Evrensel tarafından postalanan herşey
-
HALKIMIZIN DİKKATİNE!
Bilim Araştırma Vakfı ve Milli Değerleri Koruma Vakfını kurucusu, gerçek adıyla Adnan Oktar ve sahte adıyla HY olan kişi kimdir? Birde halkımıza onu hatırlatmakta fayda var. Herkez ona göre neye inanacağına karar versin. http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=43126 Saygılarımla
-
(Panteist) BİLİNÇSİZCE ELDE EDİLEN BİR DİNDARLIK YERİNE, BİLİNÇLİ ELDE EDİLEN DİNLERDEN BAĞIMSIZ VE TANRI İNANCI ÇOK DAHA SAĞLIKLI VE ZARARSIZDIR...
Sevgili ve çok değerli Dipnot, Ben önce dinimden çıkmış ve sonrada kendi tanrı inancımı oluşturmuş biriyim. Bu inancımı ise sizinde dediğiniz gibi kendi mantığımla oluşturdum. Kendi inancımın Ateism'e ve Deism'e tam olarak uymadığını bildiğim içi daha önceleri bu konuların fazla derinine de girme ihtiyacı hissetmemiştim. Normalde din konularıyla ilgilenmeyen ve başka konulara ilgisi olan biriyim ama son zamanlarda irtica tehlikesi arttığından dolayı dini konular içine daha fazla eğilmek zorunda kaldım. Bu yüzden de son zamanlardaki gündeme aldığım konular sayesinde aslında benim inanışıma yakın insanlarda olduğunu gördüm. Son araştırmama görede benim tanrı konusundaki fikirlerime en yakın olanının Panteism olduğunu gördüm. Ancak yinede kendime herhangi bir sınırlama koymamak adına, kendime panteist bile demek istemiyorum. Çünkü insan zekasının tanrı konusunda kesin emin olacak kadar yüksek olduğuna inanmıyorum. Yani Tanrı varmıdır, yokmudur varsa kimdir sorusunu kendimin %100 çözebileceğine inanmam. Teistlerin bile %100 inanmadıklarına eminim. Ama dinlerin hiçbirinin gerçek olmadığına ve dinlerde anlatılan tarzda tanrının var olmadığına da %100 eminim. Buna göre, Panteism'e en yakın görüşte olsam bile, kendimi herhangi bir gruba dahil olmadan dinsiz olarak adlandırıyorum. Ama bana mutlaka bir ist demek gerekirse, o zaman ateist olmadığım halde a-teist demek daha doğru olur. Çünkü a-teist bir anlamda teist olmayan manasına gelmektedir. Bu konuyu buraya taşıdığınız için çok teşekkür ederim. Bu arada arkadaşlar %100 emin olmadığın birşeye nasıl inanıyorsun diye soracaklar. Cevap: %100 emin olmadan inanıyorum. %100 emin olmadığımı bilerek yaşamak benim için en gerçekçi yaşam tarzıdır. En iyi mutluluğu da bu şekilde buluyorum. Çünkü en azından %100 emin olmadığıma %100 eminim. Ve buda en azından kendimi kandırmadığım için, içimi rahatlatıyor ve kendime saygımı arttırıyor. En iyi dileklerimle.
-
Birkac Sorum Olacak?
Sevgili kralx, Sorularıma cevap vermek istemişsiniz ama verememişsiniz. Ben sizden düz ve net cevaplar istiyorum. Herhangi hiçbir yerden kaynak ve hatta kurandan dahi ayet getirmeyiniz. Ben sizin ne bildiğinizi ve ne anladığınızı yada öğrendiklerinizi kendi ağzınızdan nasıl açıklayacağınızı merak ediyorum. Çünkü bildiklerinize göre inanıyorsunuz öyle değilmi? Bilmediklerinizde varsa onlarıda öğrenerek basit bir dille ve kendi dilinizden ne anladığınızı buraya aktarın lütfen. Aktarırkende hepsine ayrı ayrı cevaplar istiyorum. Cevapları soruları birbirinden ayırarak ayrı ayrı veriniz. Yani aşağıdaki noktalı olan yerleri doldurunuz ve fazla detaya girmeyiniz. Her birini en fazla tek cümlede cevaplandırmanızı rica ediyorum. 1- Bana o dediğiniz hür irade verilirken ne soruldu? Soruyu tam eksiksiz olarak bir cümlede istiyorum. ............................................. 2- Bana o sorunun sorulduğu yerin ismi ne? Bu ismi tek kelime ile istiyorum, yerlerin adları cümleyle olmaz. .............................. 3- Allahı hayatı boyunca inkar etmiş olanlar bu soruya ne şekilde cevap verdi? Bunuda tek cümlede istiyorum. .................................................................... 4- Hayatı boyunca islamı seçmemiş olan başka din mensupları o soruya ne cevap verdi? Bunuda tek cümlede istiyorum. ....................................................................... Bir soruda şimdi ilave ediyorum. Allah bizi test edebilmek için, bile bile şeytanın içine kötülüğü verdi demişsiniz. Peki öyleyse şeytanın bunda suçu ne? Neden şeytan cehennemde cezalandırılacak? Basit ve net bir şekilde. ............................................................................. Tekrar rica ediyorum. cevapları sizin anladığınız şekilde istiyorum. Anlatırken "mesela şurda şöyle yazıyor" diyerek örnekler vermeyiniz. Kurandan veya başka yerden örnekleri sonra verirsiniz. Saygılarımla.
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Sevgili Kralx, Ben size kaynak göstermeyin demedim, ama aklı başında kaynaklar getirmenizi istedim. Bir kaynağın aklı başında bir kaynak olduğuna nasıl %100 emin olabiliriz? Kaynak getirilen sitenin adresi uzantısı com, org, net yerine, edu veya gov olarak bitiyorsa o kaynak güvenilir kaynaktır. Aksi halde getirilen kaynak doğru bile olsa, %100 güvenilir olamaz. Bu tür konularda ikinci dereceden güvenilir kaynak ise ancak din yanlısı olmayan, dini yayınlara ağırlık vermeyen, büyük medya kuruluşlarının web siteleri veya yayınları olabilir. Çünkü zaman gazetesi, samanyolu tv gibisinden medya kuruluşları, zaten dini amaçlı oldukları için dini tartışmalarda taraf olurlar. Dolayısıylada bu konuda da din konusunda taraf olmayan medyanın kaynakları geçerlidir. Ayrıca uzantısı gov veya edu olarak biten sitelerden gelen kaynaklar ise en güvenilir kaynaklardır. Çünkü gov devletlerin sitesidir, edu ise üniversitelerin siteleridir. Dolayısıyla bu sitelere her önüne gelen, yalan yanlış şeyler yazamaz. Esasında getirdiğiniz listedeki bilim adamlarının dinler hakkında çarpıtılmış düşüncelerini kaynak olarak değerlendirip, karşı cevap yazmak bile yanlış ama bari bazı saf arkadaşlar inanıp kanmasın diye, en azından listenizdeki bilim adamlarından Eistein'ın bu konudaki gerçek fikirlerini yazmayı da kendime vazife edindim. Listedeki diğer bilim adamlarının fikirlerininde çarpıtıldığına eminim ama hepsini tek tek ortaya çıkaracak vaktimde yok, ayrıcada bu şartlar altında gerekde yok. Çünkü bir tanesini çarpıtan, hepsini çarpıtır. Ben Einstein'ın tanrı ve dinler hakkında ne düşündüğünü daha önce incelememiştim. Sizin listenizde onun adını görünce, internetten ingilizce olarak araştırma yaptım. Araştırmamı ingilizce olarak yapmamın sebebide Einstein hristiyan dünyasından geldiğine göre onu en iyi hristiyanlar tanır düşüncesidir. Kaynak: University of Delaware ( ABD'de bulunan resmi Delaware üniversitesi) ABD'nin en önemli üniversitelerinden birisir. Site adresi: http://www.udel.edu Site adresinin edu uzantısına dikkat edin. Kaynağın sayfası: http://www.udel.edu/physics/phys145/darwin.einstein.god.htm Not: Site uzak bir DNS'de olduğu için sayfa bazen açılmayabilir. Bu durumda ayrı zamanlarda tekrar deneyiniz. Türkiyeden sık girilmeyen bazı sitelerde, bazen bu sorun yaşanabilir. Kaynaktan alıntı: Speaking personally, I believe in the Big Bang, Darwinian Evolution, and God -- all at the same time. Many of my scientific friends, even those who consider themselves fundamentalists, share this combined belief, though their religious beliefs differ considerably from mine. Kaynağın tercümesi: Kişisel konuşarak, ben aynı anda Big Bang'e, Darwin'in evrim oluşumuna, ve tanrıya (hepsine) inanırım. Birçok bilimsel arkadaşlarım, hatta bunların arasında kendilerini aşırı tutucu olarak değerlendirenler bile, dinlerinin inanışı benimkinden farklı olduğu halde, benim bu kombineli inanışımı