Evrensel tarafından postalanan herşey
-
Yaşasın Ateizm !
Sana katılıyorum sevgili Aurel, Din için tüm dünyada milyonlarca insan öldürüldü. Ama ateizm uğruna öldürülen tek bir insan bile yok. Çok teşekkürler.
-
Yaşasın Ateizm !
Sevgili adrenalin, Bu evrenin içinde hepimiz kardeşiz, kimseyi durdurmamalıyız. Kimsenin kimseyi yeme gibi bir niyeti yok. Konuya bile hiç değinmeden birilerini ülkemiz namına dışlamanız çok yanlış. Saygılarımla.
-
Çok Yazık ve Kırıcı
Sevgili Admin, Hemen belirtmeliyimki, sözkonusu iletimde yönetimi anlamayanlar olarak nitelendirmedim. Tam tersine forum yönetimini ne şekilde nitelendirdiğime bir bakınız lütfen: Şu yukardaki "başka yerlerde olurduk" sözlerime biraz daha açıklık getirmek istiyorum. Yönetim bu kadar demokratik olmasaydı nerelerde olurduk? Şuna kesinlikle eminimki olsak olsak; en fazla ateist sitelerinden birinde olabilirdik. Çünkü; sanal ortam dahi olsa, Türkiyede din eleştirisi yapılabilecek, bu forum ve birkaç ateist sitelerinden başka ortam yok. Denemesi bedava, isteyen dener. Bu forum ve ateist siteler haricinde hangi foruma üye olursanız olun, en fazla birkaç din eleştiren ileti sonunda forumdan atılırsınız. Tıpkı hiçbir yayın organında din eleştiremeyeceğniz gibi, aynı şey malesef sanal ortamda bile devam ettirilmekte. Benim bu forumdan başka hiçbir forumda üyeliğim yok. Burdan atılırsam da yinede gidip başka bir foruma, dinlere karşı bir kişi olarak, üye olasım da yok. Neden? Çünkü; 1- Herhangi bir forumda islama karşı en fazla 4-5 ileti yazabilirim ve bunun sonunda atılırım. 2- Ateist forumları ise faydasız ve gereksiz görürüm. zira: a-) Site adresini (ateissite .com vs.) gören çoğu müslüman "amanııın, kedi yiyenlerin sitesine girmişim" diyerek zaten o siteden direk olarak çıkar. Dolayısıyla da orda yazılanların kimseye bir faydası olmaz. b-) O sitelerde gerçekten de nezaket ölçüsünü aşmışlar. Hakaret ve küfürler gırla gidiyor. Hem ateistler dincilere, hemde dinciler ateistlere küfürlü kafirli konuşuyorlar. Bu sepeple, öylesine bir ortamda bulunmayı da istemem. Ayrıcada öylesine küfürlü bir ortamda hiçbir müslümanı dinden çıkaramayız. Fakat sadece o sitelerdeki ateist üyeleri suçluyorum da zannetmeyiniz. Ordaki kabahat, üyelerden çok, o forumları yönetenlerde. Bazı dinciler, sırf kedi yiyen ateistlere küfür edip sevap kazanmak için o forumlara üye oluyorlar. Yönetim de buna engel olamadığı için, ateistler de aynı şekilde o kişilere cevap veriyorlar. (Doğru birşey değil ama malesef öyle) İşte bu sebeplerden dolayı, burdan atılsam da gidip de başka bir sitede yazı filan yazmam. Sevgili Admin, Ben bu forumun yönetimini, bırakın kınamayı aksine çok takdir ediyorum. Bu forum Türkiyedeki en demokratik forumdur. Hatta bırakın Türkiyeyi, tahminimce müslüman ülkelerin hiçbirinde böylesine demokratik bir forum olabileceğini hiç sanmıyorum. İşin burası da bir hayli ilginç zaten. 2,5 milyar insan arasından sadece bu forumu yönetenler olarak, 5-6 kişi çıkıyor. Başka da yok. (Şaka filan değil ciddi bu) Hal böyleyken, sizin bu "özverili ve zor emeklerinizi" takdir etmemek nankörlük olur. Kendimi daha iyi ifade edebilmek açısından, şunları belirmek isterim. 1- Ben sizleri kınamadım, tam aksine takdir ettim. 2- İletimdeki amacım sizi etki altında bırakmak değildi. Tam aksine, sizi etkilemeye yönelik iletilere karşı dikkatli olmamıza yardımcı olmaktı. 3- Forumdaki kuralları kaldıralım ve isteyen istediği gibi yazsın demedim. 4- Size taraf tutuyorsunuz demedim. Taraf tutmadığınızı da şimdi yine belirteyim. Peki öyleyse neden öyle bir ileti yazdım? Çünkü bir değil, iki değil, sürekli forum yönetimini etkileyebilecek yazılar yazılıyor. Üstelik bunu topic'lerin konusuna bile değinmemek suretiyle yapıyorlar. Bir önceki iletim için, benimde aynı şeyi yapmış olduğumdan bahsetmişsiniz. Sizin bahsettiğiniz 10 altın kuralınızı da okudum. Orada "üyenin özgeçmişini de göz önünde bulundurmak gerekir" yazmışsınız. Lütfen önceki iletilerimde şöyle bir göz gezdirin. Hatta vakti olan üye arkadaşlar varsa, gerekirse tüm geçmiş iletilerimi okusunlar. Göreceksiniz ki, hiçbir iletimde forum yönetimini dini taraflara karşı kışkırtabilecek tek bir cümlem dahi geçmemiştir. Belki sizin için, yönetimi etkileyebilecek yazılara karşı yazı yazmak da yönetimi etkilemek manasına gelebilir. Ancak benim açımdan bakıldığında karşımda sadece 2 seçenek vardı. 1- Yönetimi etkileyebilecek iletilere karşı susmak. 2- O yazılara karşı çıkarak, yönetimi etkilemeye çalışmış durumuna düşmek. Ben bu forumda şu ana kadar 440 ileti yazdım. Siz de takdir edersiniz ki, yönetimi etkilemek isteyen bir kişi, bu 440 ileti arasında mutlaka daha önce o türden iletiler yazmış olurdu. Bu da gösteriyor ki, yönetimi etkilemeye yönelik yazılara karşı, yazdığım ileti yönetimi etkilemeye yönelik değildir. Peki yönetim etkilenebilirmi? Diğer forum yöneticilerine nazaran, sizin iletilerden pek etkilenmeyeceğinizi biliyorum. Ama yinede mahkemeler dahi etkilenebildiğine göre, demekki çok az bile olsa, burdaki yönetim de etkilenebilir. "Kendim de dahil" olmak üzere, yönetimde her kim olursa olsun, az veya çok etkilenebileceğine inanıyorum. Bu tür iletilere karşı çıkma sebebim de salt budur. Ama siz yinede de az da olsa kesinlikle etkilenmeyiz derseniz; o zaman bana bunu özelden söyleyin; bende size niçin etkilenebileceğinizi düşündüğümü anlatayım. Sevgili admin, Amacım sizinle tartışmak değildir, sadece kendi savunmamı yapmak zorunda kaldım. Eminim anlayışla karşılamışsınızdır. Dilerseniz, son iletileri silin de topic kendi konusuna dönsün. Saygı ve sevgilerimle.
