Evrensel tarafından postalanan herşey
-
Rahman kimdir ?
Teşekkürler sayın Azure, Son bir şey daha sorucam, Arapçada el kelimesi ne manaya gelir onuda yazarsanız sevinirim. Sevgilerimle.
-
EMPERYALİZM VE İRTİCA... (Emperyalizmin maşası haline giren kitle isim değiştirir... Ve artık, emperyalizmin adı İRTİCA şeklinde değişir...)
Teşekkürler çok değerli Bilimselci, Bir noktayada ben dikkatinizi çekmek istiyorum. Yukarıdaki yazınızda bataklıktan bahsetmişsiniz. Bataklıkların bir özelliği vardır ağır maddeler bataklıkta batar hafif maddeler ise üste çıkar. Yani bilgiyle kültürle ağırlaşan aydınlar batar, içi boş cahillerde hafif oldukları için üste çıkar. Zaten istenen ve planlananda bu. Paranın kroya geçmesi de buna bir zemin ve örnektir. Bunun örneğini siyasette de görmek çok basit. Türkiye şeyhlerin dervişlerin, müritlerin ülkesi olmayacak. Teşekkürler Dipnot, teşekkürler Bilimselci.
-
Rahman kimdir ?
Teşekkür ederim sevgili Azure, Siz söylediğinize göre doğrudur, size güveniyorum. Bahsettiğiniz isimler insan ismi olmayabilir, arapça bilmediğim için yanılmış olabilirim. Fakat bildiğim kadarıyle Abdül Rahman olarak insan ismide var, yoksa buda mı yanlış? Teşekkürler.
-
Kuran süpermarket gibi ne ararsan var.
Şoför hatasından dolayı, otomobil yargılanamaz öylemi? Aynı arabayı kullanan milyonlarca kişi hata yapıyorsa; hata şöförde değil otomobilde veya yoldadır. Hadi bunuda geçelim, hatalı şöförü yaratan kim acaba? Hatta, biz bazı şöförlerin gözlerini kör ettik, kulaklarını sağır yaptık diyerek, şöföre kasten kaza yaptıran kim acaba? Biz isteseydik onlarıda iyi söför yapardık diyen kim acaba? Saygılarımla. İslamcıları bağlayıcı bir kaynak değildir demeniz doğru olabilir ama bağlayıcı bir kaynak değildir demeniz yanlış. Kimilerini nasıl da bağladığını görüyorsunuz. Peki o zaman Kuran'ın orijinali yakılmadıysa nerede? Yerinide bir söylermisiniz bir zahmet? Merak ediyorum sevgili kralx, 1- Kuran'ın arapçası mı değiştirilemez, yoksa Türkçesimi? 2- Tamamı mı değiştirilemez? yani mesela tek bir ayeti değiştirilebilirmi?
-
İslamda kölelik ve cariyelik
Çok değerli haksöz, Tıpkı nick'indeki gibi gerçektende haksözsün. Biliyorsunki doğruyu söyleyeni 9 köyden kovarlar. Ancak 10.uncu ve diğer köylerdekiler seni takdir ediyor buna emin olabilirsin. Gerçekleri anlamaya korkmayan kişiler senin insanlığa katkılarını takdirle izliyor. Sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Sayın arkadaşlar, Islam köleliği yasaklamamıştır ama kaldırılmasına katkıda bulunmuştur gibi avuntularınızı anlıyorum ama böyle birşeye ancak islamcılar inanır. Zaten böyle bir şeyi de sadece ve sadece islamcılar söyler başka hiçbir kaynaktan islam köleliğin kaldırılmasına katkıda bulunmuştur diye bir şey okuyamazsınız. Bir kere tarafsız bir akıl şunları düşünmesi gerekir: 1- Kölesi olan bir peygamber olurmu hiç? 2- "Andolsunki, biz size köle sahibi olmayı yasakladık" diyen bir ayet yok. 3- "Andolsunki, biz köleliği kınıyoruz" diyen bir ayette yok. Kuranda birçok yerde kölelikten bahsedildiği halde köle sahibi olmayı kınayan tek bir ayet bile yok. Peygamber köle sahibi olacak, üstelikte köle pazarında köle alıp satacak, yetmedi veda hutbesinde bile efendisine itaat etmeyen köleleri nankörlükle suçlayacak. Kitabında köleliği yasaklayan tek bir ayet bile olmayacak, bırakın yasaklamayı köleliği kınayan tek bir ayet bile olmayacak. Din savaşlarında peygamber insanları esir alıp, köle yapacak ve bir mal gibi ganimet olarak savaşçılarına dağıtacak. Ondan sonrada islam köleliği yasaklamadı ama kaldırılmasında katkıda bulundu diyeceksiniz. Buna kediler bile güler. Sevgilerimle. Arkadaşlar makyaj yapayım derken başka çirkinlikleri de ortaya çıkarıyorsunuz. İslam köleliği kaldırmıştır derken bile, islam köleliği yaşatmış ve yürütmüştür gibisinden yazılar yazmak zorunda kalıyorsunuz. Bence siz hiç bu kadar makyajlamayla uğraşmayın. En iyisi kölelik aslında güzel bir uygulamadır deyip çıkın işin içinden. Böylesi daha kolay. Verilen cevaplara bakarmısınız özür kabahatten de büyük: Tıpkı bir mal gibi, birisinin hissesine düşmüş. Burada şerefini alçaltıyor, bakınız şimdi birazdan ne yapacak! Şimdide kendi alçalttığı şerefi yükseltmeye karar veriyor. Kabiledeki diğer halkın şereflerini niye yükseltmek istememiş acaba? Kızlarımı güzel değilmiş, yoksa yeterince mevkii sahibimi değillerdi? Savaş ettikleri her kabilenin resinin kızıyla evlenmişmi acaba? Yoksa diğerlerinin şereflerini yükseltmeye gerek görmemişmi? Evet, şeref düşürüp yükselterek pek güzel yardımcı olmuştur. Böyle bir şeref düşman başına. Bizlerden, kadınlarımızdan, kızlarımızdan uzak olsun. Aman ABD duymasın, bütün dünyanın şerefini yükseltir valla. Saygılarımla.
-
Rahman kimdir ?
Rahman ve rahim olan Allahtır derler. Bu ne demektir? Ondan başka kimseye rahman ve rahim denmez demektir. Peki o zaman, bakalım Allahtan başkalarına rahman deniyormuymuş? Abd el Rahman Khalil-el-Rahman Fath El Rahman Ali Abed el Rahman Teşekkürler haksöz. Saygılarımla
-
Kuran süpermarket gibi ne ararsan var.
