Hukuk Devleti adına gerçekten doğru bir adım atmış oluruz... Her neyse! Biz kaşındık, bizim başımıza geliyor. Eğitim şart! Unutmadan.... Bugün yaşanan AB-D ve soros menşelili darbeyide sanırım bi 15 yıl sonra tartışırız; enine boyuna
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Hala 12 Eylül ü görmemiş olanlardan DARBE söylemleri dinlemek ne hoş 12 Eylül müydü suçlu olan yoksa olmasını sağlayanlarmıydı? Darbe neden olur? Olması gereken şeyler vuku bulmuşsa koşa koşa darbe olur; ama bu ortamı sağlayanlar (ki çoğu gazeteci ve yazar sağdır) neden hiç gö önüne alınmaz? Neden bu milletin evlatlarını biri birine kırdırıp ardından da "vay darbe oldu" yaygarası yaparlar? Hırsızın hiçmi suçu yok? Her ne kadar görmezden gelsenizde, 12 Eylül lü aklı başında yaşamayanların (******) darbe eleştirmesi ne kadar doğru?
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Merak ettiğim şey Ahmet Altan ın "T.C.Devleti düşmanı olması"ndan dolayımı "dürüst" görmeniz, yoksa kürt olduğu içinmi? Zira Altan ların derdi ne kürtlere destek vermek, nede bu ülkede demokrasi(!) oluşturulmasına ön ayak olmak! Yazarım şimdi onların derdini açık açık ama bu defa da olayı "hakaret" boyutunda ele alırsınız. Oysa, gerçek olan da budur; Altanlar, tamamen babalarının intikamını alma uğruna bu kadar pervasızca saldırmaktadırlar..... Oysa, bugün yazdığı, bir ay önce yanlıştı! Ne garip kendi yazılarının çelişkileri içinde yuvarlanırken, 1 defa olsun ağababalarına "yav ben öyle düşünmüyorum" diyememiştir...... * * * Kürt olmak nedir? Ortada kurulmuş olan bir devleti yok sayıp "banane ben yoluma giderim" deme hakkı gerçekten varmıdır? Yanlış bile olsa (düşünsel anlamda) ortaya konan şeyleri okuyun arkadaşlar. Sadece hizip olmuş olmak için hizip olmak, zaman içinde bilgisizliği mutlaka açığa vuracaktır. "İsrailin Bekaa stratejisi ve kürtler" isimli kitap, tarafsızca olup bitenleri gözler önüne sermektedir... Tıpkı, yunanlıların İzmir e ayak bastığı anda ne tesadüf ki ermenilerde katliamlarına başlamışlardı... Ellerinde silahlar bile aynı tarihte yapılmış aynı markaydı! Aynı el he yunana, hem ermeniye, hemde araba bu silahları vermişti.... Ne demişti Rahmetli Hrant Dink; (İstanbulda Malatyalı İşadamları Derneğinin yemeğinde) "amerika bu, gelir, kendi işini görür, çeker gider. Asla güvenmeyin. Onun derdi kendi çıkarlarıdır. Tıpkı eskiden olduğu gibi ermenileri kullanmış, sonra onları orta yerde bırakıp gitmiştir, bugünde kürtleri kullanmaktadır...." Saygılarımla Not:Ahmet Altan, eğer 3 kuruş fazla para veren olsa kürtleride satar! Boşuna hayali kahramanlar üretmeyin..... Mesele, "birlik" nasıl olmalı. Aksi halde yanlız çöpü kırmak kolay. Hem sizin için, hem bizim için!
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
İçinizde 1980 darbesini görmüş (aklı başında, olup bitenin farkında) kaç kişi var? Ve ergenekon diye bir çete YOKTUR! Ortada bir çete vardır ve suçlularıda içeridedir ama 3 kişi! Gerisimi! Zaten zaman içinde göreceksiniz!
