Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde İtiraf Köşesi
    Vay beee... Şu sıralar aynı ruh halini paylaşıyormuşuz demek ki... Saygılarımla...
  2. Tengeriin boşig şurada cevap verdi: editor başlık Editör
    Evrenin sınırlarını hiç bir şekilde bilmiyoruz. Ufo falan yapabilecek kadar geliştiler mi bilmiyorum ama başka sistemlerde yaşamın olmaması için hiç bir sebep yok. Koskoca evrende, sadece kendisinde yaşamın olmasını gerektirecek kadar niye özel olsun ki dünya? Bence aslına bakarsanız, var ya da yok demek pek te mümkün değil... Ya biz gidip açıkça ortaya koymadan, Ya da onlar gelip "ahanda geldik, biz varız" demeden kesin bir şey söyleyemeyiz. Ama bence ihtimal ki olabilir yaşam... Ayrıca UFO'nun açılımı şu: Uçak Falan Olabilir...
  3. Benim iki tane lakabım var. Birisi burada... Diğeri msn'de... Tengeriin Boşig: "Tanrı'nın Takdiri" demektir. Kendime mal ettiğim naçizane bir felsefesi vardır. Cawangar: Özbek ordusunda "Sol Kol" Her ne kadar Türkçe olmayan karakterleri kullanmasamda hiç, Bu niki mecburen "W" karakteri ile almak zorunda kalmıştım. Çünkü aynı adın "V" ile yazılmış lakabımın gizli sorusunu falan unutmuştum. Bu lakabı almamızın hikayesi şöyle: Bizim devamlı olarak kaldığımız bir ders vardı: "16 y.y.da Özbek ve Kazak Hanlıkları" Bu derste Özbeklerin Ordu sisteminden bahsediliyordu. Özbek ordusu Klasik Türk Ordu Sistemindeki gibi hilal şeklinde yapılanmaya sahip. Sol Kol: Cawangar, Sağ Kol: Barangar, Merkez Kol: Karavul, Öncü Birlik: Gol... Üç kafadar, ilk üç ismi aldık böylece...
  4. Çok teşekkürler Sayın Dipnot... Sevgiyle kalmaya çalışacağım... Dostluk her zaman baki... Ama umut... Artık umut etmeye inanmıyorum ne yazık ki... Karnımdaki sancı devam ediyor çünkü... Saygılarımla...
  5. Akşam yemeğimi yedim, kanım aç değil... Kısaca karnımdaki sancının nedeni açlık değil... Sonra... Benim başım hiç ağrımaz, sinüzitim yoktur mesela... Hasta olunca bile ağrımayan tek yerim başımdır. İyi ama gözlerimin ardı niye ağrıyor gibi? Niye sancıyor beynim, zihnim? Tarifsiz bir sancısı var ve anlamsız. Kafamda bir bulanıklık var çözemediğim... Dikkatim dağılıyor sık sık... Vücudumda bir halsizlik var... Yerimden kımıldama isteği hiç yok... Oysa canım sıkıldığında yürümektir yapabildiğim en güzel şey... Adım atmaya mecalim yok... Aslında uyumayı pek sevmem... Ölünce yeterince uyuyacağım zaten... Peki niye uyumak istiyorum bu aralar sürekli? Ama uyuyamıyorum. Artık dışarı bile çıkmak istemiyorum... Viskide balık oldum birazcıkta... Ayık kalmanın anlamsızlığını çözdüm, Yaşamak çok bilinmeyenli bir denklem oldu. Yaşamın yollarından eskidikçe ömrüm, Yaşlanmak hayal oldu... Şebnem Ferah çok güzel söylemiş: "Seninki yaşlanmak değil; Eskimek, çökmek... Ruhu küskün, bomboş bir bedensin..." Şu sıralar öyleyim... Biraz kendime gelmeliyim... Ne zaman gelirim bilmiyorum... İyi de ne olmuş ki bana? Neyse... Saygılar... Selamlar... Hürmetler... İşinize yarayanını alın işte... Hoşça kalın bir müddet...