Çok teşekkür ederim değerli Sardunyam, Sizin bu iyi temmennize rağmen beni bağışlaması kesinlikle mümkün değil. Yani zaten iş işten geçmiş. Ben sınavımı zaten daha dünyaya gelmeden önce, elez bezminde tamamladım ve sınavı kaybettim. ( kralx e sorun size detaylı bir şekilde anlatır). Bu yüzden, bizim gibilere duanız çok güzel, ama malesef geçersiz. Yinede tekrar teşekkür ederim. Sevgili Sardunyam, Aykırı olan benim o yazıları yazmammı? yoksa yazdıklarımın içindeki insan tiplemeleri mi islama aykırı? orasını belirtmemişsiniz. Ben zaten yazımda islamı anlatmadımki. İslamı zaten isteyen istediği gibi anlıyor, konumuz da bu zaten. Bende zaten buna dikkat çektim. Yazdığımın basit bir şekilde özetleyeyim. Kuran/İslam süpermarket gibi, içinde ne ararsan var. Kuran ve İslam'ın süpermarket gibi olmasının en ala kanıtı; insanların onu süpermarket gibi kullanmasıdır. Demekki, böyle kullanılmaya müsaitmişki, insanlarda bunu böyle kullanmış. Üstelik tek bir insan değil, bütün insanlar süpermarket gibi kullandığına göre; demekki islam ve kuran gerçektende süpermarket gibi. Yalanmı söylediklerim? Kuran ayetlerini herkez kafasına göre yorumlamıyormu? İsteyen işine gelen hadisi doğru sayıp, işine gelmeyeni yalan saymıyormu? Kimisi islam ve kurandan kara çarşaf, kimisi türban, kimisi burka, kimisi ise G-string mayo almıyormu? Kimisi zemzem suyu, kimisi ise rakı almıyormu? Malesef sevgili Sardunyam yeterince anlaşılır olmamış. Yada olmuş ama ben anlamamışım. Sebeplerinide açıklasanız çok daha iyi olurdu. İsterseniz ben soruları yazayım, sizde altlarına cevaplarını teker cümle halinde yazın: Ama çok rica ederim sorulara birer cümle olarak cevap verin. Cevaplar verilirken dallandırıp, budaklandırıldığı zaman ben bunu bir kaçış olarak değerlendiriyorum. Sizi kastetmiyorum ama forumdaki teist arkadaşların çoğu, bazen islamda mantıklı ve net cevaplar bulamadıkları için, çoğu zaman verdikleri cevapları dallandırıp, budaklandırmak yoluyla getiriyorlar. Bulanık cevaplar vermiş olmamanız açısından, lütfen sorularımı tek cümle ile yanıtlayınız. 1- Önceki kitapları neden korumayı istememiş? Cevap: ...................... 2- Kuran'ı neden korumaya ihtiyaç duymuş? Cevap: ..................... Başındaki kısmen doğru ama sonundaki yorum yanlış. Size daha doğru olduğunu sandığım, kendi yorumumu, sizin cümlenizle yazayım: "Din ise riyaya, saptırmaya, dejenerasyona karşı çıkar. Her türlü ahlaksızlığı yasaklar. Buna rağmen birileri aksini yapıyorsa bu onları yaratanın sorunudur." Çünkü Allah bir dini insanlar yola gelsin diye indirmişse, buna rağmen tüm insanları istediği şekle sokamamışsa, Allah amacına ulaşamamış demektir. Buda sonsuz güç anlayışına ters düşer. Çünkü bazı insanları Allah yola getirmeyi amaçlayıp da yola getiremediyse, bu Allahın başarısız olduğuna ispattır. Böyle bir Allah olmayacağına göre; demekki dinlerdeki Allah tanımı yanlış ve gerçek dışı. İmtihan konusunun mantıksızlığına detaylı olarak girmeyeceğim, çünkü o konunun kaçış noktaları çok. Daha sonra başka bir başlıkta, kaçış noktalarını da tıkayarak, imtihan konusunu detaylı olarak ele alacağım. Bu yüzden imtihan konusunun gerçek olduğunu varsayarak yazıma devam edeceğim. İmtihanın sonucunu Allah biliyormu dedik. Teistler olarak, Evet biliyor dediniz. Bile bile neden imtihan ediyor dedik, insanlara ispat etmek için dediniz. Yani "sen şu, şu suçları işledin" diyebilmek için. Şimdi bütün bunların doğru olduğunu varsayalım. Peki o zaman Cennete gidecekleri belli olanlar neden günah işliyorlar? Din, islam veya Allah neden cennete gidecek insanları dahi ideal bir yola getirememiş? Neden cennete gideceği zaten belli olan insanlar günahkar olmaya müsait yaratılmış? Buna göre cehenneme gidecek olanlarda hiçbir üretim hatası yok ama cennete gidecek olanlar üretim hatalı olmuş oluyor. Zira cehenneme gidecek olanlar zaten amacına uygun olarak islama aykırı davranıyorlar. Fakat cennete gidecek olanlarda da ufak tefekde olsa üretim hataları mevcut öylemi? "İnsan doğası itibarıyla riyaya müsaittir" demişsiniz. Kim bu riyaya müsait olanlar? Sadece cehennemliklermi? Yoksa tüm insanlarmı? Sadece cehennemlikler riyaya müsaitse, cennetliklerin günahlarını nereye koyuyorsunuz? Değerli Sardunyam, Herkezin önyargıları vardır ve hızlı düşünebilme amacıyla onları kullanırlar. Ancak benim düşüncemi engelleyici önyargılarım (önümdeki yargılar) yoktur. Heleki bu konuda hiç olamaz. Neden olamaz, çünkü ben cehennemde yanma meraklısı değilim. Ayrıca benim bir şeyleri koruma gibi bir endişemde olmadığı için önyargım olmasıda mümkün değil. Müslümanlar müslüman aileden, hristiyanlarda hristiyan aileden gelir. Aile ve toplum değerlerini koruma amacıyla ön yargıları olması normaldir. Ama Müslümanlıktan gelen bir dinsiz, neyin endişesiyle ön yargılı olsunki? Hadi diyelimki bir dinsizde birşeylerin sebebiyle önyargılı, ancak kendine bebekken bir din yüklenmiş bir kişinin ön yargılı olma ihtimali daha fazla değilmidir? Birde şunu belirteyim; önyargılı olmak birkaç istisnayı ve az sayıda örneği alıp, ona göre düşünmek demektir. Benim bahsettiğiniz yazım, birkaç istisnayı değil, milyonlarca insanı kapsıyor. Milyonlarca örnekten bir fikir sahibi olmak önyargımıdır? Bence milyonlarca örneğe rağmen, bu fikire sahibi olamamak önyargı gerektirir. Ayrıca size birkaç sorum olacak; Siz islamdan türban aldınızmı? Siz almadıysanız, alanlar nerden almışlar? Kara çarşaf ve burka alanlar nerden almış? Siz islamdan 5 vakit namaz aldınızmı? Alanlar nerden almış? Namaz kılmayan müslüman toplumlar islamdaki namazı neden almamışlar? Yoksa sizde Candan Erçetinin "Onlar yanlış biliyor" şarkısını söyleyenlerdenmisiniz? Saygı ve sevgilerimle.
-
Dinsiz neye inanır.
Ne tatlı dilli bu güzel Azure, İşte insan olmak budur. Eğer gerçekten cennet varsa, cennetlik budur. Kin, nefret taşımayan, sevgiye inanan, insan vicdanına, insan aklına güvenen. Tebrik ederim çok çok değerli Azure. İnsanlığın, barışın, bizlerin size ihtiyacı var, hiçbir zaman susmayın lütfen.
-
Gerçek tanrı test,i
Sevgili xlark tades, Bu sizin söylediğiniz ticarete girer. O bana şunu, bunu vermiş, bende ona şunu bunu vermezsem olurmu? Altta kalmama, kültürümüze benzer. "Fadime hamımlar, bizim kızın düğününde beşi biyerde taktılar, bizde şimdi yeni yazlıklarına bi ev hediyesi götürmezsek olmaz?" Allahla ticaret yapılırmı hiç? Rahmetin, güzelliğin karşılığı beklenirmi hiç? Birine bir iyilik yaptığınızda karşılık mı beklenir? Bir şeyi sevmek için, sizin sevilmeniz şartmı? Mefaat gütmeden sevenler, akılsızmı? Yanlış şeyler bunlar. İnsanlıkta ben ona şunu verdim, o bana bunu verdi gibi ticari hesaplara girilmez. Bunlar ayıp şeylerdir. İnsanlık için ayıpsa, Allah yapsada ayıptır, hatta koskoca Allah bu tür küçük hesaplar içindeyse, daha büyük ayıptır. İnsanlığın içindeki yüce sevgi sizin sandığınızdan daha yücedir. Hatta sizin bizzat şahsınızın içinizdeki sevgi bile, size sunulan Allahın sevgisinden daha yüce ve daha erdemlidir. Yeterki farkına varın. Kim Allaha küfür ediyor, sayın kralx? Hiç gördünüzmü Allaha küfür eden birini? Biliyorsunuz, bizim küfürlerimiz anayla, avratla başlar. Hiç gördünüzmü Allaha öyle sözlerle hitap edeni? Küfür, müfür eden yok, sadece inanan ve inanmayan var. Kaldı ki diyelimki birileri küfür etti; sadece küfür etti diye hangi vicdan karşısındakini bu kadar zalimce yakar? Size birisi küfür etse, onu yakarmısınız? Yakmazsanız, Allah sizden dahamı vicdansız? Şirk koşanıda boşverin. Şirk koşanda yok. %99.999 Allaha veya tek tanrıya inanıyor. zaten ikiside aynı kapıya çıkar. Kalan 3-5 kişide inanmasa ne olur? Koskoca Allah için bir problemmi yaratırlar? Zaten madem ki onları da Allah yaratmış, niye gıcık kapsın onlara? Allahın dengi mi oluyorki onlar, Allah onlarla hizipleşsin, iddialaşmaya girsin, intikam hisleri beslesin? Tıpkı bir çocuk gibi; "Vaaay sen bana bunu yaptın, bende sana böyle yapıcam" desin. "Küstüm sana işte, al misketlerini, ver benim oyuncaklarımı" desin. Şeytan gibi, yetki ve sihir sahipleriyle uğraşmak varken, niye gidip de zavallı biçare insanlarla uğraşsın. Hadi diyelimki canı kavga, atışma, iddialaşma istiyor; niye o zaman bizede kendine yakın güçler vermeden kavgaya tutuşuyor? Buna nasıl adalet? Allah hem kavga istiyor, hemde silahları kendi seçiyor. Çok özür dilerim. Ben bir sürü robot yapsam, sonrada onlara "ben senin Allahınım" desem, yaptığım robotlardan biri de "ben inanmıyorum" dese. Bende o robot öyle dedi diye onu yaksam, bana ya çocuk derler yada sapık derler. Aksini iddia edemeyiz, mademki sonsuz güçte bir Allah var, bizim gibi varlıklar onun gücünün ve aklının yanında robottan bile basit kalır. Etikmidir bu? kendinden milyarlarca kez zayıf bir varlık yarat, sonrada onlarla iddialaşmaya gir, hatta kavgaya tutuş, ve hatta onlardan intikam almaya çalış. İnsan ahlakının bile çok altında olan bu davranış, nasıl olurda yüce bir Allaha yakışır. Buna inanmak, Allahı küçültmek, aşşağılamak değilmidir? Siz Allaha küfürden bahsediyorsunuz. Bana kalırsa, bütün bunlara inanmak Allah dediğiniz varlığa en büyük küfürdür. Hayır kralx, İnsanlar sizin sandığınız kadar zalim değil. Sapıklar hariç, hiçbir aklı başında insan, hiçkimsenin derilerini değiştire değitire, yakmaz. İnsanlar bahsetttiğiniz, Allah kadar zalim olsaydı, şu anda devlet yönetimlerine hakim olan kanunlarda da insanları yakıp, kavurma gibi sadistce cezalar olurdu. Ayrıca Allah dediğiniz varlığı insanla rekabete soktuğunuzun farkına varmalısınız. Acımasız hükümdarlar fikrinize ise katılıyorum. Mesela firavunlar, nemrutlar gibi eski dincilerin yanında, saddam hüseyin, hümeyni, gibi yeni dinciler. Olmaaaaz, olmuyor işte. Duruma göre, adamına göre BA-ĞIŞ-LA-YI-CI-DIR. demeniz gerekir. Az önceki iletinizde, Allah inanmayanları iyilik meleği bile olsa cayır cayır yakar dediniz. Yani sınırlı BA-ĞIŞ-LA-YI-CI. Kendisine destek verini bağışlıyor, vermeyeni bağışlamıyor. Üstelik bunu yaparken, hiçde etik davranmıyor. Ben asarım, keserim, kimseyede hesap vermem diyor. Yok, pardon öyle demiyor, bu biraz masum kaldı. Allah yarattı demem, derilerini yüze, yüze sonsuza kadar yakarım diyor. Sevgiyle kalın.
