Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

GeceKuşu

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

GeceKuşu tarafından postalanan herşey

  1. Eleştirilerimizi toptancı bir yaklaşımla yaptığımız zaman tespitlerimiz anlamını yitiriyor. Genelde yaşamın sosyal olgularına sadece bulunduğunuz yerden baktığımızda sonuçlarını algılamakta zorlanıyoruz. Buna birde eksik bilgi ve deneyimlerimizin doğal sonucu olarak, bize anlatılanlarla yetinmeyi eklediğimizde... Sosyal olgularda karşımıza çıkan durumları hep aynı algılayıp benzer ama eksik sonuçlara ulaşıyoruz... Bu başlıktaki tartışmalarda geçtiği gibi "şucu" yada "bucu" olmak bir anlam ifade etmediği gibi karşımızdakileri aynı şekilde kategorize etmek son derece anlamsız. Önemli olan Atatürkçü olmak yada birilerinin öyle olduğunu ifade etmek olmasa gerek. Önemli olan herhangi bir '..ci' ya da '...çü' olmaktan çok "O" şahsiyetin ifade etmek istediklerini kavrayabilmek. Burada kavramak öne sürdüklerini kabullenmek anlamında değil, düşüncelerini ve yaptıklarını eleştirebiliriz elbette. Ama bunu yaparken birinci şart katılsak da eleştirsek de onu ve düşüncelerini iyi anlamış ve kavramış olmamız gerekiyor...
  2. Dayı... Bir doçent var, bir sen bir de ben ettik mi üç... Bir de Allah'ı katarsak aramıza ettik mi dört mutlak varlık... Eeee.. Diğer canlıları almazsak aramıza -Çiçek,böcek,insan- onlara haksızlık etmiş olmaz mıyız?... Bu kadar mutlak varlık bir arada olmaz dendiğine... Ve... Allah'ı da öldüremeyeceğimizi göre bazılarımızın zihninde... Bir katliam gerçekleştirmek zorundayız o zaman... Ne için?... Yaşarken var saydıklarımızı Ölünce kanıtlamak için...
  3. GeceKuşu şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Öneri ve Eleştirileriniz
    Keşke okumaz olaydım bu başlığı... Keşke böyle bir başlık olmasaydı... Boğazımda bir yumruk öylece oturup kaldım ekranın karşısında... Çok Üzgünüm ... Hiç bir şey sonsuz değil elbet... AMA; .... ..... .. ..... ..... .. .. ...... Cümlenin gerisini sen tamamla be "CYRANO"
  4. Rica ederim... Yaklaşımınız için teşekkür ediyorum... Aynı şeyleri düşünüp savunsaydık eğer monolog bir durum ortaya çıkardı... O nedenle tartışmalarımızı karşıtlık ve haklı çıkmak üzerinden değil, düşünce ve bilgilerimizin paylaşımı üzerinden yapmak en yararlı ve tutarlı bir durum. Saygı ve sevgilerımle Bunları yazarken, bilgi paylaşımı söz konusu olunca "Freyja" nın imzası geldi aklıma birden...
  5. Sayın Yılmaz; Bu ifade ve söyleminizi "raif bostan"ın ifade ettiklerine karşı yaparsanız elbetteki olmaz, bu bir karşı görüş belirtmedir. Ama ona "Allah! Allah! Senin gibisine de ilk defa rastlıyorum. Allah a inanan dinsiz biri." dediğinizde, "Deist" yaklaşımlar hakkında bilgilenmeniz için size katkıda bulunmak isteyen bana... "Sizde mi aynı tarikattansınız?" diye bir soru yönlendirirseniz bu polemik bir yaklaşım olur. Saygı ve sevgilerimle sayın yılmaz.
  6. Size yazılanları anlamak gibi bir derdiniz olmadan çala klavye yanıt vermeye çalıştığınızı düşünüyorum. Size verdiğim ilişimi okumamış olmalısınız ki konu dışında bir şeyler karalamışsınız. Ben size tıklayarak ulaşabileceğiniz şekilde tekrar vereyim. http://tr.wikipedia.org/wiki/Deizm Konu hakkında bilgi sahibi olmak gereksiz polemiklerin önüne geçecektir sayın yılmaz. Saygı ve sevgilerimle.
