Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BrainSlapper

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.691
  • Katılım

  • Son Ziyaret

BrainSlapper tarafından postalanan herşey

  1. CYRANO, herhangi bir şekilde senle din tartılmak istemediğimi söyleyeyim öncelikle. Zira tarafsız ve bilimsel takılıp, din hakkında en küçük bir eleştiri dahi getirmekten korkan, elindeki bilgiyi İslam'ı dezenfekte etmek için kullanan, ama açık açık ben İslam'ı savunuyorum demekten de çekinen bir kişiyle din tartışmanın anlamı yok. Bir taraftan bilimsel tutum sergilediğini iddia eden, öbür taraftan "Allah'tan gelmiş, değişmeyen ve sorgulanamayacak kesin doğrular vardır" diye düşünen/inana bir adamla tartışmanın bir anlamı yok. Bilimsel tutum sergilediğini iddia eden bir kişinin allahtan gelmiş kesin doğruları olmaz. Herneyse, bu konunun polemiğini yaptık geçmişte. Tekrar başlamayalım. * Benim varsayımlarımda var olduğunu iddia ettriğinizi hatalar, benim varsayımlarımı değerlendiriken kullandığınız kendi varsayımlarınızdaki hataları görmemenizden kaylanıyor kanımca. Mekke o zamanlar göreceli olarak büyük bir yer olabilir. Ama ne kadar büyüktü, onu bilmiyoruz. Sadece Panayır yeri özelliği olan, panayırdan panayıra nüfusu artan bir yer de olabilir. Ama bildiğimiz şey, az çok herkesin birbirini tanıdığı bir yer. Yanii vüyüklüğü o kadar. Ayrıca, davarların girip çıktığı bir yer. Muhammed'in çobanlık yaptığı bir yer. Hipokrat zamanında bu hastalık biliniyordur. Ama iletişimin neredeyse yok denecek kadar az olduğu bir dönemde, Arabistan'da çobanlık yapan bir insanın çevresinin Hipokrattan ve çalışmalarından haberdar olduğunu sanmak yanlış bir varsayımdır. 21. yüzyılda bile Hipokrat'tan ve çalışmalarından haberdar olmayn, bırakın milyonları, milyarlarca insan var. Değil ki 7. yüzyılda. Hipokrat'tan, Socrates'ten falan haberi olan insanlar, olsa olsa o dönemin marjinal kalmış birkaç entellektüelidir. Onlar da heralde Muhammed'in çevresinde dört dönen insanlar değillerdi. Muhammed'i Mekke kentinin gözbebeği ve herkesin izlediği bir insan sanırsanız, bilgi sahibi entellektüel kişilerin de onun bu durumunu teşhis edebileceğini varsayarsınız. Muhammed, sıradan bir insan, çocukluğunda, gençliğinde, kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı bir insan. Çobanlık yaptırılan, bu nedenle toplum tarafından da pek görülmeyen bir insan. Çobanın çevresi ya kasap olur, ya derici olur, ya kılcı/yüncü olur, ya celep olur. Başkası olmaz. Entellektüeller onun karşısında sırada beklemezler. O dönemde kim entellektüeldi, kim Sokrates'ten, kim Hipokrat'tan haberdardı ve bunların Muhammed ile tanışabilme karşılaşabilme imkanı neydi bilemiyoruz. Zira İslam, bir döneme ait bütün tarihi ve kültürel kayıtları/varlıkları yoketmiş. O dönemin entellektüel ve akil adamlarının, yani "sözleri kaydetmeye değer bulunan adamlarının" Muhammed hakkında ne düşündükleri de, yazılı zaten Kuran'da. O döneme ait, bildiğin ve Muhammed'in gazabına uğramamılş entellektül, akil adam falan varsa söyle, biz de aydınlanalım. Saygılar.
  2. Sayın 4mevsim, Elbette, kemiklerini bulup DNA testi yapmazsak, Muhammed'i 14 asır sonra muayene etme imkanımız yok. Ama elimizde o döneme ait bilgiler var. Sara/epilepsi hastalığı 20. yüzyıla kadar, "cinlerin musallat olması" olarak biliniyor. Yani Hastalık statüsüne bile konmamış. Halk arasındaki muhabbet şöyle: "Ne olmuş? Cinler musallat olmuş. Cinleri kovarsak, hiç birşeyciği kalmaz." Yani insalnlar sarayı/cinlenmeyi hastalık olarak görmüyorlar, geçici bir durum olarak görüyorlar ve bu durumdan cinleri sorumlu tutuyorlar. Bundan dolayı, Mekkelilerin "Muhammed sara hastalığına tutulmuş" demeleri gibi bir durum sözkonusu değil. Zira bu hastalığı "cinlerle" alakalandırıyorlar ve "cinlenme" olarak tanımlıyorlar. Bu nedenle 14 yüzyıl önceki "cinlenmiş" ifadesini, siz 209. yüzyıl tıp literatürüne "epilepsiden muzdarip" olarak tercüme ediniz. Zira elimizde veriler var ve bu verilere dayananarak, Muhammed'in epilepsi hastalığından muzdarip olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Sayın hoppa, güzel bir şey söylemiş: Bilim, aynı belirtiler, Ahmet'te olunca "sen saralısın", mehmet'te olunca "sana vahy geliyor, vahy'in ağırlığı altında ezilme belirtileri bunlar" demez. Her ikisine de aynı teşhisi koyar. Bilimin değer yargıları kimliklere göre değişmez. Sara hastalığının bir özelliği, sürekli bir nörolojik bozukluk değildir. İnsan normal bir hayat yaşayabilir. Muhammed'in şanssızlığı, böyle bir rahatsızlığı olan çocuüun, babasız ve anasız büyümesi, aile sevgisi görememesi, akrabaları tarafından sürekli çobanlık yaptırılarak toplum dışına itilmesidir. Yani tamamen hayal dünyasında kendine ait bir dünya kuran insan haline gelmesidir. Sara hastalarının bir özelliği de, bu durumlarını bililer ve bazen nöbet numarası yapabilirler. Yani bu durumu kullanırlar. Kuran'ı dikkatle inceleyen birisi, Muhammed'in hangi sözleri içten veya planlamadan söylediğini, hangilerini "planlayarak" söylediğini anlayabilir. Mesela Alak Suresi, halüsinayon etkisiyle, ama "içten" söylenmiş, "plansız" bir suredir. Mesela, Azhab Suresi gibi sureler baştan sona "hesaplanarak, planlanarak" söylenmiş surlerdir. Söyleniş sırasına göre Kuran'ın ikinci yarısı, artık planlı olarak söylenmiş sözlerdir. Kuran'ın ilk yarısında gözlemlediğimiz, halüsinasyon etkisiyle gördüğü/düşündüğü/kafasında kurduğu şeyleri "içtenlikle" seslendiren, saradan muzdarip sıradan insan gitmiş, bunun yerine, ikinci yarıda, "bu durumunu" kullanarak, istediklerini elde etmesine yarayacak "planlı" sözler söyleye başlayan bir insan gelmiş. Sayın muki'nin de dediği gibi, Muhammed sara nöbetinin ona fayda sağladığını, bu dezavantajını avantaja dönüştürebildiğini gördükçe, "nöbet gelmemişken gelmiş gibi davranarak" bu durumunu kendi çıkarı için kullanmaya başlamıştır. Kuran'ı bir de bu gözle, nuzül/söyleniş sırası denen sıraya göre okuyunuz, söylediklerimi ondan sonra değerlendiriniz sizden ricam. Saygılar.
