Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Bakın değerli arkadaşım;alıntı demeden...atlatmadan...bir sizden bir benden... Sn. Mavi, o mecliste Türkler de var, Kürtler de var, Lazlar da var, Zazalar da var, Arnavutlar da var, Araplar da var, yani ortak dili, ortak değerleri kabul eden bir millet var, o da Türk Milleti. bende bunu demek istemiştim.o mecliste herkes vardı;her kesimden...anlatmak istediklerimi özetler galiba... Değerli arkadaşım, peki ne verelim, Şeriatçılara şeriatçılık imkanı, bölücülere bölücülük imkanı mı verelim ? Bu bir süreçtir eğitimle, uygarlaşma ile geçecek diyorsunuz herhalde öyle anlıyorum, anlamak istiyorum. tabi ki hayır,ben de isteyene verelim demedim.Tam bunu yazarken; ''gugukcuk''arkadaşımızın ne yazdıklarına dönelim; ''Ne kadar yazılırsa yazılsın, ne kadar yorum yapılırsa yapılsın,yorumların tumunun çıkacağı tek adres var. Çıkmaz sokak. Yeniden ve yeniden aynı şeyler tartışılacak. Irkçılık ve milliyetten arındırılmış ulusalcılık yada ırkcılıktan milliyetcilikten arındırılmış sömürgecilik,(tabii bu arada Çin ve japon sömürgecilikleri yeni filizlenen Rusya sömürgecilikleri de hasır altı durumundalar:) ) vs.vs.vs Sorun tektir.Çözüm tektir. Bir türlü ne olduğunu anlayamadığımız,sıkışınca can simidi yaptığımız,arasıra üstüne şal çekmekten kaçınmadığımız,istediğimiz gibi yorumladığımız şeydir. ONUN ADI DEMOKRASİ'dir. Demokrasi, dengelerin dengesidir. Çözüm onun içinde yok ise hiçbir yerde yoktur. O çizgileri çizer. Zamanımız, ulusalcılıkla atılacak havaların değil,tıkır tıkır çalışan demokrasilerle atılacak havaların olduğu zamandır. Dünyada en etnik kimliklerin en karmaşık yaşadığı ABD de bile demokrasi ile vatandaş kimliği yaratılmıştır. Biz bunu bile başaramayacak mıyız? Elbette başaracağız.'' Yani bunların çözümü bir ana dilde eğitim, bir de türban serbestliği mi ? tabi ki hayır;sadece gören bir göz,duymayan bir kulakla neyi tamamlar ki? Değerli kardeşim, burda meydan savaşı yok. Burda olan şey terör, gerilla savaşı, vurkaç savaşı. Hemde uluslararası destekli bir örgütün yaptığı gerilla savaşı. Sınırlarına hapsolmuş, sıcak takip hakkı elinden alınmış bir devlete karşı yapılan vurkaç savaşları. Üstelik saldıranlar bugünlerde Türk ( Türkiye Cumh. vatandaşı ) bile değil. bu çözümsüzlüğü haklı kılar mı? Sorun galiba Kürtlerin inatçı olmasında. Kendi iyilikleri için olan her şeye direnmelerinde. olabilir gerçektende biraz inat var Demokrasi sokaktan başlar. Taş atan Kürtler, attıkları taşlarla demokrasi getireceklerini sanıyorlarsa aldandıkları da ortada. demokrasi sokakta değil,zihinlerde halledilecek.Bunun umududur bizi bir kılan! Sn. Mavi, Çerkez Ethem ve adamları idam edilmedi mi ? Laz bilmem kim vurulmadı mı ? Şimdi soruyorum bunlar Çerkez olduklarından, Laz olduklarından mı başlarına geldi. Olayları etnisite ile ilişkilendirirsek bu büyük bir yanlış ve çarpıtma olur. Görülüyor ki, bazı Kürtler de tarih boyunca öyle yada böyle bunu yapmış. Feodalitenin kaldırılmasına direnmiş 55 tane ağanın sürülmesi Kürtlerin sürülmesi olmuş, terör yüzünden olan sıkıyönetimi farklı anlamlandırılmış, komünist olduklarından idam edilenler değil de Kürt oldukları için idam edilenler olmuş , Menemende baş kesen Nakşibendilerin Şeyhinin isyanı Kürt isyanı olmuş vs vs... Sevgili arkadaşım,bakın ben fodalizm gerçeğini yazmıyorum;bir sorunu tüm yönleriyle konuşacaksak tabi ki bunlarda olacak.Ama benim dediğimi bunlarla çürütmek değil tamamlamak gerek;o zaman kimin ne dediği daha net anlaşılır. Alanlarda bir zamanlar asıp asmamayı tartıştığımız APO'nun tırnağının ucunun incinmesini iddia edenlerin kışkırttığı, kandırdığı oyun oynadığını zanneden çocuklar var, hepimiz üzülüyoruz. Kürtlerin artık uyanması ve üzerlerinde oynanan oyunları farketmesi, bu oyunlarda maşa olmayı reddetmesi gerek, bunu bu insanlara anlatmak bize olduğu kadar size de düşüyor arkadaşım. emin olun ki anlatıyorum;anlatmaya devam da edeceğim.En yakınımdan ulaşabildiğim herkese...Kürtler uyanmalı,insanlarımız uyanmalı...Uyanık olanlar varsa uyanacak olanlarda var! Değerli Mavi, DTP'nin samimi olmasını çok beklersiniz diyeyim. İnsanımızı dışlayan bizler değiliz sadece birtakım tesirlerle kendilerini zorla dışlatanlar var, sorun burda, bunu görmemiz gerek. insan kanı üzerinde nemalanan tüm siyasetçiler kendi kanlarında boğulacaktır!Saygılar!
