Evrensel tarafından postalanan herşey
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Merhabalar, Konuyu anlamak istiyenler anlamış, anlamamak istiyenler ise konunun yanından bile geçmemiş. Böyle olacağını biliyordum ama bu kadarınıda tahmin etmemiştim doğrusu. Kuranda teknik olarak olamaması gereken ayetleri defalarca gösterdim, hala hangi ayetler diyenler var. Pes doğrusu. Olur ama bu kadarı olmaz dedirten cinsten bir durum. O yüzden, ben bu topicte artık kimseye cevap yazmayacağım ve gerekli tüm ayetlerle (Burda verdiklerimden hariç) başka topicte aynı soruyu tekrar soracağım. Eminimki anlamak istemeyenler,o topicte de hiçbirşey anlamayacaklar. Yada kasten topici alakasız cevaplarla bombalayacaklar. Fakat şunada eminimki anlayan kesinlikle dinden çıkıyor. Bu yüzden işin peşini bırakmaya niyetim yok. Saygı ve sevgilerimle. Aramıza hoşgeldiniz sevgili BrainSlapper, Gördünüzmü arkadaşlar? Anlayan nasıl anlıyor? Demekki suç bende değilmiş. Anlamak istemeyendeymiş. Saygı ve sevgilerimle.
-
Yaşasın Alevî-Sünnî Kardeşliği!..
Arkadaşlar, Görüyorumki aranızda eşitlikçilerde var. Yani "Alevilere de eşitlik verelim" kardeşlik vazifemizi yapalım diyenler var. Buraya kadar güzel, bir sorun yok. Fakat burdan sonra "yaşasın kardeşlik" demeden önce 2 sorun daha var. 1- Önce kardeşlik vazifenizi yapın, ondan sonra yaşasın kardeşlik çığlıkları atın. Verelim demekle olmaz, önce vermeniz gerekir. Şimdi diyeceksinizki, "Bende zaten verelim diyorum başka ne yapabilirim?". Şunları yapabilirsiniz: 1- Birisi haksız kardeşliği (Henüz verilmemiş kardeşliği) ortaya çıkardığı zaman "kıyameti koparmayacaksınız". 2- Biz sustuğumuz zamanlarda siz haksız kardeşliği gündeme atıp, "kıyameti koparacaksınız". Bu işler sadece biri kardeşliğinize laf söylediği zaman konuşmakla olmaz. 2- Yani sorun olan ikinci mesele: Siz eşitlik verelim derken, alevilere bol bol tapınak verelim diyorsunuz. Türkiyede zaten 80,000 tane cami var. 30,000 tanede cem evi yapalım diyorsunuz. Peki öyleyse hristiyan ve yahudi kardeşlerinizi ne yapacaksınız? Konuyu biz açmasak hiçbirinizin açacağı yok. Aynı alevilere yapılan haksızlıkları biz konuşmasak sizin susacağınız gibi, hristiyanlar ve yahudiler hakkında da çıtınız çıkmıyor. Yani kimse sesini çıkarmıyorsa koy sepete, ama gören olursa; "biz vermeyelim demiyoruzki" yaygarası. (Dağınık yaşadıklarını göz önünde bulundurun) Diyelimki Alevilere 30,00 tane cem evi yaptınız ve kardeş oldunuz. Hristiyan ve yahudilerede, 10,000 tane kilise yapabilecekmisiniz? Avrupa bilim peşinde koşarken, siz Türkiyeyi yüzbinlerce tapınaklamı dolduracaksınız? Dinler ülkesimi yapacaksınız burayı? Hadi diyelimki yüzbinlerce tapınağıda yaptınız. Ateist ve dinsiz kardeşlerinizi ne yapacaksınız? Onları hala vergiye kesip, ödedikleri vergilerin bir kısmını tapınaklaramı harcayacaksınız? Yoksa yine "Yaşasın Ateist-Teist kardeşliği" diyerek birileri sesini çıkarana kadar durumu idaremi edeceksiniz? Hadi diyelim Ateist ve dinsizleri hiçe saydınız. Sadece tapınaklarlada olmaz. Alevilerede binlerce cem-hatip okulumu yapacaksınız? Hristiyanlara yüzlerce ruhban okulumu yapacaksınız? Her okula her dinden ve mezhepten birer tane din öğretmeni atayabilecekmisiniz? Sunni islam dinine her yıl milyarlarca Euro harcanıyor. Bir o kadarda diğer dinleremi harcayacaksınız? Devletin böyle bir gücü varmı? Olsa bile bu kadar müsrifliği acaba alevilerin, sunnilerin, ateistlerin ve hristiyanların hepsi isteyecekmi? Bu işin en samimi yolu "Herkez kendi parasını çeksin" demektir. Yani sunniler isterlerse kendi aralarında 500,000 tane cami yapsın, bir o kadarda imam hatip okulu yapsın ama bu masraflar sadece sunnilerin cebinden çıksın. Diğerleri için ise aynı şey geçerli olsun. Zaten bu işin dünyadaki laik ülkelerde uygulananıda budur. Örneğin Avrupada kilise masrafları sadece hristiyanım diyenlerin cebinden çıkar. Bunun aksi bir adaleti savunmak, adaletsizliği savunmaktır. Siz hakkıyla adaleti sağlayın, zaten sizin kardeşliğinizi kimse istesede bozamaz. Saygılarımla.
-
Dinsiz neye inanır.
Sevgili Dipnot ve Bilimselcim, Bende sizlere çok teşekkür ederim. Foruma ne yazıyorsam, bunda sizlerinde katkıları var. Emin olun. İkinizinde tarzı başka olduğu için, ikinizide ayrı ayrı seviyorum. Gönlüm ve kalbim sizinle.
-
Dinsiz neye inanır.
