GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
Linç kültürü İstanbul Teknik Üniversitesi'nde
*** Diyorsun Sevgili 'Abendstern'; Ama bir o kadarda inançlı olan insanları da yaralıyorsun... Bunun farkında mısınız acaba.? Kendine yakışanı göstermişsin diyebilir miyiz...? İnsanlar daima hak ettikleri yerde barınır ve kendilerini yine kendileri dışlarmış, Bunu sizin davranışınızla bir kez daha öğrenmiş olduk diyebilir miyiz?... Siz öyle görmeseniz de, Bizim kişiliklerimizle, görüşlerimizle, farklılıklarımızla oluşturup yaşatmaya çalıştığımız formumuz bizim için çok değerli... Çünkü, sanalda olsa biz burada ortak bir yaşamı paylaşıyoruz... Gün gelip, Birbirimizle üzülüyoruz, kimi zaman sevinçlerimizle çoğalıyoruz, Farklı görüş ve Ayrılıklarımızda tartışıp, birlikteliklerimizde buluşuyoruz, Bilmeceler soruyoruz, şiirler yazıyoruz, Havadan sudan konular yaratıp, gülüp eğleniyor, Kısacası her zaman tartışmıyoruz, kendimizle dalga geçtiğimiz de oluyor... Yemek bölümünde yemekler pişirip, birbirimize resimlerle de olsa pastalar sunup, çay ikram ediyoruz... Kişiliklerimiz değil derdimiz, birbirimizi anlayıp, kavramaya, öğrenmeye paylaşmaya çalışıyoruz Mini Türkiye burası, buralarda anlamaya çalışıp yaşamda uygulamanın yollarını arıyoruz... Siz kalkmışsınız, bizim yarattığımız bu değere hakaret ediyorsunuz buna hiç ama hiç hakkınız yok... *** Oysa forma ilk girdiğinizde; Derken, bugün biz de ne değişti de siz şimdi böylesine agresif ve ağır bir dil kullanarak, Herkesi yaralayan yaklaşımlar içinde olmayı seçiyorsunuz... Bence bunu ne bize nede kendinize yapmaya hakkınız yok... Ama tavrınız buysa ve bunda hala ısrarcı olacaksanız, Bence de dediğinizi yapsanız hepimiz için en iyisi olacak sanırım... Birbirimizi lüzumsuz yere yıpratmanın gereği ve âlemi yok... Kendinizi buraya ait hissedememiş olabilirsiniz, İnsani değerleri önde tutup, Bundan bir önceki iletinizde göstermiş olduğunuz bu değerleri devam ettirebilirdiniz... O zaman bizim buna ne kadar üzülüp, içten lütfen gitmeyin dediğimizi de görecektiniz.. O iletide bizler için dilemiş olduğunuz bu iyi niyetli yaklaşım ve dileklerinizi Bende senin için “her şeyin en güzelini diliyorum. Saygıyla kal, sevgiyle kal.”diyorum Ve bütün arkadaşların bu iyi niyetleri senin için, içlerinde taşıdıklarına emin olabilirsin... Ayrıca Türkiye’miz layık olduğu huzura. Gerçek Demokrasiye kavuşacağından hiç kuşkun olmasın.. Sen bizi merak etme biz üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirerek, Geleceğimize emin adımlarla hep birlikte yürüyeceğiz... Yaşamın mutluluk, sevgi, huzur dolu olsun... Sevgili 'Abendstern' Yine bence bizlere ve formumuza, olması gereken doğru bakış açısıyla bakabilir, İyi niyet ve sevgilerini hepimiz ve kendin için içinde yaşatır ve çoğaltabilirsen, Hepimiz için bir kazanç olacaktır diye düşünüyorum… *** **** *** Bir şey daha Sevgili 'Abendstern' Çözümden yana taraf olan, objektif, sağduyulu, duygudaş arkadaşlar aranıyor.(!) bu foruma *** **** *** Sevgiyle kal..saygıyla kal … Sevgili 'Abendstern' *tna ***
-
BELEDİYE KİTABINDA ŞERİAT PROBAGANDASI
*** Sevgili 'Abendstern'; "dolaylı yoldan değil direk cevabi verdim" Diyebilen bir kişi olarak, Lafı dolandırmadan uzatmadan, Başkalarını öne sürüp, sorulan soru görmemezlikten gelip, kaçış yolları aramadan... Kısa ve öz olarak... Bu çağda yaşayan, aklı başında, medeni biri olarak sizin, Bu kitapta yazılanlar İslam’dır. Yani Yazılanlar doğrudur..." diyenlere, Bir insan, bir kadın, bir Müslüman olarak düşünce, görüş ve yorumlarınız nelerdir? Kalın sağlıcakla deyip bir kenara çekilmek işin kolayına kaçmak değil midir sizce.? Lütfen bu soruyu cevaplamadan bir yere ayrılmayın... Biz sizi anlamaya, tanımaya ve hak vermeye çalışıyoruz... Lütfen bunu yapabilmemiz için bize fırsat tanıyın, Adalet istiyorsanız, Doğru, duyarlı, tutarlı bir kişi olduğunuzu ispatlayın, bu güne kadar ifade ettiklerinizin havada kalan şeyler olmamasını sağlayın… Selam ve sevgiler *tna ***
-
BELEDİYE KİTABINDA ŞERİAT PROBAGANDASI
*** Sevgili 'berceste' ; "Bu kitapta yazılanlar İslam’dır. Yani Yazılanlar doğrudur..." diyenlere, Bu çağda yaşayan, aklı başında, medeni biri, Bir insan, bir kadın, bir Müslüman olarak düşünce, görüş ve yorumlarını ifade ederek, İnsani değerlerin, dini değerlerin çarpıtılarak yok edilmemesi gerektiğini savunuyor olmanı, Umarım bu çağdışı, karanlık zihniyetler de anlarlar… Biliyor musun, inandığı değerleri böylesine ayaklar altına alan her düşünceden kişilere, Öylesine kızıyor ve onları anlamakta çok zorluk çekiyorum… Ve Çözümden yana taraf olan, objektif, sağduyulu, duygudaş olanları da bir o kadar taktirle karşılıyor ve onlara hayranlık duyuyorum… Artık herkesin, İnandıkları değerlere kendilerinin saygı duyarak, Onları yüceltecek olanın kendi saygı değer ve ilkeli davranışları olacağını, Kendi düşüncelerini yüceltmenin, Bilinçli, insani değerlere bağlı görüş ve yaklaşımlarla olabileceğini, Karşı görüşlere yapılacak aşağılık saldırıların, Kendi görüşlerine aynen yöneleceğini anlamalarını istiyorum… Bunu anlayan, Başkalarının görüş ve düşüncelerini de anlamaya çalışarak, Onlara saygı duyan yaklaşımların karşı tarafça önemseneceğini, Kişiliklere yapılan saldırıların ilkel bir davranış olduğunu kavrayan, Kendi görüş ve düşüncelerinin, haklılığını ve doğruluğunu ancak İlkeli davranış, bilgi birikimi ve bilinçli yaklaşımlarla ifade edilirse, Herkes tarafından, anlaşılıp kabul göreceğini bilen. İnsani olan bütün değerleri savunarak, Kendi görüşlerine Saygı duyulmasını sağlayan, Herkese YÜREKTEN, GÖNÜLDEN selam olsun… *** Çözümden yana taraf olan, objektif, sağduyulu, duygudaş arkadaşlar aranıyor.(!) Selam ve dua ile... Selam ve sevgiyle… Sevgili 'berceste' *tna ***
-
BELEDİYE KİTABINDA ŞERİAT PROBAGANDASI
*** Sevgili 'Abendstern' Böylesine önemli, insanı, kadını, ve insani değerleri ilgilendiren bir konuya, olaya ve yorumlara... Bu şekilde iki satırla ve kendinizi de göz ardı edecek bir yorum yapmanıza açıkçası çok şaşırdım... Sayın Erdoğan’ın da vurguladığı gibi; "Bu kitapta yazılanlar İslam’dır. Yani Yazılanlar doğrudur..." diyenlere, Bu çağda yaşayan, aklı başında, medeni biri olarak sizin, Bir insan, bir kadın, bir Müslüman olarak düşünce, görüş ve yorumlarınız nelerdir? İnanın çok merak ediyorum... *tna ***
-
BELEDİYE KİTABINDA ŞERİAT PROBAGANDASI
