Evrensel tarafından postalanan herşey
-
islama sırayla saldırılıyor
Selamlar, Kimse "Din Allahla kul arasındadır" diyemez. "Din Allahla Kullar arasındadır". Yani din bireysel bir olay değildir. Bireysel olsaydı kimse dinlere karşı çıkmazdı, üstelik laiklik denen bir şey bile olmazdı. Laikliğin var olması dinlerin bireysel olmadığının ispatıdır. Din bireysel olduğundan hariç, toplumsal kurallarıda dayatır. Eğer din sadece kişiyi bağlamıyorsa, benimde o zaman dine karşı çıkma hakkım dogar. Çünkü bu toplumda bende yaşıyorum. Ülkemin aydınlarını öldüren din, gayet tabiki eleştirilmeye layiktir. Çıkarın o zaman Kurandan toplumsal kuralları bende dini eleştirmeyeyim. Susturun o zaman gözü dönmüş dinci canileri, bende dini eleştirmeyeyim. Durdurun öyleyse bu ülkedeki, alevinin, hristiyanın, yahudinin dinsizin verdiği vergilerle cami, imam hatip okulu yapan adamları. Susturun Atama küfür eden dincileri. Engelleyin oruç tutmuyor diye insanlara dayak atanları. Durdurun eteği kısa diye küçücük kıza dayak atan polisi. Durdurun denize mayoyla giriyor diye kızlarımızın memelerine saldıran tacizci dincileri. Kaldırın zorunlu din derslerini. Daha bunlar gibi neler neler var. Kaldırın bunları, bende sizlerle beraber din savunayım. Herkeze en derin sevgilerimle.
-
Kuran'da sadece nefsi müdafaya izin vardır
Dedim ya ayetin içinde bile çelişki var diye. Hem vazgeçerlerse savaşı bırakın diyor ve hemde "(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın." diyor. Saygılarımla
-
Kuran'da sadece nefsi müdafaya izin vardır
Hayır çok sevgili haksöz, Arkadaşımız okumuş ama canı istediği gibi okumuş. Yukarda vermiş olduğu ayet zaten kendi başına bir çelişki. Hem sizinle savaşanlara karşı savaşın diyor, ardından onlar savaşa son verirlerse sizde savaşı bırakın diyor, lafı bitirmeden öncede "Yeryüzünde din Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın" diyor. Hani onlar bizle savaşmaktan vazgeçerlerse bizde savaşmayacaktık? Diyelimki onlar sizle savaşmaktan vazgeçti ama, Yeryüzünde din hala Allahın dini olamadı o zaman ne olacak? Devam edeceksin demekki. Üstelik sadece kendi ülkenin ve topraklarında tek din islam kalana kadar değil, yeryüzündeki tüm ülkelerde tek din islam olana kadar. Yani savunma bahane, savaş ve ganimetleri şahane. Sevgilerimle
-
Kuran köleliği kesin bir şekilde yasaklar
Merhabalar, Kuranda "Andolsunki, biz size köleliği yasakladık" diyen hiçbir ayet yoktur. Kuran köleliği legalleştirerek, onun dünya üzerinden kaldırılmasının yüzyıllarca gecikmesine sebep olmuştur. Kuranda köleliği yasaklamayı bırakın, köleliği kınayan dahi tek bir ayet yoktur. Saygılarımla.
-
Atatürk ve 19 rakamı
Bravo arkadaşlar, ellerinize sağlık. Atatürkün 20 ile ilgili çalışmalarıda yapsanız ne kadar iyi olurdu. Ben şu anda Atatürkle ilgili 18 rakamını araştırıyorum bana yardımcı olabilecek arkadaşlar arıyorum. Lütfen Elinizde Atatürkle ve 18 rakamını çağrıştıran ne kadar bilgi varsa gönderin ve bir araya toplayıp, bilime katkıda bulunalım. Kaynak olarak ben şuradan başladım : -http://www.geocities.com/IslamPencereleri/medeni_bilgiler.htm- En derin sevgilerimle
-
Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Ben bu sözlerinizi kızgınlıkla söylediğinize eminim. Hepimiz bazen kızgınlıkla buna benzer laflar ediyoruz. Ama benim tanıdığım Sardunyam'ın gerçek fikirleri bunlar değildir arkadaşlar. Sardunyam herkeze hakkını helal eder. Diyelimki Allah var ve onun katında hesaplaşacaksınız. Sardunyam size orada da kıyamaz. O öyle biri. Sardunyam, sizinle ilgili bir link var burada : http://www.turkish-media.com/forum/index.p...mp;#entry403616
-
Sardunyam Lütfen geri dön.
Değerli çiçek Sardunyam, Sizi kıranların en başında gelen biri olarak, yaptıklarımdan dolayı sizden özür dilerim. Amacım hiçbir zaman sizi kırmak olmadı. Biraz sert bir tavırla da olsa, kırmak istedigim siz degil, sizin bazı fikirlerinizdi. Oda zaten size karşı değil, malum konudaki genel fikirlere karşıydı. Size cevap verirken, sizden çok genele mesaj vermekti amacım. Ama bunu bilinki forumda sizi en çok sevenlerden biriyim. Ben ve bazı arkadaşlar olarak, sizi sevdiğimize inanmasanız veya samimi bulmasanız bile, bari sizi sevdiklerine inandığınız insanların hatırına lütfen bu foruma dönünüz. İsterseniz bir süre malum konuya girmeyip, dinlenin ama forumu tamamen terketmeyinki bilgilerinizden yararlanalım. Size hepimizin ihtiyacı var. Siz bu vatanın en kıymetli öğretmenisiniz. Çocuklarınızı ve bizi sizden mahrum etmeyiniz. Ne olur dönün çok değerli Sardunyam. Ne olur dönün Hocam
-
Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Değerli Sardunyam, Ülkemizin kıymetli öğretmeni. İnanınki bu forumdaki herkez sizi seviyor ve saygı duyuyor. Harika bir insansınız, biz bölüyoruz,(Özellikle ben) siz birleştirmeye çalışarak daima iyi niyetinizi gösteriyorsunuz. Daha öncede dediğiniz gibi, bölmek kolay, birleştirmek zor. Siz ise zor olanı seçerek iyi niyetinizi gösteriyorsunuz. Hemen belirtmeliyimki; bölmek ve birleştirmekten kastım din ve çağdaş değerlerdir. Siz hem dindar ve hemde çağdaş bir insan olarak ikisini birleştirmeye ve insanları bunlara özendirmeye çalışıyorsunuz. Ben ise bu ikisinin birlikte yürüyemeyeceğini düşündüğüm için bölmeye çalışıyorum. İşiniz zor dedim ya, bazen sabınızın taşmasınada şaşırmıyorum. Ancak değerli la_bohéme arkadaşımıza neden bu kadar kızdığınızı gerçekten anlayamadım. Anlayabilmek için, topicte bir ileri bir geri gezindim ve durdum ve yinede bırakın sizin kadar kızmayı, hiç kızacak birşey bile göremedim. Kendiside size neye kızdığınızı sormuş ama sizde cevap olarak kişiliğine kızdığınızı söyleyerek, olmayacak bir cevap yazmışsınız. Ben bu topicte la_bohéme arkadaşımızın sizi kızdıracak birşeyini göremedim ama belkide başka bir topicte aranızda birşeyler geçmiştir. Ama eminimki la_bohéme sizi seviyordur ama yine eminimki sizde onu en az onun sizi sevdiği kadar seviyorsunuzdur. Sizden bir ricam olacak. Ülkemizin değerli ve şefkatli Sardunyası olarak onu aslında ne kadar çok sevdiğinizi itiraf edin ona. En derin sevgilerimle.