Değerli doğa dostum Shatin, İltifatlarınız için çok teşekkür ederim. Bana biraz hakettiğimden fazla önem verdiğinizi gördüğüm için, size ilkönce birşey belirtmek isterim. Ben aslında basit bir zekaya sahip bir insanım. Ve hatta emin olunki sizlerin çoğunluğu benden çok daha zeki insanlarsınız. Hakikatten hiçde zeki bir insan değilim. Ben bunu kendimde ölçtüm de ordan biliyorum. Basit bir zeka demiştim ya hani! İşte ben bütün gücümü ordan alıyorum. Basit zekayı terketmediği sürece benim yaptığımı herhangi biri yapabilir. Size insanların genelde yaptığı bir hatayı anlatayım. İnsanlar modern matematik yapayım derken, basit matematiği terk ediyorlar. Oysaki basit matematik, modern matematiğin anasıdır. Onu terkettiğiniz zaman modern matematiğinizde şaşar. Örneğin; 2+2=4 gibi bir basit işlemi unutarak, veya devre dışı bırakarak, yada önemsemeyerek, hesap yapmaya devam ederseniz, ((((2+2) + 8) X58) -5) X 17=? gibi bir exantric bir hesabı yaparken yanlış hesap yaparsınız. Detaylı bir konuyu düşünürken, detaya doğru her bir adım atışınızda "acaba basit düşünceden(hesaptan) şaştımmı?" diye adımınızı atmadan önce kontrol etmelisiniz. Fakat insanların birçoğu malesef bunu yapmıyor. İşin detayına gireyim derken, basitini unutuyor. Oysaki her işin basiti, detayının temelidir. Temel olmazsada bina çökebilir. İş bu kadarıylada kalmaz, bunun birde sağlaması vardır. Eğer çok detaylı matematik yaptıysanız, emin olmak için bunun birde sağlamasını yapmak gerekir. Sağlamasını yapmak ne demek onu zaten biliyorsunuz. Ancak bunun matematikte nasıl yapılacağını herkez bilir fakat diğer olaylarda nasıl yapılacağını birçok kimse şaşırır. Peki matematik dışındaki olayların sağlamasını nasıl yapmalıyız? Onu doğaya atarak yapabiliriz. Bırakın onu doğaya, bakalım barınabilecekmi? Kalıcı olabilecekmi? Barınırsa doğaldır demektir. Yani gerçekçidir. Düşüncenizi doğaya atın, eğer onu doğada yürür görürseniz, yada yürüyeceğini görürseniz, o düşünceniz sizi gerçeğe götürür, çünkü doğa bir gerçektir. Hatta doğa, elimizde olan tek gerçektir. Örneğin; diyelimki yemek yememeye karar verdiniz. Acaba doğa sizi yaşatırmı diye sağlamasını yapmanız gerekir. Belkide bunu başarabileceksiz, ama buna emin olmdan önce doğada yemek yemeden yaşayan canlıların olup olmadığını kontrol etmeniz, yani sağlamasını yapmanız gerekir. Zaten, bildiğiniz gibi doğaya uygun olan şeylere "doğal" denir. Diğer şeylere ise yapay deriz. Yapay olanlar eğer doğada yerini alabiliyorsa, oda doğaldır. Yani birşey ya doğaldır yada doğal değilse hayaldir. Doğal olanlar gerçektir, hayal olanlar ise mucizelerdir. Yani doğada olmayan şeylerdir. Şimdi gelelim şu soruya; dinler doğalmıdır? Evet, doğaldır. Ama hayallerle insanın beyninde yer kaplaması doğaldır. Yani doğada doğal değildir, sadece insanın beyninde yer kaplaması doğaldır. Neden insanların beyninde hayalen barınması doğaldır? Çünkü insanların merak ettiği soruları vardır. Mesela bizi kim yarattı? İnsanoğlu bu soruya henüz cevap bulamadığı için, bundan faydalanmak isteyen kişiler bir din uydurur. Uydurulan bu din de, zaten böyle bir soruya cevap arayan bir insanın beynine cuk oturur. Aslında insan sağduyusuda (gerçek aklı, doğal aklı) dinlerin verdiği cevaplara yinede inanmaz ama, dinlerle hiç olmazsa içini kemiren bu merakı bir ölçüde törpülemiş olur. Buda içini biraz olsun rahatlatmak amacıyla onun işine gelir. Dinler merakın avunmasıdır. Zaten merak dinler tarafından 100% giderilmiş olsaydı, insanlar ibadet çılgını olurdu. Dünyanın imtihan yeri olduğuna 100% inanan insanoğlu, neredeyse ibadetten başka birşey yapmaz olurdu. Hiçkimse 80 yıllık bir hayat için sonsuz bir cenneti riske atmak istemezdi. Üstelik birde sonsuz cehennem tehdidi varken. Kendini riske atmamak ve/veya emin olmak adına bir ibadet istense bile 100 ibadet yaparlardı. Gelelim tanrı varmıdır yoksa yokmudur sorusuna: Doğada insanın emin olabileceği ispat edilmiş bir tanrı yok. Öyleyse benim "prensiplerime göre"de tanrı yok. Buna rağmen ben hala Tanrının var olduğuna inanırım. Hatta dinimden koptuktan sonra daha fazla inanmaya başladım. Çünkü dindeki tanrı bana göre çok şüpheliydi ve onun hakkında anlatılanlar çok mantıksızdı. Bana göre en başta tanrının insanlardan saklanması çok mantıksızdır. Öyleyse insanlardan saklanmayan bir tanrı olabilir. Oda ne olabilir? Olsa olsa doğanın yani evrenin kendisi olabilir. Çünkü görebildiğimiz en büyük güç, doğanın (Evrenin bütünüdür). Fakat tanrı hakkında bütün bu düşündüklerim, sadece bir varsayımdır. Bilimsel değildir. Bu yüzdende ateistleri kendimden daha gerçekçi görürüm. Peki dinlerdeki tanrı ya varsa? Varsa var. Beni