Zıplanacak içerik

Evrensel

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Evrensel tarafından postalanan herşey

  1. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Forum Oyunları
    Nasıl yani yaa? Olmadı şimdi bana kopyacımı demek istiyorsunuz? Küstüm ama şimdi En iyi dileklerimle
  2. Evrensel şurada cevap verdi: pandomim başlık Anı Defteri - Defterleri
    Çok sevgili ve çok değerli by_x_man, Ne kadar hoş ve tatlı sözler yazmışsınız çok çok teşekkürler ederim. Bende sizin yazılarınızı takip ediyorum ve son derece keyif aldığım gibi, aynı zamanda yeni yeni şeylerde öğreniyorum. En güzel anlar sizin olsun sevgili dostum
  3. Evrensel şurada cevap verdi: pandomim başlık Anı Defteri - Defterleri
    Ne tatlıdır benim bu bilimselcim bir bilseniz! Ben bu foruma bile onun sayesinde geldim. Eğer biraz katkım varsa onun sayesindedir. Onun burdaki çok kıymetli yazıları dikkatimi çekmişti. Bende buna mukabil bu forumda birşeyler yazmaya karar vermiştim. Seni çok seviyorum Bilimselcim, çokkkk.
  4. Evrensel şurada cevap verdi: pandomim başlık Anı Defteri - Defterleri
    Teşekkür ederim değerli dostum la_bohéme, Senin değerini senin kendi bilmediğin kadar bile çok biliyorum. Seni tanımaktan gurur duyuyorum, bunu hiç unutma.
  5. Evrensel şurada cevap verdi: pandomim başlık Anı Defteri - Defterleri
    Sevgili Pandomim, iltifatlarınıza teşekkürler ederim, kızgınlığınıza ise özür dilerim. Ama az evvel bir iletinizde bana artık kızmayacağınızı söylemişsiniz, bunada çok sevindim. Bazen kaybolduğum doğru, yoğun iş temposuna girdiğim sıralarda foruma fazla giremiyorum. Ama elimden geldiği kadar da girmeye çalışıyorum. Yaa bir dakka, siz foruma benden fazla giriyormuşsunuz ama, iletileriniz benden bile az. Aslında siz bana hesap vermelisiniz ama neyse Yeni yıl çiçeğinize de çok teşekkür ederim, beni mahçup ettiniz. En iyi dileklerimle
  6. Sevgili zamansız_ölüm, Size göre imtihanda olabilirsiniz ama Kuran pek öyle söylemiyor. Kurana göre, inanmışlar ve inanmamışlar zaten baştan belli. imtihan konusuda geçiyor ama o zaten çelişkilerle dolu bir kitap, bu ilave çelişkininde olması gayet tabidir. Kurana göre cennetlikler ve cehennemlikler zaten baştan yazılı. imtihan meselesi ise sadece ortalığı karıştırmak için bahane. Sistem nasıl işliyor ben size anlatayım: 1- Allah cehennemlikleri onların doğru yoldan sapacaklarını ispat etmek için dünyaya gönderiyor. 2- Sonrada dünyadaykende iyice sapıttırıyorki, yanlışlıkla cennet yolcuları arasına karışmasınlar diye. 3- Ve en sonunda da "bak gördünmü sen zaten sapacaktın ve saptın" diyerek onları cehennemine buyur ediyor. Mesele bundan ibaret. Bakın imtihan değilde, nasılda ispat için gelmişsiniz bir göz atın: A'RÂF SÛRESİ/198: Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, halbuki onlar görmezler. Gördüğünüz gibi, cehennemlikleri doğru yola çevirmeye imkan dahi yok. Onlar cehenneme abone, biletleride ceplerinde. TEVBE SÛRESİ/55: Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. E tabi yani cehennemi en baştan yaratmış olan Allah tabiki onu boş bırakmaz değilmi? Boşunamı yanıp duracak o cehennem? YÛNUS SÛRESİ/13: Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız. Gördünüzmü? onlar zaten inanacak değilllermiş. kimin nereye giceceği baştan belli yani, sadece ispat için dünyaya cehennemlikler gönderilmişler. YÛNUS SÛRESİ/99: Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın? Gördünüz dimi? Peygambere bile boşuna uğraşıp dil dökme diyor. Onlar allah isteseymiş herkez zaten topyekün iman edermiş. istememiş demekki. bazılarını özel olarak cehennemlik göndermiş. Besela ben ve benim gibilerin hepsi cehennemlik. Allah bizi buraya cehennemlik olduğumuzu ispatlamak için göndermiş, yargısız infaz olmasın diye sadece. Peki sizi niçin gööndermiş olabilir? sizlerde nasıl olsa inanacaklar listesindesiniz. Demekki sizide bize örnek gösterebilmek için göndermiş. Yani allah bize diyecekki, "bak inananlarda vardı, onları cennete gönderdim, görün işte herkezi cehenneme atmıyorum". Yani sizler sırf bize gösterilecek örnekler olma açısından, bizim sayemizde bu dünyaya gelmişsiniz. Biz olmasak sizde olamazdınız. Bize teşekkür ederseniz, birşey değil. Şimdi şu ayeti pür dikkat okuyunuz: YÛSUF SÛRESİ/118-119: Rabbin dileseydi insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti. Ne diyor? Zaten onları bunun için yarattı. Niçin yaratmış? Cehenneme atmak için. Demekki imtihan filan, hepsi hikaye, herkezin yeri şimdiden belli. En iyi dileklerimle
  7. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Şiir Forumu
