Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. *********************** Ya hu ben "Yer yüzünde Hıristiyanlık ya da Yahudilik diye bir din yoktur." dedim mi? Siz niçin sorularıma cevap vermiyorsunuz ******* Hani hiçbir soru cevapsız kalmazdı sizde? İsa, Musa, Muhammed, İbrahim, Davut, İsmail, Nuh, Salih Allah/Tanrı/Çalap'ın peygamberleri değiller mi? Allah/Tanrı/Çalap bunlara farklı farklı dinler mi tebliğ etmiştir? Allah/Tanrı/Çalap'ın gönderdiği ne kadar peygamber varsa, o kadar da farklı farklı din mi vardır? Ek olarak: Kur'an-da, İncil, Zebur ve Tevrat'ın değiştirilmiş olduğuna dair tek bir ayet örnek gösterir misiniz? Açık ve net olarak cevaplayın başka ihsan istemem... Saygılarımla...
  2. Sil gözünün yalnızlıklarını... O an fısılda uzaklara adımı... Bin bin bıçak var sırtımda, Biniyle de adaşın... Herbiri Hayran sana...
  3. Hehhe he he... Güzelmiş beaa "Sevgilim" dediğin "Alp"mi yoksa?
  4. Bu bilgi aslına bakarsanız mantık olarak uydurmaca bir bilgi gibi durmuyor... Yani niye birisi çıkıpta böyle bir iddia da bulunsun ki? diye düşünüyor insan... Ama şu var, O bilgi için herhangi bir kaynak gösterilmediğine ve o uygulamanın mantığı da ortaya konulmadığına göre, Bu bilgi "Bilimsel bir veridir." denilemez... O yüzden pekte tartışmaya müsait ve değer bir konu değildir diye düşünüyorum... Saygılarımla...
  5. Bence İslamiyetten bu kadar bihaber olupta İslama bu kadar bağlı olabildiğiniz için kendinizi tebrik ediniz... O zaman size şöyle sorayım: Allah/Tanrı/Çalap'ın Hz. Adem'e bildirdiği din farklı bir din midir? Hz. İsa'da O'nun peygamberi olduğuna göre, ona ayrı bir din mi tebliğ etmiştir? Hz. Musa'da O'nun peygamberi olduğuna göre, ona ayrı bir din mi tebliğ etmiştir? Hz. İbrahim'de O'nun peygamberi olduğuna göre, ona ayrı bir din mi tebliğ etmiştir? Hz. Nuh'ta O'nun peygamberi olduğuna göre, ona ayrı bir din mi tebliğ etmiştir? Kur'an-da geçen: Adem, İdris, Nuh, Hüd, Salih, Lüt, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub, Yusuf, Şuayb, Harun, Musa, Davud, Süleyman, Eyyüb, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa', Zekeriyya, Yahya, İsa, Muhammed, Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn peygamberlerin hepsine ayrı ayrı, farklı dinler mi tebliğ edilmiştir? Bu ne biçim bir Tanrı'dır ki kime ne göndereceğini bilmiyor? Bu nasıl bir Tanrı'dır ki her yeni peygamberde fikrini değiştirip, habire yeni ve farklı bir din tebliğ ediyor? Oysa İslam'da, sizin de bilMEdiğiniz gibi, Adem'den beridir tek bir din tebliğ edildiği düşüncesi vardır. Tüm peygamderler aynı dini tebliğ etmiş ve Hz. Muhammed'de o dini tamamlamıştır... BAKARA suresi 285: Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” Ben bugün "Yahudilik" ya da "Hıristiyanlık" yok demedim... Onlar için "Müslümandırlar" da demedim... Amma ve lakin diyorum ki hepsi de kaynaklarını aynı yerden alırlar... İsa'ya da, Musa'ya da, Muhammed'e de aynı Tanrı tebliğ etmiştir ve aynı inancı, aynı dini tebliğ etmiştir... Hz. Muhammed ve Kur'an-da Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın kitaplarının değiştiğini iddia etmediği gibi Hallac-ı Mansur'da ve Yunus Emre'de dahi dört kitabın muhtevasının ve değişmemişliklerinin aynı olduğu düşüncesini görebilirsiniz... "Görebilirsiniz" derken, bu kimseleri gerçekten okumuş ve bu kişilerden gerçekten haberdar olanlar için söylüyorum. Üzerinize alınmayınız... Yoksa kafasını Nur Risalelerinden kaldırmayıp, Kur'an-ı okumadığı her halinden belli oluduğu halde İslamı iyi bildiğini iddia edebilenler için söylemiyorum "Görebilirsiniz" diye, telaşlanmayın... Aslına bakarsanız böyle şeylerden hoşlanmam ancak şunu söylemek istiyorum: İslam dinini (Felsefesini), Yahudiliği ve Hıristiyanlığı sizden ("siz" derken Sayın Doğan'ı kastediyorum) daha iyi bildiğimi düşünüyorum... "Benlik"ten uzak olsun ama ne yazık ki bu ayan beyan ortada sanırım... Ayrıca, bu şekilde yaptığım bir düşünce örüntüsü "Bilimsel" değildir... Çünkü Metafizik bir düşünce üzerinden hareket ederek, üç dinin ortak yanlarını "Soyut bir Tanrı"ya yani Metafiziğe atayarak bir mantık yürütüyorum. Yani "Soyut/Metafizik" bir Tanrının var olduğunu "Var Sayarak" bir Dinin mantığını ortaya koyuyorum... Bildiğiniz gibi işin içine Metafizik girdiği zaman, Soyut varlıkların gerçekten var olup, olanlara etki ettiklerini kabul ederek bununla paralel bir veri ortaya koyduğumuzda "Bilim"den bahsedemeyiz... O yüzden yukarıda sizin "Bilimsel" olarak addettiğiniz düşünce örüntüsü "Bilimsel" değildir, ancak ve ancak "kendi içersinde tutarlıdır" denilebilir... Lakin "Dinler Tarihini" ve kökenlerini, hiçbir Metafizik/Soyut kavrama dayandırmadan da size anlatabilir ve ortaya koyabilirim... İşte o zaman "Bilim"den bahsedebilirsiniz... Bu da küçük bir Bilimsellik dersi olsun... Saygılarımla...
