Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
neden tüm girdiğim forumlarda en çok karşılaştığım şey din-bilim-laiklik tartışması
"Neden Tüm Girdiğim Forumlarda En Çok Karşılaştığım Şey Din-Bilim-Laiklik Tartışması?" Bunun nedeni aslında o kadar açık ki... Bugün Türkiye'de bir çok kavram nedendir bilinmez?! "Tanınmaz" hale getirilmiştir. Daha doğrusu "Kavram Kargaşası" yaratılmıştır Türkiye'de... Bunun nedenleridir aslında bu tartışmalara rastlamanızın nedeni. Çünkü insanlar artık sık sık kullandıkları kavramların "Neliği"ni anlamak istiyorlar... "İnanç nedir? Din nedir?" Mesela bu iki kavramın ayırdına kaç kişi varabiliyorda ait oldukları gibi kullanıyor? Genelde ve çoğunlukla "Din=İnanç" şeklinde kullanılıyor. Bu kargaşa zincirleme olarak "Laiklik" kavramının tartışılmasını ateşliyor... Kaç kişi "Sekülarizm" ile "Laiklik" ayırdının farkında? Bu kavramlar arasındaki kargaşada doğal olarak "Siyaset" ve "Bilim" tartışmalarını ateşlemektedir. Kısaca bu bir zincirdir ve bizim toplumumuzda bu kavramlar üzerinde çok ciddi bir karmaşa, anlamsızlık ve habersizlik vardır. İnsanlar kah bu ihtiyacı ve merakı gidermek için, Kah ait olduklarını düşündükleri tarafın savunusunu gerçekleştirmek için çoğunlukla bu konuları tartışmaktadır. Tabii ki bu da bir zincirdir. Bu kavramları kendi zihninde tanımlamak isteyen kimseler forumlara girdiklerinde doğal olarak çeşitli akımların etkisi ile cepheleşmekte ve bu da "Savunu" yapmayı kaçınılmaz kılmaktadır... Sonra iş yine meraka dönüşmekte, Sonra yine cephe savunusuna dönüşmekte, ... ... Böyle gider bu... Saygılarımla...
-
Kime Ait...
Ya Biko... Dile benden ne dilersen... Çok sevdiğim bir arkadaşımın, Çok uzun zamandır aradığı bir şiirdi bu. Artık albümü alacağından da eminim... Çok sevindirik oldu kendisi, ve tabii ki bende... Çok sağolasın arkadaşım yaa...
-
ALLAH YOKTUR!
Sayın Cengizz... Bu söylediğinizi "Kaza ve Kader" konusunda söyleye söyleye dilimde tüy bitti... Ölye uzun uzun araştırmanıza gerek te yoktu aslında: "Kader" kelimesinin kök anlamına ve türevlerinin (Mikdar, Takdir, Mukadder, Muktedir) anlamlarına bakmanız bile yeterdi... Söyleminizde haklısınız. Saygılarımla...
-
hayatı en iyi ne anlatır?
Sayın Sardunyam... Bana karşı olan hisleriniz karşılıksız değil... İstanbul benim ikinci memleketim... Bir süre sonra geleceğim mutlaka, Ve mutlaka görüşeceğiz, merak etmeyin... İzmir'e gelirseniz de, Sizi misafir etmek isterim... İnanılmaz... Sevgilerimle...
-
*ÇiLeKeŞ*
Evet, İstesen sen yayınlayacaktın Şebo'yu... Neyse...
-
*ÇiLeKeŞ*
Vaaay... Şebo'ya karşılık bu misilleme haa... Peki...
