Efendi Türkler

9 Mart 2009 Ankara'da geçen hafta sonu otoyol kenarında başlarından tek kurşunla öldürülmüş halde bulunan Okkalı ailesinin öldürülen kızı Şeyma Okkalı'nın, geçen yıl karşısında şiir okuduğu İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Yenimahalle Belediye Başkanı Ahmut Duyar ile birlikte dinleyen herkesi gözyaşına boğduğu ortaya çıktı. ŞEYMA OKUDUĞU ŞİİRLE BAKANI BÖYLE AĞLATMIŞTI Yenimahalle Belediyesi'nce her yıl düzenlenen ve büyük ilgi gören Çanakkale Şiiri'ni en iyi okuma yarışmasında, geçtiğimiz yıl ilköğretim ikinci kademe grubunda Yenimahalle birincisi olan öğrencinin, geçtiğimiz hafta sonu başlarından tek kurşunla öldürülmüş halde Batıkent yakınlarındaki bir arazide ölü bulunanlardan Şeyma Okkalı olduğu ortaya çıktı. Şeyma Okkalı, yarışmada birinci geldiği geçen yıl, Öğretmen Kubilay İlköğretim Okulu'nda son sınıf öğrencisi idi. Şeyma yarışma sonrasında da, Ankara'nın gözde bölgesi Çayyolu'nda gerçekleşen bir resmi törende Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale şiirini okumuş ve o programda da büyük alkış almıştı. Bir zamanlar Ankara'yı ağlatan Şeyma'ya, şimdi arkadaşları ve tüm Ankara facebook'ta anısına açılan grup ile ağlıyor. YAŞAR SÖKMENSÜER'İN ŞEYMA'NIN VİDEOSUNU ORTAYA ÇIKARAN YAZISI “VURULUP tertemiz alnından uzanmış yatıyor…” Geçen yıl, Ankara Yenimahalle Belediyesi’nin düzenlediği şiir yarışmasında, bu dizeleri okuyarak birinci oldu. Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” seslenişinin en vurucu dizesini kürsüde seslendirirken, 15 yaşındaydı. Mukaddes Şeyma Okkalı. Şiir birincisi olduğu yıl, Haziran ayında, babasını vurdular. Öldü… Sonra, Yılbaşı’nda 19 yaşındaki akrabasını kaybetti. Hani, Ankara’da 6 gençle birlikte doğalgazdan zehirlenen Ceren Okkalı’yı… * * * O acılarla bir yıl daha yaşadı, çocuk ömründe. Geçen hafta o da yaşama veda etti. Batıkent’te, vurulup tek kurşunla, tertemiz alnından… Kırk bir yaşındaki annesi, 10 yaşındaki erkek kardeşiyle birlikte. * * * Annesi, Şeyma ve oğullarının geleceği için servis plakası almak istemiş. Akrabası, “Ben size yardım ederim” demiş bindirmiş arabasına. Otoyolun ıssız bir yerine götürmüş onları. Ve 190 bin TL için çekmiş tabancasını. Annesine, kardeşine, Şeyma'ya birer kurşun… Şeyma koşmuş ama 20 metre kaçabilmiş, kurşundan. Birkaç saat sonra Şeyma’nın ağabeyini de öldürmüş aynı katil. * * * Bir aile yok artık. Adli kayıtlardan geriye kalan hikayeleri ise, birkaç satır. Baba ve oğul Ankaragüçlü’ymüş. Şeyma öldürüldükten birkaç dakika sonra cep telefonu çalmış. Açılmamış… Ve bir cep mesajı kalmış telefonunda: "Şeyma neden cevap vermiyorsun? Bir sorun mu var? Beni korkutma…" On yaşındaki Yusuf derseniz, bir hikayesi bile yok henüz. * * * İsmet Özel der ya: ”Otların sarardığı yerlerde güneş Kurşunun değdiği tende heves kalmıştır…” Bilmiyordum, yeni öğrendim: Şeyma’nın anlamı, tendeki, bedendeki iz, işaret demekmiş.

Tabiiki kimse burda Ergenekon örtüsüyle ülkemizin kangereni olan mafayayi dogudaki uyusturucu ayagi seyhler mafya babalari toprak agalarini bunu susurlukla cikan ayagini Ergenekon´la örtenleri tabiiki savunmuyoruz.. biz diyoruzki kaldirin bu örtüyü.. gercek kirlilik temizlensin Deniz Feneri Susurluk temizlensin diyoruz.

Sayin gloria Ben budistler öküze tapar demedimki demek istenen burda mecazi anlamda Budistler putperest bir anlayisla hareket ettikleri icin.. Yani gene Mecazi anlamda her kadin bunu hayatinin bir kösesinde yasamakda ama mutfakda ama misafir odasinda evin her kösesinde mutlaka gece veya gündüz icerde veya disarda bir öküzle karsilasabilir Yani bir anlikda olsa öküz diyebilecek bir ani yakalayabilir..