*** Haklısınız sayın mdoğan, öncelikle hoş geldiniz. Demek İslam’ın emirleridir bu yayınlanan ve dağıtılan kitapta olanlar Ve “İslam da yok böyle bir şey diyemezsiniz” ve “ilk önce İslam’ı öğrenin gelin” dediğinize göre, Siz de bu kitapta yazılanları kabul ediyor ve savunuyorsunuz demektir... *** O zaman geldiğimiz noktada şöyle bir sonuca ulaşmış oluyoruz... 1- Aklı başında her erkek, dokuz yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenebilir 2- Aklı başında her erkeğin aynı anda dört kadınla evlenmesi mümkündür. 3- Çocuk yaşta da olsa Kadın yâda erkek herkes için Akraba evliliği caizdir. 4- Günümüzde ikinci evliliğin kötü görülmesi veya resmi olarak kabul edilmeyişinin yol açtığı sosyal yaralar vardır, İnsan yaratılışı ve ihtiyaçları( ! )çokeşliliği zorlar. Bu nedenle İslam’ın bu konudaki çözümlerini dikkate almak gerekir. Bunun çözümü ise İslam’a göre Çok eşliliktir, 5- Aklı başında her erkek Kadınını yada kadınlarını (4'e kadar) dövebilir.önemli olan İz bırakmadan dövmektir. 6- Şahitlerin iki erkek veya bir erkek iki kadın olması gerekir. Şahitlerin Dürüst olaması yada insan olması önemsizdir... Müslüman olmalıdır. İki kadının aklı ve insani değerleri ancak bir erkeğe eşittir. 7- Aklı başında Erkek ve Kadınlar birbirleriyle tokalaşmazlar. 8- Aklı başında Müslüman insanlar medeni kanuna göre değil, Dini kurallarla evlenmelidirler... Ve daha birçok vs. vs. bizim bilmediğimiz İslami ve insani sıralanabilir… *** Siz İnsanlığın gelmiş olduğu bugünkü koşul ve şartlarda, bütün bunlar böyle olmalıdır demekle aklınızın başında olduğunu mu düşünüyorsunuz?... Eğer gerçekten siz aklı başın da bir insansanız… Sizin aklı başında bir insan olarak, İslamiyet te var olan bu emirleri, biz aklı başında olmayan insanlara, Lütfen birer birer kuran dan örnekleriyle açıklar mısınız, Gelmiş olduğumuz bu karanlık noktadan biz kara cahillerin, Siz aklı başında olan inançlı, Müslüman insanlardan bütün bunları öğrenmemiz gerekiyor. Sizin dikkatimizi çektiğiniz bu noktada, bütün bunları anlamayan ve kabul etmeyen biri olarak Şimdi artık ben ve benim gibi düşünenlerin, cehennemlik birer insan olduğumuzu kesin olarak anlamış bulunuyorum... *** Bütün bunları görüp duyup yaşadıktan sonra ben aklı başından gitmiş bir insan, Yaşadığımız bu çağda ne kadar karanlık bir noktaya gelmiş, bütün bunları kabul etmeyen bir kişi, İslamiyet’ten, inançlı olmaktan çıkmış bir insan olarak... Aklı başında, sizler gibi inançlı, Müslüman bir insan olabilmek için çok Acil olarak, Bu Akla sahip insanların bulunduğu bir klinikte tedavi olmam gerektiğini anlamış bulunuyorum... *** Bu kitabın yazılması, basılması ve dağıtılmasıyla katkıda bulunanlara, Bu gerçekleri gösteren uyarınızla bütün bunları anlamamıza yardımcı olan size, Bana ve benim durumumda olan, insanlık dışı kalmış zavallı bizlere bu yardımlarınızla, Ne kadar karanlık ve cahil bir noktada kaldığımızı hatırlatıp gösterdiğiniz için, ilk önce islamı öğrenin diyerek, sizin anladığınız islamiyet'in ve onun insana bakış açısını bize anlatıp gösterdiğiniz için Allah sizlerden razı olsun, sağ olun, Allah tuttuğunuzu altın etsin... MEKÂNLARINIZ CENNET OLSUN (!)İNŞALLAH *tna ***
-
Danıştay'dan iktidara üç uyarı
*** Danıştay Başkanı Çörtoğlu'nun (solda) konuşması, Başbakan Erdoğan ve Meclis Başkanı Arınç'ın sözlerine yanıt, Cumhurbaşkanı Sezer'in uyarılarına destek gibiydi. Erdoğan, tepkisini, konuşma bitince salondan çıkarak gösterdi. FOTOĞRAF: ADEM ALTAN Danıştay'dan iktidara üç uyarı Danıştay'ın 138. kuruluş yıldönümü töreninde konuşan Başkan Sumru Çörtoğlu, hükümetin kadrolaşma yapmamasını ve yargı kararlarına uymasını istedi. Çörtoğlu, 'Anayasal düzeni hedef alan irticai oluşumlar var' dedi ANKARA - Danıştay'ın yeni Başkanı Sumru Çörtoğlu, laikliğe yeni tanım isteyen TBMM Başkanı Bülent Arınç'a, mevcut laiklik tanımına sıkı sıkıya bağlılık mesajıyla karşılık verirken, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e de destek verdi. Danıştay'ın 138. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle düzenlenen törene Sezer ve Erdoğan'ın yanı sıra bakanla yüksek yargı mensupları katıldı. Önceki hafta Danıştay Başkanlığı'na seçilen Çörtoğlu, konuşmasında şunları söyledi: Erdoğan'a yanıt: (Erdoğan'ın 'yargı icraatımızı engelliyor' yönündeki yakınmalarıyla ilgili) Danıştay, anayasal konumunun gereği olarak hukuka uygunluk denetimi yaparken, idarenin, Anayasa'ya, yasaya ve hukuka uygun icraatına engel olmamakta; yalnızca, hukukun üstünlüğünü hâkim kılmayı hedeflemektedir. Bu görevinden dolayı Danıştay'a yöneltilen eleştiri ve yakınmalarda haklılık payı bulunmamakta, eleştirilerin hukukun üstünlüğü konusundaki anlayış farkından kaynaklandığı düşünülmektedir. Yargı kararlarına uyun: İdarenin, bazı kararlarının uygulanmasından kaçındığı, geciktirdiği, geçmişte bu yönde alınmış kararları gerekçe göstererek yargı kararlarının gereklerini yerine getirmediği gözlenmektedir. Kadrolaşma sürüyor: Ülkemizde, her iktidar değişikliğinde yönetici kadrolarında bulunanların değiştirilmesi uygulaması günümüzde de sürmekte ve bu durum, nitelikli, yetişmiş kamu görevlilerini hizmetten soğutmanın dışında kamu yönetiminde istikrarı da bozmaktadır. Kamu yönetimine büyük zarar veren bu uygulama sürdürülmemelidir. İki ciddi tehdit: Ülkenin gündemindeki iki temel sorundan biri bölücülük, diğeri ise irticadır. Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür. Türk kavramı, ırk esasına dayanmayıp birleştirici bir unsurdur. İç ve dış kaynaklar tarafından da desteklenen irtica ve bölücülüğün, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına, birlik-bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğu tartışmasızdır. Laiklik uyarısı: Din ve vicdan özgürlüğü kapsamına girmeyen ve Devletin anayasal düzenini hedef alan bazı irticai oluşumların ortaya çıktığını gösteren olguların bulunduğu kuşkusuzdur. Laiklik ilkesinin Anayasa ve yargı kararları doğrultusunda özümsenip, ödün verilmeden uygulanması gerekmektedir. Laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı belirtilerek laiklikten ne anlaşılması gerektiği açık ve net bir şekilde ortaya konulmuştur... Din özgürlüğünün sınırı: Din ve vicdan özgürlüğü kamu düzenini bozucu eylem haline dönüşmedikçe, devletin gözetim ve denetim işlevi de söz konusu değildir. Ancak, dinin bireyin manevi alanının dışına çıkarak toplumsal yaşamı etkileyen eylem ve davranışlara dönüşmesi durumunda, kamu düzenini ve güvenliğini korumak amacıyla Anayasa'nın öngördüğü sınırlamaların yapılması, laiklik ilkesinin gereğidir. Din, devlet işlerinde egemen olamaz; devletin toplumsal, siyasal ve ekonomik yapısı dini kurallara dayandırılamaz. Erdoğan: Saygılıyız Başbakan Erdoğan, konuşma bitince hemen salondan ayrıldı. Çörtoğlu, Erdoğan'ın önceden erken ayrılacağını ilettiğini söyledi. Erdoğan, Avusturya'ya hareketinde, "Ülkemizin gündeminde olmayan şeyleri düşünmek doğru değil. Bu tür düşüncelere tabii ki Anayasa içerisinde saygı duyarak sürecimizi çalıştırıyoruz. Saygı duymak zorundayız" dedi. Kaynak:© RADİKAL 11/05/2006 *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Sevili bilimselci. ahirzaman, kardeşin biraz kalbi kırıldı sanırım. Bana kalırsa yanlış anlaşılmada olsa gönlünü almak gerekiyor. Çünkü kimseyi kırmadan, incitmeden, buna özen göstererek, yaklaşımlar gösterdiğini gözardı edemeyiz... Bence onun yazdıklarını en iyi anlayacak arkadaşlardan biride sensin. Bu konularda seninde araştırmaların ve bilgi birikimin olduğuna inanıyorum. ahirzaman arkadaşımızında kendi alanında bilgi birikimine sahip, çok yönlü araştırmalar yapmış olduğu belli... Evet ben de çoğu zaman kurduğu cümlelerin anlamını kavramak için tekrar tekrar okuyorum.Artık o biraz bizim seviyemize inerek, birazda biz anlamak için tekrarlar yaparsak,anlamak yolunda başarılı olabiliriz.Bir ara arkadaşımızın azerimi olduğunu düşünmedim değil, ama türkceyi etkili kulandığını görünce düşüncem değişti, sanırım kullandığı kelimeler ifade etmeye çalıştığı konulardan dolayı biraz eski ve ağır. Bence iki farklı yorumun tartışması, tek yönlü desteklerden daha yararlı olacaktır... Yamyam ve diğer arkadaşların katkılarıyla tartışma sürerse, üzerinde düşünerek Karar vermek de bize kalıyor... Selamlar saygılar
-
Toprak yok, Notebook verelim?