  6. Rus Kurman Generalinin Yazdığı "Van ve Bitlis Vilayetleri İstatiği"nden Bölüm Kaynak: Kazım Karabekir, Kürt Meselesi, Emre Yayınları, Ekim 1995, s 133. "Türk vahşetine hiçbir yerde tesadüf edilemez. "Türk Vahşeti bir hakikat olmayıp bile bile uydurulmuş siyasi bir hikayedir. Çünkü,ekseriya göz önünde cereyan eden vakalara dair Avrupa matbuatındaki bizza müşahade edenler imzasıyla yazılan satırları okuyunca insanın gözönüne inanamayacağı geliyor. Hakikat gözüyle bakıpta hakikatı olduğu gibi söylemek icap ederse, Doğu'da vahşetim Müslümanlar değil Doğu Hıristiyanlarının yaptığını itiraf etmek icap eder. Her türlü fenalığı Doğu'daki hıristiyanlar irtikap etmiş sonrada himayesiz müslümanların başına yüklemişlerdir. Bir Türkle bir Ermeni iş görecek olsa, Doğu hıristiyanlarının göz içinden fikir anlamak derecesinde yaltaklanmalarına karşılık bu Türklerden namus ve doğruluk görür. Eğer bir Türk'ten bir iş sözü alacak olursa, emin olmalıdır ki bu söz en kuvvetli noterlerin tasdikini içeren kontratodan daha sağlamdır. Avrupa'nın bunca yıllardan beri Islahat yaygarsı Türkiye'nin tedrici olarak parçalanması maksadına matuftur. Islahat ne kadar radikal olursa Türkiye arazisinin bir parçasının, başkasının eline geçmesi o kadar çabuk olur.
  7. Evet Sayın haveran... Hz. İbrahim'in iki oğlu var: Cariyesi Hacer'den doğan ilk oğlu İsmail... Karısı Sare'den doğan ikinci oğul İshak... Yahudiler, Sünnet ve Arz-ı Mev'ud hakkının ve kurbanlık olarak sunulan kişinin ilk karısından olan ikinci oğlu İshak'a ait olduğunu iddia ederler... Müslümanlıkta ise göçebe geleneklerine de uygun olarak ilk ve büyük oğulun Miras ve Sünnet akdine sahip olduğu, kurbanlık olan kişinin de İsmail olduğu düşünülür... Yani Kur'an-ın bu düşüncesi Tevrattan daha tutarlıdır. Bu konuyu en iyi bilenlerden ve değerlendirenlerden biri olan (olduğunu düşündüğüm) Hz. Muhammed'de "Ben iki kurbanlığın neslindenim" diyerek, İsmail soyundan geldiğini yani İbrani olduğunu dile getirir... Hz. Musa ve Hz. Yakup'ta İshak'ın soyundan gelir. Yahuda ise Yakup'un çocuklarında birisidir ama kaçıncı çocuğu olduğunu unuttum, google bakan ulaşabilir tabii ki...
  8. Sırf KanalTürk değil... Her açıdan Akp ve yandaşları, akrabaları, cemaat çevreleri ülkeyi her açıdan kuşattılar... Yabancı semaye girecek diye ne var ne yok sattılar... Borçlar satış yaparak mı ödenir ya hu? Her neyse... Ben artık bu konulara girmiyorum... Bizim millet hakediyor... Ortaçağ'da yaşamayı hakediyorlar kardeşim! Ya hu kadınlara "en az üç çocuk doğurun" diyebilen bir başbakana sahibiz, daha ne olsun? Ortaçağ'da yaşayan insan güruhlarınca yönetiliyoruz ve ne kötüdür ki bunları başa getiren yine kendi halkımız... Her tarafı tarikatler, cemaatler sardı yaa! Artık midem bulanmaya başladı bu ülkeden ve bu seçmenlerden... DownFall/Çöküş filminde bir sahne vardı: Alman ordusunda yenilgiler çoktan başlamış ve Ruslar Almanya'ya girmişler... Karargahın birinde Savaş Bakanına birisi soruyor: "Yenileceğimiz belli, en azından teslim olalım, halktan kayıp vermeyelim!" Şöyle cevaplıyor: "Bizi o halk seçti. Bizde savaşa girdik. Öleceklerse ölürler. Bu onların kararlarının bir sonucudur!" Halkın çıkıpta ileride isyan etmeye hiç hakkı yok... Daha beterini hakediyoruz, zerre kadar içim acımıyor açıkçası... Her millet hakettiği şekilde yönetilir... Bizim millette koyun gibi güdülmeyi ve ortaçağ dini anlayışı ile yönetilmeyi hakediyor... Yönetilsin madem...