  7. Benzer bir soruyu başka bir başlıkta da sormuştunuz... Yanıtını şu ilişimden bulabilirsiniz... -http://tr.wikipedia.org/wiki/Deizm- Bu algılamanın anafikri şudur sayın yılmaz " Tanrı bize akıl verdi, din değil " ... Saygı ve sevgilerimle..
  8. ... ... ... Sevgi, saygı ve dost selamlarımla
  9. Metodolojik Sorun: Bu konuda sözü günümüzde Kuran Tefsiri Usulü hakkındaki çalışmalarıyla bilinen ve Müslüman kesimlerce genel kabûl ve saygı gören Müslüman Yazar Dücane Cündioğlu’na bırakmak daha uygun olabilir (Kuran’ı Anlamanın Anlamı, Kaknüs Yayınları, 5. baskı 2005) “İşte bu, anlatılanı öznel kılan (anlaşılan ve/veya yorumlanan haline getiren) bir durumdur ve anlama faaliyetinin daha henüz başında iken öznelliği itiraf edilmiş bir ‘anlam’ın doğru anlam olduğunu savunmak ise mümkün değildir. O halde yapılcak iş –zorunlu olarak– anlamın doğruluğunu bir kenara iterek onun öznelliğini savunmaya kalmaktadır ki Kur’an ayetlerinin her harfinde binlerce anlam olduğunu iddia eden bu türden yaklaşımlar anlamın doğruluğundan ümidini kesmiş kimselerin sofistik bir biçimde anlamın öznelliğine hatta yorumun özgürlüğüne meşruiyet arama girişimlerinden başka bir değere sahip değillerdir.” (S. 27) “Bu yaklaşım o denli ilginç neticeler vermiştir ki zaman zaman Kuran’ın ne söylediği hiç ama hiç önemli olmamıştır; zira anlam, artık onun ne söylediği olmaktan çıkmıştır. Öyle ki Kur’an herşeyden söz edebilirdi ve fakat muhataplarının istediği her şeyden… Hatta bunun tersi de olmuştur; yani Kuran –bu zihniyete göre– ancak muhataplarının istediklerini söyleyebilirdi; istemediklerini değil! (…) İnsanoğlunun Ay’a gidebilme imkânı ve hatta gitmesi kelam-ı ilahi’nin mevzu edineceği bir husus olmamıştır; zira bu muhataplarını Sırat-ı müstakim’e hidayet etmeyi hedeflemiş bir hitabın maksadı açısından önemli değildi; Kuran'ın nazil olduğu dönemdeki muhatapları için ise anlamlı değildi. Olsun!.. Bugün insanoğlu Ay’a gitmişse ve bu olay artık bizim için önemli ve anlamlı bir keyfiyet taşıyorsa Kuran gibi ilahi bir kelam bu olay hakkında da konuşsa bunun kime ne zararı olur? Bilakis Münkirin’in kol gezdiği şu ortamda Kelam-ı ilahi onun hakikatlerine susamış olan halka daha cazip hale gelmez mi? Bu ve benzeri düşünceler esas alındığında geriye yapılacak bir tek iş kalıyordu o da Kur’an’ı bu konuda konuşturmak! Nitekim bu da yapıldı ve Kur’anın bu konuda da konuştuğu meraklılarına gösterildi.” (S. 27-28) “Samimi olmak kaydıyla anlamı her değiştirme teşebbüsü bu teşebbüsün sahibinin söyleneni anlamadığını, anlayamadığını gösterir; samimiyetsizlik halindeyse iftira ettiğini…” (S. 29) “Kuran’ın