*** Toprak yok, Notebook verelim? Hedef yine fakir ülkeler ve 1 MİLYAR kullanıcı.Ne zaman doyacaklar bunlar.İlk bakışta iyilik gibi görünen bu çalışma, uzun vadede tam bir sömürü.Bu cihazlar eminim sık sık arızalanıp bozulacak. 100 dolarlık cihazın nesini, kaça onaracaksınız. Ayrıca bu tip cihazların onarılacak bir taraflarıda olmuyor.Ee bozulanı at, yenisini al. Nasılsa sudan ucuz. Bu, insanlara yapılacak en büyük kötülüktür. Çok yıllar önce Türkiye de de bazı köylere elektrik verilmeye başlandığında insanlara gaz lambalarını kırdırtmışlardı. sonra elektrikler kesilmeye başladı. faturalar geldi. Lambasını kıranlar tekrar gidip o gaz lambalarını aldılar, odalarının baş köşelerine koydular. Halende çok evde yerlerinde duruyorlar.Kısacası bu bilgisayarların maliyeti önemli değil. Onlar bu bilgisayarları bedavaya da vermeye razı.Sonrasında buralara internet altyapısı lazım. Büyük databaseler, daha büyük sistemler,Lan,Wan ağlar,Wireless vs.vs. para, para para. Harca, harca harca. Hedefledikleri kitleye lazım olan bu değil!. Yazan : Feridun Taşkın Konu üzerine diğer haber linkleri Ah bu intel yokmu?.... Yazan : sule albayrakoglu Çöp mü, bilgisayar mı? Yazan : berzan helin 400 dolar mı ???? Yazan : Mevlüt Taşarsu Tükettikçe Yazan : Volkan ÇİLİNGİROĞLU isabetli bir seçim Yazan : hidayet sen kaynak: © RADİKAL *tna ***
-
Linç kültürü İstanbul Teknik Üniversitesi'nde
*** Linç kültürü İstanbul Teknik Üniversitesi'nde FOTOĞRAF: AFP Ülkücü öğrenciler okulda başlayan takibi sokakta da sürdürdü. Dakikalarca tekmelenen ve sopalarla dövülen öğrenci hastaneye kaldırıldı. İTÜ'de ülkücü bir grup, minibüsten indirdikleri öğrenciyi dakikalarca dövdü. Öğrenci linç edilmekten son anda kurtuldu Kaynak:© RADİKAL_Haberindevamı için Tıklayın *tna ***
-
Atatürk'ün Selanik'teki evinde Tayyip Erdoğan'ın yırttığı sayfa:
Doğru sözlere ne denir ki… Şöyle kısa bir özet yapmak istedim…Herkesin söylediklerinden, Kendilerinin doğrularını seçtim, Yukarıdaki özet alıntılar ortaya çıktı.... *** Kıssadan hisse ben de şu sonucları çıkardım… Sizinle aynı görüşü de paylaşsa eğer hata yapıyorsa, haksızlık yapıyorsa eleştirin, Bu tür söylemlere hiç bir şekilde katılmıyorum... Diyebilerek, Eleştirip doğrularınızı gösterin ki o ve sizin düşünceleriniz yücelsin, Ortak görüşleriniz tutarlı ve doğru yerlere gelsin… Bu ülke hepimizin olduğu gerçeğini... Bu ülkede birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini.... Bunu yaparken birbirimizi anlamaya ve birbirimizi iyi analiz etmeye ihtiyacımız olduğunu... Birilerini oraya buraya göndererek hiç bir sorunun çözülemeyeceğini.... Çözümlerin demokrasi içerisinde her zaman var olduğunu... Anlamamız gerekiyor… Ve Sevgili Erdoğan’ın geriye kalan içten ifadeleriyle devam etmek istiyorum… *** İnanının bana çözüm çok uzak değil... Her şey herkesin önünde oluyor.... Demokrasiyi savunun diyorum... Onu savunurken farklılıklarınızı analiz edin. Bunu yaparken; Anlayın, Anlatın, Tartışın, ve başarın... *** Birde iki kişinin, sağduyulu ve duyarlı iki insan olmalarına örnek öyle güzel bir diyalog var ki. 'erdogan' “tartışmak ve tartışmanın sonunda yeni şeyler öğrenmek güzel... Sendende yeni şeyler öğrendim ve çok mutluyum...” 'Abendstern' “Ben teşekkür ederim, bende senden yaptığım hatayı öğrendim.” *** Bana kalırsa tartışmalarımızda; Çözümden yana taraf olan, objektif, sağduyulu, duygudaş arkadaşlar aranıyor.(!) Herkese sevgiler saygılar *tna ***
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
*** Bu bakış açısına katılıyorum... Sevgili 'seREnaDE', Bu bakış açını destekliyorum....Seninle aynı görüşteyim... Ama kimin iyi niyetli, kimin rejimi değiştirerek, din esaslarına dayalı bir rejim istediği tam olarak açığa çıkmıyor... Bence bunun üzerine gidip sorunun çözümü için elbirliğiyle bir şeyler üretmek zorundayız... Bu şekilde toz duman içerisinde kimin ne dediğide anlaşılamıyor, kimin çözümden yana kim kavaga ve çatışmaların devamından egolarını tatmine çalışıyor, Kimler bu çözümsüzlükten mazlumlar yaratıp, sinsice başka hesaplar peşinde ortaya çıkmalı... Bu gidişle , Ne baş örtüsü takıpta ben Türbanın siyasi kimlik olarak kullanılmasını istemiyorum diyenlerle, Nede ;Ben Türbanın Siyasi kimlik olmasına karşıyım , Ama inançları için Baş örtüsü takanları bundan ayrı görüyorum diyenler birtürlü yan yana gelip elele bu soruna bir son veremeyecekler... Galiba ortak çözüm konusun da sağduyulu arkadaşların, Önce ; 1-Türbana Siyasi simge olarak, karşı olmanın gerekçelerini, toplum üzerinde yaratmış olduğu kuşku ve hassasiyetleri tespit edip sıralamalı... 2-Türbanı İnançları gereği takan arkadaşlarında, Cumhuriyetin temel ilkelerine bağlı olduklarını, toplum üzerinde yaratılan bu kuşku ve hassasiyeti ortadan kaldıracak yaklaşımlar içinde Din esasına dayalı bir rejim isteyip istenmediklerini açıkca deklare etmeleri gerekli... İlk olarak bunu yapabilirsek çözüm konusun da gerekli ilk adımları atabilir, Her iki taraftan Çözümden yana olanlar bir araya gelerek birlikte Amacı rejim değişikliği olanlarla mücadele edebilir, Amaçları laf üretmek olanlarla, amaçları çatışmak olanları başbaşa bırakabiliriz Onların gerçek amaçlarını ortaya serebiliriz... Çözümden yana taraf olan, objektif, sağduyulu, duygudaş arkadaşlar aranıyor.(!) saygılar... *tna ***
-
YOBAZIN AHLAKI... (Daha ilkokul çağında bir kız çocuğuna ''evlenebilir'' fetvası veren zihniyetin egemenliğinde bu güzelim ülkenin hangi karanlıklara)