-
Islam ve Siddet
"Pişti" mi deniyordu buna ___________________________ Sayın Cyrano... Bilim'i savunup savunup, İşine geldiği zaman "Bilim Dışı" davranmakta Ve "Bilim Dışı" tespitleri benimsemekte bir adım bile geri durmayan kimselerin hala var olması ne acı değil mi? Hiç bir Ateist ya da Dinsiz arkadaşımı özel olarak hedef almıyorum: "İnançlıların yobazları olduğu gibi, Dinsiz ve Ateistlerden de böyleleri olabilir..." Bakın ben kelime aralarına iğne sokarak yazmıyorum: Arkadaşımız işine geldiği zaman "Bilim"i savunmakta, İşine gelmediği zaman "Zaten Tarih pek güvenilir bir şey değildir" diyebilmektedir. Bu da ne kadar "Bilimsel" ve "Nesnel" olunabildiğinin kanıtıdır. Ki önceki iletilerimizde bahsettiğim kabuller, Tarih Bilimi'nin temel kabulleridir. Bilim adına "Bilim Dışı" tavırlar sergilemenin neliğini herkes kendisi yargılayabilir... Mensubu olduğu dinin "İnsani bir din" olduğunu benimseyip, yine o Din adına cinayet işlemek ile aynıdır... Söylediğim gibi; İki görüş arasında hiç bir fark yoktur. Bu açıdan yorumlarına devam edebilen arkadaşlar, Biraz "Empati" kurmayı öğrenmelidir. Ve "Bilim"in neliği hakkında daha derin düşünmelidir. (İletimi gözden geçirince, sanki Sayın Cyrano'yu kastetmişim iması var... Sayın Cyrano sizi kastetmiyorum...) Saygılarımla...
-
en sevdiğiniz ünlü kim ve nedeni ?
Seni şiddetle kınıyorum... Şebo'daki ses kimsede yoktur bir kere...
-
Islam ve Siddet
Sayın BrainSlapper... Demek istediğim işte bu... Ben eğer eleştirileceksem, açık açık eleştirilmek isterim. İronilerden, İmalardan, Ajitasyonlardan haz etmem... Laf sokulması beni rahatsız eder. Yaklaşımınız için teşekkür ederim ve biliyorsunuz, sizi takdir ederim... Hatalarım ve Çelişkilerim var ise bunları zamanla göreceğimdir, birden olmaması gayet normaldir öyle değil mi? Şu an için kendimi tutarlı görüyorum ancak bu beni artık tatmin etmez halde rahatsız ettiği zaman yani çelişkili isem eğer bunun farkına vardığım zaman, aşmak için elimden gelenin fazlasını yapacağımdan emin olabilirsiniz... Anlayışınız takdire değer... İşte rahatsız olduğum bir diğer durumda bu... Bakın Sayın Katakuta bunu kendisi için söyler hep: "Bir zamanlar tatlı su müslümanıydım..." der... Kişinin kendisi için böyle dürüst davranması takdire değer, ancak siz başkalarını niteliyorsunuz... Bu insanları kırıyor olabilir... Açıkçası bana böyle hitap edilmesi hoşuma gitmiyor... Saygılarımla...
-
Islam ve Siddet
Hımmm... Sayın Medeni... Tarzınız bana bir zamanlar forumdan güya temelli ayrılmış bir arkadaşı hatırlattı ama neyse... Üstelemiyorum... Sizin İmana gelip gelmemeniz değil önemli olan... Önemli olan anlamanızdı ancak anlamadığınız ortada... Hem de amiyane tabirle "Kabak Gibi Ortada"... Yazılarımı okuduğunuz halde anladıklarınız bu ise ayrıntılayarak anlatmamın pek bir anlamı yok, Zira o zamanda anlamayacaksınızdır... Yine de anlatayım özetle... Hiç sanmıyorum... Recm, El Kesme, Kölelik vs. gibi Toplumsal Öğütler elbette ki bugünün gerisinde kalmış ancak Kur'an-ın ortaya çıktığı döneme ait hükümlerdir. Hangi mantıkla ajitasyon yaptığınızı sanıyorsunuz ki? Bu söylediklerimi her zaman söylüyorum zaten? Ve her zamanda arkasındayım... Herkimseniz... Biliyorsunuz... O zaman tam olarak benim gibi düşünmüyorsunuz. Tanrı'nın var olduğuna inanıyorum ve "Neliği" hakkındaki