-
Kurandaki çelişkiler
Değerli Sardunyam, Yukarıda alıntı yapmış olduğunuz ayetleri nasıl açıklayacaksınız öyleyse? O ayetleri yokmu sayıyorsunuz? Bakınız sevgili Sardunyam, Diyelimki caydırıcılık açısından söylendi. Haklı bir sebep olmadıkça diyor. Diyelimki birisi gerçekten haklı, o zaman Kuran onu yinede can almaktan caydırıyormu? Yoksa teşvikmi ediyor? İsrâ/33 Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir Saygı ve sevgilerimle
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Değerli arkadaşlar, Durum aynen tahmin ettiğim gibi devam ediyor. Teist arkadaşlardan hiçbiri şu ana kadar konunun özüne cevap veremedi. Bir kısmı beni eleştirmekle yetinmiş, bir kısmı ise aynen tahmin ettiğim gibi kuranın bir kitap olmadığından bahsetmiş. Oysaki içinde her ne yazarsa yazsın, Kuran herkezinde bildiği gibi bir kitaptır. Aksini iddia eden, Kuranı da inkar etmiş olur. Çünkü Kuranın içinde Allah da Kuranı bir kitap olarak nitelendirmiş. Bakınız bazı arkadaşların aksine Allah nasıl Kuranı bir kitap olarak nitelendirmiş: Âl-i İmrân(*) Sûresinin 7 . Ayetinde: O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir.4 Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. Gordugunuz gibi, Kuran bir kitaptır. Herkezde bunu bilir, mesela benim evimde 3 tane var, ucude kitap oldukları icin kutuphanede duruyor. Benim anlatmak istediğim ve bazılarının anlamak istemediği şeyler ise şunlardır: 1- İslami kaynaklara göre, Allahın veya peygamberinin bir kitap yazma fikri yokken, Allah nasıl bir kitap indirmiş gibi söz eder? 2- Diyelimki islami kaynakların tümü yanlış ve Allah kitap göndermeyi istemişti ve Kuranda kuran derken yazılacak olan kurandan bahsetti. Peki öyleyse, bazı ayetlerde daha kuran bile yazılmamışken, nasıl sanki Kuran yazılmış ve dağıtılmış gibi bahsediyor? Bakınız ayete: Zuhruf Sûresinin 31 . Ayetinde: “Bu Kur’an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler. Gördüğünüz gibi kuran indirilmiş ve kafirler kuranı görünce “Bu Kur’an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” demişler. Demekki yazılacak olan Kurandan bahsetmiyor, yazılmış ve dağıtılmış olan bir kurandan bahsediyor. Oysaki tüm islam kaynaklarına göre, Kuran muhammedin ölümünden sonra yazılmış. Bu vahiy de muhammedten başkasına inemeyeceğine göre, gerisini siz düşünün artık. Demekki, Kuran daha öncede yazılmış ve dağıtılmış ve okuyanlardan bazıları inanmış, bazıları inanmamış. Sonrada tekrardan başka bir Kuran yazılmış ve içine de bu ve buna benzer ayetler eklenmiş. Üstelik Allah "Kuran yazın" diye kimseye bir emir vermemiş olduğu halde, defalarca başka başka Kuranlar yazılmış. Arkadaşlar bu yazdıklarım din denen şeylerin tamamının yalan olduğunun en büyük ispatıdır. Benimle uğraşmayı bırakında bana bu ayetin cevabını verin. Zuhruf Sûresinin 31 . Ayetinde: “Bu Kur’an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler. Tekrar soruyorum: "Bu Kuran" dediği hangi Kuran? Kimse anlamamazlıktan gelmesin. Nasıl yazdığımı filanda bırakıp, ne yazdığıma cevap verin. Bu ayete başka bir ayetle cevap verirseniz, Kurandaki başka çelişkileride ortaya çıkarmış olursunuz. Onun için bana bu ayetin cevabını verin lütfen. Zuhruf Sûresinin 31 . Ayetinde: “Bu Kur’an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler. Kim indirmiş bu Kuranda bahsedilen Kuranı? Yoksa sayın haksöz'ün de dediği gibi, Kuranı Allah yerine şeytanmı indirdi acaba? Allah şimdiki Kuranda, şeytanın indirdiği kurandan mı bahsediyor? Saygılarımla.
-
Ben gururlandım..
Benim tavrım sizin şahsınıza değil. Tam aksine sizin yazdıklarınız hiç dikkatimi çekmedi, bu konu hakkında siz ne düşünürsünüz onu bile bilmeden yazdım. Ben toptancıyım parakende işlerim olmaz. Saygı ve sevgilerimle.
-
Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Merhaba sevgili KesKiNkAleM, Hemen not düşeyim. Aşağıdaki yazımdaki hiçbir satır forumda özgürlük kısıtlama çabası manasına gelmesin. Yazdıklarımın hepsi benim fikirlerimdir. Hepsi eleştirilerinize ve karşı görüşlerinize açıktır. Yazdıklarımın içinde sanki "siz susun" manasına gelecek yazılar var. Onların hepsi benim tepkilerimden ibarettir. Gördüğünüz gibi yazımın en başında kimler olduğunu belirtmişim zaten. Ama ısrarla kim o şahıslar? diye soruyorsanız; 1- Kim kendini islamcı olarak nitelendiriyorsa onlar. 2- Atatürkle dini yanayana getirmeye çalışanlar. 3- Atatürkü dine inanan, dini tavsip eden, ve hatta dindar biri olarak göstermeye çalışanlar. 4- Laikliği yumuşatarak yok etmeye çalışanlar. Yada laikliği yumuşatarak içini rahatlatmaya çalışanlar. Evet sözlerimin tamamen arkasındayım. Laikliği icat edenler dinsizler olduğuna göre, onu en çok koruması gerekenlerde dinsizlerdir. Her ne kadar ılımlı müslümanlarda laikliği korumaya çalışsalarda, onların koruması yetersiz kalır. Neden yetersiz kalır? Çünkü hem laik olmak ve hemde islama inanıyorum demek insanın kendine karşı **********. Çünkü islam, bireysel hükümler getirmiş olduğu gibi, aynı zamanda toplumsal hükümlerde getirmiştir. Ve bu toplumsal kurallar hakkında, tüm zamanlar için, kıyamete kadar geçerlidir demiştir. Laiklik ise islamın geçerli dediği bu kuralları uygulatmamak için getirilmiştir. Yani islamın geçerli ve mantıklı dediğine, geçersiz ve mantıksız diyerek, islamı yalanlamıştır. Mesela, kanunlarımıza laiklik sayesinde girebilmiş olan, evlenme hukuku, boşanma hukuku, miras hukuku, kadın hakları hukuku vs. gibi yüzlerce kanun islama tamamen aykırı olduğu gibi, aynı zamanda da gavur icadıdır. İslam kurallarına engel olmak için icad edilmiş birşeyi desteklemek normalde hiçbir müslümana *******. Bir müslümana Allahın koyduğu kurallara engel olmak değil, uygulanmasına yardımcı olmak yakışır. Örneğin kadınlara erkeklerle aynı miras hakkı tanımak değil, erkeklerin yarısı kadar hak tanımak yakışır. Laiklik, bütün bu çarpıklıklara engel olmak için icad edilmiştir, bu yüzden de laikliğin korunmasını bir müslümanın ellerine bırakamam. Evet, laiklik varsa öyle yapacaklar. Mecburen yapıyorlarda zaten. Laiklik şu anda ülkemizde tam olarak uygulanamıyor. Tam uygulanmasına geçilebilirse, kapıda bile değil, bahçeden de önce bırakacaklar. Sadece bu yazım değil, forumdaki tüm yazılarımın hepsi ve daima