-
TOKİ'NİN *************
Neden güldüm biliyormusunuz? Meğer YeniÇağ Gazetesi de aynı konuya el atmışşşş
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Güzel ve NET bir yazı! Sabırla okuyun arkadaşlar. * * * Bülent Esinoğlu Ahmet Altan Taraf gazetesinde bir iç savaşın içinde olduğumuzu ifade ederek, bu iç savaşta Kemalizm'in kökünün kazınacağını belirtiyor. İki hafta içinde "korkunç" bir olayla karşılaşacağımızı müjdeliyor. İç savaşın tanımını yapan Ahmet tarafları belirtirken düşman olarak Kemalistleri hedefe koymuş. Tamam, anladık düşman Kemalistler. Peki, siz kimsiniz? Kim adına savaş veriyorsunuz? Sizin söylemediğinizi biz söyleyelim. Amerika'nın iradesi adına savaşıyorsunuz. Bütün Kemalistler adına ben cevap verme yetkinse sahip değilim. Ama şunu söyleyebilirim. Gerçekten bir savaşın içindeyiz. Bu savaşın Taraf'ları şunlar; Amerika, AB, PKK, Haçlı irtica sizsin tarafınızdadır. Milliyetçiler, yurtsever solcular Kemalistlerin yanındadır. Korkarak savaşanlar kazanamazlar. Daha kendi tarafının adını bile doğru dürüst söyleyemeyenler hiç savaşamazlar. Demokrasi lafının arkasına saklanarak savaş falan yapamazsınız. Savaş korkakların işi değildir. Bırakın onu başkaları yapsın. Sana Kemalizm ile savaş talimatını veren emperyalist odakların bildiği ama senden sakladığı bir şey var. Kemalizm Çanakkale'dir. Kemalizm Kurtuluş Savaşıdır. Kemalizm Bağımsızlıktır, Laikliktir, Milliyetçiliktir, Devrimciliktir, Devletçiliktir. Bu savaş 84 yıl önce başladı. Kazanıldı. Şimdi Amerika'nın iradesini temsil edenler tarafından yeniden başlatıldı. Yeniden kazanılacaktır. Evet, emperyalizm ile savaş aynı zamanda bir iç savaştır. Emperyalizmin ******** ile vatanseverler arasındaki bir savaştır. Bu savaşta ölenler ABD iradesi için öleceklerdir. Kemalistler ise vatanları için öleceklerdir. Vatanı için ölenlere "şehit" deniyor. Amerika'nın iradesi için ölenlere ne isim vereceğiz? Biz Kemalistler savaş istemiyoruz. Hukuk ve o savunur gibi yaptığınız demokrasiyi hazmedeceksiniz. Tayyip siyasete atıldıktan sonra 16 siyasi parti kapatıldı. Neden o zaman bir tek cümle etmediniz. Şimdi Amerikan iradesine meydan okundu diye yerinizden zıpladınız? Mustafa Yıldırımın ifadesi ile söyleyeyim. Demokratik Padişahlık olur mu? Untmayın Hitler de seçimle iktidara gelmişti. Evet, Savcı bir iradeye müdahale etmiştir. Bu milletin iradesi değildir. Amerika'nın Türkiye'deki iradesine müdahale edilmiştir. Ilımlı İslam ile Amerikan iradesinin yanında yer alanlar elbette yargılanacaktır.
