Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

GeceKuşu

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3.724
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    30

GeceKuşu tarafından postalanan herşey

  1. *** İyi ki doğdun Ecevit! O bir İkizler! Ecevit'in yaşgününde burç tahliliyle karışık bir lider anatomisi... Onun ikiz kişiliğinde, İkizlerin ruhsal med-cezirine dair bir analiz denemesi... [email protected] Bugün Karaoğlan'ın yaşgünü... 1925'in 28 Mayıs günü Beşiktaş Akaretler'de dünyaya gelmişti Bülent Ecevit... İkizler burcu. Benim burçlarla ilgim yoktur pek... Kendiminkini bilirim. Burcumla ilgili söylenenleri kendime benzetirim. Ecevit'e burç sayfalarından bakınca öyle çok benzerlik fark ediyorum ki... Evet, o, tam bir İkizler... Rıdvan Akar'la birlikte "Karaoğlan" belgeseli için onu bir hafta sürecek bir söyleşi maratonuna çıkardığımızda saatler boyu siyaset hayatının girdaplarını anlatmış ve sonunda kulaklarımıza inanamadığımız bir söz söylemişti: "Biliyor musunuz, Rahşan da ben de siyaset sevemedik." Rıdvan'la birbirimize bakakalmıştık. Düşleri, bir kır evinde resim yapıp şiir yazarak ömür geçirmekti. Kader onları bambaşka bir yazgıya sürükledi. Yarım asır, hiç sevmedikleri bir uğraşın baş aktörleri oldular. İki peri Böyledir İkizler; madden asık suratlı bir koltukta otururken ruhen bir salıncağın oturağında semaya kahkahalar savurabilirler. Çoğunlukla birbirine taban tabana zıt ilhamlar veren iki farklı peri, iki farklı yöne kanatlandırarak seni, ruhunu bedeninden koparabilir. Bir çocuk kadar coşkuluyken aniden karabasanlara sürükleyebilir. Canın tembellik çekerken doludizgin çalıştırabilir. Aynı anda hem kendi kabuğunda yapayalnız hem kalabalıklara yön veren bir yıldız olmak istemene yol açabilir. Öfkeyle sükunet, hoşgörü ve nefret, inkar ve ibadet, karmaşık bir kişiliği dokuyan ibrişimler gibi birbirine dolanabilir. Doğum gününde ölümü düşündürebilir. Seni bile şaşırtan bu med-cezirler, yanına, ardına düşenleri öyle şaşırtır ki; bu şaşkınlıkla ancak bir başka İkizler baş edebilir. İkizler birbirinin çelişkisini anlayabilir. Tıpkı, şimdi benim yapmaya çalışacağım gibi... Popüler ve seçkin Hayatı mitinglerde, kitlelerin içinde geçti Ecevit'in... Kitlelere ses verdi; kitlelerin sesi oldu. Onların kasketini taktı, mavi gömleğiyle meydanlarda fark yarattı. Çalışma bakanlığı döneminden son hastane yolculuğuna kadar yol arkadaşları işçiler, köylüler, madencilerdi. Seçkinler arasında yer almayı hiç sevmedi. Gösterişli makam arabalarından, göz alıcı markalardan, "çok önemli kişi" ayrıcalıklarından uzak durdu. Havaalanlarında VİP çıkışını kullanmadı, birinci sınıf uçmadı; yeri, hep arkalarda halkın arasındaydı. Robert Kolej mezunu bir şair olarak solcuların köylülere önem vermemesinden, seçkinlerin köylüyü hor görmesinden yakınırdı. Ama özel hayatında yalnızlığına düşkün bir "seçkin"di o... Yanına, derinine pek az kişi sokulabildi. Her daim mesafeli bir kibarlıkla uzak tuttu yakınlaşmak isteyenleri... Öyle dokunarak iletişim kuranlardan, rakı sofralarında sabahlayanlardan, ha babam siyaset konuşanlardan değildi. Belki de onun aynı anda bu kadar "uzak" ve bu kadar "yakın" olmasının intikamıydı, kitlelerin bir dönem milyonlarla peşine düşüp hemen ardından onu derin bir yalnızlığa terk etmesi... Bir dönem umut belleyip, bir dönem "İş çıkmaz" demesi... "Kurtar Karaoğlan"la "Yetti Karaoğlan" arasında gidip gelmesi... Ciddi ve çocuksu En yaman siyasi rakipleri bile teslim eder ki Ecevit, sözü ciddiye alınan, dengeli, ilkeli bir liderdir. Ciddidir. Onu eğlenceli bir parti gecesinin içki sofrasında kendisine uzatılmış mikrofona türkü söylerken, bir mitingde işçilerle halay çekerken, bir televizyon mülakatında fıkra anlatırken göremezsiniz. Kravatını, ceketini pek nadiren çıkarır, zoraki gülümser, kahkahası işitilmemiştir. Meydanlarda Demirel, Erbakan tarzı bir tuluat gösterisi izletmez insanlara... Şimdi çevirelim madalyonu ve onu hastaneye sürükleyen nedene bir daha bakalım: Kan ter içinde cenazeden çıkmış ve anlaşılan o ki, çıktığında o elim beyin kanaması çoktan başlamış. Korumaları bir an önce eve götürüp dinlendirme telaşında... Yolda Ecevit, "Bir yerde duralım da dondurma yiyelim" diyor. "Bir an önce eve gitsek" diyenlere çocukça boyun büküp "40 yılda bir dondurma istedim, bunu da çok mu görüyorsunuz?" diye serzenişte bulunuyor. Dondurmacıya gidiliyor ve süreç hızlanıyor. "Karaoğlan" belgeselinde kullandığımız bir görüntüde, çalışma bakanlığı döneminde "işten kırdığı" bir saatte Gölbaşı'nda donmuş bir gölün buzları üzerinde taşları tekmeleyerek kaydırırken görünüyordu. Muhtemelen aynı saatlerde "ikizi", işçi sorunlarıyla cebelleşiyordu. "Karaoğlan" bir kır evinde şiir yazmayı hayal ederek, kapalı bürolarda geçirdi ömrünü... Laik ve dindar Ecevit Atatürkçüdür. Laiklik konusunda da ödün vermez bir tavrı vardır. Merve Kavakçı'nın türbanla Meclis'e geldiği gün kürsüde "Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz" diye kükreyişi hâlâ hatırlardadır. Lakin o, iki laftan birinin arasına Atatürk'ü sıkıştıran "gardırop Atatürkçüleri"nden değildir. Özellikle din ve laiklik konusundaki yaklaşımı, son derece özgündür. Robert Kolej'de unvanı "Hacı"ydı. Allah'ı konu alan "Robot" şiirini daha 15 yaşındayken yazmıştı. Kaynağını Hint felsefesinden alan bir inanç yapılanmasının etkisindeydi; ama bu inancı ustaca kendine saklarken inançlı insanları her daim kollamaya özen gösterdi. 1960'larda yazdığı "Atatürk ve Devrimcilik" kitabında şapka devriminin köylüye ekonomik ve sosyal bakımdan bir şey kazandırmadığını belirtmişti. 1973'te, "Bir halk, sosyal adalet getirecek düşüncelere açıksa beş vakit namaz kılsa da, oruç tutsa, dinine, törelerine bağlı olsa da ilericidir" diye yazmıştı. Dinin siyasete alet edilmesi konusundaki aşırı hassasiyetine rağmen siyasi hayatı boyunca dindarların dışlanmaması, dine bağlı kesimlerin kazanılması gerektiğini ısrarla savundu. Tarih ve yurt bilgisini entelektüel birikimiyle harmanlayınca bu özgün görüşlere ulaşıyordu. Laiklik konusunda Atatürk'ü İnönü'den daha esnek bulduğunu, son sultan Vahdettin'i hain olarak değerlendirmediğini söylemesi, laik camiada tam bir şok yarattı. Fethullah Gülen'le diyaloğu ve onun laik kesimin kuşkuyla baktığı okullarını öven demeçleri, "laiklikle bağdaşan tarikatlar / bağdaşmayan tarikatlar" ayrımı yapması, bazı tüyleri diken diken ediyordu. Son dönemde, Osmanlı'nın son dönemini inceleyen, CHP'nin altı okunu tartışmaya açan ve o ilkelerin günümüzdeki geçerliliğini tartışan bir kitap üzerinde çalışıyordu. İnatçı ve uzlaşmacı Demirel, Ecevit'i son ziyaretinde "O inatçıdır. Bunu da aşar" dedi. "Ecevit'in inadı" meşhurdur. Nitekim o inat, itirazlara rağmen katıldığı cenazede kendisini yatağa düşürmüştür. Bütün dünyaya karşı tek başına kalsa bile fikrini savunacak kadar dikbaşlı ve inançlıdır. Ama aynı Ecevit, Türk siyasi tarihine uzlaşmaların adamı olarak geçecektir. Daha 1970'lerde laiklerle dindarlar arasındaki cepheleşmeyi "tarihsel bir yanılgı" olarak tanımlayıp bu yanılgıya son vermek için MSP ile koalisyona giden odur. 1970'lerde canına kasteden MHP'lilerle 1990'larda koalisyon kuran da odur. Bu konuda, kendisinden daha katı davranan eşinin itirazını bile dinlemeyecek kadar "uzlaşmacılıkta inatçı" olmuştur. Kaynak: *** İyi ki doğdun Ecevit Dedem Tarih 28 Mayıs 2002... Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başkent Üniversitesi Hastanesi'nden taburcu oluyor. Yanında eşi Rahşan Hanım var. Bir de küçük bir kız çocuğu. Yaptığı resmi ve iki minik yıldızlı tokasını Ecevit'e doğum günü hediyesi olarak veriyor. Ecevit minik kızı yanaklarından öpüyor, vedalaşıyorlar. Minik kızın adı Esra Ergün. 7 yaşında. Böbrek nakli ameliyatına girmek için orada. En önemli özelliği ise Ecevit'in hastanede olduğu süre boyunca odasına izinsiz girme hakkına sahip olan tek kişi olması. Bugün 28 Mayıs 2006... Ecevit, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) yaşam savaşı veriyor. Bugün 82'nci doğum günü. Esra ise 11 yaşında, Etlik'te GATA'ya birkaç kilometre uzakta Ecevit'in sağlık durumunu adım adım takip ediyor. 'Ecevit Dedem çabuk iyileşsin' diye dua ediyor. BANA MORAL VERMİŞTİ Bir yaşından beri böbrek hastalığıyla savaşan Esra 2002'de böbrek nakli olmak için Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne yatırıldı. O tarihte Ecevit de sağlık sorunları nedeniyle aynı hastanedeydi. Esra'nın bir gün hastane odasındaki kapısı açıldı ve Ecevit içeri girdi. Küçük kıza 'Geçmiş olsun' dedi. O günden sonra Esra ve Bülent Ecevit'in hastane günleri başladı. Esra, 'Korumalar bana kızmıyordu. Ecevit Dedem'in odasına gidiyordum. Sohbet ediyorduk. Bana moral veriyordu. Sağlığımı sürekli soruyordu. Ameliyatımdan sonra da o beni ziyarete geldi' diye anlatıyor. Esra, o zaman doğum gününü hastanede kutlayan Ecevit'e hediye olarak yaptığı resim verdiğini söylüyor. Esra, 'Resimde ikimiz varız. Hediye olarak bir de yıldızlı tokalarımı taktım. Çok sevindi. Bence onları atmamıştır' diyor. İYİLEŞSİN DİYE DUA EDİYOR Esra, Ecevit'in hastaneye yattığını duyunca çok üzüldüğünü ve ağladığını söylüyor. Esra, 'Çok üzüldüm. Benim gözlerim dolunca öğretmenim geldi, 'Bak Esracım sen ne kadar şanslısın. Ecevit'i tanıdın, onunla birlikte zaman geçirdin. Bundan güzel bir şey olabilir mi? dedi. GATA'ya gitmek istedim ama yanına almıyorlarmış' diye anlatıyor. Şimdi Esra'nın gözü sürekli ekranda. Haber bekliyor. En büyük isteği Ecevit'in ayağa kalkması. 'Sürekli dua ediyorum. İyileşince yanına gideceğim ve kendisini ne kadar çok sevdiğimi ve özlediğimi söyleyeceğim' diyen Esra'nın başka bir isteği daha var. 12 Ağustos küçük kızın doğum günü. Bu defa da o kendi doğum gününü eski Başbakan Ecevit ile birlikte mumları üfleyerek kutlamak istiyor. Doğum günü GATA önünde kutlanacak GATA'da yaşam mücadelesi veren eski Başbakan Bülent Ecevit'in bugün doğum günü. DSP'liler, Karaoğlan'ın doğum gününü GATA önünde kutlayacak. Üzerinde DSP amblemi ile 'sağlık ve afiyet dileklerinin' mesajın bulunduğu büyük bir pasta hazırlanıyor. Pastanın içine 2 güvercin konulacak. Pasta kesildikten sonra içinden çıkan 2 güvercinin yanı sıra, yaklaşık 10 güvercin uçurulacak. 82 yaşına giren Ecevit, 4 yıl önce de doğum gününü hastanede kutlamıştı. 2002 yılında Başbakan olduğu dönemde Ecevit, TOBB resepsiyonunun ardından fenalaşmıştı. Doğumgününde rahatsız olan Ecevit doğum günü pastasını hastanede kesmişti. GATA dün de Ecevit'in sağlık durumunda bir değişikliğin olmadığını açıkladı. Ecevit'i ziyaret için GATA'ya gelen İstanbul Şebinkarahisar Vakfı Başkanı Hayri Bakıcı, Rahşan Ecevit ile görüştüğünü belirterek, Rahşan Hanım'ın 'Ecevit'in sabah saatlarinde göz kapaklarında hareket gördüğünü ve bu durumun da kendisini umutlandırdığını' söylediğini aktardı. Kaynak: Hüsniye ORAL / ANKARA-Deniz GÜÇER - Dilek GEDİK / ANKARA *tna ***
  2. *** AKP - CHP - DYP ' den EL ELE GÖSTERİ El ele geldiler dargın ayrıldılar Anayasa'nın laiklik, demokrasi, sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlılık gösterisine dönüşen TOBB Genel Kurulu'nda, salona Erdoğan, Baykal ve Ağar el ele girdi. Ancak ayrılırken 'el ele' görüntüsü bozuldu İlk kez bir meslek örgütünün 3 bin kişiye ulaşan kalabalıklarla 'genel kurul' yaptığına tanık oluyoruz. TOBB'un Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nin (ETÜ) salonundaki toplantıya ilk gelen konuklar arasında bakanların yer alması 'diyalog' ilişkisini pekiştiriyor. Koridorda DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar dolaşırken, partisinin köklerinden beslenen TOBB camiası ile yakın teması korumaya çalıştığı izlenimini veriyor. ETÜ'nün çevresi saat 09.00 sıralarında şenlenmeye başlıyor. Girişte Gaziantep, Kayseri odalarının yiyecek içecek standlarından sunulan ikramlarla sabah kahvaltısı yapılıyor. Saat 10.15'te 'Sayın Başbakan geliyor'anonsu ile yerlerini almaya başlıyorlar; salon tıklım tıklım... Bundan önce en fazla 2 bin kişi ile genel kurul yapan TOBB geçen günlerdeki 'özel koşullar nedeniyle' yalnızca delegeleri değil, meclis üyelerini de davet etmiş. Görkemli bir Anıtkabir ziyareti ve yapılacak konuşmalarla altı çizilecek olan Anayasa'nın temelini oluşturan laiklik, demokrasi ve sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlılıklarını göstermek için kalabalıklara açılıyorlar. TOBB'un 'düzene' gövde gösterisi... Sahneye koridor açıldı Saat 10.15 sıralarında sürpriz bir sahne oluşuyor, yükselen müzikle birlikte TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun yanında Başbakan Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal ve DYP lideri Mehmet Ağar el ele salona giriyorlar. Bu sahnenin oluşumu, az önce Hisarcıklıoğlu'nun liderlerle yaptığı baskın görüşmede gerçekleşiyor. TOBB delegeleri 'uzlaşı' tablosunu ayakta alkışlıyorlar. Hisarcıklıoğlu'nun en sevdiği tablolardan biri muhalefet-iktidar el ele tablosu. Bundan önceki TOBB Genel Kurulu'nda yine Hisarcıklıoğlu, arşivlere, benzeri pek sık yer almayacak samimiyette Erdoğan ile Baykal yakınlaşmasını sokmayı başarmıştı. Hisarcıklıoğlu'nun, kürsüye çıktığında söylediği "İnsanların olduğu gibi ülkelerin de yıldızının parladığı fırsat anlarını görüp değerlendirmek marifettir. 1920'lerde iktisadi bunalımdan çıkıldı" sözleriyle Mustafa Kemal Atatürk'ü anması salonda alkışlarla karşılandı. Dinleyenler azaldı Hisarcıklıoğlu'nun, "2001 yılı krizi bize fırsat açtı. 2003'ten itibaren hükümetimiz ile siyasi istikrar ivme kazandı. 