kasıtlıdır. Ben kasıtlı olmadıkça hiçbir yazı yazmam. Bazıları tarafından, anlaşılması zor olmasıda makuldür. Evet, bu değerler herkeze aittir. Ama korunması herkezden önce biz dinsizlere aittir. Çünkü dinlilerin laikliği koruması günah, bizimki ise mübahtır. Karşınızda laikliği çıkaran zihniyetin temsilcisi duruyor. Bizim olmadığımız yerde korursanız sağolun, ama biz varken sizin korumanıza gerek yok. Yinede teklifiniz için teşekkürler. "Sakıncalı bir durum söz konusu" demeniz doğru. "kimse Mustafa Kemal'i sadece kendisi gibi düşünenlere ait gibi görmesin" demenizde doğru. Çünkü Mustafa Kemali korumak; Mustafa Kemal gibi düşünenlere düşer. Aksi halde durum dahada sakıncalı olur. Atatürkü seviyor olabilirsiniz. Buda çok normal. Biz yokken Atatürkü dine bulaştırmadan korursanız yine teşekkürler. Ama biz, Atatürkle aynı fikirleri taşıyan Atatürkçüler varken sizin korumanıza gerek yok. Yardımlarınıza yinede teşekkürler. Benim bahsettiğim barış ve kardeşlik dinlerdeki göreceli ve duruma göre değişen barış ve kardeşlik değildir. Evrensel barış, evrensel kardeşliktir. Ve bununda sağlanmasında en büyük engel dinlerdir. Kırdıysam affedin, kendinize iyi bakın. Dost sevgilerimle.
-
ATEİSTLER ÖNYARGILIDIR
Merhaba sevgili Lena, Kuranda Akdeniz ile Atlantik okyanusunun birbirine karışmadığını söyleyen bir ayet yoktur. Olsaydı bile bunda şaşılacak birşey olmazdı. Zira islamdan öncede oradan birçok gemi geçiyor ve bunu görüyordu. Bu gemilerden bazıları ise arap ülkelerine gidip gelen gemilerdi. İlim ve din konusundaki fikrimi ise defalarca açıkladım. Yine açıklayayım : ilim diyorum. Ya sizce hangisi? İlimmi? dinmi? Teşekkürler.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Dahada önemlisi sevgili la_bohéme, niye bu kadar çarpıcı mucizeler olmuşsa, bu kadar çok inanmayan insanlarda olmuş. Adam güya inananları kovalıyor, o anda deniz yarılıyor ve inananlar denizin içine kaçıyor. Kovalayanlarda denizin yarıldığını görmesi bir yana, yarılan denizin içine kendide girerek kovalamaya devam ediyor. "Denizde yarıldı, üstelikte ben bunu sadece görerek değil, içine bile girerek hissettim" deyip imana gelmiyorda inanmayanları kovalamaya devam ediyor. İnsan akılsız olurda bu kadarmı akılsız olur? Hangi insan böyle birşeyi gördükten sonra iman etmez? Onuda bırakın, bu insanların daha önce tepesine gökten alev topları yağmış, o zamanda inanmamışlar. Kendinizi o insanların yerine koyun, inanmamazlık edebilirmiydiniz? Dahasıda var. Bırakın inanmayanları, bu kadar mucizeye rağmen, denizin içinden geçen, gökten yağan alev toplarını gören, gökten yağan ekmekleri yiyen inananlar arasından bile bu kadar mucizeye rağmen hala inanmakta şüpheye düşenler oluyor. İnsan mantığına sığacak şeylermi bunlar? Bugün deniz yarılsa ve içinden geçilse bir tane ateist kalırmı acaba? Saygılarımla.
-
ATEİSTLER ÖNYARGILIDIR
Merhaba sevgili Lena, Atamızın dediği gibi herşeyi ilmi olarak anlayacağız, yani bunuda ilmi olarak anlamalıyız. Cebelitarıktaki suların birbirine karışmamasının bilimsel nedenleri vardır. Ayrıca dünya üzerinde sadece orada değil, tatlsuyla deniz suyunun birbirine karışmadığı binlerce ayrı yer daha vardır. Bunlardan birini ben Gökova körfezinde gözlerimle gördüm. Üstelik benim o gördüğümü tam aynı yerde 2600 yıldan beri yaşamış olan, Caria'lılar, Persler İdimalılar islamdan 1000 yıl öncesinde bile o suları aynı benim gibi görüyorlardı. Yani anlayacağınız, tatlısuyun deniz suyuna karışmadığı yerler islamdan yüzlerce, binlerce yıl önce bile insanlar tarafından biliniyor ve dünyanın hertarafında görülüyordu. Mutluluklar dilerim.
-
İslam hak din mi?
Çok değerli Haksöz, Çok doğru bir tespit yapmışsınız, kutlarım. Zaten Kuranın içindeki birçok, insanlık dışı ayetlere bakarsanız, mantık olarak, Kuranı şeytanın yazdırması Allahın yazdırmasından daha makul gözüküyor. (Bu ayetleri yine sormayın, forumdaki diğer topiclerde bulabilirsiniz) Yada belki Kurandaki bazı ayetleri Allah, ve bazılarınıda şeytan indirmiş olabilir! Zira yine islamda Allah ve şeytanın işbirliği yaptığına dikkat çekiliyor. Çünkü şeytan olmasa; güya iyiliğin ve kötülüğün bir ayrımı yapılamayacağı için Allah şeytanı yaratmış. Yani islama göre Allah ve şeytan işbirliği halinde olduklarına göre, içinde hem iyiliği ve hemde kötülüğü içeren bir kitabı ortak olarak yayınlamaları da gayet mantıklı. Ama diyelimki vahiyleri şeytan indirdi! Neden öyleyse Kuranda Kuranın şeytan değilde Allah kelamı olduğu yazıyor? Bunada şöyle bir olasılık atayabiliriz: Şeytanın başka bir amacı var, nede olsa şeytanın işine akıl, sır ermez. İyikide şeytan dahada zalim biri değil. Azda olsa iyi yanları var. Mesela bazı otobüs şöförlerini içirip, içirip kaza yaptırıyor ama, bazılarına karşı insafa gelip onlara hiç dokunmuyor. Çoğunlukla acele işlere karışıyor ama yavaşca yapılan işlere pek fazla burnunu sokmuyor. Diyelimki Kurandaki ayetler şeytan tarafından indirilmedi. Peki bu kurnaz dediğimiz şeytan bu kadar akılsızmı ki, insanları kandırmak için bir kitap göndermesin? Nede olsa Allah tarafından görevlendirilmiş olmak üzere çeşitli yetkilere ve doğaüstü güçlere sahip. Nerede peki şeytanın kitabı? nerede şeytanın peygamberi? Belkide henüz aklına gelmemiştir hee? Ama bu forumu okuyupda aklına gelmez umarım. Hatta islama göre, şeytan dünya üzerinde Allahtan daha fazla etkin ve yetkili. Çünkü islama göre, Allah insanlara hür irade vermiş ve şeytanla başbaşa bırakmış. Kendisi hiçmi hiç müdahele etmiyor ama şeytan her türlü oyunu oynuyor. Buna göre, dilediği kadar kitapda indirebilir, vahiyde indirebilir. Sayın şeytan bey, İtiraf et bakalım sen hiç kitap gönderdinmi? Gönderdiysen hangi kitaplar sana ait? Senin peygamberlerin kimler? Kuranda Allah tarafından indirilen son kitap olduğu yazıyor ama senin öyle bir taahhüdün yok, sen başka kitap gönderecekmisin? Yaptıklarının karşılığını alabiliyormusun? senin maaşın ne kadar? Kötülük yaparken o kadar yoruluyorsun, Allah sana emeğinin karşılığı olarak ne verecek? Bu konuda anlaştınızmı? Herşeyi niye alıp götürüyorsunda sonrada satamadan geri getiriyorsun? Sen ticarettendemi anlamıyorsun? Herkeze en derin sevgilerimle. ( Sen hariç, şeytan efendi )
-
Kuran süpermarket gibi ne ararsan var.