  3. Bizim mücadelemiz de, hep sürecek. Karanlık bir gün yenilecek. Körü körüne iman değil, bilgi hakim hakim olacak. Metafizik fantastik güçlerden feyz ve icazet alan gerilik, ****** sona erecek. İnsan onurunu, aklın,ı vicdanını aşağılayan bütün sistemler yıkılacak. Kuran kalpleri fethetmiş mi, yoksa körpecik beyinlere kazındığı için insanlar müslüman olmayı "kimliklerinin bir parçası SANDIKLARINDAN" dolayı mı yaşamını sürdürmeyi başarmış? Ben kalpleri fethettiği için müslüman olan bir adama rastlamadım. Tanıdığım bütün müslümanlar körpecik beyinlerine daha onların dünyadan haberi yokken kazındığı için müslümdılar. Aynen senin gibi. Bir zamanlar benim olduğum gibi. Kuran kalpleri fetedebilecek bir kitap değildir. Daha çok korku kitabıdır. Yemeğini yemeyen, vaktinde yatağına gitmeyen çocuklar korkutulabilir. Veya sürekli tekrarlanan bölümleden biri açılarak uyku getirmek amacıyla kullanılabilir. Veya Kuran'ın Allah'ının onu sevmeyenleri cezalandırıken kullandığı yöntemlerden esinlenerek insanlık dışı işkence teknikleri de öğrenilebilir. Ama Kuran'dan kesinlikle, sevgi, saygı, hoşgörü, insanlık öğrenilemez. Konu bütünlüğünden uzak, daldan dala atlayan, ortadoğu bölgesinde o zamanlar bilinen bazı hikayeleri bıktırıncaya kadar tekrarlayan, akla, mantığa, vicdaha, adalate, ****** aykırı tarif, tasvir ve tavsiyelerle dolu bir kitap... O kitabı yolgösterici olarak seçenlerin başları beladan, ülkeleri gerilikten kurtulamaz. Kılıf bulunmuş, rasyonelize edilmiş tefsirler. Onlarda bile kadınların Muhammed'in yanında yaşadıkları hayattan memnun olmadıkları yazılı. Okumamış arkadaşlar için söyleyeyim, tefsirlerde diyor ki, kadınlar daha iyi bir hayat ve ziynet eşyası istemişler. Bunun üzerine Muhammed de onlara Azhab 28-29'daki sözleri söylemiş. Ziynet eşyası isyeyen kadına, eğer süs istiyorsan seni boşayayım denir mi? Ne bileyim, aşkım, kadınım,- hayat arkadaşım, paramız yok, pulumuz yok falan filan denir. Ama adam doğrudan boşanmadan bahsediyor. Ortada bir menuniyetsizlik var. Ama Muhammed, hem kadınlara istediklerini vermiyor, hem de bnoşanmalarını önlüyor. Nasıl? Tehdit ederek. Boşanırsanız "allah'ı ve cennet hayatını" feda etmiş olacaksınız!!! Allah'a ve cennete inanan insan için bundan daha büyük bir tehdir olabilir mi? Hırsızlık yapmak, müslüman olmayanlara özgü bir ahlaki bozukluk mu? Yalan söylemek, müslüman olmayanlara özgü bir ahlaki bozukluk mu? Haksız kazanç elde etmek, müslüman olmayanlara özgü bir ahlaki bozukluk mu? Başkasının şerefini, onurunu, namusunu rencide etmek, müslüman olmayanlara özgü bir ahlaki bozukluk mu? Kusura bakma, semitik din anlayı dışında, bırakın başkasına "kulluk etmeyi" ve "secde etmeyi", bu kelimeler, bu fiiller bile yok! Kulluk etmek, secde etmek ifadeleri bile senin dinine ait. Senin dininin insan'a layık gördüğü en iyi makam "kulluk". Secde eden bir kul makamı. Ben secde de etmem, kul da değilim. Sana da saygı duyarım. İster secde et, ister eğil, ister kul ol, ister köle ol. Saygılar.
  4. Ha, Muhammed'in sara hastası olduğunu kabullendiniz, şimdi bu durumdan mucize çıkartmaya mı çalışıyorsunuz? Hırsızlık, failin "belirsiz olduğu", "failin gizli kalabileceği" bir suç türüdür. Hasta olmak, saradan muzdarip olmak, veya eskilerin deyimiyle "cinlenmiş" olmak, failin gizli kaldığı bir durum değildir. Konunun öznesi bellidir. Bu nedenle, hırzızlık suçlamasına maruz kalmak ile, "cinlenmiş" yaftalamasına maruz kalmak aynı kategoride değildir. Azhab 28-29'a ilişkin bir cevap mı bu şimdi? Saygılar.