  6. Niyetiniz iyi ama tahmininiz yanlış... Gelişim Psikolojisi Araştırmalarına göre bireyler Ergenlik çağında "Mistik" bir merak içine giriyorlar ve "Mistik" konulara eğilimli oluyorlar. Yani 16-21 yaşı arasındaki her insan bir takım arayışlara "İçsel" olarak giriyor. Bu arayışları sırasında kendi iç dünyasını hangisi tatmin ederse o dine mensub oluyor. Yani siz bir çocuğa hiç din eğitimi vermezseniz ya da tüm dinleri gösterseniz bile, kısaca ne yaparsanız yapın o kimse kendi iç dünyasına göre bir inanç benimseyecektir. Bu açıdan 20 yaşına kadar hiç din eğitimi almamış bir kimsenin nasıl bir yönelişe geçeceğini hiç bir şekilde bilemeyiz. Eğer içsel olarak bir tatminsizliği var ise, 20 yaşında tüm dinleri önüne koyduğunuz bir kimseden en koyu bir dincide ortaya çıkarabilirsiniz... O yüzden yapılması gereken tüm dinlerin ve inançların bireylerin önüne konulması ve bir süreç olarak bireylerin bilgilendirilmesidir. Sonuçta bireyler sonunda bu bilgilerle tanışacaklardır. En azıdan hepsini aynı mesafeden tanımalı ve farklarına varmalıdırlar... Saygılarımla...
  7. O zaman şöyle yazalım Sayın Birce... Bakalım hangisi daha anlaşılır olacak: "Luetphen dylymyze sahyp chykalym" Peki siz keyfi kullanımdaki yalışlığı görebildiniz mi? Ya tamam da Sayın birce... Bu tür yanlışlıklardan bahsetmiyorum ben... Hadi diyelim ki "I-İ" karmaşası bir istisna olsun... "İ"nin yerine ne bileyim işte başka bir karakter kullanın ya da büyük harflerle yazın... Mesela ben telefonumdan mesaj atarken hep büyük harf kullanırım ve Türkçe karakterleri kullanırım. O zaman "I-İ"ler sorun olmuyor. Küçük Harflerde "i"yi tanıyor klavye sanıyorum. Benim bahsettiğim açık ve net... Bu türlü anlaşılmaların olduğu konusunda haklısınız ancak o zaman Türkçe klavye edineceksiniz... Ama yine de "Ş"nin yerine "Sh"nin kullanımı haklı gösteremez...
  8. Yok ürkmeyin... Sadece dilimdedir benim Ayrıca adımı tam ve doğru yazan ilk kişisiniz forumda, teşekkür ederim... Aaa, birde Sayın Katakuta vardı düzgün yazmıştı bir keresinde... "S" ve "H" harfleri Türkçe'de var lakin "Sh" şeklindeki bir kullanımları yoktur. "Ş" harfi Türkçeye özgün olarak üretilmiştir ve Türk Harf İnkılabından beridir kullanılagelmiştir. Öyle olduğunu hiç sanmıyorum Sayın Birce... Çünkü kendisi de açıkladı... Kendisi Türk İnkılabını benimseyememiş bir kimsedir... Ve bu kullanımı bir gençlik hevesi ile yapmaktadır. Bakın, nette; "Ü" yerine "U" kullanılabilir, Türkçe için bir zarar değildir... "Ö" yerine "O" kullanılabilir, Türkçe için bir zarar değildir... "İ" yerine "I" kullanılabilir, Türkçe için bir zarar değildir... "Ş" yerine "S" kullanılabilir, Türkçe için bir zarar değildir... "Ç" yerine "C" kullanılabilir, Türkçe için bir zarar değildir... "Ğ" yerine "G" kullanılabilir, Türkçe