    Sevgili Can amcamızla ilginç bir anımı anlatayım. Sahildeki bir çay bahçesinde oturuyordu, elinde de birşeyler karalıyordu, bende vapura gidiyordum. Geçerken şu Can amcama iki dakika takılayım dedim. "Can amca, ne var ne yok? kime saldırıyorsun bu aralar?" diye sordum. Hafif bir kahkahayla gülerek, "Evrensel, oğlum sorduğun soruyada bak. Don Kişot kime saldırır? tabiki yeldeğirmenine" diye cevapladı. Bende "ağzından yel alsın, bir tane yel değirmenimiz var, her tarafı yıkık dökük zaten, onadamı saldırdın?" diyerek cevapladım. Oda "ben Don kişotluğumu yapayımda, gerisini halk bankası düşünsün" diyerek cevapladı ve ardından ben aceleyle vapuruma doğru yol aldım. Uzun zaman sonra bir kitabında dikkatimi çekti, hakikattende değirmene saldırmış. O şiirini o andamı yazıyordu yoksa o anda sadece kafasındamı düşünüyordu pekde emin değilim ama, şiirini sizede sunayım: Her Donkişotun bir yeldeğirmeni vardır Benim ki Heybeli’de Yarı yarıya yıkık Üstünde Kırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle Kocaman TÜRKİYE HALK BANKASI Yazılı Vallahi billahi de Beş kuruş almadım o reklam için CAN YÜCEL Sevgili Can amcamız, biraz sivri dilli ve sert görünümlüydü. Ama her ne kadar öyle görünsede çok yumuşak mizaçlı, doğasever, hayvansever, yardımsever ve son derece espiritüel bir dostumuzdu. Hayatının son yıllarında Datça'ya yerleşti ve onu fazla göremez olmuştuk ama o şimdi bile olduğu gibi daima kalplerimizde yaşıyor. Seni çok seviyorum Can amcamız, sen bizlere daima can verdin. Huzurla uyu.
  8. Sevgili forumdaşlarım, doğa komşularım, dostlarım, Hepinizin Kurban Bayramını ve yeni yılını en güzel dileklerimle kutlarım. Yeni yılınız hepinize sağlık ve mutluluk getirmesi dileğimle
  9. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili Tengeriin boşig, Yazımı okuyanlardan hiçbiri bana sizin kadar sinirlenmemiş sanırım. Oysaki ben sizin kişiliğiniz üzerine hiçbir yazı yazmamıştım siz niye benim şahsıma taktınız anlamadım. Her neyse, Böyle bir tavsiyem hiç olmadı. Dogmanın tam tarifi bu olmuyormu sizce? Sevgili Tengeriin boşig, Neden vakit ayırayımki her türlü uçuk olaylara? Ama her ihtimale karşı diyorsanız, onuda şöyle tek bir cümle ile açıklayabilirim. Nasıl olsa saf insanlardan bir kısmı o kitabı okurlar. Kitap çok tutulursa, bunu gören başkalarıda okur. Ve en sonunda bakarımki kitap hakikatten olay yaratıyor, o zaman bende alır okurum. Yoksa her gördüğümüz kitabı okuyacak olursak, yandık. Hele böyle uçuk olanlara hiç vaktim olmaz. Kendimizi geliştirmek için kullandığımız vaktimiz sonsuz değildir. Vaktimizi tasarruflu kullanmalıyız. Buda sizin bir başka dogmanız olabilirmi acaba? "Kısa kes, benim dediğim doğru" der gibisiniz. Bakınız burası bir tartışma platformudur. Burda herkez kendi fikirlerini yazar ve zaten sizde aynısını yapıyorsunuz. Kimse kimseye fikir diretmiyor. Ama siz kendinize aykırı gördüğünüz fikirleri, diretme olarak algılıyorsanız orasını bilemem. Bu sizin bana söylediklerinizi forumda herkez herkeze kolaylıkla söyleyebilir. Benim hiçbir yazımda "benim fikirlerim doğrudur, sizinkiler yanlıştır" dediğimi gördünüzmü? Kendi fikirlerimi söylediğim zaman neden bunun adı diretme olsunki. Zaten benim böyle bir yetkimmi varki bana bunu söyleyebiliyorsunuz. Sizde kendi fikrlerinizi yazıyorsunuz, ben size engelmiyim? Lütfen sinirlerinize hakim olun. Ben bu forumda şimdiye kadar kimseye yalancısın diye hitap etmedim. Eğer anlamadıysanız, yalan dediğim şey ne yine söyleyeyim. Bütün dinler yalandır. Her kim ben ben tanrının elçisiyim derse yalan söyler. Kimse bu lafımı üzerine alınmazken, siz neden üstünüze alınıyorsunuz şaşırdım doğrusu. Bakınız, ben bu forumda tıpkı herkez gibi, sıradan bir üyeyim. Fikirlerimi dikte edebilmek için herhangi bir özel yetkim yok. Dikte etmek zor kullanmaktır. bırakın benim bunu yapmak isteyeceğimi, böyle bir gücüm de yok. Nedir bu telaşınız anlamadım gitti, konuyu bıraktınız, benim karakterime takıldınız. Bu kadar yorulmuşsunuz, sadece benim şahsiyetime karşı bir araba yazı yazmışsınız. Bari onada üşenmeseydinizde, bana karşı özel bir topic açsaydınız. Yine aynı cevabı vereceğim. Burası bir forumdur, kimse kimseye fikirlerini dikte edecek yetkiye sahip değildir, herkez kendi fikirlerini özgürce yazar. Dikte edebilmek için, yetki ve tehdit gerekir. Bende de bunların ikiside yok. Yukarda bahsettiğiniz bilimadamlarından hiçbirisi ben bir peygamber olmanın keyfini yaşamaya kalkışmadı, insanları tehdit etmeye çalışmadı. Tam aksine, duygularla ve/veya metafizikle değil bilimle uğraştılar. Biz derken kimleri kastediyorsunuz bilemiyorum ama şayet inançlıları kastediyorsanız, sonuç hiçde dediğiniz gibi olmadı. İnançlı kesim daima bilimadamlarının başına dert olmuştur. Bilimadamlarının daima başı din ile derde girmiştir. Bunada yorum yapmasamda olur sanırım. Sevgili Tengeriin boşig, Siz konuyu bırakıp, benim şahsıma yöneldiniz ve banada cevap verme mecburiyeti doğdu. Ama sadece size cevap vermiş ve kendimi savunmuş oldum. Farkettiyseniz hala size yönelik bir tavır sergilemedim. Umarım konuyu şahsıma yönelik sürdürmezsiniz. Saygı, sevgi ve teşekkürlerimi sunarım.