düşüncelerim bellidir. Hz. Muhammed'de her insan gibi onu anlamaya çalışmış, Anladığını aktarmıştır... Sahtelik ile ya da Gerçeklik ile bir alakası yok bunun. Vahdet-i Vücut görüşüne göre (ki belli ki siz bundan bi-habersiniz) belli bir anlamı vardır bunun... Şu halde neye nispeten laf oyunbazlığı yapıyorsunuz ki? Güya anlamıştınız... Ben böyle demiyorum. Beni hiç anlamadığınız ortadadır... Özetçe yukarıda da ve ayrıntılı olarak güya okduğunuz iletilerimde söyledim: -Kur'an 1400yıl öncesi ortaya çıkmıştır ve o günün toplumsal ihtiyaçlarına göre belli toplumsal nüvelere sahiptir. -Toplumlar çeşitli bağlarla ortaya çıkmış ve "Din Bağı"da bunlardan biri olmakla birlikte artık günümüzde esas olan "Anayasal Bağ"dır ve bu suretle Tarihsel açıdan "Dinlerin Toplumsal Normları" doğal olarak işlevlerini yitirmişlerdir. -Kur'an-ın Toplumsal yaptırımları ve cezai yaptırımları 1400yıl önceine hitap eder, inanç hükümleri ise vicdanlara seslenir. Toplumsal hükümleri ait oldukları şekilde ve layığıyla ele almak, sizin laf ebeliği yapmanızı gerektirecek bir şey değildir. Ben buna Dürüstlük ya da Nesnellik diyorum ve oyun oynamıyorum... İletilerimi çeşitli anlamlara sokarak ve kendinize yorarak kullanmayınız. Zira bu kadar da belli etmeyiniz tarzınızı... Her zaman söylerim, Muhataplarımın tüm iletilerini incelerim ve anlarım... Yine kendi kafanıza göre anlamlandırmışsınız iletilerimi... Yazık... Eski tas eski hamam demek ki... Sayın Medeni... Tarzınız hiç hoşuma gitmedi... İnsanları hakir görmeyiniz... İthamlarınız ve altında yatan imalar kırıcı ve ben size yada her hangi bir kimseye karşı bu şekilde bir yaklaşımda bulunmuyorum. Beni "Pişkinlikle" ya da "İşine Gelircilik" ile suçlayacaksanız eğer bunu daha açık ifadeler ile yapınız en azından dürüst olursunuz. Zira yaptığınız şeyin neliğini söylemem, edep sınırlarımı aşar... Kelimelerin arkasına gizlenmeyiniz... İmalardan ya da Kelimelere gizli anlamlar yüklenmesinden hiç hoşlanmam... Eğer benimle Empati kuracaksanız bunu daha erdemli bir şekilde yapınız. Alaya alarak ve küçümseyerek değil... Aynen dediğiniz gibi, Sizin gibi biri ile tartışacak bir şeyimiz yok... Tartışmamıza gerek kalmadı. Zira tarzınız üzerinden gidersek, birbirimize karşı daha da kırıcı olabiliriz. Eksiğim ya da yanlışım var ise bunu diğer arkadaşların yaptığı gibi "Erdemli" bir şekilde yapabilme gücünü gösterebilseydiniz eğer, merak etmeyin hatalarımı ve yanlışlarımı kabul edebilen biriyim ve hepte ortadadır ki etmişimdir... Tarzınızın ve niyetinizin neliğinin farkındasınız ve zaten ortadadır. Sizin ile tartışmak istemiyorum artık... Saygılarımla...
-
kim bunlar *****..
Hitler'in son günlerinin anlatıldığı "DownFall - Çöküş" adlı filmde çok güzel bir-iki replik vardı... Hitler diyordu ki; "Güçsüz olan her şey olmaya mahkumdur, bu doğanın kanunudur. Alman Milleti güçsüz olmayı tercih etti. Böyle bir Millet yok olsun, daha iyidir..." Ve Alman Savaş Bakanı şöyle diyordu, savaşta ölecek olan Alman halkı için: "Bizi onlar seçti ve başa geçirdi. Savaşmamızı da onlar istedi, savaşacağımızı biliyorlardı. Ve kafaları kesilecek olanlarda onlar. Halk kendi kaderini kendisi seçti..." Müstehak mıdır? Sanıyorum ki bunun cevabını halk sandıkta verdi, Mühürlerin üzerinde yazıyordu, hepimiz gördük: "Evet"
-
kim bunlar *****..