4 yıldır kesintisiz süren özel sektörde büyüme, kamu maliyesinde düzelme bu programla mümkün oldu" sözlerini eleştiriler izledi: "Fırsatların kazası (kaza namazı) yoktur. Yüksek enerji maliyetleri, en ağır istihdam yükleri altındayız. Çalışma mevzuatı karşısında rekabet gücünü nasıl koruyacağız, polisin ve adaletin elini kolunu bağlayıp insanların can ve mal güvenliği nasıl sağlanacak? (en çok alkış da bu soruya geldi.)" Gündemi değişti "1 milyar insanın yaşadığı coğrafyadaki ihracatın yüzde 65'ini Türkiye gerçekleştiriyor. Hem de bu ticareti doğal kaynaklarla yapmıyoruz. Özel sektör ile kalkınan tek örnek biziz" diyen Hisarcıklıoğlu, sözlerini 'küresel rekabet' hedefiyle noktaladı. Aslına bakarsanız, son günlerde siyasi gelişmeler olmasaydı, bu kongrenin konusu 'Türkiye global aktör' olacaktı! Salon 'global aktör' meselesine pek ısınmamış olacak ki, ayakta alkışladıkları Hisarcıklıoğlu'ndan sonra kürsüye çıkan, yabancı konukları dinleyenlerin sayısı konuşma boyunca akın akın azaldı. Muhalefet de belli! Başbakan Erdoğan'ın "Katılımım protokol olsun diye değil, sorunlara kalıcı çözüm üretme çabası" sözleriyle kürsüye çıkmasını takiben salon yeniden dolmaya başladı. Erdoğan, "1999 zamanının hükümeti sosyal güvenlik yasası çıkardı. Kesimlerin görüşleri dikkate alınmamıştı. Bugün çok daha köklü reform yasası çıkardık, ilgili tüm kesimlerle azami bir uzlaşma zemininde buluşmaya özen gösterdik" sözleriyle 'uzlaşı' hassasiyetini vurguladı. "Türkiye'ye kastedenlere ortak cevabımız olmalı" sözüyle dikkat çeken Erdoğan, alkışlarla onaylandı. Konuşmasını ekonomi mesajlarıyla noktalayıp Baykal'ı dinlemeden salondan ayrılan Erdoğan, 'el ele' tablosuna leke düşürdü. Baykal'ın konuşmasını izleyenlerin de sayısı azalmaya başladı, ancak kalanlar da istediklerini aldılar. Baykal'ın antilaik cepheye yönelik eleştirileri destek buldu. Kürsüden inen Baykal ile yerinden kalkan Devlet Bakanı Ali Babacan birbirine teğet geçti ve Babacan salondan aynı hızla ayrıldı. Ağar kürsüye çıktığında, Erdoğan'ın salonu terk etmesini anımsatarak, "Hep böyle oluyor, konuşma sırası değişmeli" dedi. Salondaki 'siyasi eğilim' tablosu Ağar ile birlikte belirlenmiş oldu. Baykal'ı dinlemeyen delegeler, Ağar için de salona geri dönmediler. DYP'nin TOBB'daki gücü bu kadardı. TOBB'un da muhalifi belirdi: İstanbul Ticaret Odası (İTO). Danıştay saldırısının ardından verdiği 'Olayı büyütmeyelim' demeci ile tepki çeken İTO Başkanı Murat Yalçıntaş ve ekibi genel kurula katılmadı. Kaynak:[email protected] 28.05.06 *tna ***
  3. *** Son 100 yılın en güncel şiiri... GÜNCELLİĞİNİ hiç kaybetmeyen şiir var mıdır? Hiç olmaz mı? Konu böyle açılınca biz hemen "Hilmi Yavuz'un şiirleri!" dedik: "On yıl önce öyle diyordu, son 85 yılın en güzel mısraları benimdir!" diyordu. Hikmet Sami Türk'ün kulakları çınlasın, Hilmi Yavuz'un bu meydan okuyuşunu pek anlayamamış "Galiba yeni bir espri anlayışı" diye gülümsemişti. *** SONUNDA son 100 yılın en güncel şiirinin Tevfik Fikret'in "Han-ı Yağma", yani "Yağma Sofrası" olduğuna karar verdik... Öyle bir şiir ki hangi döneme uygularsan uygula, yanılma payı hemen hemen hiç yok! *** BU şiiri bugüne, konuşulan dile uyarlayan çok oldu; "Türk Dili Dergisi"nin son sayısında da Sait Maden denemiş, çok da iyi olmuş, cuk diye yerine oturmuş: *** NASIL, itirazınız var mı? Son 100 yılın en güncel şiirinin "Yağma Sofrası" olduğuna itiraz edeniniz var mı? KAYNAK: Hasan Pulur * [email protected] * 27.05.2006 *tna ***
  4. Sayın yamyam bu konuda yanıt almanız mümkün görünmüyor.... Bunların derdi bir şeyler tartışıp paylaşmak değil...Kendi düşüncelerini zorla satmak... Baksana şürekasıda yeni kayıt yaptırmış,akılları sıra nasılda sıkıştırıyorlar yedik tabi... Armudun sapı üzümün çöpü, laf ola beri gele, dostlar alışverişte görsün pazarlama yapıyorlar... *** Aslında ne başlığı neden açtıklarının farkındalar, nede başlığı ateizme kimler meyillidir dedikten sonra buna cevap vermek yada yanıt arama derdindeler...İşleri güçleri laf salatası... Başlığı açan arkadaşta zaten...Konuya hakim olamadığı için başlığı açarken sorduğu soruyla yazdığı yazı arasında hiç bir bağlantı bulunmamaktadır.çünkü başlıkta sorduğu kimler ateizme meyillidir sorusuna cevap olacak bir tek satır bile yazmamıştır... Bu başlıkta sorulan soruya sorumluluk duyarak direk cevap vermeye çalışan sadece "sara k", olmuştur. Bunun dışında bilimselci ve yamyam geniş perspektifte yanıtlar aramaya çalışmış,ancak malum şahıslar konuyu başka taraflara kaydırarak konunun içine etmişlerdir. Başlıkta sorulan soruyu kendileri de unuttukları yada verebilecekleri bir yanıtları olmadığı için dostlar alışverişte görsün, birçok farklı konunun ağzından girip burnundan çıkarak laf ola beri gele yaklaşımlarla armudun sapı üzümün çöpü iletiler göndermişlerdir... Havadan birilerinin yakıştırdığı akademik lafına dört el ve gözle sarılıp benimseyerek bedavadan kariyer sahibi olmanın doruklarında şaşkın bir halde ıvırda zıvır,bilim teknik derken açmazları ortaya çıkınca, suç üstü yakalanmanın telaşıyla bu seferde vereceği yanıtları olmayan insanların o bildik yaklaşımıyla karşıdakinin kişiliği veya karekteri ile uğraşmak zorunda kalmışlardır... Sonuç başlıkta sorulan soru yine kendilerince allem kallem edilerek bu günlere kadar gelinmiştir... Sayın Mete kardeşim çok güzel bir soruyla konu başlığı açmışsın da, neden iletiyi yazarken bunun cevabını verecek yaklaşımlarda bulunmadınız? neden? bunun yanıtını sizden istiyorum...Farkındamısınız kendi sorduğunuz bu sorunun yanıtını sizde vermemişsiniz...Üstelik yanıt gelmeyince başlık sahibi olmanın sorumluluğunu üstlenmeyerek, konunun sapmasına engel olamadınız... Neden? Size bir lafım yok güzel bir soru bulup güzel bir yazı yazmışsınız...Ama arkadan gelen gelişmelere, konunun sapmasını engellemediğiniz ve hatta sapmasına katkıda bulunduğunuz için hatalısınız, böyle içeriği dolu bir yazı yazan bir kişinin, bunu neden yaptığı kafamda soru işareti... Neden?... cevabını vermelisiniz?... Bu soruyu sorup neden yazınızda cevaplamadınız..Kimler Ateizme meyillidir cevap istiyorum... Sayın M€T€...
  5. Bu ******** insanlara çok kızıyorum... Başkalarının yazılarını alıp buraya kendi düşünceleriymiş gibi aktaranların, düşünsel ahlaklarına hiç saygı duymuyorum... Böylesine basit düşünce yapılarının bunlarıda okuyup bir bilen vardır düşüncesizliklerini anlayamıyorum... Üstelik Bilim ve Teknoloji Dünyası gibi bir konuda ordan buradan aşırılmış makale ve bilimsel yayınların ve üzerinde oynamalar yapılarak çarpıtılmış safsataları bilimsel gerçeklermiş gibi önümüze sunulmasını tek kelimeyle abesle iştigal olarak bakıyorum... üstüne üstlük bu saçmalıklar üzerine bir ayet bir dinsel terim yerleştirdinmi bunların dinin dogmalarının ispatıymış gibi yaklaşımlarda bulunlunması tek kelimeyle beyinsel zaaf olarak görüyorum... Bu kopyala yapıştır iletide Bir zamanlar adnan oktarın tanıtımı için Vakit gazetesinde yayınlanan ve Evrenin Sonu ve "Big Crunch" 'un bir bölümü...Kaynakları ise adnan oktar namı diğer HY...yada Halûk Nurbâki sitelerinde yayınlanan, o fizik prof' larının orjinal makalelerinin işlerine gelen bir bölümünü alıp üzerine dinsel temalarla kendi dogmalarına kanıt üretmek üzere hazırlanmış yazılar... Bilimsel kaynaklara bakarmısınız...Vakit Gazetesi, adnan oktar namı diğer HY...yada Halûk Nurbâki siteleri... Teist kavramlar ve dogmalarla evreni anlamaya çalışan insanların gelişmiş omirilik yaklaşımları... Ve bu adamlar bu omirilikleriyle evrenin geleceğiyle ilgili ahkam kesiyorlar..bilimsel yaklaşım, yazı sunuyorlar... Bu ******** insanlara ve ********** kendilerini olduğundan farklı gösterme çabalarına çok kızıyorum... Bir bakıyorsunuz kimi ohio' da okuyor muş, bir bakıyorsunuz öbürü biyolog... Dilin kemiği mi var bu tür *********** da sonu yok.... Günahlarını affettirmek için dillerinde tüy bitmiştir bunların...
