Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

GeceKuşu

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

GeceKuşu tarafından postalanan herşey

  1. *** Açıklamalarınızla üstü örtülü kalan her şeyi açıklığa kavuşturmuşsunuz, bu anlamda ben de teşekkür ediyorum. Sayın Erdoğan la ilgili olarak, kuşkularınızı belirtmişsiniz, Bu cümleniz üzerinde uzun uzun durup düşündüm, Ben yinede, tam olarak bu şekilde düşünmek istemiyorum… Beni yanlış ön yargılara, yanlış tespitlere götürmesini istemem. Elbette ki tasvip etmediğim, siyasi ve ülke gerçeklerine aykırı uygulamaları da var… Bütün bunlara ben dahil, bu şekilde düşünen herkes, bulunduğu yere göre karşı duruyor zaten… Bunun yanında hepimiz adına yaptıkları doğru işleri de göz ardı edemeyiz… Onlar zaten yapılması gereken, hepimiz adına yapmaları için yetki verdiğimiz sorumlulukları olduğu için, Kimse bunların üzerinde durmuyor… Ve bence bugüne kadar, daha önce iktidara gelen statükocu partilerden daha başarılı götürdüler… *** Ama son dönemlerde sergiledikleri tutumlarıyla, bugüne kadar yapılan icraatlarının günümüze yansımaları ortaya çıktıkça, Seçimler yaklaştıkça daha önceki statükocu partilerin konumuna dönüştükçe, Rejimi değiştirme üzerine ve sizin ileri sürdüğünüz bu kuşkular ister istemez akıllara geliyor… “Hizmet ettiği kurumun kesinlikle Türkiye olmadığı” konusunda yarattıkları bu kuşkulara karşın, İhanet içinde olduklarına dair yaklaşımların, ağır ve maksadını aşan söylemler olacağını düşünüyorum… Umarım yanılmıyorumdur. *** Eğer demokrasiyi özümsemiş ve inanıyorsak bu tür yanlış ve tehlikeli durumlar karşısında, Demokrasinin bütün kurumları, sivil örgütler ve duyarlı yurttaşlar olarak, Gerekli uyarı, eleştiri ve yol göstermeleri, maksadı aşmadan demokratik kuralar içinde kalarak yapmalıyız… Buna karşılık, bizlerin onayını alarak yönetime gelenlerin de demokrasinin kuralları içinde kalarak, Güç bende, ben düşündüm doğrudur diyerek oldubittilere gitmeden, Herkese kulak vererek, herkese eşit mesafede hepimiz adına doğrularla ülkeyi yönetmelidir… Tam bu noktada, İçinde bulunduğumuz şu günlerde, bunların tam tersini yapan bugünkü iktidar, bu yaptıklarıyla, “Rejim üzerine”, “Hizmet ettiği kurumun Türkiye olmadığı üzerine” kuşkuları yaratıyor… Ülkede yaşanan bu günkü gerginlik, toz duman ve çatışmanın arkasında bu gerçekler yatıyor. Ve bütün bunlar Demokrasiyi özümseyememiş olanların, Demokrasinin bütün kurallarını kullanarak iktidara gelip, İktidarın erk’ini ele geçirdikten sonra, Güç bende mantığıyla Demokrasinin kurallarını unutmalarından kaynaklanıyor. Fakat bu tür düşünce ve yaklaşımlar, her zaman tarihin çöplüğünde yerlerini alıyorlar… Umarım AKP iktidarı ve Sayın Erdoğan, tarihin en onurlu yerinde yerlerini alırlar.., Çünkü, böyle bir durum hem onların, hem hepimizin, kısaca ülke yararına olacaktır... (Nasıl ki Cumhuriyetimizin vazgeçilmez ilke ve değerlerine zarar geleceğinde karşı duracağımız gibi,) Ülkemizin çıkarına olan her şey için, onların arkasında durmak hepimizin olmazsa olmaz görevidir... Bunu yapamazlarsa, ısrarla bugünkü tutulmalarını devam ettirirlerse gidecekleri yer, Erbakanların, Demirellerin..vb.. yanı olacaktır… Yapabildikleri iyi şeylerle değil verdikleri zararlar ve hatalarıyla hatırlanacaklardır… Hep hatırladığımız diğerleri gibi… *tna ***
  2. Ama bence yanlış yapıyorsun , Çok sayın AGA_MAHMUT bey,esen ve sesiz kalın diyor, Olmadık yerde başına dert açacaksın şimdi, Sana ne biri birine haksızlık yapmış, Sus otur oturduğun yerde.. Bu haksızlıklara dayanamaman başına bir gün iş açacak Üstelik kalkmışsın sessiz kalmayın diyorsun... Olmadı şimdi Savaşa davetiye çıkarıyorsun, "vasfımda Liderlik vardır.Bende birinci kişi olurum her zaman" diye seni uyaran AGA_MAHMUT Şimdi savaş baltalarını çıkarıpta kafana bir vursa napcaz peki... Uyarmadı diyemezsin demi...bak seni uyarmış demiş ki Yazdıklarımın,kelimelerimin,gücünü bilmiyorsan benim ve insanların kuvvetini asla tahmin edemezsin. Yazdıklarının,kelimelerinin gücüyle gözünü oysa, Bide kulağını sağır etse, kuvvetini asla tahmin edemiyeceğin gücüyle pat diye lafı patlatsa, Sende pof diye patlasan napcaz sonra sensiz, Yam_yam nerden bulacak bir avukat... İyisimi sen sus, Ben de sussam iyi olcak aslında inşallah yazdıklarımı görmez. neme lazım başımıza iş gelmesin... Susalım , sessiz kalalım...AGA_MAHMUT esen kalsın... Yalnız laf aramızda, "Yazdıklarımın,kelimelerimin,gücünü" diyor ama Bukadar devrik cümleyi nasıl bir araya getirmiş kerameti gücünden olsa gerek... AGA_MAHMUT kızcak,kızcaaak, yandık yandık.. Bide adminden fırça yicez, hadi hayırlısı...