nazil olduğu zamanı dikkate almadan yapılan yorumlar anlama faaliyetinin henüz daha başında iken ‘doğru anlam’ı elde etmede başarısızlığa mahkum olmuş yorumlardır. Nitekim anlamı belirlemede ‘anlatılan’ı değil ‘anlaşılan’ı esas alan, dolayısıyla anlamı öznelleştirmek isteyen her yorumlama teşebbüsü özgürlük ve bağımsızlığını zamanın dışına çıkmakta bulur ve zamanın doğrulama şansı olmadığı her anlam zaman-sız ortamlara çekilerek istenildiği gibi yoğrulur. ‘Bağımsızlığını’ diyoruz çünkü zaman anlamın en kuvvetli bağıdır. Anlam bir kere bu bağından kurtulmaya görsün.. İşte o zaman özgürdür ve isteyenin istediği gibi kendisini yoğurmasını beklemeye başlamıştır; zaten öyle de olur.” (S. 92-93) Gerçekten de sadece Kuran’ı değil her türlü metni anlama/yorumlama faaliyetinde eğer amacımız ‘doğru anlam’ı saptamak ise başvuracağımız yöntem öznel ve keyfi olmamalı. Doğru anlam her zaman yazarın/konuşanın anlatmak istediğidir. Bir metne “Yazar ne anlatmak istemiş?” sorusuyla değil de “Ben bu metinden hangi anlamları çıkarabilirim?” sorusuyla yaklaşmak belki sanatsal açıdan veya salt zihin jimnastiği olarak verimli ve güzel bir yöntem olabilir; fakat bu durumda amaç artık ‘doğru anlam’ı bulmaktan çıkmış olur. Bu açıdan baktığımızda görülecektir ki eğer niyetimiz ‘mucize’ bulmak ise bunu belli bir hacme sahip her türlü edebi eser üzerinde gerçekleştirebiliriz. Eski çağlarda yazılmış herhangi bir edebi eser alalım elimize ve yazıldığı dönemdeki ‘anlam bağlamı’ından, yazarın iradesinden kopararak sadece mucize bulmaya yönelik şekilde tarayalım. İçinden cımbızla buna uygun olabilecek cümleleri çekelim ve gerektiğinde cümlenin içindeki sözcüklere de alışılagelmiş anlamından farklı anlamlar yükleyelim. Hiç de uzun süre uğraşmak zorunda kalmadan söz konusu antik eserde çok sayıda “mucize” (yani yazıldığı dönemde insanlar tarafından bilinmeyen, fakat günümüz biliminin ortaya çıkarttığı bir takım gerçeklere işaretler, göndermeler) inşa edebiliriz. Ayrıca mucize iddiacıları Kuran’ın evrene dair bilimsel bilgi ve bulgularla dolu olduğuna gerçekten inanmakta iseler o hâlde sadece bir kere olsun henüz bulunmamış bir bilimsel gerçeği herhangi bir Kuran ayetinden yola çıkarak bulmak, en azından bulunmasına yardımcı olmakla yükümlü görmelidirler kendilerini; bilim insanlarının herhangi bir gerçeği bulmalarını beklemek ve bulunduktan sonra Kuran’dan cımbızla bir ayet çekip ayetteki sözcüklere yepyeni anlam ve yorumlar yükleyerek “Bakın! O gerçek zaten asırlar öncesinden Kuran’da bildirilmiş” demek gülünçlüğünden sıyrılmalıdırlar. Çünkü bu tavır insanlık adına hiçbir yarar sağlamamaktadır.