için bir zarar değildir... Çünkü; Bu karakterler hem şekil olarak hem de ses olarak birbirlerinin türevleridir. Ve şekil olarak yazıldığında biz onu zaten kabul edebiliyoruz yani farkedebiliyoruz. Ancak "Ş" yerine "Sh" "F" yerine "Ph" "Ç" yerine "Ch" gibi kullanımlar tamamen Yabancı boyunduruğuna tabi kullanımlardır. Benlikten yoksundur... Sorun şurada ki Dil Yapısı/Grameri olarak bunun hesabını veremezsiniz gelecek nesile. Hem "Türkçe okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi okunur" deyip hemde bu türlü kullanımın hesabını veremezsiniz... Tavla oynanan bir sitede lakabı "Sheker" olan birisi ile bu tartışmayı yaşamıştık... Kendisine yüklenmiştim... Sonra kendisi bana aklında açıklama yapmaya çalışmıştı; Güya "Şeker" derken dilimizden, gırtlağımızdan "S" ve "H" sesleri birleşerek çıkıyormuş... Duyulmuş şey değil... Minareyi kılıfına uydurmaya çalışıyor resmen... Sonra ben deneyeyim dedim, "Seheker"e benzer bir kelime çıkıyor ortaya... "Ş"ye çevirmeye çalışınca da ne "S"den ne de "H"den bir ses çıkıyor... "Ş" olunca da "H" çıkmıyor... Ama "S" ve "H" harflerini zorlayınca da bu sefer "H" sesi başka bir yerden çıkıyor, çünkü çok kasıyor insan... Özür dilerim... Kısaca bu türlü kullanımlar Türkçe'ye uygun olmadığı gibi aynı zamanda bir gençlik hevesi özentiden başka bir şey değildir. "Ş" yerine "S" yazmak, "Sh" yazmaktan daha kolay ve kullanışlı ve hemde uygundur... Çünkü hem zaten iki karekter yerine tek karekter kullanmış oluyorsunuz, Ve hem de uygunsuz ve fazladan bir harf kullanmamış oluyorsunuz... Hem o zaman "İ" yerine "Y" kullanalım birde Osmanlıcadaki gibi... O zaman şöyle bir şey deneyelim, bakalım ne kadar kolay olacak: "Fakir Çocuk Şakir Çok Küçükken Şemsiyesini Düşürmüştü" gibi bir kelime uyduralım... "Phakyr Chocuk Shakyr Chok Kuchukken Shemsyyesyny Dushurmushtu" gibi bir karşılığı olacaktır... Bakın hem gereksiz harf kullanarak bir kirlilik meydana geldi, Hem de anlaşılmaz ve alışılmışın dışında bir şey; acuze ortaya çıktı... O zaman hepimiz tutalım bir ucundan, istediğimiz gibi kafamıza göre kullanımlar ortaya koyalım bakalım ne olacak... Ondan sonra utanmadan çıkıp "Benim Yazı Dilim ve Konuşma Dilim Türkçedir" diyebilecek miyiz? Kısacası o gençlik hevesi başına vurmuş arkadaşın bu şekildeki başına buyruk kullanışının hiç bir savunulacak ve haklı yeri yoktur... Yaptığı sadece ve sadece bir avuntudur ve yaptığı hatayı kabul edememedir... Argoda başka bir şey diyorlar buna... Hiç bir Eğitimli insan o şekilde bir kullanım gerçekleştiremez Türkçe yazımda... Kısaca hiç bir haklı tarafı yoktur... Ayrıca, Bu konuda benim gibi (belkide) saplantılı bir kimse için, aslında kısa bir açıklama yaptım ama sanırım yeterlidir... Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla...