saygıyla paylaşırlar. Bu neyi gösterir: Einstein'ın tanrıya inandığını ama dinlere inanmadığını gösterir. Zaten evrim'e inanan birinin dinlere inanması mümkünde olamazdı. Tanrı inancını ise sakın kendinizinkiyle karıştırmayın. Benim bugün okuduğum yabancı kaynaklarda tanrıyı sizinkinden farklı açıklıyor. Üstelik tanrı inancınıda bilimsel olarak değil, bilim dışında kişisel bir tahmin olarak değerlendiriyor. Yani bilim dışında bir tahmin olduğunuda üstüne basa basa belirtiyor. Kaynaktan alıntının tercümesini ben yaptım. İngilizceyi az bilen arkadaşlar çeviriyi birebir tutturamıyabilirler. Ancak iyi bilenler bilirki, ingilizceyi birebir çevirmek, cümle düşüklüğüne neden olur. Ben kendi tarafsız tutumumla alıntıyı en uygun şekilde türkçeye çevirdim. Güvenmeyen arkadaşlar olursa ingilizceyi iyi bilen birilerine kontrol ettirebilir. İngilizce bilenler kaynak gösterdiğim sayfayı okudukça Eistein'ın bir teist olmadığına dair buraya yazdıklarımdan çok daha fazla şeyler görecekler. Not: Arkadaşlar, bazı aşırı teistler, benim bu çevrimi yalanlamak için birşeyler yazabilirler ve bende yanıt yazmaya vakit bulamayabilirim. Şüpheye düşerseniz kararınızı burada yazabilicek yalanlamalara göre vermeyin, alıntımı güvendiğiniz ve ingilizce bilen birine okutun. Arkadaşlar gördüğünüz gibi bende kaynak gösterdim, sevgili kralx'de kaynak göstermiş. Benim kaynağıma göre Einstein bir dinsiz, kralx'in kaynağına göre bir teist. Hangisine inanacağınıza siz kendiniz karar verin. Benim kaynağım Delaware üniversitesinden, Kralx'inkide kamuoyunda cinci hoca Adnan Oktar olarak bilinen şimdiki sahte adıylada HY adıyla tanınan devlet tarafından defalarca şizofren raporu almış birindendir. Bu kişi hakkında detaylı bilgiyi buradan bulabilirsiniz: http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=43126 Bir başka konu: Sevgili kralx,in getirdiği listedeki bilimadamlarından bazıları "belki" biraz teist olabilir. Oda belki. Ama şunu bilmelisinizki, hiçbiri dindar değildir. Ve hatta onların çok azda olsa teist olmaları veya Ateist olmaları, veya başka birşey olmaları müslümanlığı seçmediklerinin garantisidir. Gönderilen listeye göre o bilim adamları teist bile olmuş olsalardı ve onları örnek alacak olsak bile seçilecek din islam değil, hristiyanlık olurdu. Daha önce ilk yüze giren bilimadamları tartışması vardı ve bu konu buradan açıldı. Bunu unutmadan ve edu ve gov kaynaklarıyla tartışmaya devam edebiliriz. Herkeze en derin sevgilerimle.
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Değerli kardeşlerim. Kralx dahil, bazı teist arkadaşlar, bu konudan kaçtığımı ve cevap verenediğimi düşünmüşler. Oysaki hatırlatmalıyım. Ben bir işadamıyım. Ve mesleğimde, sayın Kralx gibi internet kafe işletmeciliği değildir. Yani kısaca sürekli internette bulunabilme şansım yoktur. Üstelik bildiğiniz gibi Ateist ve/veya dinsiz insanlar olarak, bu ülkedeki nadir bulunan insanlarız. Yani size cevap yazmaya vakit bulacak çok fazla sayıda dinsiz veya ateist yoktur. Dolayısıylada bir dinsize veya ateiste cevap yazması gereken enaz 20 teist düşmektedir. Bu kadar insana cavap yetiştirmek için, işlerimiz arasında çok fazla vakit bulma şansına sahip değiliz. Yoksa, sizin yazdığınız her türlü fikrinize yanıt verecek kadar yeterliyiz. Gelelim şimdi konumuza. Gönderilmiş olan yabancı bilim adamlarının listesi, bir şizofren tarafından çarpıtılarak internete yayılmış bir listedir. Bir şizofreni hastası, yani ruh hastası her türlü bilgiyi çarpıtabilir ve kandırabileceği insanların hizmetine sunar. Bu tehlikeli şizofrenin sitesinden kes, kopyala, yapıştır yapılan bilgilerede cevap verme yükümlülüğümde ancak bu kadar olabilir. Akıllılar bitmiş gibi, birde ruh hastalarıyla beni uğraştırmaya hakkınız yoktur. Bu adam tımarhanede yatmış ve devletimizin doktorları tarafından ayrı ayrı yıllarda, ayrı ayrı hastahanelerde ve ayrı ayrı doktorlar tarafından defalarca şizofren raporu almış bir ruh hastasıdır. Bahsedilen ruh hastasının gerçek adı kamuoyunda cinci hoca Adnan Oktar, sahte adıylada HY'dır. Kensisi hakkında detaylı bilgileri bu adreste görebilirsiniz : http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=43126 Buraya gönderilen bilim adamları listesininde, bu ruh hastasının sitesinden yayıldığının ispatı şudur: Dikkat ederseniz; gönderilen listede "Boyle'a göre bilim, Allah'ın aklını göstererek" şeklinde bir anlatım geçer. Bu kelimeleri google arama motorunda çift tırnak ("kelimeler") arasında aradığınız zaman, size bu cümlenin tam bu şekilde nerelerde geçtiğini gösterir. Yani başka kaynaklarla karışmadan, kaynağın ana sitesine ulaşırsınız. Aşağıdaki adresi tıkladığınız zaman, google size bu gönderilen listenin birinci kaynağını tek site olarak gösterecektir. Aslında bulunan site sayısı 3 dür, ama google size sadece bu ruh hastasının sitesini gösterir ve diğer 2 siteyi filtreler. Filtrelemesinin sebebi ise "üçüde aynı familyadan, diğerlerini göstermeye bile gerek yok" manasındadır. http://www.google.com/search?sourceid=navc...3%B6stererek%22 ------------ Sevgili kralx, Gördüğünüz gibi ben kendi mantığımla ve vakit bulabildikçe size cevaplar yazıyorum. Siz ise tarayıcınızın sık kullanılanlar listesinden bir iki tıklamada bana hazır cevaplar bulup Kes/Kopyala/Yapıştır cevaplar yolluyorsunuz. Üstelikde bu cevapları akli dengesi yerinde olmayan bir adamın sitesinden alarak getiriyorsunuz. Lütfen bana cevap yazmaya kalkarsanız, ya kendi fikirlerinizi gönderin yada resmi sitelerden kaynaklar gösteriniz. Yani kaynak gösterdiğiniz sitelerin domain adlarında gov veya edu bulunsun, yada dini amaçlı olmayan büyük medya kuruluşlarından örnekler gösteriniz. İnternet dünyasında her önüne gelen kişi her türlü şeyi yayınlayabilir. Bunların hepsinede kaynak gözüyle bakıp değerlendirmeye alamayız. Heleki gönderdiğiniz kaynak bir ruh hastasının sitesindense hiç tartışmaya giremeyiz. Saygılarımla.
-
BU NASIL BİR CENAZE NAMAZIDIR
İşte Atatürk'ün gerçek kızı. İşte samimi dindar. Ben dinlere inanmam, ama sizin gibi birinin dini benimde dinimdir. Sizin dininizin başımın üstünde yeri vardır. Yazınızı herkez okumalı, herkez anlamalı. Sizinle gurur duyuyorum sevgili, gururlu Sardunyam. En derin sevgilerimle
-
BU NASIL BİR CENAZE NAMAZIDIR
Merhaba sevgili Bekir, Benim bahsettiğim şey hadis değil ayettir. Nisa suresinin 34.üncü ayetidir. Eğer sahihliği sözkonusu olursa; Kuran'ın da sahihliği sözkonusu olur. Çünkü bu ayet Kuranın içindedir. http://www.diyanet.gov.tr/kuran/result.asp...amp;Submit.y=11 Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.12 Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı13 korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.14 Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. Not: Bildiğim kadarıyla, parantez içinde kalan yerler diyanetin kendi yorumudur. Yani yorumsuz düz okunuşunda parantezler olmadan da okunabilir. Buna göre de hafifçe dövün derken, hafifçe kelimeside ortadan kalkabilir. Şunada bir dikkat çekeyimde unutmadan. Yukarıdaki ayette diyorki, Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Yani bütün çabalara ve en sonunda hafifçe dövmeye rağmen, yinede itaat etmezlerse ancak o zaman başka yollara başvurabilirsiniz. "Tam bu konunun bahsedildiği yerde", başka yollar hakkında da hiçbir sınırlama getirilmemiş. Bu başka yollar da erkeğin insafına bırakılmış. Saygılarımla.
-
Birkac Sorum Olacak?
