mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
DİNİN VE DİNCİLERİN SON KAÇIŞ NOKTASI
Meşru müdafaa mı?Bakın Tevbe süresi benim aklımı karıştırdı.Lütfen geçmeyelim;meşru müdafa diyorsak bile,bunu neden dediğimizi yazalım.
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Ben çocuğunu sokağa salıpta,onu ve yaptıklarını sadece izleyen veya bunu yapmasını isteyen aileleri,efendim işte haklılar diyerek de mazur görmedim.Şunu belirtmiştim;yakıp,yıkmak ve çözümü burada aramak doğru değil,bir daha belirttim,gerekirse yine belirtirim. Edirne,Kayseri....ile kıyaslmak ne derece doğru,patlayan bombaların olduğu bir bölgeyi,orada ki insanları. Bu çocuklar ne için taş attıklarını bilmiyorlar,bu aileler neye hizmet ettiklerini bilmiyorlar. Ya şimdi bırakalım,terör vs...eğitimin olmadığı yerde bilinci,sorumluluğu ve duyarlılığı nasıl beklersiniz? Göçe va açlığa mecbur bırakılan insanları,kendimize dönmeden nasıl eleştirebiliriz. Ben bıraktım edebiyat yapmayı,gerçekleri konuşalım...ateşten bir coğrafya...neden taş atar çocuklar...tek taraflı değildir;siyasi hesapları,eğitim ve öğretimin eksik olduğu beyinleri,ekonomiyi...tüm bunları düşünelim. Neden devlet çocuklarına sahip çıkmıyor,aile eğer yanlış ise devlet niye doğruyu aşılamıyor... ...açlık ile terbiye edilecek değildir insan;ne kömür dağıtarak ne de yeşil kart ile kandıramazsınız,asorunları çözemezsiniz. insanları buna mecbur bıraktıktan sonra,Sayın Adana valisi igibi yeşil kartlarla gözdağı vererek de o çocukların ellerinde ki taşları alamayız. biz kendi doğrumuzla,etrafımız da ki insanlara taş atmak çözüm değil diyoruz,burada ki öğretmenlerimize o çocuğa sadece temel kavramları değil aynı zamanda insan olmayı öğretin diyoruz. aileler,bilinçli ya da bilinçsiz,çocuklarına sahip çıkamamak ile suçlu;ama devlet...insanına sahip çıkamamakla suçluları her geçen gün çoğalttı,insanına sahip çıkamadı...saygılar!
-
Yüreğime Dökülen Yapraklar
Sonbahar,dökülen yapraklar ve insan... dökülen insandı,yaprak değil diye ritme eşlik edeceğim şimdi yeni yeni bloglara daldım,deniz kızı buraya da dadandım. hayran kaldım,sana,Rinaya,Gloria ve Admin'e...Suhedayı yeni keşfettim...sırada kimler var ben boşuna sevmiyorum bu yürekleri
-
MASALIN BİTTİĞİ YERDE HAYAT BAŞLAR......
vay be dedim,işi bırakmış masalın bittiği yerde yazılanlara büyük bir hayranlıkla vay be diyorum hala Gloria neler yazmış diye bakarken Rinamıza uğradım;helal be ne kadar güzel tümceler...birde deniz kızına uğrayayım...güzel yüreğine kocaman sevgiler!
-
Genişlik Kavramı
İnsan diye birşey yok mu? O zaman nedir bu yaşananlar,herşey bir yanılgıdan ibaret ise neden canımız yanıyor,çıkmazlara bulanınca? Bazen nefes alamazsınız,içmeden sarhoş olursunuz,tıkanırsınız...çıkmazlar,sorular,çıkmazlar ve yine sorular... Dayı sevgi diyor,sevmek diyor...özel olan insanda! Sevgi de can acıtmaz mı?
-
hüzünlerim..
çok güzeldi ya;hüzünleri dilemek ha oy ben öleyim,beni niye doğurdun anne'de saklı olan hüzünlerin olsa da hüzünden uzak olman dileği ile...ellerine sağlık,yüreğine sağlık!
-
Günah ne...