-
Merhaba Anadolu !
Evrensel şurada cevap verdi: Aurel başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımCanım benimm, Konuştuğun Türkçe'nin hepsi'ni anladım. Bravo sana. Hoşgeldin, güzel insan. ---- Hi Aurel, My nick is Evrensel, Dear La Boheme has told me that you can also speak english, so i wish to speak english to you, to be sure that you can understand me better. I would especially tell you that I'm very happy because you are here even your are a French. We'll know each other better at the next future, but the most important is; that you remain in this forum as long as you can. Please don't hesidate to ask me for some helps for all whatever you can not discover how to do, or for any other kind of difficulties. I wish to see you often dear Aurel, See you soon again. Best of Love.
-
Çok Yazık ve Kırıcı
Sevgili ipek, Kızmadan birşeyler yazmak istiyorum, çünkü insanlar olarak sizleri çok seviyorum. Ama ve malesef vede çok çok özür dilerim ki, bazen size kızmak zorundayım. Buna mecburum. Neden? Çünkü: Konuya hiç müdahil olmamışsınız bile. Sadece çok "kırıcı, çok yazık" diyerek, iki kelimeyle "kişi karalama" amacı gütmüşsünüz. Nerede konuya karşı fikriniz? Nerede savunmanız? Yok dimi? Sizin neye kırıcı dediğinizi ben anlamaz değilim. Pekala çok iyi biliyorum. Çünkü andolsunki, ben anlamayanlardan değilim. Siz topicteki mizahi durumu kırıcı buluyorsunuz. Fakat haksızsınız. Haksız olup olmamanız da umurunuzda bile değil, haksız olup olmadığınızı düşünmüyorsunuz bile. Zira, Sizin amacınız din korumak. ( Hangi din olursa olsun, yeterki sizin dininiz olsun). Eminimki aynı topic, ve aynı üslup, ve aynı eleştiri yazısı, islam hakkında değilde, diğer başka dinler hakkında yazılmış olsaydı; şu anda çıt dahi çıkarmayacaktınız. Hatta hoşunuza gidecekti. Ama eleştiri konusu islam olduğu için, konu hemen kırıcı oldu. Bir kere size şunu söylemeliyim ki; Sizin islamla olan ilişkiniz bizi hiç ilgilendirmez. İsterseniz islama aşık olup; tüm hayatınızı sadece ona adayabilirsiniz. Ama bunu yaparken şunu da unutmamalısınız, Sizin islamla olan ilişkiniz bizi ilgilendirmezken, BİZİM İSLAMLA OLAN İLİŞKİMİZ DE SİZİ İLGİLENDİRMEZ.. Bizler dinsiz ve/veya ateistler olarak, zaten tam dilediğimiz şekilde iletiler yazamıyoruz. Hedefimiz sizler değilsiniz, dinlerdir. Bu ülkede yaşadığımız için, özellikle islam dinidir. Yani sizler değilsiniz, yani sizler değilsiniz, yada sizler değilsiniz. Hedefimiz sizler olmadığı halde, vede eleştirdiğimiz şey 1400 yıl öncesine ait olaylarsa, ve buna rağmen hala, ve yinede biz hala iletilerimizi yazmakta çekingen davranıyorsak; bunun sebebi böyle yapmamız gerekmesi değil, sizin kasti alınganlıklarınızdır. "Şuna kırıcı" diyeyimde bir daha böyle şeyler yazılmasın, yöneticiler de buna engel olsun mantığı yani. Size ne bizim islamla alıp veremediğimizden? Size laf söyleyen mi var? Söylenen bütün laflar islama karşı. islam sizmi oluyorsunuz? islam denen şey sizmisiniz? Siz dinmisiniz? Eğer islam denen şey sizin şahsınız ise, demekki islama inananlar da size inanıyor öylemi? Biz islamı eleştiriyoruz. ONU MİZAH EDİYORUZ. Bundan size ne? Siz gidin günde 15 kere, yetmedimi 25 kere namaz kılın bundan bize ne? Gelelim işin mizahi kısmına. Bir kere şu şunu bilinki, ortada mizahi bir durum varsa, kaynak islamdır. siz değilsiniz. Ortada mizahi bir durum olduğu zaman bile, bunu belirtmeyelim mi? Gizleyelim mi mizahi yönleri? Devlet dairelerine resmi evrak yazar gibisine, gayet gestapo mu yazalım iletilerimizi? Sevgili ipek, Şuna emin olun ki, islam dininde ve özellikle kuranda öylesine mizahi, öylesine komik yazılar varki, biz bunları ne kadar mizah etsek de aslında edemiyoruz. Özellikle ben, şahsen konuşuyorumki; eğer dilediğim gibi yazabilsem, sizin bile gülmekten karın kaslarınız gelişir. Bizler belki mizah edilesileri mizah edebilsek, islam dinine inanan da kalamayacak. İşin durumu ve vaziyeti aslında kara mizah ama biz ancak elimizdeki imkanlara göre davranıyoruz. Zira, Zira, Zira, Siz veya bir çoğu, sizlerin şahsına olmayan, sadece dine, yani 1400 yıl önceki olaylara olan haklı (mizahi veya değil) eleştirileri, kasti olarak şahsiyetinize çekmek suretiyle; KASTİ KIŞKIRTMALAR YAPIYORSUNUZ. Kimleri kışkırtıyorsunuz? Forum üyelerinin ve, ama özellikle yöneticileri. Görüşmek üzere sevgili ipek, Genelde sık yapılan bir davranış için, size patladım. Çok özür dilerim. Sevgili admin ve diğer yönetici arkadaşlar, Şayet bu iletimi okuyacak olursanız lütfen dinleyiniz. Bildiğiniz gibi, biz dinsizler ve/veya ateistler olarak bu forumda zaten sayıca çok az kişileriz. Dolayısı ile birlikte, zaten kendimizden sayıca çok fazla dindara laf yetiştirmek durumundayız. Yani!! Böyle bir dezavantajımız varken, birde üstüne üstlük, dinlere kutsal bakılmasını ilave edersek, durumumuz dahada çok fazla çıkmaza giriyor. Laf anlatmakta daha fazla güçlüğe giriyoruz. Yani!!!! Şartlar