Sayın Muki... Her zaman söylerim; Türkiye'de Demokrasi yoktur ve bu eğitimsizlikte, bu bilmezlikte ve bu sürü psikolojisini devam ettiren toplumda Demokrasi'den bahsemeyiz... Türkiye'de Demokrasi yoktur, Çünkü Demokrasinin gerçekleşebileceği gerekli Bilinçsel Düzeye sahip değiliz kesinlikle. Demokrasinin gerçekleşebileceği bir ortam yoktur. Sandık başlarında "Kime oy verecen gardaş, gel bak bize ver!" diyebilen simsarların olduğu bir ülke de yaşıyoruz... Ve şu var ki bu adamların telkinlerine sandık başında kanabilen insanların olduğu bir ülke de yaşıyoruz. Her ne kadar halkı etkileyebilecek faaliyetler ve söylemler, eylemler son gün engellenmek istense de engellenememektedir. Yani "Sandık Başında Kandırma, Tarafa Çekme" olayı devletçede ve herkesçede bilinmektedir. Bu olduğu halde, hala bazıları "Halkın Özgür İradesinin Kazandığı"ndan ve "Demokrasinin Gerçekleştiği"nden dem vurabilmektedir. Ve aslen bu kimseler "Demokrasi"nin "D"sini bile bilmemektedirler... Böylelikle hiç bir şey, hiç kimseye ders olmamaktadır... Şöyle bir şey söyleyeyim: Yüzlerce koyunu tek bir çoban gütmektedir. Onların yemliklerini vermekte, Otlanacakları yere götürmekte, Ağıllarına getirmekte, Sağlıkları ile ilgilenmekte, Her ihtiyaçlarını kaşılamaktadır... Fakat kurban bayramı yaklaştığı vakit O koyunları "Kesilmek Üzere" satan yine o çobandır. Hatta en semizlerini ayırıp, yine kendisi kesmektedir... Şimdi; Kurban Bayramından habersiz bir koyun olarak, Size bir adam gelse ve o çobanın yerine kendisini çoban olarak seçmenizi istese... Seçer misiniz? Hayır... Çünkü siz Kurbanda kesilecek olmaktan habersiz olarak yaşadığınız, Çobanın sizin her türlü ihtiyacınızı karşıladığı yaşantınızdan memnunsunuz... Tabi sonunda da çoban memnun olmaktadır... O koyunların bu acınası hallerini gördüğü halde onları ikna edemeyen kimselerde Aydınlığa ulaşamayacak olmanın üzüntüsü ile yanmaktadır... Bugünkü seçimlerin sonuçları bundan ibarettir... Yazdıklarım açık ve nettir. Saygılarımla...
-
kim bunlar *****..
Nedir Demokrasi arkadaşım? Koşulları nelerdir? Türkiye'de Demokrasi mi vardır? Halktan bir kısım "Hatır" için oy vermektedir. Halktan bir kısım "Menfaat" için "Faydacı" duygularla oy vermektedir. Halktan bir kısım "Aç Bırakılmışlıktan" yani "Yoksunluktan" dolayı "Yönlendirilerek" oy vermektedir. Halktan bir kısım hala börtü böceğe, yani şekle şemale oy vermektedir: "Abla baba kuş var ya kuş, ona oy ver!" mantığı vardır... Halktan bir kısım hala "Sandık Başında" karar vermektedir ve yönlendirilmektedir. Halktan bir kısım hala dini duygulara kapılarak, aynen dinde olduğu gibi partiyi sorgulamadan oy vermektedir. ... ... ... Eğitimin olmadığı, Bilginin ve bilinçli seçmenin olmadığı bir ülke de hangi demokrasiden bahsediyorsunuz siz? Türkiye'deki hiç bir seçim Demokratik değildir ve şu an için olamazda... Hiç kimse bu seçimleri "Demokratik" olarak niteleyemez. Başa hangi parti ve kim gelirse gelsin... Saygılarımla...