  3. *** Sevgili ['2023' '] Yazınızı ve ricanızı okudum, Hassas olduğunuz bu konuda sadece size değil herkese karşı dikkatli olacağımdan emin olabilirsiniz., ve cümlemi ; Olarak düzeltiyorum… Yöneltmiş olduğum bu sorumun cevabını vermemişsiniz, Bu nedenle hala cinlik yaparak yaklaşıp yaklaşmadığınızı anlayabilmiş değilim… Gerçi biraz önce bu iletinizi okuduktan sonra, diğer iletilerinizi de okuyarak hakkınızda bir intiba edindim, Ama yinede bu sorumu cevaplamanızı istiyorum ki konu tam olarak açılsın… Sorumun cevabı olarak, Cümlenizi yeterli görmeli miyim? *** Yazınızın ikinci bölümünde yaptığınız kronolojik sıralamadaki görüşlerinizden katıldıklarım da var, Farklı yorumladıklarımda, ama genel kurmay başkanının sözünün arkasında aynen duruyorum… Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti “Bağımsız, Laik ve Demokratik Cumhuriyettir.” Ve Hukuk Devletidir. Cumhurbaşkanımızın konuşmasının, alıntı yaptığınız o cümlesini o konuyla ilgili bölümü tam olarak okuduysanız, Önündeki ve arkasındaki cümlelerle birlikte ele alırsanız, ifade edilenin” ibadetleri yasaklarız” olmadığını anlamış olmanız gerekirdi. Bir bütünün içinden cımbızla çekilen iki ayrı kelimenin malum çevrelerce bir araya getirilerek önümüze sürülen çarpıtmadır o… CHP nin izlediği politikaları ben de tasvip etmiyorum, AKP nin yanlışlarının yanın da onlarında yanlış politikalarla, Bizlere alternatif olmadıkları bir gerçek, Ülkemizin en büyük şansızlığı yeni yaklaşımlar üretebilecek alternatiflerin olmaması, Diyorsunuz ama, siz, ben ve herkes niçin bunları konuşup tartışıyoruz, halkın büyük çoğunluğu bunun farkında zaten. Ama sizin dillendirmeye çalıştığınız, bunun resmi ağızlardan söylenmesi mi acaba.? Eğer öyleyse, Cumhurbaşkanı da, Genelkurmay başkanı da, Üniversiteler, En üst düzeyde Hukuk kurumları, Muhalefet anlamında da olsa bütün parti liderleri en yüksek sesle dillendiriyorlar zaten… Hatta polemikte yapsa Demirel bile dayanamayıp tepkisini ortaya koydu. Ama siz bütün bu dillendirmelerin AKP nin işine yaradığını düşünüyorsunuz anladığım kadarıyla, Bence gerçeklerin dile getirilmesi, doğru bir yaklaşım kafamızı kuma gömmenin yararı yok. Ve bizim genç Cumhuriyetimizin, Devletimizin, sağlam temellere oturduğuna inancım sonsuz. Devletimiz, Cumhuriyetimiz ortadan kaldırılıyor, kalmayacak söylemi dikkatleri çekmek amaçlı, Duyarlı birer yurttaş olarak Ona olan inanç ve bağlılığımız, sürdüğü müddetçe, ki sürecek.. En son ikimizde kalsak sonuna kadar onu koruyacağımızı sende bende çok iyi biliyoruz… Bu Cumhuriyetin hangi bedeller ödenerek bugünlere geldiğini herkes biliyor… Bu kazanımları elimizden almaya kimsenin gücü yetmez… Bugüne kadar, Türk ulusunun, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının en zor şartlarda bir yürek olup, Hangi güçlere karşı nasıl mücadele ettiği herkesin hafızasında taptaze duruyor… Ben böyle düşünüyorum… *** Bu arada aklıma geldi, “rantçının önündeki kelimeye, kime hitap ederseniz edin yakışmamış” itirazım hala sürüyor… Sana sevgi ve iyi dileklerimi yolluyorum… *tna ***
  4. *** Müthiş doğrusu..,Sağ gösterip sol vurmanın en zarif örneği… Birilerini karşına alıp iyice verip veriştirmişsin… Hokkabazın topu gibi yok edip görmemezlikten geldiğin, Türbanı siyasi emelleri, Cumhuriyetin temel ilkelerini yok etmek amacıyla kullananları hiç kale almamışsın… İyi gizleme doğrusu birazda cinsellik kattın mı iş tamam vay sapıklar… Bence sapıklığı, saç telini bile görünce nevri dönüp, herkesi kendi gibi sanıp kendi dişilerini kara çarşafa sokanlarda arayın. Şimdi kalkıp ta bana örtünmenin amacı bu değil diye yazmayın, konuyu zevk meselesine getiren sensin… “önemli olan o türbanın altındaki beyindir,” diyorsunuz ve içindeki tek taraflı düşünceyi sergiliyorsunuz Tabi ki okuyanlarda anlamıyor, siz öyle diyorsunuz ya bize ne demek düşer… İnandık, Diyen hiç kimse yokmuş meğer… Meğerse milletin derdi göz zevkiymiş, sonra sıra etek boylarına gelecekmiş… Meğerse insanı giyim tarzıyla yargılamakmış amaçları…Vay anasına.. “Bence ruh sağlığı bozuk insanlar”, diyerek ötekine berikine iftiralar atacağınıza, Kendinize bir iyilik yapın en yakın sağlık merkezine giderek, orada bunlardan bahsetin, Sevk edecekleri poliklinikte gerekli tedavinizi yapacaklardır… Bence bir başkasına yazılmış da olsa, sana da cevap olacak aşağıdaki iletiyi okumalısın… Bu iletiyi yollayan arkadaşın amacı senin dediğin gibi, saç teli falan değil galiba… *tna ***
  5. Bu yaklaşımınızı son derece önemsiyor ve anlatmak istediğinizi de anlıyorum… Şimdi sizin tespit edip önerdiğiniz, benimde onayladığım bu yaklaşımı devam edebilecek miyiz, ? Umarım ortak birlerimizi yakalar, ortak doğrularımızı algılar ve yok saymayız… Ve bu lafta kalmaz, her birimiz üzerimize düşen sorumlulukları yerine getiririz. *** Bence önce şu soruların ortak cevabını verebilmemiz gerekir… Konuya şöyle bir örnekle başlamak istiyorum… “ Varsayalım ki bu forumda ki herkes aynı mekânı paylaşıyoruz," Ve varsayalım ki, şöyle bir durum söz konusu, * İçimizden biri yâda biriler yaşadığımız ortak alanı sürekli kirletiyor ve dağıtıyorlar. **Yine içimizden biri yâda birileri bu yanlışları dile getirip düzeltilmesini istiyorlar Şimdi soru şu; Orada yaşayan diğerleri, konunun muhatapları sorunun çözümü ve ortadan kalkması için nasıl yaklaşım göstermelidir? Cevapları sıralayalım… 1-Sorunun çözümü için yanlışı yapanlara gerekli uyarıları hep birlikte yapıp olmaması için çaba harcarız… 2-Görmemezlikten gelip bana ne kim düzeltirse düzeltsin diyebiliriz… Bunun sonucunda şunlar ortaya çıkabilir, 1-Sorun ortadan kalkması için herkes kendi sorumluluğunu yerine getirir ve problem ortadan kalkar. 2-Görmemezlikten geldiğimiz için sorunlar devam eder. Eğer problem devam ederse neler olabilir.? 1- Birileri yine çıkar ve sorunu dile getirir, hepimiz adına düzeltilmesi için yeni önerilerde bulunur, 2- Birileri de ısrarla anlamazlıktan gelip sorunun çözümüne katkıda bulunmazlar 3- Birileri sana ne bu benim seçimim istediğimi yaparım diyebilir. 