  9. Yanlış biliyorsunuz Sayın xprensesx... İslam anlayışına göre Hz. Adem'den beridir indirilen tek din İslam Dinidir... Hz. Adem'e, Şit'e, Nuh'a, İbrahim'e, Yusuf'a, Musa'ya, İsa'ya, Muhammed'e tebliğ edilen tek din İslam'dır. Birisine başka, diğerine başka bir din indirilmemiştir... Doayısı ile kendi inancınızla ilgili en temel bilgiyi bile yanlış biliyorsunuz... Kur'an-ın kendi mantığında bile, kendinden önce indirelenleri tasdik etmek ve tamama erdirmek anlayışı yatar... Aynı zamanda kendinde önce inmiş hiçbir kitap için "Değiştirilmiştir" imasını bile yapmaz... Kur'an Tavrat ve İncil'in değiştirilmiş olduğuna, gerçek olmadıklarına dair en ufak bir ibare içermez... Hatta "Kitap ehli" diye katettiği kimseler Tevrat ve İncil okuyan ve bu kitaplara tabi kimselerdir. Kur'an bu kitapların değiştiğinden ziyade, bu kitaplara tabi kimselerin "Okuduklarını anlamadıklarını" ifade eder... Demek oluyor ki Kur'an, bu kutsal kitapların bilgilerinin de değişmemiş olduğunu kabul ediyor... Yoksa referans olarak, değiştirildiğine inandığı kitapları seçmezdi. Aynı zamanda Hz. Muhammed bir Yahudi değildi ancak bir İbrani kökenli idi... Eğer kökeninin Hz. İbrahim'e dayandığını kabul ediyorsak! Musevi adı Hz. Musa'ya dayanır... Yahudi adı ise Hz. Yakup'un 12 oğlundan birisine, "Yahuda"ya dayanır diye biliyorum... İbrani adı ise Hz. İbrahim'in soyuna ve kavmine verilmiştir... Hz. Muhammed'in ortaya koyduğu inançta Yahudilikten ve Hıristiyanlıktan temellerini alıp, onlardan biraz daha farklı bir anlayış ortaya koyuyordu... Saygılarımla...
  10. Ben dünyada "Ahlaklı" olarak bir kaç insan tanırım ve hatırladıklarım şunlar: "Yunus Emre" "Mevlana" "Mustafa Kemal Atatürk" "Friedrich Nietzsche" "Konfüçyus" "Sigmund Freud" "Mahatma Gandhi" "Annem ve Babam" Bence "Güzel Ahlakı" asıl tamamlayan insanlar bunlar ve bunların tamamladıkları Ahlakı inkar edip de güzel ahlaklıyım demek kendi içinde bir tezatlık oluşturmuyor mu? İnsanlığın zirvesindeki bu kişileri inkar eden biri; nasıl çıkıpta ben güzel ahlaklıyım deme cesaretinde bulunur?