-
Gerçek tanrı test,i
Nereden çıkarıyorlar biliyormusunuz değerli kralx? Hani insani vicdan, merhamet, hak, hukuk anlayışı ve mantığı varya, işte oradan çıkarıyorlar. Hani insani duygular diye bahsedilen şey varya; işte o bu. Değerli haksöz'ün makyajlama dediği şey de bir anlamda budur. Insan aklı, insan vicdanı ile biraraya geldiği zaman, dindeki insanlık dışı olayları işte böyle makyajlamak zorunda kalırlar. Zira dindeki vicdansız tarafları makyajlama yapmazsanız, dinden çıkmak zorunda kalırsınız. Buda zaten çeşitli korkulardan dolayı yavaş yavaş olur. Dinden çıkmak da zor olduğu için, sevgili Azure'nin makyajlama yapmasına da hak veriyorum. Çok sevgili Azure, Sizin gibiler, insan güzelliğinin, hoşgörüsünün, aklının ve vicdanının dinlerden gelmediğinin, o güzelliklerin insanın kendi içinde zaten olduğunun en büyük ispatıdır. Böyle bir kişiliğe sahip olduğunuz için, size içten teşekkür ederim. Ancak malesef, islam/kuran iyi insanları inanmadıkları sürece cennete kabul etmiyor. Onları da tıpkı kötü insanlar gibi (en zalim şekilde) cehenmnemde yakıyor. kralx in de dediği gibi, bu sistem ayetlerle belirlenmiştir. Hatta kralx in daha önce söylediklerine bakacak olursak, bu dünyada yapılan kötülüklerin veya iyiliklerinde bir önemi yok. Zira kendisi kimin cennete, kimin cehenneme gideceğinin daha dünyaya bile gelmeden (Elez bezminde ) belirlendiğini söylemişti. Çok sevgili Azure, lütfen aklınızı ve vicdanınızı şimdiki gibi daima dinleyin. Siz olsanız, suçsuz bir insanı, sadece aklına yatmadı ve inanmadı diye yakarmısınız? Onu bırakın, sizin vicdanınız en azılı katili bile olsa, derilerini değiştire değiştire yakarmı? Yaksa bile, onun feryatlarına, o güzel kalbiniz ne kadar dayanabilir? Hadi diyelim siz yakmazsınız ama Allah yakar, peki ozaman Allah sizden vicdansız olabilirmi? Yada siz Allahtan rahmetli, Allahtan hoşgörülü olabilirmisiniz? Bütün bunları da bırakın. Farzedelimki En sevdiğiniz birisi, inancını kaybetti ve cehenneme gitti. O orda cayır cayır yanarken; siz cennette hurilerle keyif çatabilirmisiniz? Hiçmi vicdanınız sızlamaz, en sevdiğiniz arkadaşınız, veya öz kardeşiniz, yada öz evladınız cehennemde sonsuz acılarla yanarken ? Demezmisiniz "Allahım canımın içi sevdiceğimi yakıyorsan, ilkönce beni yak" diye. Onlar orda yanarken senin vicdanında yanmazmı, yüreğin kavrulmazmı? Bir tanecik, anacığın cehennemde yanarken, cennet seni mutlu edermi? Değerli doğa dostlarım, kardeşlerim. Tanrı inancı hoştur, duygusallıktır. birilerini sevmek, adalet istemektir. Tanrı inancı sempatiktir, hoş sohbet konusudur. Ama dinler sizi birbirinize düşürür, düşman eder. Barışı, sevgiyi yok eder. Kardeşliği düşmanlığa çevirir. Dinli de güzel ama, çinli de çok güzel. Halay da güzel, tango da güzel. Benim aşkım ne güzel, seninki daha güzel. Ama en güzeli, gümrüksüz güzel. Sevgiyle kalın.
-
Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Sevgili muta, Atatürk'ün manevi şahsiyetinin arkasına saklanmak sözünüz biraz yanlış oldu galiba. Öyle yapan bir insan, forumlarda kendi fikirlerini yazmaktan kaçar, sürekli birilerinin yazılarını yapıştırır. Oysaki sayın saklıgerçek sürekli kendi fikirlerini yazarak, hiçbiryere saklanmadığını defalarca ispatlamıştır. Tabiki bazende alıntılar yapılacaktır. Ancak bence, neredeyse her teist'in yaptığı şekilde, H.Y gibi 7 şizofren raporlu hastalardan alıntı sunmaktansa, Atatürk gibi bir dahiden alıntılar sunmak çok daha akıllıcadır. Sevgilerimle.
-
Kuran süpermarket gibi ne ararsan var.
Merhabalar, Benim hayatım boyunca gördüğüm tüm insanlar kuran'ı supermarket gibi kullanıyorlardı ve hala hepsi öyle kullanıyor. 42 yıllık ömrüm boyunca, kuranı süpermarket gibi kullanmayan tek bir müslümana dahi rastlamadım. Müslüman olduğum zamanlarda bende herkez gibi, kuranı bir süpermarket gibi kullanıyordum ama kendime itiraf edemiyordum. Bırakın mezhep farklılıklarını; dünya üzerinde, dini birbiriyle tamamamen aynı uygulayan 2 kişi bile bulamazsınız. Birisi kuranda türban görür alır, öbürü türbanı bulamaz metreyle kara çarşaf alır. Bir ötekide tanga mayoyla bodrum sokaklarında dolaşır ama elhamdürüllah müslümanım der. Birisi kurandaki kadını övme ayetini alır karısını över, öbürü de kadını dövme ayetini alıp karısını döver. Kimisi kadınları haşlar, öbürüde haşlama yetmez der yere gömüp taşlar. (Üstelik ayeti bile vardı, kurandan çıkarıldı der ). Kimisine 5 vakit namaz bile yetmez, her fırsatta namaz kılar, kimisi ise ömründe bir kere bile namaz kılmaz ama en müslüman benim der. Kimisi kurban keser, fakirlere dağıtır, kimisi ise allah yolunda adam keser efkar dağıtır. Birisi bu hadis doğrudur der, ona göre yaşar. Diğeri ise o hadisi ben almayayım der öteki hadiste yaşar. Bir başkası ise, kuran başlıbaşına yeterli bir kitaptır hadislerin hiçbirine gerek yoktur der. Kimisi "ne olursan ol gel" der insanları döndürür, kimiside camisinde hocasını öldürür. Yani marketten isteyen istediğini alır. Beğenmediğine de "islamda bu yoktur" der. Kimine dünya fani, cennet çok hoş, kimisi ise hergün sarhoş. Kimisi zamparadır nikahsız gezer, uyanık olan dört karıyı dört odaya dizer. Akıllısı dinini ticarete sokar, dahi olan hiç uğraşmaz siyasete sokar. Ey birbirlerine göre dinleri yanlış yorumlayanlar, Allah bir din göndermiş, koruyamamış, bir tane daha göndermiş, onuda koruyamamış. Yine göndermiş, yine olmamış. En sonunda bir yolunu bulup, insanların değiştiremeyeceği bir kitabı yazmayı başarmış ve içinede onu kimsenin değiştirmeyeceğini yazmış. En sonunda baktınızki kuranı değiştiremiyosunuz ( ! ) bu seferde kendinize göre seç-kopyala-yapıştır şeklinde, süpermarket tekniğiyle herbiriniz kendinize göre din kurdunuz. Böylelikle, kuranın değiştirilemeyişi de bir işe yaramadı. Ama bir dahaki sefere görürsünüz gününüzü. Mutlaka ki Allah, birgün yanlış yorumlanamayacak kitap göndermeninde bir yolunu bulacaktır. Şüphesizki o herzaman bağışlayandır. (Bunu niye buraya yazdımsa) Bakalım o zaman ne yapacaksınız. Şu mecazi anlamda şöyledir, aslında söylenmek istenen şudur filan diyorsunuz ya. Yeni gelecek kitapta eminimki, "bu kitapta mecazi anlamlar yoktur, ne diyorsak odur" yazacak. Şu hadis doğru, bu hadis yanlış diye işinize yarayan ürünlerden alıyorsunuz ya. Yeni gelecek kitapta, hangi hadislerin doğru olduğuda yazacak, bakalım o zaman kuranı süpermarkete çevirebilecekmisiniz? Yeni kitap gelmeyecek diye de düşünmeyin, duruma göre ayet gönderen Allah, mutlaka ki duruma göre kitapda gönderirir. Ki öyle yapmıştırda zaten, bakmışki insanlar kitabı değiştiriyor, bir kaç başarısız denemeden sonra değiştirilemeyecek bir kitap göndermiş! Şimdide dinin yanlış yorumlanması yüzünden, yanlış yorumlanmayan bir kitap göndermenin bir yolunu mutlaka bulacaktır (!) Kuranda "bu son kitaptır" diye yazsa bile, Allahın işine ( Haşa ) karışılmaz. Fikrini değiştirebilir. Verdiğim geçici rahatsızlıktan dolayı özür dilerim. Herkeze saygı ve sevgilerimle.