  10. Kuran Mucizeleri İddialarındaki Temel Sorunlar Mucize Kavramı: “Mucize” geniş anlamıyla insanı hayrete düşüren her türlü sıradışı olay için kullanılabilirken dar anlamıyla “doğa kanunlarına aykırı, doğaüstü olgu” manâsına da gelir. İslami literatürde ‘mucize’ terimi peygamberlerin kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla Allah’ın iznine bağlı olarak sunduğu olağanüstü olaylar anlamı taşır. Musa Peygamber’in denizi ikiye ayırması, İsa Peygamber’in ölüleri diriltmesi veya Muhammed Peygamber’in Ay’ı ikiye bölmesi rivayetleri bu kategoridedir. Bu tür mucizelerin gerçekliğini araştırma imkânımız yoktur. Çünkü bunlar -güya- geçmişte olmuş-bitmiş tekil olaylardır. Kimse doğruluğunu veya yanlışlığını kesin olarak ispatlayamaz; inansın ya da inanmasın… “Kuran Mucizesi” iddialarını ayrı bir kategoride değerlendirmek gerekir. İddiaya göre bu bir inanç meselesi de değildir. İnançsal Sorun: Bu iddiaların içerdiği temel çıkmaz şu şekilde ifade edilebilir: Eğer gerçekten söz konusu mucizeler -iddia edildiği gibi- her akıl ve bilgi sahibi insanın kabul etmesini zorunlu kılacak açıklıktaysa o halde Allah insanlığa şüphe kalmayacak, tartışma götürmeyecek şekilde Kuran’ın kendi sözü olduğunu bildirmek istemiş olmalı. Fakat görünen o ki insanlığın önemli bir kısmı, bilim dünyasının neredeyse tamamı bu iddiaların gerçekliğini görememekte. Oysa herşeye gücü yeten ve kullarına şüphe bırakmayacak bir şekilde ispatlar sunmak isteyen Allah, çok daha basit yöntemlerle varlığını ve Kuran’ın kendi sözü olduğunu insanlara gösterebilir. Bunu -mesela- peygamber kıssalarında rivayet edilen mucizelere benzer olaylarla gerçekleştirebilirdi. Örneğin hiç kimsenin tereddüt edemeyeceği bir şekilde her ülkenin gökyüzüne o ülkenin diliyle ve altından kayalarla “Kuran benim sözümdür; ona uyun!” cümlesini yazabilir, en azından dürüst ve akıllı insanları küfürden kurtarabilirdi (asi olanlar yine asi kalırdı belki ama hiç olmazsa samimi olanlar kurtulurdu). O kadar ileriye gitmeye de gerek yok; en azından mucize isnat edilen ayetleri çok daha açık-seçik, yoruma yer bırakmayacak şekilde buyurabilirdi. Öyle net, kesin ve açık bir ifade kullanırdı ki her akıllı ve dürüst insan o ayeti okuduğunda “Evet bu cümlede açık-seçik şekilde şu somut gerçeğe işaret ediliyor. Ayetin tek makul yorumu budur. Bunun başka hiçbir izahı düşünülemez. Ve söz konusu gerçeği modern bilim henüz son yıllarda ortaya çıkardı. O dönemdeki insanların bu gerçekten haberi yoktu, olamazdı. Dolayısıyla Kuran insanüstü bir varlığın eseri olmalı” demek zorunda kalırdı. Fakat böyle bir durumun olmadığı ortada… Çünkü sadece Gayri Müslimler değil samimi Müslüman Yazar ve Alimler içerisinde de mucize iddiacılarına açıkça karşı çıkan, Kuran ayetlerinin böylesi keyfi/değişken bir şekilde tefsir edilemeyeceğini söyleyen insanların sayısı az değildir.
  11. İşte bu ifadenizde son derece haklısınız... Buraya taşımaya çalıştığınız kaynaklar ne kadar bilimsel bir görüntü ve üslup kullanmaya kalkılsada... Evrimi çürütmek amacıyla, bir bilim dalı değil inançsal bir yaklaşım olan yaratılışçılık kavramlarını kullanarak öne süreceğiniz hiç bir şey kabul edilebilir olmayacaktır. Bilimi dejenere ederek anlatacağınız her şey "anlayan olur" ifadesindeki" anlaşılmak isteği değil, bilimsel verilere karşı inanç kaygılarınıza dair yaklaşımlardır.
  12. H.Y. Evrim Karşıtları Akademisi... Size, sorduğunuz sorulara kendine ait düşünsel yanıtlar vermek yerine, o kaynaklardan kopyala yapıştır tarzı bir yaklaşaımın devam edeceğinden şüpheniz olmasın. Umarım yanılıyorumdur...