  11. Aeist olmak ya da olmamak tebrik edilecek ya da yadırganacak bir şey değildir. O yüzden tebriğinizi kabul etmiyorum... Üçüncü bir şık var tabii ki: Ben Varlığın kendisine "Tanrı" diyorum... Metafiziği kabul etmiyorum... Sizinle tek farkımız: Sizin Tanrı'yı sadece soyut bir güç/varlık olarak kabul etmeniz ve diğer soyut varlıklara inanmanız... Ateistler ile tek farkım: Onların Varlık'a "Tanrı" adını vermemeleri... Bakın ben Şebnem Ferah hayranıyımdır ve onun bir şarkısının çok güzel bir sözü vardır: "Ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indi, İnsanlık istedi, keşfetti hepsini... Dün doğmuş bir bebeğe bile girebilen mikrop misali, İçimizde hem kötü var hem iyi..." Kısaca: Varlığın Tanrı'lığına inanan birisi için, "Ahlak"ı Tanrı'nın, yani Varlık'ın, yani sonunda İnsanın yarattığı doğru... Ama soyut bir Tanrı'dan geldiği bilgisi... I-ııh! Doğru değil... İyi de, bu söylediğimin neresi yanlış? Sizin inandığınızdan hareket ederek söyledim onları... Cevaplayın o zaman: Hayatını iyiliklere ve yardımseverliklere adamış bir İnançsız Cennete girebilir mi? Hayatını adaletsizliklere geçiştirmiş bir Müslüman, eninde sonunda Cennete girmeyecek mi? Çok kısa ve net cevap istiyorum bakalım iyilik ve kötülük tanımında referansımı nereden almışım ve neyi eleştirdiğinizin farkında mısınız bakalım... Offff... Anlatamıyorum sanırım... O İyilik ve Kötülük referanslarını sizin inandıklarınızdan aldım... Velev ki "İman 1'dir, İman yoksa tüm iyilikler koskoca 0'dır" diyerek tasdikleniz... Bende bu söylediğinizi söylemek istediğimi ve bu anlayıştaki bir Tanrı'nın adaletsiz olduğunu söyledim... İkimizde farklı bir şey söylemedik yani, neyi kabul edemiyorsunuz hala anlamadım... Haklısınız işte: İman yoksa, iyi bir inançsızın yaptığı tüm iyiliklerin hiç bir değeri yoktur sizin inancınızda... Ama kötü kalpli bir müslümanın gideceği yer, sırf Tanrı'ya inanıyor diye, Cennettir... Bunu şey gibi düşünün: Bir devletin, tüm yasadışı işleri yapmasına rağmen bir vatandaşını hapse atmayıp, Kendi ülkesine yardım yapan bir turisti, sırf kendi vatandaşı değil diye tutuklayıp içeri atması gibi... Böyle bir devlet için Adaletten bahsedilemez... Evrim henüz tarihin tozlu sayfalarına girmedi ancak görünen o ki, Sigmund Freud'un dediği gibi: "Bilgiye erişim kolaylaştıkça ve yaygınlaştıkça, Dinler tarihin sayfalarına gömülecektir..." Ya hu iyi de, sen Metafizik olarak var olduğuna inandığın hiç bir kavramın ve varlığın varlığını ispat edemezken, Bilim'i çürütebildiğini nasıl ispat edebilirsin? Bana Şeytan'ı, Melekleri, Cinleri, Allah'ı kanıtlar mısın o zaman? Yani dinde adı geçipte ispatlayabildiğin ne var, bana açıklar mısın, lütfen yaaa! Ya hu "Günah" ve "Sevap" kavramlarının bile niteliğini, niceliğini bilemiyorsunuz... Neye göre ölçülür bu iki kavram mesela? Birde bana gelip Bilim'den bahsediyorsunuz... Ya hu yemişim Darwin'i yaa... Darwin'in teorisi sadece bir ilk adımdı... Bugün Evrim Teorisi, Darwin'in hayal ettiğinden ve ortaya koyduğunda çok çok başka yerlerde ve ileride... Siz hala Evrim'i "Darwin"den ibaret sanıyorsunuz ve bir de gelmiş bana Evrim'i iyi bildiğinizden, çürütebileceğinizden bahsediyorsunuz... Yani bu konuda ne konuşabiliriz ki sizinle, daha ne diyeyim yani!?
  12. Eğer başkalarının aklıyla başkalarının hayatını yaşıyorsak, bunun en güzel örneği; "Said Nursi" gibi insanların "Şüphe Edilemez" derecede "Zamanın Işığı" olarak niteleyip, Onların betimlediği hayatı yaşayan insanlar olsa gerek! Ve hatta en bariz örneği; Yüzlerce yıl önce tanımlanmış bir yaşam biçimini benimsemek olsa gerek... Hatta ve hatta en güzel örneği; Başkalarının aklıyla yaşamamayı öğütleyip, başkalarının aklıyla yaşayanlar olsa gerek... "Ruh" hakkında niye az bilgi var? Çünkü "Ruh" hakkında bilgi veren kaynakta Ruh'tan emin değildi sanırım... Eğer "Ruh"u merak etmemizi istemiyorduysa, niçin "Ruh"un var olduğu bilgisini verdi bize, değil mi? İşte zurnanın zurt dediği yere geldik... "Tanrı'ya eş koşmak!" Maddeyi Tanrı'ya eş koştuğumu nereden çıkardınız? O kadar şartlanmışsınız ki, bu mantığı hemen "Şirk" ile bağdaştırıyorsunuz... Şirk koşmak demek, "Eşit, denk" olarak kabul etmek demektir... Böylelikle Tanrı reddedilir ve eşiti olarak kabul edilen şeyin varlığı kabul edilir... İşte ben "Tanrı" ya da "Allah" veyahut "Çalap"ı reddetmiyorum... Yalnızca Varlık'ın "Tanrı/Allah/Çalap" olduğunu söylüyorum... Dikkat edin, başlı başına "Madde"yi "Tanrı/Allah/Çalap" olarak adlandırmıyorum... "Varlık"... Bunun ne demek olduğunu anlayabiliyorsunuz değil mi? Kısaca: "Herşey O'ndan İbaret" diyebiliriz... Peki asıl Şirk'e düşen kimmiş bir bakalım: 1- "Tanrı/Allah/Çalap" Maddeden ayrı gayrı mıdır? "Evet" diyorsanız şu sorun çıkıyor ortaya... 2- "Tanrı/Allah/Çalap" Maddeden nasıl ayrı olabilir? Ayrı ise niteliği nedir? Ayrı ise "Maddenin bittiği yerde" Tanrı mı başlar? Uzatmama gerek yok, Daha önce bu soruları çok sordum ve irdeleyebilip, cevap verebilen olmadı... Ama isterseniz sizinle bir pratik yapalım ve bu iki soru ile başlayalım... Ama şunu unutmayın: Maddeden ayrı Tanrı anlayışı Bir kefede Tanrı, Bir kefede Madde anlayışı demektir... Yani Tanrı ile Maddeyi ayrı tutmak ve şirk demektir... Oysa tek var olan "O"dur...