-
ŞERİAT TEHLİKESİ NE ZAMAN BİTER
Değerli Bekir, Benim yazacaklarımla ilgili fikirleriniz yazmanızda fayda görüyorum ancak olası soru veya eleştirileriniz olursa cevap yazamayacağım için üzgünüm. Zira forumdan ayrılıyorum, bunlar ise son yazılarım. Mutluluklar dilerim. ------------ Arkadaşlar ben artık bu forumdan ayrılmaya karar verdim. Şu anda birkaç topic dolaşarak cevap vermem mutlaka şart olan, veya söz verdiğim birileri varmı diye kontrol ettikten sonra aranızdan ayrılıyorum. Bu yüzden, daha sonraki sorularınıza yanıt veremeyeceğim için özür dilerim. Sebebi ise özellikle son zamanlarda forumun neredeyse, cinci hoca Harun Yahyanın sitesine dönmüş olmasıdır. Forumda bu adamın düşkünü, belkide müridi o kadar çokki, artık neredeyse onun yazıları olmadan tartışma bile yapılamıyor. Kendimi cincilerin, hacıların, hocaların arasında kalmış gibi hissediyorum. Halkımı bu şekilde görmek bana derin üzüntü veriyor ve katlanamıyorum. Başka sitelerdeki forumların birinde yazmaya başlarsam, burada değerli gördüğüm bazı arkadaşlarıma haber vereceğim. Hepinize çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum.
-
YÖK’E GÖRE DARWİNİZMİ SAVUNMAK FARZ?
Değerli arkdaşlar bu topicteki yazılarıma lütfen cevap yazmayınız. Zira forumdan ayrılıyorum ve dolayısıyla size cevap yazamam. En derin sevgilerimle.
-
Birkac Sorum Olacak?
Değerli Netman, Gördüğünüz gibi en basit sorulara bile kaçamak cevaplar veriliyor. Artık kendi sorularınıza kendiniz cevap bulmanız gerektiğini anlamışsınızdır umarım. Daha sorgulanası birçok soru varken, üç beş basit soruya bile mantıklı cevaplar gelemiyor. Ben bu forumdan ayrılıyorum ve artık kimseye cevap yazamayacağım. Ancak ben cevap yazamasamda son sorduğum soruya Kralx Arkadaşımızın cevap yazmasını yinede istiyorum. En derin sevgilerimle ----------------- Arkadaşlar ben artık bu forumdan ayrılmaya karar verdim. Şu anda birkaç topic dolaşarak cevap vermem mutlaka şart olan, veya söz verdiğim birileri varmı diye kontrol ettikten sonra aranızdan ayrılıyorum. Bu yüzden, daha sonraki sorularınıza yanıt veremeyeceğim için özür dilerim. Sebebi ise özellikle son zamanlarda forumun neredeyse, cinci hoca Harun Yahyanın sitesine dönmüş olmasıdır. Forumda bu adamın düşkünü, belkide müridi o kadar çokki, artık neredeyse onun yazıları olmadan tartışma bile yapılamıyor. Kendimi cincilerin, hacıların, hocaların arasında kalmış gibi hissediyorum. Halkımı bu şekilde görmek bana derin üzüntü veriyor ve katlanamıyorum. Başka sitelerdeki forumların birinde yazmaya başlarsam, burada değerli gördüğüm bazı arkadaşlarıma haber vereceğim. Hepinize çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum.
-
“İncillerdeki Çelişkili Çarmıh İzahları”
Değerli bey veya bayan, İncili zaten değiştirilmiştir ve originali yoktur demiyormusunuz? Daha ne diye ortada originali olmayan bir incili eleştirmeye kalkıyorsunuz? Hangi İncili eleştiriyorsunuz? originalini mi? Sahtesini mi? Originaliyse, nerede bunun originali? Ayrıca bu konuyu ne diye burada açtınız? Bu konunun yeri olsa olsa dini konular olabilir. Bunun nasıl güncel konulara yerleştirebildiniz? İncil ülkemizin gündemindemi? Saygılarımla.
-
YÖK’E GÖRE DARWİNİZMİ SAVUNMAK FARZ?
YÖK’E GÖRE DARWİNİZMİ SAVUNMAK FARZ? Ne istiyordunuz değerli, iyi niyetli ! Thebeliever, YÖK gitsin yerine, sizin gibi ABD'de yaşayan tarikat lideri Fetullah Gülen mi gelsin? Yoksa cinci hoca Adnan Oktarmı gelsin? İstersiniz Fadime şahinle ünlenmiş, Müslüm Gündüz gelsin he. Ne dersiniz? Daha bunlara benzer bir sürü üfürükçü var, YÖK, yerine hangi imam gelsin siz onu söyleyin. Eğer ABD'de Fetullah beyle görüşürseniz, selam söyleyin. Biz G.A.P'ıda gaptırmayız, Y.Ö.K'üde yaktırmayız. Saygılarımla.
-
Birkac Sorum Olacak?
Benim sorum: Şeytanı yaratan Allah onun çok fazla gururlu olup zararlı olabileceğini bilmiyormuydu? Cevabınız: Benim sorum: Biliyorduysa, onu niçin bile bile bu şekilde yarattı? Cevabınız: Merhaba sevgili Kralx, Şimdi size tekrar soruyorum son kararınızı verin artık. 1- Allah şeytanı niçin yarattı? 2- Yaratırken onun insanlara kötülük yaptıracağını bilmiyormuydu? 3- Biliyorduysa bile bile niçin yarattı dedim, "Onunla seni sınamak için." dediniz. O halde bundan şeytanın kötü bir varlık olarak gerekli olduğu ve ondan dolayı kasten kötü yaratıldığı ortaya çıkar. Peki o halde bu işte şeytanın günahı ne? Saygılarımla.
-
Birkac Sorum Olacak?
Sevgili Kralx, Cevabınızı bekliyorum. Online olduğunuzu gördüm, bir hatırlatayım dedim. Saygılarımla
-
"""EVRİMCİLERİN İTİRAFLARI!"""
Sevgili MaTeMaTiKci, Bence izin almanız gereken kişi o arkadaş değil başka biri. Zira o bahsettiğiniz metin başka birine ait ve onun internet sitelerinden birinden alınmıştır. Ancak, izin alarak yapmak istiyorsanız, original metnin sahibiyle değilde onun vasisi ile görüşmeniz gerekebilir. Zira original metnin sahibinin akli ehliyeti olmadığı için, sulh mahkemesince tayin edilmiş bir velisi vardır. Sanıyorum bu kişide ailesinden biridir. Original metnin sahibi hakkında aşağıdaki linkten bilgi alabilirsiniz. Sahte adıyla HY, gerçek adıyla cinci hoca Adnan Oktar kimdir : http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=43126 Saygılarımla.
-
ŞERİAT TEHLİKESİ NE ZAMAN BİTER
Belki sizde bizim gibi bu halk için canınızı bile verebileceğiniz düşünürsünüz ama biz canımızı hiçbir şahsi menfaatimiz olmadan veririz. Siz ise şahsi menfaatlerinizin uğruna, Allahın gözüne girmek uğruna canınızı verisiniz. İşte aramızdaki fark budur. Bizimkisi çıkarsız ilişkidir. Hesap kitap peşinde değiliz. Ayrıca biz yobazlaşıp, fikirlerimiz konusunda insanlara baskı yapmayız. Niye yapalımki zaten? bize bunun karşılığında cennet vaad eden yokki. Siz ise yüzbinlerce kişilik kadronuzla, baskılar yaparak insanları bunaltırsınız, ve hatta içlerinizden bazıları onları öldürürsünüz bile. Bunun binlerce örneğini görmedik değil. Hür irade dersiniz, insanları göya iyi yola döndürmek bahanesiyle, ne vapurda, ne trende, ne evinde ne televizyonunda ve nede internetinde rahat bırakırsınız. Her dakka her yerde, iyi niyetle din tavsiye eden adamlar var. Oh ne kadarda çok özgürlük. Dinde zorlama yok dersiniz? yüzbinlerce kişi müslümanı bile dindarlaştırmak için, elinizden geleni yapıp, rahatsız edersiniz. Dakka başı biri yanınıza gelir, "doğru yolu bul bak, cehennemde yanarsın" desin. Ondan sonrada hür iradeymiş. Yemeyiz sizin bu cennet cehennem, hesaplarınızı. Gidin nerede ne kadar namaz kılacaksanız kılın. İsterseniz her sene hacca gidin, camilerden hiç çıkmayın. Ama insanları da rahat bırakın. Devlet rejimlerini cennet çıkarınız uğruna yıkmaya çalışmayın. Kendi kendinize cennet hazırlıklarınızı yapın, size din eğitimi hakkında müracaat edenlere de yardım edin. Ama bunuda legal yollardan ve insanları bunaltmadan yapın. İnanmayanı da domuz bağlarıyla, işkencelerle öldürmeyin. Siz ruhları, perileri, cinleri, şeytanları çok iyi bilirsiniz ama, unutmayınızki bizde sizi sizden çok daha fazla iyi biliriz. Hesap kitap yapmadan, çıkar gözetmeden, kendinize Allah rızası kazanmaya çalışmadan, ne faaliyet yaparsanız yapın ,. Ama saf veya genç insanlarımızı sizin ruhi veya dünyevi çıkarlarınıza kaptırmam. bilesiniz. Burası Atatürkün sayesinde iyi kötü ancak bu kadar laik olabilmiştir. Bundan sonrasıda bundan daha fazla lakiklik olabilir ama bundan daha az laik olamaz. Olmayacakta. Atamız bize bunu miras bıraktı, bu böyle gidecek. Eğer ruhlar alemiyle bağlantılı bir devlet peşindeyseniz, ruhlar alemine kavuştuğunuz zaman devletinizi orada kurun. Burası gerçek dünya, burda gerçek devletler olur. Sizin bahsettiğiniz devletler ise ancak cinler, periler diyarında olur. En fazla 30, 40, 50 yıl bekleyeceksiniz. Bu ne acele böyle. Sevgili arkadaşlarım, dostlarım. Bu gün yine biraz kızgın ve dargın bir mesaj yazdım. Aslında hepinizi çok seviyorum ama, birbirinize yaptığınız haksızlıklarada kızmadan edemiyorum. Yazdıklarımdan, kalbi kırılan, darılan olursa şimdiden özür dilerim. Ama lütfen, içinizdeki, kinleri, çıkar meselelerini, hesabı kitabı bir kenara bırakın. Doğaya, insanlara, gönüllere, kardeşliğe kulak verin. Hepinizi çok seviyorum ve size güveniyorum. Mutluluklar sizlerin olsun.