zaten, ister istemez, eşit değil. Karşında bir yığın insan, ve sözüm ona savundukları şey kutsal. Ben diyorum ki; sizler yinede bizlere karşı en maksimum derecede demokratsınız. Böyle olmasaydı, zaten burada değil, başka yerlerde olurduk. Bu açıdan sizlere gerçektende insanlık namına çok teşekkürler ederim. Fakat lütfen dikkate alınız ki; Bu tip, "yok efendim çok kırıcı", yok efendim kutsalımızı aşağılıyor" şeklinde gelen iletiler, ziyadesiye canımızı sıkmakta. Biz dinsizler ve/veya ateistler elimizden geldiği kadar "küfür, aşağılama ve hakaret kullanmadan" iletilerimizi sunmaya çalışıyoruz. Bunun dışında, eğer ortaya komik bir durum çıkıyorsa, bunda bizim yapabileceğimiz birşey yoktur. Bunlar ister istemez ortaya çıkacak durumlardır. Bu ülkemiz şahsiyetleri bile karikatürize edebilecek kadar, demokrasiye ulaşabildi çok şükür. Gerçi başkaban ( Benim başmakanım değil) , kendisini karikatürize edeni dava edip duruyor ama, yinede karikatüristleri durduramıyor. Ama bu illaki resim çizebilenlere özel olmamalı. Çünkü burası bir forum. Mizahi durumları ortaya dökebilmek için, illaki çizgi karikatürler çizip, imageshack.us sitesine göndermek zorunda değiliz. Karikatürist gerektiğinde derdini, sözlerle de ortaya dökebilmelidir. Yada! Susturalım karikatüristleri. Sizin karikatüristleri susturma gibi bir niyetiniz olmadığına eminim. Ama bazen öyle hissediyorumki; din konularında kışkırtmalara gelebiliyorsunuz. Her ne kadar benim gördüğüm kadarıyla, Türkiyedeki "en demokratik" forum olsanız bile, mecburen de olsa bazen bu tip kışkırtmalara karşı duramıyorsunuz. Lütfen artık bir vites daha öteye gidelim. Bu kişilerin sizi kışkırtmalarına kışkırmayın. Bize uyarı vericeğine, tam aksine bu kışkırtıcılara uyarı verin. Herkeze teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyorum. En güzel dileklerimle. Neyse şimdi boşverin onu da; bakın ne var burda: (İpek sende boşver) Bırakın şı dini mini yaa!! bakın ne güzel şeyler var burda. Yine resmin duvarda Geceler, yine sensiz Gönlüme üç kurşun sevdalı Saatler, yine sessiz Eski bir, şarkı bu Tarihin, kaleminde Ne güzel aşk yaşamıştık Akdenizde, ege'de (Teşekkürler Haluk) ---- Eski bir şarkı bile olsa bu; Yine güzel aşklar yaşarız sizinle, Akdenizde Ege de. :clover:
-
1 cennet bileti alana 1 bilet de bedava!
1 cennet bileti alana 1 bilet de bedava!! Biriniz cennetlik olun, öbürünüz bedava girsin. Eğer evliyseniz, yatırımlarınızı tek birinize yapın arkadaşlar. İki kişinin cennet çabasına gerek yok. Mesela zekat vericeksiniz dimi? zekatı daima biriniz versin öbürünüzde ona "verme, verme" desin. Gerçi "verme" demesede olur ama derse zekatın sevabının tamamı verene gider, o zaman da promosyonlu cennet biletleriniz garanti olur. Bu taktiği her alanda uygulayabilirsiniz. Aranızda hanginizin cennetlik olacağına karar verdikten sonra, biriniz sevap yapmaya, öbürünüzde onu engellemeye çalışsın. Ancak siz yinede erkek olanınızı cennetlik olarak sseçerseniz iyi olur. Biliyorsunuz, islamda kadının ciddiye alındığı pek görülmemiş. Birde bakarsınızki, son dakikada "andolsunki, bu sadece erkekler için geçerliydi" diyebilirler. Ne olur, ne olmaz yani. YÂSÎN SÛRESİ/ 55. Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. 56. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar. Gördüğünüz gibi; eşlerinin günahkar veya isyankar olup olmadığına bakılmıyor. Biri cennete girdimi, öbürü yanında bedava. Diyelim ki; yukardaki sureye güvenmiyorsunuz; öyleyse buyrun size bir ayet daha: ZUHRUF SÛRESİ/ 68,69. (Allah şöyle der:) “Ey ayetlerimize inanan ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.” 70. “Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.” Gördünüz dimi? Bu ayette de aynı. Benim cennete gitmeye hiç niyetim yok. Çünkü Kuranda okudum ve cennetin hiçde matah biryer olmadığını anladım. Bunuda size sonra yazarım ama, siz yinede burda yazdıklarımı kulak arkası etmeyin. Cennet her ne kadar matah bir yer olmasada, cehennemden iyidir en azından. Yanlız şunu bilinki cennet seçme şansınız yok. Çünkü cennet 2 tane var. Yok, yok vazgeçtim; 4 tane cennet var. Neyse yaa, kafanızı karıştırmayayım şimdi. Kaç tane olduğunuda sonra yazarım. Cennetlerin herhangi birinde bol keyifler dilerim.
-
Gayb'ı sadece allah mı bilir?
Sevgili sarıgöl, "belirleyecek" ve "belirlenecek" kelimelerinin birbirinden farkını düşününce ne demek istediğimi çok iyi anlamanız gerekiyor. İmtihan için olsaydı "belirlenecek" denirdi. Saygı ve sevgilerimle
-
Kafirlere kitap nerelerinden verilir?
Sevgili Sarıgöl, Mesele sağdan veya soldan verilmesi değil. Kuranda allah nasıl dil sürçmesi yapabiliyor. Mesele o. Bunu düşündüğünüz zaman, bu soruya cevap vermiş olmuyorsunuz. Öyleyse soruyu söyle sorayım: Allah ayetin birinde soldan derken öbüründe neden arkadan demiş? Bu değişik kelimeler neden kullanılmış? Saygılarımla
-
Kafirlere kitap nerelerinden verilir?