  10. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili Frozen, Anlaşamamamızın, uzlaşamamamızın nedeni şu; Konuşma lisanlarımız farklı. Anlaşabilmemiz için ilk önce hangi lisanla konuşmamız gerktiğine kesin bir karar vermeliyiz. Bu konularda oturup tartışabilmek için, benim konuşabileceğim tek dil bilim dilidir. Fakat bazı arkadaşlarımız başka fikirde mesela, bilim herşey değildir, bilimin dışındaki bazı şeylerede inanmak gerekir diyenler var. Ve bu arakadaşlarımız bu dillerle konuşmamızı istiyorlar. Nedir onların konuşmak istediği diller?: 1- Duygu yada sezgi, yada içgüdü. (Bana göre bunların hepsi bir kapıya çıkar) Bunların herhangi birini lisan olarak seçsek, dön dolaş, dur yaparız. Ayrıca insan kendi duygularına bile tamamen güvenemezken, başkalarının duygularına nasıl güvenecekte, burda duygu yoluyla tartışma yapılıp, birşeyler öğrenilebilecek? Üstelik duygular güvenilmez olduğu kadar aynı zamanda değişkendirde. Yani duyguları konuşma dili olarak seçersek, bu gün böyle konuşan, yarın başka türlü konuşur ve tartışma kısır döngüye girer. Çünkü duygular bazen günü gününe tutmayabilir. 2- Metafizik Buda zaten uçuk hayaller dünyasından başka birşey değildir. Yani bilim kurallarını hiçe sayarak, bilim yapmaya çalışmak gibi birşeydir bu. Dolayısıyla buda işimize yarayacak bir lisan değildir. 3- Bilim Mantığında gösterdiği gibi, bu konuları birçok arkadaşlarla tartışmaya ilkönce bilim diliyle başlıyoruz. Ama bu arkadaşlar eninde sonunda lisan değiştirp, duygu, sezgi, metafizik vs. gibi bilim dışı dillere sığınmak zorunda kalıyorlar ve bu yüzden yine aynı dille konuşamamış oluyoruz. Aynı dille konuşamadığımız için ise uzlaşamıyoruz. Uzlaşmak imkansız diyorsunuz ya! işte bunun sebebi bu. Yukarki iletimde de bahsettiğim gibi, Kuran da zaten kendisini ve tanrıyı bilim yoluyla ispatlamaya çalışıyor. Kuranda bu yönde birçok ayet vardır. Hal böyleyken, Kuran bile konuşmak için bilim dilini seçmişken, biz neden başka dillerde konuşalım? Zaten dediğim gibi, uzlaşabileceğimiz tek dil var oda bilim dili. Eğer ondan da mahrum kalırsak, hiçbir tartışmaya da gerek yok. Sebeplerinide yukarda anlattım. Sevgili Frozen, Bir insan her konuda çelişkili ve şüpheli olmak zorundamıdır? Bir insan hiçbir konuya asla emin olamazmı? Her konumuz, her bildiğimiz çelişki taşımak zorundamıdır? Ben mesele tanrı konusunda emin değilim ama din konusunun tamamen uydurma birşey olduğuna binlerce türlü ayrı yönden eminim. Bu kadar eminsem neden illada kendimden şüphe duyarak konuşmalıyım? Kuranın sahte bir kitap olduğunu bin türlü görmüşken ve halada yeni yenilerini görürken, neden hala bu kadar emin olamayayım? Öyle yaparsam, bu kadar yanlışını gördüğüm halde benim yinede, işimi sağlama almak için, namaz bile kılayım öyleyse. Böyle birşey olabilirmi hiç? Yeni yılınız kutlu olsun sevgili Frozen. En güzel dileklerimle
  11. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili Tengeriin bosig, Önce şu yanlıştır, şu doğrudur meselesine bir değinelim. Tabiki herhangi bir kitap okunurken "bu yanlıştır" diyerek okunmaz. Tam tersine kitaplara güvenmeliyiz, kitaplara güvenmeyen insan zaten kitap okumasın daha iyi. Fakat, bu bir din kitabı, burada durum farklı. neden farklı? Çünkü: Adamın biri çıkmış ve sıradışı ve en hayli uçuk bir iddia ortaya atmış. Kimsenin ispat edemediği tanrıyı, kendisinin tanıdığını ve hatta onunla konuştuğunu iddia eden biri var ortada. Ve bu kişi kendisinin bir peygamper olduğunu iddia ediyor vede size bunu bir kitapta beyan ediyor. Buna şimdi sıradan bir kitap diyebilirmiyiz? Tabiki diyemeyiz. Bu kadar uçuk bir iddia ortaya atna kitabı tabiki bu kitap yanlıştır mantığı ile okumamız gerekir. Örneğin, hala günümüzde bir sürü insan çıkıp, ben peygamberim diyor, bunların sözlerini ve/veya yazdıkları kitapları acaba doğrumudur/yanlışmıdır diye elinize alıp okuyormusunuz? Tabiki hayır, çünkü buna ne vaktiniz yeter, nede