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Taraf Gazetesi nin Tarafı nedir? Kime, neden hizmet etmektedir? Bu vesile ile Altan biladerlerin patronları(!) ve kalem oynatıcıları belki biraz aralanır.... * * * Taraf çalışanları gazeteden ayrılıyor. Ayrılan personel, "gazetenin çizgisi ve haberleri yalan üzerine kurulduğundan, bu şekilde MESLEK AHLAKINI İCRA edemiyeceğimizden ayrıldık" dedi. Son 1 ayda 20 personel istifasını verdi ve iş aktini sonlandırdı. Bu konuda Ahmet Altan personele "konu para ise çok yakında çok büyük paralar gecelek(! nereden, nasıl, neden?), biraz daha sabırlı olsanız sektörün en fazla maaş alan insanları oalcaksınız" dediği iddia edildi. YeniÇağ, 14 Temmuz 2008 * * * NEDEN TSK HEDEF? Yasemin Çongar, Aksiyon'daki röportajında TSK'yı neden hedef aldıklarını anlattı. 1 Mart Tezkeresinin reddedilmesi Çongar'da, onların jargonuyla travma yaratmış anlaşılan. "Amerikan Merkezî Kuvvetler Komutanlığı askerleri gemide bekliyordu Türkiye üzerinden Irak'a geçmek için. Son anda savaş planları bozuldu" diyor Çongar, "Amerika'nın çıkarları Irak'ın bölünmemesinden yana. Yine o çıkarlar, Irak'ın bugünkü federal yapısını koruyarak Türkiye ile sağlam ilişkiler kurmasını gerektiriyor." Ahmet Altan da Zaman'a konuşurken TSK'nın Kuzey Irak operasyonuna şiddetle karşı çıkıyor ve şöyle diyor: "Bunun bedelini kim ödeyecek? Onlar mı, çocuklar mı?" Yine Yasemin Çongar, "Genç Siviller"in düzenlediği bir panelde "Ergenekon sadece toplum düşmanı değil, dünya düşmanı bir örgüt" diyordu, "Türkiye'yi dünyadan koparmaya çalışıyor." Kimden? Çongar'ın yanıtı şöyle: "Başta Avrupa Birliği'nden, ABD'den ve diğer ülkelerden de." TSK DÜŞMANLIĞI, TARAF İÇİNDE DE TARTIŞMA YARATTI Taraf'ın yayınları gazetenin kadrosu içinde de tartışma yarattı. Mayıs ayı içinde bazı muhabirler gazeteden istifa etti. 27 Mayıs 2008 tarihli Gerçek Gündem internet sitesinde "Ahmet Altan'a istifa şoku" başlığıyla yer alan habere göre istifacılar arasında Alev Er de vardı: "Taraf Gazetesi'nin yayın politikasına dayanamayan yedi kişi ilişiğini kesti. Taraf Gazetesi'nin Fethullah Gülen-Abdullah Gül hayranlığı çalışanlarını da bıktırdı. Gazetenin yedi çalışanı yönetime istifasını sundu. Gazetecilerin ayrılma gerekçesinin 'yayın politikası' olduğu öğrenildi…" "Bize böyle bir gazete yapılacağı söylenmemişti" diyordu ayrılanlar. "Demokrat, sivil, özgürlükçü bir gazete yapılacaktı. Ancak 17 Mayıs günü Deniz Gezmiş hakkında (ırkçı-yabancı düşmanı) diye bir yazı basıldı. Herkesin kafası karıştı. Biz de bu tablo içinde görünmek istemedik." Bir başkası şöyle konuşuyordu: "Fethullah Gülen ve Abdullah Gül yanlısı gazete yapılıyor. Belgesiz bilgisiz bir şekilde TSK karşıtı haberler yer alıyor. Bunu anlatmaya çalıştık. Ama kimse dinlemedi." Haziran başında ise bir kısım Alkım Kitabevi üyeleri "sola ve devrimci değerlere karşı kampanya başlattığı için" üyeliklerinden istifa ettiler. "Biz artık niyetin ne olduğunu anlamış bulunuyoruz" diyordu istifacılar, "Vakit, Yeni Şafak, Zaman gibi bir yayın olacaksa Taraf gazetesi, kimsenin tuttuğu yok. Ancak net olarak açıklasın, Truva atını kimse oynamasın!" İSRAİL KONSOLOSLUĞU'NDAN TARAF'A ZİYARET Yalnızca Amerikan Konsolosluğu değil Taraf için kollarını sıvayan. Gerçek Gündem adlı internet gazetesi, 8 Temmuz