Bilimselci sizi çok seviyorum. Meselenin özüne, yani gerçek gibi olan gerçeğine ne güzel açıklama getirmişsiniz. Tüm insanlarla, hele hele sevgili Sardunyam gibi değerli doğa komşumuzla dost olabilmenin harikalığını ne kadar güzel dile getirmişsiniz. Ben bazen değerli Sardunyamı içim yanarak kırıyorum. Ama bunuda insanlığa ve doğaya fayda getireceğimi sanarak mecburen yapıyorum, onun o güzel affını ve hoşgörüsünü dilerim. İyiki varsın bilimselci, iyiki varsın Sardunyam
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Evet, çok değerli la_bohéme, Doğru bir tespit. Kuran da tıpkı incil gibi değiştirilmiştir. Hemde bir kere değil, defalarca değiştirilmiştir. Ancak benim burada en çok dikkat çekmek istediğim ve ispatladığım şey, kuranın değiştirilmiş olduğundan çok, onun Allah kelamı olmadığı ve insanlar tarafından düzmece olarak yazıldığıdır. Buna göre islam dini de bir düzmecedir ve bir aldatmacadır. Zaten sizde aşağıda aynı şeyden bahsetmişsiniz: Evet sizinde dediğiniz gibi, olmayan birşeyden, sanki varmışcasına bahsetmek, mantıksızlıktır. Böyle bir mantıksızlığıda, yüce diye tabir edilen Allah değil, ancak insanlar yapabilir. Buda islam dininin Allah denen bir varlık tarafından gönderilmediğinin en ala ispatıdır. Değerli yazınızda bu konudaki başka çarpıklıklarada değinmişsiniz, teşekkür ve taktirlerimi sunarım. Bir diğer ve yeniden dikkat çekmek istediğim nokta ise şudur; Diyelimki Allah daha Kuran yokken, kuranda Kurandan bahsederken, yazılacak olan kurandan bahsediyor! Neden öyleyse indirilecek Kuran demiyorda sanki daha önce indirilmiş bir Kuran gibi bahsediyor? Üstelik, indirilmiş olması bir yana, indirimi bitmiş ve çoğaltılıp dağıtılmış gibi bahsediliyor? Acaba daha tamamlanmamış, yarım ve eksik bir Kuranmı peygamper tarafından dağıtılmıştı? Böyle mantıksız bir sistem olurmu hiç? Daha yazılması bitirilmemiş bir kitap dağıtıma sunulurmu? Sevgili arkadaşlar, gördüğünüz gibi bu 98% i müslüman denen bir ülkede bu topice şu ana kadar 132 kişi girmiş. Hiçbir müslümanım diyen bu sorulara cevap vermeye cesaret edememiş. Cevap yazmadan yanıt yazanlar ise, daha öncede yapacaklarını söylediğim gibi, sadece vıdı, vıdı yapmışlar. Üstelik vıdı vıdı yaparken, konunun yanına bile yaklaşmamışlar. Bu gerçeklere rağmen, kim cehennem korkusuyla, Ebeveynlerinin dayatmasıyla kendisini kandırmaya çalışırsa çalışsın, bilsinlerki bizide kandıramayacaklar. Daha yüzlerce mantık hatası var, ama anlamak istemeyene anlatamazsınız. İnanınki ömründe Kuran kadar çelişkili ve mantığa aykırı bir kitap görmedim. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. İçindeki bir çelişkiyi bile okurken, başka çelişkilerde daha çıkıyor. Sağduyu ve mantıkla, korkuya kapılmadan kim okursa okusun dinden çıkar. Okuyun arkadaşlar bu kitabı, okuyun. Yüreğinizle, dürüstlüğünüzle okuyun. insanca mantığınızla okuyun, kimseden korkmadan okuyun. Anam babam bu dinde, eşim dostum bu dinde, ben nasıl çıkarım demeden okuyun. bakalım inanabilecekmisiniz? Allah varsada size verdiği mantık kafanızın içinde, onun verdiği mantıkla okuyun. Sayın dinci arkadaşlar, Bana "eleb-i künni vesellem ya lahudi munni" gibi cevaplar yazmayın, benim arapçam biraz kıttır vede felsefem Arapçaya zıttır. Siz bana düz bir mantıkla ve Türkçeyle bu mantıksızlığın nerden geldiğini açıklayın. Kuranın ve islamın yakalanmasına katkıda bulunan tüm vatanseverlere teşekkür ve minnetlerimi sunarım. nokta.
-
Ben gururlandım..
Arkadaşlar ben bu işin çok güzel bir yolunu buldum sizede tavsiye ederim. Ben bir tane hintli buldum, adam normalde ayda 20 dolar kazanıyormuş, ben ona 30 dolar teklif ettim ve oda kabul etti. Adama istiklal marşımızı ezberlettim, bana günde 3 kere istiklal marşımızı okuyor, bende gurur duyuyorum. Öyle güzelki, bir hintli bile istiklal marşımızı okuyor ve benim tüylerim diken, diken oluyor, ağlayasım geliyor. Marş başına 33 cente geliyor, bayağı ucuz, sizde deneyin. Nede olsa, mesele gurur bile olsa ucuzunu bulabilmek önemli dimi?