'Oyum CHP'ye' ilanı Muğla'da yeni bir Fazıl Say vakası yaşanıyor... DHA MUĞLALI ressam Ali Şenol, yerel seçimlerde AKP'ye tepkisini göstermek için ilginç bir yönteme başvurdu. Yerel gazetelere, `Oyum CHP'ye' başlıklı ilan veren Şenol, belediye seçimlerini AKP'nin kazanması durumunda Muğla'yı terk edeceğini açıkladı. Dünyaca ünlü Piyanist Fazıl Say'ın, AKP'nin zaferle çıktığı 22 Temmuz seçimlerinin ardından ülkeyi terk etme düşüncesinin bir benzeri Muğla'da yaşandı. Muğla'da yaptığı 200'ün üzerinde Atatürk portresiyle ünlenen Ressam Ali Şenol, AKP'ye tepkisini ilginç bir yöntemle gösterdi. Yerel gazetelere `Oyum CHP'ye' başlıklı, "Sivas'ı Kaybettik. Muğla'yı Kaybetmeyelim. Oyum CHP'ye. Oyum CHP Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün'e" diye ilan veren Ressam Şenol, belediye seçimlerini AKP'nin kazanması durumunda Muğla'yı terk edeceğini açıkladı. Şenol, Muğlalı'nın oyunun satılık olmadığını belirtirken, "Muğla'daki seçmen iktidar partisine oy vermesi için zorlanıyor. Sivas'ta 12 Eylül öncesinde belediyeyi CHP yönetiyordu. Ardından ANAP ve AKP'ye geçti. Sonra aydınlarımız bir otelde diri diri yakıldı. Muğla'da da böyle bir hataya düşmeyelim. Ben bir sanatçı olarak halkı aydınlatmak istedim. AKP islamın ılımlı görünen ayağıdır. Asıl yüzleri daha sonra ortaya çıkacak" dedi. Türkiye'de şeriat tehlikesi olduğunu iddia eden Ressam Şenol, "Şu anda Cumhurbaşkanının eşi türbanlı. Gelecekte tüm hanımlar türbanlı olacak. Şu anda şeriatın temeli atılıyor. Laikliği ortadan kaldıracaklar. Ben bu tehlikeyi görüyorum. Eğer Muğla'da belediye başkanlığını AKP kazanırsa ben de Muğla'yı terk ederim" diye konuştu. 1960 yılında Sivas'ta doğan ve hayatını resime adayan Şenol'un 200'ün üzerinde yağlıboya Atatürk portresi bulunuyor. Yaptığı, 100 metrekarelik dev Atatürk posterleri de ülke genelinde kamu kurum ve kuruluşlarının salonlarını süslüyor.

Süper Loto nasıl kazanılır? 6'yı bilmek imkansız değil! 26 milyon lira ve 2 bin 242 kişilik ekibiniz varsa, ikramiye sizin! Personeliniz ve 4 gün 24 saat çalışır, 63 adet de ’Süper Loto’ işlem makinesi bulursanız ’6 şanslı rakamı’ garantilediniz demek. Türkiye’yi yaklaşık 50 milyon TL ikramiyesi ile ’Süper Loto’çılgınlığı sardı. İşte bu baş döndüren ikramiye, Türkiye’deki milyonlarca kişiye ’ya bana çıkarsa’hayalleri gördürüyor. Peki milyoner olmak için kurulan hayaller çok mu uzak? İşte bu soruların cevabı matematiğin alanına giriyor. İhtimaller hesabı yapıldığında Süper Loto’da ’şanslı 6 rakamı’bulmak için toplam 25 milyon 827 bin 165 kolon oynamak gerekiyor. Bir kolon 1 TL olduğuna göre toplam 25 milyon 827 bin 165’lik; bütçe gerekiyor. Ama burada ufak bir detay ön plana çıkıyor. Bu kadar masraf yaptıktan sonra yatırdığınız parayı bile kurtaramayabilirsiniz. 34 milyon 150 bin bu haftaya devretti ve ikramiyenin yaklaşık 50 milyon olacağı tahmin ediliyor. 26 milyon harcayıp 50 milyon kazanmak mantıklı. Ama eğer iki kişi bilirse maliyeti kurtaramıyorsunuz. Çünkü 50 milyon ikiye bölünecek ve siz 25 milyon TL alacaksınız. Bu durumda bile 1 milyon TL zarardasınız. Kupon doldurmak zor Diyelim ki; 26 milyon bütçeniz var ve 50 milyon YTL kazanmak ve paranızı ikiye katlamak istiyorsunuz. Süper Loto’da 6 kolon bulunuyor. Bu noktada toplam 4 milyon 304 bin 528 kupona ihtiyacımız olacak. Hızlı bir işaretleme ile bir kolon yaklaşık 15 saniyede doldurulabiliyor. Bir kuponda 6 kolon olduğuna göre bir kupon da yaklaşık 1.5 dakikada doldurulabilir. Büyük ikramiyeyi bulmak için 4 milyon 304 bin 528 kupon doldurmak zorunda olduğumuzdan bu da yaklaşık 6 milyon 456 bin 792 dakikaya ihtiyacımız olduğunu ortaya çıkartır. Bu da 107 bin 613 saat ve yaklaşık 4 bin 484 güne denk gelir. Oysa çekiliş bu perşembe yapılacak. İşte bu noktada ortaya dev kadro ihtiyacı çıkıyor. Pazartesi gününden itibaren perşembe gününe kadar kupon doldurma işlemi yapmayı planlarsak önümüzde 3 gün var demektir. Buna göre 1.5 dakikada bir kupon doldurmak için yaklaşık iki bin 242 kişiye ihtiyaç var. Bu ekip ise vardiyeli çalışacak. Ekibin yarısı 12 saat, yarısı da 12 saat olmak üzere. İşte bu şartlar altında perşembe gününe bütün kolonlar yetiştirilmiş olur. Süper Loto bayinin 24 saat aralıksız çalıştığını varsayalım. 5 saniyede bir kupon işlendiğini düşünürsek 24 saatte 17 bin 280 kupon girilebilir. Oysa bizim elimizde 4 milyon 304 bin 528 kupon bulunuyor. Bu da yaklaşık 63 makine 24 saat aralıksız çalışırsa bu kuponların sisteme gireceğini gösterir.