böyle şeylere inanacak kadar saf değilsinizdir. Varsa öyle birisi önce mucizelerini göstersin sonra kitabını okuruz. Neden? çünkü her ben peygamberim diyenin kitabını okusak, en sonunda kafayı sıyırıp, bende peygamberim demeye başlarız. Uçuk iddiaları okumaya işte bu nedenle önyargıyla başlanır. Bu önyargıyı kırma görevi ise bu uçuk iddiaları ortaya atana aittir. Eğer siz böyle uçuk iddiaları bile acaba yanlışmıdır/doğrumudur diye önyargısız okuyorsanız, öyleyse benimde bazı iddialarım olacak, bende bir koca kitap yazayım, onuda Kuranı okuduğunuz gibi defalarca okuyup durun. Bende diyorumki, bu evrenin dışında bir yerde Nurumbu adında bir akıllı güç var. Dünyayı yaratanda o, yönetende o. Nasıl? Önyargısız ve acaba olabilirmi diyerek, hemde defalarca okurmuydunuz benim bu kitabımı? Belki inat olsun diye, okurdum dersiniz ama sizden başka acaba kaç kişi okurdu? Kuranı yanlıştır diyerekten okumanın bir başka faydası daha vardır. Eğer onu birde o gözle okursanız, onun içinde ne yanlışlar olduğunu ancak o zaman görebilirsiniz. Çünkü aksi halde, ona eleştirel yaklaşmak imkansız denecek kadar zordur. Zira siz her ne kadar "acaba doğrumudur, yanlışmıdır" mantığı ile okuduğunuzu sansanız bile, "doğrudur" mantığı ağır basacaktır. Neden? Çünkü; 1- Aileniz ve toplum tarafından bebekliğinizden bu yana yıllarca size o doğrudur şeklinde empoze edildiği için. 2- Cennet ve cehennem kaygıları ve korkuları olduğu için. 3- Dinden koparak, yakın çevrenizden dışlanabileceğiniz için. 4- Yanlış olan bir kitaba, yıllarca inanmış vede ona boş yere ibadet ettiğinizi anlayıp, kendinize kızacağınız için. 5- Daha saymaya gerek yok ama bunlar gibi birçok sebepler olduğu için. İşte tüm yukardan aşağıya doğru yazdıklarım sebebiyle, din kitaplarını yanlıştır mantığı ile okumak gerekir. 1- Tanrıyı bilim ile ispatlamaya çalışanları hatalı bulmuşsunuz. 2- Benimde tanrıyı bilim ile çürütmemi aynı onların yaptığı yanlışa benzetmişsiniz. Bir kere size şunu söylemeliyimki, hatalı olan ben veya tanrıyı bilimle ispat etmeye çalışan teist arkadaşlar değil sizsiniz. Çünkü herşeyde olduğu gibi, tanrıda bilim dışında hiçbir şekilde ispatlanamaz veya çürütülemez. Üstelik, bu konuda hem teist hem ateist ve hemde diğer dinsiz arkadaşların, tanrı konusunu veya din konusunu bilim ile ele almaları sadece kendi istekleriyle değildir. Çünkü Kuran'ında kendini ve tanrıyı bilimle ispatlama çabası ve iddiası var. Bakara(*) Sûresinin 164 . Ayetinde : Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. Gördüğünüz gibi, Kuran'da sezgilerle, duygularla filan değil, kendini ve tanrıyı bilimsel yollarla kanıtlamaya çalışıyor. Kuran kendisi bile böyle yaparken, tabiki bizde onu bilimsel yollarla tartışacağız. Zaten aksi bir şekilde bunun tartışmasını bile yapmaya gerek yok, çünkü inanmak başka şey, bilim başka şey dediğiniz zaman, işin işinden çıkılması zaten mümkün olmaz. Çünkü tartışmalar bilimsel olmak zorundadır. Duygusal veya sezgisel, yada içgüdüsel tartışmalar olmaz. yapılması mümkün değildir. En iyi dileklerimle
  12. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    İlk önce canımın içi bilimselcime topic için teşekkürlerimi sunarım. Arkadaşlar, burda yine herzamanki hata tekrarlanıyor. İnanç derken neye inanç bu? Tanrıyamı? Dinemi? Şimdi ikisine birden diyeceksiniz ama böyle bir şey çok mantıksız. Bu ikisini ayrı ayrı ele almalısınız. Hadi diyelim tanrının varlığını bir şekilde anladınız. Peki din deyince, hangi din olacak bu? Öyle ya, Mademki tanrı olunca bir dinde şart oluyor, peki hangi din şart oluyor? Annenizin dinimi? Yoksa hiç farketmez, herhangi bir din olsada olurmu? Şimdi herkez diyecekki; ben dinime ailemden geldiği için inanmıyorum, dinimi kendim sorguladım ve doğru olduğuna karar verdim. Peki ama, nasıl oluyorda insanların çok az istisnası hariç, hemen hemen hepsi ailesinin dinine mensup? Nasıl oluyorda dünyada herkez dinini