  2. Bakın arkadaşım, Terör,etnik,milli vs gibi farklılığın olduğu yerde zaten hiçbir şekilde bitmez;bugün PKK yarın başka bir oluşum.Tarihin hangi sayfasında terör yoktur ki;terör değilse de din savaşları vs isimlerle terör estirilen coğrafyalar da buna bir örnek. PKK ya gelince,tasfiyesi emin olun ki;çok zorlu süreçleri getirir.Bittikçe patlayan bombalar olacaktır.Bittikçe radikalleşen insanlar olacaktır;ama tasfiye edildiğinde bile ateşin külleri gibi yakacaktır;kimbilir belki de farklı bir isimle tekrar ilk gündem olacaktır. Korku olmalı,insanın kendisini koruması için en azından.Ama nasıl bir korku,sınırlarını ne ile belirleyebiliriz?Korku eğer sorunu örtmek olarak açıklanacaksa yada o sorunların konuşulmasını engeleyecekse sağlıklı olmaz. bakın ben şu an evde yalnızım;yalnız yaşadığımdan buna alışkın olması gereken ben bir tıkırtıda dahi çok korkarım;çok normaldir zaten bu.Ama eğer bu korkum;tek yaşadığım gerçeğini bir şekilde değiştirecekse,düşünülmesi gerekendir yoksa... korkuları anlıyorum,bu korkular benim de korkularım...ama korkularımız eğer yok sayma,örtme ise bu çözüm değil;korkmak çözüm değil. o korkuları sağlam analizlerle,sağlam çıkarımlarla çözüme ulaştırmak da bizim elimizde... Bu arada;lehçe bir dilin parçasıdır;karşısında ki insanın bir parçasını kabul eden,kendisini de kabul etmiştir.sadece bir örnek...saygılar!
  3. Şimdi soru;Kürtçe yasaklandı mı? -evet yasaklandı. yoksa;Kürtçe şimdi yasaklı mı? -en azından yayın ve basımlarda;yasalarla yasaklı olmayan bir dil. peki ya sorunuz;Yasaklı olan bir dil;yasaklı olmasına rağmen hala nasıl konuşuluyor,olursa ne olur? -eğer dün ki yasağa rağmen hala nasıl yaşıyor ise kastınız;zaten onlar Kürtçe dışında başka bir dil bilmiyordu.Yani Türkçe bilmiyorlardı(zaten yasak bunun için geri tepti) Sevgili arkadaşım,sorunuzu tam olarak anlayamadığım için,üç olasılık üzerinde durdum;yanlış ve eksik anladıysam,sorunuzu bir daha alsam net bir açıklamada bulunabilirim.En azından kendi adıma... Milliyetçiliğe gelince;milliyetçiyseniz başım gözüm üstüne...Sonuna kadar kişisel olan kimliğinize saygılıyım;Yalnız eğer o anlayışınızda beni yok saymak varsa;hakkımı helal etmem.Bir insan olarak!Saygılar.