  9. Sayın Muki... Sanırım benim nasıl bir görüşte olduğumu bilmiyorsunuz. Gerçi bilmenizi gerektirecek özel bir durumumda yok O yüzden özetçe açıklayayım: Ben diyorum ki ; "Ene'l Hakk" Yazımda da belirttim; Her şey aynı zamanda Tanrı'nın kendisidir. Yani o sıfatları İnsanlar mı Tanrı'ya veriyor? İnsandan ayrı bir Tanrı mı var peki? Varlık'tan ayrı bir Tanrı mı var sanki? O sıfatların hepsi bir bütün olarak Tanrı'nın kendisi. Tanrı kendi kendisini adlandırmış diyebiliriz buna belki... Varlık bir bütün olarak Tanrı'nın kendisidir... Birbirinden ayrı değildir... Saygılarımla...
  10. Yav... Yeni arayüz demiştim? Şöyle Rock tarzı bişey olsun demiştim... Siyah tonlu olsun demiştim... Umursanmadı sanırım
  11. "Aile Kurumu" bir toplumun en temel taşıdır... Şimdi bu sözü "Yavan" olarak niteleyebilirsiniz ancan temel anlamı şudur: "Toplum" demek "Birliktelik" demektir. Birliktelikler yani Toplumsallaşma "En Az İki İnsan"ın iletişimi ve etkileşimi ile ortaya çıkmaktadır. Bu etkileşim içten dışa doğru büyüyerek artmakta ve toplumu meydana getirmektedir. Ortaya çıkan toplum, kişilerin ortak bir "Ahlaki Değerler Sistemi"ni oluşturmasını "Zorunlu" kılar. Çünkü öncelikle Ahlaki Kuralların temelinde yatan "Saygı" "Sorumluluk" ve "Sevgi" bağları aynı zamanda o toplumu bir arada tutan temel bağlardır. Bu bağların en temel örneği de "İki Kişi" arasında ve "Ailede" görülür. Bir birliktelik olan Toplum için yine bir birliktelik olan Aile bu yüzden temel taştır. Bir toplumda "Anne - Baba - Çocuk" bağını koparttığınız zaman, o toplum dağılmaya başlayacaktır. Babasız Çocuklar, Annesiz Çocuklar, Çocuksuz Bireyler... Amerikan Yaşam Tarzı "Özgürlük"ü "Her İstediğini Yapabilme" olarak algıladığı için "Aile" bağında da bunu kabul ediyor. Oysa ki özgürlük kesinlikle sınırsızlık değildir. Özgürlük; "Diğer bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde" biter. "Sorumluluk bağınız bulunan kimselere zarar verebilecek kadar sorumsuz olabileceğiniz noktada noktada" biter. "Sevgi bağınız bulunan kimselere zarar verebilecek kadar kaygısız olabileceğiniz noktada" biter. "Saygı bağınız bulunan kimselere saygısızlık yapabileceğiniz noktada" biter. "Özgürlük"; "Ben şunu yaparsam özgürümdür" gibi bir anlayışa bağlı değildir. "Ben özgür olmak için şunu yapıyorum" denilemez. Çünkü Özgürlük öylebir koşula bağlanamaz. Amerikan Yaşam tarzı bunun ayırdına varamadığı için bugün dediğiniz noktadadır. Avupa ise takip ettiğim kadarıyla toparlanma sürecinde. Bir kaç sene önce Siyaset Meydanı'nda bu konu tartışılmıştı ve gerçekten Avrupa "Toplumsal Ahlak" açısından yükselişe geçmiş durumdaymış. Türkiye'de ise bir "Asalak Toplum Yaratma" projesi uygulanmaktadır 1980lerden bu yana. Apolitik, Duyarsız ve Bencil bireyler yaratılmak istenmektedir. Ve bu başarılmaktadırda. Üniversite öğrencilerinin çoğunluğu, edinecekleri Bilgileri ve Kazanımları, Bilgi Üretimini değil; Birlikte olacakları Kız/Erkek sayısını hesaplamaktadırlar. Bunu her üniversite okuyan bilmektedir. "Cinsel Özgürlük" açısından yaptığınız yoruma katılıyorum. Türkiye, bu açıdan Avrupayı takip ediyor ve bir süre sonra yine aynı seviyeye ulaşacak "Sadakat" revaç bulacaktır. Saygılarımla...