  5. Sayın 4mevsim, Bir insanın hasta olduğunu söylemek, belaltı vurmak değildir! Bir teşhistir. Bir hasta ile dalga geçmek karakterimin parçası değildir. Daha önceki iletimde, Muhammed'in hasta olduğunu söylemekten zevk almadığımı, aksine üzüldüğümü, yüreğimin sızladığını söyledim. Burada sadece bir tespit yapıyoruz, saradan muzdarip bir insanın davranışlarının "aha şimdi Cebrail geldi sarsmaya başladı Muhammed'i" şeklinde yorumlanmasına dikkat çekmeyue çalışıyoruz. İlk sara hastasını gördüğünüzde, mesela "neden onun da vahiy aldığını düşünmediniz?" Düşünmediniz, zira artık sara hastalığının vahiyle, metafizik güçlerle alakası olmadığını, fiziki/zihinsel bir hastalık olduğunu biliyorsunuz. Eğer bu hastalık hakkında bilgimiz olmasaydı, eski çağlarda yaptıkları gibi, işin kolayına kaçıp sara nöbeti geçiren bir insanın metafizik güçlerle rahatsız edildiğini düşünecektik. Anadolunun geri kalmış yerlerinde, sara nöbeti geçirien çocuklara hala "cinler musallat olmuş" muamelesi yapılmakta, tedavi için hocalara götürülmektedirler. Sizce bu muamele doğru mu? İlk sara vakası ile karşılaştığınızda, bunun bir hastalık olduğunu mu düşündünüz, yoksa cinlerin musallat olduğunu mu düşündünüz? Yaptığımız tespitleri, hakaret veya belaltı vuruş olarak değerlendirmeden önce, üzerinde düşünmenizi rica ederim. Hakkınızda edindiğim izlenim, düşünmekten korkmayan bir insansınız. Saygılar.
  6. Muhammed bin Abdullah ve örnek aldığı kendin önceki dönemlerde yaşayan yahudi liderleri, kendi sözleri tek doğru sanılsın diye, şüphe etmeyi bile yasaklamışlar. Hakaret nerede söyler misiniz? Muhammed'in sara hastası olduğu Kuran'da ve İslam tarihinde yazıyor. Ben uydurmadım. Epilepsi (Sara) Nedir? Epilepsi, halk arasındaki adıyla sara, yineleyen nöbetler ile karakterize ve sıklıkla geçici bilinç kayıplarına neden olan bir durumdur. Ancak bu geçici ve bilinç kaybı her zaman oluşmaz. Nöbetler çok farklı şekilde ortaya çıkabilirler. Bazı nöbetlerden önce bir koku hissi gibi olağandışı bir algılama yaşanırken, bazı nöbetlerde kişi yere düşebilir veya ağzı köpürebilir. Bazen de boşluk nöbetleri denilen kişinin gözlerini bir noktaya dikmesi ve donuklaşması gibi durumlar ortaya çıkar. Nöbet sırasında hasta bayılma, kızarma, morarma, çırpınma, atitreme, anlamsız bakma, dalıp gitme, nalamsız sesler çıkarma gibi bilinçdışı eylemler yapabilir. Muhammed'in durumuna ilişki veriler ise şöyle: Hz.Peygamber’in vahiy esnasında vücudu titrer, yüzünün rengi değişirdi. Vahiy esnasında en soğuk günlerde bile alnı terler, nefes alırken horultuya benzer bir ses çıkarırdı. Onun vahy esnasında bazen buhranlı anlar geçirdiğine şâhid olunmuştur. Karşılaştır bakalım epilepsi belirtileri ile Muhammed'in vahy aldığını sandığı halüsinasyın anında yaşadıklarına. Şimdi, ben hakaret mi etmişim, yoksa İslam tarihinde ne yazıyorsa onu mu almışım? Sıradan bir sara nöbetini "vahiy geldiği için, bunun ağırlığı altında Muhammed çırpınıyor, morarıyor, boncuk boncuk ter döküyor," diye yorumlayarak, kendini rahatlatacaksan bişey diyemem. Ama o zaman sana şu soruyu sorarım: Herhangi bir sara hastası da benzer bilinçdışı eylemler yapınca onun da "vahiyin ağırlığı altında ezildiğini" iddia ediyor musun? Tutarlı ol lütfen. Muhammed'in çocukluk/gençlik dönemindeki bayılma nöbetlerine ne diyorsun? Sara nöbetlerine "vahiyin ağırlığı altında ezilme" kılıfı bulunmuş ya, peki gençlik dönemindeki bayılma nöbetlerine nasıl kılıf bulunmuş? Ha onlar da, Allah'ın, Muhammed kötülükleri görmesin diye bayıltarak koruması ve peygamberliğe hazırlaması mı? Mağaraya neden gittiğinin açıklaması Kuran'ın ilk bölümlerinde var. "Ben deli değilim, cinlenmiş değilim" diye savunmaya geçtiğine göre. Neden böyle bir savunma içine girmiş? Böyle mi öğretiyorlar size? Peki, Muhammed'i uzaktan harikulade sanıp, aynı odaya girince vazgeçenler ne oluyor? Mesela Esma, Leyla, vs? Peki yanılıp Muhammed ile evlenen ve ayrılmak isteyen kadınlar? Bırakın onunla bütün mekkeli kadınların evlenmek istediği iddiasını, şaşıp yanılıp evlenenler bile boşanmak istemişti. Muhammed, karısız kalmamak için, Kuran'a, boşanmak isteyen karılarını korkutan ayetler ekleyerek karısız kalmaktan kurtuldu. Ahzab Suresi-28 :Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: "Eğer şu iğreti dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım." Ahzab Suresi-29: "Yok eğer Allah'ı, resulünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah sizin güzel düşünüp güzel hareket edenlerinize büyük bir ödül hazırlamıştır. Buraya gelip beni hakaret etmekle suçlamadan önce, kendi kitabınızda ne yazıyor, İYİCE ÖĞRENİNİZ. Saygılar, sevgiler.