Benim de vicdanda ki kastım,insani olan değerleri yüceltendi,emekdi,sevgiydi,eğitim ve bilgiydi.Yani Dayı'nın da belirttiği gibi sahtesi olmayan insandı. Ama Fuzuli'nin düşünceleriyle sorgulanan bir vicdan anlayışı oluverdi birden.Haklıydı aslında,vicdan değişmeyen,evrensel kuralları olan değil ki.Kan davasını düşünelim;benim için vicdansızlık iken birileri için vicdanın kendisi olabiliyor. Günah,dini,dili,coğrafyası ile farklılaşan,kendi içerisinde bir değer olan kavram.İslam da içki haram iken,Hristiyanlık ta durum farklılaşabilir;hatta bazen din olgusundan yola çıkılarak günah kavramına girecek eylemler,gelenek ile toplum ile bu özelliğini kaybedebilir,günahın kendisi kutsanabilir. Dinin evrenselliği söz konusunda olduğunda tıkandığımız nokta;evrenselliğin sınırları.Evrensellik neydi;din günahları ve sevapları ile evrenselmiydi,yoksa kendi inananları ile evrensel olmayı dileyen miydi? Evet günah neydi;vicdan günahın neresindeydi?Dayı mahkeme kurulmuşsa yüreğimiz de ne ala,ya kurulmamışsa...vicdanımızı ne ile ölçeceğiz?
-
KENDİNİ YARALAYIP POLİSİ İŞKENCEYLE SUÇLADI!..
İktidarlarlarla değişen kadrolarda ''Hangisi polis'' sorusuna verilecek tüm yanıtlar,doğru seçeneği ulaşılmaz kılıyor!
-
hangi şarkıyı dinliyorsun?
poytakalı soydum basucuma kodum ben bi yayan uydum duma duma dum...liğt mi
-
Günah ne...
Vicdan...işte bu!
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
yazacak tek kelime bile bulamıyorum...o inancı sizinle taşıyorum,o inancla sizinle bütünleşiyorum evet insan demiştik deği mi,kazanacağız demiştik değil mi? başaracağız,sizle ve sizin gibi düşünenlerle... sevgiler!
-
DİNCİ VE AKP YANLISI MEDYA
Lütfen eleştirirken,sadece AKP veya şu yanlısı olan medyayı değil,herşeyi ile değersizleşen tüm medyamızı da görelim!
-
İLK
mavi olmayan gökyüzü şurada yorum gönderdi Blanc Sombre'nın blog başlığı içinde Blanc Sombre "écrit"o zaman bekliyoruz...
-
www.ÇizgiForum.com
Bu site gerçekten birinciliğe aday yolu açık olsun.
-
DİNİN VE DİNCİLERİN SON KAÇIŞ NOKTASI
Eğer sizin din anlayışınızda,kabullenmek varsa...o zaman kapatın gözlerinizi,cennet için çalışın! Eğer sizin din anlayışınızda,anlamak,sorgulamak varsa...bilimi sırtlanın,olmanız gereken yerde olun. Bilim,din,sevgi...bunlar insan için vardır;insanla vardır...madem herşey insan için o zaman;buyrun olduğunuz yere dönüp bakmayı.
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Değerli arkadaşım, ben hiçbirzaman yakanlar,yıkanlar olması gerekeni yapıyor demedim.Demem de!Hiçbir insan yaşadığı evi yakmaz,yıkmaz.Bunu onaylamıyorum;yalnız sorunu sadece atılan taşlarda arayayanlara da biraz objektif olun diyorum. ve herkesedir bu çağrım; Nasıl başlamalıyım,nasıl devam etmeliyim,nasıl son vermeliyim...''nasıl'' ile başlayan ince sitemime;seni ''nasıl'' yazmalıyım... Konar göçer bir sevdadır bizden arda kalan,yalın ve çıplak!Yarım kalmış bir isyandır bizden arda kalan;çığlığa rağmen suskun olan! Az önce ''sesimize ses verin'' diyen duygu kalabalığını seyre dalmışken aklımdan neler geçmedi ki... Çocuklar diyordu;çocuklar Filistinde ellerinde saban.Çocuklar diyordu Irak'ta intihar...ve çocuklar;bizim olan çocuklar ellerinde taş! Önce haykırmam gerekti,sonra susmam!Haykırmam neyi değiştirecekti ki.Ya susmam...? Diyarbakır'da,Şırnak'ta,Bingöl'de...ellerinde ki taşlarla alanlarda olan bu çocuklar bizim,açlığa,sefalete,göçe tabi tuttuğumuz bu çocuklar bizim! Lütfen çocuklarımıza sahip çıkalım...ve kulak verelim ''çocuklarımız'' diyenlere... Polis taş atanlara silah ile yanıt vermek zorunda değil;hele ki birileri olanlarda nemalanıyorsa...
