BrainSlapper tarafından postalanan herşey
-
ALLAH YOKTUR!
Sevgili TARAFSIZ, senin bu güzel örneklemelerini ve mantıklı irdelemelerini özlemiştim. Saygılar.
-
Ahzab Suresi, Ayet, 50-51-52:
Sayın 4mevsim, Madem Muhammed'in Zeyd'e karısını boşattırıp, kendisinin almasındaki amaç, evlatlık ilişkisinin "biyolojik ebeveyn-çocuk ilişkisinden kaynaklanan evlilik sınırlamalarına" tabi olmadığını göstermekti, peki neden biyolojik bağ bulunmayan "süt kardeşlik" ve "süt annelik" ilişkisinin de evliliğe engel olamayacağını söylememiş? Madem amaç, "biyolojik bağın" sosyolojik/geleneksel bağdan farkını göstermek idi, neden aynı şeyi süt kardeşliği ve süt anneliği için yapmadı? Mesela Muhammed'in aşık oluğu bir süt kızkardeşi olsaydı ve Muhammed onu da beğenseydi, süt kardeş ile de evlenileceğine dair bir ayet bulur muyduk Kuran'da? Ayrıca dalga geçmiyorum, ciddi bir soru soruyorum: Aynı sütten içmekle kardeş olunuyorsa, aynı yoğurttan yemek de aynı tesiri yapıyor mu? Yoğurt kardeşliği de olabilir diyebilirmiyiz içtihat yaparak? Saygılar.
-
kurana göre bilginin kaynağı
Son zamanlarda okuduğum, az ve öz yorumlardan biriydi. Çok teşekkürler Sevgili muki. Sevgili dostum TARAFSIZ, tekrara foruma yazmaya başlamana sevindim. Özledim senin yazılarını. Saygılar, sevgiler.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Sayın evaporit, siz konu açarsanız katılırım. Zira bu konu hakkında daha önce yazım oldu benim, tekrara yazarım. Lütfen siz bir başlık açınız. Saygıolar, sevgiler.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Çocukluğundaki bayılmalar nedir peki? (Hani şu, kötülükleri görmesin diye allah bayıltıyormuş ya!) Muhammed'in 40 yaş öncesi hakkında ne kadar bilgimiz var? Aşağıda göreceğiz, 40 yaşında mı başlamış ithammlar, daha önce mi. Öyle birşey dedim mi? Toplum içinde sara krizi geçirince, aile üyelerine haber verirler. Onlar gelince "ha bizim çocuk saralı/cinlenmiş" mı diyecekler? Durumu "normal göstermeye, sıradan göstermeye çalışırlar. Gizleme budur. Zaten aleni olmuşsa, herkes hastasını alır, götürür. Ben de sana bilgi diyorum. Bilmiyorsan dahi, internet var, google var. Hangi adam ona kızını vermiş o peygamberliğini ilan etmeden önce? Kimse kızını vermemiş. Bu nedenle kendinden 15 yaş büyük dul bir kadınla evlenmiş. Muhammed, peygamberlik etmeden önce "normal" miydi? Bakalım... Süleyman Ateş'in "Kuran Hakkında Genel Bilgiler" kitabından: Muhammed "normal" miymiş, peygamberlik iddiasında bulunmadan önce? Mekkelilerin ilahlarını reddetmeden önce "normal" miymiş? Azık ve su alıp mağaralara giden ve orada birkaç yıl geçiren bir adam. Sadece azığı ve suyu bitince eve dönen bir adam. Yıllarca eve yuvaya azık ve su almaktan başka uğramayan bir adam. Mağarada hamam ve kuaför de yoksa, saç sakal birbirine karışmış, toz toprak ve pis kokular içinde bir adam. Evet herkesin normal göreceği bir durumdaymış Muhammed!. Yukarıda dediğin lafı sana iade ediyorum: İnsan biraz mantıklı düşünür! Herhangi bir siteden birşey kopyaladığımı göster, ispat et, yazmayı bırakacağım! Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Bize tartışmayın diyemezsin zaten de, neyin kutsalın olduğunu, neyi tartışmayacağını zamanın birinde söylemiştin. Yeterli mi CYRANO? * Her yazımda, aynı şeyi, sen bile anlayabilesin diye, sürekli değişik ifadelerle anlatmayı deniyorum. Konuyu değişik yönlerden anlatmaya çalışıyorum. Bu ifade değiştirmek mi oluyor? Yukarıdaki bir iletimde bu iddiana karşı cevabım var. Tarihi ezberlemenin dışında, bilgi ile yorumu ayırmasını, irdelemeyi, analiz etmeyi de öğrenmeni temenni ederim. Herkesin elinin altında internet var, yazmadan önce birkaç siteye bakar, yanlış bildiğim birşey varsa öğrenirim. Senden bugüne kadar birşey öğrenmedim, kusura bakma. Tengeriin boşig de inançlı bir adamdır, ondan öğrendiğim çok şey oldu. İnançlı bir adamdan birşey öğrenmekten gocunmam. Ama senden hiçbirşey öğrenemedim maalesef. Zira benim gözlemim, sen öğretmekten ziyade show peşindesin. * Senin İslam'ı eleştirdiğini görmedim hiç. Sen sadece müslümanları eleştirirsin, bütün suçu, kusuru müslümanlara yükler, islamı cillop gibi yaparsın. Yazılarında gördüğüm şey bu. Buraya gelip bir de, ben herşeyi tartışırım falan deme. Neyi tartıştığını, neyi tartışmadığını görebiliyoruz. Benim yazdıklarımı eleştiren birsürü insan var. Hiçbirine "neden beni eleştiriyorsunuz" mahiyetinde bir lafım var mı? "Ben islamiyeti reddediyorum öyleyse bilimselim" diye birşey demedim bugüne kadar. Daha yeni tartışma oldu, "Arapların kuzenlerle evlenmesi yanlış mı" diye, oraya bakabilirsin, ben Arapları/İslamiyeti bu nedenle eleştirmiş miyim, yoksa "bilimsel olarak Arapların/İslamiyetin adetlerine kötü diyemeyiz" mi demişim? Araplara/İslamiyete ait olan herşeyi reddetmeyi bilimsel saymak gibi bir illizyon içinde değilim. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Sayın CYRANO, Sara'yı sara olarak teşhis etmeki bunun fizikiş/nörolojik bir hastalık olarak bilmek ayrı şey, bu hastalığın cinlerin/ilahların laneti/musallat olması olarak tanımak ayrı şey. Sara'yı fiziki/nörolojik bir hastalık olarak bilen ve aynı zamanda Muhammed'in çevresinde/yakınında olan bir tarihi figür var mı? Sara'yı Hipokrat'ın anlattığı/tanımladığı şekilde bilen birisi olacak, ayrıca bu kişi Muhammed'i gözlemlemiş ve teşhis koymuş olacak ve ailesi de bu teşhise iştirak edecek? İnternet ve pozitif bilim çağında yaşamıyordu o insanlar kardeşim. Biraz makul ol. Kullanmışlar zaten. Akrabası olsun, olmasın herkes bu bilgiyi kullanmış zaten. Kuran bunun kanıtlarıyla dolu. Ailesinin saklaması "sara"yı "sara" olarak tanımlayı saklama değil. Aile'de deli/cinlenmiş/lanetlenmiş birisi var sanmasın elalem diye, sara krizlerini "sıradanlaştırma/olağanlaştırma" şeklinde bir saklama bu. 21. yüzyılda bile herhangi birisine saralı desen bu durumdan rahatsız olur, canı sıkılır, saralı olmadığını ispata girişir. İnsan psikolojisi deniyor buna. Sayın