4- Birileri de tarafsızlık adına uzak durup, aslında çözümsüzlüğe taraf olurlar… Sorun hala devam ediyorsa; Ortak yaşamımıza zarar verenlere ve bunları yapmayalım diyenlere nasıl yaklaşabiliriz 1-Mekân hepimizin herkes kendi üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundadır diyebiliriz 2-Arada sırada biz de hatalar yapabileceğimiz için sorunu dile getirenlere, lüzumsuz mevzularla uğraşmayın sende hata yapıyorsun diyebiliriz… Peki, Hangi Sonuçlar ortaya çıkabilir; 1-Eğer sağduyuyla aynı ortamı paylaşan insan olmanın sorumluluğuyla yaklaşabilirsek sorunu çözeriz… 2- Aynı davranışları, yanlış olduğu söylenen şeyleri zaman zaman bizim de yaptığımız anlaşılmasın diye, 3- Yada bu davranışları yapan ortalığı kirleten ve bundan vazgeçmek istemeyenlerden olduğumuz için Bu davranışlarımıza destek bulmak, amacıyla şöyle davranırız, 1-Hatamızı anlar, sorunun çözümü için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiririz. 2-Sorunu dile getirenler için onların da hiç mi yanlışları yok deriz, 3-Bu sorunlar daima dile getirerek mi çözülür deriz. 4-Senin de yaptıklarını söylersek görürsün gününü diyebiliriz.. 5-Vs… vs *** Sevgili “ berceste “, geldiğimiz noktada ‘ortak birlerimizi yakalamak, ortak doğrularımızı algılamak adına’, İkimizde bunu önemsiyor ve çözümlere ulaşmak istediğimize göre, Birlikte doğru tespitleri yapıp üzerinde uzlaşmamız gerekiyor… Varsayılan duruma, Benim bakış açım ve dünya görüşüme göre, Yaklaşımım ve sorunun çözümüne yönelik tavrım hep 1- maddelerdeki yaklaşımlar olurdu. Şimdi sizin de tespit ettiğiniz gibi; Onca ortak noktamız varken onca birleri bırakıp, Böyle lüzumsuz mevzularda karsı karsıya gelip düşmanlıkların artık ortadan kalkması için Sorumluluğunuzu yerine getirip, Sizin bakış açınız ve dünya görüşünüze göre cevabınızı yazacağınızı umuyorum… Selam ve sevgi ile... *tna ***
  6. *** *** Evet doğru buraya kadar garip bir şey yok, Burada önemli olan, bu siyaseti nasıl, nelere rağmen, neleri yok etme pahasına yaptıkları… Garip olan; DİL BÖCEĞİ ‘nin Oysa bu ülkede yaşan duyarlı yurttaşlar, Siyaset de dahil her konuyu bilinçli olarak takip etmek Ve onlar hakkında görüş belirtmek hakkına sahiptir… Yine bu görüşler, ifade eden kişilerin bilgi birikimleri ve algılama kapasitelerine bağlı olarak, Ya sağduyulu doğru tespitler yâda geyik muhabbeti olarak ortaya çıkar, Ona göre değer bulur ve önemsenir. Ama Reşit’in karşısındaki kişilerdenseniz tabi ki size ne söylense boştur… Ve hala devlet ve iktidar kavramları üzerine trajikomik yorumlar yaparsınız… Artık anlamını öğrendiğinize göre cümle içinde yerine koyarak anlayabilirsiniz *** Umarım Farabi şu sözünü duymuşsunuzdur, Ve yine umarım ki; Reşit’in karşısında kişilerden olmaktan kurtulup, Size söylenenleri anlamak adına, kendiniz için yararlı bir şeyler yapabilirsiniz… Çatışmacı kişiliğinin yaratmış olduğu selamsız sabahsız, hal hatır sormaktan uzak duygusal eksikliğinizle, Ve artık bu insani yaklaşımları hak etmediğinizi düşünerek son veriyorum size yazdıklarımı… *tna ***
  7. *** Oysa GeceKuşu şunları yazmış; Bunları yazarak şunları anlatmak istemiş aslında; Hani konumuz Demirel’in polemiği idi ya .., şu anda iktidarda olanların, Demirel ve Erbakan hocayla, Orada olmalarının altyapısını oluşturanlarla nasıl kavgalı olduklarını, Karşı devrim evlatlarını mı yemeye başladı nedir .?.diye sorarak,birde işin bu tarafına “Balkım sıra şimdi kimde” diyerek, birde işin başka tarafına dikkatleri çekmeye çalışmış… **** Siyasetin tepesinde iktidar savaşlarından söz ederken bercestenin üstüne alınıp ta ; “Sizler acaba ……. böyle söyleyebiliyorsunuz şaşıyorum...” diyerek, Anlatılmak istenenleri “ Sizler, bizler ” e indirgemesi kendi açısından yazılanları değerlendirme ve algılama hatası… Sayın berceste siz her okuduğunuzu istediğiniz gibi anlamaya çalışabilirsiniz. Tercih sizin. Oysa yazdıklarımı dikkatle okursanız Benim hiçbir yazımda genelden bahsederken siz ve biz kavramlarımı kullanmadığımı görebilirsiniz, Genel kavramlarda, hepimiz kelimesi kullanılmış, sizler bizler ayrımına gidilmemiştir … Bence kişisel görüşlerimizde, genelden bahsederken, sizler, bizler ayrımından uzak durmamız gerekir… Hitaplarımızdaki siz ile sizler ayrı kavramlardır.., Cümle içinde kullanımına göre siz, ben, sen, kişisel, Sizler, bizler çoğul ve kullanım yerine göre ayrıma yönelik bir yaklaşımdır… Oysa bütün amacımız görüş farklıklarımıza karşın, hangi noktalarda hem fikir olabileceğimizdir… Çünkü hepimizin yararına olan çözümler, ayrılıklarla değil, birbirini anlamaya çalışmakla olur.. *** Bu anlamda; “AKP iktidarının bu güne kadarki icraatlarında”, yaptığı yararlı işleri göstermek amacıyla, Yeni bir başlık açarsanız, hepimiz orada bu konuyu tartışır, Yaptığı yâda yapamadığı şeyleri, neyi ne amaçla yaptığını anlamaya çalışırız… Bu konuyu siz açarsanız, bu konularda bugüne kadar açılan başlıklara Akp' ye eleştiri, haksızlık imajını ortadan kaldırmış, Yaptıkları hepimizin yararına işleri yazarsanız, herkesin anlamsını sağlar, Yapılanların nereye kadar doğru, nerelerde eksik kaldığına görüşlerimizi yazarak yararlı bir iş yapmış oluruz... sende Sevginin gerçek sahibine emanet ol sevgili berceste... İyi dileklerimle... *tna ***
  8. *** Süleyman Demirel'i zora sokan test! Süleyman Demirel'in son "Türban" çıkışı ile ilgili birçok kişi kalem oynattı. Ancak Sabah yazarı Yılmaz Özdil'in yazdığı yazı, kalem oynatan herkese şapka çıkarttı. Test... 536 imam hatip lisesinin 327'sini tek başına açarak, erişilmesi imkânsız bir rekor kıran devlet adamı kimdir? a. Boris Yeltsin. b. Papa II. Jean Paul. c. Danyal Topatan. d. Süleyman Demirel. "Bir demokrasi ülkesinde din ve vicdan hürriyeti, eğitim hürriyeti kişinin temel hak ve hürriyetidir. Hâkim kılınacak olan şeyler, İslam'ın getirdiği ana kaidelerdir. Sünneti Seniyye'dir" diyen hürriyet abidesi kimdir? a. Sünnetçi Kemal Özkan. b. Ernesto Che Guevara. c. Roberto Carlos. d. Süleyman Demirel. "İmam hatip liseleri, imam yetiştirsin diye açılmadı. Dinini bilen doktorlar, avukatlar, mühendisler olsun diye açıldı" diyen toplum mühendisi kimdir? a. Mao Zedung. b. Temel Reis. c. Michael Jordan. d. Süleyman Demirel. "Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede, dinini bilen insanlardan neden korkuluyor" diye soran mütedeyyin isyankâr kimdir? a. Alexandr Sergeyeviç Puşkin. b. Haile