Küfür gibi cevap! ******** Melih Gökçek'le ülkücüler karşı karşıya geldi. Ülkü Ocakları'ndan yapılan açıklama çok sertti Yerel seçimler Ankara’da, AKP Büyükşehir Belediye Başkan adayı Melih Gökçek’le Ülkücüleri karşı karşıya getirdi. Radikal'in haberine göre Gökçek’in “Ülkücüler beni destekliyor” sözlerine dün bir açıklamayla tepki gösteren Ülkü Ocakları şunları söyledi: “Ülkücüler; Türkiye’nin her bölgesinde, siyasi arenadaki temsilcisinin MHP olduğu bilinciyle, partisinin ve teşkilatının belirlemiş olduğu adaylara sahip çıkmakta ve desteklemektedirler. Malum şahsın uzun süredir MHP yöneticilerine, MHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayına ve camiamıza yönelik saldırılarını ibretle takip etmekteyiz. Unutulmasın ki, ‘*******, kurt kurtluğunu yapar’ ve dahi herkes kendisine yakışanı yapar. Biz Ülkücüler, ‘******* karıştırmayız, karıştıranın hak ettiği cevabı ve tavrı gösteririz.”

Diyarbakirdan Nurlu kandil dileyenler 35.bin kisiyle nurlandilar berdelci kardeslerimiz.. Zikirleri vede kandilleri kutlu olsun.

“Her kadın hayatının bir bölümünü Budist olarak yaşar... Çünkü mutlaka bir öküze tapmışlığı vardır...” Burda anladigim kadar dogruyu yakalamis Reha Muhtar Çünkü mutlaka bir öküze tapmışlığı vardır Dogrudur.

Suçu: Hükümeti beğenmemek, eleştirmek Eylem: Sivil toplum hareketlerinde yer almak Suçlama: Terör örgütü kurmak İşlem: Suçlama kesinleşmeden at içeri, beklesin Ne zaman kadar? : Allah bilir bir de güdümlü savcı Sonuç: ********... Dikkat ettiniz mi, ne kadar sivrilmiş Atatürkçü, ülkesini seven varsa ergenekon diye içeri atılıyor. Aralarına bir kaç göstermelik mafya kalıntısı ekleniyor. Resim inandırıcı olsun diye çabalıyorlar. Yandaş gazeteler anons ediyor, savcı eyleme geçiyor. Başbakan yolsuzlukların üstüne gideriz diye böbür böbür ediyor!!! Hayret! Deniz feneri dalgaların altında kalmış, sulara gömülmüş. Enkazına sahip çıkan yok, bazılarının ödü patlıyor. Aşırı dinciler bile başbakanın, cumhurbaşkanının ve "bazılarının" ailece yaptıkları israfa, "artık bu şatafata son verin bu ne dine ne başka şeye yakışmaz" diye basbas bağırıyor. Müsiad bile sesini çıakrıp başbakanı eleştiriyor.. Bu komedi içersinde en doğrusunu SİSİ söylemiş: Cumhuriyet kadınlarını canlandırma projemizden sonra içeri alındık! Cumhuriyetçi=Atatürkün emenetçisi olan herkes = Ergenekoncu olduysa, Türkiyenin %70'i içeri alınacak demektir... Yazık bu ülkeye, çok yazık... _________________ Yazabilecek birini bulup çıkarmak da en az yazmak kadar önemli -- belki daha önemli bir iş.