  4. Güldürmüşsem helal bana gülmek güzeldir;Politika biliminde en çok tartıştığım Değerli Politika şu yazıyı okursanız;çok sevinirim... ''Kürt Meselesinin Doğuşu Peki Osmanlı"ya büyük sadakat gösteren, Milli Mücadele"ye canla başla destek veren, Sevr"i protesto edip Lozan"da "Türklerden ayrılmak istemeyiz" diyen Kürtler arasından nasıl oldu da bir "Kürt sorunu" doğdu? Bu sorunun cevabı, bir yönüyle Kürt milliyetçiliği ile ilgili. Osmanlı devletinin son döneminde ortaya çıkan Kürt milliyetçiliği her ne kadar geniş kitleleri etkilemese de varlığını sürdürdü; cumhuriyet döneminde, özellikle de tek parti döneminde büyüdü. Atatürk"ün milliyetçilik anlayışı, hiç kimsenin etnik kökenine önem vermeksizin, "Türküm" diyen herkesi eşit vatandaş kabul etme esasına dayalıydı. Ancak uygulama her zaman böyle olmadı. Tek parti döneminde kimi bürokratlar, etnik temelli bir Türk milliyetçiliği geliştirdi. Kürt sorununun kırılma noktası ise, 1925 baharında patlak veren Şeyh Said isyanı oldu. İsyan, Kürtler arasında çok sınırlı bir destek buldu; Bediüzzaman Said Nursi gibi önde gelen Kürt din adamları isyana karşı çıktı. Ama isyanı bastırmak ve "kökünden halletmek" için başlatılan Takrir-i Sükun döneminde sert yöntemlere başvuruldu. Bu tarihten itibaren 1930"ların sonuna kadar "bölge"de hemen her yıl ayaklanma yaşandı. Türkler ve Kürtler arasındaki birliği sağlayan Müslüman kimliğine yapılan vurgunun azalması sorunun çözümünün en etkin yolunu da ortadan kaldırmış oldu. Kazım Karabekir"in Alternatif Projesi Acaba Şeyh Said isyanı sonrasında daha farklı bir "doğu politikası" uygulanabilir miydi? Kurtuluş Savaşı"nın kahramanlarından Kazım Karabekir Paşa, farklı bir politika geliştirmiş ve önermişti. İsmet İnönü hükümetinin "Takrir-i Sükun" politikalarındaki sertliği eleştiren Karabekir, temeli eğitim ve ekonomik entegrasyona dayalı alternatif bir proje sunmuştu. Proje 4 temele dayanıyordu: 12 yaşından küçük çocukları gece yatılı mekteplerine almak; Hamidiye Alayları"nın devamı olan Aşiret Süvari Fırkaları"nı tarımsal müfrezeler haline getirerek bunları tarımsal kalkınma ve yol çalışmalarında üretici hale getirmek; bölgedeki din adamlarını, Kürtçeyi de iyi bilen üniversite mezunu hocalar ve hukukçular ile harmanlamak. Böylece, bölge insanının dini temelden kopmadan modern bir eğitim almasını sağlamak; özellikle Van Gölü havzasından başlamak üzere, bölgedeki diğer aşiret unsurlarını küçük parçalara ayırarak yerel kalkınmada çalıştırmak, bölgedeki Ermeni propagandalarını ve Kürtçülük hareketlerini etkisiz hale getirmek için üst kültürlü, temsil yetenekli, çevresindeki yerli halka sosyal hayatta ve üretimde örnek olacak Türk kanalları açmak. Karabekir, Kürtlerin dini hassasiyetlerini gözetecek, onları modern eğitimle tanıştırırken bir yandan da üretime teşvik edecek ve böylece ülke geneliyle ekonomik entegrasyonlarını artıracak çözüm öneriyordu. 1926 yılında Meclis tarafından bölgeye gönderilerek durum hakkında rapor hazırlaması istenen Bursa Milletvekili Emin Bey de "sıkı yönetim yerine ılımlı, yumuşak bir politika uygulanması, Sultan II. Abdülhamid"in bölgede uyguladığı politikalara ağırlık verilmesini" öneriyor ve "güvenliği sağlamak için bölgede bulunan silahlı kuvvetlere yapılacak masrafın yarısı kadar bir masrafla bölgeye önemli hizmetler götürülebileceğine" dikkat çekiyordu. İsmet İnönü hükümetlerinin uyguladığı politikalar ise, "radikal devrimcilik" vizyonuna göre şekillenmişti. Bu vizyonda ekonomiye ve yerleşik kültürel değerlere fazla önem verilmiyor, sorunun Kürtlere Türk kimliğini kabul ettirmek ve tepkileri bastırmakla çözümleneceği umuluyordu. Ancak bu politika ters tepti. Muhafazakar Kürtleri Türk kimliğine kazandırmak, ancak ortak dini ve kültürel değerler ekseninde yürütülecek politikayla mümkün olabilirdi. Bunun aksi bir çizgide oluşturulan Halkevleri, Köy Enstitüleri gibi projeler başarılı olamadı. Dr. Hüseyin Koca"nın ifadesiyle "halk zaten sınırlı olan eğitim imkanlarından "çocuklarımız gavurlaşacak" diye faydalanmak istemedi." Oysa, Dr. Koca"ya göre, "Kazım Karabekir Paşa"nın ziraat projesine kulak verilseydi, sosyal bütünleşme sağlanabilecekti." Tek parti döneminden sonra gerek Demokrat Parti döneminde, gerekse Anavatan Partisi iktidarında bir takım olumlu adımlar atıldı. Ancak, bu adımlar başarılı olamadı ve sorun günümüze kadar büyüyerek geldi. Şimdi, yeni bir dönemin başında kapsayıcı projelere ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Yanı başında Irak gibi istikrarsız bir yapının olduğu bir dönemde Türkiye"nin, tıpkı Osmanlı zamanında olduğu gibi ülkede yaşayan bütün unsurları ortak manevi değerlere dayalı, kardeşlik duygusuyla kucaklayacak politikaları hayata geçirmesi gerekiyor.'' Ayrıca Kürt Dili bugün yasak demedim;siz de bir ara yasak olduğunu kabul ettiniz.Saygılar! *Mustafa Akyol...Türkler, Kürtler ve Osmanlılar