CYRANO, sadece tarihi ezberlemek dışında şeylerle de ilgilen, mesela psikoloji, toplum psikolojisi gibi alanlara da merak sal. En basit insan psikolojisidir: Sokaktan geçerken, "normal görmediğin, saralı veya deli olarak nitelendirilen bir adam" sana sataşsa, güler geçersin. Ama aklı başında bir adam sataşsa, kavga edersin. Muhammed de, hastalığı yüzünden, yetimliği/öksüzlüğü yüzünden, toplumun "hoşgörü gösterdiği bir insan. Normal bir insan ilahlara küfretse, dediğin gibi, ona cezasını verirler. Ama, "idare edilen, hoşgörü gösterilen," bir adamı öldürüp de kimse, kendini öksüz/yetim ve hasta bir adamı öldüren onursuz şahıs durumuna düşürmez. Buna bir de o dönemin Arapları arasındaki kabile bağlarını ekleyin. Bütün bunların olabileceğini görmen için, bunları anlayabilmen için, basit bir öneride bulunacağım: Yılmaz Erdoğan'ın "BANA BİR ŞEYHLER OLUYOR" adlı bir tiyatrosu ile Kemal Sunal'ın "SALAKO" filmini almanı ve seyretmeni rica ediyorum. Al seyret. Hem öğrenirsin, hem eğlenirsin. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Muhammed'in sara hastası olduğuna ilişkin savımın kaynağı, hastalığın bilinmemesi veya ailesi tarafından saklanması değil. Bu söylediğin şeyleri, ben ""sara" neden "sara" olarak teşhis edilmedi?" sorusuna cevap olarak verdim, yoksa sara savımı buna dayandırmadım. Hastalığın "sara" olarak teşhis edilemeyip, nöbetlerin cinlerle, perilerle, ilahlarla mesajlaşma anı olarak görülmesinin nedeni, ya Muhammed'in çeveresinde "sara" yı bilen ve buna "sara" diyebilecek bi adamın olmaması, veya ailesinin "sara"yı "cinlenmiş, deli" damgası yer diye ifşa etmemesidir, dedim. Muhammed'in sara hastası olduğuna ilişkin savımın temeli, Muhammed'in "vahy anı" denilen zamanda sergilediği hareketlerin "sara nöbeti" ile uyuşması/örtüşmesidir. Vahy Anı Olduğu İddia Edilen An: Sara Nöbeti Şimdi, elini vicdanına koy ve bilime saygı duyarak cevap ver: Vahy anı denilen şeyin belirtileri ile sara nöbetinin belirtileri örtüşüyor mu örtüşmüyor mu? Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Bir yıldır ben seni, sen beni yazılarımızdan takip ediyoruz. Tek bir kez, şu tarafsız (!) ve bilimsel (!) yaklaşımını İslam'ı veya Muhammed'i irdelerken kullandığını görmedim. Aksine, Bütün bilgini, ezberini, Muhammed'i ve İslam'ı aklamak için kullanıyorsun. Sana şu soruyu kaç kez sorduğumu hatırlamyıyorum artık: Bilimsel değerlendirme yaptığını iddia eden bir adamın, ilahlardan gelmiş, değişmeyen, kutsal, sorgulanamayan, kesin doğruları olur mu, olmaz mı? Buna cevabını bekliyorum. Kimsenin neye inandığına karışmam. Burada benim yazılarımdan en çok rahatsızlık duyanlardan biri belki sarıgöl rumuzlu arkadaşımızdır. Ama ona saygı duyuyorum. Zira inancında samimi. Savunduğu şeyleri inanarak yazıyor. Senden beklediğim, "Muhammed'e ve İslam'a inanıyorum, bu konudaki eleştirilere dayanamıyorum" de, saygımız sonsuz olsun sana. Ama bu inancını açık açık ifşa edemeyip, dolambaçlı yollardan "bilimsellik maskesi" takıp İslam'ı ve Muhammed'i korumaya kalkarsan, o maskeyi çıkartırım. Bilimsellikte ilahlardan gelme değişmeyen kesin bilgiler olmaz. Olabilemez. Bilimsellikte kutsal bilgi, sorgulanamayan bilgi olmaz. Ama senin için sorgulanamayan, kutsal bilgiler var. Öyle ise, bunu dolambaçlı yollara sapmadan söyle, biz de seni öyle kabul edelim. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Sayın demirefe, Ve diğer değerli okuyucular, (Biraz uzun yazacağım, umarım sıkılmazsınız) Bir insanı herhangi bir rahatsızlığından dolayı aşağılamak, bir kere aşağılayanı küçültür. Bir önceki iletimde, benim epilepsi/sara konusu üzerinde neden durduğumu anlattım zaten. Yanardağ patrlayınca, ilahlar kızdı diye düşünmekle Sara nöbeti geçiren bir insana bakıp, vahy geliyor demek aynı şeydir. Varmak istedşiğim nokta, daha önce de söylediğim gibi, sara nöbetinin vahy anı sanıldığına dikkat çekmek ve vahy alma diye birşeyin olmadığını, bunun sadece fiziki/nörolojik bir rahatsızlık olduğunu göstermek. Ayrıca yazdığım şeyler okunurken dikkatten kaçan veya benim yeterince vurgulamayı unuttuğum bir husu var. Onları sırasıyla söyleyeyim yeniden. Sara nöbetleri yaş ilerledikçe azalır. Bundan dlayı Muhammed'in sara nöbeti geçirdiği ve bu nedenle "deli sanıldığı yıllar" çocukluk, gençlik ve orta yaş dönemleridir. Özellikle delikanlılık, evlenme çağı dönemleri. Yukarıda ben ve diğer arkadaşlar defalarca belirtti. Sara psikolojik bir hastalık değildir. Yani psikolojik anlamda bir deliliği yoktur Muhammed'in. Ancak, halkın onu bu şekilde görmesinin nedenleri vardır. 1. Zaten gençlik döneminde sara nöbeti sayısı fazladır. 2. Annesiz ve babasız yetişmek çocukta belirli bir içe kapanıklık, hayak dünyasında yaşama ve bu hayal dünyasında o sevgi eksikliğini telafi etme durumu vardır. 3. Dedesi amcası ne kadar sahip çıksada, ailede sahipsiz durumdaki şahıs odur. Bu durum çocukta bir yalnızlık hisinin doğmasına yolaçar. 4. Sahipsiz insanı, diğerleri kullanır. Çoban yaparlar. Ve nihayet öyle yapmışlardır. 5. Çobanlık, dağda bayırda fazla insanla karşılaşma imkanı olmadığından, kişilik gelişiminde anti-sosyalleşme ve içe kapanıklık doğurur. 