-
Kurtulus Islam'da
Haydaa... Sayın Atlet... Bu söyledikleriniz niye zoruma gitsin ki? Bu forumda öyle bir davranış sergileyecek son kişilerden biriyimdir belkide... Ayrıca Tibetli bir din adamı da uzun yaşıyordur heralde, yaşam tarzından ve ihtiyaçtan kaynaklı... Ayrıca sadece Avrupa değil Japonya'da çok ileri teknolojide ve İnsaniyetlik-Hümanizm bakımından Avrupa'nın kültürel birikimini kat ve kat geride bırakırlar diye düşünüyorum... Yani sadece ve tek yönüyle batı değil ileri olan... Ayrıca Türklerin yine İnsanlık namına Avrupa'dan daha ileride olduklarını düşünüyorum, ki bunda domuz eti ile kurulabilecek bir alaka yoktur. Hayır Sayın Atlet... Yanlış yorumlamadım. Zira sizin yazınızdaki anlam öyle... O anlam çıkıyor yani. Eğer oradaki o gelişmişliği domuz eti yemeye bağlamıyorduysanız açıkça yazıcaktınız: "Bu gelişmeler domuz etinden değil ama domuz eti bu gelişmelere engel de değildir" diye belirtecektiniz. Yoksa benim kasttetiğim anlam her halükarda çıkıyor, hiç merak etmeyin... Haay Hak... Yar bana bir eğlence medeet... Ya Sayın Atlet... Ne alakası var domuz etinin uzun ömürlü olup olmamayla? Hala alakasız şeyleri alakalandırıyorsunuz bir şekilde... Neyse, Birşey diyemiyorum artık...
-
Kurtulus Islam'da
Birde şunu eklemek istiyorum... Bırakın Domuz Eti yemeyi, Ben hiç bir eti yemiyorum. Vejateryan sayılırım. Et yemekten iğrenmem ama et yemem hiç. Ayda üç beş kereden fazla et yemeği yemem. Ki o sayıyı tuttursam, annem bayram edecek "Oğlum yemek yiyor" diye... Yani bırakın Domuz Eti yemeyi, hemen hemen hiç et yemeyen benim gibi biri için yaşam çok zor olsa gerek... Mesela Zeki olamayacağım hiç... Sporda yapamayacağım (5 yıl güreş yaptım ) Teknolojiden de hiç anlayamayacağım (Bilgisayar kullanabiliyorum neyse ki...) Öyle ki "Bilim" denen şeyden de hiç bir haberim yoktur ve "Bilim" hakkında hiç bir bilgim yoktur o zaman (???) Ayrıca uzun da yaşayamayacağım, yazık bana... (ki ben baş ağrısı nedir hiç bilmem, bebekken hariç hiç hastahaneye gitmemişimdir...) Temiz ve Sağlıklı bir insanda değilim tabii ki... (Sırf, bırakın domuz etini, hiç et yemiyorum diye...) Gerçek Vejateryanler sanıyorum ki tehlike arzetmektedirler... Saygılarımla...
-
Kurtulus Islam'da
Ne yani, şimdi domuz eti yiyince daha gelişmiş yapılara mı sahip olacağız? Sporun her sahasında başarılı mı olacağız? Beyinlerimiz daha iyi mi çalışacak? Bilim ve Teknik alanında daha mı iyi olacağız? Ülkemiz daha iyi ve daha temiz mi olacak? Daha uzun mu yaşayacağız? Ya komiksiniz, kusura bakmayın... Hadi domuz yemeye başlayalım hemen... AB'ye de alırlar belki... Özür dilerim ama demek ki Avrupa, OrtaÇağ zihniyetinden kurtulmasını "Domuz Eti"ne borçluymuş... Vay be daha yeni öğrendim... Yakın bütün Reform ve Rönesans araştırmaları kitaplarını... Demek ki Ortaçağ'da Avrupa Domuz Eti yemiyordu. Müslüman olsalar gerek o dönem? O dönemden önce de... Her zaman diyorum Sayın Atlet ve bu sizde bariz şekilde görülüyor artık, Diğer bir konuda da belirttim... Çok yüzeysel bakıyorsunuz... "Avrupa -Domuz Eti- ile sportif olarak gelişmiş, zihinsel olarak ileri, ekonomik olarak güçlü ve bilim-teknolojide ileridir!" Türklerin (Hıristiyan olana kadar. Hıristiyan Türkler hariç) geleneklerinde "Domuz Eti" yemek gibi bir yemek kültürleri yoktur zaten. Yani "Domuz Eti Yememe" adeti İslam Dini ile gelmiş bir şey değildir Türklere. Türklerin "Domuz Eti Yeme Kültürü" yoktur ki zaten... 