-
ATEİSTLER ÖNYARGILIDIR
Değerli Sardunyam, Daha öncede belirttiğim gibi benim tanrının varlığına inancım var. Ancak nasıl bir tanrı derken, sizin dinden öğrendiğiniz gibi bir tanrı değil. Tekrar belirtmeliyimki, benimkisi sadece bir tahmin. Yani tanrının varlığınada emin değilim. Fakat bütün bunlara rağmen, bana göre tanrının varlığı bana yokluğundan daha fazla olası geliyor. Benim mantığıma göre, şu an için tanrının yokluğunu ispatlamak, varlığını ispatlamaktan daha zor. Fakat iki olasılığıda ispatlamak imkansız. Evet, bazılarına göre tanrının varlığını ispatlamak çok basit. Örneğin birçok kişi "bu evren var olduğuna göre bunun bir yaratıcısı ve/veya sahibi olması gerekir" der. Oysaki böyle bir "bilimsel" kural olmadığına göre, üstelikte olması gereken sahibi bulunamadığına göre, demekki bu düşüncede tanrının bir ispatı değildir. Bana göre hiçkimse tanrının/Allahın varlığına 100% emin değildir. En dinci dediğimiz insanlar ve hatta din alimleri bile, tanrının/Allahın varlığına 100% emin değildir. Herkezin içinde küçük de olsa bir şüphe vardır ancak şu anda benim yaptığım gibi, bunu itiraf etmek zordur. Peki emin olmak için ne yapmalıyız? Bir kere baştan söyleyeyimki emin olmamız şart değildir, emin olmasakta olur. Çünkü tanrının varlığına emin olamamak akılsızlık göstergesi değildir, tam tersine emin olmadığını bile bile eminim demek akıl dışı bir davranıştır. Fakat yinede, merak bu, beyin durmaz, birazda araştırmamız lazım. Haydi araştıralım şimdi: 1- Kendi imkanlarımızla ve aklımızla emin olamıyoruz. 2- Tanrı bizimle konuşmuyor. Bize direk olarak ben varım demiyor. 3- Onu göremiyoruz. O zaman ne yapmamız lazım? Dinler bize tanrı vardır diyor onlaramı inanalım? Peki dinlere niçin inanacağız? dinler bize tanrının varlığını insan mantığı ile anlatmıyorki. Hep doğa üstü ve insan aklının harici bir şekilde anlatıyor. Dinler bize tanrıyı insan aklının normlarının dışında anlatıyorsa, öyleyse tanrıyı ararken insan aklından uzaklaşmakmı gerekiyor? Eğer böyle insan aklımızı devre dışı bırakarak tanrıya inanacaksak, hiç inanmayalım daha iyi. Zira aklımızı devre dışı bırakarak inanacaksak, bunun adı akılsızca inanmak olur. Geriye ne kalıyor? Bilime danışmak. Neden bilime danışmak gerekli? Çünkü bilim tüm insanların aklının toplamıdır, insanlığın ortak aklıdır. En doğru mantık bilimde işler. Bu yüzdende güvenebileceğimiz yegane rehber bilimdir. Bilim insanlığın en önemli dostudur. Zaten kimileri bilimin dışında rehber arasa bile, onların bile sağduyuları bilimin tek rehber olduğunu bilir. Örneğin, en dincisi bile bazen doktor yerine üfürükçü hocalara gitse bile, "peygamper efendimiz deveye binerdi" deyip otomobile binmemezlik etmez. Bu davranışları bile onların sağduyularının (Gerçek akılları) bilimin üstünlüğünü kabul ettiği manasına gelir. Tam burda bir not düşmeliyim. Bilim derken illaki ve sadece bilim adamalarının fikir ve görüşleri olarak değerlendirmeyin. Bilim kurallarını hiçe saymadığımız sürece, kendimizde bilimsel düşünebilir ve fikirler üretebiliriz. Bilimi tek rehber edinmeliyiz derken, işin içine bunuda katabilirsiniz. Kendimiz bilimsel fikir oluşturamadığımız zamanlarda ise, bilim adamlarının ortak fikirlerinden yararlanabiliriz. Evet, şimdi gelelim meselenin özüne. Bilim tanrı vardır yada yoktur diyebiliyormu? hayır. Öyleyse bilim "tanrı vardır" diyene kadar tanrıyı yok saymalıyız. Şimdi diyeceksinizki tam tersini neden düşünmüyoruz? Yani bilim "tanrı yoktur" diyene kadar neden tanrıyı var saymayalım? Var sayamayız çünkü bilim tanrıyı var saymıyor. Neden var saymıyor onuda açıklayayım: Çünkü bilim her bilinmeyeni varsaymış olsa, hiçbir yere varamaz. Örneğin, tanrının varlığı bilinmediği gibi, tanrıyı yaratan varmıdır oda bilinmiyor. Eğer bilim her bilinmeyeni var saysa; o zaman tanrının tanrısını da varsaymak zorunda kalır. O durumda da bilim, bilim yapamaz hale gelir. Burada şimdi küçük bir çelişki var zannedebilirsiniz. Peki "bilim her bilinmeyeni yok sayıyorsa, daha önce bilmediklerine nasıl ulaşma şansı buluyor?" diyebilirsiniz. Bilimde şüphe duymak diye bir ilke vardır. Bir bilim adamı bir konu üzerinde bir şüphe duyar ve o şüphesi üzerine araştırma ve çalışma yapar. Ve neticesinde, o şüphesi onu bir gerçeğe götürürse ve yani bir yol aldırırsa, daha önce bilinmeyene ulaşmış olur. Araştırmalarının neticesinde eğer bir yere varamazsa, o zaman o bilinmeyeni yine yok saymaya devam eder. Bilim şu ana kadar hiçbir şüphenin üzerine giderek tanrıya ulaşamamıştır. Hatta izine bile rastlayamamıştır. Ulaşılırsa, bize bildirirler merak etmeyin. Yukarıda yazdığım sebeplerden dolayı bilim tanrıyı/Allahı en azından şu an için yok sayar. Gelecekte varsaymış olacak bile olsa, bu gelecekte yaşayacak insanları ilgilendirir. Benim de herkezin aklı gibi, tanrıyı ispatlamaya aklım yetmediği için ve tek rehberim olan bilim, bana "vardır" demediği için; bende her ne kadar tanrının var olduğunu tahmin etsemde, tek rehberim olan bilim yoktur diyorsa, bende onu yok sayarım. Var olduğunu düşünürüm ama yok sayarım. Bilim neden benim tek rehberim? onu açıklamadan önce şu sözünüzü bu aşamada size tekrar hatırlatmak isterim. Çünkü bilim benim tek rehberim. (Takıntım) Tek rehberim olmasının 2 nedeni var. 1- Yukarıda yazdığım sebepler. 2- Atamdan azar işitmemek için. Atamdan bana karşı kötü sözler duymak istemem, çünkü benim Atam; vahiylerle, ruhlarla, perilerle, cinlerle uğraşan bir Ata değil; "gerçeklerle uğraşan "GERÇEK BİR ATA""dır Eğer benim tek rehberim bilim olmasaydı, benim atam bana "vurdumduymaz cahil" diye hitap edecekti. Eğer bilim haricinde herhangi bir başka rehber daha arasaydım, hem kendime göre ve hemde Atamın fikrine göre ben cehalet ve gaflet içinde bir insan olacaktım. Bakınız Atam bana ne demiş? Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki rehber ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak gaflettir, (vurdumduymaz) cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Mustafa Kemal ATATÜRK Kısaltmalar alalım biraz: Ne demiş Atam? "Dünyada her şey için en hakiki rehber ilimdir." Ne için? "Herşey için", yani tanrıyı aramakda işin içine dahil olmuş oluyor. Ama belkide sadece ilimi, yani bilimi övmek amacıyla söylemiş olabilir!!!! Belkide din işlerini hariç tutmuştur!!!! Bakalım öylemiymiş. "İlim ve fennin dışında rehber aramak" gaflettir, (vurdumduymaz) cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Çok dikkat edin, bu üst cümleye dinlerde dahil oluyor. Zaten, zeki Atam, bu deyişinde tam oraya "vurmuştur". Bu atasözünü söyleyişinin amacıda dinlere dem "vurmaktır". Sevgili Atam, Sen vurdun, hemde vururken duymayacaklarıda önceden bilerek, aynı sözün içinde onlarada "vurdumduymaz" dedin. Hakikattende senin tahmin ettiğin gibi, senin bu vuruşunu cümleni okullardaki(imam hatip okulları hariç) büstlerde okudukları halde duymayanlar oldu. Hatta senin bu cümleni yüzlerce kere okuyup, yine duymayanlar oldu. Onuda bırak "ben Atatürkçüyüm" deyipde yinede duymayanlar oldu. şimdi bende senin yerine vurdum, bazıları yine duymayacak. Ama duyanlar duyuyor sevgili Atam, sen rahat uyu. Değerli Sardunyam, işte bu yüzden benim tek rehberim ilimdir, bilimdir, fendir. işte bu yüzden ben, bunun dışında başka bir rehber aramam. Anlattıklarım size uymadı ama, yinede içim rahat, zira anlayanlar olacağına eminim. Eleştirilerinize teşekkürlerimi sunarım. Sevgiyle kalın.