  7. Size basitçe bir öneride bulundu sayın hooppa ve siz buna cevap verdiniz ve islam dışındaki dinleri anlamaya çalıştığınızı iddia ettiniz.Ben de size anlamaya çalıştığınızı iddia ettiğiniz dinleri de kendi dininizin parçası saydığınız için anlamaya çalıştığınızı, "kendi dinim, kendi kitaplarım" demeyeceğiniz dinleri nasıl irdeliyorsanız, islam'ı ve diğer semitik dinleri de aynı şekilde irdeleme cesaretine sahip olmanızı önerdim. Soruya cevap, sayın 4mevsim'in verdiği gibi verilir. Konu değiştirilmeden. Madem diğer dinleri anlamaya çalışıyorsunuz, Hinduları anlamaya çalıştınız mı? Ya eski Mekkelileri? Ya Eski Mısırlıları? Onların dinlerini irdelerken gösterdiğiniz acımasızlığın farkında mısınız? Saygılar.
  8. Sayın 4mevsim, Elektrik, yönü, voltajı ölçülebilen, etkisi ve sonuçları gözlenebilen, madde kaynaklı bir metadır. Herkes uzman olmasada, elektrikli ve elektriksiz kablo arasındaki farkı anlar. Elektriğin nerede, hangi kaboda olduğunu anlayabilir. Elektrik "alan" ve " veren" cihazlar ayırt edilebilir. İlah kavramı için yukarıda saydıklarımızdan hiçbirisi yapılamaz. Vahy'den bahsedebilmek için, peygamberlik iddiasında bulunan kişiden AYRI bir varlık düşünmek şarttır. AYRI kavramı, direkt olarak peygamberlik iddiasında bulunan ile ilah denilen şeyi birbirine karşı konumlandırır ve mekanlandırır. Bu nedenle "mekansız ve konumsuz" ilah kavramı ile "vahy" kavramı çelişen kavramlardır. Sayın 4mevsim, Ciddiyetle kafa yorduğunuz için, ve ayrıca samimiyetiniz için teşekkür ederim. Burada yazan veya okuyucu durumda olan birçok kişi, benim İslam'ı veya diğer dinleri karalamaktan zevk aldığımı sanıyorlar. Öyle birşey sözkonusu değil. Ben sadece, insanları okumaya, düşünmeye ve irdelemeye çağırıyorum. Bunu yaparken, "öyle in anıyorsunuz da, bak şu şekilde de düşünülebilir" diyerek kafaları düşünmeye zorluyorum. Yoksa kimsenin inancının, başkalarının hayatına müdahale etmediği sürece, beni alakadar etmeyeceğini söyledim defalarca. Şimdi gelelim, Muhammed'in peygamberliği hususuna. Yahudiler bilgiye değil, rivayete sahiptiler. Ve rivayetin de bir dayanak olamıyacağı konusunda sanırsam anlaştık. Peki Muhammed'in peygamber olduğuna insanlar neden inandılar. Ortadoğu oğrafyasında, ilahlarla iletişim kurulabileceğine inanan bir kültür var. Öncelikle bunu aklımızdan çıkarmayalım. Bu kültürün üstüne Muhammed bin Abdullah'ın sara/epilepsi hastalığını ekleyelim. Karşınızda, sara nöbetleri geçiren, yani fizyolojik ve zihinsel olarak hasta, ama hastalığı sırasında bilinçsiz olarak yaptığı morarma, terleme, anlamsız bakma, hırıltılar çıkarma gibi eylemleri "metafizik dünya ile ilişki kuraraken gözlenebilecek belirtiler" olarak yorumlanmaya müsait bir insan var karşınızda. maalesef geri toplumlarda kimse çocuğunun sara hastası veya psikolojik sorunlu olduğunu kabul etmez ve mümkünse bu durumu saklamaya çalışır. Muhammed'in saradan muzdarip kişiliğine, bir de annesiz, babasız ve itilip kakılarak büyütüldüğünü, sürekli çobanlık yaptırılarak sosyalleşmesinin önlendiğini de ekleyin. Bu insan tercihinden dolayı değil, tercih edilmediğinden dolayı 25 yaşına kadar evlenememiştir. Peygamberlik iddiasında bulunmadan önceki durumu hatırlayınız. Artık toplum içinde bile kalamayıp, mağaralara saklanan bir insan var karşınızda. Kuran'daki ilk sureleri hatırlayınız. Sürekli bir savunma göreceksiniz. Sürekli muhammedin cinlenmediği, delirmediği söylenir durur. Yani bunu söytlerken zevk almıyorum, sadece yüreğim sızlıyor, ama maalesef Muhammed peygamberlik iddiasında bulunmadan önceki dönemde bile, Kuran'dan anladığımız kadarıyla "arkasından teneke çalınan bir insan" konumunda. Peki böyle bir insan nasıl peygamberlik iddiasında bulundu? Yılmaz Erdoğan'ın "Bana bir şeyhler" oluyor diye bir tiyatrosu var. Orada nasıl şeyh/peygamber olunur güzelce anlatmış. Zaten dilimizde bir söz de var bu durumlar için. "Şeyh Uçmaz, mürit uçurur." * Arkasından teneke çalınan, zavallı bir insan nasıl peygamber yapılır ki? Dalga geçerek ve gaz vererk. "Sen peygambersin yaw" falan deyip, gaz vermek suretiyle. Ama Araplar arası aile bağları çok güçlü olduğundan, her ne kadar bayılmasalar da, Abdulmuttalipoğulları "itilip kakılan, dalga geçilen kuzenlerine" sahip çıkıyorlar ve iş bundan sonra ciddileşiyor ve bugünlere kadar geliyor. Abdulmuttalip oğullarının kuzenlerine sahip çıkmalarından önceki dönemde islamın yayılması diye birşeyden bahsetmek mümkün değil. İş ne zaman ki aile kavgasına dönüştü ve herkes bir taraf tutmak zorunda kaldı, o zaman yayıldı islam. Muhammed haklı olduğu için değil, herkes taraf seçerken binbir türlü hesap yaparak taraf seçtiği için yayıldı. Medine dönemi zaten ayrı bir konu. Korku ve yaşma ile insanlar ya katılmaya zorlandılar ya da karşı olmaya. Bir taraf yağmayı serbest bırakınca, serbest bırakan tarafa katılım doğal olarak daha fazla oldu. Yağmanın hedefi olmaktansa, yağmacı olmak daha akıllıca geldi insanlara. Akrşı gelip öldürülmektense, katılmak veya katılmış görünüp, hayatta kalmak akıllıca bir seçenek haline geldi. Yani işin, Muhammed'in erdemiyle, dürütlüğüyle, ahlakıyla alakası yok. Saygılar.