Bu soruya kimse cevap verememiş, herkez lafı gevelemeyi tercih etmiş. Tekrar soruyorum: Şeytanı yaratan Allah onun çok fazla gururlu olup zararlı olabileceğini bilmiyormuydu? Bu sorunun cevabını evet veya hayır olarak tek kelime ile istiyorum. Detayını sonra konuşuruz. Biliyorduysa, onu bunu bile bile bu şekilde yarattı? Bu sorunun cevabını da tek bir cümle ile istiyorum. Örnekler filan vermeye gerek yok, tek bir cümle.
-
Birkac Sorum Olacak?
Şimdi size birkaç sorum olacak: 1- Bana o dediğiniz hür irade verilirken ne soruldu? Soruyu tam eksiksiz olarak istiyorum. 2- Bana o sorunun sorulduğu yerin ismi ne? 3- Allahı hayatı boyunca inkar etmiş olanlar bu soruya ne şekilde cevap verdi? 4- Hayatı boyunca islamı seçmemiş olan başka din mensupları o soruya ne cevap verdi? Lütfen birini seçip, cevap vermeyin, hepsine cevap verin ve sorularımı burdan kopyalayıp cevaplarınıda altlarına tek tek yazın. Vereceğiniz cevap için teşekkür ederim. Sevgilerimle.
-
Birkac Sorum Olacak?
Şeytanı yaratan Allah onun çok fazla gururlu olup zararlı olabileceğini bilmiyormuydu? Biliyorduysa, onu bunu bile bile bu şekilde yarattı?
-
Birkac Sorum Olacak?
Buna göre de demekki biz ikinci bir hayattayız öylemi? Daha öncedende varlığı olan kişileriz ? Bu kuranda yazıyormu?
-
Birkac Sorum Olacak?
Yani herşey onun olduğuna göre hesap verme mecburiyeti de yok? Niye o zaman imtihana gerek var?
-
Birkac Sorum Olacak?
Kabahat demekki bende değil, bana verilen hür iradede. Allahım, keşke bana bu hür iradeyi vermeseydin. Ne kötü birşeymiş bu hür irade. Kim icat etti acaba bunu? Ne suç işledim de bana bu hür irade verildi? Niye beni ilim ve düşüncede zayıf yarattı acaba? Teşekürler Kralx..
-
Birkac Sorum Olacak?
Arkadaşlar aklıma bir şey daha geldi, Bu mantığa göre, Allah insanlara kimin suçlu olduğunu ispat etmeye çalıştığında "Hayır, benim mantığıma göre ben suçsuzum" diyebilirsiniz. Çünkü yargılama suçlu ve bir ikinci varlık tarafından yapılamaz. En azından üçüncü bir taraf gerekli. Yani birisi suçlusun diyecek, öbürüde suçsuzum diyecek ve sonunda da tarafsız bir yere müracaat edilecek. Demekki Allahtan daha yetkili varlıklarda daha olması gerekiyor. Kim acaba onlar? Bunu da araştırmakta bir fayda var. Yok, eğer mahkeme tek taraflı da yapılabiliyorsa, ( Teistler bazen yapıyor) o zaman devlet mahkemelerini de ortadan kaldırmak gerekir. ( Teistler bazen bunu da yapıyor) Mademki, adaleti bulmanın en ala yolu bu, herkezi tek taraflı yargılayıp, ona göre ceza kesmekte de fayda vardır diye düşünüyorum. Ne dersiniz? Ne güzel bir adalet sistemi değilmi?
-
Birkac Sorum Olacak?
Ne güzel cevap değilmi sevgili netman, Allah kendini insanlara hesap vermek zorunda hissediyor. Hadi buna şimdi Allah'ın demokorasisi diyelim, güzel birşey. Ama bakalım şimdi bu demokrasi nereye kadar gidecek. Önce insanlardan kimini inanacak, kimini ise inanmayacak şekilde yarat, ondan sonrada inanmayanlara onların suçlu olduğunu ispat etmek için, dünyaya gönder? Şimdide diyeceklerki, Allah insanlara akıl vermiş, kullan demiş, ama bazı insanlar aklını kullanamamış. Demekki kullar da Allah'ın istemediği şeyleri yapabilecek kadar hatalı yaratılmış. Peki kim tarafından hatalı yaratılmış? yine Allah tarafından. Yani hata yapmayan kullar yaratmanın yanında, hata yapabilecek bir kullar yaratmayıda kendisi tercih etmiş. Yani bile bile lades oluyor. İnananlar da baştan belli, inanmayanlarda. Yani düşünüp taşınmanıza gerek yok, kaderiniz çizilmiş zaten. Ne yapsanız boş, nafile. Neticede eğer inananacaklar listesindeyseniz, cenenete gidesiniz, o listede adınız yoksa, öbür tarafa. Maksat sadece "zaten hazır olan" cehennem listesindeki insanlara suçun kendisinde olduğunu ispatlamak. Yani siz ne yaparsanız hepsi boş, senaryo zaten hazır. İnanmaya çalışmanızada gerek yok çünkü, inanabilecek insanların listesi zaten yazılı, siz kendinizi inandım bile zannetseniz, listede adınız yoksa hiçbir zaman bir garantiniz yok. İnandım demeniz, veya inanmak için çabalamanız ancak sizin içinizi rahatlatabilir. Yalvarsanızda, yakarsanızda o listeye adınızı sokamazsınız. Baştan, allahın bildiği yazılmış listedeki adamlardansınız. Cennete gidecekleri belli olanlara gelince, bu mantığa göre onlar da zaten cennete gidecekler listesinde. Onlar da ne kötülük yaparlarsa yapsın, hepsi havagazı. Cennet listesine girmişler bir kere, artık yaptıkları hiçbir kötülük onları cennet listesinden silemez. Kader yani, başka bir şeye benzemez. Acaba cennete gidecek insanları niye boşu boşuna yaratmış, o da belli değil ama böyle bir mantık kurduktan sonra ona da şöyle bir mantık kurmak hiçde zor olmaz. "Biz cennete gidecekleri şunun için yarattık: Siz yarın bana o niye cennete gidiyor diye sorduğunuz zaman, onların doğru yolu bulabildiğini ispat etmek için." Peki kime ispat etmek için? cehenneme gidecek olanlara ispat etmek için. Cennete gönderilmiş bir insan, zaten "Allahım, beni niye cennete gönderdin" diye hesap sormaz, cennetin keyfini çıkarmaya bakar. Öyleyse onlar bir şeyleri ispat amaçlı gelmemişlerdir. Bu mantık sonucuna göre de, cennete gidecek olanlar, sadece cehenneme gidecek olanlar için bu dünyada, yani cehhenmeme gideceklere örnek gösterebilmek maksadıyla. Kendileri için değil yani, bizim için yaratılmışlar. Buna göre de hayatlarını bize borçlular. Sevgili teist arkadaşlar, Hayatınızda sizi memnun etmeyen şeyler varsa, bunlardan dolayı sizden çok özür dileriz. Biz olmasak o kötü şeylere katlanmak zorunda kalmayacaktınız. Mutlu olduğunuz zamanlarda ise, bize teşekkürlerinize de biz teşekkür ederiz. Nasıl olsa biz bitmişiz, bizi cehennemden kurtaracak hiçbirşey yok. Bizim için üzülmeyin, kaderiymiş deyip geçin. Siz kendi hayatınızın tadını çıkarmaya bakın. Hatta ne kadar az yaşasanız, o kadar iyi. Çünkü gideceğiniz yer zaten bundan daha iyi bir yer. Boşu boşuna buralarda bizim için oyalanıp, hakkın rahmetinden mahrum kalmanızdan dolayı da çok çok özür dileriz. Bende teistken, inşallah 10 yaşıma gelmeden ölüp de cenenete giderim diyordum ama listede adım olmadığı için kısmet değilmiş. Daha sonra, askere gittiğimde, inşallah yunanistanla bir savaş çıkarda şehit olurum dedim. o da kısmet olmadı. Dedikleri doğru, ne yapsan nafile, yazılmış çizilmiş bir kere, listede adımız var. silemeyiz. İçimize şeytan girmiş bi kere, atamıyoruz. Allah da bize yardım etmiyor, çünkü bunu zaten biliyordu. Yardıma laik olsaydık yapardı. Yaşam boyu size verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. Ah keşke Allah şu şeytanı yok etmeyi de başarabilseydi de, bizde sizin gibi hurilerle, cennette keyif yapabilseydik. Sizi kıskansamda da sizi çok seviyorum. Eğer yazılıysa, yani birazçıkda sevgi duyabilme hissi bana verilmişse, şeytanda engel olmazsa, yukardaki mantık da kabul ederse; En derin sevgilerimle. Evrensel.