KAYITTA YAŞAMAYAN KIZI HAYATTA DA YAŞATMADILAR Batman'da 17 yaşındaki Lalihan İlhan, berdelle evlenmek istemediği amcasının oğlu tarafından öldürüldü. Lalihan'ın nüfusa kayıtlı olmadığı, 'resmen' yaşamadığı ortaya çıktı.. 08 Mart 2008 Cumartesi 02:43 Dünya Kadınlar Günü'ne bir gün kala Güneydoğu'nun kadınlar açısından en zor kentlerinden biri olan Batman'da berdel cinayeti işlendi. 17 yaşındaki bir genç kız, berdel usulüyle evlendirilmek istendiği, ancak kabul etmediği amcasının oğlu tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Töreye karşı çıktığı için gencecik yaşta öldürülen Lalihan'ın nüfusa kaytılı olmadığı ve resmen "yaşamadığı" da ortaya çıktı. 17 yaşındaki Lalihan İlhan'ın ağabeyi, amcasının kızı ile evliydi. Ailesi, Lalihan'ı da amcasının oğlu Abdurrahman İlhan ile berdel usulüyle evlendirmek istedi. Ancak Lalihan, kardeş gibi bir arada büyüdükleri kuzeni ile evlendirilmek istenmesine şiddetle karşı çıktı ve böyle bir evlilik yapmayacağını söyledi. Yörede "Koçer" olarak isimlendirilen göçebe bir ailenin kızı olan Lalihan'ın bu alışılmadık tepkisi, ailede şaşkınlıkla karşılandı. ÇAMAŞIR ASARKEN ÖLDÜRDÜ Bu duruma öfkelenen damat adayı Abdurrahman İlhan, önceki akşam Hilal Mahallesi 3718'inci sokakta bulunan amcasının evine gelerek, damda çamaşır asan Lalihan'ın yanına gitti. Reddedilmenin öfkesiyle çılgına dönen Abdurrahman İlhan, genç kıza "Benimle evleneceksin, yoksa seni öldürürüm" dedi. Ancak Lalihan, kesinlikle evlenmek istemediğini yineledi. Çıkan tartışmanın kavgaya dönmesi üzerine Abdurrahman İlhan, pantolonunun arka cebinde bulunan çakıyı çıkarıp genç kıza defalarca sapladı. Kanlar içinde yere yığılan Lalihan, olay yerinde can verdi. Olaydan sonra suç aletiyle birlikte polise giden Abdurrahman İlhan, "Ben öldürdüm" diyerek teslim oldu. Lalihan İlhan'ın cansız bedeni ise otopsi için Batman Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Burada yapılan otopsinin ardından Lalihan, ailesi tarafından toprağa verildi. Suçunu itiraf eden Abdurrahman İlhan ise çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. ZATEN YAŞAMIYORDU Nüfusta kaydı bile bulunmadığı, yani "resmen" yaşamadığı belirlenen Lalihan'ın, Dünya Kadınlar Günü öncesi umutlarıyla birlikte hayatını kaybetmesi sevenlerini yasa boğdu. Cinayette azmettirme olup olmadığının belirlenebilmesi için gerekli soruşturmanın sürdüğü bildirildi.

Son Osmanlı Padişahı 1'inci Recep Tayyip Erdoğan "Cihan Padişahı" deseler... Olmaz. Cihan'dan düştü. Efsane atın ismiydi Cihan! 4'üncü Murad esaslı biniciydi bu arada... 1'inci Mehmet, yay ustasıydı... Fatih ise, henüz 19 yaşındayken 7 lisan biliyordu, hobisi astronomiydi... Kanuni, şair... 2'nci Bayezid'e şakır şakır bildiği İtalyanca, Yunanca, Arapça, Farsça ve Latince yetmemiş olacak ki, matematik ve felsefe tahsilinin yanı sıra, Uygur alfabesi öğrenmiş iyi mi... 3'üncü Ahmet hattattı; 1'inci Mahmud bestekárdı; 3'üncü Selim ney üfleyip, tambur çalardı... 2'nci Selim sıkı içerdi. Uzatmayayım... Mustafa Kemal olmasaydı, ''Son Osmanlı Padişahı 1'inci Recep Tayyip Erdoğan'', sarayda faytoncu bile olamazdı. Sarayda demokrasi yoktu çünkü. Ne vardı peki? Dalkavuk vardı. Reşad Ekrem Koçu, Hayat Tarih Mecmuası'nda "tarife"sini yayınlamıştı... Burnuna fiske vurma 20 para, kafasına kabak vurma 20 para, minderden aşağı yuvarlama 30 para, merdivenden yuvarlama 180 para, kel başını tokatlama 45 para, kuyruğu dışarda kalacak şekilde fındık faresini ağzına sokma 400 para... Üzengisi olmayan haşarı bir beygire bindirilip, temaşasından hoşlanılırsa, 300 para. E o zamanlar "padişahım sen çok yaşa" diye pankart açma ádeti olmadığı için... Bu marifetin tarifesi kaç paradır bilmiyoruz maalesef.yozdil