sorgulayıp ve en sonunda ailesinin dinini seçiyor? Bunda bir gariplik yokmu? Putperestin oğlunada sorduğunuz zaman, ben dinimi sorguladım ve öyle inandım diyor ve oda ailesinin dinini seçiyor. Öyleyse demekki gerçekten bir sorgulama filan yok. Önce inanıp, sonra sorgulama var. Onada sorgulama filan denemez. Bir kere, eğer tanrıya inanıyorsunuz diye, tanrı mutlaka birde din göndermiştir diyorsanız, öyleyse dünyadaki bütün dinleri sorgulamanız gerekir. Hepsini sorgulamadan hangi dinin doğru olduğuna emin olamazsınız. Yani sadece annenizin dinini sorgulamakla, ben din sorguladım ve inandım demeniz kafi gelmez. Neden? Çünkü eğer aileniz putperest olsaydı, siz islam dinini değil, putperestliği sorgulayacaktınız. O zamanda, şimdiki gibi, islam dini hak dindir diyemeyecektiniz. Şimdi herkez, ben putperest bir aileden bile gelseydim, islam dinini yinede sorgulardım diyecek. Diyecek ama ben inanmayacağım. Nasıl inanayımki? Dünyada kaç tane putperest islam dinini gerçekmidir diye sorguluyor? Ayrıca şunuda bilmelisinizki, bir dine inanmanız için, o dinin kitabını baştan sona, en az 10 kere okumanız lazım. Üstelik okurken önce "bu bir yalandır" ilkesini unutmamalısınız. Çünkü kendisini ispatlamamış herşey baştan yalandır. Doğru olacaksa, sonradan doğru olacaktır, en baştan değil. Bir daha söylüyorum, okurken onu "yalandır" diye okumanız lazım. yoksa sorgulamış olmazsınız. Yalanmıdır doğrumudur diyerek bile olmaz, kesinlikle yalandır diye başlamanız lazım. Nasıl olsa siz istediğiniz kadar yalan deyin, o bir gerçekse, en sonunda ortaya çıkar Ama bunu sona bırakmanız lazım. Hangi sona? 10 kere böyle yalandır diye okumanın en sonuna. Neden 5 kere değilde, 10 kere? Çünkü emin olmalısınız, hayatınızı ona göre yönlendiriyorsunuz, dünya görüşünüzü etkilecek en önemli konuya karar veriyorsunuz. Varmı burda öyle biri? Yani Kuranı bu bir yalandır diyerek, baştan aşağıya 10 kere okumuş olan müslüman? Yok tabiki. Bittimi peki? hayır bitmedi, çünkü daha sırada başka dinlerde var. Bütün dinlerin kitaplarını 10 ar kere bu şekilde okumanız lazım. Çünkü belki öbürü daha doğrudur. Nasılki bütün çarşıyı gezmeden, aldığınız en iyi ayakkabıya bile, en iyisi budur diyemezseniz, bütün dinleri gezmeden de en doğru din budur da diyemezsiniz. Yani illada bir din lazımsa diyorum. Peki böyle biri varmı? Tabiki oda yok. Öyleyse sorgulama filan yok. Sadece inanmak var. İnanmak da kendinize ait inanmak olsa hadi neyse, öylede değil. Başkalarının inanmalarına inanmak var. "Kuran gerçek değilse daha o tarihlerde şunu nerden biliyor, bunu nerden biliyor?" Bu bile "kopyalama sorgulama" şekli, başkalarından alınma sorgulama, hazır sorgulama, hiç yorulmadan sorgulama. Hangi din savunana bakarsanız bakın, hep aynı şeyler, aynı imalathaneden çıkmış. Şuraya bir pasaj düşelim, sonra devam edelim; ------------ Arkadaşlar, kuran hiçbirşey bilmiyor. Kuran şu anda sizin bildiğiniz kadar bile birşey bilmiyor. Kuran sadece 1400 yıl önce ne vardıysa onu biliyor. Siz ise 2007 yılındaki bilgileri biliyorsunuz. O nerden biliyor hikayeleride onu oraya, bunu buraya çekmekten başka birşey değildir. Kuran tam tersine, kendi zamanına göre bile ilkel bir kitaptır. Konuları bile birbiriyle alakasız yerlerde karma karışıktır. Örneğin, içinde basit bir konuyu araştıracak olsanız dahi, kitabı baştan sona okumanız gerekir. Çünkü o konu kitabın içinde paramparça vaziyettedir. --------------- İnanmayı ikiye ayırmıştık ya! Yani din ve tanrı inancı olarak. Din konusunu yukarda ele aldık. Şimdide tanrı meselesini dinden ayrı olarak ele alalım. Yanlız inanmak derken, bilerek inanmakmı, yoksa bilmeden inanmakmı? ona bir bakmak lazım. Eğer bilmeden inanacaksanız, şimdiden inanın gitsin, yazımın devamını bile okumanıza gerek yok. Ama bilerek inanacaksanız, bilerek inanmanın tek yolu bilim yoluyla inanmaktır. Yani bilme yoluyla inanmalısınız. Bilme, bilmek, bilim, bilen, bilim......... İnanma