-
Mustafa Kemal Atatürk
Merhaba dostlar, A- Atatürk dinlere saygılıdır, bunun içindirki yeri geldiğinde ve gerekli olduğunda din yanında kalmıştır. B- Atatürk dinleri gereksiz görürdü ama standard halkın dinden kurtulamayacağınıda bilirdi. Kendi inancını bilemeyiz ama yukardaki belge de hacılar, hocalar tarafından, Atatürk sırtından din yayma amaçlı abartılmıştır. İspatına gelince: 1- Atatürkün bir sürü resminde rakı içtiğini görürsünüz, ama namaz kılarken bir tane bile resmi yoktur. 2- Atatürk bir süre bina, okul vs. yaptırmıştır ama bir tane bile cami yaptırmamıştır. 3- Hayatta en hakiki rehber ilimdir, fendir. İlim ve fen dışında rehber aramak GAFLETTİR, DALALETTİR, CAHİLLİKTİR." M.Kemal ATATÜRK Gördüğünüz gibi, ilimdir, fendir demiş araya dini de katmamış. Tam tersine bunun dışında bir rehber arama cehalettir demiş. 4- ''Tüm dönemlerde toplumun kutsallaştırdığı boş düşüncelerden tehlikesizce sıyrılmak imkansızdır." M.K. demiş. 5- "Bizi yanlış yola sevkeden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir." M. Kemal Atatürk Diyerek, bilimin buluşlarını oturduğu yerden, kendine aşırmaya çalışan dincilerin, bir gün gelip onun bile ideolojisini kullanmak isteyebileceğini tahmin etmiş. Buyrun size bir kaynak daha, Hemde müftülük, imamlıktan gelme değerli bir şahıs tarafından: ------------------------------ -http://www.turandursun.com/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=60- Atatürk' ün cenaze namazı 19 Kasım 1938 sabahı saat sekizi on geçe Dolmabahçe Sarayı' nda kılındı. Cenaze her hangi bir camiye götürülmedi. İmamlığı o dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Şerefeddin Yaltkaya yaptı. Namaz ??Allahu ekber?? yerine Türkçe ??Tanrı uludur?? sözleriyle başladı ve selâmlar ??Esselâmu aleykum?? yerine yine Türkçe olarak ??Esenlik üzerinize olsun?? şeklinde verildi. Tam dört dakika süren namazdan sonra tabut generaller tarafından sarayın avlusuna çıkartılıp top arabasına yerleştirildi. ------------------------------ Dost sevgilerimle, Hepimiz ölmedik Atam, seni karanlıklara kaptırmayız.
-
Birkac Sorum Olacak?
Çok değerli Netman, Bu soruları teist dostlara bu şekilde soracak olursanız onlara çok fazla kaçacak yer bırakırsınız. Bakın şimdi onların bu sorulara ne yanıtlar verebildiklerini ben size açıklayayım. Neden dört kitap? Ve bu dört kitabi da müslümanlar neden kutsal sayıyor? Kutsal saymaları mantıklı, çünkü demokrasi filan yok, ya inanacaksın, yada inanmayıp cehenneme gideceksin diyen bir kitap sözkonusu. İnandıysanız kutsallık normaldir, yani mantıklıdır. İnanmadıysanızda cehennemdesinizdir. Neden dört kitap meselesine gelince. Buna da önceki kitaplar insanlar tarafından değiştirildiği için derler. O zaman bende şöyle bir şey anlarım ve buna da hiçbiri cevap vermez. Onların cevaplarına göre benim yorumum: Allah diğer kitapları aslında tam ve eksizsiz göndermiş ama insanlar değiştirmiş, en sonunda da Allah çareyi hiç değiştirilemeyecek bir kitap olan Kuran'ı göndermekte bulmuş. Vede bu sefer emin olduğu için Kuranı koruyacağına söz vermiş. Yani kısacası Allah dört kitaptan ilkini gönderdikten sonra insanların onu değiştirdiğini görmüş. Demek oluyorki, değiştirilmeden önce ilk kitabın insanlar tarafından değiştirilebileceğini düşünememiş. Ve hatta engel de olamamış. Sonrada mecbur kalıp, başka bir kitap daha göndermiş. O kitabıda koruyamamış, sonrakinide. Ve en sonunda değiştirilemeyecek bir kitap göndermenin bir çaresini bulmuş ve onu göndermiş. Yani insanlara kolay kolay gücü yetmemiş, çok uğraşmış. Cennet ve Cehennem sonsuzluğunda Allah nerededir? Biz insanlık olarak hep şuna inandık: Ölümden sonra hayat var! ve de eğer var ise orada da cennet ve cehennem var.Ve oradaki yaşam sonsuz.Orda ne istersek,neye ol dersek oluverecek ve sonsuz bir yaşamla mükafatlandırılacağız.Ya da sonsuzlukta(bazı durumlarda) cezalandırılacağız.Peki Allah ne olacak?yani biz orada ona ibadet etmeyeceğiz.O bize emretmeyecek?Allah'ın hükmü sadece dünya için mi geçerli?Ki eğer öyle ise bu size de saçma gelmiyor mu? Verilen cevaplar: 1-Allah katında iş, meşguliyet filan olmazmış. Allah ol derse istediği şey olurmuş, ama ol demek de bir iş anlamına gelmezmiş. 2- Herkez cennet ve cehennem meselesini hallettikten sonra Allah'ın ne işi kalacak demek istemişsiniz sanırım. Onada cevapları şöyle: Allah katında iş, meşguliyet gibi şeyler olmadığı gibi, zaman kavramı da olmazmış. Zamanda herşey gibi big-bang patlamasında yaratılmış. Yani iş, meşguliyet ve zaman gibi şeyler sormayacaksınız. Sizin kendi anladığınız tüm kavramları unutup, öyle inanacaksınız. Buna göre allah katında soru kavramı da olmaz, soru kavramıda big-bang zamanında yaratıldı. Yani sorular filan sorarak, gereksiz yere günaha girmeyin. Ben en sonunda çareyi şöyle buldum, şu big-bang (Yeni bir teori) meselesi, bundan 500 yıl önceki müslüman olmak isteyene veya halihazır müslümanlara nasıl anlatılıyordu dedim. Cevapmı? sıfır cevap, yani çıt yok. Adem ile Havva'nın ceremesini mi çekiyoruz? Zeka sınırlarımızı Allah belirlediği halde, inanmadığımız zaman cehenneme giderek, kafatasımızın içine koyduğu beyinin ceremesini çekmiyormuyuz ? Ademle havvanınkini de çeksek ne olur yani ? O kadar zor bir şeymi? "İslamiyeti yaymak" ne anlama geliyor?Hür iradeye müdahale mi? Onu da nasıl hallediyorlar biliyormusunuz? Bir yandan "zorunlu din" derslerini destekleyerek, bir yandanda islamda zorlama yoktur diyerek. Bunun detayı da tahmin edebileceğiniz gibi, çok ama, şu anda bahsetmeye uygun değil. "Biz onların kalplerini mühürlemişizdir" "Onlara ateş vaad edilmiştir" ..vb gibi geri dönüşü olmayan ibareler de nedir? Buna da bindir ayrı çeşit cevap verirler. Yani kuranda bazı toplumlar için bazı ayetlerde geçer bu söylediklerim.Yani o toplumdan bahsederken, onların hiçbirinin mi geri dönüşü olmadığından bahsediyor?Ki eğer öyle ise; o zaman Allah'ın affedici tarafı nerede kalıyor? Allahın affedici tarafı ya yok, yada duruma göre değişiyor. Bakın bir tanesi bu bağışlama meselesini nasıl cevaplamış mesela: Gördünüzmü, yakınlarınız için ettiğiniz dualar bile her zaman için geçerli olmayabiliyor. Dikkat ederseniz, ayetler de hep "duruma göre" iniyor, Allah bakıyorki birşeyler umduğu gibi gitmiyor, hemen ona göre bir ayet gönderiyor. Mesela içki de ilk önce yasak olmuyor, peygamper içki içenleri kötü halde görünce yasaklanıyor. Yani Allahın akıl edemediği şeylere de tesadüfen peygamper yardımcı oluyor. Yukardaki örnek de buna benziyor. Mesela o zamanlarda kölelikle ilgili bir problem çıksaydı, köleliği yasaklayan bir ayet daha inecekti. Malesef kölelik durumu idare edip gittiği için, yasaklamaya da gerek kalmamış. İnanın o kadar kafa yoruyorum ki anlamak için...Fakat düşünüyorum,düşünüyorum ve asıl anlatılmak istenene(miş) varamıyorum.O zaman anlayamadığım bir şeyden sorumlu tutulmak ne kadar mantıklı? Üstelikde sahip olduğunuz beyini yaratan yine Allah olduğu halde. dimi? Değerli dostum, Benim size tavsiyem, size verilen her cevaba inanmayıp, acele etmeden, elinizden geldiği kadar iyi araştırıp, ince eleyip sık dokuyarak karar vermenizdir. En önemlisi kendinize karşı dürüst olup, kafanızdaki bu sorulara çözüm aramanızdır. Eminimki kafanızda buna benzer başka şüphelerinizde vardır. Yada zamanla oluşacaktır. Baktınızki, din size uygun geliyor, o zaman sizde dininizi kendinize göre kafanızda kurar, o şekilde devam edersiniz, zaten merak etmeyin hepsinin yaptığı da bu. Kesin cevapları bilerek inanan filan yok yani.. Çok mutlu ve başarılı bir ömür dilerim.