Başbakan'a `Valiyi yedirmem' yanıtı `Biz de AKP'ye hukukun üstünlüğünü yedirmeyiz' BURSA'da konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Onur Öymen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın `Tunceli Valisi'ni ana muhalefet liderine yedirmem' sözlerine, "Tunceli Valisi hakkında YSK suç duyurusunda bulunmuş. Siz `yedirmem' diyorsunuz. Hukukun hiç mi üstünlüğü yok. Biz de size hukukun üstünlüğünü yedirmeyeceğiz" dedi. Partisinin İl Örgütü'nde basın toplantısı düzenleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ülke gündemine ilişkin değerlendirmede bulundu. Türkiye'nin pek çok alanda hızla geriye gittiğini savunan Öymen, "Özgürlükler, basın hürriyeti, haberleşmenin gizliliği ve daha pek çok alanda Türkiye 6- 7 yıl öncesini aratır duruma gelmiştir" diye konuştu. Türkiye'de hukukun üstünlüğünün ciddi biçimde tehlikeye girdiğini öne süren Öymen şunları söyledi: "Başbakan'ın dün söylediği sözlere bakınız: `Ben Tunceli Valisi'ni ana muhalefet partisi liderine yedirmem' diyor. Bu ne demek oluyor. Tunceli Valisi'nin seçim yasasına aykırı eylemleriyle ilgili Yüksek Seçim Kurulu suç duyurusunda bulunmuş. Yani yüksek yargı organı yapılan işin suç olduğu kanaatiyle savcılığa başvuruyor, siz `yedirmem' diyorsunuz. Yani sizin için hukukun üstünlüğünün hiçbir kıymeti yok mu? Siz hukuk tanımayan bir zihniyeti mi temsil ediyorsunuz Türkiye'de? Siz mi yedirmeyeceksiniz? Siz hukuka tepki mi gösteriyorsunuz? Hukukun üstünlüğünü red mi ediyorsunuz? Biz de size demokrasiyi ve hukuku yedirmeyeceğiz. Haberiniz olsun. CHP, bu iktidara demokrasi ve hukuku yedirmeyecektir. Hukukun üstünlüğüne ve temel hak ve özgürlüklere saygı göstermek zorunda kalacaksınız." `KİMSE CUMHURİYETE BAŞ KALDIRMAYA KALKMASIN' Bu konuda sadece Türkiye'den değil, ABD'den de tepkilerin geldiğini dile getiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen şöyle devam etti: "Okyanus ötesinden de tepki geliyor. Bayan Clinton gelince `one minute' diyerek, Amerikalıları da etkilemek istedi sanırım. Pensilvanya ise iktidara övgüler yağdırıyor ve yeni Osmanlı'yı övüyor. Yani cumhuriyet karşıtı bir tavrı sergiliyor. Kimse cumhuriyete baş kaldırmaya kalkmasın. Gün gelir, Pensilvanya'dan Silivri'ye de yatay geçişler olabilir. Kimse tarikatları kullanarak, demokrasi, cumhuriyet ve özgürlükleri ezebileceğini zannetmesin. Türkiye'de demokrasi, özgürlük ve cumhuriyet herkesten kuvvetlidir. Aydınları, gazetecileri hukuk yoluyla baskı altına çalışmayın. Ülkeyi ürkütmeye, korkutmaya, bir korku imparatorluğu yaratmaya kalkışmayınız. Bu millet korkuya, baskıya, hafiye teşkilatına, dini siyasi amaçlı kullanmaya dayanan Osmanlı İmparatorluğu'nu çökertmiştir. Bu millet demokrasi ve sandık yoluyla AKP'nin yaratmaya çalıştığı korku imparatorluğunu da yenecektir." KADIN HAKLARI GERİYE GİTTİ Dünya Kadınlar Günü'nü de kutlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, "Türkiye'de son 6 yıl içinde kadın hakları ileriye değil, geriye gitti. Kadın haklarını cumhuriyet ile birlikte ön plana çıkarmıştık. Fransa'da bile kadına seçme seçilme hakkı tanınması 11 yıl sonradır. Biz Avrupa'da kadınlara siyasi hakları tanıyan ilk ülkelerden birisiyiz. Nereden nereye geldik. Şimdi tanıdığımız haklardan geriye gidiyoruz" dedi. Öymen'in düzenlediği basın toplantısına CHP Adana Milletvekili Gaye Erbatur'da katıldı. Erbatur, Türkiye'de kadın haklarının geriye gittiğini kaydederek şunları söyledi: "Türkiye'de kadınların yarısı fiziki, ruhsal, cinsel şiddete maruz kalıyor. kadınlar yoksulluk, yoksunluk içinde. Türkiye'de 44 tane kadın sığınma evi var ve belediyeler sığınma evleri açmıyor. Türkiye'de kız çocuklarının 700 bini okula gitmiyor. Türkiye'de kadın istihdamı yüzde 22'lere geriledi. Türkiye'de kadınlar 2002 yılından daha özgür değiller."DHA