Evet! bilin bakalım şimdi, kafirlere kitap nerelerinden verilir? Önünden mi? Arkasından mı? sağından mı? yoksa solundan mı? Ben en sağlam kaynak kurandır diye kurana baktım, ama pekde sağlam çıkmadı. Surenin birinde, sol tarafından verilir diyor. Başka bir surede ise, arkasından verilir diyor. Hangisi doğru acaba? Bu sureye göre sol tarafından verilir: HÂKKA SÛRESİ/ 19. İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!” 20. “Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.” 21. Artık o, hoşnut bir hayat içindedir. 22. Yüksek bir cennettedir. 23. Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir). 24. (Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.” 25. Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.” 26. “Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.” 27. “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.” 28. “Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.” 29. “Saltanatım da yok olup gitti.” 30. (Allah şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.” 31. “Sonra onu cehenneme atın.” Buna göre de arkasından verilir: İNŞİKÂK SÛRESİ/ 7. Kime kitabı sağından verilirse, 8. Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek, 9. Sevinçli olarak ailesine dönecektir. 10. Fakat kime kitabı arkasından verilirse, 11,12. “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir. Kendinize iyi bakın dostlar. En iyi dileklerimle
-
Gayb'ı sadece allah mı bilir?
Sevgili BrainSlapper, Ben dindar bir çevrede yetişmedim. Bu yüzden de, son yıllara kadar, kuranı bir kere bile açıp okumamıştım. Ama hep, içinde ne yazıyor diye merak edip dururdum. Okumaya ise bir türlü cesaret edemezdim, zira içinde işime gelmeyen şeyler okuyup uygulamak zorunda kalacağımı düşünürdüm. Fakat felsefi açıdan da dinlerden şüphe duymaktan da geri kalmazdım. Bu felsefi düşüncelerim pekiştikten sonra da dinden çıkmaya karar verdim. Bunu yaparken bile kuranı okumaya gerek bile duymamıştım. Lakin sonraları Kuranı parça, parça sürekli okumaya başladım, zaten korkum da kalmamıştı. Kuranı belki 5-6 kere okumuş kadar olmuştum ama baştan başlayıp sonuna kadar hiç okumamıştım. Son zamanlarda ise bunu yapmaya karar verdim ve yaptım. Bırakın, neresinden tutsanız dökülmeyi, aslında okumanın bile vakit kaybı olduğu bir kitapmış meğerse. O kitabı baştan sona okuyupda hala bu dine inananlara şaşmamak imkansız. Okuduğum her sayfada (Ama her sayfada) mantıksızlık ve daha başka kötü şeyler diz boyu. Ben ateist kaynakları hiç gezmem ve okumam. Zira çok önceleri birkaç kez okumuştum. Ve zannediyordum ki, Kurandaki çelişkiler ve mantıksızlıklar sadece o ateist sitelerde yazanlar. Meğerse iş o kadarla da kalmıyormuş. Rastgele!! hangi sayfasını açarsanız açın, içinde çelişki ve mantıksızlık kaynıyormuş. 604 sayfada, normal olan tek bir sayfa bile göremedim. Malesef gaybı allah bile bilemiyor. Buyrun: MUHAMMED SÛRESİ/31: Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz. ""Belirleyinceye kadar"". Demekki allah, kimin ne yapacağını önceden bilmiyor. Belirlemek ve denemek zorunda kalıyor. Ayete çok dikkat edin: "belirleninceye" kadar demiyor, "belirleyinceye" kadar diyor. İkisi arasında çok fark var. Mesele, ispatlama açısından kimin ne yapacağının belirlenmesi olsa; ""belirleninceye" kadar" derdi. Demekki kimin ne yapacağını ispatlamak da sözkonusu değil. Kim "belirleyecek"? Allah be-lir-le-ye-cek. Neden? çünkü henüz be-lir-le-me-miş. Yani gaybı bilmiyor. En güzel dileklerimle.
-
Allah zamandan ve mekandan münezzehmidir?
Demekki kalbimiz birmiş, sevgili BrainSlapper, Aslında dediğiniz gibi başka ayetler de var ama onları mahsus yazmadımki, konu dağıtılmasın. Zira bazı ayetlerde "gün" yazdığı halde, diyanet onların yanına parantez içinde "evre" yazarak makyajlamış. Aslında biz onun evre değilde, "gün" olduğunu çok iyi biliyoruz ama, hadi biraz avans verelim dedim. Kuranın orijinalinde "evre" filan yazmıyor çünkü, düpedüz, bildiğimiz "gün" yazıyor. Aslında bir tane daha ayet yazacaktım ama, o ayet de yukarıda verdiğim 2 ayeti yalanlıyordu. Yazsaydım yine konuyu dağıtacaklardı. Ama ne yapsamda konuyu mecburen dağıtmak zorundalar, en iyisi onuda yazayım gitsin: Yukarıda verdiğim 2 ayette allahın bir gününün 1000 yıla eşit olduğu söyleniyor, bu ayette ise 50,000 yıla eşit olduğu söyleniyor. ME'ÂRİC SÛRESİ/4: Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir. En güzel dileklerimle
-
Allah zamandan ve mekandan münezzehmidir?
Sevgili Aslan34, Konuyu çatallaştırmaya gerek yok. Ben burada kurandan ayet getirdim ve allahın zamandan münezzeh olmadığını ispatladım. Siz ise hadislerden ve islam anlayışından bahsetmişsiniz. Kuran islam anlayışının kaynaklandığı temel bir kitaptır. O yüzden kuran ortada dururken, islam anlayışını kurcalamaya gerek yoktur. Hadislerle ise hiç konuşmam, çünkü hadislerle konuşmam için, önce inananlardan hangi hadislerin doğru, hangilerinin uydurma olduğunun listesini almam gerekir. Aksi halde biz bir hadis getirdiğimiz zaman ona uydurma deyip kaçarlar. Ama kurana hiçbiri uydurma diyemez. İletinizde sadece tek bir ayeti örnek getirmişsiniz, oda zaten allahın zamandan münezzeh olmadığını kanıtlayan bir ayet. Zaten topic'te de ben o ayeti özellikle getirmiştim. Saygı ve sevgilerimle.
-
Allah zamandan ve mekandan münezzehmidir?
Sevgili Sarıgöl, Zahmet edip, bir açıklama kopyalayıp, yapıştırmışsınız fakat, malesef açıklama öyle değil böyle olmalıdır: AÇIKLAMA: HAC-47. Ve bir de [ey Muhammed,] (gelecekse gelsin diyerek) onlar azap konusunda sana meydan okuyorlar: fakat (bilmelidirler ki) Allah vaadinden asla cayacak değildir ve bilin ki, Rabbinin ölçüsüyle bir gün, sizin hesap ettiğiniz bin yıl gibidir. AÇIKLAMA BİTTİ. Neden açıklama böyle yapılmalıdır? Çünkü: En’âm Sûresinin 55 . Ayetinde Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız. Yani: Allah ayetlerini zaten açıklamış. Açıklamanın açıklaması zaten olmaz ama, allahın "açıkladım" dediği şeye inanmayıp, başkalarının açıkladım dediği şeye inanıp da buraya kopyalamak ne kadar doğru bir düşünmelisiniz. Saygı ve sevgilerimle.