*** Sevgili berceste; TÜRBANIN DİLİ başlığında karşılıklı olarak, birbirimizi anlamak ve anlaşılabilmek çabalarıyla yazışıp, geldiğimiz noktadan sonra birçok şey, sanırım çok çok gerilerde kaldı… Bugün foruma girdiğimde ilk olarak mesajınla karşılaştım, sevinerek okudum. Göndermiş olduğun yazıyı da ilgiyle okudum teşekkür ederim. Beni her zaman katılmasam da farklı bakış açılarının ne dediği ve ne anlatmak istediği her zaman ilgilendirmiştir. Bu sayede yaşama dar bir kalıp ve tek bir görüşle bakmakla yapabileceğim algılama, değerlendirme hatalarından kendimi korumaya çalışıyorum… *** Daha sonra, forumda aynı başlıkta yazmış olduklarıma senden ve süheda’dan uzatılan dostluk elini görmek beni çok mutlu etti… Bence hepimizi mutlu etmesi gerekende, foruma yeni katılan bir arkadaşın, “Bu kadar güzel ve saygılı tartışma, bilgi paylaşma ve fikirleri savunma ben başka bir forumda görmedim. Gerçekten arkadaşlar sizleri tebrik ederim. Ben bu forumu çok sevdim” Cümleleri olsa gerek… O nedenle artık üzerimizdeki sorumluluklar bir kat daha ağır, birbirimize verilmiş olan bir sözümüz, hepimizin birbirine dost eli uzatarak taahhüt altına girdiği değerlerimiz var artık… şu andan sonra da, Öne süreceğimiz düşünce ve görüşlerimiz de, yapacağımız değerlendirmelerde, Aynı şeyleri düşünmesek te, Farklı bakış açılarıyla görüş ve öneriler, Farklı çözüm ve yaklaşımlar öne sürsek de amacın birbirimizi yok etmek olmadığını, Biz öyle düşünmüyor da olsak, o görüşlerin var olan doğru yanlarını da görmeye çalışıp, Çözüme yönelik sunumlarımıza duyarlı olabilmeli, anlamaya çalışmalı, Herkesin kendi durduğu yerden görüş ve önerilerini sunduğunu kabul edebilmeliyiz…. Birbirimizin değerlerine saygılı ve duyarlı, Etik davranışlar içerisin de birbirimizi anlamaya çalışarak, birer insan olduğumuz gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmadan, İletişimimizin devam etmesini sağlayabilmeliyiz… *** Bu başlık altında cevaplamamı istediklerinizi yine genel kavramlar açısından ele alıp istediğinizi yapmaya çalışacağım… Dediğiniz gibi yaşamı salt kendi penceremizde görerek değerlendirmeye çalıştığımızda, Tasvip ettiğimiz, katıldığımız görüş, düşünce ve davranışların hatalarını, görmeyip, Hatta aynı görüşü paylaştığımız kişi yâda kişilerin bu yanlışlarını tasvip eder duruma bile düşüyoruz… Oysa yapmamız gereken, duyarlı olup gerekeni yapabilmemiz… Üstelik karşı görüşten kabul ettiklerimizin bu yanlışları eleştirmesi gözler önüne sermesini, Taraf tutuyor söylemleri yerine eğriye eğri, doruya doğru dürüstlüğünü gösterebilmeliyiz. *** Öne sürdüğünüz bu yaklaşım olması gereken doğru bir yaklaşımın ifadesi, Bunu bir başka şekilde ifade etmeye çalışırsak kendimizle yönelik öz eleştirilerimizi Ne kadar doğru yapabiliyoruz şeklinde de sorabiliriz… Kafamızı kuma gömmenin bize bir yararı olmadığını, Hatalarımızı bize bir başkası göstermeden düzeltebildiğimiz zaman Bunun bize çok şeyler kazandıra bileceğini anlamamamız gerekiyor… Bunu bende, sizde, başkaları da ne kadar doğru olarak yapabiliyor kendimize dürüstçe cevaplayabilmemiz gerekiyor.. Bunun içinde o saydığınız beş maddeye uygun davranabilmeliyiz… Ama gerçek şu ki genelde kendi görüşlerinin eksikliklerini tartışmaya açmak, Kendi aramızda yapabildiğimiz, yapmaya çalıştığımız bir şey… Bu her görüş için böyledir... Zaten bunu kendi aralarında tartışabilen görüşler Her zaman kendilerini yenileme, ilerleme şansına sahip olabiliyor… Genel ortamlarda bunların tartışılması ancak karşı görüşlerin bunu ele almasıyla gerçekleşebiliyor… Buda her zaman, o görüşlerin yanlışlarını ortaya koyularak yapılıyor… Eğer taraflar bir şeyleri düzeltme amacını güdüyorsa, Tartışmalar kişisel değil sonuca yönelik olarak yapılabiliyor. Bunun tersi bir durum söz konusuysa o zaman bir başka başlıkta bir arkadaşımızın belirttiği gibi.. Yada kişisel alınganlıklarımız başlıyor… *** islamın sözde yobaz ve yanlış bir din olduğu izlenimini vermek mi sorunuza Kişilerin bunu yaparken neler yazdıklarına yâda, o yazılardan ne kadar doğru anlamlar çıkarıp çıkarmadığımıza bakarak anlayabiliriz… Elbette ki her iki anlamda da yazanlar ve anlayanlarda çıkabilir… Bana kalırsa yukarda üzerinde hemfikir olduğumuz değerlere bağlı kalınarak bu sorun aşılabilir… Doğru olanda karşımızdaki yanlışlıkları düzeltmek için bu değerler çerçevesinde yaklaşıp, Bu yanlışların düzeltilmesi yolunda samimi eleştiri ve görüşler öne sürmekle olur, Çözümsüzlüğün devamı ancak çevresine sataşmaktan zevk alan ve egosunu tatmin etmek kaygısında olanlardan başka kimsenin işine yaramaz… *** Sadece islam adına mı bu toplumda yanlışlar yapılıyor? Elbetteki hayır… Aklınıza toplumu, dünyayı, yaşamı yorumlayan, kurallar, inanışlar üreten hangi yaklaşım ve bakış açısı geliyorsa hepsi içinde yanlışlar yapılıyor. Buna Atatürk’ün ele alınışı ve değerlendirilmesi dahil… Bunları ele alırken her zaman kişisel çıkarlarını gözeterek yorumlayanlar var ve her dönem olacaktır da… Ancak, dediğiniz gibi toplumsal ve kişisel değerlere çözümler üretmek iddiasında olan bütün görüş ve yaklaşımlar her zaman ele alınıp değerlendirilir, eleştirilir ve bu insan var olduğu sürece devam edecektir… Burada sağduyulu insanlara düşen, iyileri, doğruları hepimizin yararına çözümleri, Akıl süzgecinden geçmiş doğrularla üretmek ve bu değerleri yükseltmeye çalışmaktır… Çözümsüzlük hiçbir zaman kimsenin işine yaramaz… *** Bu tespitleriniz doğru… Ancak bu 1. maddeler söz konusu olduğunda yani bizi ilgilendiren her şeyde olduğu gibi, Tarafsız olmamız söz konusu olamaz, Çünkü, 1. maddelere dayalı çözümlere istiyorsak, çözüm üretmek isteyenlerle sorun üretenler arasında tarafsız olamayız… Eğer tarafsız olmaya çalışırsak o zaman “bana ne kim nasıl çözerse çözsün düşüncesini taşır, Yada çözümsüzlükten yana taraf olmuş oluruz… Tarafsızlık, ancak bizi ilgilendirmeyen sonuçlar söz konusu olduğunda düşünülür. Tarafsızlık, farklı görüşlere ortak çözümleri üretmek sorumluluğunda olan kurumların göstermesi gereken tutumdur onlarda belli kural ve yasalara taraf olmak ve onlara bağlı kalarak topluma eşit mesafede durmak zorunluluğundadır.. Bunun dışında hiç birimiz bizi ilgilendiren ve dahil olduğumuz toplumu etkileyen hiçbir olay, düşünce, davranış karşısında tarafsız olamayız… Ve elbette yapacağımız her davranış ve eylemde eğer bir insan olduğumuz gerçeğini göz ardı etmiyorsak, objektif, sağduyulu, saygılı ve duygudaşlık içerisin de yaklaşımlar göstermek zorundayız… *** Sevgili berceste; Mesajına cevap vermek amacıyla Başladığım yazım sorduğun her şeyi cevaplayabilmek kaygısıyla uzadıkça uzadı ve artık içeriği özel olmaktan çıkıp geneli de ilgilendirdiği için foruma gönderiyorum… Son olarak, Bu sayfalarda yapmaya çalıştıklarımızı, Paylaşımlarımızı, karşı duruşlarımızı, Birbirimizin değerlerine saygılı ve duyarlı, davranışlar içerisinde, Hangi farklılıklarımız olursa olsun birer insan olduğumuz gerçeği ve değerini kavrayan, Yaşamı objektif, sağduyulu, saygılı ve duygudaşlık içerisin de anlamaya çalışıp, Görüş ve duygularını Paylaşmayı isteyen bütün forumdaşlarıma Selam, sevgi ve saygılarımı yolluyorum. *tna ***
-
EVRİME İNANMAYAN ATEİST VAR MIDIR?