12 hayvanlı takvimde adının geçmesinden başka bir özelliği olmamıştır Domuz'un... Hiç bir zaman hiç bir yemekte kullanılmamıştır Domuz... Bazı şeylerin iyice nedenlerini bilmek gerekir, araştırmak gerekir. Öyle hemen konuya kaçmamak gerekir. Siz öyle bir Kültür yokken daha neyi eleştireceksiniz? İşinize geliyor diye bazı şeylere yükleyeceksiniz tabi... Millet yerse... Japonlarda ileri teknolojide, Japonlarda zeki insanlar... Sadece boyları kısa, o kadar... Onlarda börtü böcek yiyorlar diye mi ileri? Yapmayın lütfen... Hamam böceği mi yemeye başlayalım hemen? Onlarda Domuz yemeyi biraz daha abartıp boylarını uzatsınlar o zaman değil mi? Komedi ya... Eminim ki Afrikalı Yerlilerin yemek gelenekleri arasında Domuz yemek kaçınılmaz olarak var... Onlar niye geri? Cinsi mi farklı acaba? Avrupa'dan mı ithal etseler gerek? Hani geri kalmışlar ya zeka olarak o bakımdan... Teknolojileri de geri... Yapıları gerçi dayanıklı Avrupalılardan, O da yine Domuzun cinsinden olsa gerek... Tuhaf... Neyse, Bu kadar geyik bir konuyu Bu kadar uzatmanın anlamı yok... Umarım bazı şeyleri görebilmişsinizdir... Yazdıklarım açık ve nettir. Saygılarımla...
-
Kopya...
Ya git... Kalıyoduk az kalsın o dersten... Tabi sonra Aydın'a çok güzel bir ders verdik ama neyse... Kopyada çok maharetliydik biz yaa... Aklımız başka şeye çalışmazdı zaten
-
Sen Sen OL?
Sen "Sen" ol...
-
Kişilik Bozuklukları; Çeşitleri Nedenleri...
Görülen "Kişilik Bozuklukları" çeşitleri şu şekildedir: Alıntıların başlıklarına tıklarsanız İlgili makalelere ulaşabilirsiniz. Ben açıklamaları yapacaktım ancak makaleler hem yeterli ve hemde doyurucu. Zaten ben belki yanlış bir tanımlama yapabilirdim korkusu vardı. Umarım makaleler yardımcı olur. Saygılarımla...
-
Kişilik Bozuklukları; Çeşitleri Nedenleri...
Bugünün dünyasına baktığımız zaman insanlar arasındaki en önemli unsurun "İletişim" olduğunu görmekteyiz. Lakin bu iletişim ağı, aynı zamanda "İletişimsizliği"de beraberinde getirmektedir. Burada kastettiğim şeyi anlayacaksınızdır yazının devamında... İletişim araçları, uzağımızdaki insanlar ile bağıntımızı sağlarken Yakın çevremiz ile olan bağımızı zayıflatmaktadır. Televizyon başından kalkmayan Baba... Bilgisayar başından kalkmayan Evlat... Kaçırdığı Pembe Dizileri telefondaki arkadaşından dinleyen Anne... Elindeki radyo ile ajansa dalmış olan Dede... Dede'nin bu hali ile uğraşan ya da büyük ihtimalle uyuklayan Nene... Elinde Wolkie-Tolkie'si ile arkadaşı ile konuşmaya uğraşan Ufaklık... Cep telefonu ile arkadaşlarına mesaj atmakla meşgul Genç