  9. Sayın 4mevsim, Paylaşım için teşekkürler. Maalesef "rasyonelleştirme çabası" sadece islam'a veya diğer semitik dinlere özgü bişey değil. Yukarıdaki metin, büyük bir olasılıkla, sığırların kutsal olduğuna inanan bir Hindu tarafından, inancını "rasyonelleştirmek" amacıyla yazılmış bir yazı. Ancak bu yazı Sığırların kutsal sayılmasının gerekçesini açıklamıyor. Zira nüfusun az olduğu yüzyıllar öncesinde de durum aynı idi. Yukarıdaki yazı 20/21. yüzyıllardaki okuyucular için yazılmış bir yazı. * Ben bu konuyu araştırmadım. Sadece bilgi kırıntıları var. Kutsal Sığır inancının, Mısır-Anadolu-Mezopotamya-Bütün Ortadoğu,Hindistan çizgisinde çok eski çağlarda yaygın olduğu bir gerçektir. Bu inanç Hindistan dışında kalmamıştır bugün. Sözkonusu inancın Anadolu'daki tek izi "Dünya Öküzün boynuzu üstünde duruyor" inancıdır ki, Türkiye'de zorunlu ve yaygın eğitim başladıktan sonra bu son iz de silinmeye başlamıştır. Herneyse. Konumuz Hindu inancı değil. * Konumuz, başka inançları irdelerken sahip olduğumuz objektifliği, kendi inancımızı değerlendiriken koruyup koruyamadığımız. Mesela ftt arkadaşımız "Öncelikle benim dinim İslam ve İslam doğrultusunda kutsal kitaplarım İncil,Tevrat olduğu gibi,her ümmete bilgi gelişi itibariyle başka dinlerin kitaplarını okurken temkinli yaklaşır,aman bu ne mantıksız şey demeden önce dinimle uyumlu olup olmayan noktaları çıkarırım.. ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım.." diyor. Sayın fft "..ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım" diyor. Mesela, fft'nin bile sergilemeyi başardığı bu hoşgörüyü, Muhammed, başkalarının dinine karşı, mesela Mekkelilerin eski inançlarına karşı gösterebilmiş midir? Sayın fft'nin ifadesinden şunu anlıyorum: Muhammed, fft kadar bile hoşgörülü olmayı başaramamıştır. İnançlılara önerdiğimiz yöntem, sadece "benim kitaplarım, benim dinim" demedikleri dinlere karşı sergiledikleri objektifliği, kendi dinlerine karşı da sergileyebilmeleri. Mesela, Eski Mısırlılarınm veya Eski Mekkelilerin inançlarını nasıl acımasızca eleştirebiliyorsanız, aynı eleştiriyi, bir de karşı taraf geçip, islamiyet ve diğer semitik dinler için yapınız. O zaman objektiflik yönünde büyük bir adım atmışi olacaksınız. Saygılar.
  10. BrainSlapper

    ALLAH

    Dostum heralde, anlaşılmayan bir husus var. Kimin neye inanıp inanmadığı bizi ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren şey, varlığı veya yokluğu ispat edilemeyen bir "şeye" dayanılarak yasa konması, kural konması, insanların bu kurallara göre yaşamaya zorlanması. Ayrıca, bir ilahın yokluğu da ispat edilemez mantığından hareket edersek, o yokluğu ispat edilemeyen ilahın tek olduğu da ispat edilemez. Yani yokluğun ispat edilememesi, senin "tek ilah" iddian için herhangi bir destek sağlayamaz. Bu nedenle, "herşeyi allah yarattı" diyen ve bir adamla "herşeyi horus ve arkadaşları yarattı" diyen bir adam arasındaki tartışma sona ermez. Zira, Horus ve arkadaşlarının yokluğu da ispat edilemez, senin mantığına göre. Yani neden Horus ve arkadaşlarına değil de Allah'a itaat etiğini açıklayamazsın sonuçta. Saygılar.
  11. İlah inancı, hangi inanç sisteminde böyle? Eleştirmnek veya övmek için sormadım, öğrenmek için sordum. İlk kez duydum da. Saygılar.
  12. Şimdi saygı duymak ayrı şey, tarafsızca değerlendirebilmek ayrı şey. Sen kaçamak cevap vermeden şunu söyle: İneğin kutsal kabul edilkmesi ve sokaklarda serbestçe dolaşmalarına izin verilmesi,Bir müslüman olarak sana mantıklı geliyor mu gelmiyor mu, bunun cevabını söyle. Saygılar.
  13. Bir de kutsal saymadığın dinlerin kitaplarını oku, mesela Hint Dininin kutsal kitaplarını oku. Meserla ineklerin sklarda trafiği bile aksatarak gezmelerine müsaade edilmsi sana mantıklı geliyor mu? Saygılar.