-
YÖK’E GÖRE DARWİNİZMİ SAVUNMAK FARZ?
Merhaba dostlar, Ben demedimmi size, ruhlar alemiyle uğraşan falcılar, medyumlar, rüya yorumcuları gibi Bardakkıran bilim adamları da eninde sonunda bilim yuvalarından tekmeyi yer diye? Onların biliminin değerini hiçbir bilim adamı anlayamaz diye? Neyseki, ruhlar alemiyle araları iyi olduğu için, hiç olmazsa ruhsal bunalıma girmezler. Kalın Salıcakla.
-
BU NASIL BİR CENAZE NAMAZIDIR
Merhaba arkadaşlar, İslam dini erkeklere, kadınlar bir suç işlerlerse onları hafifçe "döv" demiştir. Nerde döveceğini de belirtmemiştir. Hafifçe döv derken de şiddetini erkeğin vicdanına bırakmıştır. Suç olup olmadığını da yine erkeklerin vicdanına bırakmıştır. En değerli kadınlarımızdan Duygu Asena'ın cenazesinde ise hafifçe dövülmeyi gururuna yediremeyen kadınlarımız, aynı islamdaki gibi erkekleri hafifçe dövmüştür. Dayak yerini de aynı erkekler nasıl kendileri seçiyorsa, kadınlarımız da kendileri seçmişlerdir. Kimin suçu olduğuna da yine erkeklerin yaptığı gibi, kendisi karar vermiştir. Etme bulma dünyası işte.. İyi dileklerimle kadınların kadını sevgili Asena. Cenazen de senin kadar asaletliydi, onurluydu, anlamlıydı.
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Değerli Kralx, Ancak vakit bulabilip, size geç cevap yazdığım için özür dilerim. Kavramlara takılıp kalma demişsiniz ama malesef bahsettiğim yerde kavramlara takılıp kalmışsınız. Akıl denen kelimelinin zeka veya zeka denen kelimenin akıl olarak heryerde ve herzaman, herkez tarafından kullanıldığını ve kullanılırken de neyin kastedildiğini sizin de bilmenize rağmen akıl başka zeka başka diyerek kavram kargaşasına bulaşmışsınız. Herneyse bu konuyu fazla uzatmaya değmez. 1- Gelelim sunduğunuz bilim adamlarına. Sunduğunuz bilim adamlarının hepsi dünya bilimine katkısı olmuş, değerli insanlardır. Gerçi sunduğunuz isimlerin arasında birbiriyle aynı olan isimlerde var, ve ayrıca içlerinden kimisi uçarak, başkalarının bilimini hayata geçirmiş olmakla beraber (Hazerfan mesela) Fatih Sultan Mehmet de bilim adamı filan değildir, ve topu yağlamayı akıl etmekten başka hiçbirşey bulmamıştır. Ayrıca islam dünyasının Hazerfanın başına neler getirdiğini de unutmayın. Bu konuda benden kaynak isterseniz gönderirim ama bilmelisinizki, bunu yapmak bile komik olur. Ama biraz da eğlenelim derseniz, gönderirim de. 2- Gönderdiğiniz listedeki gerçek bilim adamları, sizin değil benim iddialarımı doğrular. Yani farkında olmadan kendi görüşünüzü değil, benim görüşümü ispatlamışsınız. Neden? çünkü ben islam dünyasından hiçbir zaman bilimadamı çıkmadı demedim. Tam tersine, islam dünyasının bir zamanlar hristiyan dünyasını çok gerilerde bırakmış olduğunu iddia ederim. Bunun da sebebini açıkladım ama isterseniz yine açıklayayayım; İslam en yeni din olduğu için diğer dinlere nazaran bilime daha uygun bir dindir. Çünkü kendi zamanının bilimini içerir. Yani islam dünyasını daha ilkel inanışlardan kurtararak, o günün insanını modernize etmiştir. Bunun sayesinde de islam dünyası kendisinden daha eski dinlere nazaran, daha eskisinden kuratarak, bilimin ilerlemesine katkıda bulunmuştur. Ancak şu anda kendisi de ilkel kalarak, insanlığın sırtına yük olmaktadır. Sabit kalmaya çalışan kurallar çerçevesinde gelişen bilimi engelleme dönemine girmiştir. Yani ömrünü doldurmuştur. Şu anda evrimide, diğer başka bilimsel gerçekleri de içine katarak yeni bir din yazılsa ve inandırılabilse, insanlara şimdiki dinler kadar zararı olmaz, ancak oda birkaç yüzyıl sonra aynı duruma düşer. Çünkü bilimin ilerleme, dinlerin ise sabit kalma zorunluluğu vardır. Dolayısıyla aradaki fark daima problem olur. Ayrıca bir zamanlar islam tarihinde adı geçerli bilginlerin olması vede artık olamaması sizin değil, benim söylediklerimi ispat eder. Dünyanın neresinde olursa olsun, sokağa çıktığınız zaman, herhangi bir insana Einstein'ı yada Edison'u sorduğunuz zaman bilmiyorum demez. Ama İbni Battuta'yı biliyormusunuz dediğiniz zaman, "bilmiyorum hiç gitmedim" der. Evet biliyorum, listenizdeki bilim adamlarının hepsi değerli bilimadamları ama şu an için onları ancak hasamet.net te yayınlayarak kendimizi avutabiliriz. Aksi doğru olsaydı, şu anda uzayda, hristiyanlar değil, Araplar ve Türkler dolaşırdı. Bizim uydumuzu Fransa değil, biz Fransanın uydusunu fırlatırdık. Bu geri kalmışlığa, (Üstelik ilerdeyken gerikalmışlığa) İslamı yanlış uyguluyorlar demek için de, doğru uygulanan bir ülke göstermek şarttır. Şimdi siz bizim geri kalmışlıklarımızı da görmezden gelip Türkiye'yi örnek gösterirseniz, dünyadaki en laik bir islam ülkesini örnek gösterek benim söylediklerimin doğruluğuna kanıt olan, bir belge daha göndermiş olursunuz. 3- Verdiğiniz bilim adamları listesinde başka bir dinden islama geçmiş hiçkimse yoktur. İnanç seviyelerini de bilemeyiz. Bizim Thebeliever arkadaşımızla yapmış olduğumuz tartışma, başka bir dinden islama geçiş yapan,kayda değer bilim adamlarının olup olmadığıdır. Dolayısıyla gönderdiğiniz liste bu tartışmaya delil değildir. 4- "Akıllı insanların aklına güveniyorsanız, alın size akıllı insan" diye o listeyi sunduysanız, ben günümüzün geçerli bilim adamları dururken, kalkıp da eskilerine güvenmem. Ben 2006 yılının insanıyım. Şimdiki bilim varken gerilerden alacak akıl ve fikire ihtiyacım yoktur. Ayrıca o listedeki insanların, din konusunda ne düşündüğü belli değildir. Şimdikilerinki ise bellidir. Şimdiki bilim adamlarının, kimisi Ateisttir, Kimisi Deisttir, Kimisi dinsizdir, kimisi ise dinlidir ama dindar değildir. Akıl ve zeka diye ayrım yapıp, ikisinin de neticede "üstün düşünme gücü" manasına unutmayalım demiştim zaten, burayı atlayabiliriz. Zaten zeka ve akılın neticede aynı kapıya çıktığını hesaba kattığımız zaman, yukardaki cümlerinizden çoğuna da katılıyorum, özelliklede birinci ve sondan ikinci cümlenize son derece hak veriyorum. İnat ve kendini büyük görme duygusu bilim adamı olabilmeye engeldir. Dolayısıyla zaten bilim adamı olabilmiş insanlarda bu söyledikleriniz yoktur. Olsaydı zaten bilim adamı olacak kadar kudretleri olmazdı. Ayrıca bilim adamı olabilmek için, uzun emellilik şarttır. Engel değil tam tersine gereklidir. Ufku açık vede uzun olmayan biri bilim adamı olamaz. (Bardakkıran bilim adamları hariç. bkz: Bardakkıran bilim adamları) Teknoloji seçti, bilim seçti, şirketler seçti, üniversiteler seçti. Dolayısıylada devletler seçti, yani neticede insanlık seçti. Cümle alem seçti. Ama ne kadarda seçen alem bu olsa bile, kralların seçme mecburiyeti yok tabiki. Daha önce de dediğim gibi, dünyanın herhangi bir yerde sokaktaki insanlara sorun, onlar size söyleyecek onların ilk kaçta olduğunu. Gerçi beni ilgilendirmiyor dediğinize göre, sormaya da gerek duymazsınız herhalde. Ama sokaktaki insanlara güvenmeyip; o zaman hacılara ve hocalara da sorarsanız, sizin listenizdekileri en üst sıralarda hiç eksiksiz sayarlar. Vaazlarda anlatmaya ihtiyaç olduğu için ezberlemişlerdir çünkü. Hatta topu yağlamayı icat etmiş birini bile en birinci bilim adamı ilan edebilirler. Verebilirsiniz ama, ruhlar aleminin, Bardakkıran bilim adamlarının listesini verirsiniz. Bilimsel konferanslarda din anlatabilen birinin adını veremezsiniz. Dost sevgilerimle sevgili Kralx, ------------------------ Bardakkıran bilim adamı nedir? Bilimin yaptığı buluşlara kafayı takmış, illa da onları çürütücem diyen, çürütürkende çürüttüğü şeyin yerine koymak üzere bilime birşey sokamayan bilim ötesi alimlerdir. Yani bardağı kırarlar ama, yerine başka bir bardak koymazlar. Hayatlarını bilinmeyen bilime adamışlardır ve sık sık bir ajan gibi gerçek bilimin içine sızıp orada canlı bomba gibi patlamaya çalışırlar. Kendileri tek bir kitap sayesinde koskoca bilimi aşmıştır ama nedense her seferinde kovuldukları bilimin içine girmeye çalışmaktan vazgeçemezler. Evrim çürütüp devrim yapayım diye uğraşırlar ama "devirim" yaparak; evrim yerine nevrimini döndürürler. Evrim ise yolunda devam eder. Aslında kendileri de 1400 yılın öncesinin düşüncelerini taşımaları sebebiyle, evrimin canlı ara fosilleri olarak evrime en büyük kanıttırlar ama bunun farkında bile olmazlar. Kısaca doğa üstü bilimlerle uğraşan bilim adamlarına Bardakkıran bilim adamları denir. Yani medyum'un bir başka çeşidi.