yok daha, henüz varlığını öğrenip bilmeye çalışıyoruz. Sonra inanırız, şimdi değil. Ben varsam, ağaçlar, kuşlar varsa, bu dünya, bu evren varsa, öyleyse bütün bunların bir sahibi olması gerekir. Eee, peki bilimde böyle bir kural varmı? Birşey varsa onun birde sahibi vardır diye bir bilim kuralı varmı? Varsa kim koymuş bu kuralı? hangi bilimadamı? Evrenin varı yoğu çözülmüşmü ki, böyle bir şart, kural koyulsun? Ben bir ateist değilim, ama bilimde böyle bir şart olmadığını bildiğim için, bu konuda ateistlere hak veriyorum. Peki bütün bunları kim yarattı? Olmaz ama şimdi, hani bilimle devam ediyorduk? Bilimde böyle bir şart da yok. Birşey varsa onu mutlaka bir başka biri yaratmıştır diye birşey yok. Ne oldu şimdi? Bilimle gittik, elimizde ne tanrı, nede din kaldı. Zaten tanrının varlığı bile kesin değilse, din nasıl kesin olur? Tanrısız din olurmu hiç? Peki ama bilim yetersizdir, herşey bilimle çözülemez: Yahu ne yapalım yani? elimizde bu kadarı var, idare etmesini bilicez. Elimizde ne varsa, onunla yetinicez. Bilim yetersizdir deyip, bilimi/bilmeyi bırakıp duyguları mı devreye sokalım yani? Eğer 2007 yılının bilimini acizdir diyerek onu devreden çıkarıp, sonrada duyguları devreye sokarsak, o zaman bildiğimiz en duygulu canlılar fillerdir, onlar bu konuda ne yapıyorlarsa bizde onu yapalım. Fillerin bir dini varmı? Yok Demekki duyguyla bilmek olmuyormuş? Akıl hastalarının da duyguları var, onlara danışsak nasıl olur? Peki o zaman, mademki illaki duyguları devreye sokacaksınız, öyleyse bilimle karışık, duygularıda devreye sokalım. Oldumu? Yine olmadı. Neden olmadı? Çünkü bilimde duygu, muygu olmaz. Bilimde sadece gerçekler olur, başkada birşey olmaz. Otomobilinizin fren sistemini, birisi duygularına göre yapsın istermiydiniz? Açın bakalım otomobilinizin kaputunu içinde hiç duygusal birşey varmı? Mesela kalp şekline bir karbiratör, yada dudak şeklinde bir radyatör. Yok dimi? Olmaz tabi. Peki duygusuzmu olmalıyız? Hayır, sadece nerede duygulanıp, nerede gerçekçi olmamız gerektiğini iyi ayırt etmeliyiz. Birşeyin gerçek olup olmadığını anlamak için, onu gerçeklerle sınamalıyız, yani bilimle. Gerçek olup olmadığı şart değilse, o zaman duyguları kullanabiliriz. Duygu da neticede bir akıl ürünüdür. Yani beyin içinde üretilen bir takım olaylardır, karaciğerle ilgisi yoktur. Fakat, duygu kontrolsüz bir akıldır. Güvenilmezdir. Güvenilmez bir akılla gerçekleri çözemeyeceğimize göre, bu iletimde burada biter artık. nokta. İşte benim dünya görüşümün bir parçası. Hepinizin yeni yılını en güzel dileklerim ve çiçeklerimle kutlarım.
  13. Teşekkürler sevgili Dipnot, Ayrıca Atatürk gibi bir dahi, dinden hoşlansaydı, kendisi bir din kurar ve kendi dinine dindar olurdu. Ve eminimki onun kurduğu din, bütün dinlerden de daha iyi bir din olurdu. En derin sevgilerimle
  14. Doğru söze neler deniyor yaa, sevgili iLyAdA, Ben bu forumdan önce 9 forumdan kovuldum. Artık ayağımı denk alıyorum. En iyi dileklerimle
  15. Buda bu şeyin ilki oluyor işte. Bu forumda kaldığınız sürece daha çok duyarsınız. Atatürk'ten nefret etmeyen her dindarın foruma üye olur olmaz, ilk işi Atatürk'ü dindar yapmak çünkü. Nefret edenleri ise, din düşmanı ilan eder ve zübeydenin oğlu diye hitap ederek, aşağıladığını sanarak, iletiler gönderir. Böyle şeylere alışmalısınız. Saygı ve sevgilerimle
  16. Bu milleti anlamadık gitti zaten, Hem "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" deyip, gurur duyulmayacak bir lafı, "bizi kıskanıyorlar" manasına çekerek gurur duyar. Öbür taraftanda kendi dilinden utanır. Pehrizde lahana turşusu yenirde, sütlaç yemeyin bari yaa. Hadi yabancı dil bilse, ağzından kaçıyor diyelim ama, adam tek kelime yabancı dil bilmeden, tek turistin girmediği, ümraniye'de berber dükkanı açıyor, dükkanın adınıda coiffeur Osman takıyor. En iyisi ben kaçayım, millet üstüme çullanmadan. Kendinize iyi bakın. En derin sevgilerimle.