  12. Sayın sarıgöl... Subhanallah: Tanrı'nın tüm sıfatlara sahip olmasını ifade eder. La ilahe illallah: Tanrı'dan başka tapınının olmadığını, tek tapınının ve dolayısıyla tek gerçekliğin o olduğunu ifade eder. Bu mantıktan yola çıkarak yine bir anlamlandırma yapalım: Tanrı'yı "Tüm Eksik Sıfatlardan Tenzih Etmek"... Yani "Kusursuz/Mükemmel" bir Tanrı anlayışını ortaya koyuyoruz. Şimdi şunu önce bir ortaya koyalım: Tanrı'nın sıfatları nasıl meydana gelmiştir? 1- Tanrı, kendi sıfatlarını kendisi mi yaratmıştır? 2- Yoksa daha üst bir Tanrı tarafından O'na mı verilmiştir? Bu iki seçenekte "Mükemmel/Kusursuz Tanrı" inancına en baştan zıttır... Peki bu sıfatlar nasıl meydana gelmiş? Şunu anlatmaya çalışıyorum: Siz "Mükemmellik/Kusursuzluk"un "Ayrı" olmak olduğunu sanıyorsunuz. Oysa şu vardır ki "Tanrı" bu sıfatların "Sahibi" değil, o sıfatların "Kendisidir"... Çünkü "Sahibi Olmak" demek bir edinim, kazanım yani bir ayrılık acizlk belirtmektedir. Ancak Tanrı o sıfatların bizzat kendisidir. O yüzden ne başkası tarafından verilmiştir bu sıfatlar kendisine, Ne de kendi kendisi yaratmıştır. Bu yüzden "Zaten Var"dır. Gelelim "Madde"ye... Sadece insan değildir Tanrı'nın sureti... Tüm varlık bir surettir. Aynı zamanda "Madde"de bir sıfattır ve diğer sıfatlar gibi "Tanrı"dan ayrı değildir. Tanrı Madde'nin bencil bir sahibi de değildir ve madde Tanrı'nın oyuncağı da değildir. Eğer Madde'den ayrı bir Tanrı anlayışı sergilerseniz "Madde"nin karşısına "Tanrı"yı koymuş olursunuz. Yani bir kefede Tanrı'nın varlığına inanıyorsunuz, Ve ondan ayrı olarak bir de Madde'nin varlığına inanıyorsunuz. Oysa Tanrı "Sadece Bana İnan" diyor... "İlah" kabul etmek demek, sadece bir putun önünde eğilip kalmak demek değildir. Tanrı'dan ayrı bir varlık daha kabul etmek te aynı zamanda bir şekilde İlah kabul etmek ve şirk kabul etmek demektir. Çünkü tek var olan Tanrı'dır. Madde'de bir sıfattır ve Tanrı'nın kendisidir. Sizi niteliyorlar mesela: sarıgöl Ahlaklı birisi, sarıgöl Akıllı birisi, sarıgöl İyi Niyetli birisi, sarıgöl Mantıklı birisi, sarıgöl Yürekli birisi, sarıgöl Duygusal birisi, sarıgöl Cömert birisi, Ve sarıgöl Yakışıklı birisi... sarıgöl'ün Tüm Uzuvları Yerinde... Sizin İçsel Kimliğinizle, Bedensel Varlığınız birbirinden ayrı değildir. "Yakışıklı" diyerek "Maddi Varlığınızı" niteliyoruz. "Tüm Uzuvları Yerinde" diyerek te Bedensel Bütünlüğünüzü" niteliyoruz. Ama hangisini ele alırsanız alın hep "Sarıgöl"ü niteliyoruz. Hep sarıgöl'ün KENDİSİNİ anlatıyoruz. Bilmiyorum anlatabiliyor muyum ama siz o sıfatlara sahip değil, o sıfatların kendisisiniz... İnsanı Kendi Suretinde