ABD’nin İslam açılımında merkez Ankara olacak ABD’de yayımlanan Washington Post gazetesinde, ABD Başkanı Obama’nın Türkiye’ye yapması beklenen geziye ilişkin çıkan yorumda, Türkiye’nin, “demokratik sistemi içinde, dini ve laik değerleri birlikte bulundurmayı başardığı” belirtildi. Yorum haberde, Türkiye’nin, “ılımlı bir İslami parti” tarafından idare edilmekte olduğu görüşüne yer verilerek, “Türkiye, demokratik sisteminde dini ve laik değerleri birlikte bulundurmayı başardı. Ortadoğu’daki Arap ülkeleri ise, bunu aynı başarıyla sağlayamadı” denildi. Yazıda, Türkiye’yi ziyaret planının, Obama’nın İslam dünyasına yönelik gelişen diplomatik yaklaşımında, Ankara’nın merkezi önemini yansıtacağı ifade edildi. Obama yönetiminin bir yetkilisi, gazeteye “Bu ziyaret, Avrupa’nın önemli bir parçası ve Müslüman dünyanın önemli bir sesi olan Türkiye ile aramızdaki derin ittifakı vurguluyor” dedi.

Mevlit, Hizbullah mitingine döndü DİyarbakIr da Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından Kutlu Doğum Haftası nedeniyle İstasyon Meydanı nda yaklaşık 35 bin kişinin katıldığı mevlit okutuldu. Programda konuşma ve ilahiler Türkçe ve Kürtçe yapıldı. Program sırasında okunan ilahilerden etktilenen bazı kişiler zikir yaparken, miting alanında Hizbullah lideri Nasrallah ın fotoğrafı da taşındı. Konuşma ve ilahiler yine Türkçe ve Kürtçe yapıldı. Tören boyunca binlerce kişi sürekli tekbir getirdi. DİyarbakIr DİyarbakIr

Bir Türk filminden çıkan ders DÜN bir arkadaşım, bana e-posta ile eski bir Türk filminden kısa bir sahne gönderdi. Sanıyorum, video furyası başladığında video için çekilen ucuz filmlerden birinden alınmış olmalı. Sahne bir yatakta, bir genç erkek ile bir genç kadının sevişmesiyle başlıyor. Bir süre sonra kapının açıldığını ve içeriye üzerinde geceliğiyle bir başka genç kadının girdiğini görüyoruz. Belli ki yataktaki adam, beyazlı kadının kocası, yataktaki kız da evin hizmetçisi. Olay şöyle gelişiyor: Beyazlı Kadın: Hiii, Toygar! Toygar diyorum sana! (Erkek, bu çığlığı duyunca seviştiği kadını bırakıp yataktan doğruluyor.) Beyazlı Kadın: Bana bunu da mı yapacaktın? Erkek: Çok sarhoştum, sen zannettim! Beyazlı kadın, yataktaki kadına dönüyor: "Ya sen, senin arzulu bir halin vardı, ikinize de ayıp, çok ayıp!" Erkek: İnan Nalan, eğer fark etmiş olsaydım? (Beyazlı Kadın bu sözler üzerine erkeğin elini tutup dudaklarına götürüyor.) Beyazlı Kadın: İnanıyorum Toygar, inanıyorum sana. Zaten aksini düşünemem. Yüzü ve ruhu bu kadar çirkin bir kadını hiçbir erkeğin yatağına kabul edebileceğini zannetmiyorum. Erkek: "Affedersin Nalan, üzdüm seni." (Ve beyazlı kadın ile erkek öpüşmeye başlıyorlar, yataktaki kadın bir yandan çıplak vücudunu örtmeye çalışırken, ağlar bir ifadeyle onlara bakakalıyor!) Senaryo yazarının kim olduğunu merak ettim. Böyle kadınlar ve erkekler var mı, onu da merak ettim. Ama konumuz bu değil. Bu sahnenin basit bir film sahnesi olmadığını biliyorum. Türk siyasetinde, seçmen-politikacı ilişkisini çağrıştırdı bana. Ne kadar aldatılırsa aldatılsın, seçim döneminde politikacının güzel bir sözüne, tatlı bir bakışına aldanıp oyunu yine aynı politikacıya veren Türk seçmenlerini hatırladım. Yatakta öylece kalan ve türlü hakaretlere uğrayan kadın kimi temsil ediyor diye soracak olursanız yanıtım belli: Cennet vatanımızı! Sebebini açıklayamayacağım. Yetişkinler tahmin etmiştir zaten, çocukların da bunu şimdiden öğrenmelerine gerek yok! ____________________________