  5. Değerli arkadaşım, birazcık düşünme zahmetine giren herkes,siyasetin ne kadar da büyük bir çıkmaz içinde olduğunu görür.''demirefe'' arkadaşımızın yanlış hatırlamıyorsam;türban başlığında da bunu belirtmişti.Kendi adına konuşmak gibi olmasın;benim anladığım şuydu kendi iletisinden;Kürt milliyetçiliği bu ülkeyi tek başına yıkamaz,şeriatı isteyenlerde bunu tek başına yapamaz;ne zaman ki bu iki güç birleşirse;o zaman hedeflerine ulaşırlar. umarım kendisini yanlış anlamamışımdır;yanlış anlayıp,yanlış aktardıysam şimdiden özür dilerim. Bizim gündemimizin vazgeçilmezi olan;din ve etnik milliyetçilik bizler için kırmızı çizgiler olmaya devam ediyor.Çizgilerin hemen ötesinde o kadar karmaşık olay ve olgular var ki;o çizgiyi bırakın geçmek,sorgulamak bile başlı başına bir cesaret ister. AKP bölge halkından oy alır mı,yada eski gücünü koruyor mu?Bence ciddi bir oy kaybı yok.AKP gerçektende işini çok iyi biliyor;bakın çok gülünç ama insanlarımız hala AKP hükümeti tarafından verilen erzak vs yardımları,kendileri için bir lütuf olarak görüyor;şunu ekliyor;AKP açın halinden anlıyor.Aslında bu bölge halkı için ekonomik göstergelerin ne kadar da önemli olduğunu göstermesi açısından da oldukça önemli bir ayrıntı. değerli arkadaşım,bugün Diyarbakırlı olan arkadaşlarımızla,Diyarbakır'da feodalizm,siyasi,sosyal yapı hakkında konuşurken;üniversite son sınıfta okuyan bir arkadaşımız;benim feodalizm var hala dememe o kadar büyük bir tepki gösterdi ki;kendisi bile bu tepkisine bir anlam veremedi daha sonra.İşin ilginç yanı;Tarih bölümünde okuyan bu arkadaşımız;feodalizmi şatodan ibaret bilecek kadar birikimliydi Yine alanlara çıkıp,ben buradayım diye bağıran arkadaşlarımıza,neden diye sorduğumuzda;ezbere olan tepkiler ile karşılaşıyoruz.Yani bu ülkenin kaderi ezbere cümleler ile belirleniyor;sadece burada değil,bu ülkenin her yerinde aynı ezber zihniyet var;İstanbul,Hukuk mezunu olan arkadaşlarımız bile olaylar karşısında o kadar yabancı ki. Bizler;düşünmeye,araştırmaya zahmet etmediğimiz gibi ezbere düşüncelerle alanlarda demokrasi,alanlarda millet diye bağıran insanlarız.Bırakın birbirimize,kendimize bile yabancı olan insanlarız;peki bizler bu iken,bizi temsil edenler ne? Kabul edilecek olan cehaleti;cehaleti getiren şartları es geçmeyeyim tabi.Maslow'un ihtiyaçlar hiyeraşisinde bile bireyin kendisini tamamlaması için diğer şartlar es geçilmezken;kalkıp da burada birilerini eleştirme lüksüne kapılmayayım. Nereden tutacağını bilmediniz sorunlar yığını,biri kalkar dilini konuşmak ister;hemen akaibinde bunu kendine fırsat bilen işin siyasetine koşar.Bu işin siyasi kısmı;adli olan kısmında,ekonomik olan kısmında,sosyal olan kısmından...o kadar basit sorunlar ki;basit insanlarla sorunsallaşan. Kırmızı çizgiler bizlere 28 Şubatları getirdi,bizlere karakol baskınlarını getirdi,ölüm getirdi.Suçlu olan asker değil,suçlu olan siyasetçiler değil,suçlu olan bizler değiliz;peki tüm bu olanlar ne? ABD bugün iktidardan taraf ise,Ladin'i bile kendince öğüten bu süper güçün neden taraf olduğunu anlamak için neyi görmek gerek,AB bugün bize ha reform ha reform derken,Irak'ta katledilenleri,Sudan'da açlıktan ölenleri konuşmuyorsa;hülyalara dalmanın bir anlamı var mı? Farkındayız,farkındayım arkadaşım.Onun için buradayım,onun için sizi,kendimi dinliyorum. Ilımlı islam,ABD ya hizmet eden bir ülke...başka birşey yazmaya gerek var mı? Bu ülke yıkılmayacak,buna izin vermeyeceğiz.Ama bu ülke kaybetmeye devam edecek.Onun için cesaret,onun için hep beraber yüzleşme... Ayrıca Tarhan Erdem' eait olan bu yazıyı,sadece soruna ad koyma adına verdim;verdiğim her yazıya katılmıyorum zaten. Federalizmi istiyor muyum? Hayır;biliyorum ki federalizm,bölünecek bir ülkeden başka bir sonuç vermeyecektir. Saygılar!