-
Allah zamandan ve mekandan münezzehmidir?
Sevgili Arkadaşlar, Bildiğiniz gibi teist forumdaşlarımız içinde zamanla ilgili konu geçtiğinde "Allah katında zaman yoktur" deyip işin içinden çıkarlar. Allah katında zaman varmıymış, yokmuymuş bunu en iyi Kuran bileceğine göre; öyleyse bakalım Kuran bu konuda neler söylemiş?: HAC SÛRESİ/47: Bir de senden acele azap istiyorlar. Halbuki Allah asla va’dinden caymaz. Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir. SECDE SÛRESİ/5: Gökten yere kadar bütün işleri Allah yürütür. Sonra bu işler, süresi sizin hesabınızla bin yıl olan bir günde ona yükselir. Allahın bir günü, bizim bin yılımıza eşitmiş. Demekki allah'ın bir haftası bizim 7 bin yılımızmış. Bir ayı ise 30,000 yılımızmış. Ey inananlar, andolsunki; allah katında zaman kavramı vardır. Yoksa sizin allahın zamandan münezzeh olduğuna dair apaçık bir delilinizmi var? Eğer siz doğru söyleyenlerdenseniz, sizde buna benzer ayetler getirin de inanalım. En iyi dileklerimle.
-
Apaçık
O kadar emin olmayın sevgili Murti_San, HÛD SÛRESİ/12: (Ey Muhammed!) Belki de sen, (müşriklerin) “Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!” demelerinden dolayı sana vahyolunanlardan bir kısmını gözardı edeceksin ve o yüzden göğsün daralacak. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir. Gördüğünüz gibi, peygambere allah bile sizin kadar güvenmiyor. Hemde hiç güvenmiyor. Bakınız melekleri bile başına dikmiş kontrol ettiriyor: CİN SÛRESİ/ 26. O gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. 27,28. Ancak seçtiği resüller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resülün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür ki resüllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah onların her halini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür. Zaten bir sürü ayette de onu sürekli azarlıyor. Saygı ve sevgilerimle.
-
Apaçık
Nee??? ne? Ne? Ne? Ne? Sevgili aslan34, Sanırım bu bir webcam şakası olmalı. Ciddi olamazsınız. Ama yinede ne olur ne olmaz, eğer ciddiyseniz: Ra’d Sûresinin 36 . Ayetinde Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur’an ile sevinirler. Fakat (senin aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkar edenler de vardır. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır.” Hicr Sûresinin 91 . Ayetinde Ki onlar, (bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar ederek) Kur’an’ı da parça parça edenlerdir. İyi dileklerimle
-
BİLİMSELCİ
Şu Bilimselci'mi ne kadar özledim yaaa!!! İşlerim çok yoğun, artık nete fazla vakit ayıramıyorum ama bilimselcim hergün aklımda benim. Siz onu görmemişsinizdir, yüzü bile pırıl pırıl tertemiz yakışıklıdır o. Hiç tanımasanız dahi, yüzünden bile ne kadar harika biri olduğunu anlarsınız. Aziz dostuma, selamlarımı sunarım
-
Perl programlama dili
Arkadaşlar burada böyle bir topic olduğunu yeni gördüm. Perl ve CGI hakkında blog'umda çeşitli bilgiler verdim ve vermeye devam ediyorum. Tamamlandığı zaman, onları derleyip düzenledikten sonra ise kitap olarak baskıya verceğim ve tüm gelirini hayvanlara bağışlıyacağım. Burayı çok sık ziyaret etmem biraz zor ama, öğrenmek isteyen arkadaşlara blog'umda yardımcı olacağım. http://www.turkish-media.com/forum/blog/ev...dex.php?cat=162 En güzel dileklerimle
-
Şişme Jet Ski'ye 750 ytl fiyat biçiyorlar
Bu bir asparagas haberdir, güvenmeyin sevgili marti_name, Bunu nerden okudunuz bilmiyorum ama bu kesinlikle bir yalan haberdir. Nedenlerini açkılayayım: 1- Jet skilerin alt kısımları fiberglass gibi sert ve dayanıklı bir malzemeden yapılmak zorundadır. Çünkü motor yatakları bu sert malzemelerin üzerinde sağlamca oturmak mecburiyetindedir. Jet ski'lerin burun kısmıda aynı alt kısmı gibi, sağlam ve esnemeyen malzemeden yapılmalıdır, zira dümen düzeneği bu bu ön kısımdan idare edilir. Yani, jet skilerin en azından 80% inden fazlası fiberglass gibi sert ve dayanıklı malzemelerden yapılmak zorundadır. Geri kalanını ise şişme malzemeden yapma gereğini hiçkimse duymaz. 2- Saatte 10 Km hız, yaklaşık 5,5 deniz mili yapar. Bu kadar az süratle yol alan bir deniz aracına Jet ski denemez. Jet Ski ler en az 25-45 mil sürat yapan araçlardır. 3- 1 litre benzinle 2 saat çalışan bir motor yaklaşık 2 beygir civarında olabilir. 2 beygir gücündeki, insan taşıyan bir alet 5,5 mil dahi yapamaz. En fazla 4 mile kadar çıkabilir. Jet Skilerde en düşük beygir gücü en az 50 beygirden başlar. 4- 2.2 metreye 1.1 metre boyutlarında bir deniz aletinin 5,5 mil hızında gitmesi için burun kaldırması gerekir. Burnu yukarda giden ve tek bir insan dahi taşıyan bir deniz aracı ise, 1 litre benzinle en fazla 1 saat gidebilir. O bile zor. 2.2 metreye 1.1 metre boyutlarında bir deniz aracını, 5,5 mil hızla burnu yukarda götürmek için; en az 5 beygir motor gereklidir. 5 beygir motor ise 2 saatte 1 litre değil, 2,5 litre benzin yakar. 5- Burnu yukarda giden hiçbir deniz aracı randımanlı değildir. İdeal deniz araçları belirli bir hızda burun kaldırır fakat bir hızdan sonra burun indirir. Burnunu indirebilmesi için ise, yeterli motor gücü olması gerekir. En güzel dileklerimle.
