mavi olmayan gökyüzü

Baya gelme de :sweatingbullets:

tabe tabe sen yarın istersin

Ben tam Bursercan mantı mı istedi diyecektim ki hoşgeldin yoldaşlar...

Derme çatma düşler işte budur beni anlatan.

Aşksız yazılmaz,aşk olmadan yazılmaz...Aşk kendini dinlemektir;kendimi dinlemeden kendimi nasıl yazarım?

Genişliğe dair çıkmazları satırı satırına özümsemeye çalışırken,aklıma hemen sayfanız geldi nedense...nedense mi? belki de aklıma gelecek tek nedensellik de kendi içinde genişliği barındırıyordu. Şimdi yine bir neden sorusu alır başını gider;çıkmaz oluverir birden tüm açıklamalar. Onca çıkmaza rağmen başka çıkmazlar ağır gelir şimdi bana,laf kalabalığı etmeye de gerek yok değil mi ama? Bir kadın,gösterişli kıyafetler,bir Meksika,hayır çoğumuz için bir düş olan dünyalar... Hemen ardında,Pakistan... Mülteciler... Vatanından ayrılmak zorunda kalanlar... Bulacağı ekmeğin derdine düşenler diyecektim ki;ölümden kaçanların tanıklığı sus dedi... İşte sayfanız,işte genişliğim... Ard arda sorduğum sorular,niçinler,nedenler...nerede olmak gerekler... Yıllar önce ''Ve İnsan'' demişti,program sunucusu... Yıkan da yapan da,ölen de öldürülen de...işte insan! Genişlik bana bunları hatırlattı;ben ıslık çalarak değil düşünmeye başlayarak işe başlayacağım...

Saatlerce elime aldığım kalemi,içimden birşey kopararak en uzağıma fırlattım.Sanki yarım kalmıştı bir tarafım,anlat diyordum,anlat kendine kendine...Kalemim bana yabancıydı,anlatamıyordum.Anlatamıyordum... Bir yerlerde başlamak gerekirdi;kimbilir o aşkı yada o özlemi yüreğinde taşımak gerekiyordu.Usul usul kendimle bütünleşmem gerekiyordu.Aklımda geçenleri kağıda dökmek gerekiyordu...gerekenler sıralandı,ben sustum.Düşüncelerim beni yalnız bıraktı;oysa ne kadar da yakındı bana...yoksa yakınlığı yabancılığı mıydı...? Şimdi bana ait olan tüm hayallerimi,hayalkırıklıklarımı geçmişe hediye ettim.Gelecek onlarsız zaten düşünmemekti,yazmamaktı,yok olmaktı...ve ben yok oldum. Gorki'nin ''Ana''sı geldi aklıma,Nazım'ın Firayesi,Kemal'in Poyraz'ı...anlatamadım ben,sadece sustum...kalemim bana yabancılaştı...yok oldum. Sevgili arkadaşım,başlamazsın bir yerden;ben başladığımı da yarım bıraktım.İçim acıyor...ne başa belalardan ne de yaşanan hayalkırıklıklarından;sadece yazamamaktan...onun için başladığın yerde kalemine sıkı sıkı sarıl

emen emen emen Godzinin günlüğüne baken var ya iş yoğunluğu arasında süper geldi.... Efendi Türkler unutsa da zam mağduru Godzillalar unutmaz

Haftanın altı günü de çalışınca birde burada ki uzun iletileri okumaya çalışınca sular da kesik olunca.... Derken de kara kara düşündüm;Osmanlıdan bu yana bizler ne yapabildik;Türk yada Kürt olarak kendimizi uçlara çekmekten başka... Osmanlı,Kürtler,Devlet...düşündükçe yoruldum;vazgeçtim düşünmekten

Hemen uyumaya gideceğim

Demirefe,bunları neye dayanarak yazdığınızı belirtseniz;ayrıca dinlerim

Nurettin Rençber...Ciran

Aşk olsun ben ne zaman sinirlendim? Dün biraz yorgundum;bugün ancak görebildim

Bunun yolu Mustafa Sönmez'e katılmaktan mı geçer?

Az önce bende haberlerde gördüm;bu ya sev ya terk et anlayışını...ne diyelim;birileri cebini doldursun;kadrolaşma ile kendi krallığını kursun...bize düşen ya sevmek ya da terketmek! Aslında şaşırmadım;bizde gelenek...ezberleri bozmanın ne anlamı var şimdi

Kürt sorununu sadece feodalizme indirgemek pek doğru bir yaklaşım değil;feodalizm sadece Kürtler ile ilgili olmayan geniş bir yelpazedir...Osmanlıya dönelim;sonuç itibariyle Osmanlı sosyal formasyonuna dönersek daha doğru olur...