  17. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili Aslan34, Aslında hiç gerek kalmadı yukarıda Sami beyin nasıl sağ gösterip sol vurduğunu açıkladım. Alıntılarım sizden ama cevaplarım size değil Sami beyedir, lütfen üstünüze alınmayın. Bence Ebu Lehep ve Ebu Cehli açısından da ele almaya gerek yok çünkü Ebu leheb'de neticede bir kafirdir. Ben şimdilik bu topice nokta koydum, başka topiclerde yine görüşürsek şeref duyarım. En derin sevgilerimle
  18. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Şimdi!! Gel bakalım Sami efendi. Aslında senin bu yazdıklarını irdelemeye bile gerek yok, senin ne demek istediğin belli ama arkadaşlarda bunu açıklamak amacıyla irdelemeye mecbur kaldım. Kusuruma bakmayıver. Kıblesiz kelimesini küfür olarak kullanmak islam dinine inanmayanların tamamına hakarettir. Bunu pc'mizin bir kenarına yazalım bir kere. Bu kelime neden hakarettir? Çünkü bu kelimenin mecazi anlamı dışında birde gerçek anlamı vardır. Gerçek kıblesizler. Kimdir bu gerçek kıblesizler? İslam dinine inanmayanlar. islam dinine inanmayanlar neden kıblesizdir? Çünkü kıble onları bağlamaz. Peki, islam dinine inanmayanlar gerçek manada kıblesiz ise ve kıblesiz kelimesini yanar, döner, sözünde durmaz, dönek, v.s gibi kötü sözlerle manalandırmak ne demek olur? Tabiki, islam dinine inanmayanlara hakaret olur. Şuna bir örnek takalım, birde öyle bakalım; Farzadelimki müslüman olmayan ülkelerin birinde müslümanlara "haçsızlar" diye bir isim taksa. Sonrada haçsızlar kelimesine dönek, sözüne güvenilmez, fırıldak gibi manalar yükleseler, bu kelimeyi kullanmak müslümanlara hakaret olmazmıydı? Olurdu dimi Sami efendi? İşte kıblesizler kelimeside aynı şekilde, kendi başına, yalın olarak bir hakarettir. Her ne amaçla kullanılırsa kullanılsın, bu kelime zaten kendisi bir küfürdür. Sen bunları zatenmi biliyorsun? Bildiğini biliyorum ama ben şimdi senin ipliğini pazara çıkarıyorum. Bakalım kaç para ediyor diye. Arkadaşlar bu Sami efendi varya! Bu arkadaşın bu kelimeyi kullanması diğer insanlardan dahada sakıncalı. Neden? Çünkü bu şahıs dinci bir gazetede yazı yazan bir dinci. Bu sebeple, islam dışı kişilere taş atması zaten kuvvetle muhtemel. Hadi diyelimki taş atmadı ve buna göre söylediklerinin çoğunu es geçelim. Peki ya bunlar ne olacak? Bir ilavede ben yapayım. Zennim sadece soysuz ve fırıldak değil, aynı zamanda da p.ç manasınada gelir. Kuranda hiçbir zaman inananlara küfür eden bir ayet yoktur. Kurandaki bütün küfürler inanmayanlaradır. Sami efendide bunu bildiği gibi, kurandaki inanmayanlara edilen küfürleri aynen bize göndermiş. Kuranda bu küfürlerin mecazi anlamda olmadığını kendisi çok iyi bilir. Neye zorlandı? Bir daha söyle bakayım. Kıblesini değiştirmeye mi? Ne demek oluyor bu? hristiyanlaştırmaya zorlandı dimi? Demekki kıblesiz kelimesi mecazi anlamda kullanılmamış. Zaten vatikanın da maksadı ne olabilir? Tabiki hristiyanlaştırmak, yani "kıblesizleştirmek". “Hıristiyanlaştırma” yani kıblesizleştirme adına, bakınız ne hale gelmiş zavallılar! İyi bir hristiyan olamamışlar, kıblesizleşmekle berbat insanlar oluvermişler. Yani kendi tabiriyle; değersiz, dinsiz, imansız, seküler, ateist, animist, putperest olmuşlar. Bu sözler, hristiyanlığa geçen kişilere hakaret olduğu gibi, aynı zamanda benim gibi, dinsiz, imansız, kıblesizlere de hakarettir. Vede ateist, animist, putperest kardeşlerimize de hakarettir. Hangi kitaptan öğrendi acaba böyle önüne gelene hakaret ve küfür etmeyi? Yani sen ne kadar uğraşsanda onlar senin kıblene/Kabe'ne yönelmezler. Yani kıblesiz kalırlar. Kıblesiz kalıncada zalim olurlar. Buyrun bir hakaret daha. Yani benim gibi dinsiz imansız kafirler ne olacak dimi? Arkadaşlar, bu Sami efendinin yazısının ne manaya geldiği zaten ben anlatmasamda belli. Mesela sevgili GeceKuşum, GeceVakti bile, karanlıkta, kara kartalın gözleri gibi gözleriyle nasılda görmüş. Sadece o değil, sevgili by_x_man ve sevgili La Boheme kardeşimizde görmüş. Hepsine sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Sayın Sami efendi bey, Bu yazdığın yazındaki tüm kötü sözlerini paketledim ve express kargoyla sana geri gönderdim. Ödemeyi yapmadım, sözler artık senin olduğuna göre, ödemesinide sen yaparsın bir zahmet. Herkeze en iyi çiçeklerimle