Selasiye. c. Zagor Tenay. d. Süleyman Demirel. "Türkiye, laikliği dinsizlik olarak anlamış... Hâkim kılınacak olan Kuran'ın hükümleridir" diyen felsefe adamı kimdir? a. Memati. b. Aristoteles. c. David Copperfield. d. Süleyman Demirel. Türkiye'de şu anda takunyalılar cirit attığına göre, Türkiye'de laikliği savunacak belki de en son kişi kimdir? a. Antonio Banderas. b. Luciano Pavarotti. c. Kaptan Kirk. d. Süleyman Demirel. *** Neden kızarız Sayın Demirel'e Ülkeye bu kadar hizmetlerinden sonra. Hele varlık nedenleri o olmasına karşın ona kızanları hiç anlıyamıyorum... vefa denen birşey var, en azından 536 imam hatip lisesinin 327'sini tek başına açmasına saygı duyar insan. Sen bu kadar hizmet et şimdi oradan mezun olanlar seni yerden yere vursun, Karşı devrim evlatlarını mı yemeye başladı nedir... Önce Erbakan hoca şimdi Demirel... Bakalım sıra kimde.., Ordu, Hukuk, Üniversiteler derken Cumhurbaşkanlığı, en son egemenliği duvardan indirdik mi iş tamam... Hadi hayırlısı çok kalmadı galiba, Sarıklı din bilginlerinin, İslam hukuku ve dinî hukuk kurallarına göre çözümleri açıklamalarına... *tna ***
  9. *** seninle aynı şeyleri düşünüyorum... *** Tamam anladık Dip not Çok ahlaksız, dine imana düşman bir insan, Çünkü İslamı Kendi amaç ve çıkarları için kullananların, toplumu 1400 yıl öncesine taşımaya çalışanların çirkin yüzünü sergiliyor… Peki sen nasıl bir insansın 'feneriumx' kardeş, Şu dip nota karşı çıktığın, kızdığın kadar, senin inançlarını böylesine ayaklar altına alanlara da kızıp, tepki duyuyor musun?., Ya hu siz nasıl insanlarsınız benim dinimi, böylesine ayaklar altına almazsınız diye karşı duruyor musun? Dip nota bunları dine mal ediyor diyorsun ama bu kitabı o yazmadı kardeş, Kitabı dağıtan da o değil, senin yaptıklarını görmemezlikten geldiğin Tuzla Belediyesi… Ya senin aklından zorun var yada gözlerin kör, kulağın sağır.., Çünkü ne okuduğunu, nede duyduğunu anlayabiliyorsun, aklın kirada besbelli… Berceste gibi bu yapılanlar yanlıştır demek dürüstlüğünü bile gösteremiyorsun… AGA_MAHMUT gibi takiyenin alasını bile yapmayı beceremiyorsun… *** Ama doğru ya sen takiye yapmayacak, Bu yapılanlar yanlıştır demeyecek kadar dürüstsün… Çünkü sen ; Diyebilecek kadar onların içindensin… Yaptığınız yobazlıklar ortaya çıkıp, bu sayfalarda sergilenince de, Yukarıdaki iletileri gönderecek kadar, açık sözlü ve cesurken neden şimdi.., Bütün bu yapılanlar doğrudur, “ Din devlet isine karışırsa ne olur ? Bırakın bunlarıda Allahın emirlerine karşı çıkmayın. Bizim için Allahın emri geçerlidir.”demek yerine, Sizin yaptıklarınızı bu sayfalara taşıdı için, İslam dinini kötülüyor diyerek, Utanmadan, Yüzün bile kızarmadan Yalan Söylüyorsun... *tna ***
  10. *** Paylaşımın için teşekkürler…Teşekkür ediyorum çünkü; Duygularıma, içimde yaşattıklarıma tercüman oldun… Bu yazıyı yazdığı için sayın Dündar’a ve bu sayfalara taşıyan sana sonsuz teşekkürler… Bu yazıdan çıkan sonuç ve anlamı, sende içinde hissetmiş olmalısın ki buraya taşıdın… Farklı noktalarda duran ikimizin, Aynı şeyleri hissediyor olması, Kendi adıma itiraf etmem gerekir ki, insana huzur ve mutluluk veriyor. Geleceğe daha umutla bakmaya başlıyor insan, Farklılıklarımızda ortak noktaları yakalayıp, Ortak geleceğimize, birbirimizle el ele yürüyebileceğimizi hissetmek, çok coşkulu bir şey… Birde çözümler konusunda aynı noktaya gelebilsek, Bu gün zor görünen bu çözümün, karşılıklı olarak, Birbirimizi anlamak için iyi niyetli çabalar için de olduğumuz, ve birbirimi yok saymadığımız zaman gerçekleşeceğine inanıyorum… Yukarıda başka bir iletimde de yazdığım gibi, Birlikte; Ortak geleceğimizi düşünebilmeyi öğrenebilir, Birbirimizi anlayamayıp, anlaşılamadığımız için, Karşılıklı güvensizlikleri ürettiğimizi anlar, Bu güvensizliğin yarattığı kuşkulardan kurtulabilirsek, Birbirimizi Anlayan ve kavrayan bir bakış açısını yakalayabilirsek…. Bence hala bu yataktan kalkıp yürümek gibi bir şansımız var… Sence de öyle değil mi Sevgili 'Su DaMLaSı' .?. *tna ***
  11. *** “Mecliste sakallı milletvekilleri yok mu, onlar o sakalları çok yakıştığından mı bırakıyorlar.” Cümlenizde, Cumhuriyeti din esaslarına dayalı bir rejimle yönetmek isteyenlerin hangi noktalara geldiğini vurguluyorsunuz… Çok ama çok Haklısınız, Ama biz daha önce Arabistan’da “Allahsız Kemalist’ler….” Sloganlarıyla rejimi yok etmek için, Yemin ettirenlerinde bu meclise aynı odaklar tarafından taşındığını da görmüştük… Sonrada öyle yapmadıklarına dair ne yeminler edip, yurt dışına kaçtıklarını da… “siz onların sakallarının simge olduğunu ileri sürüp kestirtebiliyor musunuz?” Diyorsunuz, Ama unutmayın ki bizler berber değiliz, sakalını kendileri kesseler dahi kafaların içindeki amaçlar değişecek mi? Unutmayın ki bu ülkede yasalar var, "din esaslarına dayalı bir rejime yönelik dayatmalara", “başörtüsünün simge olduğu kanısına varıp”, önlemler alan bu yasalar, “ nasıl yasaklatıyorsunuz ve adres gösteriyorsunuz.” Diyerek saçmalamayın lütfen… Yine “dini bayramlarda resmi kuruluşlar tatil olması” yasalarla belirlenmiş… Elmalarla armutları zihninizde karıştırmayın, hatalı sonuçlara ulaşırsınız… Elbette,”başörtüsünü gelenek olarak” takan ve kullanan bir çok insan var ve bu geleneklerini çok rahatlıkla yerine getiriyorlar.. “asıl amaç da bizi geleneklerimizden koparmak dır.” gibi bir sonuca ulaşmanız bu kavramları karıştırmanızın bir sonucu… “başörtüsü takan birisi illa da simge olduğu için” takmıyor tabiî ki örneğin benim en yakın akrabalarım, İnançlarını başörtüsüne indirgemeden.. , ' Allah ' adına yapılan yanlışlara duyarlı.. , " Türban " üzerinizden politika yapanlara alet olmadan.. , Durun bakalım siz ne yapıyorsun diyebiliyorlar... Onların başında beni bu dünyaya getiren o yüce kadın ve eşimin annesi de var… Hiçte ayırt etmemize gerek yok çünkü onlarla birlikte yaşıyoruz… Ayrıca bizi hiçte korkutmuyorlar, huzur ve mutluluk veriyorlar, Hatta çoğu korku ve dertlerimize kol kanat geriyorlar… “başörtüsünü bir serbest bırakın bakalım rantçılara kim rağbet edecek” diyorsunuz, aynı şeyi düşünüyorum sizinle… Ama ufak bir itirazım var, rantcının önündeki kelime, kime hitap ederseniz edin yakışmamış… Ve bence Siz biraz cinlik yaparak yaklaşıyorsunuz ( rantcı kastınızı kimlerdir açıklamanız gerekli_ önyargılı olmak istemiyorum… Kastınız politikalarında baş örtüsünü dillerinden düşürmeyip 3.5 yıldır bir şey yapmayanlar mı.?. Yoksa yasalar çerçevesinde, baş örtüsüne değil de din odaklı dayatmalara karşı duranlar mı.?.. ) Oysa izin verecek *serbest bırakacak adres siz de dahil bizler değil, (* ki bizim beyinlerimizde zaten serbest ve özgür…) Şu anda yeterli çoğunluğa sahip içlerinde sakallılarında olduğu iktidardır, Ama sizce de bu yasaları çıkarmak gibi bir niyetleri var mıdır.?. Dediğiniz gibi düşüncelerinin arkasında ki hedef, Hedef her ne ise "içlerinde yaşattıkları korkular" nelerdir acaba.?. *tna ***