  6. Değerli arkadaşım, zaten Kürt sorununun doğurduğu bir terörün sonucu, sorunun kendisinden hiçbir şekilde soyutlanamaz.Bakın bende tamam köyler boşaltıdı diyorum;gerekçesi de haklı olabilir diyorum;ama dediğiniz gibi ekliyorum;devlet neden köyünden çıkardığına sahip çıkamadı. insanlar aç ise gözleri hiçbirşey görmez,yıkar,yakar;bunu yaparkende sadece radikalleşmeyi bir çıkış olarak görür.Herşeyden önce bunun önüne geçilmeliydi. ben de yakında siyasete gireceğim inşallah kurtaracam kendimi şaka bir tarafa arkadaşım;tepkilerimizi ortaya koymalıyız,anne ve babalarımız iyi insanlar yetiştirmeli,öğretmenlerimiz anlamayı da öğretmeli...siyaset eğer benim temsiliyetim ise,önce kendimizden başlamalıyız.... saygılar!
  7. Bak şuna,uykusuz kalacağını okuduğumda;aman yine hastalanacak bidanemiz demiştim zaten,çabuk kalk PC nin başında kitap kurdu ben işte olmasam bilirdim ama neyse sen uyu dinlen,bende işe gelmişken dosyalarımı halledeyim
  8. Kangren olmuş bir kol,çözümün bittiği yerde söz konusu olur;kangren olmuş bir kol değil,yaraları sarılacak bir koldur bize bunları yazdıran. Kürt sorunu demeyelim,gerçeği değiştirecekse,çözüm olacaksa... Ve Sevgili Suheda... Kürtçe hala neden konuşuluyor yerine;konuşulan bir dil nasıl yasaklanır desek...umutla ve sevgiyle...belkide çözüm olacak bir GANDHİ ile... "Uğrunda ölmeyi göze alacağım bir çok dava var ama uğrunda öldüreceğim hiç bir dava yoktur."
  9. Angelimin yerine halay çekmek için hemen düğüne kaçıyorum...Sercan sen bittin demek için pencereden atlayacağım...msn trafiğine daha çok kurban vermeden düğüne...iii eğlenceler herkese!
  10. inanmıyorum Denizin kızı;ne güzel bu ben miyim tabi ki değil hadi bakalım,Kastomunu benim yerime de gez!
  11. Sevgili Dipnot; çok güzel şiirlerler burada oluyorsun;ben bayılırım güzel olan mısralara...bu da o güzel kalemlerden biri...Sadece Sevgili Dipnot'a...sevgiler! BİR NEHRİN TÜKENİŞİ hasretin kan çanağı gözlerinde oturuyorsun seni soruyorum hiçbir şey bilmiyorsun hep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın... tükenişi bir aşkın bir nehrin tükenişine benzer ne deniz olabildin ne nehir kalabildin... kendin ol kendin ol sen buysan başkası ol! buysan kederden öleceğim başkası olursan da kimi seveceğim? /ne diyarbakır anladı beni ne de sen oysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen.../ Yılmaz ODABAŞI'ndan beni anlatan dizeler!!!Sevdiğim güzel yüreğe...
  12. Düşünmem gerek canım bu aralar sadece görünmez değil ayrıca kapalıyım ama bak bunu yazmışken unutmadan sana istediğini atayım öptümmmmmm
  13. inanmıyorum...Sercannnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn!Yayamazım al şunu onların arasına ya Sercan msn de yazılanları buraya yazmak yasak demedik mi Angel,Yayamaz dikkat!
  14. Canım Angelim o pastayı da kendim için yaptım;sadece sana bıraktım
  15. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    kimmiş bakem onlar çıkış yolu yok.ben onları döfecem Sercan bana yardım edecek
  16. sen yokken ben buradayım sen hangisisin iyi eğlenceler tatlım...
  17. Başbakan Erdoğan, 2005 yılı ağustos ayının 10'unda bir grup aydını kabulünde şunları söylemişti: "Kürt sorunu da bu ülkede ayrılıkçılık, şiddet ya da toplumsal barışı bozan yöntemler yoluyla ele alınabilecek bir sorun değildir..." "Adına ister kökeni Kürt vatandaşların toplumsal talepleri densin, ister Güneydoğu sorunu densin, ister Kürt sorunu densin bu olguyla terör arasında bağ kurmaya çalışanlar, karşılarında her etnik kökenden Türk vatandaşını, yani topyekûn milleti bulacaklardır." Sayın Erdoğan'ın geçen hafta söyledikleriyse çok farklıydı. 