*** Sayın Bekir, Çok haklısınız… Ayrıca , Bir konuyu tartışırken, insanlar, iddialı sözler sarf ederken o konu hakkında yeterli bilgi birikimine sahip olup olmadıklarını tartmalı ve hadlerini aşacak ifadelerden, hurafe ve boş laflardan uzak durmaya çalışmalı. Bu nedenle laf ola beri gele yaklaşımlarla konuyu sulandıran arkadaşlara tepki duyarak, yazmış olduğum iletiye gelen cevapların dediğiniz anlamda sonuçlara gittiğini bende fark ettiğim ve buna son verilmesi gerektiğini düşündüğüm için, görmemezlikten gelininmesini isteyerek, kısır çekişmelere son vermeye çalıştım. Ve siz konuya katkı ve yaklaşımların ne olması gerektiğine dikkatleri çekerek, Yapmış olduğunuz bu uyarınızla ciddi bir şekilde ifade etmiş oldunuz... Sanırım bunun farkında olmayan arkadaşlar, anlamak ve buna göre davranmak gibi yaklaşımlarla, akıl ve izan sahibi olduklarını gösterirler… Ayrıca; genele yada kişilere hitap ederken nasıl yaklaşılacağını bilemeyenlere, “selam” yaklaşımıyla örnek olmanız, Ve kişileri tartışmanın içine çekerken olması gereken, nezket ve duyarlı yaklaşımınız … İnsanlarının dikkatini çekmek için “bak” hitapları yerine, doğru ve tutarlı yaklaşımların daha etkili olacağını gösterdiğiniz için Bu yaklaşımınızı ve Sizi takdir ediyorum… Bana niye tartışmanın içinde değilsiniz diye sorarsanız, konu hakkında var olan görüş ve düşüncelerime karşın, bunları tutarlı ve yeterli bilgi birikimiyle desteklemek gerektiğini düşündüğüm, İnsanların her zaman hadlerini bilmesi gerektiğine inandığım için, şu an için konuya sorular sorarak katkıda bulunabileceğime, havada kalacak sözler üretmek yerine izlemekle yetiniyorum… Sizlerden, daha doğrusu tutarlı, akla yatkın görüşlerden istifade etmeye çalışıyorum… Konunun boş laf ve hurafelerle sulandırılmasına tepki duyarak yazdığım iletinin ben istemiyor da olsam Diğerlerinin bu yazıyı kısır ve boş çatışmaların içine çekmeye çalışmalarıyla, konununyu anlamsız sapmalara gitmesine neden olunduğu için kendi payıma affedersiniz diyorum… İletinizden bu anlamda önemli bulduğum yerlerini alarak arkadaşların okuyacağını ve buna duyarlı davranacaklarını umut ederek, nerde kalmıştık diyorum… Herkese sevgiler saygılar…
-
EVRİME İNANMAYAN ATEİST VAR MIDIR?
Bütün bu anlattıklarınızın evrim le ne ilgisi var ? Siz inancınız gereği , İnsanlığınız gereği, Aldığınız eğitim gereği, Aileden aldığınız görgü ve terbiyenizle... Karşınızdaki insanlara bak diyemi hitap edersiniz... Lütfen benim yazdıklarımı ve yazacağım iletileri görmemezlikten gelin,
-
EVRİME İNANMAYAN ATEİST VAR MIDIR?
*** Sayın Yağmur bu ne akla hizmet, nasıl bir akıllı yaklaşımdır…. Bize okuduğunu anlamayan, gördüğünü yorumlayamayan, garip yaratıklar olduğumuzu düşünme hakkını size kim verdi söyler misiniz lütfen… Bu söylediklerinizi, zeka derecesi düşük insanlar bile biraz düşünse, ipe sapa gelmez ifadeler olduğunu anlayıp size kuşkuyla bakar… Sizde birde kalkmış hiçte akıllı olamayan bu yorum ve dünyayı algılama kapasitenizin en hafif ifadesiyle saflığına bakmadan, Ahkam kesip, birbirinize anlatın, olur ki ardınızdan gelenler sizden daha iyi anlayabilir diyerek, Bizi ve gelecek neslimizi zeka anlamında kendinizin yerine koyuyorsunuz… Siz önce kafanızda karma karışık ettiğiniz kavramlarla, emperyalist ve ırkçı düşüncelerin sonuçlarını, sizin sevmediğiniz karşı olduğunuz kavramlara yapıştıracaksınız, sonra biz akıllı olmayanlara diyeceksiniz ki, “şimdi soruyorum çocuğu olan evli arkadaşlara özellikle evrimci olanlara bir ülke bulunduğunuz memleketi işgal etse ve size aynen Afrika insanı gibi davransalar düşünceniz ne olurdu ?” Biz de diyeceğiz ki vay anasına ne menem berbat şeymiş bunlar… Nasılda akla yatkın, zekâ pırıltılarıyla tespitler yapmışsınız… Bir zamanlar Şapka kanunu çıkacağı sırada, “Önce gâvurun şapkasını giydirecekler sonra dinimizi, eşlerimizi elimizden alacaklar” diyen ve o insanları tokattın köylerinden Suriyelere sürükleyen zihniyetten ne farkınız var ki sizin… Bu hikâyenin sonunu merak eder misiniz bilmem ama ben anlatayım yinede, onları Suriye’ye götüren imam bir müddet sonra ortadan kaybolup, kardeşleriyle birlikte zavallı halkın malına mülküne topraklarına, sahip çıkıp korumak için geriye dönmüş, diğerleri dönmediği ve dönemediği için de, o ve kardeşleri onların adına sahiplenivermişler… Kimse de şapka giydikten sonra onların eşlerini alıp ta gitmemiş… O imamda kardeşleriyle birlikte o topraklarda namaz kılıp ibadetlerine devam etmişler… Allah aşkınıza artık dinimizi imanımızı, basit çıkarlarınıza hurafelerinize alet etmeyin… Yetti artık… Siz evrim teorisine karşı olabilirsiniz, kabul etmeyebilirsiniz, bu sizin en doğal hakkınız… Ama sevmediğiniz, karşı olduğunuz her şeyi dinsel temalarla açıklamak hakkınız değil… Bilimsel konu ve yaklaşımlara ancak bu konuda bilgi ve birikimlerle karşı durulur… Önce araştırır öğrenir, sonra iyi bir donanımla karşı tezlerinizle çürütürsünüz… Karşı görüş size katılır yâda katılmaz ama tartışılır… Ne demek istediğimi Bir önceki iletide Sayın Bekir’in yada Yam_yam’ın iletilerini okuyarak anlayabilirsiniz.. Kurduğunuz cümlelere vardığınız sonuçlara bakılırsa, kafanızdaki hurafelerle hiçbir şeyi açıklayamazsınız.. Hele bu şekilde ona karşı duruşunuzu hurafelerle açıklamaya kalkarsanız, yüce değerlerinizi de tartışamaya açarsınız.. Bu satırlarla nedemek istediğimi de anlamak isterseniz sizden bir sonraki iletide sayın 'ahirzaman ' ın Şu satırlarını dikkatle okuyun "birbirinizin Kutsallarına sövmeyin" biz onlara söveresek onlarda bizim kutsallarımıza söveceklerdir Var mı sizin buna hakkınız… Sizin akıllılığınızı bizim zekâsızlığımız olarak kabul edip bir yere varamazsınız… Dediğiniz gibi; Biz burada bulunanlar bulunmayanlara sizin gibileri anlatacağız ki, ardımızdan gelenler bu köhnemiş zihniyetinizi bizden daha iyi anlayabilsinler… *tna ***
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
*** Sevgili berceste, Sevgili suheda Sizlerin de bu son yazdıklarınızdan, ince, hassas ve kalp kırmamaya elinizden geldiğince dikkat eden bir yapınız olduğu anlaşılıyor… Bu nedenle insan olabilmenin, birbirini anlamakta önce bu değerlerin önemli olduğu konusunda artık hem fikir olduğumuz anlaşıldı… İşin bu tarafını artık gönül rahatlığıyla bir kenara koyabiliriz… Bundan sonra hangi konuda olursa olsun görüşlerimizi yansıtırken, sadece yaşama ne kadar farklı yerlerden baktığımızı görüp anlamamız gerekiyor… şu andan sonra, yapacağımız değerlendirmelerde, Aynı şeyleri düşünmesek te, farklı çözüm ve yaklaşımlar öne sürsek de amacın birbirimizi yok etmek değil, Çözüme yönelik sunumlarımıza duyarsız kalarak, anlamazlıktan gelmek değil, Kendi durduğumuz yerden kendi görüş ve önerilerimizi sunduğumuzu kabul edebilmemiz…. Herkes için bu durum böyle olmasına karşın, ne yazık ki karşılıklı olarak ulaşılamaz ve bunlar anlaşamaz, anlaşmamalıdır, dayatmalarının, ön yargı ve etkilerini taşıdığımız ve aşamadığımız için her öne sunulan öneri ve yaklaşımı, Kabul edilemez ve karşı durulması gerekli bir durum olarak algıladık… Ortaya çıktı ki, küçücük bir duyarlı ve anlamaya çalışan yaklaşımla bile