  12. *** Yukarıda zaman gazetesinden alıntı Sayın yazarın kendi deyimiyle "Hebe hübe lim lüm!" yazısını okuyunca.., Bir arkadaşında ifade ettiği gibi; olduğunu sayesinde farkettim... Yaşama sloganlarla bakmak, böylesine ciddi bir ortamda acınası halimize gülüp eğlenmek yerine, Sıkışıp pacayı kurtarma teleşıyla, Ülkemizi olumsuz ortamlara sürükleyenlerin içinde bulundukları durumu, Açıklamaktan uzak, dikatlerimizi gerçeklerden uzaklaştırmaya çalışan " Hebe hübe lim lüm! " yazıya, Bu gün okumuş olduğum daha aklı başında, gerçeklere dikkat çekerek, bu gün içinde bulunduğumuz şartları yorumlayan, aşağıdaki yazıyı alıntı yapmaya karar verdim... *** Sayın 'DİL BÖCEĞİ', vakit gazetesini okuyamamış olmaktan dem vurup, okumanın güzel olduğunu ifade etmişsiniz, Eminim ki yararlı olmuştur, ama birde farklı gerçekleride okuyarak beyninizi beslemelisiniz... O açıdan aşağıdaki yazıyıda okumanızın, "Analayana sivri sinek saz " anlamın da beyninizin gelişmesine yararlı olacağını umuyorum... O zaman bu sayfaların kuyruk acılarımızın, kişisel kalem savaşlarının değil, olması gereken üslupla fikirlerin tartışıldığı ortamlar olduğunu anlayabilirsiniz... Ayrıca dışımızdaki birirnin üslubunu düzeltmek gibi bir niyetim olamaz,sesimi duyurma şansım da yok, Ama siz 'DİL BÖCEĞİ', bunları okuyarak kendinize çeki düzen vermek gibi bir şansınız var... *** Bu arada Sevgili 'berceste'ye kaynağını da vererek yaptığı bu paylaşım için teşekkür ediyorum... Hepimizin de daha önce yapmaya çalıştığı gibi aşağıdaki yorumu da okuyarak değerlendireceğinizi, Bize bu yorumlarla ilgili görüşlerinizi de ifade edeceğinizi, katkılarınıza devam edeceğinize inanıyorum... Herkese sevgiler ...Saygılar... *** Peki o zaman yine eğlenmeye devam edecekmisiniz, insanlar ne oldum değil ne olacağım diyebilmeli... Size eğlence dolu yaşamınızın devamını.., huzur. sağlık ve mutluluklar diliyorum...ÇOK SEVGİLİ, çok sayın 'DİL BÖCEĞİ'.. *tna ***
  13. Sevgili 'gugukcuk' ; Farklı eleştirel bakış açınla, Dikkatlerimizi, gördüğümüz ama dile getirmediğimiz yönlerede çekerek Bizlere katkılarda bulunacağın anlaşılıyor, Yararlı ve samimi paylaşımlarda buluşmak dileğiyle hoş geldin... Selamlar. sevgiler...
  14. *** Farkındayım sardunya yokluğun hemen belli oldu... lütfen bu kadar uzak kalma, diğer forumda da baktım bir ara acaba orada kalıp buraya uğramıyormusun diye.., Her birimizin renkli farklılıklarında, güzelliklerinde paylaşılabildiğini, Anlaşılamayan görüşlerde bile, birbirini reddetmeden tartışılabileceğini, Amaçların kişisel haklılık değil, ortak görüş ve kazanımlar olduğunu örnekliyen arkadaşlara senin nezdinde teşekkür ediyorum... Selamlar sevgiler, yüreği sevgi ve hoşgörü dolu güzel anne, kardeşimiz, bacımız, ablamız... *tna ***
  15. Sevgili yumote, ne demek ilginç, berbat bir şey bu... Sabah sabah mahfetin beni... şaka bir yana, çok iyi, duygusal ve sevgi dolu bir paylaşım... Biraz buruldum ama daha duygu yüklü başlıyorum güne... teşekkürler...
  16. *** Geçenlerde dosyalarımı ve notlarımı düzenlerken aşağıda size aktaracağım yazı geçti elime, Bizim ufaklık doğduktan sonra bir yerlerden bulup okumuş ve saklamışım… Sonra tekrar okudum… O zamanlar öyle düşünmemiştim ama, Tekrar okuduğumda yalnız çocuklar için değil her yaşta bizler içinde çok şey ifade ettiğini düşündüm… Ve sizlerle de paylaşmayı düşündüm… Umarım yararlı bir paylaşım olur… *** Onu HERŞEYE RAĞMEN Seviyor musunuz? Çocuklar samimiyeti çok çabuk fark ederler, İçi dolu samimi bir sevgi “ HERŞEYE RAĞMEN “ var olan sevgidir. Kimi anne_babalar ve çocuğun diğer yakınları “ Çünkü ” severler. Yani sevgilerini belli sebeplere bağlamışlardır ve çocuğa bunu hissettirirler. Çocuk, o sebep olmazsa sevilmeyeceğini düşünür… Örneğin; Seni seviyorum çünkü çok çalışkansın. Seni çok seviyorum çünkü beni hiç üzmüyorsun... Kimi ebeveynler de, “ .. İse ” severler. Bu anne _babalarda da sevgi şartlara bağlanmıştır. Çocuk, “ Eğer bana sundukları şart yerine gelmezse sevilmeyecek miyim ? ” diye düşünür… Örneğin; Yemeğini yersen seni severim. Ödevini yaparsan seni severim… Oysa sevgi belli sebep veya şartlara bağlanırsa gücünü ve etkisini kaybeder. Ve bu şekilde olan sevgilere çocuk güvenemez. Böylece çocuğun da size karşı içi dolu bir sevgi beslemesini ve yönlendirmesini engellemiş olursunuz. Olması gereken “Rağmen Sevgidir.” Her şeye rağmen sevildiğini ve anne_babasından gelen sevginin hiçbir zaman eksilmeyeceğini bilen çocuklar ebeveynlerine güvenir.Onlardan gelen her uyarıyı daha çok ve çabuk dikkate alır. Öyleyse “ her şeye rağmen ” sevgi hissedilmeli ve hissettirilmelidir. Ancak o zaman çocuğumuzla ve çocuklarla karşılıklı sevgi iletişimini kurabiliriz… *** Öyle sanıyorum ki, sizlerde aynı şeyi hissetmişsinizdir… Eğer çocuk kelimesi yerine bize dair uygun kelimeleri yerleştirirsek, Her yaştaki bizler içinde nekadar geçerli olduğunu anlayabiliyoruz... *** Çocukluğumuzdan bu yana bize verilen sevgi ve değerler kişiliğimizi oluşturuyor… Olumlu yâda olumsuz oluyoruz, Sevmeyi yâda kızmayı, nefreti öğreniyoruz, Hoşgörülü yâda anlayışsız, Yetine bilmeyi yâda doyumsuzluğu yaşıyoruz. Çevremizdekilerin, yaşamın, en önemlisi kendimizin, Kıymetini biliyor yâda değer vermeyerek yok ediyoruz. Yine en önemlisi, mutluluğu, sevgiyi, huzuru dolu dolu..., Yada mutsuz, yıkılmış, yaşama kırgın huzursuz yaşıyoruz. İşin en iyi yâda en kötü tarafı, Sevgiyle büyüdüysek çevremize sevgiyi, gülümsemeyi, pozitifliği, Sevgisiz kalmışsak eğer, güvensiz, kızgın