  13. ''YAKIŞIR OĞLUMUZA'' Babası başbakan olduğu yıllarda o'nu bir işadamı, hayrına ABD'de okutuyordu. Olsun !.. Birkaç yıl önce ABD başkanı BUSH o'na Dünya Bankasında iş bulmuştu. Olsun !.. Evvelce evi, arabası falan yoktu. Şimdi trilyonluk evleri, arabaları hatta gemiCİKleri var. Olsun !.. Aşağıdaki gibi bir ''bakkal dükkanına'' ihtiyacı vardı, Allah onu da verdi !.. "OLSUN, YAKIŞIR OĞLUMUZA !.." Babasının televizyonlara çıkıp : ''Mahallelerdeki bakkal dükkanlarını kapatın'' demesinin sebebi şimdi anlaşılıyor. (Tezgah böyle hazırlanır. ) "YAKIŞIRRRR BEEE !.. Kimin oğlu o !.." BİM marketlerini Başbakanın 28 yaşındaki oğlu aldı. Bakkallar kapanıyor, Ve bunun diğer temelleri hükümet ile Eczacılar arasında yaklaşık 2000 kalem ilaç üzerinde fiyat anlaşmazlığı yüzünden çıkan sonuçta atıldı. Mahalle bakkallarıda teker teker kapatlıyor. Vergi indirimi, Kredi, Af , YOOOKKK onlara. Veeeeeeeeee, ne diyelim, (Tezgah böyle hazırlanır. ) Vatana Millete Hayırlı Uğurlu Olsun ....... Şimdi biliyon dimi, BİM e verdiğin her kuruş, Erdoğan ailesinin cebine giriyor. düzenlenmiş alıntı..
  14. Mehmet Özdemir_dengegazetesi
  15. Bir insan veya durumla ilgili olarak zıt duyguların, fikirlerin ve dileklerin birlikte mevcudiyeti anlamına gelir. Duygusal ambivalans çoğu zaman aynı insana karşı hem olumlu, hem olumsuz duygular gösteren manikdepressif hastaların bir karakteristiğidir. Şizofren bir durumda iseniz, ambivalans daha derin bir karışıklık gösterir; Zıt duygu ve düşünceler aynı zamanda mevcuttur; örneğin hasta doktorunun kendisine âşık olduğunu söylerken, kendisini öldürmeye kalktığını da iddia eder.
  16. 13/05/2010 02:00 Türk demokrasisinin en dikkat çekici eksikliklerinden biri, mantıklı muhalefetin olmamasıydı. Gerici politikalarının Baykal'ı alaşağı etmemesi ve bunun için bir kasetin gerekmesi utanç verici. Fakat şimdi CHP, dini eğilimli partiye alternatif sunan ilerici bir güç olarak yeniden doğabilir
  17. Gece geç saatlere kadar süren anayasa değişikliği tasarısı görüşmeleri sırasında; "Şimdi gidip yatalım, sabah erken kalkar devam ederiz." önerisi oy birliğiyle kabul edildi...
  18. Okul Tuvaletinde Sigara İçerken Yakalanan Lise Öğrencisine 69 TL Para Cezası Yazıldı...
  19. 7 yıl önce bir çocuk tarafından yere bırakılan ekmek, her görenin daha yüksek bir yere koymasıyla bir plazanın 25. katına kadar ulaştı...
  20. Üniversite Sınavına Girecek Öğrenciler İçin Altın Değerinde Tavsiyeler... 11 Nisan Pazar Günü Yapılacak ve yaklaşık 2 milyon adayın gireceği YGS sınavıyla ilgili olarak sorularımızı cevaplayan Psikolojik Danışma ve Rehberlik Gönüllüleri Derneği Başkanı Psikolog Ersin Özbükey, gençlerin kaderlerini belirleyecek ve en ufak bir hatada hayatlarının mahvolmasına neden olabilecek bu sınav öncesi mutlaka sakin olmaları gerektiğini belirterek, sınav stresiyle baş etme yöntemleri konusunda önemli tavsiyelerde bulundu. Sınava saatler kaldı. Zaman gittikçe daralıyor ve gerilim her geçen dakika artıyor. Bu sene yepyeni bir sistem var. 3.5 - 4 saatlik bir sınav ve aşağı yukarı tüm hayatınız bu sınava göre şekilleniyor. Adaylara neler söyleyeceksiniz? E.Ö. : Yenilenen sistemle beraber öğrencilerin kafasının karışması gayet normal ancak yine de çalışan öğrenciler için sistemin ne olduğu pek de önemli değil. Ben bildim bileli hep bir sistem değişikliği olur zaten ama sınav sonunda yine çalışanlar kazanır. Sistem değişikliğinin en önemli avantajı sınavda başarısız olan öğrenciler için kulağa oldukça mantıklı gelen ve ebeveynlerin de çoğunlukla yediği şık bir bahane bulmalarına olanak sağlaması. Bu sene de gençlerimiz bu bahanenin arkasına sığınabileceklerini düşünerek şimdiden kendilerini rahatlatabilirler. Sınavdan önce neler yapılmalı? E.