günü Taraf Gazetesi'ni İsrail Konsolosluğu'nda görevli bir kadın ile bir erkeğin ziyaret ettiğini yazdı. Ziyaretçilere üç de koruma eşlik etmişti. Haberde şu satırlara yer verildi: Taraf'ın İstanbul Kadıköy'deki bürosunu ziyaret eden İsrail konsolosluğu yetkilileri, binaya zırhlı bir araçla geldi. Taraf'taki gazetecilerin Gerçek Gündem'e verdiği bilgiye göre, İsrail yetkilileri önce Yasemin Çongar'la ardından ise Ahmet Altan'la görüştü. Ziyaretçiler, Altan ve Çongar, daha sonra hep birlikte yemeğe çıktılar. Yasemin Çongar'ın başka görevleri de var Taraf için ta Amerika'dan getirilen Yasemin Çongar, "Milliyet'in önerdiği tepe yöneticilik teklifini de bağımsız gazetecilik yapabilmek adına reddettiğini" anlattı orda burda. Ayrıca onun görevi gazetecilikle, hatta Taraf'la sınırlı değildi. 2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da şöyle diyordu Çongar: "Batı artık Türkiye ile ilişkilerini tamamen devlet üzerinden değil, iş dünyası ve sivil toplum üzerinden de kurmaya başladı. Sadece İstanbul ve Ankara'yla değil, Anadolu ile de temas ediyorlar artık. Taraf için döndüğümden beri 7 ay içinde birkaç kez Güneydoğu'ya gittim, Orta Anadolu'yu 10 yıl aradan sonra gördüm…" Çongar'la kol kola gördüğümüz isimlerin başında Yıldıray Oğur geliyor. Oğur, "Genç Siviller" adlı örgütün başkanı. Soros'tan besleniyor, Türkiye'de de "turuncu devrim" denemesine hazırlanıyorlar. Adları daha yeni duyulmuştu ki, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına getirilir getirilmez Yıldıray Oğur'u köşkte konuk etti. Oğur, Genç Siviller'in simgesi olan kırmızı Convers marka ayakkabı hediye etti Cumhurbaşkanı'na; "asker postalını protesto" anlamı taşıyordu Gül'e verilen hediye. *** Taraf'tan ayrılan gazeteci Mahmut Hamsici'yle yapılan bir söyleşi AKP'nin yolsuzluğunu yazdırmadılar. Altan gazeteciliği bilmez, cahildir." Önce Radikal'in kültür servisi ve kitap ekinde çalışırken haksız yere işten çıkarılan ve gazeteyle mahkemelik olan, ardından Taraf gazetesindeki muhabirliğini bu gazetenin "malum çizgisi" dolayısıyla sonlandıran gazeteci arkadaşımız Mahmut Hamsici'yle, bu gazetelerin mutfağında olup bitenleri ve basın emekçilerinin karşılaştıkları sorunları konuştuk. Ekin Bildirgesi: Belli bir misyonla çıkma azmindeki Taraf Gazetesi'nde, "derenin suyunun nereden geldiği" Fethullahçılar diye açıkça "speküle" edilirken, bu durum çalışanlar tarafından nasıl karşılanıyor? Somut ilişkileri siz nasıl gözlemlediniz? Mahmut Hamsici: Belli bir muhalif politik duruşu olan bir basın emekçisi için böylesine "misyoner" bir kurumda çalışmak son derece gerilimli bir ruh halini ortaya çıkarıyor. İstediğiniz kadar "profesyonel" davranmaya çalışın ve kafa emekçisi olduğunuzun bilincinde olun, rahatsız oluyorsunuz. Gerilimin bir nedeni de her ne kadar temel gazetecilik ahlak ilkelerinizi korusanız da çevrenizde sizin o kurumda bir emekçi olarak değil o dokunun parçası olarak algılanmanız oluyor. Açıkçası gazetenin "organik olarak" Fethullah Gülen hareketi veya Soros grubu destekli olduğuna dair somut bir ilişki gözlemedim. Yalnız Gülen hareketine yakın emniyetçilerden gazeteye bilgi sızdığını, bu kesimlerden Yeni Şafak, Zaman gibi gazetelere gönderilen belgelerin "son derece kritik belgeler" olduğunda Taraf'a "paslandığını", hareketin