Yaratan Tanrı'da aynen böyledir. Tanrı; vasi'dir / lütfü bol olandır, Tanrı; Bais'dir / ölüleri diriltendir, Tanrı; Kavi'dir / kuvvetli olandır, Tanrı; Kebir'dir / pek büyük olandır, ... Ve Tanrı; Hakk'tır / Varlığın kendisi - Varlığı her zaman baki olan - Hakikat - Gerçek... Madde'de Tanrı'nın bir sıfatıdır. Eğer Madde ile Tanrı'yı ayrı ele alırsanız, Aciz bir Tanrı elde edersiniz. Ve zaten de Madde'yi Tanrı'ya ortak ve eşit koşmuş olursunuz. Biraz haddimizi bilsek diyorum. Ben kimseye üstünlük taslamıyorum, lakin üstünlük taslayanlardan da rahatsız oluyorum. Ben kendimi tartıp haddimi gayet iyi biliyorum. Önceki iletinizde alıntıladığınız yazı Sünnileri gaza getirip Arapçılık yaygarası niyetinde olan bir art niyetli yazı idi ve Tasavvuf/Vahdet-i Vücut'a asılsız ve mesnedsiz iftiralar atıyordu. Onu da açıkça belirttim... Her halükarda sizinle yazışmaya devam edebilirim, merak etmeyin. Merak etmeyin Sayın sarıgöl... Vahdet-i Vücut hakkında deneyime sahibim. Hemde öyle görünüyor ki sizin anlamlandıramayacağınız kadar... O yazdıklarımın kelimesi kelimesine arkasındayım. Yazdıklarını Akıl ve özellikle Mantık süzgecinden geçirmesi gereken sizsiniz diye düşünüyorum. Zira size dayatılan "Gazzali Felsefesi"nden başka bir şeyi göremiyorsunuz. Savunduğunuz şey Gerçeğin kendisi değildir. Mantıktan yoksundur. Sadece Doğmaları savunuyorsunuz ve özgün değilsiniz.. Saygılarımla...
  13. Vatandaşı bulunduğunuz Devletin ve ferdi olduğunuz Milletin Varlığını, diğer milletlerle savaşarak değilde "Sulh/Barış" yordamı ile devam ettirmek istiyor Ve bu çerçevede "Yurtta Barış, Dünyada Barış" diyebiliyor, Ve dahi bu sözdeki "Yurt" kelimesine "aidiyet" yüklü bir anlam kazandırabiliyorsanız, Ne iyidir ki siz de Milliyetçisiniz... "Ben Milliyetçi" değilim lafı çok basite indirgeniyor... Yani bana göre "Milliyetçilik" ile "Irkçılık" ve "Şovanizm" aynı kefeye konularak ele alınıyor, Ve bilmezce "Ben Milliyetçi Değilim" deniliveriyor... "Millet" kavramı artık "Kan Bağı" ya da "Dil Bağı" ve "Din Bağı"nı içermemektedir. Vatandaşı bulunduğunuz devletin tüm halkını, birini diğerinden ayırt etmeden kucaklıyorsanız, siz bir Milliyetçisinizdir... Geçmişte birlikte yaşamış, Bugün birlikte yaşayan Ve gelecekte birlikte yaşama azminde olan insan topluluğuna "Millet" denir... Bu görüşü benimseyen kimse de "Milliyetçi"dir... Öyle sanıyorum ki, Sizde aslında bu açıdan pek farklı düşünmüyorsunuzdur... Yoksa "Ben Milliyetçi Değilim" lafını pek bir doldurmanız gerekiyor anlam itibarıyla... Lakin Ziya Gökalp'i okumuş olmanızı ve bu açıdan konuşabilmenizi takdir ettim... Saygılarımla...