ilgilendirmez. Varsa bile, ben onu inkar etmişsem, bu onun sorunudur. Çünkü ben onun bana onun verdiği akılla bunları düşünmüşümdür. Eğer varsa, ve amacı kendini bana inanadırmaksa, öyleyse bana daha fazla akıl verseymişde bende ona inanabilseymişim. Ya benim (Evrenin kendisi tanrıysa) düşündüğüm tanrı varsa? Oda varsa var. benden bir istekte bulunursa yaparım. İstekte bulunana kadarda kimseye tapmam. Ama ben zaten tanrının evrenin kendisi olabileceğini, ihtimal olarak düşünüyorum. Eğer bu doğru bir tahmin bile olsa, ben zaten onu çok seviyorum, ona iyi bakıyorum, aykırı davranıyorum, hatta ona aşığım. İbadetimi istiyorsa buyursun burdan alsın. Biraz uzun oldu ama, sanırım gerekliydi. Şimdi sorularınıza cevap vermek istiyorum. Bu çok yanlış. Bunlar, dini kaynakların uydurması. Bilim hiçbir devirde geriye gitmemiştir. Eski bilim adamları asla şimdiki yılların teknolojisine hükmedememişlerdir. Ancak şimdiki bilime katkıda bulunmuşlardır. Buda çok doğru. Fakat şaşılacak birşey değil. Bilim bir bilgi birikimiyle yapılır. Amerikayı her seferinde keşfetmemek adına, önceki bilimadamlarının kesinlik taşıyan bilgilerinden faydalanılır. Daha ilerki bilimadamlarıda şimdikilerden faydalanacak. Mesela, insanın gen haritası çıkarıldı, sonraki bilimadamları gen haritasıyla uğraşmak zorunda kalmayacaklar. Değerli Shatin, İslam dünyasına bakarsanız, onlar Captain Jaques Cousteau'yu bile müslüman olmuş gibi sundular. Aynı şeyi, Astronot Neil Armstrong için bile uydurdurlar. Hatta Fatih sultan Mehmedi bile topu icad etmiş müslüman bilim adamı diye sundular. Dahada ötesi, olmayan inasanları bile icad edip, islam dini hakkında olmayan adamın ağzından övücü yazılar yazdılar. Bunların hepsi yalan olduğu gibi, ibadetlerine düşkün bilimadamları hikayeside yalandır. Bildiğiniz büyük bilimadamlarının hemen hemen hepsi ya ateist, ya pandeist yada deisttir. Ingilizce kaynaklara bakarsanız, bunu daha iyi anlarsınız. Peki teist olan hiçmi bilimadamı yoktur? Tabiki vardır ama onlarında çoğunun bilime fazla abartılı olmayan katkıları vardır fakat Einstein gibi iri kıyımlar teist değildir. Ufak tefek teist bilimadamları bile dinine bağlı, ibadetlerine düşkün insanlar değildir. Umarım katkılarım olmuştur. En derin ve en şefkatli sevgilerimle.
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Kesin islami kaynaktır sevgili Shatin, Bahsettiğiniz kaynağı hatırlarsanız bana hak vereceksiniz. Ben türlü türlü yalanların olduğu bir sürü islami site gördüm. Resimlerle bile oynanıyor bu sitelerde. Sizinde onlardan birine rastlamış olmanız büyük bir olası. Tekrar sevgilerimle
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Verdiğiniz kaynakların hepsi din kaynaklarıdır sevgili kral. Üstelikde sadece islam kaynaklarıdır. Bu hadise kuranda yazdığına göre, islami kaynaklar tabiki bu olayı destekleyecektir. Sizin ulaşabildiğiniz "islami" kaynaklar demek istiyorsunuz sanırım. Mutlaka ki daha fazla kaynak arasanızda, yine islami kaynak arayacaksınız. En azından ay yarılacak diyebilirlerdi. Çünkü bu son derece ömemli bir mucize. Üstelik diğer kitaplar eğer, bir peygamberin gelip, ayı yaracağından bahsetseydi, muhammedin işide kolaylaşmış olurdu. Ayrıca, islam yeryüzündeki son din değildir. Örneğin Yehova dini, islamdan sonradır. Daha buna benzer irili ufaklı, çeşitli yeni dinlerde vardır. Siz o dinlere inanmayabilirsiniz ama, yeryüzünde o dinler şu anda vardır. O halde bizde bu mucizeye, Ay'ın büsbütün her metre karesi gezilmiş keşfedilmiş olduğu zaman, eğer bilimadamları ay yarılmıştır derlerse inanırız. Üstelik inanmaklada kalmayız, tarih kitaplarına olan güvenimizde sıfıra iner. Saygılarımla
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Değerli Shatin, Ayın yarıldığının doğru olup olmadığını anlamak için; bazı rehberleri ele almak gerekir. Çünkü ayın yarıldğını biz kendimiz görmediğimize göre, bunu anlamak için bazı kaynaklara bakmamız mecburidir. Kaynak olarakda karşımıza iki seçenek çıkar. 1 Bilimsel kaynaklar. 