asık suratımızla, negatifliğimizi, Yaşamın her alanında, evde, işte, sokakta… birbirimize yansıtıyoruz… Evet okuduktan sonra bunları düşündüm hep.., Yalnız çocuklar için değil, Hangi yaşta olursak olalım hepimiz için ne kadar geçerli olduğunu düşündüm. Çocukluğumuzdan bu yana üst üste binen bütün olumsuzluk ve anlamsızlıkların bizi nasıl birer birey haline getirdiğini… Sevgilerin, yaşamımızın ve kişiliğimizin olumlu gelişmesinde ne kadarda çok etkisinin olduğunu düşündüm… Çevremizdekilere ve yaşamımıza, Belli sebep ve şartlara bağlıyarak, içimizde yaşattığımız sevgilerimizin, Bizleri ne kadar mutsuz ettiğini düşündüm. Yada koşulsuz sevgilerimizin bizi ve onları ne kadarda çok mutlu ettiğini, İçi boş sevgilerle avunmaya çalışan, Sevgiye aç, Ya onu almaya, Yada vermeye çabalayıp durduğumuzu düşündüm. Ve sizlerle de paylaşmayı düşündüm… Hani farkına varırda, Her yaştaki biz çocuklara, Verebilirsek, Paylaşabilirsek, Koşulsuz ve şartsız sevgilerimizi, Kim bilir daha yaşanır, daha mutlu… Ve de sevgi dolu, Daha anlaşılır kılabilir miyiz yaşamımızı ? Herkesin; içi dolu “her şeye rağmen”, koşulsuz ve şartsız sevgileri dolu dolu yaşamasını diliyorum… *tna ***
  17. *** Linklere girmeden önce kafamdaki ilk beklenti, rahat yatabileceğimize örnek olacak, grafik, anlatım yada resimler bulacağımı sanıyordum... Önce alttakine baktım, çok hoştu... sonra ufaklığı görünce onun yerinde olmak istedim bir an, senden izinsiz süprizi açığa çıkardım ama hoş gör,diğeri hala süpriz... Küçükken şöyle bir Ayakkabımın olmadığına şimdi çok üzgünüm.... Müthiş bir olay...Anneciğinin kokusuylamı uyuyor dersiniz ? teşekkürler 'angelflower', eline sağlık, emeğin için teşekkürler... *tna ***
  18. arkadaşlar bugün, 1000 yılda bir gercekleşen sayısal bir dizi oluştu saat 01.02.03 tarihte 04.05.06 olacak 01.02.03.04.05.06 " 3006, 4006,5006,6006 ve nice **06 " larda da görüşmek üzere
  19. Yazdıkların baştan aşağı, Boş polemik...Dalaşma...Kalem savaşı...Söz dalaşı.... Bütün bunları bıraksanız da çözüme yönelik öneri ve yaklaşımlarınıza da okuyabilsek... "Canım benim neyim eksik bende katılayım" demek yerine akıllı bir iş yapsanız... Burada Hülya Avşarın olmadığı bir gerçek ama, Onun yerine bu seviyesiz üslubunla onu hiç aratmayacak sen varsın... Ne güzel iyiki varsın... Varlığınla bu dünyayı ve yaşamı daha iyi algılayabiliyoruz... Forma yaptığın bu değerli katkıların için herkes sana minettar...
  20. *** Sayın 'berceste' yazınızda Diyorsunuz…İnanın sizi anlayabilmek hak verebilmek için, farklı şeylerden mi bahsediyoruz acaba diyerek, Yazıların tamamını tekrar tekrar okudum… Allah aşkına bu başlık altında İslamın irdelenmesi ile ilgi hangi satır var… Hepimiz sizde dahil bu boş polemiklerin çözüme yönelik olmadığını anlatmaya ve anlamaya çalışıyoruz. Elbetteki, Kim olursa olsun Diyemez, Hepimiz buna karşı olduğumuz için bu boş polemikleri bu sayfalara taşıdık ve eleştiriyoruz… Ama bir farkla, sizden farklı olarak işaret etmeye çalıştığımız nokta şu; İslam dinini sadece bir bez parçasına indirgeyenlere.. , ' Allah ' adına yapılan yanlışlara ses çıkarmayıp.. , " Türban " üzerinizden politika yapanlara alet olarak.. , Ve dur bakalım sen ne yapıyorsun dememek le.. Sizin sürekli sorunun sebebi, suçlusu olarak gördüğünüz, Sadece bizim gibi insanların değil, sizin gibi düşünenlerin de ayıbı olduğu... Ne yazık ki, empati kuramıyoruz diyorsunuz, haksızlık ediyorsunuz, Sorunun çözümsüzlüğüne karşı durmasak, bütün bu yazdıklarımız dilimizden, kalemimizden çıkabilir mi? İllaki sizin duruğunuz yerden anlayarak, Dayatılan tek taraflı çözümleri kabullenerek mi konuşmalı, yazmalıyız.. Kabul edersiniz ki bunun adı empati değildir... *** Niçin; “Sorun “Türban, baş örtüsü” değil, sorun onu kendi çıkar ve emelleri için kullananlardır,” İfadelerimizi Anlamamaya çalışmak da direniyorsunuz, Hangi vicdan sahibi, insanlıktan nasibini almış bir insan, Karşısındakinin acılarından, zevk, mutsuzluklarından huzur bulabilir… Ben kendi adıma yaşanan bu çözümsüzlükten, Türbanı nedeniyle sıkıntı çekenlerin içine bulundukları durumdan hiçte mutlu ve huzurlu değilim… Ama ben böyle düşünüyorum diye hiç kimse beni, siyasi ve dini emelleri içine çekemez. Ve ben onlara, İslam dinini sadece bir bez parçasına indirgeyemezsiniz, "Türban" üzerinizden politika yapamazsınız , Durun bakalım siz ne yapmak istiyorsun dediğim zaman, Sen "Türban"a karşısın diyemezsiniz… Ve “kalkmış burada nelerden bahsediliyor” diyerek beni anlamazlıktan gelememelisiniz.. Eğer; Diye ifade ettiğiniz, Sözünüzün arkasında duruyorsanız, En az benim sizi anlamaya, hak vermeye, ortak çözümlerimiz ne olabilir diye düşündüğüm kadar, Sizin de benim için, diğer aynı milletin evlatları için aynı yaklaşım ve hassasiyeti göstermelisiniz… Ve biz bu vatanın aynı milletin evlatları, Ortak çıkarlarımız için elele yürüyebilmeliyiz. Aramızda suni ayrımlar yaratanlara hep birlikte karşı durabilmeliyiz.. Benim bu bakış açısıyla onlara karşı duruşumu size karşıymış şeklinde değerlendirmeyip, Sizin değer Yargılarınızı, inançlarınızı kullananlarla onları çözümsüzlüğe taşımakta çıkar görenlere, Sizde hepimiz adına “Durun bakalım siz ne yapmak istiyorsunuz” diyebilmelisiniz… *** Buraya kadar, Ortak sorun ve Çıkarlarımızı, Birlikte, Birbirimizi Anlayarak çözebileceğimizi ifade etmeye çalıştım. Şimdi sizden istediğim aşağıda bu konuyla ilgili aktaracağım düşünce ve görüşleri lütfen beni anlamak adına okuyunuz… Elbette sizinde farklı çözüm ve önerileriniz olacaktır. Ama ortak doğru ve tespitlerimizi de vurgulamalı, Bir tek yerine, cümlesine karşı durup her şeyi toptan yok saymaktan vazgeçip, Beni ve benim gibi düşünenleri anlamak için sağduyulu bir yaklaşım gösterip, Çözümler üzerinde, “dayatmalarda bulunmadan” Hepimiz için görüş ve çözümler üreterek bize katkılarda bulunun lütfen.. *** Bugün geldiğimiz bu noktada; Üniversitelerde uygulanmakta olan türban yasağını kaldırmanın mümkün olup olmadığı, tartışmalı Ama herhalde yasağı kaldırmak için işe Anayasa değişikliğiyle başlamakta fayda var. Yalnız, bu Anayasa değişikliğini eğer 16 Mayıs 2007'den önce gerçekleştirmek isteniyorsa referandumun da göze alması gerekiyor. O referandum