-
Öğrenmenin Üç Seviyesi
Sevgili GeceKuşum, Çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Ancak sanıyorumki bu yazdıklarınızı sadece üçüncü seviyede öğrenme alışkanlığı olanlardan başkaları biraz zor anlayacaklardır. Yada anlasalar bile uygulamasını nadir kişiler yapabilecektir. Aslında bu yazınızı öylesine bir okuyup geçmek bir hatadır. Zira farkeden için bu yazınızda öğrenilmesi gereken çok önemli şeyler vardır. Bence öğrenme seviyesi aslında 3'tende bile fazladır, yani 4,5,6 belki 8-9' a kadar gidebilir. Fakat kolay anlatım olması bakımından 3'e bölerek iyi yapmışsınız. Bu yüzden bende bu yazımı yazarken, aslında dahada fazla seviye olmasına rağmen, konuya 3 seviye bazında değineceğim. Ancak daha önce, bu konunun neden bu kadar önemli olduğundan bahsetmeliyim. Hani müthiş akıllı, zekasına hayranım dediğimiz insanlar vardır ya! işte o insanların birçoğu aslında doğuştan üstün zekalı değil, öğrenmenin üçüncü seviyesini kendine alışkanlık edinmiş sıradan insanlardır. Esasında çok akıllı olmayı her insan başarabilir, bu sadece buna kesin karar vermeyi gerektirir. Yani, devamlı üçüncü seviyeden öğrenme alışkanlığını edinmek gerekir. Kesin karar demek istediğim şey ise, o kadar basit değildir, zira insanlar anlayabildikleri ve kafalarına yatan her yararlı konuyu "bundan sonra böyle davranacağım" diyerek karar verdiklerini sanırlar. Oysaki üçüncü seviyeden öğrenme kararını gerçekten vermek için, fikir değiştirmek değil, huy değiştirmek gerekir. Ve biliyorsunuzki bir atasözü vardır; "Her insan fikir değiştirebilir fakat ancak bazı nadir insanlar huy değiştirebilir". Öğrenme seviyesi derecesi aslında tam olarak "çalışkanlık ve tembellik" meselesidir. Toplumlarda çalışkanlık ve tembellik çoğunlukla bedensel olarak düşünülür. Oysaki bizler insanlar olarak; düşünen varlıklar olduğumuzdan dolayı, gerçek çalışkanlık zihinsel olandır. (Not: sabahtan akşama kadar, rutin zihinsel işler yapmakda bedensele girer. Örneğin; tapu dairesinde bilgisayarda işler yapmak). Bedensel olarak çalışkan olan insanlara tabiki tembel diyemeyiz, fakat buna rağmen gerçek çalışkanlık beyindedir, zihinseldir. Bunu beyinle çalışan insanların diğerlerinden daha fazla ücretlendirilmelerinden de anlayabiliriz. Tembellik ve çalışkanlık konusuna neden değindim? Çünkü bu konuya ilişkin öğrenme seviyesi meselesi beyinde çalışkan ve sabırlı olmayı gerektirir. Yani yukarda da bahsettiğim gibi, "ben karar verdim, bu iş tamam" demekle olmaz. Üçüncü seviyeden öğrenme alışkanlığı bazı fedakarlıklar gerektirir. Örneğin düşünürken kafanızı şunlardan arındırmanız gerekir: 1- Düşünmesi bize "zevk veren" düşünceler. 2-"Beyini dinlendiren rastgele" düşünceler. 3- Duygularınız. (Hem düşünürken kafanızı meşgul eder, hemde yanlış sonuçlara ulaşmanıza neden olabilir) İşte her insanın bunu yapamayacağı meseleside budur zaten. Çünkü insanların çoğu bu 3 şeyden fedakarlık etmek istemezler. Yani insanların ezici bir çoğunluğu, yukarda yazdığım 3 unsuru rahat olmak açısından, her saniye beyinlerinde yaşamak isterler. Çünkü standard insan için asılolan, rahat olmaktır. İş ve/veya öğrenme konularındaki derin düşünmeler ise sadece zorunlu hallerdeki mecburiyetlerdir. Beyin "ben zorlanıyorum" dediği anda, standard insanın keyfi kaçar, bu yüzden üçüncü seviyeden öğrenmeler onlara göre değildir. Üçüncü seviyeden öğrenmek normal insana neden zor gelir? Çünkü düşünceyi yine beyin içinde tartma ve denemek gerekir, yani doğrumu yanlışmı diyerekten sağlamasını yapmak gerekir. Birde üstelik bir düşünce sonucuna ulaşabilmek için, birçok alt düşünceleri sağlanması yapılmalıdır. Derine inildikçede düşünce dahada çatallaşır, çatallaşıncada sayıca dahada fazla sağlama yapılması gerekir. Örneğin: Konu: Yabancı dil öğrenme konunuz: Soru: Nasıl öğrenebilirim? İşte tam bu noktada standard insan direk olarak nasıl öğrenebileceğini düşünmeye başlar. Oysaki bundan öncede düşünülmesi gereken şeyler vardır, mesela: Benim için gereklimi?, bana ne kazandırır?, öğrenirsem sonradan çabuk unuturmuyum?(Yani emeklerim boşa gidermi), vs. gibi başka şeyleride ele almadan önce "nasıl öğrenebilirim" sorusunda kafa patlatır. "Benim için gereklimi?, bana ne kazandırır?," gibi diğer sorular daha "nasıl öğrenebilirim?" konusuna bile girilmeden bir düşünce çatallaşmasıdır. Yani kollara ayrılmasıdır. Üstelik bu yan düşüncelerin hepsinide ele almak gerekir. Onların herbirinin doğrumu yanlışmı diyerek sağlamasının yapılması gerekir. İş bununlada kalmaz, "Benim için gereklimi?, bana ne kazandırır?," gibi ortaya çıkabilecek tüm ek düşünceleri tek tek bulmak ve onları hafızada tutmak lazımdır. Yani iş ne kadar çatallaşırsa çatallaşsın, eksik bir soru kolu kalmamalıdır. Bir ayrı dikkat edilecek nokta ise bu ek (Ek,Alt veya Yan sorular) soruların hepsininde sonucunu bulup, bu sonuçların hepsini ana düşünce tamamlanıncaya kadar akılda tutmak lazımdır. Gördüğünüz gibi daha işin başında bile çatallaştık. Birde bu ek,alt veya yan sorularında kendi aralarında kollara ayrılarak çatallaşmalarınıda hesaba katarsak, beynimizde o anda ne kadar çok şey hafızaya almamız gerektiğini görebiliriz. İşte standard insan bu gibi ek,alt veya yan sorulardan kaçar. Beynini yoğun olarak meşgul etmek istemez. Bu sebeple üçüncü seviyeden öğrenmek onlar için geçerli birşey değildir. Standard insan kendi aklı yoluyla, kendisine özel aklıllar üretmek yerine okuyarak veya duyarak "hazır akıllar" öğrenir. (Öğrenmez, ezberler aslında) Örneğin, "bir dil, bir insandır" gibi, yabancı dil bilmeyi kültür ve akıl sayan, "hazır akıl" sözleri kendisine baz alır. Artık onun bu konuyu düşünmesine gerek yoktur, çünkü birileri