-
Baykal bu anketi sevmeyecek
Değerli Sardunyam, Ortada durmak ne kadar zor dimi? Ilımlı dindar olmanız bile çoğu zaman dinciler tarafından eleştiriliyor. Ayrıca Ateistler ve benim gibi dinsiz imansız kafirler tarafındanda eleştirilmenizde cabası. Allah size sabır versin. En zor yerdesiniz. Şimdiki yerinizde uzun süre direneceğinize veya ömrünüzün sonuna kadar kalacağınıza eminim ve sizin şimdiki duruşunuzu saygıyla karşılıyorum. Ancak yinede durduğunuz yerin en zor yer olduğunun çok farkındayım. Moralinizi bozmayacak kadar güçlü olduğunuzu biliyorum ama ben yinede size iyi dileklerimi sunabilmek maksadıyla moralinizi bozmayın, biz sizin kıymetinizi biliyoruz diyorum. Ülkemizin değerli öğretmenine çiçeklerimle
-
Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
İslamcı kesimlere duyurulur. Gapıda gaptırmam, islamıda gaptırmam, Atatürküde gaptırmam, laikliğide gaptırmam. Gaptırmadığınız hiçbirşey galmadı. Piyasada ne gidiyor? gap onu. Ve gimseyede gaptırma taktiği. ne güzel dimi? Laik olursan, modern olursun, sakın gaptırma. Atatürkçü olursan, çağdaş derler, sakın gaptırma. Ama islamıda sakın gaptırma, piyasada geçerli ne varsa hepsini kendin gap. Atatürk sıradan bir insan olsaydı, "Atatürkte kimmiş" diyecektiniz ama diyemiyorsunuz, öyleyse gaptırmayayım bari diyorsunuz. Yarın piyasada geçerli, birde Ulutürk diye biri çıksa, "Ben aynı zamanda da Ulutürkçüyüm deyip, onuda gaptırmayacaksınız. Mırtaza Nurluyüz adında bir dinci bulup, Ulutürkle ilgili söylev ve sohbet yaptırıp, Ulutürk aslında bir dinciydi diyeceksiniz. Siz oları boşverinde kafanızda şu sorulara cevap verin. 1- laiklik nedir? 2- Neden icap etmiştir? 3- Türkiyede laikliği uygulamaya sokan kimdir? Ben size biraz yardım edeyim. 1- Laiklik nedir? Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. 2- Neden icap etmiştir? Devleti dinden kurtarmak için icap etmiştir. 3- Türkiyede laikliği uygulamaya sokan kimdir? Mustafa Kemal ATATÜRK'tür. Gördüğünüz gibi yüce Atatürk ne yapmıştır? Devleti dinden kurtarmıştır. Niçin kurtarmıştır? Çünkü insanca devlet yönetmenin dini kurallarla mümkün olmayacağını anlamıştır. Yani dinlerin insanları yönetmesine engel olmuştur. Neden engel olmuştur ? Çünkü dindeki insan yönetimine uygun denilen kuralların, aslında insanları insanca yönetmek için uygun olmadığını görmüştür. Zaten ki dindeki kurallar, insanca yönetime müsait olsaydı, laiklik denen birşeyin icadınada gerek kalmazdı. Yani laiklik denen birşey de olmazdı. Kendi kendinize şu soruları sorun: Laiklik neye karşı icad edilmiştir? Laikliğin tek ve tek düşmanı nedir? Laiklik ne ile taban tabana zıttır? Laik devletimizde neden bu kadar çok islama aykırı kanunlar vardır? Laiklik dinleri yasaklamaz ama yasaklayamadığı için yasaklamaz. yoksa dinlere bayıldığı için değil. Dinlerin kurallarını benimseyip, saygı duyduğu için değil. Tam tersine laiklik dini kurallara saygı duymadığı için var olmuştur. Laiklik insanlara şunları söyler: "Ben sizin dini kurallarınızı mantıksız bulduğum için, asla benimsemiyorum. Dolayısıyla devlet yönetiminde sizin dini kurallarınızı yok sayıyorum. Dininizdeki kendi şahsınızı bağlayan kurallarınızı dilediğiniz gibi uygulayabilirsiniz ama dininiz içindeki toplum kurallarını bağlayan emirleri uygulatmam. Zaten benimde var oluş nedenim, dininizde var olan toplumsal kuralları uygulatmamaktır." nokta. Herkez kendi önünden yesin. Pirzola sipariş etmişseniz, yan masadaki tavuk ızgaraya da sarkmayın. Masamdaki laikliği, Atatürkçülüğü bana bırakın, siz kendi masanızdaki cüppeli ahmet hocanızı, cinci adnan oktarınızı yiyin. Ben sizin masanıza sarkıyormuyum? Banada vahiy geldi, yeni kurallar şunlardır filan diyormuyum? Ruhlar alemiyle benimde ilişkim vardır, gibisinden laflar ediyormuyum? O zaman sizde Laiklik ve Atatürkçülük gibi işlere bulaşmayın. İyi niyetliyiz ama akılsız değiliz. Sancağımızı bildiğimiz gibi, iskelemizide biliriz. Saygı ve sevgilerimle.
-
Kuran süpermarket gibi ne ararsan var.