birbirimizi anlayabiliyoruz… Bence aslında çevremizde bizler gibi insanlar çoğunlukta, yapılması gereken tek zor şey, aslında kolaylıkla bir araya gelip ön yargı ve dayatmaları ortadan kaldırıp, birbirini anlamaya çalışmak… Bu ufacık noktanın ne kadar çok zorluklar taşıdığı da ne yazık ki gerçek, en ufak farklı yaklaşım görüş pamuk ipliğine bağlı birliktelikleri hemen ortadan kaldırıveriyor ne yazık ki, maalesef herkesin üzerin de düşünmesi gerektiği, beni en çok üzen de, işin bu tarafı… Çoğu insan, gelinen bu noktayı, kendi görüş ve çözümlerinin karşısındaki tarafından kabul edilmesi gerektiğini düşünüp, farklılıklarda yakalanan, üzerinde hemfikir olunan ortak noktaları korumak ve devam ettirmek olduğunu anlayamıyor… Biz şimdi en azından bunun böyle olmadığının farkında olan kişiler olarak, birbirimize ve çevremize, bu olumlu noktadan bakarak, bu şekilde yan yana olabilecek kişileri çoğaltarak, hepimizin yararına yere ulaşmak için, elimizden gelen sevgi ve samimi duygularımızı hissettirerek düşüncelerimizi ifade edebilmeliyiz… Şu anda bulunduğumuz noktada, karşımıza çıkacak olan anlaşmazlıklarımızı, kişilik değil fikir mücadelesi olarak görür, birbirimize kendi görüşlerimizi dayatmak yerine haklılıklarımızı anlaşılabilir bir üslupla anlatıp karşımızdakinin bunu anlayabilmesi için ona zaman tanımak olduğunu bilir ve bunu becerebilirsek, her şeyin kavgasız gürültüsüz aşılacağına inanıyorum… Bütün bunlar hiçte kolay değil biliyorsunuz, aslında çok rahatlıkla gösterilebilecek olan insani sevgi ve duyarlılık, nedense bir türlü aşılamıyor, yaşamda hala kişisel, toplumsal ve ulusal çatışmalar hem de en acımasız en kanlı bir şekilde devam ediyor… Ne kadar da zormuş, bu bir avuç mudur, değimlidir, bu ayrılıkçı görüş yâda kişileri elbirliğiyle saf dışı bırakmak… Bence birbirimize yargılayan ve güvensiz yaklaşımlar yerine, farklı olduğunu düşündüğümüz görüşlerimizi, yargılamadan, kışkırtmadan, kabul etmediklerimizi de, anlaşılabilir üslupla hiç kimsenin, ilkelerine, yaşamsal değerlerine, özeline ve kutsalına dil uzatmadan,yaşamın gerçeklerini gösteren kanıtlarımızı sunarak ifade edebilmeliyiz… o düşünüyordur ya her şeyi bilen, inanıyordur ya karşısındaki garip bir yaratık olarak gören, kendisi gibi düşünmüyordur ya kolayca yok etmeyi düşünen, vs. vs… insanlar değil midir ki hala çatışmaların tarafı olan… Birbirimizin değerlerine saygılı ve duyarlı, etik davranışlar içerisin de birbirimizi anlamaya ve birer insan olduğumuz değerini hiç aklımızdan çıkarmadan, iletişimimizin devam etmesi dileğiyle sevgi ve saygılar… *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
İyi dileklerimle... Bilimselci arkadaşım , Yazdıklarını okurken tüylerim diken diken oldu... Kurduğun cümleler, bir şiir lezzetinde olmuş... Belli seni biraz kızdırmışlar...Tepenin tası atmış Demekki seni sıksık kızdırmalı ki, Böyle her zamankinden daha bir akıcı , ama bu sefer sanki edebi, bu tür yazılarını da sık sık okuya bilelim... Bunlar bir ölçüde latifeydi tabi... Bu Yazdıklarını anlıyorum, önemsiyorum ve destekliyorum... *** Sardunyam diline sağlık; iyiki, şöyle dedin... *** Tabi sen girişi yapınca bilimselcide tamamlamış, Baksana arkadaş edebi bir eser gibi yazmış cevabını, Senin kide bir şiir tadında... *** Benimkisi biraz, kullanmak istemiyorum bu kelimeyi ama (geyik muhabbeti) gibi oldu... Amacım yazdıklarınızın içeriğini, anlamını bozmak değil.... Yazdıklarınızı okurken bu tadı hissetim, ve yazmak istedim... Bu seferlik hoş görün... Sevgiler...
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
*** Sevgili 'taurusmutis' Bir müdahale olarak değerlendirme lütfen, Bu forumda bulunan herkese değer vermekle birlikte, aklı başında yazıları ve samimi yaklaşımları nedeniyle Önemsediğim forumdaşlarımın hata yapmalarını ve onlara hata yapılmasına karşı durduğum için, Benimkisi seninde dediğin gibi dostça bir uyarıydı sadece, Dediğin gibi hepimiz insanız ve zaman zaman hatalarda yapıyoruz, Ve senin kışkırtıcı üslup ve yaklaşımları hoş karşılamadığını da biliyorum, onun etkisiyle, o ruh haliyle davrandığını hissettiğim için bu uyarıyı yapmam gerektiğini düşündüm. Zaten amacımızın farklı düşüncelerde fikirlerimizi tartıştığımızı, fikirleri tartışmak yerine, kişilikleri öne çıkarmanın onları yaralamanın bize bir yararı olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Elbette ki öyle yada böyle düşünüyor da olsak, birbirimizin doğrularını desteklemek, Böyle yaparak hepimiz birbirimizin varsa eksiklerini, yanlışlarını, yapıcı bir üslupla, iyi niyetli olarak düzeltilmesini sağlamak hepimizin kazancı… Böylece tartışmalarımızı daha düzeyli olumlu noktalara çekerek, birbirimizi yok saymadan, aynı düşünceler birbirini destekler, farklı düşünceler hep birbirini ezer yaklaşımını ortadan kaldırmış oluruz… Ve bence aynı görüşteki kişilerle karşılıklı konuşmamızdan daha çok farklı görüşlerdeki kişilerin bakış açılarından, ya kendi görüşlerimizin doğruluğunu kanıtlar yâda eksiklerimizin farkına varıp araştırır öğrenir, düzeltiriz… Yani karşı görüşler her zaman karşılıklı olarak birbirini yükseltir… Yoksa bunca zamanı ve emeği harcayarak, hiçbirimize bir yararı dokunmayacak paylaşımların, bize ne faydası var ki, "yâda körler sağırlar birbirini ağırlar" yaklaşımıyla,aynı noktada dönüp durmamızın, Bizi tek bir görüş ve düşünceye hapsedip, dar bir kalıbın içine sokmasından başka ne yararı olabilir ki… *** Zaten aynı dünya görüşüne yakında olsak, o kişinin yanlışlarına ortak olmak yâda sessiz kalmak bizim görüşlerimizi de yaralar, Ama eğer doğruysa karşı görüşün doğrularını desteklemek, hem hepimizin kazancı hem de o kişileri doğru yerde kalmalarını sağlamak, desteklemek olur... Ve sen, ben ve hepimiz yanlışlarımızda tartışır doğrularımızda hem fikir olursak ortak kazanımlarımızı arttırmış oluruz... Böylece karşımızda senin tasvip etmediğin o yaklaşım ve zihniyetler gittikçe azalır ve tartışa bileceğimiz, görüşlerinden yararlanabileceğimiz bilgi birikimi olan, medeni ve duyarlı kişiler çoğalır... Bu da tabiî ki her zaman aynı şeyleri düşüneceğiz anlamında değil ama farklı da düşünsek, aynı noktaya gelsek te gelmesek te, sonuçta emeklerimizi heba etmeden kişiliklerimizi yaralamadan yararlı paylaşımlar yapabiliriz. Birbirimizi üzdükten, kırdıktan doğrularımızı anlatamadıktan,sonra, haklıda olsak ne faydası var ki, Sadece egomuzu tatmin etmiş oluruz... Ve ben senin doğrularını anlayıp bilgi birikimime katabildiğim ölçüde çoğalacağımı biliyorum, aynı şekilde bilimselcinin doğrularını da anlamak, kavramak ve almak çabasındayım... Salt karşı durmanın o farklı diyerek yok saymanın hiç kimseye yararı olmadığını biliyorum... Ayrıca iyi öğrenicilerin bilgi birikimlerini paylaşarak, her anlamda karşılıklı eksiklikleri ortadan kaldırarak yeni bilgileri yaratacağını da biliyorum… Belki çok uzadı ama o yazıyla yapmaya çalıştığım bu yazdıklarımı uygulamaktan başka bir şey değildi… Yani demek istiyorum ki sen yâda bilimselci, yâda bir başka arkadaşımız, düzeyli bir ortamda tartıştıkları sürece hepimizin dağarcığına yeni şeyler gireceğidir… Yani