  13. Offff... Bıktım ama artık! Biri gelir hiç okumadan Yunus'u istediği gibi çevirir, diğeri Farabi'yi... Farabi Maddesel döndünün ilk nedenini Felsefi olarak "Yaratılış"a bağlamaz... "Madde"nin hep var olduğunu düşünür ve "Neden-Sonuç" ilişkisini Sebepler Dairesi'ne bağlar. Bu düşüncede de illa ki bir başlangıç olması gerekmez... Herşeyin bir plana bağlı olduğu düşüncesinde olduğu izlenimine ise hiç kapılmadım nedense Farabi'yi okurken... İki üç lafını bilmekle yetinip "Aman efendim Farabi şunu şunu savunuyor!" demek çok kolay... Fakat kendisi yine de İmani olarak Müslümanlığa bağlı kalmıştır...
  14. Sayın Notamatik... Tüm yazınız bir şey eklenemeyecek kadar açık ve net, ayrıca teşekkür ederim... Fakat şu son bölüme ekleme yapmak istiyorum: Bir şeyin içersinde "Ayrım" "Ötekileştirme" "Başkalaştırma" "Yüceltme/Alçaltma" var ise Ben orada bir psikolojik sorun ararım! Şimdi Ayrım var mı? Tanrı'ya inanan ile inanmayan arasında, sırf inanıp inanmadıkları için bir ayrım yapılıyor... Mesela siz, hayatınızdaki o küçüklüğünüzde yaşadığınız olayla birlikte belki de hiç bir hayvana zarar vermediniz... Ama o kediyi acımasızca öldüren kapıcının belli ki ilk vukuatı değildi bu... Siz Cehennemliksiniz, o kiş Cennetlik... Sayın Doğan'a kalsa "Hayvan Öldürmemek" İyi davranışlara örnek değil, "Hayvan Öldürmek" kötü davranışlara örnek değil... Çünkü İyiliğin/Kötülüğün referansı biz değiliz... Peki Ötekileştirme var mı? Sakat insanlara "İbretlik" gözü ile bakmanın "Ötekileştirme"den başka bir şey olmadığını açıkça anlattım... Aynı zamanda bunun kılıfı da var: "Sakatlara bakıp, öyle olmadığın için Tanrı'ya şükret!" denir... Yani işin içinde, en temelde "Bencillik" var... Hayatımdaki özürlü arkadaşlarımın, yukarıdaki düşünceye sahip çok arkadaşları oldu. Ama "Sakat olmadığı için Tanrı'ya şükretme" alt yapısına sahip insanların Özürlülere yaklaşımı çok farklı biliyor musunuz? Yani onlara "Yardıma muhtaç, gariban, çaresiz, acınacak, yazık!" gözü ile yaklaşıyorlar... Ve Özürlü arkadaşlarım onların yüzlerine söyleyemeselerde, onların bu tavırlarından hoşnut değiller... Çünkü özürlü olduğu halde, öyle olmayan bir insanın yapamayacağı şeyleri yapabilen çok insan tanıdım... Yani onların "İbret alınmaya, gariban olarak görülmeye, acınmaya, yazıklanmaya" ihtiyaçları yok ve onları en çok kıran tavır da bu... Peki Başkalaştırma var mı? Tüm İslam'a mal edemem, çünkü bu coğrafya da bin yılı aşkındır İslam var ve çok farklı inançlar bir arada yaşamışlardır... Başkalaştırma'ya Cemaat ve Tarikat düzeyinde bakmak istiyorum... Bu o kadar var ki, cemaatlerin içersine giren bir insan mutlaka şu düşünce ile karşılaşır hepsinde: "Allah'ın Dini onlarca itikada ayrılacak ancak aralarından sadece bir tanesi gerçekten Cennete girecek, o da bizim itikadımız..." Bu düşünce daha özele indikçe "Cemaat"e evriliyor... Yani bırakın başka bir dinden olanları "Başkası" olarak görmeyi, kendi dininden olduğu halde başka mezhepten olanlar bile "Başkası" olarak görülüyor... Yüceltme/Alçaltma var mı? Belki yine tüm İslama mal edilemez ancak sizde bahsetmişsiniz "Ticaretle uğraşan Müslümanların yalancılığı"ndan! Eğer onlardan birisi olsaydınız, bu düşüncenin nereden geldiğini bilebilirdiniz... "Bizden olmayana verilen söz, Allah katında sözden değildir!" Daha fazla ayrıntıya gerek yok sanırım... Açıkçası ben "Dinleri" eleştirmem... Çünkü dinler ortada