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Değerli genç dostum, Ben buradaki yazılarımı sizin gibi gençler için yazdım. Ama siz 17 yaşında gibi bile değil, bir çocuk gibi davranıyorsunuz. Bu yüzden de büyüklerden hiç kimse size cevap yazmıyor, bende durumunuza üzülerek yardımcı olmaya çalıştım. Gerisi size kalmış, dilediğiniz gibi davranabilirsiniz. Ancak sonra üzülmemeye dikkat edin. En iyi dileklerimle
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Değerli genç kardeşim, İki satır yazı yazacaksınız diye, koskoca bir yazıyı kopyalamamanızı öneririm. Düşüncelerini belirtmek istiyorsanız belirtin ama iki satır fikir için kaynak harcamamanızı tavsiye ediyorum. Bu konularda yazan diğer arkadaşların yaşları büyük, ama sizi de bir yetişkin insan olarak görmeleri için bazı yerlerden yaşınızı belli etmemeniz gerekir. Sırf Kuranı okudum demek için, koskoca yazıyı alıntı yaparsanız, sizi ciddiye alıp cevap yazmazlar. Ciddiye alınmak emek, düşünce ve zaman ister. Mutlaka bir gelip buda olacak merak etmeyin, sizin yaşınızdayken bizlerde aynı durumdaydık. Saygım sevgilerimle...
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Vakit bulamıyorum Sevgili Kralx, Daha önceki yazımdaki sizden alıntıyı da başka bir arkadaşa örnek vermek için almıştım. Size daha sonra cevap vereceğim. Başka başlıklar altında da benden cevap bekleyen birileri daha var, onlardan da özür dilerim. Teist arkadaşların hazır cevap bulabilecekleri yerler var, ben ise hem kendi mantığımla ve hemde beğenilmeyen kelimelerle boğuşarak cevaplar yazmak zorundayım. Bahsettikleriniz aklımda, en kısa zamanda cevap vermeye çalışacağım. İlginize teşekkür ederim. Sevgilerimle
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Sevgili ve en önemlisi çok değerli Zıplayan Dana, Üstteki söylediğimi sadece iltifat etmek amaçlı zannetmeyin, çünkü az evvel başka konulardaki bazı yazılarınızı okuyarak bu söylediklerimi hak ettiğinize karar verdim. Önce beni deist zannetmenize değinmek istiyorum. Ben bir deist değilim, sadece bir dinsizim. Tanrıya inanıp, dinlere inanmamak en yakın tahminle deizm manasına geldiği için, hakkımdaki yanılgınıza da hak vermiyor değilim. Ancak aşağıda anlatacaklarıma inanacak olursanız, benim aslında deizm'den çok ateizm'e daha yakın olduğumu görürsünüz. Dolayısıyla ateist olmamama rağmen, bana deist'ten çok gerekirse ateist demek bile daha uygun olur. Bildiğiniz gibi deistler dinlere inanmasalar bile tanrıya inanırlar. Bende tanrıya inanırım ama ben tanrıyı deistlerle farklı nitelendiririm. Deistler için, tanrı teistlerle aynı tanrıdır. Yani üçüncü boyutta, bilinmezde insanları ve doğayı yaratmış olan bir tanrının var olduğuna inanırlar. Bana göre ise bu şekilde bir tanrı nitelendirmesi yapmaktansa, tanrı denen bir varlığın hiç olmadığını iddia etmek daha mantıklıdır. Çünkü benim kanımca, tanrı bizden uzakta "bir o" değildir. İçinde bulunduğumuz evrenin ta kendisidir. Dolayısıyla insanlar da dahil olmak üzere tüm varlıkların, tanrının içindeki varlıklar olarak adlandırırım. Bu yüzden de deist ve teistler gibi yaradılışa da inanmam. Çünkü benim anlamlandırdığım şekile göre bizler de tanrının bir parçasıyızdır ve böyle düşünürken yaradılışa inanmak tanrının yaradılışını tanımlamak olur. Oysa tanrının yaradılışını tanımlamak benim ve herhangi bir insanın zekasının dahilinde değildir. Tanrının (Yani Evrenin) varlığına inanışıma gelince, bu tıpkı bir teist yaklaşımı gibidir. Yani doğadaki bu müthiş dengeyi ve ahengi bir tesadüf olarak nitelendiremeyişimden dolayıdır. Bu tesadüf olayı da mutlaka tartışılabilir ve hatta tartışılmalıdır fakat şimdiki insan bilgisi çevçevesinde şimdilik bunun tartışılmamasından yanayım. Çünkü ne insan ve nede bilim henüz o aşamaya kadar gelmemiştir. Bilimin tanrı meselelerine girmeme sebebi de budur. Nasılki, laf lafı açarda bir yerlere gelinirse, bir gün gelip bilimdeki konularda birbirini açacak ve belkide o zaman bilim de tanrı meselesine kadar dayanıp, bu alanda da çalışmalarına devam etmeyi gerekli görecektir. Yani, şunu demek istiyorum, belki bir gün bilim insan mantığına uygun bir tanrıyı bulacaktır, yada tanrının olmadığını sıradan bir insana açıklayacak seviyelere gelecektir. Ancak bu konular için henüz çok erken, belki 1 milyon yıl daha gerekir. Bu yüzden de 1 milyon yıl sonrasının meselesini şimdiden tartışmayı da gereksiz görüyorum. Üstelik şu anda tanrının varlığı veya yokluğu hiçbir tehlike yaratmazken ve sadece dinlerin tehlikeli olduğunu bilirken bu tartışmayı yapmak son derece lüzumsuz olacaktır. Benim tanrıya inancım, %99 dur. %100 değildir. Bu yüzden de ben deist sayılmam. Gerçi hiç kimsenin tanrı inancı %100 değildir, ama ben gerçekleri kabul etmesini bilirim. Böylesine birşeye %100 veya %0 inanmak benim zekam için mümkün değildir. Ben kendi zekama bu kadar sınırsız güvenemem. Oysaki sınırlarımı bilerek bir yaşam tarzı kurmak, benim için en akıllıcasıdır. Zekamın yetmediği yerlerde, bana klavuzluk edecek olan bilim, ne tanrının varlığını nede yokluğunu ispatlamıyor. Bilim sadece dinlerin gerçek olmadığını, (ispatlama çabasına girmeden) ispatlıyor. Öyleyse, bilimi devre dışı bırakmadan, kurabileceğimiz en makul hayatı kurmak bana göre en mantıklısıdır. Hiçbir zaman hayatımın sonuna kadar çözemeyeceğim işlerin peşinde hayatımı harcamam. Dolayısıyla gözümle görebileceğim en güçlü, en mükemmel oluşumu, yani evreni, %99 emin olarak, tanrı olarak nitelendirir, işin içinden çıkarım. Bu zekayla bu şartlarda yapabileceğim ancak bundan ibaret olabilir. Daha fazlasını beceremem. Gördüğünüz gibi ben bir deist değilim. Deist olmak için en azından "orda" (orda kelimesine dikkat edin) bir tanrı var, ayrıca %100 var demek ve akıllı yaradılışa inanmak gerekir. Benim felsefeme göre, zaten yetersiz olan zekamı bir de üstüne ist, ci, cü, li, lü gibi takılar takarak dahada sınırlandıramam. Not düşelim: Ben bir Atatürkçüyüm, içinde de çü hecesi geçer. Ama bunu benim gibi standard halkla aynı dili konuşabilmek için söylerim. Kendi içimde ise kendimi Atatürkçü değil, "Atatük'ü anlayan" olarak nitelendiririm. Yani bazen ve "sadece gerekli olduğu durumlarda" kendime çü, cü, ci, ist, li gibi takılar takmaktan da gocunmam. Değerli Zıplayan Dana dostum, Tavsiyeniz için çok teşekkür ederim. İlk fırsatta vakit bulur bulmaz bahsettiğiniz sayın Safet Murat Tura'nın bu konudaki kitabını okuyacağım. Ama ben size anlatılarımı neden basit bir anlatımla yazdığımı açıklayayım. Benim anlatılarımki hedef kitle sizin gibi kültürlü insanlardan çok daha henüz yetişmemiş genç arkadaşlardır. Ayrıca bunları anlatırken forum üyelerinden çok foruma