'Kürt meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?' sualini Başbakan, "Kürt meselesi değil, terör" diye cevapladı. Haberciler bu cevapla yetinmeyip, 'Kürt grupların talepleri var...', 'Siz daha önce Kürt meselesi var demiştiniz?' diye sordular. Başbakan'ın bu sorulara cevabının özeti şudur: Türkiye'deki tüm etnik unsurların veya bölgelerin kendilerine ait az veya çok sorunları var. Bölgeye yönelik olarak yatırımlar hızlandı. Oralarda 4.5 katrilyon yatırım gerçekleşti. Bunlar devam ediyor. Makas daralmaya başladı. Kürt veya farklı etnik vatandaşların sorunları azalmaya başladı. (5 Ocak tarihli gazeteler) 15 ay içinde Başbakan'ın düşüncelerindeki değişikliklerden biri Kürt sorunuyla terör arasındaki ilişkidir. 2005 Ağustosu'nda, Kürt sorunuyla terör sorunu arasında ilişki kurmak isteyenlerin karşılarında milleti bulacağına inanan Erdoğan şimdi, "Kürt meselesi değil, terör" demektedir. Değişikliklerin ikincisi, Kürt meselesini şimdi yaşam koşullarından ibaret sayması ve üçüncüsü de Kürt sorununu 'bölgesel' bir konu olarak görmesidir. Başbakan'ın yaklaşımını özetleyen üç unsurun da doğru olduğunu söylemek zordur. Açıkçası, 1/ Kürt sorunu terör sorunu değildir; 2/ Kürt sorunu, Kürtlerin yaşam koşullarının diğer yurttaşların yaşam koşullarından farklı oluşundan ibaret değildir; 3/ Kürt sorunu bir bölgeyle sınırlı değildir. Kürt sorunuyla terör arasında ilişki kuran herkes, -ama Türk'üyle, Kürt'üyle, siyasetçisiyle, aydınıyla, bürokratıyla herkes- önce kendine, sonra milletine, sonra da yurduna haksızlık etmektedir. Kürt sorunu temelde kimlik sorunudur. Kendini Kürt sayan yurttaşlarımızın; 'Kürt' kimliğiyle yaşamaları, doğrudan kendilerini ilgilendiren konularda karar yerinde olmaları, genel ülke yönetiminde oyları oranında temsil edilmeleri, kültürlerini ve geleneklerini yaşatıp geliştirmeleri kimlik sorununu tanımlar. Sadece bu tanım, ekonomik farklılıklar azalsa değil, ortadan kalksa da Kürt sorununun devam edeceğini gösterir. Yaşam koşulları Kürtlerden çok daha kötü olan yurttaşlarımızın istekleriyle, Kürtlerinkini aynı başlık içine koyup, birlikte bakmak, sorunun anlaşılmadığına işaret eder. Yerel yönetim reformunu yapamamış ülkemizde, yurttaşlarımız kendilerini doğrudan etkileyen konularda karara katılamamaktadırlar. Seçim barajı yüzde 10 olan bir ülkede temsil hakkı vardır denemez. Büyük partilerin içinde, Kürt asıllı milletvekillerinin, -hatta olduklarından daha yüksek oranda- bulunmaları temsil hakkının varlığını göstermez. Kimlik sorununun sürmesi nedeniyle terör örgütü giderek siyasallaşmaktadır. Kürtlerin uluslararası taraftarlar araması da, hükümetin terör sorununu yurtdışına taşırması da sorunun çözümüne yardımcı değildir. Özetle Başbakan'ın, Kürt sorununa 2005 Ağustosu'ndaki yaklaşımı, bugünkü yaklaşımından daha gerçekçiydi. Tarhan Erdem...
  18. Türkiye'nin Kürt Sorunu The Kurdish Question in Turkey Mustafa ERDOĞAN Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi I. Giriş "Kürt sorunu"nun bugün Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu temel sorunların ilk sıralarında yer aldığı şüphesizdir. Ancak, güncel bir sorun olması, onun tarihî arka planını bize unutturmamalıdır. Nitekim, Kürt sorununun tarihi, diğer bazı temel sorunlarımız gibi, aşağı yukarı Cumhuriyet'in kuruluş yıllarına kadar geri gitmektedir. Bunu göz ardı edersek meseleyi çözme şansımız büyük ölçüde azalmış olur. Hiç şüphe yok ki, her toplumsal varoluş kendi içinde sorunlar barındırır. Esasen bu durum, daha genelde bu dünyada insan olarak varoluşumuzun doğasından kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan, sorunsuz bir "insanlık durumu" tasavvur edilemez; aksi halde dünyada olmamızın -dünya hayatının- "Cennet"te olmamızdan farkı olmaması gerekirdi. Bu tespitten, sorunlar karşısında pasif kalmayı telkin eden "tevekkülcü" bir sonuç çıkarmak