2- Dini kaynaklar. Eğer sadece bilimsel kaynaklara bakacak olursak, ay hiçbir zaman yarılmamıştır. Fakat bilime rağmen, bilimden hariç kaynaklarada bakabiliriz ama bir şartla. Bilimden tamamen çıkmak şartıyla. Yani bilmekten tamamen çıkmak şartıyla. Çünkü bilimden çıkacaksak, bilmekten çıkacağız demektir. Yani ayın yarılıp yarılmadığını hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Şimdi bilmekten çıkarak sadece "bilmeden" inanmaya çalışalım: Yani dini kaynaklar. Dünyadaki tüm dini kaynaklar baktığınızda, ayın yarıldığını sadece islam kaynaklarında görürsünüz. Diğer dini kaynaklara göre ise ay yine bilimde olduğu gibi; yarılmamıştır. Sadece islami kaynaklara göre yarılmıştır. Peki haydi şimdi, bilmeden (Bilim dışı) islami kaynaklara inanalım. Sadece inanmak için uğraşalım. O zaman karşımıza şöyle bir soru çıkar. Ayın yarıldığını neden bütün dünya göremedi? Çok kısa süre yarılmış kalsaydı bile, en azından yarıldığı esnada, Avrupa'dan da görülmesi gerekirdi. Daha basit bir örnek vereyim. Neden ayın yarıldığını Türkler göremedi? Diyelimki ayın yarıldığını Türkler gördü vede "bu bir sihirdir dediler" ve inanmadılar. Böyle bile olsa, en azından Türk tarihinde "Ay yarılmıştı ama biz sihir zannettik" şeklinde önemli bir yer olması gerekirdi. Hatta bu olay dünya tarihinde dahi yazılı olması gerekirdi. Dünyadaki hiçbir tarih kitabında bu olay geçmediğine göre demekki bu olay gerçek dışı. Ve bu olayda kuranda geçtiğine göre kuran da gerçek dışı. Yani buna bilmeden inanmak (nasıl yarıldığını anlamadan) bile zor gördüğünüz gibi. Ama bütün bunlara rağmen, yinede inanmak lazımsa, o halde "inatla" inanmak lazımdır. En derin sevgilerimle değerli Shatin.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Sevgili Omursun, Size ne yazıkkı daha fazla açıklama yapamayacağım. Konunun ne olduğunu size defalarca anlattım, hangi ayet ve ayetlerden bahsettiğimide söyledim. Ama siz malesef ya anlamıyorsunuz veya anlamak istemiyorsunuz. Eğer anlamak isterseniz, lütfen topici baştan sona tekrar okuyunuz. İlginize teşekkür ederim.
-
Dinsiz neye inanır.
Hayır sevgili Kral, İhtimalleri yok sayamazsınız, fakat emin olana kadar emin olmadığınız şeyi yok sayacaksınız. Tabiki bunu yaparken, konunun uzmanlarının görüşlerinide alacaksınız. Fakat, bilmenin ev sahibi bilim olduğu için bütün bunları bilimden şaşmadan yapmanız gerekir. Eğer bilimde var demiyorsa ve sizde var olduğuna bilim yoluyla emin olamıyorsanız, onu yok saymanız gerekir. Bilim derken, sadece bilim demek istiyorum. Yani biraz bilim ve birazda başka şeyler karıştırarak değil. Zaten bilimde sadece bilimsel ilkeler kullanılır. Bilimin içine bilimin dışından en ufak başka birşey karıştırsanız, bilimden çıkmışsınız demektir. Bilimden çıkmak ise, bilmekten çıkmakla aynı şeydir. Eğer bilmekten çıktıysanız, o halde geriye kalan ise, olsa olsa sadece inanmak olur. Yani bilmeden inanmak. Anlamadan inanmak, ikna olmadan inanmak. Saygı ve sevgilerimle.
-
DARWINİZM BİLİM DEĞİLDİR!
Çok doğru sevgili Yam_yam, Tek bir mercimek tanesini taşımak için dev bir gemi yapmaya gerek yoktu herhalde. Hatta tüm insanların evrende kapladığı yer, evrenin içinde bir toz kadar bile yer kaplayamaz. Bir toz kadar şey içinmi yaratıldı bu koskoca evren? Teşekkürlerimi sunarım.
-
Yaşasın Alevî-Sünnî Kardeşliği!..
Kıskanmayın, biz sizide en az birbirimiz kadar severiz. Ayrı fikirler taşımamız bizim zenginliğimizdir. Eğer organize işler varsa sizde bize dahilsiniz. Daima aramızdasınız.
-
Yaşasın Alevî-Sünnî Kardeşliği!..
Sevgili Sardunyam, Evet, siz farklı birşey söylüyorsunuz, Alevilere 30,00 tane cem evi yapalım diyorsunuz. Alevilere binlerce dini lise açalım diyorsunuz. Alevilere onbinlerce dini görevli atayalım diyorsunuz. Bunun imkansız olduğunu bile, bile bunu söylüyorsunuz. O yüzden siz farklı birşey söylüyorsunuz. Organize işler değil bunlar sevgili Sardunyam, Aklın yolu birdir. Aklın yolu bir olduğu sürece, sevgili bilimselciyle heryerde örtüşeceğiz. Laik devlet ne cem evi, ne cami ve nede kilise yapmamalıdır. Benim bahsetiğim şey ise, sunni islam dinine harcanan paraların, sadece sunni islam mensuplarının cebinden çıkması gerekliliğidir. Sunni islama harcanan masrafları, alevinin, hristiyanın, yahidinin, ateistin cebinden alamazsınız. Mesele bundan ibaret. Kesinlikle hiçbirşeyimi kimseden saklamam. Hakkımda daha başka merak ettikleriniz varsa, sorun onlarıda açıklayayım. Ben bir bölücüyüm. Bölünmesi gerekenleri bölerim. Haklıyla haksızı ayrı yerlere koyarak bölerim. Hak edenle hak etmeyeni ayrı yerlere koyarak bölerim. Ben salt edebiyatla yapılan kardeşlik türkülerinden anlamam. Evrensel kardeşlik neyse onu bilirim. Hak ve hukuk içindeki, kardeşliklerden anlarım, diğerlerini ise bölerim. Türkiyedeki sunni islam "rejimi" onlarla beraber değildir. Bende zaten yazımda sunni islam rejimini muhattap alarak, ortaya karışık söyledim. Ama sizde sofraya buyurduğunuza göre, sizde onlardan sayılırsınız. Öyleyse sizin yapmanız gereken şey, alevi haklarını "bize anlatmak değil", kendi tarafınız olan "sunni islam rejimine" anlatmaktır. Eğer onların bu haksızlıklarına engel olabilirseniz, benimde onlara laf söyleme cüretim olamaz. Cüretim olamaz ama; siz o meseleyi sunni islamcılar olarak kendi aranızda hallettikten sonra cüretim olamaz. nokta. Saygı ve sevgilerimle.