  6. *** Danıştay baskınının yarattığı sonuçlardan birisi, AKP yönetiminin durup düşünmesi oldu galiba: Erdoğan'ın, Gül'ün, Şener'in laikliğe övgü yağdıran mesajları kadar, Bülent Arınç'ın en azından şimdilik susuyor olması da önemli. 'AKP bir durum değerlendirmesi mi yapıyor' diye düşünmeye sevk ediyor insanı. Nitekim dünkü Radikal'de AKP'li belediyelerin yaptığı dini yayınların AKP yöneticilerini de bıktırdığı haberi yer alıyordu. AKP Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in şu sözleri de ilginçti: "Yaptırdığımız anketlere göre türbanın Türkiye'de halkın sadece yüzde 1.5'i için sorun olduğu görülmektedir. Bizim önceliğimiz türban değil, işsizliktir. Bizim gündemimizde halkın sadece yüzde 1.5'ini ilgilendiren bir konu öncelikli olarak yoktur. Olması siyaseten de yanlıştır." Şahin'in bu sözleri AKP yönetiminde ve hükümette yeni bir tutumun habercisiyse, yeni bir durumla karşı karşıyayız demektir. İlginç olan bir nokta, türbanı öncelikli sorun olarak görenlerin, halkın sadece yüzde 1.5'ni oluşturması. Şaşılacak şey doğrusu. Halkın sadece yüzde 1.5'inin isteği Türk siyasetini senelerdir kilitledi, Diğer konuları unutturdu, pek çok olumlu gelişmeye de engel oldu. Merak ettiğim bir hususu sormadan edemeyeceğim: Bu anket sanırım dün yapılmadı. AKP yöneticilerinin elinde uzun zamandır bulunan bilgiler olmalı bunlar. Neden bu bilgileri daha önce açıklayarak ortamı rahatlatma yolunu seçmediler de tam tersine türbanı bir savaşım simgesi haline getirmeyi tercih ettiler? Hatta uluslararası mahkemelere başvurarak bu konuda TC'yi mahkûm ettirmeye kalkıştılar? Neden? Yoksa kendilerini yüzde 1.5'lik radikallerden mi sayıyorlardı? Yoksa siyaseti germek işlerine geldiği için mi bu bilgiyi gizlediler? Bu arada yapay olarak yaratılan bu gerginliğin nasıl sonuçlar verebileceğini Danıştay baskınında gördük. Keşke AKP yönetimi, tansiyonu düşürme, rejimle ve kurumlarla barışma girişimi konusunda bu kadar geç kalmasaydı. 'Türban sorunu halk çoğunluğunun öncelikli sorunudur' diye hepimizi daha düne kadar işletmeseydi. *** Kaplumbağalar, yine Tehlikeyi görünce sindiler. Oldukları yerde duruyorlar ama, Takiye nutukları artmaya başladı... Başlarını ve bacaklarının bağasına çekerek tehlikenin geçmesini bekliyorlar. KAPLUMBAĞALAR ŞERİAT GİBİDİR... Onlar, yüzde 1.5'lik radikaller gibi, Çok yavaş ve sinsi yürürler. Tehlikeyi görünce sinerler. Olduğu yerde kalıp, başını ve bacaklarını bağasına çekerek tehlikenin geçmesini beklerler. Sonra tehlikenin geçtiğini duyumsadıkları anda tekrar gidecekleri yöne doğru yürümeye başlarlar. Hiçbir zaman geri adım atmazlar. Kaplumbağaları tanımayanlara DUYURULUR... *tna ***
  7. Danıştay baskınının yarattığı sonuçlardan birisi, AKP yönetiminin durup düşünmesi oldu galiba: Devletin kurumlarıyla kavga ederek, diyerek, belediyeler aracılığıyla şeriatçılık yaymaya çalışarak varacağımız nokta belli, diyenler var anlaşılan. Erdoğan'ın, Gül'ün, Şener'in laikliğe övgü yağdıran mesajları kadar, Bülent Arınç'ın en azından şimdilik susuyor olması da önemli. 'AKP bir durum değerlendirmesi mi yapıyor' diye düşünmeye sevk ediyor insanı. Nitekim dünkü Radikal'de AKP'li belediyelerin yaptığı dini yayınların AKP yöneticilerini de bıktırdığı haberi yer alıyordu. AKP Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in şu sözleri de ilginçti: "Yaptırdığımız anketlere göre türbanın Türkiye'de halkın sadece yüzde 1.5'i için sorun olduğu görülmektedir. Bizim önceliğimiz türban değil, işsizliktir. Bizim gündemimizde halkın sadece yüzde 1.5'ini ilgilendiren bir konu öncelikli olarak yoktur. Olması siyaseten de yanlıştır." Şahin'in bu sözleri AKP yönetiminde ve hükümette yeni bir tutumun habercisiyse, yeni bir durumla karşı karşıyayız demektir. İlginç olan bir nokta, türbanı öncelikli sorun olarak görenlerin, halkın sadece yüzde 1.5'ni oluşturması. Şaşılacak şey doğrusu. Halkın sadece yüzde 1.5'inin isteği Türk siyasetini senelerdir kilitledi, Diğer konuları unutturdu, pek çok olumlu gelişmeye de engel oldu. Merak ettiğim bir hususu sormadan edemeyeceğim: Bu anket sanırım dün yapılmadı. AKP yöneticilerinin elinde uzun zamandır bulunan bilgiler olmalı bunlar. Neden bu bilgileri daha önce açıklayarak ortamı rahatlatma yolunu seçmediler de tam tersine türbanı bir savaşım simgesi haline getirmeyi tercih ettiler? Hatta uluslararası mahkemelere başvurarak bu konuda TC'yi mahkûm ettirmeye kalkıştılar? Neden? Yoksa kendilerini yüzde 1.5'lik radikallerden mi sayıyorlardı? Yoksa siyaseti germek işlerine geldiği için mi bu bilgiyi gizlediler? Bu arada yapay olarak yaratılan bu gerginliğin nasıl sonuçlar verebileceğini Danıştay baskınında gördük. Keşke AKP yönetimi, tansiyonu düşürme, rejimle ve kurumlarla barışma girişimi konusunda bu kadar geç kalmasaydı. 'Türban sorunu halk çoğunluğunun öncelikli sorunudur' diye hepimizi daha düne kadar işletmeseydi. Kaplumbağalar, yine Tehlikeyi görünce sindiler. Oldukları yerde duruyorlar ama, başlarını ve bacaklarının bağasına çekerek tehlikenin geçmesini bekliyorlar. KAPLUMBAĞALAR ŞERİAT GİBİDİR... Onlar, yüzde 1.5'lik radikaller gibi, Çok yavaş ve sinsi yürürler. Tehlikeyi görünce sinerler. Olduğu yerde kalıp, başını ve bacaklarını bağasına çekerek tehlikenin geçmesini beklerler. Sonra tehlikenin geçtiğini duyumsadıkları anda tekrar gidecekleri yöne doğru yürümeye başlarlar. Hiçbir zaman geri adım atmazlar. Kaplumbağaları tanımayanlara DUYURULUR...
  8. Siz ne Yapmaya çalışıyorsunuz sayın terapi...ÇOCUK mu kandırmaya çalışıyorsunuz... Yukarıda görüldüğü gibi bu kadar düzenli ve anında cevaplar üreten zatıaliniz, tam o noktada gelen iletiyi görmeyip her nasılsa daha önce oradan alıntılar yapmana karşın birden tekrar farkedip yorumsuz ileti göndermiş miş... Gelen bir iletiye iki ayrı cevap yazdığın her zaman sabit...en son örneğide hemen üette...Sen bu forumdakileri geri zekalı mı sanıyorsun... bir de kalkmış beni ön yargılı olmakla itham edip özür dilemeye davet ediyorsun... Bırakın bu duygu sömürülerini...Yaşınızdan başınızdan ... var olduğunu iddia ettiğiniz eğitimli kişiliğinizden utanın biraz... Sanırım benim size bir özür borcum değil sizin fazladan namaz kılıp "bu saptırma ve kaşla göz arası (Yalancılık ithamında bulunmadan yazmak istiyorum) asılsız, uydurmalarınız için "işlediğiniz bu günahlar için af dilemeniz gerekiyor...Tabi bu inancınıza göre bir günah sayıyorsanız... eyvallah gecekuşu... diyorsunuz...Güle güle kardeşim bu vasıflarınla seninle işim olamaz... Tutarlı..Dürüst olun canımı yiyebilirsiniz...Ama böyle olmaz... Bir zamanlar bir başka arkadaşla girdiğin aynı yaklaşım ve polemiği bana da uygulamaya kalkıyorsunuz... Bu sefer olmaz...Birincide hoş görüldün...İkincisi fazla oluyor artık... UNUTMA SORULARI CEVAPSIZ BIRAKIP DUYGU SÖMÜRÜSÜ YAPIYORSUN... Eline diline sağlık konuda "FAiz YİYENLERE ALLAH SONSUZ CEHENNEMİ LAYIK GÖRÜYOR" olmaktan çıkıp Sorulan sorular da havada kaldı... Oh Ohh ne iyi... Başardım.. Başardım diye... kendinle gurur duyup övünebilirsin... Cevaplamak istersen sorular yukarda ... Ama niyetin yok herkes anladı.! CEVAPLAR YİNE YOK... ARMUDUN SAPI, ÜZÜMÜN ÇÖPÜ...POLEMİK YAKLAŞIMLAR VAR... Sayın terapi
  9. Artık hangi iletinize cevap vereceğimi şaşırdım sayın terapi...Birbirimize mektup yazar gibi olduk... Bu da bir yöntem olsa gerek...Bazı soruların cevaplarını gözden kaçırmak için ilginç bir yaklaşım... Lütfen beni polemiklerin içine çekmeye çalışmayın... Kafa karıştırmakta uzman olduğunuz tamamen ortaya çıktı.. Ben diyorum ahmet siz diyorsunuz hanım ayşe.... konumuz satır arası bahsettiklerimiz değil... Faiz ve haram konusunda size yöneltilen sorular... Cevaplamanın bir sakıncası varsa dersiniz ki...kusura bakmayın bu konuda cevap vermek istemiyorum... Bizde anlayışla karşılarız ..olur biter... Ne yapmaya çalışıyorsunuz... şimdi işi ileti saatlerine döndürmenin alemi ne ? Hadi madem polemik olacak devam edelim... Yazılan yazılar sırasıyla şöyle forumun sırası ve kayıtları yalan mı söylüyor... Hemen ardından birde şu... sıralamada bir hatamı var yok...üstelik sizin o yorumsuz yazınıza cevap yazarken birde ikincisi gelmiş... Bırakın bu polemikleride sadede gelin... diyorsunuz şüpheniz mi vardı yoksa... Hatalarınızı ve polemiklerinizi ifade ediyoruz diye haklı taraflarıda inkar edecek değiliz ya... kendi içinde tutarlı olamak kavramını lafta değil özde ve beyinde taşımak gerekir... Kafanız karışmasın...Anlamakta güçlük çekmeyin ... Tutarlı olmak laflarını ediyorsak sizde öyle olamaya çalışın... Anlamakta güçlük çekmeyeceksiniz... Ve artık lütfen ... Cevap verecekseniz verin yok vermek istemiyorsanız... Polemik olacak iletiler göndermekten vazgeçin...Herkesi sıkmaya başladı YETER artık...