elbette yanlış olur. Bu, olsa olsa, insanî varoluşa ilişkin bir gerçekçilik çağrısı olarak anlaşılmalıdır. İnsanlar elbette hata yaparlar; insanların toplu yaşamayla ilgili kararlarından yanlışlar doğması ihtimali ise daha da büyüktür. Ama insanoğlu karşılaştığı sorunları çözebilecek yeteneklerle donatılmıştır. Bu çerçevede, bizi birey, toplum veya insanlık olarak zora sokan bütün sorunlarımızı çözemeyebiliriz, ama çözebileceklerimizi de çözme iradesi göstermeliyiz. Şimdi, her büyük toplumsal sorun gibi, Kürt sorununun da hiç şüphesiz ciddiyetle ele alınması gereken nedenleri vardır. Gerçi, bunların hepsinin bilinçli insan eylemiyle değiştirilmesi mümkün olmayabilir. Öyle de olsa, hiç değilse bilgi ve irade kapasitemiz dahilinde olan şartlara müdahale edebiliriz ve etmeliyiz. Ama önce, sorunun arkasındaki nedenleri anlamalıyız, bunu yapmadan hiç bir sorunu çözmek mümkün değildir. Bu "anlama" çabası ise, işaret ettiğim genel perspektif içinde, hem nedenleri teşhis etmeyi -ama doğru teşhis etmeyi- hem de bunların hangisine müdahale edebileceğimizi idrak etmeyi kapsamaktadır. Bu gibi büyük sorunların nedenlerini iyi teşhis etmek, ayrıca, gelecekte benzer sorunların ortaya çıkmasına meydan vermemek bakımından da önemlidir. Bu sorunu ortaya çıkaran temel nedenleri ele almadan önce, sorunun teşhisiyle ilgili iki yanlışa kısaca dikkat çekmek istiyorum. Bu yanlışların ilki Kürt sorununun özünde bir "terör" sorunu olduğuna ilişkin teşhistir. Esas olarak, "devlet" adına konuşan ve hareket edenlerin benimsedikleri bu görüş "sivil" kesimde de devletçi ve milliyetçi gruplar ve hatta bir ölçüde halk tarafından da onaylanmaktadır. Kabul edelim ki, meseleyi böyle görmek çözümü imkânsızlaştıracağı gibi, terörün bastırılması adına münhasıran inzibatî tedbirlere başvurmayı veya bunları sürdürmeyi öngörmesi bakımından da yanlış ve tehlikeli bir yaklaşımdır. Elbette Türkiye Kürt sorunuyla bağlantılı olarak bir "terör sorunu"yla da karşı karşıyadır, ama meselenin özü bu değildir. Açıktır ki, PKK terörü bir şekilde sona erdirilse bile, başka tedbirlere başvurulmadığı sürece, Kürt sorunu varlığını sürdürecektir. Teşhisteki ikinci yanlış, karşı karşıya bulunduğumuz sorunu "Güneydoğu sorunu" olarak adlandırmaktır. Bu ifade, hiç değilse ortada toplumsal bir sorun olduğunu ima etmesi bakımından, "terör sorunu" ifadesine göre daha isabetli olmakla beraber, sorunu yine de yanlış teşhis eden bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Çünkü, bu yaklaşım da Kürt sorununu ortaya çıkaran hakim milliyetçi bakış açısından kaynaklanmaktadır. Açıkçası, burada "Kürt" sözünü telâffuz etmemek için bölge adına atıfta bulunulmaktadır. Gerçi, bu adlandırmayı tercih edenlerin önemli bir kısmı bunu "bölünme" korkusundan yapıyorlar; ama eğer mesele bu ihtimali akıllardan uzak tutmaksa, "Kürt sorunu" demekle "Güneydoğu sorunu" demek arasında özde bir fark yoktur. Nitekim, ilk terim "millet"in bölünmesini çağrıştırıyorsa, ikincisi de "ülke"nin bölünmesini çağrıştırabilir. .......
  19. Değerli arkadaşım, az önce TESEV'in verilerinden aldığım cevaplar vardı sorularına;vazgeçtim kendim anlatayım size... ben herşeyden önce ''yaşama hakkı''diyorum.Uğur Kaymaz,Metin Göktepe,Musa Anter... annemin konuştuğu dil diyorum;yasaklı ve ayıp olmayan... bombaların patlamadığı bir yaşama alanı, insanların Kürt diye terör olarak nitelenmediği bir ülke... Ya arkadaşım;yeter dedirten iletiler bunlar.Ya Jitem neredeydi,Hizbullah neredeydi,köyler,okullar nerede yakıldı?Herşeyden önce benim farkım bu;ben demokratik olduğu söylenen ülkemde her daim nasıl yaşarımın hesabını yaptım. her daim sıkılan kurşunlardan,mayınlardan kaçtım...terör de deseniz bu soruna;ben bunları yaşadım;alın bakın farkım!