Ilımlı İslam Modelinde Kadının Yeri ILIMLI İSLAM MODELİNDE KADININ YERİ ! ABD'nin, Büyük İsrail Devletini oluşturmak amacına hizmet eden GENİŞLETİLMİŞ BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (GBOP) EŞ BAŞKANLIĞI ile övünen ve Anayasa Mahkemesi tarafından, 'LAİKLİK KARŞITI EYLEMLERİN ODAĞI' haline geldiği saptanan AKP'nin genel başkanının Başbakanlık yaptığı TC'nin, hızla ' ILIMLI İSLAM' modeline kaymakta olduğu yadsınamaz bir gerçektir. İster ŞER'i, ister ILIMLI...adını ne koyarsanız koyun, çağdaş hukuk normlarının hakim olmadığı herhangi bir rejimde kadınları ne gibi koşulların beklediğini özetle sizlerle (özellikle bayanlarla) paylaşmaya çalışacağım. Bu okuyacaklarınız bir çoğunuza çok abartılı; hatta Ilımlı İslam modelinde değil, şeriat düzenindeki uygulamalar olarak da gelebilir. Eğer böyle düşüneniniz varsa hemen söyleyeyim; yanılıyorsunuz...Çünkü aşağıya özet olarak yazdığım uygulamalar, Suudi Arabistan'nın değil; ABD tarafından yazılan ve Irak'ın kuzeyinde kurulan uydu Kürt Devletinin iki ay önce meclislerinde onaylanan 'ILIMLI İSLAM ANAYASASI' dan alınmıştır. Ve bu anayasayı kabul eden bir uydu devletin resmi olmasa da yarı resmi olarak AKP iktidarı tarafından bakanlar düzeyinde tanındığı gerçeğini unutmayalım. Ne demişti stratejik müttefikimiz (!) ABD: 'GBOP eş başkanlığını yürüten bir başbakanın yönettiği TC Devleti, komşusu Kuzey Irak Kürt Devleti'nin uygulamaya koyacağı ve halkının demokratik bir seçimle(!) seçtiği meclislerince oy çokluğu ile kabul edileceği kesin olan ILIMLI İSLAM ANAYASASI'nı desteklemelidir. Çünkü, yakın bir tarihte AKP iktidarının çoğunluk meclisi tarafından kabul edilecek YENİ ANAYASASI (açık adı:ILIMLI İSLAM ANAYASASI) da, komşusununkinin benzeri olacağı için sorunsuz uygulanması ve kendi halkına örnek teşkil etmesi bizim tarafımızdan önemsenmektedir.' (Bkz:05.11.2007 ABD Başkanı Buş(t) ile Beyaz saray'daki görüşme tutanakları) Benden söylemesi...İşine gelenlere diyecek bir sözüm yok. Çünkü her millet layik olduğu yönetici ve yönetimlerle yönetilirler. Uydu Kuzey Irak Kürt Devleti'nin Ilımlı İslam Anayasası Özeti: ________________________________________________________________________ 1) Mahkemelerde iki kadının tanıklığı bir erkeğinkine eşdeğer görülür. 2) Kadınlar ancak erkek tanıkların bulunmadığı, kişisel davalarda tanıklık yapabilir. Çoğu zaman tecavüz olaylarında bile kadınların tanıklığı geçerli olamaz. 3) Kadınların oy kullanma hakları ya kısıtlanır ya da tamamen kaldırılabilir.. 4) Kadınlar, kocalarının izni olmadan çocukları adına ayrı banka hesabı açamaz. Yanlarında kendilerine eşlik eden bir erkek yakınları olmadan bankaya girmeleri ve erkeklerle aynı ortamda bulunmaları da yasaktır. Bu yüzden, kadın müşterilerin işlemlerini yalnızca kadın görevlilerin yapabildiği kadınlara özel banka şubeleri açılacaktır.. 5) Kadınların fotoğraf çektirmesi ulema tarafından günah sayılması halinde kadınlara kimlik kartı verilmeyecektir.Kimlik kartı olmayan kadınlar resmi dairelerde işlem yapamayacaklardır. 6) Kadınlar üniversiteye gidebilir, ancak erkeklerden ayrı eğitim almaları şarttır. Eğitmen erkek olursa, dersleri ancak video/audio sistemi aracalığı ile izleyebilecekler. 7) Şeriat yasalarına göre bir kadının görevi evde kalıp kocasına ve çocuklarına bakmak olduğu için Üniversiteyi bitirmenin bir kadın için ne anlam ifade edeceği zamanla ulema tarafından tespit olunacaktır.. 8) Kadınların çalışması yasak olmasa da, bir kadının işe girebilmesi için bazı kurallar var: 1. Kadının yaşamak için paraya ihtiyacı olmalı. 2. İşyeri sadece kadınların görev yaptığı bir ortam olmalı; kadınlarla erkeklerin teması olmamalı. 3. Çalışan kadın evdeki görevlerini ihmal etmemeli. 4. İş, kadını yanında erkek bir akrabası olmadan seyahat etmesine neden olmamalı. 5. Kadını çalışması için kocasının onay vermesi gereklidir. 9) Kadınlara, işyeri açma izni sınırlıdır. Bunlar da genellikle, güzellik salonu (Yönetim kadrolarında olanların hanımları kullanabilir) , mobilya galerisi ya da konfeksiyon mağazası olabilir. 10) Kadınlara, yargıç olma izni verilmez. Ayrıca, yüksek devlet görevlerine atanmaları da yasaktır. 11) Bir erkek yurtdışında eğitim alabilirken kadının eğitim için yurtdışına gitmesi ancak eşinin ya da erkek bir akarabasının eşliği ile söz konusu olabilir. 12) Erkek, dört eş sahibi olabilir ve bu eşlerin Müslüman, Yahudi ya da Hıristiyan olmaları konusunda bir sınırlama olmamasına karşın Müslüman kadınlar, yalnızca Müslüman erkeklerle evlenebilirler. Ayrıca kadınlar, boşandıkları kocalarından ancak ve ancak üç ay bakım parası(günlük 3 öğün yemek parası karşılığı kadar) alabilirler. Bu parayı alabilmelir için de, boşanma konusunda mutlak olarak kendilerinin haklı olması gerekmektedir. 13) Hicaba uygun olarak siyah çarşaf giymeleri zorunludur. Bu da yetmez; peçe takıp yalnızca gözlerini açıkta bırakacak şekilde örtmeleri gerekir. Eğer peçe ile gözleri açıkta bırakan kısım geniş olursa, bu aralığın transparan bir kumaşla gölgelenmesi zorunludur. Ayrıca erkeklerin dikkatini çekmemek için renkli çarşaf giyilmesi de yasaktır.(Bu maddedeki kurallar zamana yayılarak ulema meclisi tarafından uygulanabilirliği belirlenecektir.) 14) Kadınlar, araba ya da bisiklet kullanamazlar. Ayrıca bir kadının yanında kendisine eşlik eden erkek bir akrabası olmadan taksiye binmesi ahlaksızlıktır.(Zamana yayılarak uygulanacaktır) 15) Kadınların bir restorana tek başına girmesi yasaktır.Çünkü; aile restoranlarında yemek(kadın için) haramdır. Ancak ve ancak uluslararası zincirlere ait restoranlarda kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde oturmaları şartı ile yemek serbestiyeti sağlanabilir. (Tabii ki bu restoranlar da ABD markalı olursa.) 16) Kadınlar, bir erkeğin izni olmadan tedavi için hastaneye gidemez. Ancak kadın doktorun olmadığı durumlarda, bir kadın erkek doktora muayene olabilir Fakat bir kadın doktorun erkek hastayı muayene etmesi kesinlikle yasaktır.(Bu madde 2010 yılından sonra uygulanacaktır.) 01.03.2009 K.EYÜBOĞLU