6. Çobanlık dönemindeki anti-soosyalleşme hayal dünyasinde telafi edilir. Dolayısıyla hayal dünyasında mutlu olmaya başlar insan. Bu şartlarda büyüyen bir insan toplum içine çıktığında, diğerlerine "normal" gözükmez. Zira, toplum içinde de hayal dünyasına dalabilir, çevresini duymayabilir. Çocuklar maalesef acımasızdır. Birbirleriyle dalga geçerler. Gençlik döneminde, diğer çocuklara "normal" gözükmeyen bir Muhammed'e "deli" gözüyle bakmaları muhtemeldir. Ama bu onun deli olduğunu göstermez. Ama insan, ister istemez bu sataşmalardan etkilenir. "Bir adama 40 kere deli dersen, delirir" derler. Muhammed böyle bir ortamda büyüyor. Dedesi veya Amcasıyla Şam ve Yemen'e gittiğinde sosyl içe kapanıklık dolayısıyla, daha çok dinlkeyici olarak kaldığını ve anlatılan hikayeleri hayalinde defalarca canlandırmış olabileceğini iddia edebiliriz. Ama sürekli Yemen'e Şam'a giden bir adam değil. Önceki seyahatlerinde öğrendiği "eskilerin masallarını" çobanlığı sürdürdüğü sırada defalarca kafasında canlandırmıştır. Zira, hayatında fazla bir hareket olmayan, diğer insanlarla sık görüşemeyen bir insan, onun için harikulade olan anılarını, yani ticari kervanlarla yaptığı seyatleri, hatırlayarak tekrar tekrar hayalinde yaşaması muhtemeldir. Zira insan beyni boş duramaz. İlla bişeyler düşünür. Muhammed'in büyüme çağı, delikanlılık çağı, diğer insanlara "normal" gözükmez. Bu nedenle Muhammed'e "deli" gözüyle bakmaları muhtemeldir. Bu nedenle kız vermemiş olmaları da muhtemeldir. Zira, Muhammned-Ayşe evliliği sözkonusu olunca "orada insanlar erken olgunlaşır ve evlenir" diyen insanların, Muhammed'in neden 25 yaşına kadar evlenemediğini açıklamaları gerekir. Öte yandan, bugün dahi, dünyanın hangi kültürüne giderseniz gidin, erkeğin kadından 15 yaş küçük olduğu bir evlenmeye herkes itiraz eder. Ama bakıyoruz, Abdulmuttalip Oğullarından herhangi bir kişinin bu evliliğe itiraz etiğine ilişkin kayıt yok. Neden hiç itiraz etmediler? Kadın zengin diye mi? Yoksa, "Ya Muhammed'i kim alacak başka?" diye mi? Kadın'ın zenginliğinin "kararı etkileyici kriter" olabilmesi için, Muhammed'in ve sülalesinin fakir olması veya parayı seven insanlar olması gerek. Ama Abdulmuttalip oğullarının süper zengin olmasalar da, bu kadar paraya tamah edecek kadar fukara olduklarını düşünmüyorum. Başka bir neden olmalı bu evliliğe itiraz etmemelerinin sebebi. Burada daha önce Muhammed'in büyüme çağına ilişkin tezim devreye giriyor. Yani Muhammed "deli sanıldığı için" kız bulamıyor. Bu nedenle evlenememiş. Ama Hatice için uygun bir aday. 40 yaşında kervanlara binip, çoru çocuğu bırakıp yollara düşemez. Öte yandan, o saatten sonra, ona hükmedebilecek güçte ve kapasitede bir erkeğe de katlanamaz. Ona, genç, sesiz, hükmedebileceği bir erkek lazım. Muhammed bu tarife uyuyor. Muhammed de memnun bu işten, birisi onu sonunda kabul ediyor. Evlendikten sonra, özellikle 0-40 yaşları arasındaki hayatına ilişkin fazlka bilgi yok. Ama 40'lı yaşlara doğru biraz biraz evden ve toplumdan uzaklaştığını, dağlara kaçmaya ve mağaralara kapanmaya başladığını biliyoruz. Bu sırada, çobanlık dönemindeki içe kapanıklığaü hayal dünyasına dönmüş olması muhtemel. Böyle bir zamanda, mağaralara saklanan bir adamı halkın "normal" görmesi mümkün değil. Özellikle dağda mağarada saç sakal da karışmışsa, onu tanımayan çor çocuğun onu deli sanması, arkasından teneke çalması kaçınılmazdır. O deli olmayabilir, ama dışarıda bırakacağı izlenim budur. Sonra peygamber olduğunu iddia etmeye başlayınca, doğal olarak ciddiye alınmaz. Sadece eğlence mevzuu yapılır. Ne zaman ki Kabe'de elalemin inançlarına/ilahlarına küfretmeye başladı, o zaman eğlence bitti. Dışarıdakilerin gözünde, akli durumu yerinde olmayan, dolayısıyla sorumluluğu olmadığı9 düşünülen bir insanı, vicdansız değilse, "küfretti" diye kimse öldürmez. Zaten öldürmemişler de, gidip onun velisi olarak gördükleri dedesine, amcasına şikayet etmişler. Dedesi ve amcası da, Muhammed'in elalemin dinine ilahına küfretmesini engelleyemeyince, şiddet yoluyla durdurma seçeneği dümdeme gelmiş. Şiddet işin içine girince, Muhammed'in sülalesi de kendi adamlarına sahip çıkmışlar. Muhammed'in bütün ailesi inanmasa da, artık Muhammed'in tarafında olmak durumunda kalmış. Ben ne kadar müslüman olmasam da, Türk olduğum için, müslüman sanılmam gibi bişey bu. Muhammed'in ailesinden olmayan insanlar da onun tarafına katılmışlar zamanla. Zira, bu katılmayı etkileyen bir çok gerekçe var. Egemenleri sevmeyenler, doğrudan kendilerini egemenlere düşman olanın yanında saf tutarlar. Egemenlerle sorunu olmasa dahi, "kendi halinde din yaratmaya çalışan bir adama gösterilen tepkiyi fazla bulup, sırf bu nedenle Muhammed tarafına katılanlar da olmuştur. Mesela Hamza, amcasıdır, ancak Muhammed'in yanında yeralması, biraz da Muhammed'e gösterilen tepkiyi fazla bulup, bu tepkiye tepki göstermedir. İş aile ve takım kavgasına dönünce iş ciddileşti. Şiddet arttı. Ve taraflardan biri dayanamaıp, başka bir kente göçtü. tabi bütün bunlar olurken, Muhammed'in de, dağ hayatından kopup, tekrara sosyalleşmesi ve yaban görüntüsünden kurtulmuş olması, artık dışarıdan bakanlara "normal" görünmeye başlaması muhtemeldir. Ama sara nöbetleri konusunda, elinde olmadığı için bişey yapamaz. Onlar değişik aralıklarla devam eder. Muhammed sosyalleştikçe ve normalleştikçe, artan gücün ve akıl verenlerin çoğalmasının da etkisiyle, artık daha planlı "ayetler" söylemeye başlar. Gücü arttıkça, itiraz edeni de azalır. "Dün ayet gelirken, titremiş, garip sesler çıkarmış, terlemiştim vahy'in ağırlığı alında, ama bugün allah bana bir kolaylık verdi, ayetleri melek kulağıma fısıldadı" dese, kim itiraz edebilir ki? Başladığında masum ve samimi düşünce dışavurumu iken, sonraları Muhammed sosyalleştikçe/normalleştikçe, işin içine şiddet girdikçe, iş sevimlilikten çıkmış. Herneyse... benim Muhammed'i ve peygamberliğini analizim bu şekilde. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Sayın boşig ve sayın yersoy, Buu tartışma yanlış taraflara gidiyor. Yukarıda sen söyledin, saradan muzdarip, ama bugün dünyanın saygı duyduğu yazarlar ve liderler var. Sara konusu üzerinde bu kadar durmamın nedeni, onun "sara nöbeti" halinin "vahy anı" sanılması ve adama kutsallık atfedilmesi. Varmak istediğim nokta, vahy alma diye birşeyin olmadığı, bunun sadece fiziki/nörolojik bir rahatsızlık olduğu. Muhammed epilepsiden muzdarip, ama bunu "Sizin peygamberiniz saralıydı" diyerek aşağılama amacım yok. Bu biline. Sadece onun metafizik güçlerle iletişim kurduğuna dair iddiasının, bilimsel bir açıklaması var, onu sunuyorum. Ben bir insanın hangi noktadan başladığna dikkat çekiyorum. Sara nöbetleri yaş ilerledikçe azalan bir hastalıktır. Bu nedenle, yukarıdaki iletimin birinde Kuran'ın ilk bölümü iler ikinci yarısının benzeşmediğini, ilk bölümde içten bir üslup kullanılırken, ikinci bölümde, daha hesaba dayalı bir üslup olduğunu söyledim. Herhangi bir işi yapan bir adam, ilk yıllarındaki hataları ileride yapmaz. Bu Muhammed için de geçerli. Yıllar geçtikçe tecrübesi artmış, akıl verenleri artmış. Bütün bunlan sonra şunu söyleyebilrizi. Bir devlet adamı olarak Muhammed başarılı bir adamdır. Buna hiçbir itirazım olamaz. Dağınık haldeki Arap kabilelerinden bir millet yaratmış ve onlara kültürlerini yaymalarını sağlayacak bir araç vermiştir. Ama metafizik güçlerle irtibat kuran bir adam değildir. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Peygamber diye sunulan İsrail ataları/liderleri saralı mıydı, değil iydi bilemem. Onların kişilikleri hakkında ayrıntılı bilgi edinebileceğimiz büyük bir literatür yok. İslamiyet bu açıdan çok fazla kaynak sunuyor. O nedenle Muhammed'in durumu hakkında daha fazla bilgiye sahibiz. Ancak, elimizdeki kısıtlı bilgilerle, blli başlı İsrail ataları/liderleri hakkında birşeyler söyleyebilriz. Mesela İbrahim'in çocuğunu kesmeye kalkmasından, ahlaki evlilik sınırı kuzenlerden başlayan bir toplumda kızkardeşi ile evlenmesinden ve sonra bu kızkardeşi/eşi durumundaki kişiyi gittiği yerlerde pazarlamasından akıl sağlığının yerinde olmadığını söyleyebiliriz. Çok iyi bir yönetici olduğu iddia edilen Yusuf2un, Mısır'ı sefalete ve açlığa sürüklemesinden, onun ne kadar berbat bir yönetici olduğunu anlayabiliriz. Süleyman'ın kendi kendine konuşup, cinlerle, kuşlarla, böceklerle konuştuğunu söylemesinden, onun akıl sağlığının da yerinde olmadığını söyleyebilriz. İsa'nın "Babam Allah'tır" demesinden, onun akıl sağlığının da yerinde olmadığını söyleyebilriz. Musa'nın dağlara kaçı 40 gün oralarda gezinmesinden, onun akıl sağlığının da yerinde olmadığını söyleyebiliriz. Diğerleri hakkında fazla çok malumatım yok. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Bilimsellik, hem ben bilimsel yorum yapatrım deyip, hem de gizli islamiyet savunuculuğu yapmak, dogma tapınıcılığı yapmak değildir. Bilimsel irdeleme yapan insanın, değişmeyen, ilahlardan alınma bilgileri olamaz. Tanımadığım bir insanın kişiliğiyle neden uğraşayım. Ben senin, bir taraftan işlimsellik ayaklarına yatıp, diğer taraftan allahtan gelmiş değilşmeyen doğrular olduğuna inanmana itiraz ediyorum. Bilimsellikten bahseden insanın, metafizik güçlerden inme değişmeyen doğruları olamaz. Eğer varsa, bilimsellikten bahsetmeye hakkı yoktur. Muhammed ve familyası hergün hastanede mi yaşıyorlardı. Onuruna düşkün bir toplum için ailesinde "saralı/cinlenmiş/deli" birinin olması onur kırıcı bir durum olarak nitelendirilir. Hastalığı kabul etmez. Ben sana "sıcak" konusunu bir örnek olarak verdim. Yani insanların "sara" hastalığını reddetmek için, sara nöbetlerinin gerekçelerini başka şeylere bağlamaya, aslında hastanın hasta olmadığını ispatlamaya kalkarlar. Bunu da anlamadığını söyleme. Anlamamakta neden direniyorsun? Anlayınca dogmatik inançların mı zedelenecek? Muhammed'in ailesinin hepsi Hipokrat'tan haberdar insanlar mıydı? Muhammed'in ailesi, kendi soylarından birinin saralı olduğunu kabullenecek ve bunu ifşa edecek kadar erdemli miydi? İfşa etmeye cesaret edenleri Muhammed cehennemle korkutmuş ve onların cehenneme odun olacağını söylemiş. Ben bunu burada defalarca yazdım. Benim kaynağım da İslam tarihi ve Kuran. Neden resmi tarih veya dezenfekte tarih diyorum peki? Şundan dolayı: Tarih bir olaylar ve yorumlar zinciridir. Olaylar değişmez, ama yorumlar değişir. İslam, o döneme ait diğer farklı tarih kayıtlarını yokettiği için, elimeizde İslam'ın bize sunduğu tarihten başka kaynak yok. Bu durumda, bize aktarılan tarih içindeki olayları ve yorumları ayırarak resmi tarihi oluşturan yorum kısmına şüphe ile bakmak gerek. Bir örnek: Peygamber'in Cümeyriye evlenmesi. Elimizdeki bilgi budur. Yorum neresidir? Yorum, müslüman tarihçilerin, Cümeyriye'nin Muhammed'i içtenlikle, isteyerek kabul ettiğini söylemeleridir. Yorum, Arap film dublajcılarının John Wayne'e bara girerken "Selamün aleyküm" dedirtmeleri gibi, Muhammed'in peygamber olduğunu kabul meyen bir insana "Ya Rasulallah" deirtmeleridir. Bu kadının, kocasını öldüren düşmanlarının koynuna aynı gece girebilmesi için ya ölen kocasından nefret ediyor olması, ya da bir tehdit karşısında bu teklifi kabul etmek zorunda kalmış olması gerekir. Bu tarihi kayıtta, kullanılabilecek başka bilgiler de var: Bütün malları yağmalanan insanlardan, canları karşılığında fideye istemek nasıl bir vicdandır Nasıl bir ahlak, adalet anlayışıdır? Zaten mallarını yağmalamışsın, talan etmişsin, daha ne verecekler. Ya esir pazarında satılacaklar, ya da fidyeyi bedenleriyle ödeyecekler. Cümeyriye de bunu yapmış. Diğer bir bilgi, Ayşe tarafından söylenen "Ben kavmi için Cüveyriye'den daha hayırlı ve daha bereketli bir kadın bilmiyorum." Sözüdür. Ayşe neden "müslümanlar için" değil de, "Kavmi için" demiştir. Buradan Kavminin özgürlüğüne karşılık, kadının kendini feda ettiği düşünülemez mi? Bu sadece bir örnek arkadaşım. Elbette beninm kaynaklarım ın hepsi de İslami kaynaklar, ve Kuran. Ama ben bana anlatılan tarihin yorum kısmını çıkartarak okuyorum tarihi. Kocasını öldüren, mallarını yağmalayan ve bildiği, ta nıdığı herkesi esir pazarına götürmek üzere hazırlayan b,r adamın koynuna hangi kadın isteyerek girer? Biz bu masalı yutacak kadar saf mıyız? İnsan psikolojisinden anlamıyor muyuz? Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Bir liderin ortaya çıkışında sadece akıl, erdem, bilgi, siyaset adamlığı, sevilmek, zü dinlenmek gibi etmenler sözkonusu olmaz. Başka bir sürü etmen vardır. Her liderin ortaya çıkış konjonktürü başkadır. Bu ülkede, Yıldırım Akbulut, Özal'dan sonra başbakan olabilecek, en erdemli, en entrtellektüel, en akıllı siyaset adamımıydı? Hitler, 1920-30'larda Almanya'nın çıkarabileceği en iyi lider miydi? Ya da Stalin, SSCB'nin yetiştirebileceği en iyi lider miydi? Ya günümüz ABD'sinin çıkarabileceği en iyi lider Bush mu? Yıldırım Akbulut'un, Hitler'in, Stalin'in, Bush'un lider olabilmeleri ne kadar çelişkiliyse, benim tezim de o kadar çelişkili. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Diğer kültürleri ve ne kadar güzel (!) tanıdığını Kuran'dan anlıyoruz. Kuran akla, vicdana, ahlaka aykırı, birbiriyle çelişen ifadelerle dolu. Bıktırıcı tekrarlarla dolu. Başka kültürleri çok iyi tanıyan bir adam çevir çevir aynı plağı mı çalar? Derya gibi olurdu heralde. Vicdan olmazsa haklısın, ancak, günümüzde bile akli yeterliliği tam olmayan insanlar suç işledikleri takdirde, bu durumları kendileri için "affettirici, hafiletici" sebep sayılır. İnsanlar bu statüde gördükleri bir kişiye, aklı başında bir kişiye gösterdikleri tepkiyi göstermezler, onu, "velisi/ailesi" durumundaki kişiye şikayet ederler. Sen de söylüyorsun, Muhammed'in gençliği döneminde böyle basit bir olaydan savaş çıkmıştı diye. İnsanların bundan hiç ders almadıklarını, benzer bir kavganın boş yere çıkmasını önlemek istemiş olamazlar mı? Bir taraftan çelişkili görüş diyorsun, bir taraftan elindeki bilgileri okuyamıyorsun. Muhammed'e kim kızını vermiş? 25 yaşındayken Kendinden 15 yaş büyük bir kadın onunla evlenmeye razı olmuş. Kızını veren biri var mı? İktidar ve güç sahibi olunca da, "başka kriterler" devreye girmiş. Bulunduğu toplumun en elit ve en güçlü ailelerinin fertleriyle dost olup kızlarını almamış, ya ganimet adı altında gaspetmiş, ya vahy geldi diye karılarını ellerinden almış, ya da çevre4sindekilerin peşkeşiyle elde etmiş! Nereden çıkarıyorsun, toplumun en elit ve en güçlü ailelerinin fertleriyle dost olup kızlarını almış diye? Yok, Araplar tek değil. Nasıl ki Allan milleti, bir delinin arkasına uyup, bütün dünyayı ateşe sürükleyebilmiş ve 36 milyon insanın ölümüne sebep olmuşsa, aynısını Araplar neden yapmış olmasınlar? Hitler'i işin başında kaç kişi ciddiye alıyordu? Kaç kişi önemsiyordu? Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Sayın yersoy, Mekke çok büyük bir kent değildi, ama o zamanın Arabistan ölçeğinde büyük bir kentti. Herşeyden önce hac/panayır yeriydi. Burada anlaşamadığımız bir husus yok zaten. Muhammed'in karısı Hatice'nin dini kültür yönünde zenign bir insan olduğu biliniyor. Ayrıca Muhammed'in Şam ve Yemen seyahatleri var. Bu uzun seyahatler sırasında rando dinleme imkanları olmadığı için masallar, hikayueler anlatır. Cin hikayeleri en popüler hikayelerdir. Yani Muhammed zamanının hikayelerini biliyor, kültürlü sayılabilecek bir adam. Ticaret yaptığına göre az-çok okuma yazmayı da biiliyor. Ayrıca, Muhammed'in ağır hasta olduğunu düşünmüyorum. Var bir hastalığı ama, çok ağır bir vaka değil. Ayrıca yaş ilerledikçe nöbet sayısı da azalmış olabilir. Zira Medine dönemindeki sözleri, doğaçlama olmayıp, planlanarak söylenmiş sözler. İslam'ın yayılması, işin Kabile kavgasına ve kentler arası mücadeleye dönmesi, şiddetin yoğun biçimde kullanılması ve insanlığın ezeli arzusu olan sonsuza kadar yaşama umudu satmasından dolayıdır. Ayrıca katılan herkesin ne için katıldığı bugün itibarıyla bilinemez, ancak bugünkü benzer olaylarla karşılaştırılabilir. Mesela AKP'nin oylarını sadece, AKP'ye duyulan inanca ve aşka bağlamak doğru değildir. Alternatifsizlik, tepki, b aşafrılı bulma, inanç, taraf tutma, herşey dahildir buna. İlk çağda islama geçenler için de geçerlidir bu durum. Taraf seçilmesi gereken bir ortam oluşmuş ve insanlar bütün faktörleri gözönünde tutarak "yeni akıma" katılmışlar. "Dinden çıkanın ölümle cezanlandırılması şeklindeki mafya-vari uygulamalar da dinin yaşamasını sağlayan etmenlerden biri. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Çoban anlamında. Karakterle bir ilgisi yok. Kalem Suresi 2: Ki sen, cin tasallutuna uğramış değilsin; Rabbinin nimeti sayesinde, 3. Senin için kesintisiz bir ödül var. 4. Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin. 5. Yakında göreceksin, onlar da görecekler, 6. Hanginizmiş fitneye tutulan, deliren! Tekvir Suresi 22. Ve arkadaşınız bir cin çarpmış değildir. Müminun Suresi 70. Yoksa, "onda bir cinnet mi var" diyorlar! Hayır, o kendilerine hakkı getirdi ama onların çoğu haktan tiksiniyor. Hiccr Suresi 6. Şöyle haykırdılar: "Hey! Kendisine o zikir/Kur'an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin." Zariyat Suresi 52. İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür ya deli." Sayın Suheda, varmıymış sahih kaynak? Kuran yeterince sahih mi? Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
İnsanın bilimsel takıldığını iddia edip, hem de ilahlardan gelen değişmez, sorgulanmaz bilgilerin bulunduğuna inanmasının ne kadar büyük bir çelişki olduğunu göremiyormusun? Arkadaşım, yukarıda Sayın Suheyla'nın dediği gibi, münakaşa etmeyi seviyorsun. Bunu anladık. Saygı da duyarız. Seni öyle kabul ederiz. Ama kendini hem bilimselci gösterip, hem de gizli İslam savunuculuğu yaparsan, dürüst olmanı bekleriz. Zira bilim için hiçbir kutsal bilgi olamaz. Her bilgi sorgulanabilir. Ama sende bu yok. Bu durumda karşımıza bilimsel bakış bu diyerek çıkma bari. 21. yüzyılda bile, kaç kişi çocuğunun saralı olduğunu kabul edebilecek basirete, erdeme ve bilince sahiptir? Üstelik sıcak bir ülkede, bayılmaların, kendini kaybetmenin, sara nöbeti benzeri hareketlerin "beyne sıcak geçmesi" sonucu vuku bulduğunun söylenebileceği bir yerde? Cinlenmiş demek ne demek arkadaşım? İlahın, ilahların laneti ifadesinden ne anlıyorsun, cinlenmiş ifadesinden ne anlıyorsun? Muhammed'in düşmanları dediğin şahıslar zaten senin dediğini yapmışlar, "bu adam cinlenmiş" demişler, "delirmiş" demişler, daha ne desinler? 