dışardan, tesadüfen girmiş kişileri hedef alırım. Çünkü bu site Türkiyedeki en yüksek hit alan birkaç siteden biridir. Bunu sitenin Alexa rank'inden de anlayabilirsiniz. Hiti bu kadar çok yüksek olan bir sitenin bunu sadece forum üyelerinin girişiyle sağlaması mümkün değildir. Buradaki forum üyeleri sitedeki hitin ancak %5 ini oluşturabilir. Dolayısıyla yazılarım siteden bile ziyade internet dünyasınadır. Bildiğiniz üzere, günümüzde artık yaşlılardan çok, bir sürü genç internette gezinmekte, bu yüzden de yazılarımı mümkün olan en basit dilde yazmaya mecburum. İnternetin yaş ortalaması 18 civarındadır. Basit dili hem siz anlarsınız, hem onlar anlar. Ama yoğun bir dil, yoğun bir mantık ortaya dökersem siz anlarsınız ama onlar anlayamaz. Ayrıca bu tür konuları yaşı ilerlemiş bir teist bir arkadaşa anlatabilmek zaten imkansız ve çok geçtir. Bu yüzden de yazılarımın işe yarayabilmesi için genç kitleyle konuşmak durumundayım. Ayrıca bu konuda bir başka fikrimi de sunayım. Basit mantık aslında en değerli mantıktır. Çünkü mantığın temelini oluşturur. Zira mantıksızlık, basit mantığın atlandığı, unutulduğu zamanlarda ortaya çıkar. Bununda nedenleri ve detayı vardır ama konuyu dağıtmamak için burada yazmayı uygun bulmuyorum. Eminim şimdi beni daha iyi anlamışsınızdır. Baştan bir not: Konuda ilk yazdığım yazı biraz milliyetçilik kokar durumdadır, bunu isteyerek değil ama bilerek ve kasıtlı yaptım. Nedeni ise aşağıda yazacaklarımın zihinlerde "tamamı birleştirildiği" zaman ortaya çıkacak. Gerekirse sondan başa doğru tekrardan da okunmalıdır. Değerli Kürt dostum, Benim anne tarafım her ne kadar 214 yıllık Istanbullu olsada kökenleri Bitlisten gelmedir ve Kürt'türler. Benim Annem hala ben Kürt kızıyım diyerek övünür. Ben Kürtlerin ne kadar candan ve ne kadar temiz yürekli ve haysiyetine düşkün olduğunu çok iyi bilirim. Benim Annem Kürt, babam Türk'tür, ancak ben kendimi ne baştan Türk nede baştan Kürt olarak nitelendirmem. Ben en başta dünya vatandaşıyım. Doğanın bir parçasıyım. Bu yüzden de hem Kürt, hem Türk hem Alman ve hemde Japon milliyetçiliğine karşıyım. Aman şimdi birileri yazmadı demesin; ABD ve İsrail milliyetçiliğine de karşıyım. Yani tüm milliyetçiliklere karşıyım. Kardeşliği bölmesi muhtemel herşeye karşıyım. Buna dil, din, ırk dahil olduğu gibi, aynı zamanda mantıksız olabilecek bazı örf, adet, töre, anane, gelenek ve göreneklere de karşıyım. Milliyetçilik zaruri olduğu zamanlarda dünya vatandaşlığı unutulmamak kaydıyla, makul ölçülerde normaldir. Ancak başkalarını rahatsız edici tarzda olmamalıdır. Milliyetçilik nereden doğar nasıl bir mantıktır onu başka bir yazımda açıklamak isterim, şimdi açıklamam doğru olmaz. Ancak şu kadarını söyleyebilirimki, aşırı milliyetçiliği körükleyen asıl etken dindir. Dine bağlanmak ve aşırı bir şekilde milletine ve ırkına bağlanmak mantıksal değil duygusaldır. Her ikisi de ideal doğa yaşamı mantığına aykırıdır. Sunidir, insan yanılgısıdır. Her ikisi de duygusal olduğu için mantıktan çok duygulara önem veren insanlara bazen "çivi çiviyi söker" mantığıyla hitap etmek zaruridir. Buradaki mantık; "İllaki duygusal bir bağlanmaya ihtiyacın varsa, bu din değil millet de olabilir" deme mantığıdır. Benim bu yaptığımı zamanında birisi daha yapmış ve büyük bir ölçüde başarılı olmuştur. Beğensek de beğenmesek de yaşadığımız ülkenin diğer müslüman ülkelerden daha ileri bir ülke olmasının sebebi ise o değerli kişinin bu mantığı uygulamak zorunda kalmış olmasının sayesindedir. Aynı benim o yazımda yapmak zorunda kaldığım, hafif çapta bir milliyetçilik körüklemesi gibi. Ancak bildiğiniz gibi milliyetçi söylemler bazen başta değerli Kürt vatandaşlarımızı olmak üzere bazı doğa dostlarımızı rahatsız etmektedir. Bu konuda da pek de haksız sayılmazlar, çünkü bazen hakikatten, milliyetçilik karşı tarafı tahrik edici seviyelere ulaşmaktadır. Bu konudaki hassasiyeti bildiğim için, ordaki yazımda, yazımı okuması muhtemel Kürt ve diğer azınlık kardeşlerimize bir not bırakmayı da kendimce gerekli buldum. Ama yine de hafif bir milliyetçilik kullanmış da olsam yine de sizi tahatsız ettiyse sizlerden kalpten özür dilerim. Lütfen beni affedin. Bunu isteyerek değil mecbur kalarak yaptım. Başka başlıklarda başka yazılarımı gördüğünüzde bu söylediklerimde samimi olduğumu sizde göreceksiniz. Oradaki yazımda bulunan milliyetçiliği; neden hafif diye nitelendirdiğimi de size açıklayayım: Dikkat ederseniz aynı yazımda bir taraftan hafif milli duygulardan bahsederken, öbür taraftada açık kapı bırakıp "fazla da milliyetçiliğe gitmeyin" demek istemişim. Ve hatta bu yazımda aşırıya kaçan milliyetçilik yapanlara da gizliden dur demişim. Bakınız burada "bu millet tarihteki en büyük medeniyetler ulaşmış millettir" dememiş coğrafya bakımından ele almışım. Kalıntılar demekle de en eski kalıntılardan bahsettim. Şimdi yukarıdaki en alttaki cümleye dikkat edin: "Oysaki üzerine bindiğimiz, medeniyet treniyle, bizim onları bin yıl geçmemiz gerekirdi." Üzerine bindiğimiz demek, yarattığmız medeniyetten çok üstüne bindiğimiz hazır medeniyeti kasteder. Bunu şöyle tercüme edebiliriz: Orta asyadan göç ettiğimizde burada dünyanın en büyük medeniyetleri kuruluydu, bu bir trendi. Üstüne bindikten sonra treni durdurmasaydık sağladığımız bu "hazır avantajla" Avrupayı bin yıl geçmemiz gerekirdi. Ve bana göre de bunu yapamamamızın sebebi, din peşinden koşmamızdır. Tabiki Türk medeniyeti de vardır fakat orada bahsettiğim şey Türk medeniyeti değildir. Dikkat ederseniz, oradaki yazımda da Türklükle ilgili herhangi birşey yazmadım. Yani bahsedilen medeniyet, osmanlıdan önceki medeniyettir. Yani osmanlının üstüne binip de din yoluyla durdurduğu tren. Bilirsiniz ulema devirlerini. Şimdi bile ulemaya danışmak lazım diyen osmanlı padişahları var ülkemizde. Büyük Atatürk gerçekte Evrensel bir insandır. Buna aykırı her ne yaptığı bazı insanlar tarafından düşünülse bile her yaptığı kendi arzusu değildir. Bazılarını da mecbur kalarak yapmıştır. Büyük Atatürk tüm insanların manevi babasıdır. Bu bağlamda, bu toprakları seven her millet ona birşeyler borçludur. "Ne mutlu Türküm diyene" dediyse de o şartlarda milleti çoşturup, istediklerini yaptırabilmek için söylemiştir. "Ne mutlu Türküm diyene" demek "Ne mutsuz Kürt'üm diyene" manasını taşımaz. Bu söz büyük Atatürkün Evrensel bir kişi olmasına engel değildir. Şimdi sağ olsaydı, eminimki bu sefer de aşırı milliyetçiliğe engel olmaya çalışırdı. Bir insanın makul milli duyguları, karşı milli duygulara engel değildir. Benim çoğumu sevmem, sizin çocuğunuzu sevmenize engel değildir. Çok değerli doğa dostum, Tarafınızdan en çok bu konuda yanlış