-
ŞERİAT TEHLİKESİ NE ZAMAN BİTER
Merhaba Değerli Bekir, Merak ettiklerinize ancak şimdi yanıt verebiliyorum, bu yüzden özür dilerim. Ama cevabımı yazarken, şunuda belirtmek isterimki cevabım sizin sorularınıza yanıt bile olsa, aslında mesajım size değil tüm halkımızadır. Bunu şahsınıza özel yanıt olarak görüp, her hangi bir satırımı üstünüze alınmayın lütfen. Cevabımı yazarken bu soruları kimin sorduğunu bile unutarak yazıyorum. Mevzu bahis konunun içindeki temel unsurları önce bir tekrar hatırlamakta yarar görüyorum. 1- Türkiyede şeriat tehlikesi varmı ? Yokmu? 2- Eğer varsa, bu tehlikeden demokrasi ve hukuk kalıbı içinde nasıl kurtulunur? 3- Türkiye de halkın önemli bir kısmı dinci kisvesine nasıl büründü? Bu üç temel unsuru tekrar hatırladık, şimdi benim bunlar hakkındaki fikirlerimi yazalım. Bu yazı okunmadan önce, bazı teist arkadaşlara 2 tavsiyem olacak. 1- Bazı yazıyı okuduktan sonra dinlerin ordatan kaldırılmasını savunduğumu zannetmeyin. Aksine, birileri dinler tamamen kaldırılsın dese, sizden fazla ben karşı çıkarım ve onlara nedenlerinide anlatırım. Bu yazımıda daha önce yazıklarım gibi, dinlerin son zamanlarda biraz aşırı kaçtığından dolayı yazdığımı unutmayın. 2- Yazımı okurken ön yargılarınızı değil ama, öndeki yargılarınızı bir kenara bırakın. Ön yargılarımız güzeldir. Bizlere daha önce düşünmüş olduğumuz konular hakkında hazır kütüphane sağlar. Böylecede ön yargılarımız sayesinde daha hızlı düşünebiliriz. Ancak, öndeki yargılarımız öyle değildir, önümüzü tıkar ve sağlıklı düşünmemizi engeller. 3- Lütfen yazımı yavaş okuyun. Her bir cümleyi doğrumudur, yanlışmıdır diye ayrı ayrı tartın ve tartıktan sonra okumaya devam edin. Türkiyede şeriat tehlikesi vardır. Ve hatta şeriat sistemini bir din kurallarına göre yönetim olarak değerlendirirsek, şeriat tehlikesi azda olsa, çokda olsa her ülkede vardır ve olacaktır. Nedenine gelincede dinlerin olduğu her yerde mutlaka bazı insanlar normalden fazla radikalleşecek ve dini kurallara dayalı yaşam şartları isteyecektir. Fakat çok az bir zümrenin şeriat arzularını baz alarak düşünmek paranoya olur. Dediğimiz gibi, bu insanların sayısı bazı ülkelerde az, bazılarında ise çok olur. Tehlike azlığı veya çokluğu kısmen dindeki özelliklere bağlı olsada, esas etkileyici faktör o ülkede demokrasinin ne düzeyde olduğuna bağlıdır. Eğer bir ülkede demokrasi az ise, şeriat tehlikesi fazladır, demokrasi fazlaysa şeriat tehlikeside azdır. Burada da anlaşılması gereken en önemli şey demokrasinin hangi manada kavrandığıdır. Burda not düşelim: Demokrasi hiçbir ülkede henüz ideal seviyeye ulaşmamıştır ve demokrasi sürekli gelişmeye devam etmektedir. Bir not daha: Türkiyede şeriat tehlikesi bir hayli yüksektir. Çünkü yeterince demokrasi ve laiklik yoktur. Peki ideal demokrasiye nasıl ulaşılır? İdeal demokrasiye antidemokratik uygulamaları kaldırma yoluyla kendiliğinden ulaşılır. Çünkü doğru olan zaten kendiliğinden vardır, ve doğruyu engelleyen ise sadece yanlışlardır. Başka ülkeleri bir kenara bırakalım, bizim ülkemizde şeriat tehlikesine yol açan antidemokratik uygulamalar nelerdir? Birçok antidemokratik uygulamalar vardır ama şeriat vede dolayısıyla din konusu mevzu bahis olduğu için, burada bu konuya değiniyoruz. Konuya devam etmeden önce demokrasinin ne olduğuna bakalım. Demokrasi şu anki şekliyle her nerede, ne şekilde gözükürse gözüksün, gerçek amacı; her bir bireye başkalarını rahatsız etmeyecek şekilde özgürlük hakkı tanınmasıdır. Tam buralara birkaç not düşmekte fayda var: 1- Özgürlük çoğunluk azınlık ayırımı yapmadan, her bir bireye tanınmalıdır. 2- Kişilere özgürlük hakkı tanımak, özgürlük olanakları sağlamakla karıştırılmamalıdır. Bunu daha aşşağıda açacağım. 3- Bu en önemlisidir: Kişilerin iradelerine etki ettikten sonra, ben size özgürlük verdim diyemezsiniz. Yukardakilerden birinci şıktakini açmaya gerek yok sanırım, çünkü herkeze adil olunmalıdır diyen hiçkimse bunun aksini savunamaz. Kişilerin iradelerine etki ettikten sonra ben size özgürlük verdim diyemezsiniz. Neden diyemezsiniz? çünkü kişi özgürlüğünü zaten iradesi sayesinde yaşayabilir. Eğer onun iradesini taciz edip, rahatsız ederseniz o kişinin iradesini yanıltabilir, çarpıtabilir tahrip edebilirsiniz. Tahrip edilmiş, etkilenmiş, yönlendirilmiş bir iradeye ise hür irade diyemeyeceğiniz gibi, iradesini etkilediğiniz bir insanada sana özgürlük verdim diyemezsiniz. İradeye etki etmeye çalışmak, tıpkı mahkemelerde hakim kararlarını etkilemeye benzer. Not düşelim: Bunu sizde yapıyorsunuz diyenler olacak, onun cevabını daha aşağıda vereceğim. Kişilere özgürlük hakkı tanımak, özgürlük sağlamakla karıştırılmamalıdır ne demek? ikiside birbiri ile aynı şey değilmi. Devletler kişilere özgürlük hakkı verirken, o kişinin özgürlüğünü uygulaması için, bir takım olanaklar sağlamak zorunda değildirler. Örneğin, balık avlama özgürlüğünüz var diye devletin size balıkçı teknesi vermesi sözkonusu olamaz. Kendiniz gider bir balıkçı teknesi satın alır, balık avlamaya gidersiniz. Eğer bir balıkçı teknesi istiyorum diyerek, bunu devlete diretirseniz, vede bunu çoğunluk olmadın gücüyle yaptırabilirseniz, o zaman balık avlama merakı olmayanlara haksızlık yapmış olursunuz. Böylecede demokrasi ortadan kalkmış olur, adalette ortadan kalkmış olur. Burada demek istediğim şey şudurki, özgürlük hakkı vermekle, özgürlük olanakları sağlamak farklı şeylerdir. Demokrasi ve din bağlamında konuşursak, Türkiyede bu konuda antidemokratik uygulamalar nelerdir? Kişilerin hür iradeleri hem insanlar ve hemde devlet tarafından taciz ediliyor. Kişilerin din konusundaki inançları kendi fikirlerine bırakılmıyor, iradeleri tahrik, taciz ve tahrip etme yoluyla şekillendiriliyor. Tıpkı mahkemelerdeki hakimlerin, çeşitli yollarla etki altında bırakılmaya çalışılması gibi. (Not: Aslında bu konuda zorlamalar ve hatta zorbalıklarda yapılıyor ama, haydi onları geçip, sırf etkileme meselesine değinelim ) Türkiyede antideomokratik bir şekilde, halka din pompalama yoluyla, insanların hür olması gereken, iradelerine müdahele edilmektedir. 1- Bir insanın bilincinin 18 yaşından evvel oluşamayacağını bile bile, okullarda zorunlu din dersleri koyuluyor. Bu hareket, kişinin özgürlüğüne müdahele olduğu gibi, iradesine tacizdir, ve hatta özgürlüğünü gasp etmektir. 2- 80,000 in üzerinde caminin, imam hatip okullarının, ilahiyat fakültelerinin, diyanet işlerinin, masrafları halktan zorla alınıyor, bu yerler halka zorla din pompalama aracı olarak kullanılıyor. Üstelik bunu yaparken, sunni islama inanmayanların (Alevi, Ermeni, Rum, Ateist vs.) kişilerinde paraları haksız bir şekilde sunni islamı pompalamak için kullanılıyor. Devletin suni bir şekilde din pompalama konusu, aslında bu bahsettiklerimden de fazladır, ama şimdilik onu bırakıp, şeriatla bağlantısını kuralım. Şeriat, sadece şeriat isteyenlerin çokluğu sayesinde kurulmaz. Tam aksine şeriatı isteyenlerin çokluğundan ziyade, şeriata kabullenebilecek insanların çokluğu önemlidir. Zaten normalde şeriat sadece şeriat yönetiminde görev alabilecek insanların işine yarayabilecek birşeydir. Dolayısıyla yönetici kadrosunda ufak veya büyük bir görev alamayacağını hisseden biri, dindar bile olsa şeriatı zaten istemez. Bunun yolu ve yordamı, aşama aşama şu şeklidedir: 1- Önce devlet ve aileniz tarafından, size daha küçük yaşlardan itibaren din aşılanır. 