20. yüzyılın tıbbi terimlerini kullanarak teşhis mi koysalardı? Benim ve senin tezin dememin nedeni, her iki tezde de sonuıç değişmez. Bunu söylemek istyedim. Sen İslam tarihçilerinin verdiği dezenfekte edilmiş tarihi doğru sdaydığın için, elbette Haşimoğulları hakkındaki bilgileri de doğru kabul edeceksin. Ama hikayeler arasındaki tutarsızlıkları da görmeyeceksin! Haşimoğulları asil bir aileymiş-miş-miş, ama Muhammed'i çoban yapacak kadar asillermiş. Köleliğin yaygın olduğu dönemde şu asil aile davar güttürecek bir köle bile bulamamış. Asilliğe bak, zenginliğe bak! * Neden Mekke'nin ileri gelenleri, "sahip olun adamınıza" diye şikayete geldiler Haşimoğllarının ileri gelenlerine?? Her köyün delisi, insanlara zarar vermedikçe sevimlidir, sempatiktir. Ama o insan gider de, insanlar için kutsal olan şeyler yaparsa, mesela camiye çişini yaparsa, mesela birisinin karısına tecavüz ederse, artık bu sempati kalmaz. Muhammed de, Kabe'ye gelip insanların inançlarına hakaret etmiş, ilahlarına sövmüş, kutsallarını kirletmeye kalkmış. Ne yapsalardı? Tutup öldürseler miydi? Kabileciliğin yaygın olduğu ve kabileden birine fiske vursan, kabileler arası kavga çıkabilecek bir dönemde gidip öldürseler miydi Muhammed'i? Adam gibi gitmişler ve sahip olun Muhammedinize, yoksa tatsızlık çıkacak demişler. Demişler zaten. Delirmiş demişler, cinlenmiş demişler. Daha ne desinler. * Benim iddialarım ve tezlerim, bütün islam tarihi ve Kuran ile uyumludur. "vardır bir hikmeti" diyerek boşlukta bırakacağın hiçbir husus yoktur. Sara-Halüsinasyon-Kabenin Taşını Yerleştirme-İnsanlardan Kaçıp Mağaralara Saklanma- Cinlenmiş İddialarına Karşı Savunma-Emin Olduğu iddia edişlen adama Mekkelilerin inanmaması- vs hepsi birbiriyle uyumludur. Gerekir tabi ki. Ama sana "sunulan" ilgiyi nasıl okuyacağını, nasıl tarcağaını bilmek de gerekir. Eğer bilmezsen, ****** ******** olursun. * Arkadaşım, Bu kadar şey söyleyeceğine, "Kardeşim Muhammed allah'ın elçisidir, her sözü doğrudur, saralı demiş olmanız kanıma dokunuyor" de, itirazını bilimsel ambalajlı **** gerekçelere dayandırmaya çalışma, tamam diyelim, saygı duyalım inancına da, dürüstlüğüne de. Ama bu düşünceni gizleyip, bilimselci maskesine bürünüp, bilimsellikten uzak, inanca dayalı çıkarımlar peşinde koşarsan, bunu yutmayız. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Sara hastalığının bilindiğine, teşhis edildiğine ve hastanın hasta olduğunun, hastanın yakınları tarafından kabul edildiğine dair bir bilgi var mı? 21. yüzyılda bile geri toplumlar, "deli damgası" yiyecek diye, hastalığı reddetme eğilimi içindeyken, 7. yüzyıldaki insanların çok erdemli düşündüklerini mi sanıyorsun? En sıradan aileler bile bir kabileye aittiler o dönemde. Muhammed'in Haşimoğlullarından olması, kabilesinin çok tanınan, önde gelen bir aile olduğunu göstermez. Sen daha iyi bilirsin retrospektif/rekonstruktif tarih yazıcılığını. Benim tezimde de (Muhammed'in herkesin gözbebeği bir insan olmadığı) senin tezinde de (onun tanınan bir insan olduğu) varacağımız sonuç, onun hastalığının teşhis edilelememesi veya edilmemesidir. Eğer ailesi sıradan bir aile ise, Muhammed'in çevresinde, onun rahatsızlığını farkeden "Hipokrat'tan haberdar kişiler" bulunması ihtimali çok zordur. Eğer ailesi çok ünlü bir aile ise, o aile hastalığı bilse dahi, sara hastalığının "lanetli" bir hastalık sanıldığı bir devirde, "Haşimoğullarında bir deli varmış" dedirtmemek için, bu hastalığı saklarlar. 21. yüzyılda bile çok az rastladığın "erdemli insanlar" 7. yüzyılın Arabistan'ında cirit atmıyorlardı. * Benim tezim sadece tek bir varsayıma mı dayanıyor? Anlatırlar ki, Mekke'de Kabe'nin tamiri sırasında Hacel-ül Esved'i kimin yerleştireceği ve bu onurun kime ait olacağı konusunda tartışma çıkar. Bu olay üzerine Muhammed çıkagelir ve "Hah, Muhammed karar versin" derler. Madem, Haşimoğulları ünlü ve önemli bir aileydi ve taş yerleştirmede onurun kime ait olacağı konusunda bir tartışma vardı, neden diğer aileler Haşimoğullarından birinin bu kararı almasına izin verdiler ve onuru onlara kaptırmayı neden göze aldılar? Bunun bir açıklaması olmalı. Derler ki Muhammed çok güvenilir bir adamdı, "Emin" idi. (Bu "emin" sıfatının, o zamanlar "çoban" demek olduğunu, karakteri yansıtmadığını, defalarca yazdık.) Başka ailelerde dürüst adam yok muydu? Bütün Mekke'nin itibar gösterdiği Ebul Hakem (Ebu Cehil) dürüstlüğü kousunda ün salmış bir adamdı. Neden ona bırakmadılar bu kararı? Peki Mekke'nin ileri gelenleri, neden Hacer-ül Esved'i yerleştirme konusundaki kararı bir Haşimoğlu'na bıraktılar? ***** Bunun tek bir açıklaması var: Bunun açıklaması Anadolu'daki bir sözdür. O söz şudur: ******, ne yapsa yeridir. Eğer bu tez size yanlış geliyorsa, Hace-ül Esved'in yerleştirilmesi olayını mantıklı açıklayamazsınız. Eğer müslümanların SANDIKLARI gibi, Muhammed çok güvenilir olduğu için karar ona bırakıldı derseniz, bu kez, bu güvenilir adama, yeni din konusunda neden inanmadılar/güvenmediler sorusunu cevaplayamazsınız. Eğer bu tez size yanlış geliyorsa, Muhammed'e inanan ve inanmayanların neden kabile çizgisi boyunca ayrıldıklarını, neden Haşimoğulları ve diğerleri olarak ayrıldıklarını açıklayamazsınız. Olay, Haşimoğullarının "Akıllıysa da, deliyse de, bizimdir" diye Muhammed'e sahip çıkmalarıyla açıklanabilir. Bu nedenle benim tezimde mantıksız bir taraf yok. Mantıksız olan, bir taraftan bilimsel takıldığını iddia edip, öbür tarftan Muhammed konusundaki inançlar hakkında tek bir soru soramaman, irdeleyememendir. Yapmışlar zaten, Muhammed'in cinlenmiş olduğunu söylemişler. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Küçükken, "vahy esnasında" Muhammed'de ortaya çıkan bilinçdışı eylemler arasında "ağzından köpük gelir, hırıltılar çıkarır, üşüme hissine kapılır ve üstünün örtülmesini isterdi" şeklinde tanımlamalar yapılırdı. Aradım nette bu ifadeleri bulamadım. Şimdiki çağ müslümanları, "ağızdan köpük gelmeyi" biraz itici bulmuş olmalılar ki, o ifadeleri çıkarmışlar, biraz makyajlamışlar bu "vahy esnasındaki hallleri" tanımlayan ifadeleri. Her neyse. Bu başlıktaki ve yazıdaki amacımız bir insanı "kendi tercihi olmayan bir rahatsızlıktan dolayı" aşağılamak değil. Durumunu tespit etmek ve sıradan bir sara nöbetinin "aha vahy geldi" şeklinde yorumlanmış olduğunu göstermek. * Konumuz ile doğrudan bir alakası ytok ama, "Sara genetiktir" deyince aklıma geldi, Muhammed ile ilgili muhtemel bir "genetik sorun". Muhammed'in bütün erkek çocukları ölmüştür. Kızları da, biri hariç hepsi kendinden önce ölmüştür. Fatıma da Muhammed öldükten hemen sonra ölmüştür. Muhammed'in, bir baba olarak, bu bağlamda çektiği acıların büyüklüğünü tahmin bile edemeyiz. Varmak istediğim konu şu: İnsan taassuba saplanıp, beyin çarklarını işletemez hale gelince, Muhammed'in çocuklarının küçük yaşta ölmesini bile "ilahi bir durum" olarak yorumlar. Güya son peygamber olduğu için, hanedanlık kurulmasın diye, Allah Muhammed'in çocuklarının yaşamasına izin vermemiş. Bize böyle öğretilmişti. Sonra büyüyüp bilimle tanışıyoruz. Biri hariç bütün çocuklarının anası olan Hatice ile 40 yaşında evlendiğini öğreniyoruz. Bilim bu noktada diyor ki, bir kadının 35 yaşından sonra hamile kalması, çocuklarda başta down sendromu olmak üzere genetik bozukluklar ortaya çıkmasına neden olabilir. Buradan şunu anlamaya başlıyoruz: Adamın çocuklarının ölmesi, Allah'ın bir planı falan değil, sadece artık hamile kalmak için riskli bir yaşa gelmiş olan bir kadından doğmalarından dolayı vuku bulmuş olabilir. Muhammed'in Hatice dışındaki bir kadından, cariyesi Mariya'dan da bir çocuğu oluyor, ama ne yazık ki o da ölüyor. Çocuk doğduğunda Mariya kaç yaşındaydı bilmiyoruz. Belki o da 35'î geçmiş bir kadındı, belki gençti, bilemiyoruz, en azından ben bilmiyorum. Mariya da riskli yaş gurubundayken hamile kalmışsa, çocukların ölümünün annelerinin rsikli yaşta hamile kalmış olmalarına bağlayabiliriz. Ama Mariya genç ise, bu durumda onun çocuğunun da ölmesi, ya o dönemde çocuklar arasında yaygın bir hastalıktan veya hakikaten Muhammed kaynaklı genetik bir bozukluktan dolayı vuku bulmuş olabilir. Sadece sesli düşünüyorum. Yani demek istediğim, ilahi sanılan her olayın, bilimsel bir açıklaması vardır. İnsanlar, o zaman mantıklı şekilde bir açıklama bulamadıkları için, "vardır bunda bir hikmet" demişler. Sara nöbetleri "vahy anı" olmadığı gibi, riskli yaş grubundaki kadınların hamileliği sonucunda doğan çocukların ölmesi de ilahların Muhammed ile ilgili planının bir parçası değildir. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Sayın boşig, Katkın için teşekkürler. Senin gibi, umarım diğer arkadaşlar da bunun farkına varırlar ve burda yapmaya çalıştığımız tespit/teşhis denemesinin Muhammed'e hakaret etmek amacı taşımadığını anlayabilirler. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Yo, bilinçsizce söylenmiş gelmiyor. Hesaplanarak söylenmiş gbi geliyor. Benim sana söyleyebileceğim şey şu: Beni dinleme. Sadece söyleniş sırasına göre düzenlenmiş bir Kuran bulun ve sureleri nuzül/söyleniş sırasına göre okuyunuz, ilk sureler ile daha sonraki sureler arasındaki farkı göreceksiniz. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
CYRANO, herhangi bir şekilde senle din tartılmak istemediğimi söyleyeyim öncelikle. Zira tarafsız ve bilimsel takılıp, din hakkında en küçük bir eleştiri dahi getirmekten korkan, elindeki bilgiyi İslam'ı dezenfekte etmek için kullanan, ama açık açık ben İslam'ı savunuyorum demekten de çekinen bir kişiyle din tartışmanın anlamı yok. Bir taraftan bilimsel tutum sergilediğini iddia eden, öbür taraftan "Allah'tan gelmiş, değişmeyen ve sorgulanamayacak kesin doğrular vardır" diye düşünen/inana bir adamla tartışmanın bir anlamı yok. Bilimsel tutum sergilediğini iddia eden bir kişinin allahtan gelmiş kesin doğruları olmaz. Herneyse, bu konunun polemiğini yaptık geçmişte. Tekrar başlamayalım. * Benim varsayımlarımda var olduğunu iddia ettriğinizi hatalar, benim varsayımlarımı değerlendiriken kullandığınız kendi varsayımlarınızdaki hataları görmemenizden kaylanıyor kanımca. Mekke o zamanlar göreceli olarak büyük bir yer olabilir. Ama ne kadar büyüktü, onu bilmiyoruz. Sadece Panayır yeri özelliği olan, panayırdan panayıra nüfusu artan bir yer de olabilir. Ama bildiğimiz şey, az çok herkesin birbirini tanıdığı bir yer. Yanii vüyüklüğü o kadar. Ayrıca, davarların girip çıktığı bir yer. Muhammed'in çobanlık yaptığı bir yer. Hipokrat zamanında bu hastalık biliniyordur. Ama iletişimin neredeyse yok denecek kadar az olduğu bir dönemde, Arabistan'da çobanlık yapan bir insanın çevresinin Hipokrattan ve çalışmalarından haberdar olduğunu sanmak yanlış bir varsayımdır. 21. yüzyılda bile Hipokrat'tan ve çalışmalarından haberdar olmayn, bırakın milyonları, milyarlarca insan var. Değil ki 7. yüzyılda. Hipokrat'tan, Socrates'ten falan haberi olan insanlar, olsa olsa o dönemin marjinal kalmış birkaç entellektüelidir. Onlar da heralde Muhammed'in çevresinde dört dönen insanlar değillerdi. Muhammed'i Mekke kentinin gözbebeği ve herkesin izlediği bir insan sanırsanız, bilgi sahibi entellektüel kişilerin de onun bu durumunu teşhis edebileceğini varsayarsınız. Muhammed, sıradan bir insan, çocukluğunda, gençliğinde, kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı bir insan. Çobanlık yaptırılan, bu nedenle toplum tarafından da pek görülmeyen bir insan. Çobanın çevresi ya kasap olur, ya derici olur, ya kılcı/yüncü olur, ya celep olur. Başkası olmaz. Entellektüeller onun karşısında sırada beklemezler. O dönemde kim entellektüeldi, kim Sokrates'ten, kim Hipokrat'tan haberdardı ve bunların Muhammed ile tanışabilme karşılaşabilme imkanı neydi bilemiyoruz. Zira İslam, bir döneme ait bütün tarihi ve kültürel kayıtları/varlıkları yoketmiş. O dönemin entellektüel ve akil adamlarının, yani "sözleri kaydetmeye değer bulunan adamlarının" Muhammed hakkında ne düşündükleri de, yazılı zaten Kuran'da. O döneme ait, bildiğin ve Muhammed'in gazabına uğramamılş entellektül, akil adam falan varsa söyle, biz de aydınlanalım. Saygılar.