Kız... Hepsinin ortak yanı, aynı ailede olmalarına rağmen Ve bir iletişim içersinde olmalarına rağmen Kendi Aile fertleri ile bir iletişimlerinin olmaması... Bireylerin gelişimi "Yakın Çevre/Mikro (Aile)"dan "Uzak Çevre/Makro (Toplum)"ya doğru olmaktadır... Siz daha ilk halkayı hayatınızda zayıflatır ve yok ederseniz, "Uzak Çevre/Makro (Toplum)" ile olan iletişimiz çok başarısız, başıbozuk ve dengesiz olacaktır. Peki bu bozukluğun temelinde yatan rahatsızlık nedir? "Kişilik Bozukluğu" "Toplum" ile uyumda zorlanan, "Toplum"u reddeden bireylerin ortak özellikleri "Yakın Çevre/Mikro (Aile)" ile iletişimi zayıf olan kimseler olmalarıdır. "Kişilik Bozukluğu"nun nedenleri tam olarak tespit edilemese de, Temel olarak "Genetik" ve "Ailevi/Çevresel" nedenlere bağlı olarak iki nedene dayanmaktadır. Ben burada "Ailevi/Çevresel" nedenlere bağlı "Kişilik Bozukluğu"nu anlatmaya çalışacağım. Ancak genel olarak bilinmelidir ki: Şizofren, Paranoya, Antisosyal, Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluklarının "Genetik" olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır. "Toplumsal" açıdan bireylerdeki "Kişilik Bozuklukları" "İlk Ortam" olarak ailedeki çarpık veya düzensiz iletişim ve ilişkilerden kaynaklanmaktadır., "Kişilik Bozukluğu"nun en temel tanımı olarak şunu verebiliriz: En yaygın olarak "Boderline Kişilik Bozukluğu" tanısı görülmektedir ve kısaca açıklaması şu şekildedir: Daha sonra bu yazının devamını tümden alıntılayacağım... Genel olarak şu gibi temel özellikler gösterir: Kişilik Bozukluklarının en temel nedeni, Girişte belirttiğim gibi "Aile İçi İletişimsizlik" ve "Aile Yapısındaki Bozukluklar, Çarpıklıklar" olmaktadır.. Yazının devamı gelecek...
-
Dini Konular Başlığı Altındaki Yazılar Sizi Nasıl Etkiliyor?
Sayın maraba... Hiç bir şık bana tam anlamıyla uymadığı için, Ancak kendimi konu ile alakalı hissettiğim ve belki benim gibi düşünenlerinde var olabileceği ihtimali yüzünden yaptım o açıklamayı... Hesap sormanız değil, merak ettiklerinizi ayrı bir başlıkta sormanız gerekirdi. Neyse, uzatmanın anlamı yok. Yakında yeni bir başlıkta tartışır zaten, merak etmeyin... Saygılarımla...
-
Hiç yaşamınızdan yapıpta sonradan pişman olduğunuz bir an olmuşmudur
Bazen en büyük ceza "Affetmek"miş... Böyle derlerdi de inanmazdım... Doğruymuş değil mi Sayın ErdalAktas?
-
Islam ve Siddet
Sayın Atlet, Merak etmeyin, söylemlerimden dönmem... Yazılarıma bakarsanız, bu söylemimi sık sık tekrarlamışımdır ve arkasındayımdır... O söz bende, merak etmeyin... Lakin ben sanıyorum ki siz bir şeyleri görebildiniz... Saygılarımla...
-
Dini Konular Başlığı Altındaki Yazılar Sizi Nasıl Etkiliyor?
Sayın maraba... Tepkinizi anlıyorum ancak sorularınız konu ile alakalı değil... Yeni bir konu açar ve orada tartışmaya sunarsanız daha verimli olur diye düşünüyorum... Ve o zaman sorularınızı tane tane ve hesaplıca sorarsınız... Şu halde sanki hesap sorar gibi sert bir havanız var, belki ben yanlış anlıyorum... Saygılarımla...