Ö. : Adayların sınavdan en az iki gün önce ders çalışmayı bırakmaları fiziksel ve zihinsel açıdan önemli. Gençlere en önemli tavsiyem; bu sınavın büyük ihtimalle hayatlarının geri kalanına yön vereceği gerçeğini göz ardı ederek stres yapmamaları yönünde. Ben kendi öğrencilerime de hep aynı şeyi söylüyorum; en ufak bir dikkatsizliğin ya da sınav günü başınıza gelebilecek basit bir kaza ya da hastalığın birkaç yıllık emeğinizi çöpe yollayacağı gerçeğini aklınızdan çıkarın ve eğlenceli aktivitelerde bulunmaya çalışın. Zaten sınavdan sonra büyük ihtimalle tadınız tuzunuz kalmayacak. Peki sınav günü? Bir hayli stresli olsa gerek E.Ö. : Öyle tabi ki. Öncelikle sınavdan önceki gece iyi bir uyku çekmek gerekiyor ama o gerginlikle nasıl olacak hiç bir fikrim yok. Kolay değil yani, 8-10 saat sonra hayatınızın en önemli sınavına gireceksiniz. Hadi diyelim uyudunuz, bu sefer de vaktinde uyanamayıp sınavı kaçırma riski var. Çok sık yaşanan bir şey o da. Belki de en iyisi hiç uyumamak, bilemiyorum... Ayrıca sınav sabahı kahvaltı da çok önemli. İyi bir kahvaltının yerini hiç bir şey tutamaz. Ama dengesini de iyi tutturmak lazım. Çok yerseniz sınavda rahatsızlık yapar. Az yerseniz şekeriniz düşer kafanız çalışmaz. Çok hassas bir denge var orada, artık nasıl ayarlarsınız size kalmış. Kahvaltıdan sonra da erkenden yola koyulun. Sınav sabahı trafik malum. Gerçi erken çıksanız da yetişememe, babanızın o stresle kaza yapması ya da okulun yerini bulamaması ihtimali de var. Böyle durumlarda lütfen ağlamamaya, sinir krizi geçirmemeye gayret edin. Çok çirkin bir görüntü oluyor o. Sınav sırasında neler yapılması gerekiyor? E.Ö. : Her ne kadar zihni çalıştırma konusunda herhangi bir işe yaramadığı klinik olarak kanıtlanmış olsa bile yine de yanınıza kuru üzüm gibi hızlı enerji veren şekerli besinler alabilirsiniz. Ağzı tadlandırır en azından. Aynı şekilde okunmuş badem şekeri falan da alabilirsiniz. Tabi ki o da hiç bir işe yaramayacak ama ileride kendinizden utanarak anlatabileceğiniz hoş bir anınız olur işte. Çok dikkatli olmak gerekiyor değil mi? E.Ö. : Tabi tabi. Düşünün yani 1 soru 50.000 kişi oynatıyor sıralamada. Çok feci bir şey bu. İnsanın elleri titrer o kutucukları doldururken. Kaydırma yapılabilir, şaşırtmacalı sorularda tuzağa düşülebilir. Bir anlık dikkatsizliğe bakar valla. Hacettepe Tıp'a girdim sanırken 90/1 tertip olarak dağ başında bir karakolda bulursunuz kendinizi. Ama daha önce de dediğim gibi öğrencilerimiz bunları da düşünmesinler. Sakin olsunlar. Neticede askerlik de bir vatan borcudur. Ya Başaramazlarsa? E.Ö. : Büyük ihtimalle öyle olacak zaten, illa ki psikolojik bir çöküntü bir buhran yaşanacak, hele de ailenizde ya da yakın çevrenizde iyi bölümler bitirmiş birileri varsa bir de onun ezikliği çekilecek ki en zoru da o zaten. Ama yine de gençlerimiz şunu hiç bir zaman akıllarından çıkarmasınlar ki üniversite sınavı dünyanın sonu değil. Herkes okuyacak, üniversite bitirecek diye bir şey de yok. İnsan, hayatını kazanmak için gerekirse çıkar pazara limon bile satar, hiçbir şey beceremiyorsa tanımadığı insanlardan bozuk para isteyerek de hayatını sürdürebilir. Mühim olan gençlerimizin mutlu olacakları, severek yapacakları mesleklere yönelmeleri. Ayrıca özel yetenek sınavıyla girilebilecek bölümler de var değil mi? E.