gazetenin maddi açıdan zorda olduğu bir dönemde reklam verdiğini biliyorum. Zaten doğrudan bir ilişki olup olmaması bence hiçbir şeyi değiştirmiyor, neye hizmet ettiğine baktığınızda zaten her şey ortaya çıkıyor. Burada ılımlı İslamcı çizginin önünü açan, ABD ve AB'ye sevda duyan, bölgemizdeki "renkli devrimlere" özenen bir liberal yayın anlayışı var. Ekin Bildirgesi: Basında çalışanların genelde maruz kaldığı ekonomik sorunlar, "patron tarafı"nın asgari ücret vb. kağıt üzerindeki "kaçak oyunları", Taraf'ta da yaşandı mı? Mahmut Hamsici: Hem de göz göre göre yaşandı. Önce sigortaların yapılması geciktirildi. Tüm çalışanlar "sadece birkaç aylık böyle olacak" denilerek asgari ücret üzerinden sigortalı yapıldı. Başta vaat edilen yemek fişleri birkaç ayın sonunda devreye sokuldu. Maaşların geç ödendiği oldu. Bunun ötesinde Anadolu'nun çeşitli yerlerinden Taraf'a da çalışan muhabirlere ve yurtdışı muhabirlere tek kelimeyle zulüm edildi. Çoğuna anlaştıkları ücretler verilmedi. Hatta aralarında onlarca yazı göndermelerine karşın hala hesabına hiç para yatırılmamış muhabirler bulunuyor. Yani ortada büyük bir hırsızlık çarkı var ki gazetenin editörleri ve bazı yöneticileri de patronun bu tutumundan rahatsızdılar. Ancak yöneticilik ağırlıklarını koymak yerine bir süre sonra durumu kanıksadılar. İşin daha kötüsü ise bu konularda tepki gösteren az sayıda kişi olarak arkadaşlarımızın arasında yalnız kalmamızdır. Ekin Bildirgesi: Gazetenin yazı işleri toplantılarında "Deniz Gezmiş yazısı" vb. Taraf'ın taraf olduğu konularda aklında çarpıcı tartışmalar var mı? Mahmut Hamsici: Taraf'ta çalışan gazetecinin arasında medya ortamındaki muhalifliklerini koruyan az sayıda insanın da var olması sebebiyle yazı işleri toplantılarında genel yayın yönetmeni ile servis sorumluları arasında sürekli gerilim oluyordu. Genelde gazeteye AKP'ye destek verir konuma düşmesi ve sürekli Ergenekon davası ve Genelkurmay ile ilgili belge yayımlanması nedeniyle eleştiriler yöneltiliyordu (ki bu başta olmak üzere yönetimle yaşanan gerilimlerin sonu benim de içinde bulunduğum bir grup gazetecinin daha fazla dayanamayıp istifa etmesiyle sonuçlandı). Ahmet Altan ise kendisini "başka alanlardan güzel haberler getirin onları da yayımlayalım" diyerek savunuyordu ancak muhabirlerin özel haber yapması için olanaklar sağlanmıyordu. Büroda masa başında haber üretmeleri isteniyordu her şeyden önce. Ayrıca farklı konulardaki iddialı özel haberleri önemsemiyorlardı. Bunun üzerine bir süre sonra muhabirler de farklı alanlara yönelmekten vazgeçiyordu. Bir örnek vermek gerekirse Ergenekon davası ve Genelkurmay ile ilgili birçok haberi yayımlanmış bir muhabir arkadaş, bir AKP'li belediyede yapılan yolsuzlukla ilgili özel bir haberi gazeteye getirmiş ve bir türlü yayımlanmayınca bu tür bir haberi bir daha hazırlamamıştı. Deniz Gezmiş yazısı tartışması ise açıkçası tam benim istifa ettiğim döneme rastlıyor. Ekin Bildirgesi: Gazeteci klişesiyle "haber patlatmak" için ne tür tartışmalar yaşanıyordu? Gazeteye gelen ya da bazı seçilmiş gazetecilere fısıldanan "özel istihbarat"lar (paşaların konuşmaları, telefon kayıtları, Dağlıca raporu vb.) toplantılarda açıkça ele alınıyor muydu, gizli mi tutuluyordu? Mahmut Hamsici: Bu haberlerin önemli bir bölümü toplantılarda ele alınıyordu. Ancak birçok "patlatılacak haber" için "içeride" özel toplantılar da yapılıyordu. Burada eleştirilmesi gereken esas hususun Taraf'ın kısmen Nokta dergisinin de yaptığı gibi Türkiye'de zaten yozlaşmış olan iyi gazetecilik anlayışını daha yozlaştırmak olduğunu düşünüyorum. Eğer iyi gazetecilik "belge patlatmaktan" ibaret olsaydı Türkiye'nin en iyi yayın organının Aydınlık gazetesi-dergisi olması gerekirdi. Tabii ki "patlatılan belgelerin birçoğu" önemli. Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesi açısından ciddiye alınması gereken çok önemli bilgiler bunlar ve kamuoyunun bunlardan haberdar olması da hayırlı. Ancak habercilik amacıyla bunları yayımlama anlayışı farklıdır, Taraf'ın yaptığı gibi tetikçilik yapmak, devlet içindeki kesimlerin demokratikleşmeyle hiçbir ilgisi olmayan iç hesaplaşmasında bir tarafın önünü açacak şekilde misyon üstlenmek farklıdır. Ekin Bildirgesi: Yasemin Çongar, Ahmet Altan sence gazeteci mi ya da nasıl gazeteciler? Mahmut Hamsici: Çongar ve Altan'ın gazeteci olup olmadıkları konusunda fikir belirtmek genç bir gazeteci olarak benim boyumu biraz aşabilir ancak gazetecilikleriyle ilgili kişisel gözlemlerimi aktarabilirim. Gazeteciliğe kendi baktığım yerden değil, ana akım medya ortamında kabul görmüş ortalama başarı standartlardan bakıldığında dahi Ahmet Altan'ın son derece beceriksiz bir gazeteci olduğunu düşünüyorum. Ki zaten kendisi Taraf ortaya çıkana kadar uzun süredir gazetecilik yapmıyordu. Gazeteyle kurduğu ilişki yalnızca köşe yazısı yazmaktan ibaretti. Altan'ın gazeteciliği kendi fantezilerini gerçekleştirmekten ibarettir. İlk aylarda Alev Er fiili olarak genel yayın yönetmeniyken iki kere izin kullanmıştı ve ikisinde de Ahmet Altan "hat kaçırmıştı"!. Genel Yayın Yönetmeni olmasına karşın hiçbir yöneticilik becerisi olmadığı gibi Evo Morales'i Meksika Devlet Başkanı zannedecek kadar da özünde cahil biridir. Zaten toplamda bakıldığında Taraf yalnızca sızdırdığı belgelerle gündeme gelen bir gazete. Bu tür haberler dışında gazetenin her hangi bir sayfasında iddialı, özel bir habere rastlayamazsınız. Yasemin Çongar'ın ise politik çizgine son derece uzak olmakla birlikte yine yukarıda belirttiğim ortalama başarı standartlardan bakıldığında Altan'dan farklı olarak gazetecilik yeteneklerinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Politik eleştirilerimizi saklı tutalım, Çongar haberi yakalama konusunda iddialı, haberden heyecanlanan, haberi zenginleştirmek için koşturmaktan çekinmeyen, ayrıntılara dikkat eden, kendini sürekli geliştirme gayretinde, muhabirlik ruhunu koruyan, aktif biri. Ayrıca bir yönetici olarak Altan gibi faşizan bir karaktere sahip değil, alttan gelen eleştirileri en azından dinleyen, önemseyen biri. Ekin Bildirgesi: Radikal'den işten atılan gazetecilerden biri olarak kazandığınız davayla ilgili geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsun? Bir "kazanım" mı, medya çalışanlarının birlikte hareket edememesinden kaynaklanan "sürüncemeli bir süreç" mi? Mahmut Hamsici: Aslında her ikisi de… Öncelikle hukuki ve psikolojik anlamda çok ciddi kazanım çünkü her ne kadar yalnızca beş kişi dava açmış olsak da, davayı kazanmış olmamız 41 gazetecinin Radikal'den haksız sebeplerle işten atıldığını kanıtladı. Doğan