-
Yaşasın Alevî-Sünnî Kardeşliği!..
Canımın içi Bilimselcim, Ben sizin bahsetmenizden ötürü kendime çınar demedim. Değerli arkadaşım Sardunyam beni çınar olarak nitelendirmiş. Bende aslında buna sevinmedimde değil, çınarı, doğayı, hayvanları pek severim zira. Üzmeyin kendinizi, ben sizi asla yanlış anlamam. En iyi dileklerimle
-
Dinsiz neye inanır.
Evet sevgili kral, Her kafaya yatmayan yalanlanmalıdır. Yani yok sayılmalıdır. Ben şahsen öyle yapıyorum, sizede tavsiye ederim. En derin sevgilerimle.
-
Yaşasın Alevî-Sünnî Kardeşliği!..
Çınar efendi geldi, Ama koca çınar değil he, o kadarda yaşlı değilim. Yoksa bana bölücübaşımı desek? Yada beni yasaklasakdamı saklasak? hee George? Siz kardeşlerinize kardeşçe haklarını verin, bende sizi kategorize etmeyeyim. Siz kardeşlerinize kardeşçe haklarını verin, bende sizi matematikselleştiremeyeyim, çarpmayayım, bölmeyeyim. Verin bak, size söz bir daaa, yapmıcam, tövbe.
-
Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Sardunyam'ı kızdırdıııım, ohhh yaaa, canıma deysiin. Ama onu pek severim, lütfen bunuda bilsiiiin. Sardunyam, sardunyaların en değerlisidir. İyi kalplidir, sabırlıdır, şefkatlidir. Bazen kızar ama, yinede sıcacık sever.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Değerli Omursun, Şuna musaf değilde, herkezin anlayacağı şekilde kitap desek daha doğru olmazmı? Yoksa kitap ayrı, musaf ayrı şey mi diyeceksiniz? Eğer böyle birşey söyleyecekseniz, dikkatli olmanız lazım çünkü, kuran meallerinde daima kitap olarak çevrim yapılmıştır. Siz farklı fikirdeyseniz, onu bilemem ama islam alimlerine göre "mushaf haline getirildi" demek, "kitap haline getirildi" ile aynı şeylerdir. Gördüğünüz gibi, sizde kurana bir kitap dememek için türlü türlü yollar bulmak zorunda kalıyorsunuz. Oysaki konunun nereye gideceğini anlamadan önce, sizde kuranı bir kitap olarak nitelendiriyordunuz. Eğer anlamadıysanız, tekrar anlatayım, kuranın içinde bazı ayetler, sanki kuran daha öncedende varmış gibi, kurandan bahsediyor. Hatta defalarca açıkladım, sanki kuran daha önce kitap haline getirilmiş, (Hoşunuza gidecekse mushaf olsun) sonrada insanlara dağıtılmış ve bunun neticesinde de bazı insanlar inanmış ve bazıları inanmamış gibi bahsediyor. Sizce burda bir mantık hatası yokmu? Kuran eğer içinde şimdiki kurandan bahsediyorsa, içine o ayet nasıl girebilmiş? Kuranda dağıtılmış olarak anlatılan kuran hangi kuran? Şimdiki kuransa eğer içinde o ayetlerin ne işi var? Saygı ve sevgilerimle.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
- Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Sevgili Sardunyam, Siz bana "ben laikim" dediniz, bende sizi laiklik sınavına soktum. Ama siz malesef sorduğum iki soruyada cevap veremeyerek, laiklikten sınıfta kaldınız. Eylülde tekrar görüşürüz.- Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Türkiyede sunni islam rejimi var diye diye en sonunda, islam dini mensunu yerine, islam rejimi yazmışım sevgili bilimselcim. Çok özür dilerim. En iyi dileklerimle, doğayla başbaşa kal- Dinsiz neye inanır.