  19. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Merhaba sevgili Taurusmutis, Yanlış değil sevgili Taurusmutis, Ülkemizde bulunduğunuz yere göre kabenin yönü bir miktar değişir. Örneğin, hangi ilimiz olduğunu tam hatırlamıyorum ama (Sanırım Erzurum olmalı) , ordan baktığınızda tam güneyde kalır. Hatta Kars'tan baktığınızda çok azda olsa bir miktar güney batıya bile kayar. Zaten güney doğu ve güney batı ara yönler oldukları için, basitleştirmek adına, ana yön olan güney baz alınarak, güneyden esen rüzgara kıble adı verilmiştir. Her neyse, önemli olanda bu değildir zaten. Önemli olan, kıblenin ne olduğudur. Kıble kabenin bulunduğu araziye denir. Yani kıbleye yönelmek demenin rüzgarla filan bir alakası yoktur. Rüzgar karayel bile esse, bildiğiniz gibi, namaz kılarken yinede kıble tarafına dönülür. Bulunduğunuz yerden hangi yöne düşerse namazda da o yöne dÖnülür, çünkü kabe ordadır. Güneyden esen rüzgara kıble denmesi Türkiyeye özgü birşeydir. Güney Afrika'da kıblenin/kabenin bulunduğu yöne ne isim vermişlerdir orasını bilemem. Rüzgarlara verilen isimler, ülkelere ve dillere göre değişir. Aslında sizle bu konuda anlaşmıyorda değiliz. Ben en iyisi esas konumuza döneyim. Sami Hocaoğlu bu yazısında ne rüzgardan nede yönlerden bahsediyor. Açıkça birilerine fırıldak, dönek dediği gibi bir sürüde küfür ediyor. Ve o kastettiği kişiler müslüman olmayan ve/veya benim gibi kafir kişilerdir. Az sonra size bunu açıklayacağım. En iyi dileklerimle. Ebu Lehep'in elleri kurusun. Zaten kurudu ya. Ama benim ellerim henüz kurumadı. Onun yerine o şahısa ben cevap yazarım. Nede olsa ebu lehep'de bir kafir olarak bizden biri. Az sonra onun kimden bahsettiğini aşağıda yazacağım. Saygı ve sevgilerimle
  20. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili Aslan, Yazarınız Sami bey, "oğlum sana söylüyorum, gelinim sen anla" şeklinde bir hitap kullanmış ama nafile. Gördüğünüz gibi, benim anlama yeteneğim olmasa bile, benden başkalarıda onun ne demek istediğini pekde ala anlamış. Hepside onu banlamış. Saygılarımla
  21. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili taurusmutis, Sevgilerimi sunarim. 180 derece güneyden esen rüzgara ülkemizde kıble deniyor. Bununda sebebi kabenin o yönde olmasıdır. Eğer kabe güneyde değilde kuzeyde olsaydı o zamanda kuzeye kıble denecekti. Kıblenin asıl manası mekkeye yöneliştir. Neden asıl manası budur? Çünkü kabenin yönü, dünya üzerinde bulunduğunuz yere göre değişir. Kabe ne taraftaysa oraya kıble denir. Yani neticede o tepedeki yazıda, güneyden esen rüzgardan değil, asıl kabeden bahsediliyor, meselede bu zaten.
  22. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili Taurusmutis, Ben haritalar üzerinde uzun menzilli rotalar çizebilecek derecede iyi bir denizciyim. Ayrıca karadaki haritacılık konusunda da yıllarca deneyimi olan biriyim. Dolayısıyla yön ve yönelin taraf gibi şeyler hakkında bilgim bir hayli yüksektir. Yani kıble ne manaya gelir iyi bilirim. Kıble; "Yön ve yönelinen taraf ya da yönelinen sey anlaminda bir kelime değildir", bu sadece müslüman ülkelerde ve nadiren mecazi anlamda kullanılır. Fakat bu topicin konusunda kıble, sanki mecazi anlamdaki gibi kullanılmış imajı verilmeye çalışıldığı için, sizde bana bunun mecazi anlamını anlatmaya çalışmış olabilirsiniz. Fakat bu yazıda mecazi değil, gerçek anlamı gizliden kastedilmiştir. Maksat, üstü kapalı bana küfür edebilmek. Yazıyı dikkatli okuyunuz, öylesine bir yazı o. Belki bana güveniniz yoksa diye size birde kıble kelimesinin gerçek anlamını, sağlam bir kaynaktan verdim. Kıble: Mekke'ye doğru olan fiziksel yönelim. Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1ble Not: bu kaynak dünyaca ünlü wikipedia internet ansiklopedisinin türkçe versiyonudur. Tekrar sevgilerimle
  23. Sevgili dostum Gece Kuşum, Sizin gibi değerli biri onu zaten kendisi kavramış. Verdiğim linkleri üşenmeyip tamamını çevirseydim bile kavramak istemeyene nafile. Anlamayana ister çince, ister fince, ister arapça, ister türkçe, ne dille anlatsanız farketmez. Sonuç yine malum sonuç. Anlayanın ise çadırının üstüne şıp diye damlıyor. Leb demesende leblebiyi anlıyor. Kendine iyi bak çok değerli dostum.
  24. Haklısın çok değerli dostum, bunun kaynağı bulunamaz. Çünkü bu resimleri yapanlar, bu yaptıklarının etik dışı olduğunu bildikleri için kendilerini saklarlar. Bu tür resimleri yapanların amacı insanları hurafelere, mucizelere körü körüne inandırarak allah katında sevap kazanmaktır. Zaten Allah bile körü körüne inanmamızı istemiyormu? Ayetlerden açıkça belli değilmi? Hal böyle olunca, yaptıklarınıda allah katında etik sayıyorlar. Nede olsa dünya fani, ruhlar alemi gerçek onlar için. Bu yüzden de ruhlar aleminin etikleri daha önemli. Bunların imalatçıları var. Gavur dedikleri insanların icadı bilgisayarlarda, islam adına mucizeler üretmekle meşguller. Eee nede olsa allah için yapılan herşey mübah. Bu resim tek değil, havada duran taşlar, namaz kılan ağaçlar, üstünde allah yazan balıklar, vs. üretip, türetip yayıyorlar. Bazı saflar da bunlara malesef inanıyorlar. En derin Sevgilerimle.
  25. Evrensel şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Çok doğru tespit sevgili Gelincik, Anlaşılmayacak hiçbirşey yok aslında. En derin sevgilerimle

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.