grubu açısından bakıldığında hali hazırda ana akım medyada çalışan gazeteciler için "kötü örnek olduk." Bundan sonra işçi kıyımı mekanizmalarını işletenlerin daha "yaratıcı olmaları", mevcut hukuki yapıya uygun yeni bahane kılıfları aramaları gerekiyor. Bizim atılmamıza karşı Ankara'da gazetenin önünde bir eylem organize etmeleri atılmalarında önemli rol oynayan Adnan Keskin ve Soner Arıkanoğlu'nun işe iade davalarını kazanmış olmaları ise "hakkını arama" kadar "haksızlığa uğrayan iş arkadaşının yanında olmanın" medya ortamında da bir anlamı olabileceğini ortaya koydu. Tabii ki medya çalışanlarının birlikte hareket edememesinden kaynaklanan moral bozucu bir yanı vardı sürecin. Ancak Türkiye'de medyadaki çalışma ortamındaki özel sorunları kabul ettiğinizde hayal kırıklıklarınız biraz daha azalıyor. Kanımca medya çalışanlarının örgütlenmesini savunan bir gazetecinin; medya çalışanlarının birçok kafa emeği sektörüne kıyasla daha fazla olmak üzere sınıf bilincinden uzak olduklarını, bireyci anlayışın ve kendini aşırı önemseme duygusunun iyice komik boyutlarda bulunduğunu, yine birçok benzer sektöre nazaran çok daha ciddi bir kültürel bozulma yaşandığını kabul etmesi gerekiyor. Ekin Bildirgesi: Eklemek istediklerin? Mahmut Hamsici: Taraf gazetesi toplumsal muhalefetin kafasını karıştırdığı için belli kesimlerden büyük tepki topluyor. Ancak diğer yandan kendi "taraftarlarını" yanına toplayan gazete, sol liberalizmin tüm politik zaaflarını teşhir etmek açısından emek güçlerine büyük bir fırsat sunuyor. Sol liberalizmin AKP yandaşlığı, dinci gericilik olgusunu kabullenmemesi, demokratikleşmenin Türkiye'nin iç aktörleriyle değil ABD ve AB yakasından geleceğine inancı, elitizmi, işçi düşmanlığı, sol düşmanlığı… bunların hepsini Taraf'ın hem sayfalarında hem de çalışma düzeninde bulmak mümkün. http://www.ekinbildirgesi.com/yazilar/article.php?storyid=16 * * * En derin sevgi ve saygılarımla; *** Şimalyıldızı
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Ahmet Altan ın yazısımıdır DOĞRU olan yazı Ya bırakın arkadaşlar, onca yalan dolan yazının ardından kalkıp birde YAZILMAMIŞ şeyleri yazılmış gösterip kendini aklama çalışıyor Akşam akşam güldürdünüz benide! Taraf Gazetesi ne karşı olan gazeteleri didik didik hergün okurum (ki bu sayede yönümde belli oluyor), bu yazılardan bir tanesine bile raslamadım. Ama Zaman Gazetesi nin yazamadığı(!) şeyleri için Taraf Gazetesi ne destek olduğunu çok iyi bilmekteyim... hemde Ahmet Altan ın ağzından!!!!! Hep merak ediyorum, Ahmet Altan, bir zamanlar babası ile askerler arasında olup bitenin intikamını almak için daha ne taklalar atacak?
-
TOKİ'NİN *************
- TOKİ'NİN *************
Acaba imkanımız olsada, TOKİ den ev alan, geçim derdine düşmüş millet vekillerimizin ne tür bir plan dahilinde ödeme yaptıklarını öğrenebilsek... Muhtemelen devlet memurlarına yapılan bu uygulama aynen onlarada(!) yapılmaktadır.... Tıpkı SSK mevzuatında yaptıkları İLERİ tarihte işleme girecek bir kanunda olduğu gibi, eş, dost, ahbap çocuklarının sigortalanıp emekli olurken 6-7 sene erken emeklilik kazanmalarını sağlamaları gibi.... Harbi UYANIK bir devletimiz var diyemiycem, hükümetimiz var demek daha doğru olur! - TOKİ'NİN *************
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.