İşte sözün özü. Tek bir cümleyle bu kadar güzel açıklanır. Tebrikler sevgili Rastlantı ve Kaos, Tebrikler.- Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Sevgili Sardunyam, Gördüğünüz gibi siz Almanya'daki gibi bir laikliği istemiyorsunuz. Neden istemediğinizide söylemiyorsunuz ama ben biliyorum. Çünkü sizde Aleviden Sunniden, ateistten, hristiyandan toplanan vergilerle, sunni islama yatırımlar yapılmasını istiyorsunuz. Diyelimki lakliğin ne olduğunu ben bilmiyorum. Ama bunu sizde bilemezsiniz çünkü laiklik gavur icadı olduğu için onun ne olduğunu herkezden çok gavurlar(!) bilir. Demek istediğim, siz laikliği Almanlardan veya diğer batı ülkelerinden daha iyi bilemezsiniz. Eğer Almanya denen ülke laikliği o şekilde uyguluyorsa, laiklik o demektir. Eğer siz, Almanya ve diğer batı ülkelerine onlar laik değildir laisizttir" diyorsanız, bende o zaman laisizt sayılırım. Çünkü ben Almanya'dakinin aynısını istiyorum. Ama siz Almanya'dakine laiklik diyemezsiniz, çünkü sizde devletin haksız yere sunni islamı pompalamasını ve hatta diretmesini istiyorsunuz. Ben size size birkaç soru sorayım şimdi: 1- Siz Almanya'daki laikliği Türkiye'de istermiydiniz? (Neden istemediğinizi sormuyorum ) 2- Eğer türkiyedeki halkın tamamı sunni islam rejiminden olsaydı, şimdiki laikliğe gerek kalırmıydı? Teşekkür ederim.- Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Çok doğru tespit, sevgili Dipnot, Problemin özü de yukarıda yazdığınız kriterde gizli. Devlet elini din işlerinden çekmediği sürece laik olamaz. Devlet hem maddi ve hemde yürütme olarak din desteğini çekmek zorundadır. Saygı ve sevgilerimle- Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Sevgili Sardunyam, Bana göre, bırakın Türkiyeyi Almanya bile henüz tam olarak laikleşebilmiş bir ülke değildir. Ama yinede siz eğer Almanya kadar laik olsanız, ben bu kadarına bile rağzı olup, size laksiniz diyeceğim. Hatta onuda bırakın, siz Almanya kadar bile laik olabilseniz, ben bu forumda dine karşı yazı yazmaktan bile vazgeçerim. Neden biliyormusunuz? Çünkü o durumda dine karşı yazı yazanlar ben değil şimdiki ılımlı dediklarimiz vede burada din savunanlar olacaktır. Yani bana hiç gerek kalmaz bile. Nedenini de aşağıda belirteceğim ama önce lütfen bir almanın ağzından almanyadaki din konusunu okuyunuz: Kaynak: html sayfa: http://209.85.135.104/search?q=cache:WFEQw...=clnk&cd=23 pdf dosya: http://www.konrad.org.tr/Medya%20tr/07marlies.pdf ------------ Marlies Fischer Almanya’da 2003 yılında Protestan Kilisesine mensup olan yaklaşık 25,8 milyon,Latin-Katolik Kilisesine mensup olan ise 26,2 milyon kişi vardı. 3,3 milyon mensubuyla İslam dini Almanya’da üçüncü büyük din olurken, İslam’ın ardından Budizm (210.000), Yahudilik (189.000) ve Yehova Şahitleri (166.000)gelmektedir. Fakat 20 milyondan fazla Alman vatandaşı hiçbir mezhebe mensup değildir. 1990’lı yıllarda üye sayılarında yaşanan hızlı düşüşün ardından, büyük kiliselere üye olanların ve üyelikten çıkanların sayısında bir istikrar görülmeye başlandı. 2004 yılı sonunda yapılan bir ankete göre Almanların %65’i Tanrı’ya inanmaktadır. Tanrı’ya inananların oranı Batı Almanlarda %76, Doğu Almanlarda ise %21’dir. Fakat bu oranlar kiliseye gitme oranlarına yansımamaktadır. Buna göre, 2003 yılında Protestanların sadece %3,9’u, Katoliklerin ise sadece %15,2’si kiliseye gitmiştir. Birçok pazar günü insanlardan sadece küçük bir grup yolunu şaşırıp kilise kürsüsünden Tanrı’nın kelamını dinlemek üzere kiliseye giderken,Noellerde her şey bir bayram havasında geçtiği ve verilen vaazı dinlemek bir aile geleneği haline geldiği için, kiliseler dolup taşar. 2028 yılına kadar bu iki büyük mezhep, sayıları yaklaşık 52 milyonu bulan üyelerinden 13 ile 16 milyonunu kaybedecek. Bu ise korkunç maddi sonuçlar doğuracaktır ve etkisini şimdiden göstermeye başladı bile: Kuzey bölgelerindeki kilise mensupları (Hamburg ve Schleswig-Holstein eyaletlerindeki Protestanlar) maddi imkansızlıklardan dolayı en az altı kiliseyi kapattı, yıktı, anaokuluna veya meskene dönüştürdü ya da başka Hıristiyan cemaatlere hibe etti. Bunun ardından altı kilisenin daha kapatılacağı söylenmektedir. Kısa bir süre önce Hamburg’da ünlü bir aşçının eski bir kiliseyi lezzetli yemeklerin yapıldığı bir tapınak lokantaya dönüştürme planı, halkın öfkelenmesine neden oldu Almanya’daki kiliselerin başlıca gelir kaynağı kilise vergisidir. Bu vergi, kiliseler adına devlet tarafından kilise mensuplarından kesilir ve kiliselere aktarılır. Weimar Anayasası’nın 137. maddesiyle bağlantılı olarak anayasanın 140.maddesine göre tüzel kişi olan dini cemaatlerin eyalet yasalarının belirlediği nispette vergi alma hakları bulunmaktadır. Dini topluluklar, eyaletlerin çıkardıkları kilise vergisi yasalarına ve dinî topluluğun kendi cemaatinin yaşadığı bölgeleri için çıkardığı vergi