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
Ben geçerken değil bakarken sorayım dur yarın sabahın en erken vakti seppiklik yapayım
-
Engin Ceber - İşkencede Ölüm...
İşkence bir insanlık suçudur;hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz. Hele demokrasi naralarının ardında verilen ''olabilirlik'' tepkileri ne kadar da gülünç bir hale gelir. ''Engin Çeber,karaokalda değil hapishanede işkenceye uğramış,efendim bundan dolayı bu şu olur...''şeklinde istenilen kisvelere oturtulan,meşrulaştırmaya çalıştırılan işkence size ne anlatıyor? Bana sadece bir kişi açıklanmayan,sitematikleşen,gelenekselleşen bir ülke gerçeğini de anlatıyor. 12 Eylül'ler de,işinize gelinmeyen yerlerde verilen gözdağı olarak geliyor. Diyarbakır cezaevleri geliyor,işkence de öldürülenler geliyor,işkence sonrası yaşanan tramvalar geliyor. Devletin kabul ettiği işkence;bakın hele!Kabul edilmese ne yazar ki?Bilmeyen mi var bu işkenceleri. Sayın Başbakanımız,demokrasi,insan hakkı diyor alanlarda,diğer partilere ben halkım diyor;diyorda diyor... İşkenceye gelince;durun bakalım ordan! Hangi demokrasi...geçin ya! Aynı başbakan,2006 yılında Diyarbakır'da yaşanan olaylarda,kadın ve çocuk demeden ezeriz dedi,zaten 11(13 de olabilir) çocuk ezildi. Orantılı güç diyen,askeri,polisi ile vatandaşını aynı terazide ölçen.Kutlarım! Genelleme yapmayalım değil mi?Bir kişi yapmıştır,devlet bundan habersiz,üstelik suçlular cezalandı ne güzel kandırmaca...alın bakalım kesmece! Ve bir devlet,farklı düşünenleri eğer bu şekilde bertaraf etmeyi doğru buluyorsa,bi zahmet demokrasi önadını kaldırsın lügatında!
-
OBAMA DİYENLER!
2000-2008 yıllarının baş mimarı Sayın Bush,koltuğunu devretmeye hazırlanırken,dünya barış diye haykırmaya devam ediyor.Obama,bu umutların belki de en yoğun yaşandığı isim.Herkes barış diyor,dünya Obama'yı tebrik ederken,ellerinde alınan barışı bir daha diliyor. ABD,siyahilerin zaferini konuşuyor.Obama'nın köyünde,Obama'nın coğrafyasında herkes bizi gör diyor. Ben siyahilerin beyazlara efendiliğini görmekten öte,siyahilerin anavatanlarında söz sahibi olması,rengiyle değil,kimliğiyle varolmasını dileyerek Obama diyenlerdenim. Ne yapılan soykırımlar ne de uygulanan ..... unutulmadı,unutulmayacak. Peki ya Obama? Hangi yolu seçecek? Bush'un yaptığı gibi,terörü üretip,gülünç gerkçelerle işgallere devam mı edecek, Kapitalizmi dalga dalga insanın kanına mı işleyecek, Gözdağı mı verecek, .......? yoksa... herkesin kendisinde beklediği,barış ve istikrarı mı sağlayacak. Yeni dünya düzeni beni korkutuyor,kendisini tüm benliği ile alıp,umutları boşa çıkarabilir! Ne diyelim; Efendiliğin, barışa hizmet etmesi umuduyla Dersimkalan,çözüm Obama dedi,Yakışıklı,bekleyelim ve görelim dedi(siyasete beraber atılırız,fuzulli işler partisi adı altında),Godzilla da,bana olmaz dedi ve ekledi;Amerikan dizileri(5.30 itibariyle tv karşısında Amerika dizileri fırtınası yaşadım,anlıyorum seni) saygılar!
-
İLYADA ABLACIM İYİ Kİ DOĞDUN :)
paylaşalım...paylaşalım... paylaşmayı bilen yüreğe...ben teşekkür ederim
-
İLYADA ABLACIM İYİ Kİ DOĞDUN :)
Çok güzel hediyeler mutlu,umutlu nice senelere...
-
İhanetin son aşaması! Kürtlere Soykırım?