Değil mi ama tek kelime bile yazmayacağım;buyrun herkes kendisiyle,siyasi anlayışıyla muhasebeye

Çok uzun yazılar veriyorsunuz Doğrucudavut Okumak baya zahmetli oluyor ama Osmanlı Devleti;imparatorluktu ve imparatorluk etnik kimlikten uzaklaşmayı gerektirir. Verdiğiniz tarihi bilgilerin doğruluk payı ne kadar bilmiyorum;yalnız merkez-kaç olan bir imparatorluğun sağlanacak otoritede ölçüt;ne din nede millet olur;sadece devletin bekası... saygılar!

Sayın Başbakanımız,gittiği her alanda DTP ye,belediyeye aktarılan paralar nerede;neden Diyarbakır sokaklarında çöpler var diye soruyor; evet sayın Başbakanım,sorun...ama unutmayın;o belediyeler sizin belediyeniz... sadece oy,sadece oy...bırakın;insanınıza sahip çıkın;AKP değil insanlarınız! Ayrıca bir zamanlar ''Ne mutlu Türküm'' derseniz ,onlarda ''Ne mutlu Kürdüm'' diyen kimdi?

Osmanlıdan bu güne Kürtler ve devlet başlığında verilen bu yazı dizisi ve hemen akaibinde arkadaşımız tarafından verilen;feodalizm kaynaklı bir Kürt sorunu yaklaşımı... ''PKK’nın 1984 Eruh baskınından bugüne dek, Avrupa’nın en büyük, dünyanın altıncı büyük ordusuna sahip olan Türkiye, 20 bin civarındaki PKK üyesini etkisiz hale getirmek için 300 bin askerini ve 67 bin korucuyu seferber etti. 14 ilde 1987-2002 arasında “Olağanüstü Hal” (OHAL) ve sıkıyönetimler ilan edildi. Bunlar tam 57 kez uzatıldı. 24 kez sınırötesi operasyon yapıldı. Resmî rakamlara göre 14 yılda 96 milyar dolar harcandı. Bazıları bu rakamın aslında 400 milyar dolar olduğunu söyledi. Resmî rakamlara göre Türk tarafından asker-sivil 10 bini aşkın kişi hayatını kaybetti, bir o kadarı da yaralandı, sakat kaldı. PKK mensubu ya da yandaşı 25 bini aşkın kişi ‘etkisiz hale getirildi.’ '' şeklinde başlayan yazı dizisinde tarihi bir daha yaşarken,aşiretlerden,Wilson ilkelerinden,İngilizlerden,Ermenilerden,belli başlı isyanlardan...kongrelerden,demeçlerden arda kalan bir bilgi fırtınasına tutuldum gibi oldum;yanlış yada doğru... birşeyler eklemek için önce bu bilgileri derleyip toplamak gerek;yalnız sorunu en iyi şekilde ifade eden; ''Ne Kürtler taleplerini derli toplu, açık, net anlatabiliyor, ne Türkler onları anlamak istiyor. '' cümlesine dayanarak empati diye eklemeden geçemeyeceğim;ve yine... '' her iki taraf da ‘Türkler’ ve ‘Kürtler’ gibi ‘yaratılmış’ kategorilerle konuşmanın mahzurlarını yaşıyorlar. Halbuki ne yekpare bir ‘Türklük’ ne de yekpare bir ‘Kürtlük’ var. Ama en kötüsü, her iki tarafın büyük bir kesiminin, meseleye milliyetçi paradigma içinden bakması. Çünkü her milliyetçilik gibi, Türk ve Kürt milliyetçiliği de diğerini ‘ötekileştirerek’ kendini tanımlayabiliyor.'' tespitini paylaştığımı belirterek...saygılar!

çok güzel bir yazıydı;yüreğinize sağlık...kendimi buldum.

Hım güzel soru İstanbul'da çalışmaya başladığım ilk aydı,servisi kaçırmıştım,eve kendim dönmek zorundaydım. Çalıştığım yer Gaziosmanpaşa,evim Kartal'da...ve ben İstanbulu tanımıyorum(2 saat etrafımda dolaşmış anca durağı bulmuştum) Derken kendimi Eminönü'ne attım;ordan gazetemi aldığım gibi vapura kaçtım. Gazeteyi okurken,yanıma gelen çok birikimli beyle Can Yücel'den konuşmaya başladık... Kadıköy'e geldiğimizde;bana bu adresi önerdi. Nickini sordum;sürekli oradayım;beni bulacaksın dedi.... Hala bulamadım,burada mı hala,onu da bilmiyorum... ilk sıralar sadece politika derken,sonra güncel konulara baktım;bir daha çıkana aşk olsun... beni buraya taşıyan o meçhul beye çok teşekkür ederim;buradaysa kim olduğumu anlamıştır. Sevgiler!

Bence de kaçırılmayacak bir yapım...şimdiden iyi seyirler

Ben Avrupa Yakasında ki Aslı ile Volkan bunlar sanmıştım onlar olsaydı,bırak abi derdim yane Aslı ve Volkan akıllı duracaklar ha onlar değilse ben susayım azcık bilmece körüyüm de

Galiba benim uslübumda sorun vardı;yine de teşekkür ederim.