2- Dini çevrelerde geziniyorsanız veya aileniz dindarsa, sizde dindarlaşırsınız. 3- Grup yaşantısına yatkınsanız, bir takım dini cemaatlere dahil olup oralara girip çıkarsınız. 4- Cemaatinizin bir gün devletin başına geçecek kadar güçleneceğine inanmaya başladığınız zaman, kendinizinde o kadroda bir yeriniz olabileceğini tahmin ettiğiniz miktarda şeriat istemeye başlarsınız. Yani kadrodaki yeriniz ne kadar yüksekse, kurulacak devletin kadrosunda da yerinizin o kadar yüksek olacağını düşünüp ona göre az veya çok şeriat istersiniz. Yani, şeriat aslında bir şekilde iktidara geçme arzusudur. Din kurallarını göre yönetilme değil, yönetme arzusudur. Yukarıdaki verdiğim örneklere göre şeriat isteyenlerin sayısının az olması normaldir, zira yönetim kuruluna girebileceklerin sayısı bellidir. Yanlız yönetim kurulu derkende yanlış anlaşılmasın, bunu verilecek en ufak bir vazife olarakda değerlendirebilirsiniz. Bildiğiniz gibi, belediyelerin temizlik işçileri bile devleti yönetenler kadrosundadır. Şeriat geldiği zaman, onu getirenler kadar gelmesine yardımcı olanlarda ihtimas sahibi olacaklardır. Başa geçenler kadar olmasa bile, destek olanlarada bir şekilde ayrıcalıklar veya faydalar sağlanacaktır. Ve hatta cemaat kadrosunda kendileri bulunamayan bazı kişiler dahi, eğer kadroya girebilecek yakınları, akrabaları varsa, yine şeriatı destekleyebilirler. Bu arada bazı cennet vaadi ile kandırılmış, ufak tefeklerde vardır. Bunuda unutmamak gerekir. Örneğin canlı bombalar vs. Esaen bunların tümüne baktığımızda sonuç, insanların kişisel menfaatlerine dayanmaktadır. Bu uğurda canlı bomba olabilenler bile, cennet menfaati uğruna, diğer insanları hiçe sayan egoistlerdir. Kolay kolay hiçbir insan kendisinin egoist olabileceğini düşünemeyeceği gibi, şeriat isteyenlerinde çoğunluğu bunun aslında bir egoism olduğunu düşünemez. Şeriatın gelmesi için, şeriatı gerçekten arzulayan kişilerin sayısından çok, onu kabullenebilecek kişilerin sayısı önemlidir demiştik. Şimdi bu konuya değinelim. Şeriat isteğinin yukarda bahsettiğim gibi nasıl bir arzu derecesi varsa, şeriatı kabullenecek kişilerinde kabullenme derecesi vardır. Yani şeriat yanlısı olmayanların hepsinin şeriata karşı direnişi aynı derecede değildir. Kimsisi "Bilmem, iyi birşeyse gelsin" derken, öbürü "şeriata canım pahasınada olsa direnirim" diyebilir. Önemli olan, kişinin yaşam tarzının şeriata ne kadar aykırı olup olmadığıdır. Çünkü şeriat geldiği zaman, bu işten en zararlı çıkacak olanlar, şeriata en aykırı yaşayanlar olacaktır. Örneğin bikiniyle denize girmeye alışmış bir bayan, bir daha asla bunu yapamayacaktır. Demek istediğim, türbanlı bir bayana burka giydirmek, bikini giyen bir bayana burka giydirmek kadar kolay değildir. Aynı şeyi erkeklerin birçok konuları için de değerlendirebiliriz. Örneğin oruç tutmamak, namaz kılmamak, arasıra boğaza nazır bir kaç kadeh atmak gibi olaylar ortadan kalkacaktır. Dediğim gibi şeriat istemeyenlerden bazıları için, şeriat olmazsa iyi olur cinsten birşeydir, ama bazıları için ise bir cehennemdir. Dolayısıylada şeriat kanlı darbesini yapmaya başladığı anda, direneceklerin sayısıda halkın ne kadar dindar olup olmadığına bağlıdır. Halkı ne kadar din ile yaşamaya alıştırırsanız, şeriatın gelmeside o kadar kolay olacaktır. Hatta halk dindarlaşırsa, içlerinde bir çoğu "bir gelsin bakalım bir bunu deniyelim" diyecek ama şeriat geldiği zaman bir dahada gitmeyecektir. Dikkat ederseniz, Türkiyenin %99'u müslümandır, en güzel islam Türkiyede yaşanıyor, araplarınki çarpıtılmıştır derler, ama buna rağmen %99 dedikleri müslüman halka dahi misyonerlik yaparak, onları dahada dindarlaştırma çabalarına girmişlerdir. Üstelik bu misyonerlik çabaları, kalan %1 üzerine değil, islamı en güzel uyguluyor dedikleri %99 üzerinedir. Yani burda amaç şudur: "Sen biraz daha dindarlaş, gerisini ben hallederim" mantığı. Bunun yanında, dindarlaştırdıkları halkın içinden, dahada radikalleşerek şeriat taraftarı olacaklar kişileride kazanç sayarak, bir taşla iki kuş vurular. Yani bir taraftan halkın şeriata direncini zayıflatırken, bu sayede kendiliğinden şeriatçıda kazanmaktadırlar. Dolayısıyla kaç kişi diye sayarken, bu yazdıklarımıda göz önünde bulundurmak lazımdır. 1- Kaç kişi şeriat istiyor? 2- İstiyenler ne kadar istiyor? 3- Kaç kişi şeriat istemiyor? 4- İstemeyenler ne kadar istemiyor? Benim tahminime göre şeriat isteyenlerin sayısı %4 dür. ( İstatistiklerde daha fazla çıktı ama, o istatistik yanlıştır) Kırılma noktası ise %8 dir. Yani halkın %8 i şeriat istediği anda, şeriatı gelmiş bilin. Halkı biraz daha dindarlaştırdığınız zaman, dinlarlaşan halk aralarından geri kalan %4'ü zaten şeriata kendiliğinden sunmuş olacaktır, dolayısıyla bunu yapmak çokda zor birşey değildir. %8 , %92 ye karşı ne yapabalir de demeyin, çünkü şeriat seçimle değil kan yoluyla gelir. Ülke içinde bulunan %8 düşmanla başetmek ise mümkün bile değildir. Zira bunların canlı bombaları olacak, polisin, askerin içine girmiş, orada hedef şaşırtanları olacak, cocukları-okulları rehin almış olanları olacak, diğer halkı kışkırtanları olacak, daha buna benzer binbir planları olacak. Sokağa çıktığınız zaman her yüz kişiden birinin sizi otomatik silahlarla öldürmeye çalıştığını düşünün; sizi ne polis ne savcı nede asker kurtarabilir. Ordu bir müddet direnebilir, ama daha önceden orduya sızmışlar sayesinde, genelkurmay düşürüldüğü anda ordu da düşebilir. Üstelik orduların, kendi halkıyla savaşması kadar zor birşey yoktur. Kaldıki, savuşturmada başarılı olunsa bile, böyle bir ayaklanmanın Türkiyeye nelere mal olabileceğinide düşünmek gerekir. Bir başka nokta ise; şeriat isteyen karakterlerin, ülkenin kültür alaşımında, karışımında ne etki yaptığıdır. Zira bildiğiniz gibi bu kişiler sadece şeriat getirdiğinde değil, getirmeden öncede ülke ekonomisine ve kültürüne zarar verici insanlardır. Bu insanlar ülkeye negatif anlamda daima yüktür. Türkiye de halkın önemli bir kısmı dinci kisvesine nasıl büründü? Bunu daha sonra yazacağım. Biraz detaylı bir konu. Gelelim şimdi çözüme, şeriat tehlikesi nasıl ortadan kalkar: Hemen belirteyimki, bu çözüm yolu bizim ülke olarak, kendi kendimize asla başaramayacağımız bir çözümdür. Fakat şayet şeriat daha önce davranmazsa, bu çözüm AB giriş sürecimizde bize dayatma olarak sunulacaktır. Tamamı giriş sürecinde dayatılmasa bile, AB üyeliğinden sonrada bu konuda yine dayatmalar gelecektir. Nedir bu çözüm? Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Yani laikliktir. Türkiye zaten laik değilmi? Evet laik. Ama yeterince laik değil. Bana göre Türkiye islam ülkelerine kıyasla demokratik ve laik bir Cumhuriyettir. Ancak daha laik AB devletleriyle kıyasladığınız zaman, bir sunni islam devletidir. Eğer Atatürk olmasaydı ve yinede düşmandan kurtulmuş olsaydık, şu anda diğer islam cumhuriyetlerinden hiçbir farkımız kalmamış olacaktı. Hatta petrolumüz olmadığı için, hem ekonomi yönünden ve dolayısıyla kültürel bakımdan da onlardan da daha beter bir durumda olacaktık. Laiklik de aynı demokrasi gibi, hiçbir ülkede henüz ideal noktaya ulaşamamıştır ve sürekli gelişmektedir. Laiklik bakımından yapılan en önemli hata, din işlerinin devlet işlerinden çıkmasının yeterli olacağı görüşüdür. Aslında diğerinden çok, ideal laikliği sağlamanın en güvenilir yolu, devletin din işlerinden çıkmasıdır. Çünkü devlet din işlerinden çıkmadıkça, din de devlet işlerinden yeterince çıkamaz. Zira devlet, din işlerine girdikçe, devletin dinleri desteklediği manası çıkar ve bu manaya göre bazı dindar siyasetçiler dini siyasete bulaştırmayıda kendine hak görür. Neler yapılmalıdır veya bize AB tarafından neler yaptırılacak? --- Devlet dinlerden maddi desteğini çekmelidir. --- Bu zaten sadece laiklik için değil, aynı zamanda hak ve hukuk içinde gereklidir. Zira yukarda daha öncede bahsettiğim gibi, bu devlet, Ermeni, Rum, Alevi, Ateist, Dinsiz dememeden, tüm halktan vergi yoluyla zorla para toluyor ve bu paralardan önemli bir kısmını din pompalamakta harcıyor vede pompaladığı din sunni islam dinidir. Dolayısıyla dinsizlerin, diğer mezheplerin veya diğer dinlerin insanlarının paraları zorla alınıp, sunni islam inancına teslim edilmektedir. Buda büyük bir haksızlıktır ve bu yazımdan sonra göreceksinizki, buna haksızlık denildiği halde dindar sunni vatandaşların çoğu itiraz edecektir. Zira yapılan bu haksızlık onların işlerine gelmektedir. Olacakları ve olması gerekenleri sıralıyorum, ancak hemen belirteyimki bu görüşler benim kendi icatlarım değildir. Bir çok AB ülkesinde bu yazdıklarımın çoğu şu anda uygulanmakta ve her geçen yıl biraz daha iyi uygulanmaya devam edilmektedir. AB'nin bizden ileri olmasını sebebpleri ise sadece bunlardır. Yani aşşağıda yazacaklarımın çoğunu yapabildikleri için her yönden gelişebilmişlerdir. 1- Camiler, kuran kursları, imam hatipler, ilahiyat fakülteleri ve diğer diyanet işleri "özerk" bir kurum adı altında birleştirilmelidir. 2- Bu özerk kurumun iç işlerine devlet karışmamalıdır. Yönetenleri o dine inananlar seçmelidir. 3- Bu özerk kuruma devlet maddi yardımda bulunmamalıdır. Bu kurumun maddi olanakları sadece o dine inanıyorum diyen halk tarafından karşılanmalıdır. 4- İlk kuruluş aşamasında o dine inanan tüm vatandaşlar, o kuruma adidat ödemek zorunda bırakılmalıdır. Kurulum tamamlandıktan sonra ise, inanmıyorum diyenler serbest bırakılmalı ve adidat ödemesi durdurulmalıdır. Aidat ödeyemeyecek fakirler ise, yine bu kurum tarafından fakir olduğu tespit edildikten sonra, aidatsız olarak din eğitiminden veya diğer din olanaklarından faydalandırılmalıdır. Ancak buda yine devlete maddi yük verilemeden, kurum bünyesinden karşılanmalıdır. 5- Sadece tehlikeli hareketleri engellemek bakımından, kurumun içine çok az sayıda bürokrat sokulmalıdır. fakat bu bürokratlar sadece izlemekten başka hiçbir şeye karışmamalıdır. 6- Birer tane olmak şartıyla, diğer din ve mezheplere de buna benzer ayrı kurumlar kurma hakları verilmelidir. 7- Okullardaki din eğitimleri tamamen kaldırılmalı, bu eğitim hakkı yine bu din kurumlarına verilmelidir. 8- 8 yıllık eğitimini tamamlamamış herhangi bir çocuğa, herhangi bir yerde, bahsettiğim din kurumuda dahil olmak üzere, din eğitimi verilmesi yasaklanmalıdır. Bu yaştan evvel sadece aileler kendileri isterlerse çocuklarına kendileri eğitim verebilmelidir. Zira bu yaşa gelmemiş çocukların, böylesine ağır bir konuya inanacak veya inanmayacak zekası yoktur. Mademki din bir inanç meselesiyse, o halde inanmak için gerekli zekanın oluşmasını beklemek gereklidir. Bunun aksini yapmak o çocuğun inanç hürriyetini elinden almak olur. Ve demokrasiye aykırıdır. 9- Türkiyede belediyeler din üzerinden oy avcılığı yapmakta ve bazı dindar kişilere haksız menfaatler sağlamaktadır. Belediyelerin, dini faaliyetlerde bulunması yasaklanmalıdır. Dini faaliyet yapılacaksa, yine bahsettiğim kurum bünyesinde yapılamalıdır. Yani yerel yönetimlerde laik olmalıdır. Aksi halde biz laik bir devletiz diyemezsiniz. 10- Tüm sunni müslümanlar, hem biz çok adaletliyiz deyip ve hemde bu yazdıklarımada itiraz etmelidir. Yukarda yazdıklarım yapıldığı zaman sonuç ne olacak: 1- Herkeze eşit adalet sağlanacak. 2- Gerçek demokrasiyi sağlamada önemli bir adım atılmış olacak. 3- Şeriat tehlikesi ortadan kalkacak. 4- Türban şeriat tehlikesi olmaktan çıkacağı için, serbest bırakılacak. Bu anlamda yine demokratik bir adım daha atılmış olacak. Yani gördüğünüz gibi kansız bir şekilde şeriat tehlikesi bu şekilde kalkar. Neden bu şekilde kalkar? Çünkü dinler devlet tarafından zorla ve suni bir şekilde halklara pompalanmazsa; halkın kendi seçimi şimdiki kadar dindarlık olmayacaktır. Şimdiye kadar zorla dindarlaştırılmış halk, kendiliğinden normal haline gelecektir. Bu kadar çok dinle yatıp kalkan bir halk olmadığı zaman da, içlerinden şeriat yanlısı insanların sayısı çok az çıkacaktır ve direnlerinde sayısı artacağı için, şeriat hiçbir zaman önemli bir tehlike yaratabilecek duruma gelemeyecektir. Gelelim şimdi bazı sunni müslüman arkadaşların, kesin koparacağı yaygaraya. Ne kötü dimi? Din elden gidiyor dimi? Demekki dininiz sizin kendi elinize verildiği zaman, din elden gidiyor. Demekki sizin dininizi devlet pompalamazsa, ona inanan olmayacak, öylemi? Demekki sizin dininize güveniniz ancak bu kadar öylemi? Yani arkasından zorla itilmediği zaman duracağına bu kadar eminsiniz öylemi? Her zaman en adaletli biziz dersiniz, ama bir bakalım şöyle, çok dürüst olan siz neye itiraz ediyormuşsunuz. 1- Camilerinizi, kuran kurslarınızı kapatan mı var ? Hayır. 2- Sunni islam geri plana atılsın, onun yerine şu din desteklensin diyenmi var ? Hayır. 3- Tam aksine sizin kendi kendinize veremediğiniz türban verilmiş, yani zaten hakkınız olan bir şey size iade edilmiş. 4- Dinleriniz devlet boyunduruğu altından çıkarılmış, bir sürü legal dini faliyetlerinize olanak sağlanmış. 