demek istiyorum ki, ben taraf tutarak bu ortamın oluşmasına değil yok olmasına neden olurum… Bu da benim hiç işime gelmez, o nedenle kimseyi kendime taraf değil paylaştığım yada paylaşmadığım düşünceleri olan kişiler olarak görmeye çalışırım… Ama burada, fikirlerin doğruluğunun anlaşılması ve o amaçla desteklenmesinin kişiye vereceği huzur, belki de en önemli isteklendirme, Eleştirilmesi ve desteklenmemesi de bir o kadar moral bozucu olabilir, hele yapıcı olmayan, birde kişiliklere yönelik saldırılar hepimizi yaralar… Ama burada kişiliklere saldırı haricinde, eleştiriliyor olmamızın kendimize dönüp bakmak ve hatalarımızı düzeltmek açısından (tabi ki kişi eleştiriye ne kadar açıksa) o kadar da çok yararı vardır. Bu birbirini tamamlayan dürüst ve yapıcı kişilikler arasında bir oto kontroldür… Kişiler ne kadar, açık fikirli ve medeniyseler o kadar birbirlerini yukarı taşırlar… Ama yanlışlarının desteklenmesi, görmemezlikten gelinmesi, eleştirilmesinden daha iyi bir durum değildir ve o kişiye yapılacak en büyük kötülüktür… Ben onun yerine senin bu durumu düzeltmen için elimden geldiğince yapıcı olamaya çalışarak yazdıklarını bir daha gözden geçirmeni istedim… Ama benim de hatam var demek ki, daha anlaşılır yazıp senin müdahale olarak algılamana engel olabilirdim… Sevgili 'taurusmutis', yinede içimde var olan huzurun ve seni önceden de önemsiyor olmamın nedeni, Senin bu yaklaşımı mı dostça kabul edip, elbette dediklerini dikkate alacağım diyebilen kafa yapın, Aramızda fikir ayrılıkları da olsa aynı şeyleri de düşünsek, karşılıklı birbirimizin eksiklerini tamamlıyor olmamız en büyük kazancımız… Ve bende yeri gelir hata yaparsam senden bekleyeceğim şey, tutarlı, dürüst ve yapıcı eleştirilerinle beni uyarman ve yukarıya taşıman olacaktır… Ve bu bakış açım sana olduğu kadar bilimselci yâda bir başka arkadaşım için de geçerli, Tabiî ki bu, etik değerlere karşılıklı olarak uyabildiğimiz ölçüde, fikir alışverişleri sürer yâda biter, Çünkü bence boş çatışmaların ve kalem savaşlarının, kişisel beyin jimnastiği ötesinde kimseye yararı olmadığı gibi, sadece çatışma sevenlerin merakını ve bizim egomuzu tatmin etmekten öteye gidemez... Ve bir gün herhangi bir konuda farklı düşündüğümüz için, senle yada bilimselci ile karşı karşıya geldiğimizde, kendi doğrularımızı savunurken bu sağduyu ve yaklaşımla birbirimize katkılarda bulunacağımızdan eminim Selamlar saygılar… *tna ***
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
*** Sevgili 'berceste', Yazmış olduğunuz yazınızı yukarda alıntı yaptığım bu iki satırından sonra, kalan kısmını nasıl okudum bilemiyorum. Çünkü içinizde hakkımda bir güvensizlik taşıdığınızı hissettim… Beklide çok doğal karşılanabilecek bir durum olarak ta değerlendirilebilirdi, fakat bunu yapamadım… Çünkü O yazıyı yazarken, hangi önyargısız ve ön kabullerle, anlamak ve anlaşılmak adına, içimde yaşattığım duyguları hala hatırlıyorum. Ve bu yüzden içim buruldu… O nedenle geriye kalan bölümlerini okumak benim için hiçte kolay olmadı… Okuduklarımdan bir şeyler anladığım da söylenemez.. Bu yüzden bu yazınıza şimdilik bir yanıt vermek istemiyorum, gerçekçi olmaz çünkü… Ve bu yazdıklarıma vereceğiniz yanıtı görmek istiyorum… *** Belirtmek istediğim ikinci bir durumda şu; Aslında o Yazımı size hitapla yazmış oldum ama esas olarak aklımda olan kişi ‘süheda’ hanım idi… Neden derseniz bir önceki iletilerde bu içerikle onunla yazışıyorduk… İlk anda yazınızı okuduğumda onun yazdığı düşüncesiyle o satırları yazdım, Dikkat ederseniz başörtüsü taktığınızdan bahsediyorum ve sizin bir bayan yâda erkek olduğunuzu bilemiyorum. Bu sebeple hata yaptıysam düzeltmenizi isterim… Bu karışıklık için ikinizin de beni hoş görmenizi rica ediyorum… Sanırım bu iletimi ‘Süheda’ da okur, o yazımın ona da olduğunu anlayarak bana bir yanıt verir… *** Son olarak belirtmek istediğim şu; Bu güne kadarki yaşamım da edindiğim tecrübemle, Birer ilke olarak kabul ettiğim ve her koşulda tavizsiz uygulamaya çalıştığım şey, Çevremde bulunan her kim olursa olsun onlara, Önyargısız, ön koşulsuz yaklaşarak ilişki ve iletişim kurmak, Sevgiye dayalı bir samimiyetle yaklaşarak bunu hissettirmek, İlk başta neye nasıl güveneceğimi bilemesem de bunu onlara hissettirmemek, Hangi koşulda, ne zaman ve nasıl güven duymam gerektiğini anlamaya çalışmak oldu… Bu belki, zaman zaman karşınızdakiler tarafından istismar edilmenize, Saf biri olarak düşünülmesine neden olsa da, Sonuçta İlişkiler, eğer kendinizi olumlu ve doğru bir şekilde ifade ederseniz, Ve karşınızdaki anlayışlı ve kişiliği oturmuşsa daha da sağlıklı olarak rayına oturuyor. Hani derler ya, “Büyük dostluklar kavgayla başlarmış” diye, Çoğu zamanda insanların birbirini gerçekten anlamaları için, bu tür istismarların da yararları oluyor… Ben yaşamım da bunu ilke edindim, Hep böyle hissedip, hissedilmesini istediğim için, belkide çok gereksiz olarak alınganlık yapmışta olabilirim beni hoş görün… *** Lütfen şu yazacaklarımı da bir tavsiye, çokbilmişlik olarak değerlendirmeyin, Eğer siz, Karşınızda her kim olursa olsun, küçüğünüz yâda büyüğünüz herkese, Yaklaşımlarınızla samimi ve içten olduğunuzu, Ön koşulsuz olarak sevginizi, Ön yargısız olarak güveninizi, karşınızdakilere hissettirebilirseniz, Kazançlarınızın, kayıplarınızdan daha çok olduğunu, ve karşınızdakilere de çok şeyler kazandırdığınızı göreceksiniz… *** Yalnız sizden benim her zaman yaptığım şu yanlışı da yapmanızı istemem, Herkese illaki kendinizi anlatmak ve ifade etmek zorunda hissetmeyin, Hele karşınızdakinin, anlayıştan uzak, olgunlaşmamış, Kişiliği oturmamış biri olduğunu anladıysanız, Bunu asla ve asla yapmayınız… Bırakın biraz da onlar anlayışlı olmaya çalışsın… Ama ben bunu çoğu zaman beceremiyorum, hata olduğunu bile bile yine de yapıyorum… Umarım şu anda yaptığım yine aynı şey değildir… Bütün içtenliğiniz ve samimiyetinize karşılık, Anlaşılmadığınızı görüp tekrar kendinizi ifade ettiğinizde, Yine de anlaşılamadığınızı farkedince, esas yıkım o zaman ortaya çıkıyor… Bin defa değmez neden yaptın diye pişman olup üzülüyorsunuz… Ama can çıkar huy çıkmaz derler ya, yine de bile bile yapıyor insan işte… Sana ve Süheda’ya en içten dileklerimle Sevgi ve selamlarımı yolluyorum… *tna ***
-
Atatürk'ün Selanik'teki evinde Tayyip Erdoğan'ın yırttığı sayfa:
*** Bu başlık Demirel, Erdoğan sayfası olup gidecek galiba... Neden mi diyorsunuz, şundan... Gün geçmiyor ki bir skandal çıkmasın... Bununla ilgili Yılmaz Özdil esprili üslubuyla yine çok ilginç bir yazı yazmış, Okuyanlarınız da vardır ama ben yinede bu sayfalarda paylaşmak istedim... Gülmek isteyeni güldüren, Anlamak isteyene anlatan, ağlamak isteyeni diyecektim ama yok o kadarda değil... Neyse okuyalım bakalım, ben bazı satırlarında oldukca yüksek sesle güldüm doğrusu, Böyle kalemi espri dolu Hasan Pulur'dan sonra ikinci favorim Yılmaz Özdil olacak gibi görünüyor... Herkese iyi Okumalar... Yazının başlığıda çok ilginç " Ver Lefter'e yazsın deftere " *tna ***
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