bu konuyu düşünmüş ve sonucunu bulmuştur. Ne bulmuştur? Yabancı dil iyidir. İşte bu yüzden, her standard insan hayatında en az bir kez yabancı dil öğrenme çabasına girer ve bütün bu çabaları genellikle boşa çıkar. Çünkü yabancı dil öğrenmeliyim derken, "acaba benim için gereklimi, işime yarayacakmı? çabukmu unutacağım" gibi Ek,Alt veya Yan soruları düşünmeye üşenir. (Bu arada yabancı dili gereksiz görüyorum manası çıkmasın, benim birçok ingilizce öğretmeninden daha ileri seviyede ingilizcem var fakat benim için gerekli olduğu için öğrendim. Ama bu bir marifet değildir.) Buraya kadar, üçüncü seviyede öğrenmenin önündeki zorluğun, düşüncelerin çatallaşarak kollara ayrılması olduğuna değindik. Dönelim şimdi yukarıda üç maddede belirttiğimiz diğer zorluklara: Şunlardan beynimizi arındırmamız gerektiğinden bahsetmiştik: 1- Düşünmesi bize "zevk veren" düşünceler. 2-"Beyini dinlendiren, rastgele" düşünceler. 3- Duygularınız. (Hem düşünürken kafanızı meşgul eder, hemde yanlış sonuçlara ulaşmanıza neden olabilir) Şimdi yukardakilerin standard insana ne şekilde engel olduğuna bir örnek verelim. Ek, alt, ve yan düşüncelere girmeden, standard insan gibi konuya direk dalalım ve standard insan adım adım nasıl düşünür? ona bakalım. Başla: Konu: Yabancı dil öğrenme konunuz: --- Yabancı dil öğrensem ne güzel olur ama! o biçim havam olur. (Duygu kattı. Gelde kurtul bakalım bu duygudanda sağlıklı düşün) --- Acaba kursamı gitsem? (Burda birşey yok.) --- Hem üstelik kursta kızlarda(yada erkekler) vardır. (Zevk veren düşünce kattı) --- Akşam eve giderken kıyma alayımda bir köfte yapalım. (Gereksiz düşünceyi araya katarak konsantrasyonu bozdu. Rastgele düşünceyle beyin dinlendirmesi yaptı.) --- Kurslar kaç para acaba? (Burda birşey yok.) --- Şu fatmaya bir sorayım bakalım onun gittiği kurs nasılmış? (Burda birşey yok.) --- Canım annem yaa? ben ingilizce öğrenince benle ne kadar çok gurur duyacak. (Duygu kattı) --- Birkaçda kitap alıp, akşamları evde de çalışırım. (Burda birşey yok.) --- Yaa şu kanalda da hep aynı müzik çıkıyor. (Gereksiz düşünceyi araya katarak konsantrasyonu bozdu. Rastgele düşünceyle beyin dinlendirmesi yaptı.) vs. vs. vs. işte böyle uzayıp gider. Zaten standard insan ne benim, ne GeceKuşumun burda yazdıklarımı okur, nede okusa bile birşey anlar, nede burda yazanlar işine gelir. Standard insanın üçüncü seviyeden düşünmesine engel olacak bir önemli faktör daha vardırki oda şudur; Standard insan yanlız kalmayı sevmeyen insandır. Çünkü yanlız kaldığında kendisini aciz hisseder. Oysaki üçüncü seviyeden düşünebilecek insanlar, sık sık yanlız kalmayı seven insanlar arasından çıkar. Zaten üçüncü seviyeden düşüncelerini ve akıllarınıda, çoğunlukla bu yanlız kaldıkları zamanlarda üretirler. Standard insanı nasıl anlarız (Bir, en fazla ikinci seviyeden düşünebilen insanlar)? : 1- msn'indeki kayıtlı kişi sayısını sorun. Eğer 10, hadi bilemediğin 15 kişiden fazlaysa o bir standard insandır. 70-80-100 ü buluyorsa, o kesinlikle bir standard insandır. 2- Cep telefonu elinden hiç düşmüyorsa, eli devamlı tıkır tıkır birşeyler yazıyorsa. (1 tane sevgilisi vardır o ayrı) 3- Müziksiz duramıyorsa işlerini yaparken, bir yandanda kaportacılar gibi sürekli müzik açıksa. (Mesleği Müzik olanlar hariç) 4- Yanlız kalmaktan nefret ediyorsa, yanında her an birilerini arıyorsa. 5- Konuşurken sürekli konu değiştirme yanlısıysa. Tek bir konuya konstantre olamıyorsa. Şimdi biraz soru cevap yapalım. Soru: Üçüncü seviyede düşünmek zorundamıyız? Cevap: Hayır ama bazı önemli konular insanı üçüncü seviyede düşünmeye mecbur eder. Eğer bunu yapamıyorsanız; doğru sonuca ancak tesadüfen varabilirsiniz. Soru: üçüncü seviyeden düşünülmüş ve en iyi sonucu bulunmuş olan, herkezin bildiği hazır cevaplar varken; neden o kadar düşünüp kafa patlatayım? Cevap: Aslında bu bir ölçüde doğrudur. yani her seferinde amerikayı yeniden keşfetmek yerine hazır akıllardan, hazır bilgilerden faydalanılabilir. Hatta bunu akıllı insanlar çoğunlukla yaparlar. Ancak bazı durumlarda hazır akıl (Yani bilgi) bulamayabilirsiniz. Bulsanız bile o hazır akıl sizin durumunuz için tam tamına uygun olmayabilir. Yani mesela diyelimki alt dişleriniz çürüdü ve başkasının takma alt dişlerini kendiniz kullanmak istiyorsunuz. O başkasının alt dişleri sizin damağınıza, ağzınıza ve üst dişlerinize ne kadar uygunsa, bazı konulardaki hazır akıllarda sizin için o kadar uygun olabilir. Soru: Hazır akıl nedir? Nasıl tanımlanır. Hazır akıl=Bilgi. Dedikten sonra şunları ilave edelim. Başkaları tarafından derin düşünülerek, araştırılarak, çalışıp uğraşılarak sonucu bulunmuş bilgilere "hazır akıl" denir. Bu hazır bilgileri genellikle üçüncü seviyeden düşünebilen insanlar üretirler. Bunların hepsi bilgidir. Her insan için bilgi gereklidir fakat her bilgi herkeze gerekli değildir. Çok bilgili (Yada yanlış bir tabirle çok kültürlü) bir insan çok akıllı bir insan demek değildir. Bilgi, özellikle internet çağında her zaman kolayca elde edilebilecek birşeydir, ancak akıl öyle değildir. Tam yeri gelmişken, şunlarıda açıklamakta fayda var: Bilgili ve kültürlü=Akıllı > yanlış. Kurnaz=Akıllı > Yanlış. Pratik zekalı=Akıllı > yanlış. Öğrenmek=Ezberlemek > yanlış Akıllı insan= Hazır akılları ezberleyen değil, "duruma ve ihtiyaca göre akıl" üretebilendir. Bunlar üçüncü seviyeden düşünebilen insanlardır. > Doğru. Son bir satır: Aslında öğrenme seviyesi tıpkı müzikteki gam gibidir. Yani üçten fazladır. Bazı kişilerde 1 seviyesinde kalırken, bazılarında 8-9 seviyelerine kadar çıkabilir. En güzel dileklerimle, çok sevgili GeceKuşum, Eğer katkım olabildiyse, değerli blog'una armağan olsun.