da, ister istemez hükümete güven oylamasına. Daha önemlisi, aynı referandum kolayca Türkiye'de laikliğin oylandığı bir referanduma dönüştürülebilinir. Türkiye'yi böylesine kutuplaştırmak çok ama çok vahim, hiç beklenmedik sonuçlara bizi götürebilir, O yüzden, kimsenin referanduma gitmeyi düşündüğü de yok! İşte bu yüzden, türban meselesinin kaşınmasının kimseye bir faydası yok. Ama bir an önce bu sorunun çözüme kavuşturulması ve yaratılan bu suni ayrımların ortadan kaldırılması da gerekli, Öte yandan iktidardaki AKP'nin özellikle “çelik çekirdekteki” taban kitlesi için bu sorunu çözmesi gerekiyor. AKP bu denli sıkışmışlıktan kendisine bir çıkış arıyor. O çıkış da, geçmişte çok kullanıldığı gibi mazlum rolüne geçmek, Yani 'Biz yapmak istiyoruz ama derin devlet bize yaptırtmıyor' diyebilmek. O bakımdan, Başbakan Erdoğan'ın, 9. Cumhurbaşkanı Demirel için söyledikleri ne kadar sert ve ağırsa, Demirel'in, Erdoğan'a verdiği cevap da o kadar acıtıcı. Doğrusu, üç yılı aşkın süredir devam eden iktidar döneminde bir uzlaşma ortamı yaratılabilmeliydi ama olmadı, olamadı. Burada belki kabahat AKP'nin değil ama yine de uzlaşma ortamını yaratmak sonuçta onların göreviydi. Uzlaşma olmadan bu sorunu çözmek kolay değil. Türban meselenin siyaseten görünen güçlükleri bunlar. Aslında, AKP bugüne kadar bu sorunu çözmeyi öncelikleri arasına da koymadı zaten. Zihniyetler uzlaşmacı değil sadece kendi kazanımları için dayatmacı olduğu için çözümsüzlük kaçınılmaz sonuç. Oysa belki de üniversitede türbanın serbest bırakılması çözümlenebilirdi, Bu arada imam-hatip sorununun kökünden çözülmesi gibi Türkiye'yi rahatlatacak uzlaşmalar bulunabilirdi. Oysa, Siyasi ve verilecek oylara tahvil etmek açısından daha kazançlı olduğu için bu çözümsüzlük, sürdürülüyor. Geçmişte Türkiye'nin İslamcı partileri türban yasaklarını oya tahvil etmeyi başardılar. Ama geçmiş geçmişte kaldı. Şimdi AKP iktidarda ve üstelik Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa da sahip. Ayrıca 20 kişilik ANAP Grubu da türban konusunda Anayasa değişikliği için hazır da bekliyor. Ama, bu işi uzlaşmasız çözmenin siyasi bedelleri var, AKP belki de kendini o bedellere hazır hissetmiyor. *** Evet, sevgili 'berceste' , sanırım aktardığım bu görüş ve düşünceleri de okudunuz, Bence şimdi yapmanız gereken; Farklılıklarımız ve katılmadığınız görüş ve tespitlere, Kendi düşüncelerinizi yazmakla birlikte. “Aynı milletin evlatları” olarak, “karşılıklı duygudaşlık” kurmak adına, Bizi ortak çözümlere ulaştıracak, Ortak görüş ve tespitlerinizi ifade eden bir yaklaşımla, Kendinize ve hepimize katkıda bulunmalısınız… Katkılarınızın kafalarımızdaki çözümsüzlüğü, çözüme dönüştürecek faydalar sağlaması dileğiyle... Saygılar, selamlar.. Mutlu ve sağlıklı kalın... *tna ***
  21. *** Bir şeyin farkında olmak çok güzel ve duyarlı bir yaklaşım... Ancak tek başına yeterli değil ne yazık ki… Farkında olduğumuz şeyin ne olduğunu da anlamamız gerekiyor… Anlamaya çalıştığımız o şeyin, doğru sonuçlarını ve çıkarımlarını kavrayabilmek içinse… O konu hakkında yeterli bilgi birikimimizi oluşturmamız gerekiyor… Bir şeyin doğru tespit edilmesi de tek başına yeterli değil… Yaptığımız tespitleri hayata geçirmek için kararlı bir şekilde yılmadan mücadele etmek gerekiyor… İşte Atatürk’ün İleri görüşlü ve başarılı olmasının arkasında bu gerçek yatıyor… Bizi ancak; Farkında, Duyarlı, Kararlı, Gerekli bilgi birikimine sahip, Anlayan ve kavrayan bir bakış açısı doğru sonuçlara ulaştırabilir… Varsayımlarla olayları değerlendirmek.., Ve Sadece sloganlarla cevaplamaya çalışmak, bizi yanlışlara, başarısızlıklara götürüyor… *** Hepiniz çok haklısınız, hepimizde çok haklıyız... Bahsettiğiniz bu şeylerden kurtulmak ve bir daha tekrar etmemesi için ne yapılması gereklidir sorusuna, Bir de bu bakış açısıyla cevaplar arasak, Kendimizi sloganlarla avutmadan ve varsayımlar yerine doğru tespitleri yaparak olayları değerlendirsek daha doğru olmaz mı?… Türbanımız var, İnançlarımız var, Vatanımız var. Cumhuriyetimiz var. Atatürk Devrimlerimiz var… Derken, birileri bizleri silindir gibi ezip geçtiklerinde .., Asimile olmaktansa “bu vatan bölünsün razıyım” diyen bir sonuca ulaşmayalım sonra… Çünkü bu formun sayfalarında; Çözümsüz, çaresiz kalmış zihniyetlerin Bu sonuçlara ulaşan iletileri de var ne yazık ki… Yılların çabalarıyla elde ettiğimiz değerleri bir kalemde yok edebilecek görüşler, düşünceler ve eylemler, Bizler; Farkında, Duyarlı, Kararlı, Gerekli bilgi birikimine sahip, Anlayan ve kavrayan bir bakış açısından uzak kaldıkça ortaya çıkıyor çünkü…. Hani bedenimiz dirençsiz kalınca, mikropların galip gelip bizi hasta yaptığı yâda öldürdüğü gibi… Eğer böyle düşünebilmeyi ve davranmayı öğrenebilirsek Bence hala bu yataktan kalkıp yürümek gibi bir şansımız var… *tna ***
  22. *** Bir şeyin farkında olmak çok güzel ve duyarlı bir yaklaşım... Ancak tek başına yeterli değil ne yazık ki… Farkında olduğumuz şeyin ne olduğunu da anlamamız gerekiyor… Anlamaya çalıştığımız o şeyin, doğru sonuçlarını ve çıkarımlarını kavrayabilmek içinse… O konu hakkında yeterli bilgi birikimimizi oluşturmamız gerekiyor… Bir şeyin doğru tespit edilmesi de tek başına yeterli değil… Yaptığımız tespitleri hayata geçirmek için kararlı bir şekilde yılmadan mücadele etmek gerekiyor… İşte Atatürk’ün İleri görüşlü ve başarılı olmasının arkasında bu gerçek yatıyor… Bizi ancak; Farkında, Duyarlı, Kararlı, Gerekli bilgi birikimine sahip, Anlayan ve kavrayan bir bakış açısı doğru sonuçlara ulaştırabilir… Varsayımlarla olayları değerlendirmek.., Ve Sadece sloganlarla cevaplamaya çalışmak, bizi yanlışlara, başarısızlıklara götürür… *** Hepiniz çok haklısınız, Bahsettiğiniz bu şeylerden kurtulmak ve bir daha tekrar etmemesi için ne yapılması gereklidir sorusuna, Bir de bu bakış açısıyla cevaplar arasak, Kendimizi sloganlarla avutmadan ve varsayımlar yerine doğru tespitleri yaparak olayları değerlendirsek daha doğru olmaz mı?… Vatanımız var. Cumhuriyetimiz var. Atatürk Devrimimiz var… Derken bizleri silindir gibi ezip geçtiklerinde .., Asimile olmaktansa “bu vatan bölünsün razıyım” diyen bir sonuca ulaşmayalım sonra… Çünkü bu formun sayfalarında; Çözümsüz, çaresiz kalmış zihniyetlerin Bu sonuçlara ulaşan iletileri de var ne yazık ki… Yılların çabalarıyla elde ettiğimiz değerleri bir kalemde yok edebilecek görüşler, düşünceler ve eylemler, Bizler; Farkında, Duyarlı, Kararlı, Gerekli bilgi birikimine sahip, Anlayan ve kavrayan bir bakış açısından uzak kaldıkça ortaya çıkıyor çünkü…. Hani bedenimiz dirençsiz kalınca, mikropların galip gelip bizi hasta yaptığı yâda öldürdüğü gibi… Eğer böyle düşünebilmeyi ve davranmayı öğrenebilirsek Bence hala bu yataktan kalkıp yürümek gibi bir şansımız var… *tna ***