  14. Sayın Hoppa, bütün yazında dile getirdiğin husulara katlıyorum. Süper bir yazı olmuş. Saygılar.
  15. Zenginlik sadece miras bırakılacak sarı sarı altınlara sahip olunca mı zenginlik sayılıyor? Piyangodan büyük ikramiyeyi kazanan birisi, o parayı yese, har vurup harman savursa, pğarası bittiği gün de ölse, zenginlik içinde yaşamış olur mu olmaz mı? Muhammed, peygamberlik iddiasıyla toplumun liderliğini elde ettikten sonra, neye ulaşamamış ki? Parası olmadığı için neyden mahrum kalmış? Devlet başkanı, toplum lideri konumundaki bir kişiyi çevresindekiler aç bırakır mı? Tek kanun koyucu konumuna yükseldikten sonra, elde edemediği ne var ki? Canı evlatlık oğlunun karısını mı çekti? Değiştir kanunu (o zamanın geleneği), al hatunu!! Sür, kes, öldür medine yahudilerini, bağlarına bahçelerine kon. En güzel hurmalığı kendine al. Ne tok gözlüymüş bu Muhammed be! Yağma yap, bütün yaşmanın 1/5'ini kendine ayır. Bu allahın ve benim payım diye. Sonra fakirlik edebiyatı yap. Ne tok gözlüymüş bu Muhammed be! Kadının (Cümeyriye), kocasını, babasını, sülalesinin erkeklerini öldür, o gece koynuna al. Kimde var bu kadar rahat hareket etme zenginliği? Gönlüne göre istediğini yapma zenginliği? Muhammed hangi istediği şeye ulaşamamış parası olmadığı için? Saygılar.
  16. Sayın 4mevsim, Vahy konusu, başlı başına zaten peygamberlik iddiasını çürüten bir konudur. Vahy varsa, Allah mekansız ve konumsuz değildir. Allah mekansız ve konumsuzdur diyorsanız, vahy olabilemez, dolayısıyla peygamberlik diye bir şey olabilemez. Bunu istiyorsanız ayrıca tartışırız. Ben şu müslümanın kendi kendini ikna propagandası olan "yahudilerin peygamber beklentisi rivayeti" üzerinde durmak istiyorum. En başta size bir soru sordum: Metazifik dünyadan haber aldığını söyleyen iki kişiden hangisinin peygamber, hangisinin peygamber olmadığını hangi kıstasa göre ayırt ediyorsun? İddia sahibinin tek şahidi yine kendisi iken, hangi kıstası kullanarak, birine peygamber, diğerine şarlatan diyorsun? Ölçüt nedir? Bana getirdiğiniz cevap Yahudilerin peygamber beklentisi rivayeti. Şimdi geriye doğru gidelim tarihte... Rivayeti kim çıkarıyor? Müslümanların kendi kendini ikna timlerine göre, bunu İsa söylemiş. DOĞRU kabul ediyoruz, varmak istediğim nokta açısından. İsa ile İsa zamanında yaşayan ve Allah'tan mesaj aldığını söyleyen Xxxxx adlı kişiden birine peygamber, diğerine deli sıfatı yapıştırıken ölçüt nedir? Ha yine mi rivayet!!! Geriye gidiyoruz yine, o rivayetin de başlangıcına. Musa ile Yyyyyy arasında karar verirken ölçüt nedir? Yine mi rivayet!!! Geriye gidiyoruz yine, o rivayetin de başlangıcına. . . . Nereye kadar gidelim?? Allahla ilk mesajlaşmayı gerçekleştirdiğini söyleyen adama kadar gidelim. O adamın, kendinden başkasının şahit olmadığı bir iddiada, doğru söyleyip söylemediğini belirlemenin kıstası nedir? Elde rivayet de yok. Napıcağız?? * Bana, müslümanın müslümana propagandası olan rivayet geleneğini bir peygamber ile bir deli arasında ayrım yapmaya yarayan ölçüt olarak sunmayınız lütfen. Rivayetin başına kadar gideriz ve başladığımız noktada oluruz. Saygılar.
  17. İşime neden gelmesin? Nedir çıkarım veya zararım? Allah diye bişeyin varlığı bilinse, zaten inanç olmaz o işin adı, bilgi olur ve biliriz. Somut delil: Sizin allah, görülemiyor, koklanamıyor, hissedilemiyor, işitilemiyor, tadına bakılamıyor. Bunlardan birini yapabilsek, "tamam, hakkaten varmış" diyeceğiz. Sesi görmüyorum mesela, ama varlığından eminim, zira görmesem de, dokunamasam da, tadamasam da, işitebiliyorum. Elektriği de görmüyorum, ama dokununca varlığını anlıyorum, karanlıkları aydınlatınca varlığüını anlıyorum, bilgisayarım çalışınca varlığını anlıyorum. Ultraviole ışınları çıplak özle göremiyoruz, ama yardımcı aletlerle görüyoruz. Sen bana tek bir delil, bir tanecik delil getirsana, şu görülemeyen, işitilemeyen, koklanamayan, hissedilemiyen, tadına bakılamayan ilahınızın varlığına dair? Saygılar.
  18. Kendi kendinizle çelişmeyin. Hiçbirşey bir yaratıcı olmadan olabilemiyorsa, pardon, sizin allahın yaratıcısı kim? Aynı mantıkla cevap ver, tutarlı ol. Saygılar.