-
soru değil ama isteyen içinden sorular çıkartabilir !
Selamın aleyküm, İslamda kölelik yoktur diyenler burdan buyursun. Adam başkalarının hakkını yememiş ama okkalı bir köle ticareti yapmış: Nede dürüstmüş ama. Yetmemiş birde köleyi satarken, vurgunculuk ve fırsatçılık yapmaktanda geri kalmamış, 30 a almış 30,000 e satmış. Allahta tabiki bu vijdansızlıklara mükafat olarak, 970 altın ve zengin bir kadın daha hediye etmiş. Inananlarında bayağı çok hoşuna gitmiş bu hikaye. Benimde özellikle çok hoşuma gitti, çok manalı ve anlamlı bir hikaye. Köle ticaretinde ne kötülük var zaten canım? Peygamber efendimiz bile defalarca köle ticareti yapmamışmı? Saygılarımla
-
Hrant DİNK öldürüldü...
Sevgili sardunyam, Ben kendi milletimi, Türk olduğu için değil, insanları sevdiğim için severim. Kendimde Türk olduğum için, Türkleri kendime daha yakın hissederim ama onların hiçbirini Türk'tür diyerek ayrı bir yere koymam. Şimdi diyeceksinizki, Ermenileri neden özellikle savunuyorsunuz? iki sebebi var. 1- Ermeniler tıpkı diğer azınlıklar gibi ve hatta biraz daha fazla mağdur durumdadır. Bu yüzden da savunulmaya ihtiyaçları var. 2- İnsanlarımızın çoğunda dinlerinden dolayı, gavur düşmanlığı var. Bu yargıyı kırmak istiyorum. Şimdide diyebilirsinizki, onlarda da Türk veya müslüman düşmanlığı var. Buna hazırlıklı olmak için onada cevap vereyim. Ben hem Türkiyedeki gavurları, hemde özellikle Avrupalılar(başta ingilizler) olmak üzere çok iyi tanırım. Arkadaş ve dostlarımın birçoğu yabancılardır. Onlarla hem iş hemde dostluk ilişkilerim vardır. Tam bu noktada şunu söylemeliyimki; onlarda bizdeki kadar ırkçılık yada karşı dine düşmanlık yoktur. Siz belki politik olaylara bakarak karar verirsiniz, ama ben o halkları yakından tanıyarak konuşuyorum. Zaten onlardaki düşmanlıkları, halkımız seyretmekten hoşlandığı için, medyamızda o haberleri abartarak yayınlamaktadır. Yani "Aaa bak, size düşmanlık yapanları nasılda yakalayıp alt ediyoruz, biz iyi kanalız, iyi gazeteyiz" mesajı verme peşindeler. Bizim halkda zaten galeyana bayılır, medyada bunu bilir. Ayrıca! Haydi diyelimki onlar daha fazla düşmanlık besliyorlar(!) Herkezin ayıbı kendinedir. Ayıba ayıpla cevap verilmez. En iyi dileklerimle
-
Hrant DİNK öldürüldü...
Ah keşke sayın Frozen, Ama bazı şeyler malesef insanlara engel oluyor. Bencilik, benimcilik, bizimcilik, bizdencilik, dincilik vs. gibi şeyler engel oluyor. Dost dileklerimle
-
Hrant DİNK öldürüldü...
Sevgili Frozen, Demek isterdim ama malesef diyemiyorum çünkü; Anketler yarı yarıya gibi gösteriyor ve neyse bunu geçelim ama; Ben Ermenilerle birlikte yaşadığım için, onların halk tarafından nasıl ezildiklerini çok iyi biliyorum. Hatta zaman zaman beni bile Ermeni zannedip, bana bile kötü davranışlarda bulunmaya kalkanlar epeyce olmuştur. Özellikle hacı hoca takımından ergenlik çağlarımızda az hakaret duymadık, Ermeni arkadaşlarımızla birlikteyken. Hafta sonunda birgün adalara gidinde, bırakın hakareti orada Ermenilere yapılan tacizleri bir görün, derim. Türkiye Ermenilerinden bazıları soykırım yoktur, olmamıştır dese bile, önemli bir kısmı ise soykırım olduğunu düşünüyor. Ancak soykırımın kabul edilmesini istemiyorlar. Ve lakin soykırım olduğunu düşünenlerin, soykırım yoktur diye yürüyüş yapması biraz zor. Gelelim soykırım olmadığını düşünenlere. Onlarda soykırım olmasa bile baskı ve zülum gördüklerine inanıyorlar. Nasıl inanmasınki zaten. hala baskı ve/veya taciz gördükleri halde? Dolayısıyla bu durumda insanların bu dediğinizi yapması biraz zor, onlarda biraz küskün çünkü. Saygı ve Sevgilerimle
-
Hrant DİNK öldürüldü...
Sevgili Sardunyam, Ben hiçbir milleti bir diğer milletten ayrı tutamam. Lütfen nick'ime dikkat ediniz. Ben Evrensel biriyim, Türküm, Türkiyeliyim ama bundan "çok daha önce" dünyalı biriyim, Türk olmamın benim için özel bir önemi yoktur. Türk olmak, benim kendi marifetim değildir, bu bir tesadüftür. Yunanistan'da doğsaydım, ne olacaktı? O zamanda Yunan milliyetçisimi olmalıydım? İyi dileklerimle