durur, alırsınız, okursunuz... Ya kabul edersiniz ya da reddedersiniz... Ama ben insanların Dinleri algılamalarını eleştiririm... Dolayısı ile bir insan, Belli bir fikrin ve belli bir kimsenin önderliği olmadan hayatı anlamsız görüyorsa... Belli bir fikre ve belli bir kimseye bağlı olmadan kendisini çaresiz, zayıf ve gergin hissediyorsa... Belli bir fikir ve belli bir kimse eleştirildiğinde, o fikir ve kimsenin uluhiyeti olduğunu düşünüp başvuruyorsa... Belli bir fikri ve belli bir kimseyi benimsedikten sonra kendisi fikir üretemiyor ve önceden oluşturulmuş o fikrin zaten yeterli ve düşünmüş o kişinin zaten yetkin olduğuna inanıyorsa... Belli bir fikrin ve belli bir kimsenin ihtiyaçları için kendi ihtiyaçlarını bir kenara bırakıyorsa... Belli bir fikrin ve belli bir kimsenin önderliğinin onu var ettiğini, o fikir ve kişinin önderliğinin ona ayrıcalık ve "özel olmak/ayrıcalık"lık tanıdığını düşünüyorsa... Belli bir fikre ve kişiye, diğer insanların üzerinde bir uluhiyet tanıyorsa... Belli bir fikir ve belli bir kimse onların bireysel benliklerine ya da ailelerine zarar dahi verse bağlılıklarını sürdürüyorsa... Belli bir fikir ve belli bir kimse tarafından yalnız bırakılmaktan korkuyorsa... Buna "Bağımlı Kişilik Bozukluğu" denilmektedir... Saygılarımla...
  15. Sizin "Korku"yu burada konu edinmemiş olmanız, Düşünce yapınızda bu argümanın yeri olmadığı anlamına gelmez... ****** Siz "Korku"ya yer vermediniz bu konuda ama ben olması gerektiğini düşündüm ve yazdım... Yazdığım şeylerde uydurma değildir... Aaaa... O zaman demek ki Kur'an-da Cehennem Azabının, Hesap Verme Dehşetinin, Ölüm Anının anlatıldığı ayetlerin sizin için hiç bir önemi yok öyle mi? O zaman gereksiz ayetlerdir diyebilir miyiz o tür korkuları işleyen ayetler için? Bakın hikaye anlatmayın olur mu? Yani "Yok efendim biz sevgimizden dolayı korkuyoruz! bla bla bla..."... Bunlar sadece kılıf... Çünkü Kur'an-ın kendisinde yazıyor "Korkun, Sakının" diye... Eğer siz öyle yapmıyorsanız, Kur'an-ı uygulamıyorsunuzdur... O Sevgiyi kaybetmemek için ibadetine devam ettiğini düşündüğüm tek insan Yunus'tur, kusura bakmayın... Siz hem Gazzali'nin, Said Nursi'nin peşinden gideceksiniz, Hem de bana Sevgi Muhabbet'ten bahsedeceksiniz... Hayır o değil, düşünce yapılarını bilmesek inanacağız size...
  16. Ya hu Admin bahsettiğinde bile bu kadarını beklemiyordum ben... Hatta sadece fonda değişiklik olacak diye küçümsemiştim ama kusura bakmayın... Çok güzel bir değişim bu... Süper...
  17. Ya hu merak etmeyin, hayatınızda benim kadar Tanrı'ya aşık olupta dua ve şükür etmemişsinizdir belki de... Yani bir takım şeylerden bahsetmek istemiyorum ama burada muhatap olduğunuz herkesi İslam'dan bi-habermiş gibi niteliyorsunuz bazen... Oysa bir çoklarımız dile getirmeselerde ben biraz ifşa edeyim haddim olmayarak, Çoğu Kur'an-ı Arapça aslında okuyacak ve hatta bazıları Arapçadan Türkçeye çevirebilecek kadar donanıma ve bilgiye sahipler... Hatta bir kısmı o kadar içersinden geliyor ki, tahmin bile edemezsiniz... O yüzden kimsenin zamanında Tanrı'yı hissetmediğini ve tanımadığını ve akıllarını kullanmadıklarını ima etmeyin derim... Kısaca muhataplarımızın İslam'ı bilip bilmedikleri düşüncesini aşıp, konuşulanların anlamlandırılması aşamasından tartışmalara devam etsek daha yararlı olur... Üzerinize alınmayın, sizin nezdinizde genele yönlendirilmiş bir hitaptır... Saygılarımla...