*** Sevgili 'berceste', Dediğiniz doğrudur, Siz ve çevrenizdeki kişiler bunu, inançlarınız doğrultusunda yerine getiriyor, Siyasi bir amaç ve eylem olarak kullanmıyor olabilirsiniz... Bu kadar, içten ve samimi olarak ısrarla savunduğunuza göre, Bu durumda bana düşen, Sizinle ilgili olarak bu samimiyetinize inanmak olacaktır. *** Somut örnek demişsiniz, Aklıma ilk gelen, sonradan ABD vatandaşı olduğu anlaşılan Merve Kavakcı'nın TBMM' inde yapmış olduğu eylemler... Ve onu piyon olarak öne sürenlerin şimdi meclis dışında kaldıkları... (Ve birde onun yanında görevlendirilen, her dönem çıkarları neredeyse orada ahkam kesen başı açık bayanı hatırlıyorum.) Daha birçok örnekler, resimler bu sayfalara taşınabilir... Ama bana kalırsa şu anda önemli olan sizin bunu siyasi olarak kullanmadığınızın anlaşılması, "başörtülü insanları siyasi olarak kullananlar." olduğunu ikimizin de kabul ediyor olmasıdır... O zaman ikimizin vardığı bu ortak noktada; durumu şu şekilde özetleyebiliriz... "başörtüsünü siyasi amaçla takmayanlarda vardır." ve çoğunluktadırlar. Fakat ne yazık ki, " başörtülü insanları siyasi olarak kullananlar vardır." Fakat ne yazık ki, " konu baş örtüsü olduğunda, gelenek ve inançlar savunuluyor yargısıyla Kendi içlerinde samimi de olsalar, bu amaçalara alet olanlarda vardır"... Ve onlar buna fırsat verdikleri için hala bunu siyasi rant olarak kullananlar çoğunluktadır... Ve onlara bu fırsatlar verildiği sürece bu devam edip gidecektir... Ve buna samimi olarak inanan sen ve ben onların istediği çizgide tartışıp duracağız... Ben bu yazdıkların çerçevesinde senin samimiyetine inanıyorum... Senin bu samimi yaklaşımın ön kabulüm... Benin bu yazdıklarıma Senin bir itirazın, karşı duruşun varsa yazarsan, medeni çerçevede tartışır, Fikirlerimizi ortaya koyar, yeni ortak kazanımlarımızı arttırmış oluruz... Selam ve sevgiyle... Sende Sevginin gerçek sahibine emanet ol... *tna ***
-
DEVRİM ATEŞİNİN ALEVLERİ... (6 Mayıs 1972'de idam edilen gençlik önderleri DENİZ GEZMİŞ, YUSUF ASLAN ve HÜSEYİN İNAN, yurt genelinde çeşitli etkin)
- ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Bence 'taurusmutis' Bu yazdıklarını bir kez daha okuyup, size yakışmadığını kavramalısınız... Bırakın onlar kendi araların da varsa bir sorunları çözümlerler... Size yakşansa, yeni katılanlara eski forumdaşalarınız hakkında kendi ön yargılarınızı dayatmak değil, Eğer varsa, kişisel sorunlarınızı kendi aranızda forumdaşlar tartışıyor bölümüde yapmaktır... Hoş, bu sayfalar kişisel çatışmaların yapıldığı değil fikirlerin tartışıldığı yerler ama... Yeni Ortak paydalar oluşturayım derken var olan ortak paydaları yok etmenin yararı nedir.?- TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
*** Sevgili 'suheda', Yazının tamamını da alabilirdim... Yinede yazacaklarım onlar olurdu... Eğer yazının tamamının anlamı ortadan kalktıysa, şunlar bunlar olmazsa anlamı değişiyor dersiniz, haklılığınızı gösterirsiniz. Bende evet haklısınız der,var olan yanlış anlaşılmayı düzeltirim. Oysa o yazıyı yazarken gösterdiğim dikkatle yine gözden geçirdim,bütünlüğün anlamı bozuluyor mu diye, yok öyle bir şey... Atatürk konusuna gelirsek, ben koyu bir Atatürkçü değilim, Çünkü sizin anladığınız anlamda bakmıyorum Atatürk’e. Atatürkçülük diye bir kavramda olamaz. Atatürk’ü ya anlar ya anlamazsınız, Resimlerini alıp sadece duvarlara asmak yerine düşüncelerini anlar ve beyninizde taşırsınız... Öyle bende Atatürkçü olduğumu iddia edebilirim diyerek, hem öyle hem olmadığınızı ima edecek anlamsız, tutarsız cümleler kurmakla bir şeyler açıklamış olmazsanız. Hem Atatürk'ü anlayıp anlamamanız beni değil sizi bağlar, Dikkat edin “Atatürkçü olup olmamanız” demiyorum. Ebetteki beyninizin içindekileri bilemem, siz bana düşüncelerinizi ifade etmediğiniz sürece. laflarınızı anlaşılmaz ifadelerle açıklamak yerine açık net ifadelerde bulunursanız, Ben ve diğer herkes sizi çok iyi anlar ve hiç kimse sizinle ilgili, istemediğiniz yargılamaları yapamaz. Demek istiyorum ki açık ve net olmalısınız... Beni sizin Türban takıp takmamanız hiç ilgilendirmez, o sizin inancınız, yapmak istediğiniz bir şeydir. Beni ilgilendiren bunu yapmakla haklı olduğunuz bireysel tavrınızın, genel kurallar söz konusu olduğunda sizin yapacağınız tutum davranış ve söylemleriniz olur. Burada ben ne giyindiğinize bakarak değil söylem ve davranışlarınıza bakarak karar verir ve tavır gösteririm... Saçınızın hiçbir teli bakmak yâda görmek adına beni ilgilendirmez, burada önemli olan sizin ona verdiğiniz önem ve bakış açınızdır. Burada benim için Genel ahlaki ve medeni kurallar önemli ve geçerlidir... Bu nedenle Sizin takmış olduğunuz Türbanın gerekliliği, anlamı, önemi yâda siyasi sembol olup olması sadece sizin göstermiş olduğunuz, tutum davranış ve söylemlerinize göre değişir. Cumhuriyetin ve Demokrasinin temel ilke ve kurallarını anladığınız ölçüde, Bağnaz yada çağdaş tutumlar içinde olmanız size bağlıdır, Bunun sonucun da ortaya çıkacak davranış ve ifadeleriniz, Hakkınızda bir intiba edinilmesini sağlar ve buna göre sizi anlar destekler yada yargılarız... “Türbanın siyasi amaçla takıldığını geçin bunları yok böyle bir şey” demeniz doğru bir tespit değil... Siz bu amaçla kullanmıyor olabilirsiniz size inanıyorum, ama dün de bugünde Türbanı siyasi bir sembol olarak kullananlar olmuştur. Bunu Siyasi söylemlerinde söyleyen ve kullananlarda hala vardır. Ve bunu gözümüzün kulağımızın içine sokararak yapmaktadırlar... Sizde kalkmış yoktur böyle bir şey diyorsunuz... Bence çok safsınız, onları kendiniz gibi iyi niyetli sanıp aldanıyorsunuz... *tna ***- Atatürk'ün Selanik'teki evinde Tayyip Erdoğan'ın yırttığı sayfa:
*** Malesef...Demokrasiyi Anlayamamış, içine sindirememiş, Demokratik kurallar içinde herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü olduğunu kabullenemeyen, Demokratik kurumların en tepesinde bulunan ve bunu kavrayamıyan bir kişinin, varmış olduğu nokta ve son uygulamalarından biri karşımızdaki... Demokrasinin bütün kazanımlarını, nimetlerini kullanarak iktidara gelipte, Gücü elinde tuttuğunda, başkalarının Demokrasi içinde var olan haklarını hiçe saymalarına, örnek olacak davranış şekillerinden biri. Oysa Demokrasiler bir tarafta iktidar erkini hepimiz adına ellerinde bulunduranlar, Diğer tarafta,Yasama, Yargı, muhalefet gibi Demokratik Kurumlardan oluşur... Ve bütün bu kurumların var olma nedeni biz vatandaşlar içindir... Kim olursa olsun, size karşı olsun olmasın karşınızdakinin sesini keserseniz bunun adı demokrasi olmaz... Eğer muhalefet etmeyi bilemeyen, demokrasiyi içine sindiremeyen muhalifler varsa onlara da, Yine demokrasinin kuralları içinde, Demokrasinin kurumları zaten gerekeni yapacaklardır... Siz, bu kurumların yerine kendinizi koyduğunuzda, Bizim istediğimiz başbakanımız olmaktan çıkıp, Bize her yaptığını onaylatmaya çalışan, Baskıcı, ben düşündüm doğrudur diyen, Oldubittilerle bizi susturmaya çalışan bir kişi durumuna dönüşürsünüz, son günlerde sık sık karşımıza çıkan, Bütün bu kötü örnekleri görmekten, yaşamaktan çok sıkıldık artık çok... *tna *** - ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.