  20. ''demirefe'' ben de farkındayım olup bitenin;bakın geçen gün açık açık yazdım.PKK yı hala zihninde bitirememiş Kürtler dedim;PKK'yı temsilcisi olarak görenler azımsanmayacak sayıda dedim. ben bunun için sadece asker suçludur demedim;hiçbir zaman tek suçlu vardır demedim. bakın arkadaşım;kendi adıma söyleyeceğim,bu ülkede ki en büyük sorun temsiliyet sorunudur. parlemantoda konuşulmayan sorunlar,belki de biraz da çağın getirdiği gelişimlerle yerli yerine oturtulurken,sahip çıkılmayan bir sorunda ki tek çözüm olsa dahi;PKK tarafından sahiplendi. düşünün değerli arkadaşım,bu yalan dolan değil;bundan 20 yıl önce Kürtçe konuşmak yasaktı;bugün devletin kanalında Kürtçe dili resmen var;bakın ne kadar büyük bir adım.Siyasilerimiz bu adımı atarken bile korktu;bu sorun benim sorunumdur,bu sorun benim ülkemin sorunudur,bu benim insanımın,vatandaşımın sorunudur diyemedi;çözümü üstlenen PKK oldu. 1984 Eruh baskınıyla kendini gösteren PKK bugün hala varsa;en büyük nedeni kendi çıkmazları içersinde tıkanan siyasi basiretsizliktir.Halkını PKK'nın kucağına atanlardır. Arkadaşım,bugün PKK için alanlarda olan köyü yakılmışlar,sokakta yaşayanlar,açlığı,sefaletin içinde boğulanlar,işsizler,mağdur olduğunu düşünenler! Köyler yakıldı diyelim güvenlik için;ya sonrası?Devlet köyünü yaktığına sahip çıkamadı. evet saydığımız sorunlar bizim olan sorunlardı;bu ülkede yaşayan herkes fazlasıyla nasibini aldı. ama bir sorun var ki;o sayılan sorunlarla gereğinden fazla bedel ödettirdi. ben doğuda doğdum,büyüdüm,hala da doğudayım. bunları yaşayan bendim;yaşadıklarım basit değildi;es geçtim. gecenin bir yarısı üzerimize doğrulan silahlar vardı;canım acısaydı ben de belki öfkeme yenilir;nerde bu devlet derdim. koruyucular beni köyden keyfi için kovsaydı,metropollerde sefalete mahkum bırakılsaydım belki ben de öfkeme yenilir;nerde bu devlet derdim..... ben sabahlara kadar can pazarında olan çocukluğumu unutmadım,sabahın bir vakti basılan evlerimizi unutmadım,yarım kalmış yaşamları unutmadım;her nevruz günü patlayan silahları unutmadım...es geçtim! uzatmama gerek yok;sadece askeri değil;sosyal,siyasal,ekonomi alanlarında birbirini tamamlayan bir çözüm. lütfen;kendi insanımıza sahip çıkalım! inanın ateşin düştüğü yerde onlar;birileri elini vicdanına koyup da ''benimsin,canımsın,halkımsın''dediği an onlar yine burada! lütfen;onları PKK ile eşdeğer olarak görmeyelim. Ayrıca silahların patladığı bir ortamda;çözümün imkansız olduğu görüşüne katılıyorum.Oldukça yerinde bir tespit.Ve tekrar ekliyorum;DTP'li vekiller,lütfen Kürt sorunun sadece bir sonucu olan PKK ben olarak göstermeyi bırakın! Saygılar!
  21. Sayın Taylan, yapmayın,yakışmıyor!Ben yazdıklarımın sonuna kadar arkasındayım.Düşünmediğimi yazmam.Konuyu saptıra ben değilim.Siz iletilere dönün;''dünyahepimizin'' forumdaşımızla,arada da ''doğrucudavut'' arkadaşımızla zaten değişen bir konu seyri vardı;PKK dan tutunda diğer konu başlıklarına varana kadar! yan tribündeki yoldaşım kim oluyor;paslaşmaya devam mı?Herkes yazdıkları ile tartılır;paslaşmaya gerek yok.Bu 11 kişilik bir futbol rüyası değil;sadece paylaşım forumu! Ha illah diyecekseniz;kim kimi susturacak;o zaman ben yokum bu rüyada;öyle bir derdim yok. bu ülkede en büyük sorun temsiliyet sorunudur;ben parlemantoda beni temsil eden hiçbir vekili samimi bulmuyorum;onlar ne sağcı ne solcu ne dinci...onlar sadece kendi kişisel çıkarı için şucu veya bucu olan;yürekli olamayacak kadar **** sizlerdir. etiketlendirmedim;gerçekleri yazdım.Milliyetçi olsun;dürüst olsun;canım feda!Milliyetçi olduğunu söylesin,hemen ertesi bahara kahrolsun milliyetçilik desin;o zaman dur be kardeşim deme hakkım var! ama kime?Medyası ile,siyaseti ile,toplumu ile...o kadar alışkın ki vaziyete göre hal bürünmeye! benim hakkımda ki düşüncelerinizde özgürsünüz;saygılar!
  22. Darbe benim gerçeğim;dünün karanlığını bugüne taşıyan! Ülkesinin birlik bütünlüğünü savunan,milletini seven herzaman benim için özeldir;ki ben onları şu veya bu etiketle adlandıranları da,o adlandırmaları da kabul etmem. Başta belirtmiştim;şimdi de belirteyim! Ergenekon;hayali değildir;o suçlamalar yargı sürecinde kesinlik kazanmayan olduğu sürece de suçlularıyla konuşulamaz. Ama ben o suçlamalar içerisinde yar alan zihniyetlere de kesinlikle ''ulusalcı''demem. Darbelerde kim suçludur sorusu konusunda evet Politika;12 Eylüle bakalım...öncesine ve sonrasına... Bende soruyorum;kim suçlu? Darbeyi yapanlar mı,darbeye o ortamı hazırlayanlar mı,darbeye susanlar mı? Ve ekliyorum; tabi ki darbeyi yapan askerler suçludur demek büyük bir vicdansızlıktır;darbe sürecini haklılaştıran siyasi arena,oyunlara gelen halk vs... yine de asker suçsuzdur diyemiyorum; darbeler darbelere davetiye çıkarırken,darbe olmadan da şiddet yok edilecekken neden darbe? tek suçlu değildir olanların suçlusu;umarım anlaşılmıştır.Saygılar!

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.