-
Islam ve Siddet
Biraz cerbeze/laf oyunu yapıyorsunuz gibime geldi Sayın Atlet... Hiç birşeyin "Farkına varmadan"da olsa reddedildiği yoktur. Ben Tarihsel Süreç açısından kabul edilen ve geçerli olan düşünceyi ortaya koyuyorum... Zannınız sizi ilgilendirir lakin eleştiriniz keşke biraz yapıcı ve bilgilendirici olaydı... Sayın Atlet... Uzun bir yazı yazmama gerek yok... Öyle ki gerçeklerden ne kadar habersiz olduğunuz ortada... Siz hala "Görünen Nedenler"desiniz... Asıllardan çok çok uzaksınız... Şuna benziyor bu örneğiniz: "1inci dünya savaşı niye yapıldı?" "Ee Avusturya-Macaristan İmp. veliahtı, Saraybosna'da ırkçı bir sırplı tarafında öldürüldü de ondan..." "Haaa! e tamam o zaman..." Ya da şu da olabilir: "Varlık nasıl meydana gelmiştir?" "Ee Tanrı ölye istedi de ondan..." "Haaa! e tamam o zaman..." Belki de şu olabilir: "Sivastaki insanlar niçin öldürüldü?" "Ee Kur'an öyle emretti de ondan..." "Haaa! e tamam o zaman..." Hatta şu bile olabilir: "Sen kimsin?" "Ee Atlet!" "Haaa! e tamam o zaman..." Çok doyurucu idiler değil mi? Hepsi aynı mantıkla özdeştirler, dikkat edin... "Sorgulayıcılık" ve "Bilimsellik" adına, "Sorgusuz" ve "Doğmatik" davranıyorsunuz. Şu halde, övünmek değil yaptığım ancak, Sizden çok daha nesnel olduğum ortadadır. Savunduğunuz "Bilimsel Düşünce"ye davet ediyorum sizi... Bilemiyorum yeterince açıklayıcı oldu mu? Demek istediğim şey Sayın Atlet: Olay ve Olguların görünen ve sanılan nedenleri vardır, Ve de Asıl ve En Önemli nedenleri vardır. Yani o olay ve olguları yaratan, olmadıkları takdirde o olay ve olguların ortaya da çıkmayacağı nedenler vardır. "Din" kesinlikle böyle bir neden değildir. Çünkü "Din"in olmadığı yerde onun yerini farklı farklı akımlar, düşünceler ve sistemler mutlaka alacaktır. Böyle bir durumda "Din" sadece en son unsurdur. En önemli ve asıl nedenler, sizin o göz ardı ettiğiniz nedenlerdir. Mantığınız hatalıdır... Dilediğiniz gibi uzun yazmıyorum. Çünkü yazmaya gerek yok... Yazdıklarım açık ve nettir... Sayın Atlet... Kim kafasını kuma gömüyor ve "Bilimsellik" adına "Gayri Bilimsel" davranıyor ortada... Müslümanları iknadan ziyade, sizin de ikna olacağınız yok. Dolayısı ile yukarıdaki ve önceki iletimdeki örneklerimde, Sizin mantığınız ile o kastettiniz Müslümanların mantığı arasında hiç bir fark olmadığını ortaya koyduğumu düşünüyorum. Eğer yine yaptığınız gibi yüzeysel okumadıysanız, görmemeniz için hiç bir neden yoktur. Ben açıkça söylüyorum oysa ve siz de kabul etmekle yükümlüsünüz, eğer Bilimden dem vuruyorsanız: "Kur'an-ın kastedilen toplumsal hükümleri, ortaya çıktıkları döneme ve o günün anlayışına hitap etmektedir. Şu halde cezai yaptırımlarının aynılığıyla bugün uygulanması gericiliktir. Ancak şu vardır ki, hiç bir olay ve olgu -Din öyle istiyor- diye ortaya çıkmamıştır. Olay ve Olguları meydana getiren şey toplumsal ve ekonomik devinimler ve etkileşimlerdir. Din hiç bir zaman olay ve olguların ilk ve asli nedeni, kıvılcımı olmamıştır. Ve hatta iktidarlarca, insanları menfi amaçlar doğrultusunda kullanmak için kullanılan bir araç olmaktan öteye gidememiştir. Şu halde Dinler ve kuralları, bir devlet için hiç bir zaman -Amaç- olmamış, amaca ulaşmak için gerekli desteği sağlamak kaygısıyla, halkı kendi lehlerinde birleştirmek üzere kullanılan bir -Araç- olmaktan başka bir işlevi olmamıştır. Bu açıdan "Din" olmasaydı bile onun yerini "Vatandaşlık Bağı", "Millet Bağı", "Kan Bağı" ya da her hangi bir "Ülkü" ya da "Akım" kaçınılmaz olarak alacaktır ve hepte öyle olmuştur..." Şimdi tekrar soruyorum: Bilimsellik adına, Bilim Dışı savlarınızda devam edecek misiniz? Yoksa Nesnel olmayı mı seçeceksiniz... Ve rica ediyorum eleştirileriniz biraz yapıcı olsun... Saygılarımla...