  10. Doğru söze nedenir..Katılmamak mümkünmü sayın terapi... Bu ifadelerinizde hem haklı hemde haksız olduğunuz taraflar var... 1-Ben elbette elbette yapılması gerektiğinde kendi yorumlarımı yapıyorum ve bunlar aynı zamanda karşı cevaplar...Cevp değil ifadeniz tutarsız... Sizin ifadenizle "Burada önemli olan tutarlı olmak.." biliyorsunuz...Kendi cevapsızlığınızı saklamak için başkalarını cevap vermiyor şeklinde ifade etmeye çalışmanız tutarsızlıktır... 2- Burası bir fikir platformu, öyle herkesten akademik yaklaşımlar, bilimsel tezler bekleyemezsiniz... Hani nerde bilimsel katkılarınız yaklaşımı kendinize payeler çıkartmanızı sağlamaz....sonra kalkıp "Söyleyecek sözü olan herkes dinlenmelidir." demek zorunda kalarak kendi içinizde tutarsızlıklarınızı sergilemek zorunda kalırsınız... 3- ""Allah'a olan inancımı dahada artırıyor"" yaklaşımınız herkese iyi bir örnek olması açısından sizi kutluyorum...Çünkü her nekadar kinaye yapsanızda bu yaklaşım tutarlı bir yaklaşımdır... Ben yamyam arkadaşın iyi bir insan olduğunu biliyordum ve size bu katkıları yapmış olması onuda mutlu edecektir...buna inanıyorum...
  11. Sayın terapi Ama bu cevap değil ki? Size sorulan o sorulara yorumsuz diyerek o iddia ettiğiniz davanızın verecek bir cevabı olmadığını mı anlatmak istiyorsunuz... Bir yazınızda hatırladığım kadarıyla yazdıklarınızın okunmadan anında cevaplandığından şikayetçiydiniz... Görüyorumki foruma 09.16 da gönderilen bu kısacık iletiyi (?) maşallah 09.32 de yorumsuz cevabını postalayı vermişsiniz... Yorumsuz yaklaşımıda bir gelişme hiç olmazsa armudun sapı ,üzümün çöpü saptırmalarına gitmemiş bizim bazılarının davranışına söylediklerimizi zeki bir yaklaşımla bize yönlendirmişsiniz... soruları cevaplamak yerine Yorumsuz diyerek size yöneltilen bu sorulara bizim cevaplamamızı isteyerek, yeni spekülasyonlara yol açacaksınız... Bence buna sebep olmayın o sorulara cevap verin S O R U L A R Ş Ö Y L E Y D İ ? BENCE DAHA FAZLA KAÇMAYIN cevaplayıp akademik sorumluluğunuzu yerine getirin... Saygılar... *** Not: Tam iletiyi postalayacaktım ki; sizden yeni bir ileti daha gelmiş...Hızınıza yetişemiyorum sayın terapi...bu yönünüzü taktir etmem gerekiyor... Orada şöyle demişsiniz; Ama lütfen bu soruların yanıtını vermeden ayrılamayın... Diyorsunuz...Saygılar karşılıklı..Bizde tavırlar asla kişisel olamaz...Düşünce bazında kalır...Analaşabileceğimiz diğer noktalar ortaya çıktığında insani ve düşünsel samimiyet devam eder... ifadeniz yoruma açık bir yaklaşımdır... Bunun sonuçları bizi samimiyetsizliğe götürüp kırıcı olacağı için girmek istemiyorum... Çünkü gerçek dışı imalarda bulunarak duygu sömürüsü yapmak hiç hoş değil.. Yukarıdaki sorulara Cevaplarınızı sadece ben değil bütün forum okuyanları bekliyor sayın terapi bu güne kadar bizlere yapmaya çalıştığınız bütün olumlu katkılar, havada kalıp hakkınızda şüpheler oluşacaktır... Bunu sakın aklınızdan çıkartmayın... Sizi sevenleri hayal kırıklığına uğratmayın Sayın terapi
  12. Kimse burada dövüşmüyor mecaz anlamda kullanmışta olsanız bu kafa yapınızı ortaya koyuyor… Burada herkes görüş ve düşüncelerini ortaya koyuyor… Ama sizin derdiniz zorla kabul ettirmek olunca sonuçta kafanızda çatışmalar oluşuyor… Ajitasyonu demagojiyi bir kenara bırakıp, armudun sapı, üzümün çöpünü bırakın sadede gelip sorulanları cevaplayın… Sorular soru sorularak cevaplanmaz! Bunların Copy/paste olacak cevapları da yok sanırım…Hadi bakalım kaleme kuvvet… Sayın Terapi
  13. Polis zanlıları paylaşamadı Avukatlar yürüdü: Danıştay'a saldırıyı kınayan yaklaşık 1000 avukat, İstiklal Caddesi'ndeki İstanbul Barosu'ndan Taksim Anıtı'na kadar yürüdü. FOTOĞRAF: OSMAN KARA Danıştay üyelerini tarayan Arslan'ın suç ortağı Cumhuriyet bombacılarının sorgulanması, İstanbul ve Ankara polisini karşı karşıya getirince Başbakan Erdoğan devreye girmiş Kaynak: © RADİKAL 25/05/2006 ADNAN KESKİN (Arşivi) SONER ARIKANOĞLU (Arşivi) ANKARA - Danıştay'a saldırı soruşturmasının Ankara ve İstanbul polisi arasında kavgaya yol açtığı, gerginliğin Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından çözüme kavuşturulduğu ortaya çıktı. Saldırının 'kilit ismi' olduğu ileri sürülen eski yüzbaşı Muzaffer Tekin ise 'örgütsel bağlantıyı' reddetti, soruşturma tıkanma noktasına geldi. Danıştay'a düzenlenen saldırıdan sonra silahıyla yakalanan avukat Alparslan Arslan'ın sorgusu Ankara emniyetinde yapılmış, Ankara polisi Arslan'ın Cumhuriyet gazetesini de bombalayan ekipte yer aldığını belirlemiş, diğer bombacıları da teşhis etmişti. Anka'nın haberine göre polis teşkilatındaki anlaşmazlık bu noktada patladı ve şöyle gelişti: Ankara polisi, yakalanan bomba faillerinin Arslan ile birlikte sorgulanması için Ankara'ya gönderilmesini istedi. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ise olay yerinin İstanbul olması nedeniyle sorguyu kendilerinin yapacağını söyledi. Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, zanlıların kendilerine verilmesi için Cerrah'ı ikna edemeyince durumu İçişleri Bakanı Aksu'ya iletti ve çözüm bulunmasını, aksi halde soruşturmadan sonuç alınamayacağını bildirdi. Aksu da Cerrah'ı ikna edemeyince durumu Başbakan'a iletti. Erdoğan, Cerrah'ı aradı ve gözaltındaki üç kişinin Ankara emniyetine teslim edilmesini sağladı. Bu arada soruşturma tıkanma noktasına geldi. Başbakan çetenin tümüyle ortaya çıkarıldığına dair açıklamalar yapsa da, eski yüzbaşı Tekin 'örgütsel bağlantıyı' reddetti. Yeni bir delile de ulaşılamazken kaydedilen son gelişme hayli medyatik: Danıştay saldırısının başrolündeki Arslan'ın 'derin televizyon dizisi' Kurtlar Vadisi'nin baş karakteri 'Polat Alemdar' ismini kullanması. Tekin: Arslan dengesiz biri Emniyet kaynakları Tekin'in, Arslan'la birkaç kez görüştüğü dışında herhangi bir suçlamayı kabul etmedi. Tekin ise Arslan ile yaptığı telefon görüşmeleriyle soruları şöyle yanıtladı: "Beni genellikle kendisi arardı. Samimiyetim yok. Hatta birçok dengesizliği de vardı. Bunun için de kendisiyle bir süreden beri görüşmek de istemiyordum." Öte yandan Danıştay saldırısı nedeniyle aranan eski Ata Ocakları Başkanı Ayhan Parlak'ın yurtdışına kaçtığı iddia edildi. Cumhuriyet'e düzenlenen saldırının faillerinden Erhan Timuroğlu'nun sorgusu ise devam ediyor. Tutuklanan Osman Yıldırım'ın bombaları aldığını söylediği 'Mardinli Ö.' adlı kişi ile İstanbul'da gayrimeşru ilişkileri olduğu bildirilen A.P.'ye yönelik arama çalışmaları da sürüyor. Kim kimin için ne diyor? Muzaffer Tekin: Katil zanlısı Alparslan Arslan için: Onunla sadece birkaç kez görüştüm, eylemleri hakkında bilgi sahibi değilim. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük için: Birkaç kez aynı ortamlarda bulunduğumuz doğru ancak hiçbir örgüt bağımız yok. Biz vatansever insanlarız. Alparslan Arslan: Muzaffer Tekin için: Tanışıklığım olmakla birlikte samimiyetim yok. üç-dört kez görüştük. Bu olayı refleks olarak gerçekleştirdim. O kim ki bana emir verecek. Bu olayı tek başıma yaptım. Ben onun bunun emrine girmem. Korkut Eken: Muzaffer Tekin için: Böyle bir olaya fikri yapısı uygun değil. PKK'lı olarak tanınan ünlü birisinin öldürülmesi, bölücü örgütlerin önde gelenlerine suikast düzenlenmesinin arkasında Tekin'in olduğuna inanırım. Tekin'in Susurluk ile de ilgisi yok. İbrahim Şahin'i ziyaret etti. Veli Küçük: Muzaffer Tekin için: Samimiyetim yok. Kendisini birkaç defa gördüm. Onun adını Muzaffer değil, Süleyman olarak biliyordum. Eski subay olduğunu sonradan öğrendim. Harakiri gibi intihar olur mu? Subaysa çeker tabancasını intihar eder. Böyle dangul dungul bir intihar şekli mi olur? Alparslan Arslan için: Fotoğraflarına baktım, şahsen de tanımıyorum. Kesinlikle konuşmadım. Şuursuz bir psikopat anladığım kadarıyla. Böyle bir anlayışla vatan kurtulur mu Allah aşkına? Taner Ünal: (Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği Genel Başkanı) Muzaffer Tekin için: Tekin'in Türkeli dergisinde bugüne kadar tek bir yazısı bile yayımlanmadı. Kendisini 13 Mart 2005'te, İstanbul'da verdiğim bir konferansta tanıdım. Dinleyiciydi. İki gün sonra orduevinde karşılaştık. Bunun dışında bir tanışıklığım yok. Alparslan Arslan için: Bir meczup çıkıyor. Arkasında NATO güçleri dediğimiz, gladyo dediğimiz birtakım güçlerin desteğiyle eylem yapıyor. Türk milletinin birliğine, vatanın bölünmez bütünlüğüne yönelik, siyasi istikrarı bozmak için, hükümet krizleri meydana getirmek için bir eylem yapıyor. Bu hareket kime yaramış, kime zarar vermiştir? Bu, hükümete karşı yapılmıştır. Muhsin Yazıcıoğlu: Alparslan Arslan için: Kimse onun tek başına bir operasyona kalkıştığını söylemesin. Çok karışık bağlantılar var. 'Sauna çetesi'ne de bakılması gerekir. Musa Çakmak: (Tekin'i hastaneye götüren emekli astsubay) Muzaffer Tekin için: Korkut Eken, İbrahim Şahin ve Mehmet Emin Yurdakul iyi arkadaşdır. Yüzbaşı ve çevresindekiler arasında Özel Harpçiler var. Olayı askerin üzerine yıkmak için Tekin'i kullanıyorlar. O avukat meczup. Yüzbaşıyla telefon görüşmesi olmadığı ortaya çıkacak. Tekin'in Semih Tufan Günaltay'la arası açıktı. Tekin ile Taner Ünal görüşürlerdi. Ancak Ünal'a güvenmezdi. Onun için 'üçkâğıtçı vatansever' diyordu. İdris Arslan: Oğlu Alparslan Arslan için: Son görüşmemizde 'Bunu neden yaptın?' diye sordum. Ayrıca 'Oğlum, seninle emekli bir yüzbaşı arasında bağlantı kuruluyor. Nedir bunun aslı?' diye sordum. Bana 'Baba ben komploya kurban gittim' dedi. Semih Tufan Günaltay: (Türk İntikam Tugayı kurucusu) Muzaffer Tekin için: Bu olay çözülürse 2002 yılında suikasta kurban giden Dr. Necip Hablemitoğlu cinayeti de çözülür. Tekin, Şahin ile birlikte Vatansever Kuvvetler Hareketi'nin Kadıköy yapılanmasını oluşturuyordu. Kare kare Muzaffer Tekin Yürüyüşte Muzaffer Tekin 3 Nisan 2006'da Beyoğlu'nda yapılan 'Türk ordusuna destek yürüyüşünde emekli Tuggeneral Veli Küçük'ün elini öperken. Beyazıt'ta 9 Nisan 2006'daki bir eylemde çekilen fotoğraf Zaman gazetesinde yayımlandı. Ülkücü avukat Kemal Kerinçsiz (en sağda) ve Veli Küçük'le (kasketli) birlikte. Tahliyede Özel Harekâtçı İbrahim Şahin cezaevinden tahliye olurken de yine en büyük destekçisi Tekin oldu. Karşılamaya gelip koluna girdi. Fotoğraf Kanal D Ana Haber'de yayımlandı. Çete davasında Susurlukçular yargılanırken, duruşmaya destek için gelenlerden biri de oydu. Yarbay Korkut Eken (arka sırada solda) ve İbrahim Şahin (önde, solda) mahkûm olmuştu. Ödül alırken Bir yıl önce ise, eski KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın 'şükran madalyası' verdiği kişiler arasında da Muzaffer Tekin vardı...
  14. Birbirimize daha çok sarılacağız Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye’de yaşanan son olayların ülkedeki huzur ve istikrarı bozmayı, herkesi birbirine düşürmeyi hedeflediğini belirterek, "Madem bizleri birbirine düşürmek için uğraşanlar var, biz de birbirimize daha çok sarılacağız, birbirimizin farklılıklarını daha çok tolere edeceğiz, daha çok anlayışla karşılayacağız" dedi. Ankara Sanayi Odası’nın aylık meclis toplantısına katılan Gül, özetle şunları söyledi: "Polis Danıştay’a saldırıyla ilgili çok dikkatli biçimde çalışmalarını yürütüyor. Biz de bu işin karanlıkta kalmaması için ne gerekiyorsa yapılması talimatı verdik. Kim suçludur, kim değildir, nasıl bir yapı vardır, bunlar muhakkak çıkacaktır"
  15. AA Güncelleme: 16:00 TSI 24 Mayıs 2006 Çarşamba ANKARA - Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün, Danıştay’a yönelik silahlı saldırı olayının perde arka bağlantılarını aydınlatma çalışmaları sürüyor. Saldırıyla ilgili Sincan F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukat Alparslan Arslan’ın “Kurtlar Vadisi” dizisinde Necati Şaşmaz’ın canlandırdığı “Polat Alemdar” ismini kod adı olarak kullandığı öğrenildi. Arslan’ın telefonlarının dava ile ilgili tutuklu bulunan arkadaşlarının telefonlarında “Polat” adıyla kaydedildiği belirlendi. Bu arada, saldırının kilit ismi olduğu belirtilen Muzaffer T’nin ise dün akşamdan itibaren sorguladığı bildirildi. İfadesine başvurulan Muzaffer T’nin, Alparslan Arslan’ı tanıdığını, ancak, kendisinin Cumhuriyet gazetesi ve Danıştay olayıyla bağlantısı olmadığını söylediği kaydedildi. Muzaffer T’nin Alparslan Arslan ile yaptığı telefon görüşmeleriyle ilgili olarak, Arslan’ın genellikle kendisini aradığını, ilişkilerinin çok samimi olmadığını belirttiği öğrenildi. Muzaffer T’nin Arslan ile ilgili, “Bazı dengesizliklerinden dolayı uzun süredir de görüşmemek için gayret gösterdiğini” de ifade ettiği bildirildi. Bu arada Muzaffer T’nin arkadaşı olduğu ifade edilen Zekeriya Ö ve İstanbul’da jandarmaya teslim olan Erkan T’nin de sorgulamalarının bugün tamamlanmasının ardından, en geç yarın mahkemeye çıkarılacakları öğrenildi. SUSURLUK İLİŞKİSİ Öte yandan olayla ilgili tutuklu bulunan Osman Yıldırım’ın bombaları aldığını itiraf ettiği, “Mardinli Ö.” adlı kişi ile İstanbul’da gayrimeşru ilişkileri olduğu bildirilen A.P’nin aranmasının sürdüğü belirtildi. A.P’nin geçmişte Susurluk davasından yargılanan bazı kamu görevlileriyle yakın ilişkide olduğu, bu kişileri yaklaşık 2 yıl önce Alparslan Arslan ile tanıştırdığı da tespit edildi. Polis tarafından tüm yurtta aranan A.P ile ilgili yurtdışına kaçma olasılığına karşı, “yurtdışına çıkış yasağı” konuldu. Emniyet Genel Müdürlüğünün, “çıkış yasağı” ile ilgili kararı tüm hudut kapılarına 3 gün önce teleks emriyle ilettiği öğrenildi. Emniyet yetkilileri bu kişinin 11 Mayıs tarihinde yurtdışına gittiğine dair bazı duyumların yer aldığını belirterek, “yurtdışı yasağı” kapsamında, bu kişinin Türkiye’ye girerken de söz konusu teleks emri çerçevesinde gözaltına alınacağını bildirdiler. *** Kod adı ’Polat’ Danıştay baskıncısı Alparslan Arslan’ın, Kurtlar Vadisi dizisindeki "Polat Alemdar" karakterini, kendisine kod adı seçtiği ortaya çıktı. Tutuklu sanıklar, Arslan’ın cep numarasını, telefonlarına "Polat" adıyla kaydetmiş. DANIŞTAY’a silahlı saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan’ın kod adı olarak "Kurtlar Vadisi" dizisindeki "Polat Alemdar" karakterini kullandığı belirlendi. Sincan F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukat Alparslan Arslan’ın "Polat Alemdar" ismini kod adı olarak kullandığı ve bu nedenle arkadaşlarının telefonlarında "Polat" adıyla kaydedildiği tespit edildi. SORGULAR SÜRÜYOR Ankara Emniyeti’nde saldırı ile ilgili olarak üç kişinin sorgusu devam ediyor. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün, saldırının perde arkası bağlantılarını tespit etmek için gözaltına aldığı emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin de önceki gün akşam saatlerinden itibaren sorgulanıyor. İfadesine başvurulan Muzaffer Tekin’in, saldırgan Alparslan Arslan’ı tanıdığını, ancak, kendisinin Cumhuriyet’in bombalanması ve Danıştay olayıyla bağlantısı olmadığını söylediği öğrenildi. Tekin, Arslan ile yaptığı telefon görüşmeleriyle ilgili olarak, "Ben onu hiç aramadım. Birkaç kez beni telefonla arayıp hal hatır sordu. Danıştay saldırısı ile ilgili ne ilgim ne de bilgim var" dedi. Tekin’in, Arslan ile ilgili olarak "Bazı dengesizliklerinden dolayı uzun süredir de görüşmemek için gayret gösterdiğini" söylediği öğrenildi. Tekin’in arkadaşı olduğu ifade edilen Zekeriya Öztürk ve İstanbul’da jandarmaya teslim olan Erkan Timuroğlu’nun da sorgulamalarının bugün tamamlanması ve mahkemeye çıkarılmaları bekleniyor. İKİ KİŞİ ARANIYOR Tutuklanan sanıklardan Osman Yıldırım’ın bombaları aldığını itiraf ettiği, "Mardinli Ö." adlı kişi ile İstanbul’da gayrimeşru ilişkileri olduğu bildirilen Ayhan Parlak ise aranıyor. Ayhan Parlak’ın geçmişte Susurluk davasından yargılanan bazı kamu görevlileriyle yakın ilişkide olduğu, bu kişileri yaklaşık 2 yıl önce Alparslan Arslan ile tanıştırdığı tespit edildi. Polis tarafından tüm yurtta aranan Ayhan Parlak ile ilgili yurtdışına kaçma olasılığına karşı, pasaportuna tahdit konuldu. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, "çıkış yasağı" ile ilgili kararı tüm sınır kapılarına 3 gün önce teleks emriyle ilettiği öğrenildi. Hürriyet @ 25 Mayıs 2006