yönetmeliğinin belirlediği ölçülerde vergilendirme hakkını kullanırlar. Bu vergi sürekli olarak tartışmalara neden olmaktadır. Kilise vergisinin devlet tarafından toplanması, Almanya’ya özgü bir durumdur;diğer ülkelerde böyle bir kilise vergisi yoktur. Bu ülkelerde kiliselerin finansmanı,kiliselerin kendi mensuplarından aldıkları aidatlar veya bağışlarla sağlanmaktadır,örneğin ABD veya Fransa’da durum böyledir. Kilise vergisinin belirlenmesinde esas alınan matrah, gelir vergisidir. Bavyera veBaden-Württemberg eyaletlerinde bir kiliseye mensup olan kişiler, gelir vergisine ilave olarak %8 kilise vergisi ödemektedirler. Diğer eyaletlerde ise %9 talep edilmektedir. Bu kilise vergileri, kilisenin durumuna göre farklı olmak üzere, kilise gelirlerinin yaklaşık %63 ila %80’ini oluşturmaktadırlar. Kilise vergisini ödeme yükümlülüğü ilgili dinî kuruluşa mensup olmaya bağlıdır ve kiliseden resmen ayrılmakla bu yükümlülük ortadan kalkar. 2002 yılında Almanya’da kilise vergilerinden elde edilen gelir 8,4 milyar Euro’ya ulaşmış, bunun 4,1 milyarı Katolik Kilisesine 4,3 milyarı ise Protestan Kilisesine verilmiştir. -------------- İşte laikliğin La hecesine geçildiğinde neler oluyor yukarda görebilirsiniz. Türkiye henüz L bir ülkedir. Daha önce şeriat gelmezse, Türkiye AB zoruyla önce La, sonra Lai, ve en sonunda da Laik bir ülke olacaktır. Laik bir devletin yolu, suyu, elektriği, okulu, hastahanesi olması gayet mantıklıdır. Ama camisi, klisesi, havra'sı olması mümkün olamaz. Böyle şeyler halkın malı olur. Halkın malı olduğu için de, bunların tüm masraflarını halk kendi cebinden karşılar. Şimdiki gibi, inanan, inanmayandan, aleviden, sunniden, hristiyandan, aleviden vergi kesilip, camiler, imam hatip okulları yapılamaz. İllegal devlet değilde, devletin illegal bir dini var. Yani devlet illegal bir şekilde sunni islam dinini destekliyor. Sanırım sizde bunu söylemek istediniz. Evet bu konuda anlaştık. Gördünüzmü, anlaşmama gibi bir niyetim yok. Yeterki kontrat şartlarımız uygun olsun. Sevgili Sardunyam, Böyle hizmetleri vermek laik bir devletin işi olamaz. Bu yüzden bu tür işler diyanet işlerine verilmeli ve bu kurum özerkleşmelidir. Resmi anlamda devlete bağımlı bir kuruluş olsa bile, maddi anlamda devletle tüm ilişkilerini kesmelidir. Devlet ise bu kuruluşun legal olan hiçbir iç işine de karışmamalıdır. Diğer din mensuplarına ve alevilere ise yine aynı haklar verilerek, bu tür kurumlar kurabilmelerine izin verilmelidir. Sizin istediğiniz gibi, herkeze eşit din servisi yapmak laik devlet kavramıyla bağdaşmaz. En azından bu teknik olarak mümkün değildir. Çünkü.. Öyle bir uygulama yapılsa, şu anda ilk önce büyük şehirlerin tüm semtlerine devletin cem evi yapması gerekir. Ayrıca bazı şehirlere ve kasabalara kısmen de olsa yine cem evi yapılması gerekir. Hristiyanların yaşadığı semtlere de klise, yahudilerin yaşadıkları semtlere de sinagog yapılması gerekir. Bu insanların dağınık, öbek öbek yaşadıklarını göz önünde bulundurursanız, en azından şimdiki cami sayısı kadar tapınak yapılması gerekir. Evet belki bu tapınaklardan bazıları büyük bazıları ise küçük olur ama, neticesinde en küçüğünün bile başına en az 2-3 görevli atamak gerekir. (papaz, zangoç, vs. gibi). Ayrıca yaşadıkları semtlerde imam hatip okulları gibi dini okullar isteyeceklerini, ve hatta her okulda kendi dinlerini öğreten bir öğretmen isteyeceklerini de düşünürseniz, devletin zaten bütün bunları yapabilecek maddi gücü de yoktur. Zaten dünya üzerinde dinlere eşitlik sağlamak amacıyla, dediğiniz şekilde uygulama yapan bir ülkede yoktur. Olmamasının sebebi de teknik ve maddi sebeplerdir. Dinlere karşı eşit kalabilmenin sadece 2 yolu vardır. 1- Aynı almanyada kiliseler hakkında yapılan uygulamada olduğu gibi, müslüman halktan cami vergisi toplayıp, islamı temsil eden bir kuruluşa verirsiniz. Alevilerden cem evi vergisi kesip, cem evleri kuruluşu kurar, onlara verirsiniz. Hristiyanlardan da vergi kesip, kendi dini kurumlarına verirsiniz. yada... 2- Bazı laik (henüz La olan) batı ülkelerinde olduğu gibi, bırakırsınız o kuruluşlar kendi kendilerine kendi din mensuplarından aidat toplarlar. Bence doğru olanda budur. Yani devleti din işlerinden uzak tutmak amacıyla, bu sistem daha uygundur. Yukardaki her iki sistem de devletin dinleri başıboş bırakacağı manasına gelmez. Devlet tehlike hissettiği anda bu kurumlara müdahele edebilir. Halk şikayetçi olursa tabiki. Evet Sardunyam, Devletin bütün dinlere ve mezheplere eşit olması konusunda anlaştık, ama nasıl eşit olması gerektiği konusunda henüz anlaşamadık. Laikliğin La dediği yerde zaten bu nokta. Siz bana L değilde, sadece La deyin, bende size Laiksiniz diyeyim. Dönelim tekrar laiklik dinsizlik değildir meselesine. Evet laiklik halkın dinsizliği değildir ama devletin dinsizliğidir. Fakat neticede laiklik