  18. Hiç kimse her hangi bir soru karşısında cevap olarak "Bilim" diyorsa, Sadece "Bilim" diyerek işin içinden çıkamaz... Materyalist felsefe ile Metafizik düşünce binlerce yıldır varlar... Bir Metafizik düşünür, yani mesela siz, düşüncelerini Metafiziğe dayalı olarak nasıl ki bir bütünlük içersinde yansıtma çabasında ise, Bir Materyalistte sahiplendiği Maddeyi/Enerjiyi mantıksal olarak kavrayabilmiş, ifade edebilmiş ve Bilimin verilerinden haberdar olmuş olmak zorundadır... O yüzden sorularınıza "Bilim" diyen bir kimse asla ve asla sıvışamaz, işin içinden çıkıp kaçamaz... Bir Metafizik düşünür sıyrılıp kaçabilir, çünkü "Var" olarak önümüze koyduğu şey "Tasarı, Düşünce, İdea, İmge"den başka bir şey değildir... "Göz niçin bu kadar komplike" denildiğinde bir Metafizikçi "Vardır bir hikmeti" deyip işin içinden çıkabilir. Ancak bir Materyalist "Bilim" deyip işin içinden çıkamaz... "Bilim" cevabını veren bir insan, bilimin o konudaki verilerinde ya haberdar olacaktır ve bunu sergileyecektir ya da o konuda hiç konuşmayacaktır... Mesela ben Evrim'in var olduğunu düşünüyorum ancak Evrim'i ispatlamaya yönelik hiçbir tartışmaya girmem... Çünkü o konuda yeterli donanıma sahip değilim... Ama bir Metafizikçi "Evrim yok, yaratılış var" deyip işin içinden çıkabilir... Fakat SosyalBilimsel konularda sorduğunuz bir soruya "Bilim" diyerek devamını oldukça getirebilirim... Saygılarımla...
  19. Bakın ben Dinlerin, Tarihte insanlığın bugüne kadarki Toplumsallaşma sürecinde bir basamak olduklarını biliyorum... İlkel Totemlerden, Kan bağlarına, Dini birlikteliğe, Milli Birlikteliğe ve Anayasal Birlikteliğe ulaşan, İleride de Anayasa ve Tabu üzeri bir birlikteliğe ulaşacak olan basamaklardan birisi... Ya da daha farklı bir aşamaya... O yüzden her hangi bir dine mensub değilim, Ancak İslam Tasavvufunun öğretilerini beğeniyorum, ilgileniyorum... Dolayısı ile bugün sizin ya da başkalarının gözünde nasıl bir inanca sahip birisi olarak nitelendiriliyorum bilemem, Ancak ailesi Müslüman olan ve Müslüman olarak yetiştirilmiş birisi olarak hayatımda bana "Din" ve "Müslümanlık" adına öğretilen hiçbir şeyin içeriğinde "Korku" yoktu... Ne "Cehennem korkusu", ne "Allah korkusu", ne "Ölüm korkusu", ne "Ahiret korkusu" ve ne de cart curt korkusu... Bu korkularla yetiştirilmek o kadar korkutucu olmalı ki, Siz hemen aklınızdan şunu düşüneceksinizdir: "Bu korkular yoksa içinde sen hiç Müslüman olmamışsın demek ki!" Oysa ki bu korkuların hiçbirisini yaşamayan babam beş vakit namazdan başını kaldırmaz... Demek istediğim, siz bu korkuya o kadar koşullanmışsınız ki "Korku"nun aslında aşılması gereken bir problem olduğunu görebilmeyi bir kenara bırakın, Bu korkuları yaşamayı bir "Gereklilik" ve hem de "İmanın bir Gerekliliği" olarak benimsemişsiniz... Çünkü size öğretilen bu... İnsanlar iki kültür içersinde yetişir: "Sevgi Kültürü" ya da "Korku Kültürü" İkisi bir arada olamaz, imkansızdır... "Korku Kültürü" ile yetişen insan, korktuğu şeyi sevmek zorundadır... "Sevgi Kültürü" ile yetişen insan sadece sever ve saygı duyar... İşte bana "Cehennem" denildiği vakit o yüzden gülüyorum... Zira "Hayır ve Şerrin Tanrı'dan geldiğine" inanan bu insanlar, Nedendir ki yine Tanrı'nın yarattığı Cehennemden korkmaktadırlar... Bencillikten... Oysa şöyle der Melami: "Değil mi ki cehennemi de sen yarattın? Orada yanmaya da razıyım!" Siz bunu diyebilir misiniz? Tanrı'yı o kadar sevebilir misiniz? Bırakın sevaplarınızı ve günahlarınızı ya da hakedip haketmediğinizi bile boşverin; Sırf o yarattı diye cehennemine razı olabilir misiniz? O yüzden bana kalkıpta yok cehennem korkusuymuş, yok Tanrı sevgisiymiş, yok efendim İslamı anlamamakmış falan bahsetmeyin... Bir arkadaş kalkmıştı bana Yunus Emre'yi anlatmaya çalışıyordu... Kendi anlamış gibi... Lakin siz sadece bakarsınız, Göremezsiniz... O yüzden tasiyemdir, Boşuna Cehennem korkusuymuş falan bahsetmeyin... Alın işte özlediğiniz o bir sayfalık yazılardan birisi daha çıktı size... İyi okumalar... Saygılarımla...