-
Hz Muhammed hakkındaki iddialar
Sayın 4mevsim, Elbette, kemiklerini bulup DNA testi yapmazsak, Muhammed'i 14 asır sonra muayene etme imkanımız yok. Ama elimizde o döneme ait bilgiler var. Sara/epilepsi hastalığı 20. yüzyıla kadar, "cinlerin musallat olması" olarak biliniyor. Yani Hastalık statüsüne bile konmamış. Halk arasındaki muhabbet şöyle: "Ne olmuş? Cinler musallat olmuş. Cinleri kovarsak, hiç birşeyciği kalmaz." Yani insalnlar sarayı/cinlenmeyi hastalık olarak görmüyorlar, geçici bir durum olarak görüyorlar ve bu durumdan cinleri sorumlu tutuyorlar. Bundan dolayı, Mekkelilerin "Muhammed sara hastalığına tutulmuş" demeleri gibi bir durum sözkonusu değil. Zira bu hastalığı "cinlerle" alakalandırıyorlar ve "cinlenme" olarak tanımlıyorlar. Bu nedenle 14 yüzyıl önceki "cinlenmiş" ifadesini, siz 209. yüzyıl tıp literatürüne "epilepsiden muzdarip" olarak tercüme ediniz. Zira elimizde veriler var ve bu verilere dayananarak, Muhammed'in epilepsi hastalığından muzdarip olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Sayın hoppa, güzel bir şey söylemiş: Bilim, aynı belirtiler, Ahmet'te olunca "sen saralısın", mehmet'te olunca "sana vahy geliyor, vahy'in ağırlığı altında ezilme belirtileri bunlar" demez. Her ikisine de aynı teşhisi koyar. Bilimin değer yargıları kimliklere göre değişmez. Sara hastalığının bir özelliği, sürekli bir nörolojik bozukluk değildir. İnsan normal bir hayat yaşayabilir. Muhammed'in şanssızlığı, böyle bir rahatsızlığı olan çocuüun, babasız ve anasız büyümesi, aile sevgisi görememesi, akrabaları tarafından sürekli çobanlık yaptırılarak toplum dışına itilmesidir. Yani tamamen hayal dünyasında kendine ait bir dünya kuran insan haline gelmesidir. Sara hastalarının bir özelliği de, bu durumlarını bililer ve bazen nöbet numarası yapabilirler. Yani bu durumu kullanırlar. Kuran'ı dikkatle inceleyen birisi, Muhammed'in hangi sözleri içten veya planlamadan söylediğini, hangilerini "planlayarak" söylediğini anlayabilir. Mesela Alak Suresi, halüsinayon etkisiyle, ama "içten" söylenmiş, "plansız" bir suredir. Mesela, Azhab Suresi gibi sureler baştan sona "hesaplanarak, planlanarak" söylenmiş surlerdir. Söyleniş sırasına göre Kuran'ın ikinci yarısı, artık planlı olarak söylenmiş sözlerdir. Kuran'ın ilk yarısında gözlemlediğimiz, halüsinasyon etkisiyle gördüğü/düşündüğü/kafasında kurduğu şeyleri "içtenlikle" seslendiren, saradan muzdarip sıradan insan gitmiş, bunun yerine, ikinci yarıda, "bu durumunu" kullanarak, istediklerini elde etmesine yarayacak "planlı" sözler söyleye başlayan bir insan gelmiş. Sayın muki'nin de dediği gibi, Muhammed sara nöbetinin ona fayda sağladığını, bu dezavantajını avantaja dönüştürebildiğini gördükçe, "nöbet gelmemişken gelmiş gibi davranarak" bu durumunu kendi çıkarı için kullanmaya başlamıştır. Kuran'ı bir de bu gözle, nuzül/söyleniş sırası denen sıraya göre okuyunuz, söylediklerimi ondan sonra değerlendiriniz sizden ricam. Saygılar.
-
kehf suresinde hz. musa ve salih kul kıssası
Bizim mücadelemiz de, hep sürecek. Karanlık bir gün yenilecek. Körü körüne iman değil, bilgi hakim hakim olacak. Metafizik fantastik güçlerden feyz ve icazet alan gerilik, ****** sona erecek. İnsan onurunu, aklın,ı vicdanını aşağılayan bütün sistemler yıkılacak. Kuran kalpleri fethetmiş mi, yoksa körpecik beyinlere kazındığı için insanlar müslüman olmayı "kimliklerinin bir parçası SANDIKLARINDAN" dolayı mı yaşamını sürdürmeyi başarmış? Ben kalpleri fethettiği için müslüman olan bir adama rastlamadım. Tanıdığım bütün müslümanlar körpecik beyinlerine daha onların dünyadan haberi yokken kazındığı için müslümdılar. Aynen senin gibi. Bir zamanlar benim olduğum gibi. Kuran kalpleri fetedebilecek bir kitap değildir. Daha çok korku kitabıdır. Yemeğini yemeyen, vaktinde yatağına gitmeyen çocuklar korkutulabilir. Veya sürekli tekrarlanan bölümleden biri açılarak uyku getirmek amacıyla kullanılabilir. Veya Kuran'ın Allah'ının onu sevmeyenleri cezalandırıken kullandığı yöntemlerden esinlenerek insanlık dışı işkence teknikleri de öğrenilebilir. Ama Kuran'dan kesinlikle, sevgi, saygı, hoşgörü, insanlık öğrenilemez. Konu bütünlüğünden uzak, daldan dala atlayan, ortadoğu bölgesinde o zamanlar bilinen bazı hikayeleri bıktırıncaya kadar tekrarlayan, akla, mantığa, vicdaha, adalate, ****** aykırı tarif, tasvir ve tavsiyelerle dolu bir kitap... O kitabı yolgösterici olarak seçenlerin başları beladan, ülkeleri gerilikten kurtulamaz. Kılıf bulunmuş, rasyonelize edilmiş tefsirler. Onlarda bile kadınların Muhammed'in yanında yaşadıkları hayattan memnun olmadıkları yazılı. Okumamış arkadaşlar için söyleyeyim, tefsirlerde diyor ki, kadınlar daha iyi bir hayat ve ziynet eşyası istemişler. Bunun üzerine Muhammed de onlara Azhab 28-29'daki sözleri söylemiş. Ziynet eşyası isyeyen kadına, eğer süs istiyorsan seni boşayayım denir mi? Ne bileyim, aşkım, kadınım,- hayat arkadaşım, paramız yok, pulumuz yok falan filan denir. Ama adam doğrudan boşanmadan bahsediyor. Ortada bir menuniyetsizlik var. Ama Muhammed, hem kadınlara istediklerini vermiyor, hem de bnoşanmalarını önlüyor. Nasıl? Tehdit ederek. Boşanırsanız "allah'ı ve cennet hayatını" feda etmiş olacaksınız!!! Allah'a ve cennete inanan insan için bundan daha büyük bir tehdir olabilir mi? Hırsızlık yapmak, müslüman olmayanlara özgü bir ahlaki bozukluk mu? Yalan söylemek, müslüman olmayanlara özgü bir ahlaki bozukluk mu? Haksız kazanç elde etmek, müslüman olmayanlara özgü bir ahlaki bozukluk mu? Başkasının şerefini, onurunu, namusunu rencide etmek, müslüman olmayanlara özgü bir ahlaki bozukluk mu? Kusura bakma, semitik din anlayı dışında, bırakın başkasına "kulluk etmeyi" ve "secde etmeyi", bu kelimeler, bu fiiller bile yok! Kulluk etmek, secde etmek ifadeleri bile senin dinine ait. Senin dininin insan'a layık gördüğü en iyi makam "kulluk". Secde eden bir kul makamı. Ben secde de etmem, kul da değilim. Sana da saygı duyarım. İster secde et, ister eğil, ister kul ol, ister köle ol. Saygılar.