Ö. : Güzel sanatlar, spor akademisi gibi alternatifler var evet ama yani gerçekçi olalım lütfen, bu branşlarda öyle olağanüstü bir yeteneğiniz olsa şimdiye çoktan ortaya çıkardı. Tarihti, coğrafyaydı, kimyaydı, fizikti böyle sıkıcı derslerle uğraşmak zorunda kalmazdınız. Ha çok istiyorsanız yine hobi olarak yaparsınız bunları ama önce adam gibi bir okulu bitirin. Peki çok teşekkür ediyoruz. Umarız bu röportaj, gençlerin sınav stresini üzerlerinden atmalarına bir nebze olsun yardımcı olacaktır. Son olarak sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı? E.Ö. : Tahmin ediyorum sınav sonrası bir çok gencimizin psikolojisi bozulacak, kendisine ve çevresine zarar vermek isteyecektir. Bu durumda ailelere önemli görevler düşüyor. Bir süre gençleri odalarına kilitlemek çözüm olabilir. En azından ebeveynlerin kendi güvenlikleri için yani. Yemeklerinin içine katılacak bir miktar Xanax ya da Diazem de iş görür. 2-3 ay mantar gibi dolanır çocuk ama sonra toparlar. Bütün adaylara başarılar diliyorum. Zaydung_Manisadan bildirdi.
  21. Töre Cinayetleri Brezilya'yı Sarsmaya Devam Ediyor Tüm dünyada plajları, günler ve geceler boyu süren karnavalları, güzel kızları ve futbol takımıyla adından söz ettiren Brezilya, son aylarda artan töre cinayetleriyle de uluslararası basının gündemine oturdu. Son olarak, Brezilya gelenek ve göreneklerine uymadığı gerekçesiyle 19 yaşındaki kızının canına kıyan Rio de Janerio'lu baba, 25 yıl hapis istemiyle çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Cinayetten sonra polise teslim olan Alberto Gonzalez de La Reja ilk sorgusunda, kızını, kapalı kıyafetler giydiği, samba yapmayı reddettiği ve denize tanga ile girmekten çekindiği için öldürdüğünü itiraf etti. "Büyük şehir bizi bozdu" Sorgusunda, "Bundan birkaç sene önce ekonomik sebeplerle ailecek Amazon Irmağı Havzası'na bağlı Campillas Köyü'nden Rio'ya taşındık. Binbir umutla geldiğimiz bu şehir bütün ailemi değiştirdi" sözleriyle köyden kente göçün sıkıntılarını dile getiren De La Reja, "Biz Breziyalıyız. Töremizde, sabahlara kadar dans edip sarhoş olmak var. Denize ailecek tanga ile girmek var. Mayo töremizde yoktur. Biz kadın erkek ortamlarda fink atarız; romantik birliktelik, ciddi ilişki gibi şeyler kitabımızda yazmaz" şeklinde konuştu. "Biz şehre geldiğimizde çocuklar ufaktı. Yıllar geçtikçe büyüdüler, serpildiler. Ancak kızımızı, tüm telkinlerimize rağmen yaşının ve örfümüzün gereklerini yerine getirmeye ikna edemedik" diye dert yanan acılı baba, kızının yaşadığı dejenerasyonu şu sözlerle anlattı: "Geceleri sokağa çıkmıyor, evde oturup kitap mitap okuyordu. Topuklu terlik yerine parmak arası kullanıyor, denize tangayla gireceği yerde bildiğin mayo giyiyordu. Evde dahi göğüslerini kapatmak gibi aşırı saplantılara kapılmıştı." Atkins Diyeti sonu oldu De La Reja, "Annesi ve ben karalar bağladık, kızımızdır deyip yıllarca bağrımıza taş bastık. Artık kızın durumu mahallede de ayyuka çıkınca, çevrenin alay konusu olmayı onurumuza yediremedim" derken, bardağı taşıran damlanın kızlarının kalçasını eritmek için Atkins Diyetine başlaması olduğunu belirtti. De La Reja'nın avukatları, sambacı babanın mahkemedeki iyi hali ve olaydaki tahrik unsuru sebebiyle ceza süresinin kısaltılması talebinde bulunurlarken, Brezilya Hükümeti de son aylarda artan töre cinayetlerine karşı okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu hale getirilmesini de içeren bir dizi önlem paketini uygulamaya koymaya hazırlanıyor. Zaytung_Brezilyadan Bilidirdi...