Buyrun...açlık ile terbiye edilme sanatına 10-15 çocuk dünyaya getirirken,silahlara para verirken,yoksul olmayan halk nasıl polis amcalarına taş atar ha pardon bunu nasıl yoksulluktan sayar! Oldukça basit cümleler,yanlış analizler... Ciddiye alınmayacak türden;ki almıyorum. Yalnız;tüm bu basitliklerde ki acı gerçek düşündürüyor... Dünden bugüne aynı zihniyet...tak gözlüğü,seyret dünyayı Yazık,yazık,yazık...
-
OBAMA DİYENLER!
44 No'lu Obama Tarihe Geçti ABD'de Demokrat Partinin Başkan Adayı Barack Obama, ABD Tarihinin 44. Başkanı Seçildi ve İlk Siyahi Başkan Olarak Tarihe Geçti. ABD'de Demokrat Partinin başkan adayı Barack Obama, ABD tarihinin 44. başkanı seçildi ve ilk siyahi başkan olarak tarihe geçti. Kendisiyle aynı adı taşıyan Kenyalı bir baba ile Ann Dunham adlı Kansaslı beyaz bir annenin oğlu olan Obama, 4 Ağustos 1961 Hawai doğumlu. Hawaii Üniversitesinde tanışıp evlenen çift, Obama 2 yaşındayken boşandı. Harvard Üniversitesinde burslu okuyan baba, daha sonra Kenya'ya döndü ve hükümet için çalıştı. Obama 6 yaşındayken, annesi bu kez bir Endonezyalıyla evlendi, aile Cakarta'ya taşındı. Endonezya'da yaşadığı 4 yıl boyunca laik ve Hristiyan okullarına giden Obama, daha sonra büyükanne ve büyükbabasıyla yaşayacağı Hawaii'ye döndü ve eğitimine burada devam etti. New York'taki Columbia Üniversitesinde Siyasal Bilimler okuyan Obama, 1988'de Harvard Hukuk Fakültesine girdi, buradaki öğrenciliği sırasında "Harvard Law Review" dergisinin ilk Afrika kökenli Amerikalı yöneticisi oldu. 1996-2004 yılları arasında Illinois eyalet senatörü olan Obama, 2004 yılında da ABD Senatosuna seçildi. Barack Obama, 2007 başında başkan aday adayı olduğunu ilan etmesiyle birlikte, diğer aday adayı, eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın eşi Hillary Rodham Clinton ile uzun süreli bir mücadeleye girişti ve zaferini ilan etti. Barack Obama'nın Demokrat Partinin resmen başkan adayı olduğu ise Haziran 2008'de kesinleşti. Obama, seçim kampanyasında "değişim" sloganını kullanan Obama, başkanlık yarışında en çok bağış elde eden lider olarak da rekor kırdı. Barack Obama, 1964 doğumlu ve kendisi gibi Harvard Hukuk Fakültesi mezunu olan Michelle Robinson ile evli. Çiftin, Malia (10) ve Sasha (7) adlı iki kız çocuğu bulunuyor.(alıntı)
-
Engin Ceber - İşkencede Ölüm...