  14. Ben artık hiç sanmıyorum... Öyle sonsuz aşk diye bir şey yok sanırım... En azından ben artık pek ihtimal vermiyorum... Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır Sayın NightWish... Mutlu ya da mutsuz...
  15. Gerçekten öyle mi bilemem ama şarkı çok uzun ve benim hoşuma gitti ruh halimce...Birde anlamak vardı ama japoncam yok...Ama bence sadece bir kurgudan ibaret...Eskiden sevilebilir sanırdım amaKimse böyle sevemez,Hepsi hikaye...
  16. Tengeriin boşig şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Sınav sınav sınav... Nedir bu Kpss... Az önce çıktım ve kafam bin beter... Geçen gün birisiyle tanışmıştım, bundan 25 yıl kadar önce öğretmen olmuş. Okul bittikten 1 ay sonra maaş almaya başlamış... Biz? Devlet bizden bir şeyler götürüyor okul bittikten sonra ve hatta okurken bile... Hayatımızı hödö hödö diye karaladığımız yuvarlaklara teslim etmişiz, Ki hayatını kendisinin kontrol edemediği düşüncesinden nefret eden benim gibiler için son derece korkunç bir benimseyiştir bu... Tabii ki kazanamayacağım bu sene, ilk defa ikinci oturuma giriyorum ve hazırlanmadım hiç... Saat 14:30da ikinci oturum ve ben az önce ilk oturumdan çıktım... İyiydi... Bugün KPSS'ye giren tüm rakip öğretmen adaylarına başarılar dilerim... Ne kadar ironik değil mi? Başarılar diliyoruz birbirimize ama bir yandan da şu var; Başarı dilediğimiz insanların başarısızlığını istiyoruz, kendi kazanımlarımız için... Yani bu hale getirilmişiz demek istiyorum... Artık bencilleştirilmişiz... Toplumsallık ikinci ve hatta en son rahle de kalmış... Neyse, Ben yine de samimi olarak başarılar diliyorum arkadaşlarıma... Ve sınavdaki psikolojik durumunuzu çok merak ediyorum... Ben berbattım... Derste uyuma alışkanlığım sınavda da tekerrür etti. Sınavın ilk dakikalarını uyuyarak geçirdim, ta ki görevli uyandırana kadar. Tesadüftür ki bizim sınıftan iki arkadaşımla aynı sınıfta girdik, e tabi normal karşıladılar... Sonra asıldım o bulanık kafa ile Türkçe sorularına, kaçırdığımı sanmıyorum hiç... Hepsini yaptım... Genel Kültür biraz zorladı ama matematikte 3 soru yapabildim... Onlarda kesin yanlıştır. Sayısal özürlüyüm ne yapayım... Şimdilik bu kadar... Yemek yiyeceğim ve ikinci oturuma yetişeceğim... Saygılarımla...
  17. Bugün mesela... Şöyle bir bakıyorumda... Başladığım yerle Geldiğim nokta arasında Gece ile gündüz kadar fark var... Nasıl başladığınız önemli değil, Kendinizi nerede bulduğunuz önemli...
  18. Küçük bir hediyeydi bir zamanlar... DEĞİŞİK Başka türlü birşey benim istediğim, Ne ağaca benzer ne de buluta benzer; Burası gibi değil gideceğim memleket, Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava; Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız Rengi başka, tadı başka. ___________________________Can YÜCEL
  19. İnsanlar bazen ruhlarını kaybedebiliyor... O zaman yaşanılan sadece aldanılanlar oluyor...
  20. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Hımmm... Haklısınız, ben balıklama dalınca bir yanlış anlaşılma olmuş... Özür...