Değerli Sardunyam, 5 vakit namaz kılıyormuşsunuz, Allah kabul etsin. Dürüst bir insan olduğunuz belli, bu açıdan namaz kılmanızıda takdirle karşılıyorum. Zira islamda 5 vakit namaz şarttır ve bunu ergenlik döneminden itibaren uygulamakda şarttır. Eğer bende islama inanabilseydim, dürüst bir insan olarak (kendine karşı dürüst) bende 5 vakit namaz kılacaktım. Gerçi kendimi islama inanıyor zannettiğim dönemlerimde, pek fazla dürüst değildim ve "henüz müsait değilim" diyerek kendimi kandırarak, 5 vakit namaz kılmıyordum ama kendimi daha fazla kandıramadığım zamanlarımda kesinlikle 5 vakit namaza hazırlık yapmak üzereydim. Türban veya başörtüsü meselesine gelince; Bana göre buda islamda farz olan birşey. sizin başınızı kapamamanızı saygıyla karşılamaktan öte, ayrıca seviniyorum da. Zira sizin gibi, Atatürkün değerli kızına Türban veya başörtüsü yakıştıramam. Siz belkide islamda baş örtme gibi bir emir olmadığına inanıyorsunuz. Belkide olduğuna ama, şu an için takmaya hazır olmadığınızı düşünüyorsunuz. Fakat lütfen beni mazur görünüzki, islama dışardan bakan bir kişi olarak; bu topicin konusu olduğu gibi, bende bunu "Kuran supermarket gibi içinde ne ararsan var" olarak değerlendirmek durumundayım. Yani 3 bayan Kuran okuyor. Bir tanesi içinde Baş örtmeyi kesin olarak görüyor ve direk olarak takıyor. ikincisi ise, başörtüsü olduğuna emin oluyor ama ertelenebilecek birşey olduğuna kanaat getiriyor. Üçüncüsü ise, Kuranda başörtüsü takma mecburiyeti olmadığını alıyor. Hatta islam kadınlarının tamamına bakacak olursanız, kimileri bırakın başörtüsünü, kuranda kara çarşaf, peçe, burka gibi ürünler bile bulabiliyor. Siz eminimki "Onlar yanlış biliyor" diyeceksiniz ama, onlarda sizin için aynı şeyi söylüyorlar. Size bu soruları neden sorduğuma gelince; Yukardakileri yazabilmek için. Bu çok doğru. bazı sorular Evet veya hayır şeklinde cevaplanmaya müsait değildir. Örneğin, "Osmanlı döneminde padişahlık yapmış kişiler kimlerdir?" sorusuna "Evet" şeklinde bir cevap verilemez. Bu söylediklerinizin bende farkındayım. Ancak benim bahsettiğim şey o değildir. Forumdaki islamcı arkadaşlara, "Evet veya Hayır" şeklinde cevap verilecek sorular sorduğumda da durum değişmiyor. Yani o zamanda ne Evet ve nede hayır diyebiliyorlar. Ayrıca bazı sorular vardırki, onlarada tek kelime ile cevap verilebilir. Mesela, "nerede" sorusuna "şurada" denebilir. İslamcı arkadaşlar bunuda yapamıyorlar. Bazı sorular vardırki, tek bir kelimeyle olmasa bile, tek bir cümle ile cevap yazılabilir. Ama islamcı arkadaşlar bunuda yapamıyorlar. Siz bunu göremezsiniz, çünkü sizde islamcı olarak nitelendirilmeseniz bile, islamı desteklemekle mükellef bir insansınız. Amacınız çok harika, Ancak dininize malesef uygun değil. Çünkü islam ırk, din, mezhep, cinsiyet ayrımı yapıyor. Eğer dininize inanıyorsanız, sizinde en azından ırk, din ve cinsiyet ayrımı yapmanız gerekir. İşte Kurandaki ayetleriniz: Nisâ(*) Sûresi 34.üncü ayet: Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.12 Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı13 korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.14 Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. Yukarıdaki ayet cins ayrımına ait ayettir. Bu ayete göre Erkekler kadınlardan üstündür ve kadını dövebilecek kadar özel haklara sahiptir. Nisâ(*) Sûresinin 144 . Ayetinde: Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? Mâide(*) Sûresinin 51 . Ayetinde: Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.16 Bu iki ayete göre de ırk ve din ayrımı yapmanız gerekir. Örneğin, Japon ve çin ırkları sizin için müsait değildir. Hristiyanlık ve yahudilik dinlerine mensup olanları müslümanlarla bir tutmak ise hiç müsait değildir. Şu anda yeryüzünde köle yok ama, dininize göre insanları hür ve köle olarakda ikiye ayırmak zorunda kalacaktınız. Yani dininiz başka, siz başka. Ama iyikide öylesiniz. Umarım öyle değilimdir, değerli Sardunyam. Aklım, kimseninkinden üstün değildir. Hatta benim aklım birçok insana nazaran düşüktür ve basittir, bunu samimiyetimle söylüyorum. Benim normalden daha akıllı olduğumu iddia eden varsa, onlarada öyle olmadığımı ispatlamaya hazırım. Dost sevgilerimle.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Değerli arkadaşlar, Şimdi konuya bir açıklık getirelim. Kuran bir Kitaptır dedik. Kitap ise bir maddedir. Kitaplar günümüzde kağıt üzerine yazılır. Kimileri ciltler halinde ( Örneğin ansiklopediler ) , kimileri ise tek bir cilt halinde derlenir. Kuran tek bir ciltlik, başlıbaşına bir bütün olan bir kitaptır, devamı veya öncesi yoktur. Hiçbir kitabın bir eki veya ilavesi değildir, başlıbaşına derlenmiş olan bir kitaptır. Zaten kuran kelimesi, ekli, katlı-katlanmış, derli manalarını içerir ve bu manada da kendisinin gerçektende bir kitap olduğunu belirtir. Zaten içinde de kendisini bir kitap olarak nitelendirir. Günümüzde bir kitabın nasıl yazıldığını biliyorsunuz. İlk önce içine yazılacaklar bilgisayarda veya kağıtlar üzerine yazılır ve tüm yazılacaklar bitirildikten sonra derlenir (Düzenlenir) ve bir kapak(cilt) içinde toplanır. İslam peygamberi döneminde ise, şimdiki gibi kitap basım ve hatta kağıt teknolojisi olmadığı için, kuran şimdiki şartlara göre yazılamamıştır. İslam kaynaklarına göre, Kuran Muhammede vahiy olarak indirildiği zamanlarda, içindeki tüm sureler ve ayetler hurma yaprakları deri ve kemik vs. gibi maddeler üzerine yazılmıştır. Tüm vahiyler tamamlandığında ise, elde kalanlar bu parçalardır. Yani hurma yaprakları deri ve kemik vs. gibi maddeler. Bu nedenle o parçaları o haliyle, şimdikine benzer bir şekilde normal bir kitap haline getirmeye zaten imkan yoktur. Bir kitap düşününki, bir sayfası hurma yaprağı, diğer sayfası kemik, bir başka sayfası deri, taş vs. Tabiki böyle bir şey teknik olarak imkansız yada mantıksızdır. Dolayısıyla vahiy olan bu ayetlerin toplamına o devir için bir kitap diyebilmek biraz zor oluyor. Fakat mantık olarak, yani kitap mantığı olarak, onların tamamı bir sandık içine yerleştirilebilir ve o sandığı içindekilerle birlikte bir bütün olarak bir kitap olarak nitelendirebiliriz. Veya bu bir sandık değilde başka bir şey olabilir. Yani maksat ona ilkel bir şekilde bile olsa bir kitap diyebilmek. Bu aşamada, itiraz edenler olabilir. "Neden illaki kitap deme zorunluluğu olsunki" diyenler çıkabilir. Fakat eğer ona bir kitap demek şart değilse bile, yinede ve mutlaka toplamına bir isim verebilmek için, onu derlemek ve biraraya getirmek gerekir. Yani bir bütün oluşturmak şarttır. Aksi halde bir ismi olamazdı. Hadi diyelimki o dönemde kitap değildi, ama mutlaka ki bir bütündü ki ona Kuran olarak bir isim verilebildi. Bir bütündü diyorum, çünkü vahiyler tamamlanmıştı. Zira vahiyler tamamlanmadan önce sadece sureler ve ayetler vardı ama tamamlanmamış olduğu için Kuran henüz yoktu. Buna göre henüz tamamlanmamış haline ne adlar verebiliriz? 