Devletin çatısı altında, devlet görevlisi olmanın gücüne dayanarak Engin Çeber’i dövenler, işkence değil, ‘sert dayak atmak’tan tutuklandı Engin Çeber’in önce poliste sonra cezaevinde dövülerek öldürülmesine ilişkin olarak biri cezaevi müdür yardımcısı beşi gardiyan altı kişi tutuklandı. Çeber’in avukatıysa uyardı: “Tutuklamalar TCK’da işkence suçunu düzenleyen maddeden değil, kasten adam yaralama ve bu şekilde ölüme sebebiyet vermeden yapıldı.” Yani, ‘dava daha ilk adımda, işkence davası olmaktan çıktı.’ Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin 14 Ekim günü kameraların önüne çıkıp Çeber’in ölümüyle ilgili olarak ‘hükümeti adına’ özür diledi. Özür ve ardından gelen soruşturmalar, devletin, devlet çatısı altında ve devlet görevlisi olmanın gücüne dayanarak uygulanan şiddetle yüzleşmesi konusunda umut doğurdu. Ama bu özürden sadece 21 gün sonra gelen ilk tutuklamalar, daha doğrusu tutuklama nedenleri ‘yüzleşmenin derinliği’ konusunda şüphe yarattı. Sanki sokakta adam dövüldü Çeber’in öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturmada, Metris Cezaevi’nin o günkü sorumlu müdürü Fuat Karaosmanoğlu, gardiyan Yavuz Uzun ve Murat Cise ‘kasten yaralamak suretiyle öldürmeye sebebiyet vermek’; Selahattin Apaydın, ‘kasten yaralamak suretiyle adam öldürmek’; Sami Ergazi ve Nihat Kızılkaya ise ‘kasten yaralamaya yardım etmek’ suçlarından tutuklanarak Paşakapısı Cezaevi’ne gönderildi. Çeber Ailesi’nin avukatı Taylan Tanay’a göre tutuklular hakkında, ‘işkence’ suçunu düzenleyen TCK’nin 94. maddesinden işlem yapılması gerekiyordu, yapılmadı. Eğer yapılsaydı, yani sanıklar TCK 94’ten (işkence) tutuklansaydı, haklarında üç-12 yıl arasında hapis istenecek; olay Çeber’in ölümüyle sonuçlandığından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülecek ve sanıkların ağır ceza mahkemesinde yargılanmaları gerekecekti. Ama böyle yapılmadı. Avukat Tanay’ın yorumuna göre şu durumda, gardiyan Apaydın için sekiz-12 yıl, diğer beş sanık için ise iki-beş yıl hapis cezası istemiyle dava açılabilir. İki-beş yıl hapis istemiyle yargılanan sanıklar, ‘suçlu bulunsalar bile’ eğer alt sınırdan ceza alırlarsa, iki yıllık cezaları da ertelenebilir. İşkence dediğin karakolda olur! Çeber ailesinin avukatı Tanay’a göre tutuklama kararıyla ‘İşkence yok’ hükmü peşinen verildi: “Savcılar işkence olmadığına kanaat getirmişler. Tartıştık. Bana ‘İşkence ancak karakolda yapılır’ dediler. Hapishanede yapılırsa değil mi? Bu sadece polisin işlediği bir suç değildir. Maddeye bakıldığında, bu işkence maddesi değil. Zamanaşımı, ertelemesi ve ceza miktarı açısından farklılıkları var. Hukuk bilgisinin zayıflığı mı desem, zamanaşımından kurtarmak mı...” Cezaevi halleri Başgardiyan Yılmaz Aydoğdu, Engin Çeber’le B-8 koğuşunda kalan dört adli tutuklu, birlikte tutuklandığı ve geçici koğuşta üç gün geçirdiği Cihan Gün ve Özgür Karakaya’nın ‘ifadelerine göre’, tutuklanma eylemleri şöyle: Selahattin Apaydın: İddiaya göre 7 Ekim’de B-8 koğuşuna girip iki gardiyanla birlikte Çeber’i dövdü. İki-2.5 dakika süren dayak sırasında Çeber’in ensesine vurdu, boğazından tutup darp etti. Çeber’i suratından tutarak kafasını duvara vururken gördü. Nihat Kızılkaya: İddiaya göre 7 Ekim’de B-8 koğuşunda iki gardiyanla birlikte Çeber’i dövdü; o avucunun içiyle yüzüne vuruyordu. 30 Eylül ve 1 Ekim’de geçici koğuşta Çeber’in sırtına vurdu. Sami Ergazi: İddiaya göre 7 Ekim’de Çeber’in kafasına vurdu. Çeber’e bir kaç kez yerde vurduktan sonra sürükleyerek koğuş bahçesine çıkardı. Diğer gardiyanların müdahalesi sırasında Çeber’e bir de tekme salladı. Yavuz Uzun: İddiaya göre 1 Ekim’de Çeber henüz geçici koğuştayken, Çeber’e yumrukla vurdu. Çeber ve arkadaşlarını su doldurduğu maşrapayla beş-altı kez ıslatarak tahta sopayla ‘20 dakika’ boyunca vurdu. Murat Çise: İddiaya göre 30 Eylül tarihinde geçici koğuşta kapı açma demiriyle Engin Çeber’in kafasına ve beline, bir başka tutuklunun da sol bacağına vurdu. İşkenceyle yüzleşme ilk adımda kayaya çarptı(İsmail Saymaz...Radikal)
-
AZ SONRA...........
Çayımı demleyeceğim,kitabımı okuyacağım...Fikret Başkaya;onun anlatımıyla ezberimi bozacağım...iyi paylaşımlar!