  19. Metazifik dünyadan haber aldığını söyleyen iki kişiden hangisinin peygamber, hangisinin peygamber olmadığını hangi kıstasa göre ayırt ediyorsun? İddia sahibinin tek şahidi yine kendisi iken, hangi kıstası kullanarak, birine peygamber, diğerine şarlatan diyorsun? Ölçüt nedir? Muhammed... Müslüman olanlarla müslüman olmayanları birbirne düşman etmiş. Diper peygamber sıfatlı şahısların marifetleri için Tevrat'ı okuyunuz. Hepsi... Allah'ın bir olup olmadığının kanıtı nedir? Herşeyden öte, ilah veya ilahların var olduğunun kanıtı nedir? İnsanların önüne neden bir ön kabul getiriyorsunuz? * Menfaat... Peygamber olduğunu iddia eden insanların önceki ve sonraki halini karşılaştırınız... Menfaati görürsünüz... Görünmeyen metafizik güç kaynağını temsil ettiğini iddia eden kişiler mutlaka çıkar, ve çıkmıştır. Bu kişilerere Avrupa'da Allah'ın temsilcisi, Ortadoğu'da Allah'ın peygamberi, Mısır'da Allah'ın yeryüzündeki kopyası, Falanca yerde Allah'ın oğlu, adı altında ortaya çıkmışlardır. Zor kullanarak yükselmek isteyen her yeni iktidar heveslisi, kendinden önceki dönemi kötüler. Bu zoraki iktidar değişikliklerinin doğasında vardır. Ne din be... Ölümün bu kadar kutsandığı başka bir din var mı acaba? Neyse.. Ama konumuz, ölümün kutsanması değil. * O örneği vermemizin nedeni şu: Kuran'da geçen bir katili, müslküman arkadaşlarımız, öldürülen kişi cennete gitti diye, salih adam statüsüne yükseltiyor. Yani buradaki kıstas, katl olayı falan değil, ölenin cennete uçtuğuna inanması. Madem kıstas bu, Bush da, atsın dünyaya nüklerr bombaları, herkesi kısa yoldan cennete postalasın. Tutarlılık, aynı nitelikteki a olayına da, b olayına da, aynı kıstas ile bakmaktır. Aynı kıstası koymazsan, keyfilik başlari Keyfiliğin olduğu yerde adaletten bahsedilemez. Hukuktan bas,hsedilemez. Eğer tutarlıysan, adaletten bahsedeceksen, hukuktan bahsedeceksen, Kuran'daki yanlışı savunmayacaksın. Saygılar.
  20. Sayın 4mevsim, Öncelikle böyle bir katkıda bulunabildiysem, çok memnun kalırım. Bunca yazıda anlatmaya çalıştığımız sakıncayı, tehlikeyi sen daha güzel anlatmışsın, Eline sağlık Eğer, metafizik varlıklardan talişmat alarak herhangi bir eylemin gerçekleştirilmesi "affettirici, hafifletici, normal karşılanmasını sağlayıcı" bir gerekçe olarak kabul edilirse, ortada hukuk kalmaz, toplumsal barış kalmaz. Bir adam, "ben bu işi yapmak için allah'tan talimat aldım" diyerek bir ilkokuldaki bütün çocukları kesse, diyecek lafınız olmaz. O nedenle, hukuk ve adalet sistemi ancak, inancı ve düşüncesi ne olursa olsun, bütün insanların ortak alanları olan maddi dünya, seküler, laik dünya verilerine dayanılarak oluşturulmalı, adalet sistemi buna dayanarak işlemelidir. Saygılar.
  21. Beni güldürdün, dilemediği sürece yaprak bile kıpırdamadığına inandığın ilahın dilesin de, sen de gül. Allah, peygamber, vahy, kutsal kitap falan da sadece bir dönemdeki insanların düşüncelerinden, fantazilerinden, hayallerinden ibarettir. Bana göre cin, şeytan, peri, hayalet yok. Sana göre varsa bilemem. Sana yukarıda bir soru soru sordum.. Hala cevap vermedin... Yeniden sorayım: Sonra sayın demirefe de sordu: Mesela Bush amcamız, elindeki bütün nükleer silahları dünyanın her tarafına atsa ve cennete topyekün adam gönderse, Bush iyi adam mı olur, kötü adam mı? "Yav dünyadan insan neslini sildi ama, o aslında insanlara kötülük yapmadı, Allahın izniyle öldürdüklerini cennet ehline dahil ettiğinden seviniyoruz, vicdanımız rahatlıyor" mu demeliyiz? Mesela Irak'da ABD askerleri hergün çocuk öldürseler, sevinmelimiyiz "elhamdülillah cennete bir çocuk daha gönderildi" diye? * Rasyonelleştirme nedir biliyormusun dostum. Kuran'da yazan bu akla, ahlaka, vicdana, adalete aykırı söz, davranış ve uygulamalar, kimsenin vicdanına sığmaz. Bu nedenle İslam alemi, Kuran'ı rasyonelleştirmeye çalışıp, oradaki akla, ahlaka, vicdana, adalete aykırı söz, davranış ve uygulamaları, akla, ahlaka, vicdana, adalete uygun hale getirip, VİCDANLARI RAHATLATMAYA ÇALIŞIYOR. Saygılar.
  22. Pardon, pardon, bu işler sizin allahın marifetleri miydi? Halbuki birileri bana Klor ile Sodyum'u Zeus'un birleştirdiğini, Hidrojen ile Oksijeni Horus'un birleştirdiğini, Dünya'yı hızla döndürenin Marduk olduğunu, Yanardağların Osiris'in öfkesi nedeniyle patladığını, Yerçekimi kanununu Apollon'un koyduğunu söylemişti. Demek ki kandırılmışım. Halbuki hepsi sizin allahın marifetiymiş. * Fenerbahçenin Avrupa Kupasındaki son maçını seyrederken, arkadaşımızın biri sürekli kulağını kaşıdı durdu. Ne kadar yapma şunu dediysek de, " bu maçı kulağımı kaşımam sayesinde alacağız" dedi. Maç sonunda da, gördünüz mü, "Fenerbahçe'ye maçı ben kazandırdım" dedi. O arkadaşımızın maçın yapıldığı yerden binlerce km uzaktan kulağını kaşıyarak, Fenerbahçe'ye maç kazandırdığını iddia edip, Fenerbahçe'nin galibiyetini sahiplenmesi ne kadar akla uygunsa, Hindojen ile oksijeni biraraya getiren gücün sizin allah olduğunu iddia etmek de o kadar akla uygundur. * Merak ediyorum, hani sizin allah birleştiriyor ya Hidrojen ile Oksijeni ve su yapıyor ya, Laboratuar ortamında, kafir bir bilim adamı hidrojen ile oksijeni birleştirerek su üretiyor. Asıl birleştirici size göre sizin allah ya, bu kafir bilim adamı sizin allaha talimat vermiş oluyor mu olmuyor mu? Saygılar.