anlaşılmışım. Kanda tıbbi asalet olmaz, manevi asalet olur. Tıbbi asalet olsaydı, kan nakli yoluyla asalet sağlanırdı. Benim bahsettiğim asalet, doğanın bir parçası olabilmenin verdiği asalettir. Başka türlü anlaşılabilir, bırakın anlaşılsın bazı şeyleri bu yolla anlayan, bırakın bu yolla anlasın. Yukarda da bahsettiğim gibi siz bir Kürt olarak konuya bakmayınız. Birilerinin milletini sevmesi sizin de milletinizi sevmenize engel değildir. Milliyetçiliğe başka bir milliyetçilikle karşı çıkmak ideal bir çözüm değildir. Bölünmelere yol açar, kardeşliğe engel olur. Bana göre en ideali, dünyada tek dil, dünyada tek ülke ve tek bayraktır. Doğa kardeşliği bunu gerektirir. Tek dil derken, herhangi bir dil olabilir, tek ülke derken de o ülkenin adı herhangi bir ad olabilir. Yeterki dünyadaki tüm insanlar kardeşçe yaşayabilsin. Bu benim şu senin kavgası olmasın. Ben Türk olmamla gurur duyarım, sizde Kürt olmakla gurur duyun ama her ikisini de abartmayıp, aşırı hassas olmayalım. Birinci kimliğim doğadır diyen bir insana dahi hafif milliyetçiliğinden dolayı alınırsanız, sizde Kürtlere iyi örnek olmazsınız. Ortam gerilir. Aslında bu konuları başka başlık altında tartışmak isterdim ama, hassasiyetlerden dolayı şimdilik böyle oldu, ama lütfen başka biri daha aynı konuya değinip, forumda konu düzensizliğine etken bulunmasın. Sevgili dostum Zıplayan Dana, Herşeye rağmen ben zekası sınırlı olan bir insanım, eğer sizi üzecek bir hata yaptıysam, affınızı diler, doğadaki en güzel çiçekleri tarafınıza yollayarak, sizden özür dilerim. O zaman bende şöyle bir yorum yapayım. İnsanlar Tanrı'nın varlığını bilselerdi bu "Bilme" olurdu yani Bilim'e girerdi. O zaman da insanlar dinlerde hiçbirşey aramaya gerek duymazdı. Bu bu kadar basit. Basit mantıkla hedef kitleye ulaşılıyorsa, daha detaylı mantığa gerek yok bence. Müşteri kelimesi mecazidir, konuyu teknik bakımdan anlatabilmek amaçlıdır. Müşteri kelimesi küfür değildir. Din sektörünün aynı şehirdeki tek bakkal olayı gibi olduğunu anlatabilmek için söylenmiş bir sözdür. Şimdi diyeceksinizki, başka dinler de var, başka alternatifler de var, ki zaten demişsiniz de. Evet başka alternatifler de var ama buda şehirdeki tek bakkala gitmeyip, başka şehirlerdeki bakkala gitmek kadar zor ve nadir görülen bir olaydır. Zorunlu din dersleri olan bir ülkede, dinden çıkanların şeytan gibi gösterildiği bir ailede, azınlık haklarının yok sayıldığı bir toplumda bunu yapabilmek bahsettiğiniz kadar basit bir iş değildir. Örneğin ben dinden çıktığımda çok sevdiğim babam sağ olsaydı, bırakın anlayış göstermeyi, eminimki beni yaşatmazdı. Bu tür zorluklara daha yüzlerce örnek verebiliriz.
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Değerli Thebeliever, Yaratıcı kelimesi, keşfedenler manasında halk diline yerleşmiştir. Hal dilinde birşeyler keşfedebilen, insanlara "ne kadar yaratıcı bir insan" derler. "ne kadar keşfedici gruba ait bir insan" demezler. Bahsettiğiniz yazımda da tanrı manasında değil diye belirtmiştim zaten. Lütfen kelimelere takılmayalım. Yazılanlardaki ana fikri anlamaya çalışalım. Kelimelere karşı başka kelime sunarak, fikirleri çürütmüş olmazsınız. Fikirleri çürütmek için kelimeler değil, fikirler sunmalısınız. Bu yazdığıma da dikkat edin, fikirleri bile çürüttükten sonra, yerine yeni fikir koymak gerekir. Fikiri çürüttükten sonra yerine fikir koymazsanız, fikirsizliğe katkıda bulunmuş olursunuz. Fikirin yeri boş kalır. Ama illaki kelime diyorsanız, o halde bahsettiğiz yazımda yaratıcı yazan yerleri "keşfedenler" diye değiştirip tekrar okuyabilirsiniz. Sayın Yam yam'ada fikirlerinden çok kelimelerine karşı çıkarak yanıt vermişsiniz. Yay yam'ın "inaçlı" çevirisi önemli değildir, ne demek istediği önemlidir. Thebeliever'ın manasını o, inanan olarak çevirmişse yaptığı şey konuyu dağıtacak gibi mantıksız bir şey değildir. Sonuçta inanan kişi inanç sahibi olduğu için inançlıdır. Thebeliever kelimesi inanıcı olarak da tercüme edilebilir, ama bunun konumuzla hiçbir ilgisi yoktur. Biliyorum teizm'i savunmak kolay birşey değildir. Bazen fikirlerden çok kullanılan kelimelere kilitlenip, cevap verememenin ezikliğinden kurtulmak gerekebilir. Teizm'i savunanlar daima tartşmaları kelime oyunlarına çevirmeye mecbur kalmışlardır. İşte size birkaç örnek: Dinsizlik kelimesini kullanmama takılmış, deizm kelimesini önermiş. Burada da, "asil kan" kelimesine takılmış, oysaki benim bahsettiğim ana fikir "tanrının varlığı ile dinlerin gerçek olmasının birbiriyle alakası olmamasıdır". Aynı arkadaşın başka bir tane daha kelime takıntısı var ama ona daha sonra ayrıca cevap vereceğim. Sevgili Kralımız da, zeka ve akıl kelimelerinin kullanım şekillerine takılmış. Sayın Kralımız; siz en iyisi ikisine de takılmayın. Ne demek istediğimi sağduyunuz biliyor çünkü. İsterseniz, her iki kelimeyi de iptal edip, yerlerine "üstün düşünüşe sahip insanlar" olarak cümle koyun ve yazdıklarımı tekrar okuyun. O cümleyide beğenmezseniz, akıl veya zeka diyerek neyi kastettiğimi başkalarına danışabilirsiniz. Not düşelim: Sevgili arkadaşlar, Kelimelerin manalarıyla vakit geçirmektense, değerli fikirlerinizi sunun da okuyanlar da size hak versin. Bu şekilde savunma yapmaktansa, hiç savunma yapmamak bile daha iyi bir savunmadır. Okula gitmek iyidir cümlesini, "okul başka, mektep başkadır" diye eleştirilmesi yanlıştır. işleri kelime oyunlarıyla saptırırsak, sonunda kelimeden kelimeye geçeriz ve sonunda konumuz futbol konusuna döner. Aaaa, olurmu, bu söylediğiniz yanlış. akil başkadır, zeka başkadır. Sonra, ben olsam "diyorlar", yerine "demektedirler" kelimesini kullanırdım. "Sayesinde" kelimesi de yanlış, "vesilesiyle" deseniz daha iyi olurdu. Gördünüzmü nasıl çürütüyorum fikirlerinizi? Yine akıl ve zeka kelimelerinin benzeri bir savunma. Yaa, takılmayın böyle şeylere. "İş bitirici zeka" , haydi kralımız kızmasın diye "İş bitirici akıl" diyelim. Belki ona da takılır, en iyisi "İş bitirici düşünme gücü" diyelim. Kelime beğendiremiyorum, ne kelime kullanacağımı şaşırdım. Benim için, IQ'su EQ'su yada ICQ'su yüksek insan önemli değildir. "İş bitirici düşünme gücünün yüksek olduğu insan" önemlidir. Einstein'ın EQ sunu aşşağıya çekmeye çalışmak, onun bilime attığı imzaları silemez. Siz teizm'in Bardakkıran bilim adamlarına sorarsanız, Einstein'ı geri zekalı olarak bile adlandırabilirler. Ama bunu bilimsel konferanslarda değil, ancak vaazlarda anlatabilirler. Bilimsel konferanslarda, böyle iddiaları yapanları, kapı dışarı ederler. Önce sus olurlar, sonra pus olurlar, en sonunda da sisli ve puslu bir havada, konferanstan çıkıp, ait oldukları yere dönerler. Sevgi ve saygılarımla..