Deniz Feneri e.V soruşturması için alınan gizlilik kararı tepki çekti. Soruşturmayı açtıran ve taraf konumunda olan İşçi Partisi’nin avukatı Mehmet Cengiz, "Bu, Deniz Feneri yolsuzluğunun örtbas edilmesine yol açar" dedi. ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başvurusu üzerine, dosyası bir süre önce Almanya’dan gelen Deniz Feneri e.V. soruşturması için gizlilik kararı alındı. Başsavcılık, karar için önce sulh ceza mahkemesine başvurdu. Mahkeme gizlilik talebini reddetti. Başsavcılık bunun üzerine itiraz makamı olan asliye ceza mahkemesine başvurdu. Mahkeme bu kez başsavcılığın talebini olumlu buldu ve gizlilik kararı alındı. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, "Bu tür soruşturmalarda bazen spekülatif haberler yapılabiliyor. Bu nedenle böyle bir talebimiz oldu" dedi. Karara göre bundan sonra taraf avukatları da olsa dosyadan belge ve bilgi alınamayacak, gazeteciler haber yapamayacak. Soruşturmayı açtıran ve taraf konumunda olan İşçi Partisi’nin avukatı Mehmet Cengiz, karara tepki gösterdi. Cengiz şunları söyledi: Başbakanlık hasır altı etti "Öncelikle gizlilik kararını 250. maddeye göre soruşturma yapan savcılıklar verir. Biz tarafız, gizlilik kuralları bize uygulanırsa karşı çıkarız, itiraz hakkımızı kullanırız. Bu soruşturmada Türkiye’nin, Almanya’dan gelen dosyaya ihtiyacı yok ki... Sermaye Piyasası Kurulu, 2004 yılında saptadıkları belgelerle bu soruşturmayı açmaya yeterliydi. Deniz Feneri bağlantılı başta Kanal 7 olmak üzere hesaplar incelendiğinde yurtdışında gizli hesapları bulunmuştu. Açıkça suç olduğu tespit edilmiş, bunu SPK saptayıp rapor hazırlayarak Başbakanlığa suç duyurusunda bulunulmuştu. Aradan yıllar geçmesine rağmen daha Alman savcılığı bu işe el atmadan bu işler ortaya çıkmıştı. Fakat görev yerine getirilmedi. Başbakanlık bu işi hasır altı etti. 2004 yılından 2009 yılına kadar deliller zaten yeterince karartıldı. Kamu davasında gizlilik olmaz. Bu süre içinde gizlilik kararıyla birlikte daha fazla karartılacak. Bu da Deniz Feneri yolsuzluğunun örtbas edilmesine yol açacaktır."

SEVIMLI SURATLAR

Müthis bir anlatim