  22. *** AFFETME MEDİTASYONU Affetmemekle kendinize ne kadar büyük zararlar verdiğinizin farkında mısınız?Affetmediğiniz zaman negatif enerji üretmeye başlarsınız, bu enerji tümbedeninizi sarar ve sizin sağlığınızı tehdit etmeye başlar ve asla özgürolamazsınız. Dünyanın neresine giderseniz gidin o affedemediğiniz kişileri veolayları sırtınızdaki küfede taşırsınız. Bırakın onları, affedin gitsin. Atın sırtınızdan onları ve hafifletinyaşamınızı ve özgürlüğünüzün tadına varın. *** KENDİNİ AFFETME Gözlerinizi kapayınız, burnunuzdan derin bir nefes alın ve sonra ağzınızdanverin. Kendi görüntünüzü imgeleyerek gözünüzün önüne getirin. Ona bakarak yüksek sesle aşağıdaki cümleleri tekrarlayınız. * Ben seni affettim * Sen zaten affedildin. * Yaşadığın ve yaptığın her şey için ben seni onaylıyorum. * Seni bir başkasının onaylaması gerekmiyor. * Ben seni onaylıyorum * Seni affediyorum. Şimdi kalbinizden çıkaracağınız pembe sevgi ışığını yine kendi kalbinizeyollayın. Işıkların en güzel pembelerden oluşması için gayret gösterin. Işıklarkalbinize doğru gittikçe yüzünüzdeki değişimleri takip edebileceksiniz. *** BAŞKASINI AFFETME Affetmeye karar verdiğiniz ve affetmeye niyet ettiğiniz kişinin görüntüsünügözleriniz kapalı olarak imgeleyin. Derin bir nefes alıp vererek aşağıdaki cümleleriyüksek sesle söyleyin. * Ben seni affettim * Ben kendimi affettim * Sen özgürsün, ben özgürüm * Sana en güzel düşüncelerimi yolluyorum * Seni serbest bırakıyorum * Seni affediyorum. Benliğinizden çıkardığınız içtenliğinizi, samimiyetinizi sevgi ışığını ona yollayınve o kişinin yüzünde oluşacak değişimleri gözlemleyin. Bu meditasyondeğişim-dönüşüm meditasyonudur. İçinizde duyduğunuz nefreti, sevgiyedönüştürerek sizin özgür kalmanızı, sırtınızda taşıdığınız yüklerdenkurtulmanızı en önemlisi nefret ve affetmeme duygularının sizde oluşturduğuhastalıkları gidermenizi sağlar. Her gün tamamen affedene kadar tekrar edilmelidir. *** OLUMSUZ HUYLARI TEMİZLEME MEDİTASYONU Hepimizin kusurları vardır. Kusursuz insan olmaz. Önemli olan bu kusurlarımızıbulup bunlardan kurtulmaya çalışmaktır. Bunu yapmanın en güzel yolu aşağıdaki meditasyonu uygulamaktır ve mümkünse bunuyüksek sesle yapmaktır. * Ben ……………… * Ben ………………olduğumu kabul ediyorum * Ben ………………sevgiye dönüştürmeyi niyet ettim. * Ben ………………seviyorum Benliğinizden dışarıya imgeleyeceğiniz en içten düşünce ve duygularınızı çıkarın. ***

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.