  16. Erdoğan: Saldırı istikrara yönelik Başbakan Erdoğan, Danıştay’a yapılan saldırının “istikrar ve güven ortamını” hedef aldığını söyledi. Erdoğan, provokasyon ortaya çıktıkça, “ayak üstü yorum yapanların mahcup olduğunu” savundu. ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında, Danıştaya yapılan saldırıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Saldırının artık hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, Türkiye’nin huzurunu sabote etmeye yönelik kanlı bir komplo olduğunu kaydeden Erdoğan, olayın bütün boyutlarıyla Hükümetin takibinde olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, Danıştaya yapılan saldırının Türkiye’nin huzurunu sabote etmeye yönelik kanlı bir komplo olduğunu belirterek, “Saldırının arkasından bir ihanet çetesi çıktı” dedi. Saldırının faillerinin ve bağlantılarının ortaya çıkarıldığını açıklayan Erdoğan, şöyle konuştu: “Danıştay’a yapılan saldırı demokratik süreci hedef aldı. Karanlık emelleri olan çeteler provakatörleri maşa olarak kullanan tetikçiler toplumun vicdanını hedef aldı. Failler ve bağlantıları ele geçirildi. Toplum arasına nifak tohumları eken tetikçiler, karınlık hücre evlerinden çıkarak milleti birbirine düşürmeye muktedir olamayacak.” “YARIN MAHÇUP OLMAYIN” Başbakan, provakatörlerin davranışlarından siyasi rant elde etmeye çalışanların mahcup olacağını belirterek, “Karanlık odaklarının, çetelerin diliyle konuşmak kimseye birşey kazandırmaz. Ayaküstü yorumların sahipleri şimdiden mahkum oldu. Kimse yarın mahçup olacağı ifadede bulunmasın. Kimse karamsarlığa, umutsuzluğa pirim vermesin” dedi. Hukuk dışı çeteler ile mücadelenin devam edeceğini vurgulayan Başbakan, gerilim tarafı olmadıklarını, olmayacaklarını söyledi. “ERKEN SEÇİM YOK” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan seçim tartışmalarına da değinerek, “AK Parti iktidarı olarak bizden erken seçim kararı bekleyenler boşuna heveslenmesinler. Türkiye’nin erken seçim derdi yoktur” dedi. Erdoğan: Piyasaya müdahalede aceleci değiliz Kaynak:CNBC-E Güncelleme: 15:58 TSİ 24 Mayıs 2006 Çarşamba
  17. Danıştay saldırısına tepki yürüyüşü İstanbul Barosu’nca, Danıştay’a yapılan silahlı saldırıyı kınamak amacıyla İstiklal Caddesi’nde “Cumhuriyete, Demokrasiye ve Hukuka Sahip Çıkma” yürüyüşü düzenlendi. *** İSTANBUL - Odakule’deki İstanbul Barosu önünde toplanan bine yakın avukat, saldırıyı kınamak için cübbe giyip, yakalarına siyah kurdele taktı. Daha sonra açılan büyük Atatürk posteri arkasında kol kola kortej oluşturan avukatlar, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na doğru yürüyüşe geçti. Yol boyunca “Yargıya uzanan eller kırılsın”, “Bağımsız Türkiye bağımsız yargı”, “Türkiye laiktir, laik kalacak” şeklinde slogan atan avukatlar, ellerinde Atatürk posterleri, Türk bayrakları, karanfiller ile “Emperyalizmin oyununa gelmeyeceğiz”, “Elbette farkındayız tehlikenin”, “Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin oyununu bozalım”, “Mustafa Kemal ve Cumhuriyet ile sonsuza dek”, “Demokratik, laik, hukuk düzenine sahip çıkıyoruz, demokratik, laik hukuk düzeninde Mustafa Kemal’in izinde” yazılı dövizler taşıdı. Yol boyunca caddede ve binalardaki bazı vatandaşlar, avukatlara alkışlarla destek verdi. Avukatlar, vatandaşlara, Cumhuriyet Gazetesine ve Danıştaya yapılan saldırıları kınayan broşürler dağıttı. Yaklaşık 1 saat 15 dakikada Taksim Cumhuriyet Anıtı’na ulaşan grup, burada saygı duruşunda bulundu ve İstiklal Marşı’nı okudu. ANITA ÇELENK Grup adına anıta çelenk bırakan İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu yaptığı açıklamada, Türkiye’de laik, demokratik hukuk devletinin tam olarak kurulabilmesi ve aydınlığa taşınabilmesinin kararlılığı içinde yürüdüklerini söyledi. Yürüyüşe, İzmir Barosu Başkanı Ünal Uslu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi hakim ve savcıları, Marmara Bölgesi’ndeki baroların temsilcileri ile bazı üniversitelerin öğretim üyeleri de destek verdi.
  18. Evet buraya kadar tamam... Sayın 'Apostol', Şimdi Ülkenin, 1980 yılından bu yana süregelen gelişmeleri de ele alarak şu anda içinde bulunduğumuz durumunda tahlilini yaparmısınız... İçimiz ferahlıyacaktır umarım.. Yuzde üç buçukluk bu desteğin sessizliğini abartıp boşuna uykularımızı kaçırdık sanırım... Her nekadar kaplumbağalar ses çıkartmadan yürüselerde dedikleriniz doğru olabilir... Bizim ülkemizde var olan demokrasisinin tespitini yapabilirsek, muhalif dusuncelerin kutsal kavramlar etrafinda toplanmasi bizim ülkemizde söz konusu olamaz diye rahatlar ve zamanımızı demokrasinin dahada gelişmesi için vatandaşlık görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmeye devam edebiliriz... Ama bana kalırsa, o kaplumbağalar şuanda çoktan iktidar koltuğunda oturuyorlar bile allahtan Mısırda olmayan demokrasi bizde varda kutsal kavramlar,demokrasi ve Cumhuriyetin ilke ve değerlerinin önüne geçemiyor... Örneğin fetva makımına sormalıyız gibi kaplumbağa sesleri duyulamıyor ülkemizde... Hakimiyet duvarda yazıyor diyenler, Millet İsterse laiklik kalkar diyen kaplumbağalarda yok bu ülkede, sonra hani tehlikeyi sezen kaplumbağalar gibi laiklik nutku çekenler... O millet kavramı % 3.5 değil herhalde değilmi... Hani o % 3.5 lara zamanında adnan menderes siz isteseniz şeriatda getirsiniz demesi filan Eh, az biraz kafası çalışsa böyle demezdi değil mi? Neden dedi?...sebep neydi?...Kaç yıl geçti demi...geldimi...gelmedi... Kaplumbağalar nekadar yavaş ilerliyor değil mi?...Ah..Ah..Ah..birde başlarını kavuklarına sokmak zorunda kalmasaydılar... Neyse Bırakalım bunlarıda sizin nezdinizde "Eh, az biraz kafasi calisan herkes hemen anlarki, "ifadesiyle daha da akılsız duruma düşmeyelim... Siz;Var olduğunu ifade ettiğiniz,akılcı yaklaşımınızla; Bırakın öncesini, Şimdi Ülkenin, 1980 yılından bu yana süregelen gelişmeleri de ele alarak şu anda içinde bulunduğumuz durumunda tahlilini yaparmısınız... Eh, az biraz kafasi calismayan herkes hemen anlayıp rahatlasınlar...
  19. Aslında sayın terapi şöyle demeliydi, Yukardaki ayeti okuduk ve aşağıdakileri de okuduk aşağıdaki sitelerden okuyup copy/ paste yaptık... -http://www.biriz.biz/kuran/aliimran/aliimr60-64.htm- -http://www.eflanimuftulugu.gov.tr/kur'an/tefsir/3.htm- Sayın süheda, duymasın sayın terapi, bu konuda çok hassastır... "Onlar cevap aramakla meşguldur bence intertte site,site gezip nerden nasıl kopy paste yapacağız diye uğraşıyorlardır" diye bu duruma çok kızar... Böyle bir durumda başlık sahibine şöyle der"çünkü sizin yazdıklarınız bana göre onlara bir kaç beden büyük geliyordur..." Galiba bir kaç beden küçük geleceksiniz sayın terapi ... Akademik kariyeriniz zedelenebilir...