1- Sureler. 2- Ayetler. Neden? çünkü henüz kuran oluşturulmamıştır. Yani henüz Kuran yoktur. Şimdi gelelim son noktaya, Kuran eğer Allahın gönderdiği bir kitap olmuş olsaydı, Allah henüz Kuran diye bir şey yokken, sanki kuran diye bir kitap veya bir bütün varmış gibi bahsedermiydi? Şimdi sizlere henüz Kuran denen birşey yokken; Allahın Kurandan bahsettiği bazı ayetleri örnek veriyorum: Bakara(*) Sûresinin 97 . Ayetinde: De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” Dikkat ederseniz Allah yukardaki ayette henüz Kuran yokken Kurandan bahsettiği gibi, aynı zamandada indirmiştir derken geçmiş zaman eki kullanarak sanki Kuran tamamlanmış gibi bir ifade kullanıyor. Ve yine dikkat edinki Ayetler demiyor, Surelerde demiyor, Kuran diyor. Oysaki o ayet indiğinde henüz Kuran inmemiş durumdaydı. Dahada detaya gireceğim ama şimdilik birkaç ayet daha örnek verelim. Bakara(*) Sûresinin 185 . Ayetinde: (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. Yine ayet veya sure kelimesini kullanmıyor, ramazan ayında Kuranın tamamı indirilmiş ve bitmiş gibi bahsediyor. Âl-i İmrân(*) Sûresinin 58 . Ayetinde (Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz. Burada durum dahada vahim, çünkü ayetlerden bahsedilmiş olduğu halde yinede Kurandan bahsediyor. Yani Kuran varmış gibi vurgulanıyor. Üstelik ayetlerin ve Kuranın ayrı ayrı şeyler olduğu tastikleniyor ve ayrıcada Kuranın varlığından söz ediliyor. Üstelik "indirilecek olan Kuran" falan da denmiyor, direk olarak sanki o anda Kuran vermış gibi sözediliyor. Nisâ(*) Sûresinin 82 . Ayetinde: Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. Bakınız burada da sanki tamamlanmış bir kuran varmış gibi söz ediliyor. Üstelik sanki Kuran tamamlanmış ve derlenmiş vede bazı insanlara dağıtılmış bir kitapmış gibi değerlendiriliyor. Enfâl(*) Sûresinin 32 . Ayetinde: Hani onlar, “Ey Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir” demişlerdi. Bakınız, yine burda sanki kuran tamamlanmış ve birilerine dağıtılmış ve kimileri inanmamış gibi anlatılıyor. Oysaki bu ayetin indiği zaman kuran henüz tamamlanmamış ve kimseye de dağıtılmamıştır. Sevgili arkadaşlar, Kuranda bu şekilde Kurandan bahseden birçok çelişkili ayet vardır. http://www.diyanet.gov.tr/kuran/result.asp...&Submit.y=4 Yukarıdaki adresten diyanetin sitesine girerseniz, bunların yüzlercesini görebilirsiniz. Gördüğünüz gibi Kuran bir kitaptır. İslami kaynaklara göre muhammedin ölümünden çok sonraları yazılmıştır. Yukarıda bahsi geçen ayetler ise; Muhammedin sağlığında indirilmiştir ! Kurandaki kurandan bahseden ayetleri okuduğunuzda sanki Kuran Muhammed zamanında yazılmış ve hatta dağıtılmış olarak anlatıldığını görürsünüz. İslami kaynaklara, hadislere, alimlere bakarsanız, Kuran Muhammedin ölümünden sonra yazılmıştır. Zaten Muhammed ölmeden Kuranın bir kitap haline getirilmemiş olması dahi başlı başına bir çelişkidir. İslami anlatımlara göre Kuranın muhammed döneminde yazılamamış olmasının sebebi muhammedin ölmesine 2 gün kalasıya kadar vahiy inmiş olmasıdır. Yani vefatına 2 gün kalasıya kadar Kuran tamamlanmamış olduğu için Muhammed kuranı yazıp, derleyip, toparlayıp dağıtamamıştır. Oysaki herşeye gücü yeten Allah, pekala muhammedi bir kaç yıl daha yaşatacak kadar güce sahip olmalıydı. Üstelik, yine islami kaynaklara göre, Kuranı yazma fikri Allaha veya Muhammede ait değil, sonrasındaki bir takım insanlara aittir. Üstelikte bu insanların Kuranı yazmak istemelerinin sebebi muhammede inen vahiylerin zamanla, kulaktan kulağa değişime uğramamasıdır. Üstelikte Muhammedin, "Ben ölürsem Kuranı yazınki değişmesin" diye bir vasiyeti de yoktur. Üstelikte İslama göre Allahın da "Kuranı yazın" diye bir ayeti veya isteğide yoktur. Madde kelimesinin neden bu kadar üstünde durduğuma gelince; şöyle anlatayım. İslamcı arkadaşlar bu yazıma itiraz sunarken, her zaman mecbur kaldıkları gibi işi mecazi anlamlara çekecekler. Yok efendim, Kuranda allahın bahsettiği kuran kelimesi, bildiğimiz kuran manasında değilde şu manada kullanılmıştır diyecekler. Yani adı Kuran olan somut bir maddeyi, soyut bir manaya çekecekler. Onu her zamanki gibi, ruhlar alemine, bilinmezliklere sürükleyecekler. Basit mantıktan uzaklarda, mecazi anlamlarda anlatacaklarki, ortalık bulansın, kafalar karışsın. Hurafelerden uzak, mutlu bir yaşam sizlerin olsun. En derin sevgilerimle.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Değerli arkadaşlar, Yukarıdaki arkadaşların ve benim görüşlerime göre kuran bir maddedir. Çünkü içinde her ne yazarsa yazsın, kendisinin var olduğu bir gerçektir. Onu elle tutabiliriz ve gözle görebiliriz. Boşlukta yer kaplayan bir kütleye ve ağırlığa sahiptir. Gerçek hayatımızda var olan bir nesnedir. Kuran bir kitaptır. Kuran bir kitabın adıdır. Az sonra konunun nereye geleceğini göreceksiniz. Bu topice bir hayli girilmiş olmasına rağmen, İslamcı, dindar veya müslüman arkadaşlar malum nedenden dolayı görüşlerini sunmamayı yeğlemişler. Topici ziyaret edenler arasında, sadece enkas arkadaşımız fikrini yazabilecek kadar cesaret göstermiş, kendisine teşekkürlerimi sunarım. Birçoğu konunun nereye gideceğini bilmediği için, basitçe, "Kuran bir kitaptır, kitap olduğu için bir maddedir" diyememiş. Birazdan konu açıklığa kavuşacaktır. İlgi ve alakanıza çok teşekkürlerimi sunarım.