uygulandığında, halkda zaten kendiliğinden dinsizleşir. Yani laikliğin neticesi dinsizlik getirir. Herkez değil ama zamanla halkın büyük bir çoğunluğu dinsizleşir. Bunun örneğini yukardaki Marlies Fischer e ait yazıda görebilirsiniz. Bugün laikliği tam olarak henüz uygulayamasa bile La hecesine kadar uygulayan Avrupada insanların yarısına yakını dinsizleşmiştir. Hatta bazı AB ülkelerinde yapılan anketlerde dinlere inanan insan sayısı 40% ın bile altında. Yine bu anketlerde bu insanların birçoğu sadece dinlere değil, tanrıya bile inanmadıklarını söylüyorlar. Daha önce Avrupa böyle değildi. (eski tarihlerde veya son 20 yıl içinde) Peki öyleyse nasıl bu hale geldi? Nasıl böyle dinsizleşti? Çünkü eskiden inanmak bedavaydı, şimdi parayla. Bedava olduğu zaman, insanlar cehennem korkusuyla işin kolayına kaçarak "kendimi inandırayım gitsin" diyorlardı. Şimdi ise kazın ayağı öyle değil, eli cebine gitmeye başladığı zaman, ciddi, ciddi düşünmeye mecbur kalıyorlar. Ciddi, ciddi düşününcede kimsenin inanası gelmiyor. Bizde tamgaz cami inşaatları sürerken, adamlar tek, tek kliseleri kapatmaya hatta, yıkmaya başladılar. Birçok AB ülkesinde, kiliseleri, "cami yaparsınız" diyerek Türklere satmaya çalışıyorlar. Eğer bizede şeriat daha önce gelmezse, aynı şey AB zoruyla bizde de olacaktır. (İnsan hakları diretmesiyle) O zaman "elhamdrüllah müslümanım" demek yetmeyecek, çünkü "elini cebine atda görelim müslümanlığını" diyecekler. Almanyada bir yılda halktan toplanıp kiliselere teslim edilen para 8,4 milyar Euro'dur. Orda tek tük kilise olmasına rağmen, burdaki gibi her taraf imam hatip okulu kaynanamasına rağmen, dine giden mebla o kadar yüksektir. Türkiyede ise, 80,000 tane caminin, binlerce imam hatip okulunun, yüzbinlerce din görevlisinin bulunduğunu hesaplarsanız, bizde sunni islam dinine harcanan paranın Almanya'dakinin en az 2 katı olduğu kesindir. Tek fark sunni islam dinini kayırdığı ortaya çıkmasın diye, bizim devletimizin bu rakamları açıklamamasıdır. Normalde sunni islam dinine harcanan bu paraları, alevisi sunnisi, yahudisi, ermenisi, rumu, ateisti, dinsizi olarak hepimiz zaten ödüyoruz. Fakat, kimseden "din için şu kadar para ödeyeceksin" diyerek, alınmadığı için hiçkimse bunun farkında bile değil. Şu anda Türkiyede sunni islam dinine harcanan para, kişi başına hesaplandığında hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar yüksektir. Bu paralar, genel vergilerden ayrılıp da halka doğrudan yansıtıldığı zaman gerçekler ortaya çıkacaktır. O zaman "ben inanmıyorum" deyip, din vergisini ödemeyenlerin masrafı da ister istemez, hacılar, hocalara, dincilere binecektir. Şu anda belediyelerin, tesislerini ele geçirmiş, belediye ve devlet ihaleleri alan, parayla oynayan dinciler bakalım o zaman, bu masrafların altından kalkabileceklermi? Bırakın, 80,000 tane caminin masrafını karşılamayı, o camilerin kirasını bile ödeyemezler. Evet, camilerin %99 u devlet mülkü olduğu için, kira ödemek zorunda kalacaklar. Diğerlerine ise emlak vergisi ödeyecekler. Bakalım o zaman yüzbinlerce, din görevlisinin masrafını Allahu teala'nın aşkına ödeyebileceklermi? Bakalım halk peygamber efendisinin aşkına, bu paraları gerçekten ödemek isteyecekmi? Bakalım hiçkimse, mitinglerde kafasına Allah yazan bandajları takıp, "Allaaaaahu ekber" diye sinirli sinirli bağırabilecekmi? Bakalım, devlet zorla din pompalamazsa, kaç kişi dine inanacak? Göreceğiz o zaman, laiklik dinmi getiriyor? Yoksa din mi götürüyor? Sevgili arkadaşlar, Sorularınızın ve eleştirilerinizin hepsine yetişemediğim için özür dilerim. Vakit buldukça cevaplamaya çalışacağım. Herkeze saygı ve sevgilerimle- İNANÇLILAR İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SORULAR
Değerli taurusmutis, Bilimde herkezin konusu farklıdır. Hiçkimse ben genel bir bilimadamıyım, her bilimden anlarım diyemez. Bunu Einstein bile söyleyememiştiki siz veya ben asla söyleyemeyiz. Ben bir bilimadamı değilim. Bilimsel sayılabilecek sadece 2 mesleğim var. Bir tanesi bilgisayar konularından biri, diğeri ise deniz motorları. Bunlar ise beni bir bilim adamı sayacak kadar yeterli nedenler değildir. Fakat bilimsel konular teologların veya din yanlılarının asla işi olamaz. Big-Bang veya evrim gibi konularda ancak bilim adamlarının söyledikleriyle yetinebiliriz. Fakat bilim adamı derken de, herkezide bilim adamı saymak mümkün değildir. Sizin bilimadamı zannettiğiniz kişilerin bilimle uzaktan yakından alakası ve çalışması yoktur. Onların hepsi din yanlısı, "Bardakkıran" bilimadamlarıdır. Üniversitelerdeki hiçbir akademik tartışmaların içine giremezler. Onların işi, sadece basit bir zekayla bilimi çürütmeye çalışmaktır. Ama tabiki üniversitelerde değil, sokakta. Saygı ve sevgilerimle. - Mustafa Kemal in din hakkındaki görüşleri
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.