  20. Bu konuda çok haklısın...'evrensel_mesaj' kardeşim... Emin ol ki akıl sahipleri seni çok iyi algılayacaktır...Akordu bozulmuş borazan seslerine kulaklarınızı tıkayın siz... Diş bileyen, hırıltı dolu iletileri atlayıp sizi okuyan bi dolu insan var. Siz onların saldırı ve hakaretlerini bir kenara bırakın... Bu forum her düşünceden inasanın görüş ve düşüncelerini iletebilmesi için, özgür fikir platforumu... Bunu anlayamayıp hazmedemeyen, monolog kafalar çıkacaktır ... Ve onlarında bunu yazmaya hakları vardır elbette...Kalan tek şey kişisel haklara tecavüz etmeden, hakareti meziyet saymayan sağlıklı beyni olan insanların görüş ve düşüncelerini ifade etmeye devam edebilmesi... *** Görüyorsun ya kendi verecekleri cevabı olmayanlar...Başkalarından nasılda cince medet umuyorlar...Benim cevabımı bir başka arkadaş vermiş bile... BU cin oğlu cin arkadaş gibi, "Bazı uyanık teistler, bu parayı dövize ya da altına endeksleyip öyle vermeyi tercih ederler.Böylelikle sözde faiz almamaktadırlar" diye açık ve net yazmış iletisinde.Yalan mıdır? Bunu yapan dini bütünler yokmudur? Yoksa varmıdır?.Hadi biz neyse...ya hem inanıp hem böyle yapmak,ne perhizi ne turşusudur?. Hadi vereni de boş verelim alan faiz ödeyince dinden imandan çıkmakta mıdır?..Yoksa ekonominin kuralları din iman tanımamaktamıdır?... Kaplumbağa dikkati ve adımlarıyla yürüdüğünüz bu yolda hedefe vardığınızda getireceğiniz şeriat yasaları enflasyon belasını kökünden çözecekmidir?... Önce Haksözle beni karşı karşıya getirmeye çalışıp sonradan, evrenselin yazısına "Yahu senin neye inandığını ve neyi savunduğunu anlamakta güçlük çekiyorum...." diyen uyanık arkadaşım,Sayın, haksözün bu anlatıklarına karşı bir şeyler açıklamak gibi bir derdim yok... Ben başka bakıyorum o başka, ama ekonominin kuralları işiliyor.. kendince dedikleri doğrudur yada değildir bu beni değil onu bağlar ki, sonradan sayın yamyamın ve evrenselin gerçeklere parmak bastığı yazılarla ve evrenselin orada yazdığı dilekleriyle hem fikirim..O zaman da sen anlamakta zorluk çekiyorsun... Ama bence ikimizide bırak sen yamyamın dediklerine bak...Çünkü o bir ekonomi uzmanı olmalı ki çok açık ve net özetlemiş... Şimdi sen cevap ver bakalım "Acaba borçlu da böyle bir durumda faiz ödememekte midir?" Nerdeeee cevap yerine, armudun sapı, üzümün cöpü geveler durursunuz...
  21. Evet sevgili 'sedelina' , bu forumda en çok hak vereceğim kişilerden biri de sensin.... Evet çok doğru söylüyorsun...başörtüsünü ınancı için safıyane duygularla kullanan da çok.. Ama bahsedilen onlar değil ki... karşı durulan da o değilki...İşi bu tarafa çekmek isteyenler... Yani ey Erkekler...Başlıkta bu amaçla açılmış... Senin dediklerin doğru ve katılıyorum... Ama birileri bu tarafını hemen yok edip, anlatılmak istenenler başka taraflara çekilip içerik değişiyor... Kaplumbağalar kafalarını bir çekip bir çıkarıp yollarına devam ediyorlar.. Bunu anlatmak istiyorum...
  22. Çok haklısın dip not... Ama kaplumbağalar ben kaplumbağayım derler mi?... Buradaki arkadaşlarda kaplumbağa değil zaten olsalar seni rahatlatmaya çalışırlar mı iyi niyetle..Ham diye yutarlar bence... Gerçek kaplumbağalar... İşinin başında... onlar belediyede... onlar hükümette...onlar amerikada...onlar kurumları zedelemekle meşgul...onlar orduya sızmaya...hukuk kurumlarına saldırmakla meşgul... onların işi çok... bir sinip bir yürümekle gerekeni yapıyorlar... Ama sen bunları buralara taşıyınaca kaplumbağaların kaplumbağa olmadığını düşünen iyi niyetli arakadaşlar sana gülüp seni teselli etmeye çalışıyorlar... Ama belirtmeyi unutmuşsun kaplumbağa çeşitlerini anlatmamışsın... çinslerin detayına girmeden...şunu diyebiliriz...yavru kaplumbağalar...tecrübeli kaplumbağalar...belediyeci kaplumbağalar... hükümet kaplumbağalar.. amerikada ikamet eden kaplumbağalar...vs..vs.. Kaplumbağalar geriye yürümesini bilemeyen ilerici mahlukattandır... Taliban gibidir...Bütün tarihi eser putları yıkarlar... molla gibidir kamera görünce ağlarlar... aslında neyse...dediğin gibi, hani o adamda demişya, Şeriat bir kaplumbağa gibidir. Çok yavaş ve sinsi yürür. Tehlikeyi görünce siner. Olduğu yerde kalıp, başını ve bacaklarını bağasına çekerek tehlikenin geçmesini bekler. Sonra tehlikenin geçtiğini duyumsadığı anda tekrar gideceği yöne doğru yürümeye başlar. Hiçbir zaman geri adım atmaz. Aslı böyle olmalı bence KAPLUMBAĞA ŞERİAT GİBİDİR... Yavru kaplumbağalar şeriatı görünce Aaaa bu kaplumbağa derler...bana benziyor...yok canım tehlike yok derler "Türkiyede şeriat sistemini getirmeye çalısan bir kesim yok sadece belli işler yapılıyor"diye teselli ederler.. Evet çok Doğru kaplumbağalar hedefe yürümeye devam ediyor...
  23. Yine düz dümdüz mantıklar... Başını örtmüyorsan oranı buranı da örtme? edep yerini de örtmemekten... Saç edep yeri değildir diyen edepsizleri tesbit etmeye çalış... Bu tesbitten sonra bunu diyenlere bunlar edepsizdir sonucunu çıkar... Vay edepsiz sen ne edepsizsin yargılamaları yapılabilir artık.... Vay edepsiz..Vay edepsiz...Vay edepsiz... Böylece o kişilerin anlatmak istedikleri ortadan kalkmış edepsizlikleri ortada kalmıştır... Operasyon tamam yaşasın düz mantık sen ne kadar yararlı bir şeysin...iyiki varsın.. Yaşasın düz mantık...Yaşasın düz mantık...Yaşasın düz mantık...
  24. Sedelina biraz düz mantık olmamış mı? Analitik mantık denen bir yaklaşımda var biliyorsun... Bazı okuduklarımızı öyle algılayıp ifadelerde istenen yaklaşım ve üslupta olmadığını düşünerek tepki duyabiliriz sana hak veriyorum... Ama arkasında yatan başka gerçekler, anlatılmak istenen farklı şeyler de var görebiliyoruz değil mi? 1-yapılan mücadeleyide cihat olarak görenler..Kimlerdir ve cihat kime neye karşıdır? 2-ahiret hayatını kurtarmak düşüncesi nedir? bireysel midir? siyasimidir? 3-cennet elde edilecek bir şeymidir? nasıl elde edilir.? bu anlamda siyasi yaklaşımların önemi nedir? 4-başörtüsü ‘Allah ‘in buyrugu’ mu dur ? ...olarak savunanlar bunu doğrumu,ve ne amaçla yapıyorlar vede üstelik.! ey erkekler.... iseler... Bunları cevaplamak için analitik mantıkta kulanmamız gerekli galiba...Benimkisi olabilir mi acaba diyen bir düşünce sadece.. sevgilerimle
  25. Güzel kardesim ben sana, senin yaşamını ayetlerle ispat etme çabasında değilim... Sende bana ayetlerle ispat ediyorum iddiasında bulunamazsın...Bunu ancak kendin için yapar ve yaşarsan doğru olabilir...Bunu daha öncede yaptığın gibi başkalarının da yaşamını etkiliyecek ve sınırlayacak şeklide yapar ve dayatmalarda bulunursan kendi yerine bizi gülünç bulamaya devam edersin elbet... Bizim ki değil ama sizlerin, bizim bu yaklaşım ve bakış açımızı, kendi dar görüşünüze sığdıraramış olmaktan dolayı anlayamadığınız ve nasıl olur şaşkınlıklarınız var... Oysa bizler sandığınızdan daha mantıklı olarak, inaçve yaklaşımlarınızı hem kendi içimizde hemde burada sorguluyoruz...Mantıksızlık bunun önünde bir engel varmış gibi düşünüp bizim yanlış yolda olduğumuz gibi varsayımlar üreten düşünce yapısında... Bence Kişisel inançlarla, gerçek dünya arasındaki doğru yolu arayıp bulmak, bütün bunları birbirine karıştırmadan, yaşamı ve insanları algılamaya, sadece bizim değil sizinde sorununuz...Doğru yolu bulmak için, önce bu dünyada insanca değerlere sahip çıkıp yaşamak gerekiyor...Her türlü sömürü aracı olarak inanç değerlerini kullanmak ve dayatmak, sonrada bunların yanlışlarını ortaya dökenleri,doğru yoladan sapan olarak göstermek,sizin doğru gördüğünüz yola davet etmek senin ifadenle cevap veriyorum.."cünkü bu dünya gecici, cok yanlis yoldasiniz. " Öldükten sonra geri dönüp, insanları sevmak,onlara değer vermek, inançlarından dolayı onları ayırıp günahkar ilan etmemek, iNsanın yaşamına ve Dünyaya yararlı katkılarda bulunmak şansınız yok... Yaşamı bir de bu açıdan değerlendirmeye çalışın isterseniz... Böyle düşünebilmek, tüm insanlığa ayrımsız bakabilen çıkarcı olmayan bir yaklaşım Diğeride, Bir yerlerde yer kapma teleşı ve çıkarcılığıyla kişisel yaşamının kaygı ve arzularıyla insanları, yaşamı ve toplumu yargılayan bir yaklaşım...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.