  23. Kuran, senin ve benim müslümanken sandığım gibi, harikulade bir kitap değildir. Kuran, Allah, cin, melşek veya herhangi bir hayali varlıktan gelmiş bir kitap da değildir. Sıradan bir insanın, dünya hayatını yorumlamaya çalışmasından ibarettir. Bunu yaparken de, ben bunları allahtan, falandan, filandan aldım demesi sadece bir taktiktir. Akla, Ahlaka, Vicdana aykırı olay, söz ve tavsiyelerle doludur. Kuran'ı Rasyonelleştirme nedir? Kuran'ı rasyonelleştirme, sizin bu başlıkta örneğini verdiğiniz şeydir. Akla, ahlaka, adalete ve vicdana aykırı bir olayı, buradaki örnekte bir çocuğun katledilmesi olayını, sırf Kuran denen ve allah adı verilen bir ilahın gönderdiği sanılan bir kitapta yazdığı için, Akla, ahlaka, adalete ve vicdana uygun gösterme çabasıdır. Önce rasyonelleştirme çabasına girişilir. Fakat hala insanın içinde, bu rasyonelleştirmeyi bile kabullenmeyen, itiraz eden, baş kaldıran bir duygu varsa, bu takdirde de, "Vardır bir hikmeti" denir ve geçilir. Hızır çocuk öldürür, bu cinayet rasyonelleştirilir. İbrahim, cinnet geçirir, çocuğunu kesmeye kalkar, bu şizofrenlik rasyonelleştirilir. İbrahim, kızkardeşiyle evlenir, evlilik sınırı olrak kuzen kabul edilen bir toplumda, bu ******* rasyonelleştirilir. İbrahim, karısı durumundaki kızkardeşini peşkeş çeker, bu ******* rasyonelleştirilir. Yusuf, Mısır'ı kıtlığa, sefalete ve açlığa sürükler, bu beceriksizliği rasyonelleştirilir. Muhammed, hırsızlığı, yağmayı, talanı, insan satışını, ganimet adı altında yasallaştırır, bu yağmacılık uygulama rasyonelleştirilir. Muhammed 9 yaşında, ilkokul 3. nınıf düzeyinde bir kızla evlenir, bu eylem, rasyonelleştirilir. Muhammed, evlatlığının karısını elinden alır, bu ****** rasyonelleştirilir. Muhammed, halüsinasyon görür, allahın yanına gittim katırla der, bu halüsinasyon rasyonelleştirilir. Bunun gibi bir sürü örnek verilebilir... Peki neden? Nedeni şu: Aklı, vicdanı, ahlakı olan hiçbir insan, kutsal kitap adı altında pazarlanan, akla, ahlaka, vicdana aykırı kitaplara "rayonelleştirme çabası olmadan" inanamaz. Bir kere yutmuştur "o kitaplar allahtan geldi" yalanını. Çocukluğu8nda yutturulmuştur o yalan. Bu yalandan uzun süre kurtulamaz. Milyonlarcası hiç kurtulamaz. Ama her insanın aklına takılır bu kutsal kitap denen garabet kitaplardaki akla, ahlaka, adalete, vicdana aykırı yerler. Bunu yerleri bir şekilde "akla uygun, ahlaka uygun, adalete uygun" hale getirmeye çalışır. Bu şekilde koruyabilir inancını, başka türlü mümkün değildir inancı korumak. Hep merak ediyorum, insanlık, peygamber adı verilen ve psikolojilerinin bozuk olduğu eylemlerinden anlaşılan insanların masallarına daha ne kadar katlanmak zorunda kalacak?
  24. Bu sihirbazlığı biz niye göremiyoruz? Gönül gözümüz mü kapalı yoksa? Yoksa, büyücülük ve sihirbazlığın yaygın olduğu Eski Mısır'da, sihirbazların hayallerindeki fantazi ilaha atfettikleri bir güç mü bu "ol" vakası? Saygılar.
  25. Öncelikle şunu söyleyeyim sayın 4mevsim: Herzaman bu forumda kullandığım bir söz vardır: RASYONELLEŞTİRME ÇABASI Maalesef siz de burada o işe girişmişsiniz. Masalın Kuran'da geçtiği gibi gerçekleştirildiğini varsayıyoruz. Sizin yaptığınız iş, katil her kim olursa olsun, suçsuz bir çocuğun, henüz yapmadığı ve sadece yapacağı TAHMİN edilen eylemlerden dolayı katledilmesi olayını, rasyonelleştirmeye, bu vahşeti normalleştirmeye, hatta ulvileştirmeye çalışmaktır. George Bush, Allah'ın kendisine verdiği bilgi ve yetkiyle, Afganistan ve Irak'a savaş açmıştır. George Bush kendisine Allah'ın böyle bir görev verdiğini ilan etti. Kuran'daki katilin görünmeyen metafizik varlık allah2tab bilgi ve yetki aldığını kabul edeceksiniz, ama George Bush'unkini kabul etmeyeceksiniz? Kıstas ne? Fakirlikten sürünmekte olan ve borç batağına giren adam, aynen Kuran'daki katilin yaptığı gibi, çocuklarının fakirlik yüzünden hırsızi dolandırıcı, uyuşturucu kaçakçısı, fahişe olmalarından KORKTUĞU için, karısını ve çocuklarını öldürüp kendine de bir kurşun sıkıyor. Çocuklar daha küçücük. Kuran'a göre bu çocuklara babası büyük bir iyilik yaptı ve doğrudan cennete yolladı. Şimdi cinnet geçiren bu adam haklı mı? Olaylara Musa'dan başkası şahit olmadıysa, Musa, halüsinasyonlar gören bir şizofrenden başkası değildir. Suç işlememiş bir çocuğu öldüren bir katili, hangi vicdan, hangi ahlak anmlayışı, hangi adalet sistemi salih kişi, melek vs. olark adlandırabilir ki? Beyinlerin bunu kabul etmesi için, nasıl bir beyin yıkama sürecinden geçiriliyor ki bu insanlar? Aslında bütün sır burada. Yalanları, dolanları, cinayetleri, katliamları, ahlaksızlıkları, "Bu allah'ın emridir" diye yutturmak, en tehlikesiz ve kazançlı yolmuş anlaşılan. Din gönderme diye birşey olamayacağını insanlar anladıkları gün, çözülecek bu iş. Saygılar.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.