  21. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Sayın ali0_1... Bakınız "Din"; Kurumları ile ve bazı kemikleşmiş kabulleri ile başlı başına bir sistemdir... Toplumlar geçmişten bu güne kadar Tarihsel süreç içersinde bir çok Toplumsal Sistem benimsemişler ve Toplumsal bağlarını çok çeşitli şekillerde sağlamışlardır. Kan Bağı, Veraset, Tanrı Buyruğu/Gölgesi, Milli Birlik, Ülkü Birliği ya da buügün Anayasal Birliktelik... Bu bir süreçtir ve bugün için en uygun Toplumsal Bağ: Anayasal Sistemdir, Anayasalcılıktır. Din ve İnanç arasında ince bir çizgi vardır. İnanç, Din'den farklı olarak "Bireysel bir tercih"tir. Kişi kendi içinde inancını yaşar. İbadeti varsa bunun yapılışı da edilişi de o kişinin kendisindendir... İkinci bir kimseye ihtiyaç duymaz bir İnanç sahibi... Ama bir "Din Bağı" edinilecek ise bu İnanç'ın toplumsal yönüdür işte. Ama dediğim gibi "Dinsel Bağ" artık geride kalmıştır Tarihsel süreç içersinde... Bunu böyle kabul etmek İnancınıza zarar vermemektedir. Bunu forumda çokça anlattım.... Bu kaçınılmaz olandır... Saygılarımla...
  22. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    İyide Sayın Tarafsız, size karşıt olarak yazmadım ki? Benim de öyle düşündüğümü belirtmek istedim sadece. Yanlış demişsiniz demedim... Saygılarımla...
  23. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Sayın Tarafsız, Konu açılalı iki yıl olmuş neredeyse... Kalp bir duyu organı değil ancak "Vicdanı" temsil eder.
  24. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Ahlak temel olarak "Toplumsallaşma"dan kaynaklanır. Tek başına "Tarzan"ın "Ahlak Kuralları"na ihtiyacı olmayabilir. En az iki kişinin birlikteliği, o iki kişinin birbirlerine karşı "Sorumluluk" duymalarına neden olur. "Saygı" zorunluluğunu meydana getirir... Bunlarda "Ahlak Kuralları"nın temelini teşkil eder. Böylelikle Ahlak kuralları "Sevgi/Saygı" ve "Sorumluluk" temelinde "Toplumsal Kabullere" göre şekillenir. Hiç bir bireyin, toplumdan kopuk ve ayrı bir ahlaki kabul meydana getirip yaşaması mümkün değildir. Arabada, yolda yada evde mutlaka belirli kabullere ve kurallara göre hareket ederiz. Sorumluluğunu hissettiklerimize göre hareket ederiz. Ve toplumun diğer fertleri ve yakın çevremizde bize karşı duydukları sorumluluklara göre hareket ederler... Ahlaki Yapının temeli budur... Saygılarımla...
  25. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Ahlak'ın kaynağı, ortaya çıktığı toplumun kabulleridir. En temel kaynak olarak şundan bahsedebiliriz ki; İki kişinin etkileşime geçtiği yerde Ahlak Kuralları doğar. Çünkü iki kişinin etkileşime geçmesi demek, o iki kişinin birbirlerine karşı sorumluluk almaları demektir. Böylelikle "Ahlak"ın temeli "Toplumsallaşma" "Saygı" ve "Sorumluluk"tur. "Toplumsallaşma"yı reddedip "Birey" olarak kalabileceğinizi düşünüyorsanız, "Saygı"yı gerektiren hallerin sadece size bağlı olduğunu düşünüyorsanız, "Sorumluluk" duygusundan yoksunsanız, Hangi dine mensup olursanız olun ya da bir dine mensub olmasanız bile "Ahlaklı" değilsinizdir. Böylelikle demektir ki "Ahlak" kurallarının kaynağı "Din" değildir. "Din"lerin tespit ettiği kurallar, ortaya çıktıkları toplumların ihtiyaçlarına hitap eder. Artık toplumlar Dinlere göre şekillenmemelidir. "Din" dediğimiz tümceler artık vicdanlarda ve bireylerin kendi özlerinde kalmalıdır... Saygılarımla...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.