5- Bütün bunların yanında da sadece diğer insanlarada hakları teslim edilmiş. Buna mı itirazınız? Nedir bu koparacağınız yaygaranın sebebi? diye soracaktım ama sormuyorum, çünkü biliyorum. Gayri-vicdani davranarak, çoğunluk olmanın size sağladığı haksız avantajların kalmasını istiyorsunuz. Ama siz istesenizde, istemesinizde, eğer şeriat daha önce gelmezse, buraya yazdıklarım AB sayesinde eninde sonunda olacaktır. Benim AB ile bir işim olmaz, ben dilediğim anda dilediğim ülkeye girip çıkabilecek vasıfta biriyim. Hiçbir AB özentim yoktur. Esas bu AB meselesini siz düşünün, Bir yandan kendime ne nick bulayım diye, ingilizce bilmediğiniz halde ingilizce sözlükleri karıştırısınız. Öte yandan aynı nickle AB karşıtı yazılar yazarsınız. (Herkez için söylemiyorum, sadece alafranga özentisi, Alaturka kafalardan bahsediyorum. Yoksa forumda yabancı nick'li modern insanlarda var. Onlara sözüm yok) Entel ortamlara girebilme, modern gözükebilme amacıyla, her halinizle Jonhy'ye benzemeye çalışırsınız, öte yandan El farabi abü züttün gibi davranırsınız. Unutmayın AB ülkelerinde ülkeler arası hak yeme politikası çoğu zaman vardır, kendini bilmez ABD'de ise daha fazla vardır, ama ülke içinde hak yeme politikası ancak muz cumhuriyetlerinde olabilir. AB Ssizi bu halinizle içine almaz. Batılı gibi gözüküp, oryantal düşüncelerinizden, yaşam tarzınızdan vazgeçin artık. Kimin ne olduğu çok kolay anlaşılıyor. Tam Tersine kendi milletiniz gibi gözüküp, batılılardan da daha adil ve daha medeni düşünmeniz gerekir. Ammaaaaannn, şu otomatik ve bilinçsiz soruyada hemen cevap vermeliyim. Az daha unutuyordum. Batıda da müslümanlara şöyle, böyle yapılıyor diyeceksiniz dimi? Hemen acil cevap: 1- Batıda yapılan ülke içi haksızlıklar Türkiyede yapılanların yanında hiç kalır. 2- Orda yapılan ülke içi haksızlıklar hiç olmazsa, başka bir millete karşıdır, ama siz kendi milletinize, kendi kardeşinize dahi haksızlıklar yapıyorsunuz. 3- Diyelimki onlar sizden daha fazla haksızlıklar yapıyor, bu sizinde başkalarına haksızlık yapmanıza maazeret olamaz. Herkezin yaptığı kötülük kendi ayıbıdır, sizinkiler ise sizin ayıbınızdır. Kendini niye katmıyorsun? Katmam kusura bakmayın, ben Türküm, Türklüğümle gurur duyuyorum ama sizin yaptığınız bu haksızlıklara bende dahil değilim. Aydın görüşlü, modern Atatürk evladı Türk veya Kürt veya diğer memleket evlatlarım ve arkadaşlarım da dahil değildir. Kimin haksızlıkta gözü varsa onlar dahildir. Onun bunun hakkını kap, ondan sonra götür cennete ye. Oh ne güzel adalet. Çok zengin değilim, ama fenada sayılmam. Zaten kazandığımın çok azı bana aittir, büyük çoğunluğunu insanlarıma, hayvanlarıma ve doğama harcarım. Bu bağlamda bana yapılan maddi haksızlıklarda hiç umurumda bile değil. Para benim dünyam değildir. Ama gerekirse hak ve adalet uğruna, "bu dünyadaki" insanlık, "bu dünyadaki doğa" ve "bu dünyadaki hayvanlar" için hem canımı ve hemde tüm servetimi harcarım. Doğa anamı, kalbimi, gönlümü, aşkımı, hayvanlarımı, insanlarımı, ve hatta sizi bile daha ölmeden ruhlar alemine, cinlere, perilere masallara kaptırmam. haberiniz olsun. Allahınız varsa, ve adaletliyse, sizde adaletli, şefkatli, insancıl olun yeter. Bundan sonrasında da cennet varsa, yeriniz cennet olur hiç merak etmeyin. Siz iyi olduktan sonra, eğer Allahınız yinede sizi yakacaksa, sizin yerinize de beni yaksın, cehenneminden hiç çıkartmasın. Ama? Ama demeyin hepsi bu işte. Aması maması yok. İyi olun, şefkatli olun, düşmanınıza bile düşmanlık yapmayın, doğanızı, hayvanlarınızı, insanlarınızı sevin, başkalarının hakkına göz dikmeyin yeter, diyorum size. Aması maması yok. Bu kadarı yeterli. İllaki ve Lucky geri kalanınında olduğunu düşünüyorsanız, içinizde saklayın kimseye de belli etmeyin. Sevap yapayım da cennete gideyim derken günaha girersiniz. Gelelim şimdi yukarıda bahsettiğimiz ve sonra açacağımız meseleye. Siz din yaymaya çalışıyorsunuz. Ya peki ben niye kendi inançlarımı yaymaya çalışıyorum ? Bir kere şunu belirteyim. Ben bir ateist değilim ama dinsizim. Ben veya forumdaki Ateist arkadaşlar olarak, birbirimizi gerçek hayattan tanımayız. Biz bir gruba, bir cemaate veya tarikata mensup değiliz. Dinlere karşı oluşumuz da birbirimizin sayesinde değil, kendi bilincimizle ortaya çıkmıştır. Ama dinlere karşı olmak başkadır, dinleri ortadan kaldırmaya çalışmak başkadır. Karşıyız derken dinlerin hayatımızın içine bu kadar didik didik girmesine karşıyız. Bizim sizin gibi devleti veya milleti ele geçirme gibi bir niyetimiz yoktur. Bizim milleti içine yönlendireceğimiz bir tapınağımız veya herhangi bir yerimiz yoktur. Biz insanlara fikir sunarken, kabul etsin diye onlara cennet rüşveti sunmaz veya cehennem korkusu salmayız. Fikirlerimizi söyler kenara çekiliriz. Milletin bizim fikirlerimizi kabul etmesinde ise bizim şahsi bir çıkarımız yoktur. Sizin ise ne kadar insanı dindarlaştırırsam, ne kadar insanı islamlaştırırsam cenneti o kadar çok garantilerim matığıyla bir çıkarınız söz konusudur. Ayrıca diğer bilinç altı veya bilincinizde olan çıkar dugularınızıda bilmediğimizi zannetmeyin. devamı altta.
-
Birkac Sorum Olacak?
Yeni ve eski sorularım var sevgili Kralx, Yine yalın ve kendi anladığınız şekilde lütfen. Ve sorularıma ayrı ayrı şekilde cevaplarla. 1- " ben sizin rabbiniz değilmiyim" sorusu bana hür irade verildikten öncemi, yoksa sonramı soruldu. .................. ////////// Daha önceki 3 ve 4 nolu sorularımın cevabını sizinde bilmediğinizi yazmışsınız. 2-Bunun cevabı kuranda yokmu? ...... 3-Yoksa neden yok? ....... 4-Varsa siz neden bilmiyorsunuz? ....... 5- Bu kadar önemli bir sorunun cevabını öğrenmeden nasıl inandınız? ....... ////////// 6- Şeytan imtihanı kaybetti demişsiniz. Oysaki daha önce şeytanı insanlara kötülüklerini ispat etmek için, bilerek kötü yarattı demiştiniz. Buradaki çelişkinin sebebi nedir. (Lütfen Kurandan veya başka herhangi biryerden örnek getirmeyin, ben sizin ne bildiğinizi, ne anladığınızı ve bunu kendi kelimelerinizle nasıl anlatacağınızı merak ediyorum) İlgilenirseniz memnun olurum. Zor olacağını tahmin etmiyorum. İnternetten Kurana bakıp hemen söylemeniz gerekir. Saygılarımla.
-
ŞERİAT TEHLİKESİ NE ZAMAN BİTER
Var değerli Bekir, Hemde şimdikinden çok daha demokratik yollardan kansız bir şekilde bu şeriatçıları tasviye etme yolu var. Hatta onları tasviye etmenin tek yolu yine demokrasidir. Ama gerçek demokrasidir. Bunların manasını size daha sonra detaylı bir şeekilde yazacağım. Görüşmek üzere, sevgiyle kalın.
-
"""TARİHİ BİR YALAN!"""
Bu tocipi açan arkadaş, bu yazıyı yine aynı şizofrenin sitelerinden birinden almıştır. ispatı ise buradadır: http://www.google.com/search?sourceid=navc...anlar%C4%B1n%22 Buradan bütün savcılara, yargıya ve basın mensuplarına suç duyurusunda bulunuyorum. Yalan yanlış bilgilerle gençlerin beyinleri yıkanmaya çalışılmakta ve cahilleştirme operasyonu yapılmaktadır. Gördüğünüz gibi, yapılan çalışmalar tamamen bilimi karalamaya yöneliktir. Bu gidişat ülkemiz için en tehlikeli gidişattır. Din temelli bir hükümet gelmediği, ilk seçimde bunun hesabı mutlaka sorulacaktır. Yapılmak istenen şey bilime tamamen aykırı yeni bir nesil yetiştirmektir. Gördüğünüz gibi akıldan yoksun kişilerde bu kirli emellere uyum sağlamışlardır. Çağdaş medeniyetler bilime koşarken gençlerimizi geriye götürüp zehirlemek isteyen bu ruh hastasının kim olduğunu aşağıdaki linkten öğrenin: Sahte sahte adıyla HY, gerçek adıyla cinci hoca adnan oktar kimdir : http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=43126