  20. Hayal dünyasında yaşamak böyle bir şey işte...
  21. Öncelikle, ben "Ateist" değilim... Her hangibir gruba falan da ait değilim... Asli vazifem falan da yok bu yüzden... Sayın Doğan... Gülerim ben bu yazdıklarınıza... Peki size göre "İyi" ve "Kötü"yü kim tanımlıyor? Hayalleriniz mi? Ben "İyiliği" ve "Kötülüğü" tanımlamada referans olduğumu iddia ettim mi? Tartışmayı niye başka yöne kaydırıyorsunuz ve yazdıklarımıza açıklık getirmiyorsunuz? Kimsenin öldükten sonra gidecek başka bir yeri olmadığı için, kimsenin gideceği bir yer tayin etmek gibi boş uğraşılarım yoktur... "Ahlaklı" ve "Ahlaksız" insan tanımlamasını da yapan ben değilim... Aksine, dininizi referans alarak bu tanımlamaları yapan sizsiniz... Bana çamur atmaya çalışmayınız... Mesela; Küçük bir kıza tacizde bulunan bir Müslüman, eninde sonunda Cennete girebilecektir... Başka bir insanın parasını gasbeden bir Müslüman, eninde sonunda Cennete girebilecektir... Başka bir insanı öldürmüş bir Müslüman, eninde sonunda Cennete girecektir... İnsanlar hakkında devamlı dedikodu yapan ve yalan söyleyen bir Müslüman, eninde sonunda cennete girecektir... Recep Tayyip Erdoğan, Said Nursi, Fethullah Gülen bile Müslüman oldukları için eninde sonunda Cennete girecektir... "Nasılsa kafirdir!" diyerek Hollandalı turiste tecavüz edip öldüren Müslüman adam da eninde sonunda Cennete gidebilecektir... Ancak; Hindistan'ı özgürlüğüne kavuşturmak ve Hindularla Müslümanları barıştırmak için sonunda canından olan Mahatma Gandhi Cehennemi boylayacak! Nurculara göre "Deccal" olan ve Türk Milletini, arkadaşları ile birlikte Özgürlüğe kavuşturan Mustafa Kemal Cehennemi boylayacak! Gerçek hayatta da tanıdığım, kendisini yardım kuruluşlarına adamış bir çok Ateist arkadaşım Cehennemi boylayacak! Bugün bile onun düşünce dünyasının, insanlığının belki de hala gerisinde olduğumuz Friedrich Nietzsche'de Cehennemi boylayacaklar arasında mesela... Albert Einstein zaten en başta Cehennemlik! Ya da Gazzali'ye göre Farabi, İbn-i Sina falan zaten direkt olarak Cehennemlik! Bilmem anlayabildiniz mi? Oldu mu?
  22. Konuyu açan ilk iletiyi alıntısı ile birlikte okursanız, Varmak istediğimiz hatta varmamız gereken noktayı anlarsınız... Saygılarımla...
  23. İmeem çok güzel ama yeni yeni keşfediyorum... Birkaç şarkı yükledim, çok çabuk yüklüyor ve çalıyor... Videolar desen öyle... Tam anlamıyla kendi sayfan oluyor herşeyiyle... Kendi altyapısı var...
  24. İyide canım arkadaşım, Bilim; Hiç birşeyin yoktan var edilemeyeceğini, Hiç birşeyinde yok edilemeyeceğini söylüyor ve ispatlıyor... Peki sen herşeyin yoktan var edilebildiğini ve var olanların yok edilebildiğini nasıl ispatlıyorsun? Bilimden başka bunu ispatlayabilecek bir otorite biliyorsan, söyle de bilelim, bende sana gülmeyeyim... İyi de nasıl? Benim bildiğim 5 duyumuz var ve 5 duyu organımız var... Buyur buradan yak... Bilim'de zaten bunu referans alarak ispatlamıştı bunu... Mantığa bakar mısınız ya? Hiç birşeyin yoktan var olamayacağı ve vardan yok olamayacağı yasası her halükarda geçerlidir... Bilim Tanrı'ya dair bir deneyimleme gerçekleştiremediği için Soyut bir Tanrı anlayışını kabul etmek mantıksız... "Zincir"den kastım "Varlığın kendisi"dir... Nasıl bir alakasız sonuç çıkardınız bilmiyorum ama ne demek istediğimin zerre kadar farkında olmadığınızı görüyorum... Daha önce çok kere açıkladım, tekrar etmeye gerek yok... İletilerimden arayıp bulunuz... Yorum yapacak kadar bir fikriniz olmadığındandır... Endişelenmeyin, birşeyler öğrendikçe geçer... Siz önce şu başlığa bakın... Daha önce daha güzel örneklerle ispatlamıştım, cevap gelmemişti... O başlıkları bulunca yine bilgilendiririm seni canım kardeşim...
  25. İMEEM'den yükleyebiliyor olsak güzel olurdu değil mi? Hani Youtube videolarını eklediğimiz formatta, belirli parametreler arasına alıp... Ama zordur heralde ya da imkansız...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.