  23. *** Sayın 'Trabzonlu' arkadaşım... ilk iletinizi baştan sona okudum ... Buraya kadar tamam, sizin şahsi politik ve dünya görüşünüzdür... Söylenecek bir şey yok, kendinizce haklı da olabilirsiniz biz katılmasak ta görüşünüze saygı duyarız... Ama, aynı şekilde siz de karışınızdaki kişilere aynı duyarlılıkla yaklaşıp saygı duymanız gerekir... Eğer bunu yapamazsanız, tek doğru benim görüşlerimdir der, Dünyanın merkezi benim inançlarımdır diyerek çatışmacı bir mantıkla karşı görüşleri yok sayarsanız.., Varacağınz yer, iddia ettiğiniz gibi diğer siyasi görüşlerin varamadıkları yer, Yaptıklarınız onların yanlışlarından farklı olmayacaktır... *** Bunları neden mi yazıyorum, şundan yazıyorum... Sayın " DİL BÖCEĞİ' nin; Gözlem ve görüşlerini bizlere aktardığı, Ve size sizinle aynı şeyleri düşünmediğini ifade ettiği iletisine, göstermiş olduğunuz yaklaşımdan dolayı yazıyorum... Diyerek Sırf sizinle aynı şeyi paylaşmadı diye o kişiyi aşağılamak yada Diyerek bir takım ima ve ithamlarda bulunmak onu küçük görmek sizi bir yere götürmez... Ve onu asla ikna etmenizi ve doğrulara yönelmesini sağlayamaz... Ayrıca centilmen bir kişinin, ona cevap olarak yazdığınız iletinizde de belirtiğiniz üzere kadınlarının kızlarının ırz ve namusuna önem veren onlara saygılı bir erkeğin... Böyle elin günün içinde hem de hemşerisi bir genç kıza bu yaklaşımı reva görmesi... Savunduğunuz değerlerle ne kadar bağdaşıyor merak ediyorum... *** Öyle sanıyorum ki şimdi bana da kızarak ağzınıza geleni söylemez... Bir takım ima ve yaklaşımlarda bulunmazsınız... Böyle bir yaklaşımda bulunursanız, size cevap bile vermek gereğini duymayacağım için... Şimdiden bu kafayla bir yere varmazsınız demem gerekiyor... *** Büyük önder Atatürk'ün yüce değerleri arkasına saklanarak farklı hedefler gösterenlerin... Bugüne kadar da hiç başarılı olamadıklarını zaten biliyorum... Onun gösterdiği hedeflere ulaşabilmek için, Önce onu çok iyi anlamanın gerekli olduğunu biliyor ve düşünüyorum... Ayrıca " Biz kimleri iktidar yapmadık ki? " diyerek oy istemeniz... Hem bizleri basit birer oy deposu gören bir yaklaşım, Hem de yeterli kişisel ve siyasi birikimi oluşmamış... Ve etik olmayan sempatizan bir tutumdur.. Saygılarımla... mutlu, sağlıklı kalın... *tna ***
  24. *** Bence de ama boynuz kulağı geçer mi bilinmez? ... Göreceğiz... Şaka bir yana gündem çok ciddi konularla dolu... Son Terörle mücadele yasısına da sonradan kimin ilave ettiği belli olmayan bir maddede var üstelik... Ve Sayın hükümet sözcüleri bu maddeyi ilave eden gücün kim olduğunu bir devlet sırrı edasıyla açıklayamıyorlar... Bunu da dikkatle izliyorum... Senin bir tespitin yada duyumun olursa bizlerle burada paylaş... Ben diyorum ki, bu maddeyi ilave ettiren güç, Tübandır, Laikliktir tartışmalarının tozu dumanı arasında ABD olmasın sakın... Bu maddeyi kim ilave ettirmiş bir açıklanabilse anlayacağız bakalım... Yangından mal kaçırırken yakalandık galiba maddeyi değiştirebiliriz diyorlar şimdi de... Ama maddeyi ilave etireni açıklayamayız... Bakarmısınız Ben ispiyoncu olamam diyor sayın Erdoğan, Komediye bakarmısınız, Ülke çıkarları için orda bulunanlar, bu ülke çıkarına olmayan maddeyi bir başka gücün oraya koymasına izin veriyorlarda.., Kim bunlar diye sorulduğunda açıklayamıyorlar... İspiyoncu değil bunlar..Böyle bir davranış ahlaki olabiliyorda...Nede olsa serde kasımpaşalılık var... Ülke çıkarlarını korumak, Toplumsal huzuru sağlama sağduyusuyla hareket etmek, bir o kadar onurlu değil.. Bir zamanlarda ben Ülkeyi pazarlıyorum diye inciler döktürmüşlerdi...Bir tüccar edasıyla...Birileri de Alkışlar tutmuştu... Bu adamların yaptıklarını bu sayfalarda, bunlar yanlıştır, ne demektir bu diye eleştirincede kızıyor bazılarımız... Hangi partidensin sen diye sorguluyorlar... Sanki partili olmak, Cumhuriyetin ve Ülkenin çıkarları üzerinde hassas bir yurttaş olmaktan daha önemliymiş gibi... Ülkeyi geleceğe taşımak, bizim çıkarlarımızı korumak için demokrasinin imkanlarını kullanarak iktidara gelenler... Ne yaptıklarının, nereye gittiklerinin farkındalarmı acaba ?... Kimlerle kol kola dolaşıyorlar, yakında Amerika'ya yeni yolcularımız var galiba...Hadi hayırlısı... Boşuna değilmiş son haftalardaki, Laiklik, Türban kavgasıyla toplumu germeleri... "Egemenlik duvarda değil millette olacak" derken mecaz mı yapıyorlardı acaba ?... Yoksa Egemenliğimizi, millet sanıpta bu güçlere mi teslim ettiler... Dikkatleri başka yönlere çekmekmiş amaçları galiba ?... Selamlar, saygılar sevgili 'ErdalAktaş' tna ***
  25. *** Haber oldukça yeni… Demirel ile Erdoğan arasındaki söz düellosu, Demirel cephesinden gelen yeni bir açıklama ile iyice alevlendi. “Demirel, Erdoğan'a tarihe geçecek bir cevap verdi.” Diyor basın… ( ? ) ... ... ( ! ) Oysa; Daha önce de çok izledik biz bu “ Söz dalaşı “ larını … Sayın Demirel bazı gerçeklere parmak bassa da, taraflar arasında horoz dövüşünden öteye gider mi bilinmez? İzleyip göreceğiz, Bu “ Söz dalaşı “ nın, Yılanmış, uzman ve tecrübeli uygulayıcısı sayın Demirel ile, Yeni kahramanı sayın Erdoğan arasında çözüme yönelik mi olacak ? Yoksa laf ebeliğinden öteye gitmeyecek mi? ... Göreceğiz ? … Neyse izlemeye devam edelim… Bakalım gerçek mağdurlar arka planda dönen dolapları gözlerini dört açıp görebiecekler mi..? Ve onların sözde savunuculuğuna soyunanların, laf ebeliğinden öteye gitmeyen söylemlerinden biraz olsun yüzleri kızaracak mı ? (!) Yazanın notu: ( P.S: ) Yabancı dil kökenli, “polemik” yerine, “Dalaşma “, “ Söz dalaşı “, “ Kalem kavgası “ diyerekten okuyabilirsiniz.. tna ***

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.