alamet-i farika tarafından postalanan herşey
-
nooluyo bana?
afferim çekirge... beni yannız bırakmayacağını biliyodum... göslerinden öberim...
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
interlockum şahanem... bugün bi öğüt veresim geldi sana... bakalım ne çıkaracaksın? Helal kıldı ma'şuka aşık kendi kanını Ma'şuk nakşından okur aşk eri Kur'anını Yardan ayrı olunca asılıp ölmek yeğdir Aşık kendi bırakır boynuna urganını Gitmez aşık gözünden hergiz ma'şuk hayali Nitekim zilha verir Yusuf'un nişanını Dirlik budur aşıka ma'şuk yolunda öle Sorarlar ise aydam aşıkın burhanını Belkıys ile Süleyman aşka düştü bir zaman İsteyip bulmadılar bu derdin dermanını Gökteki Harut Marut aşk için indi yere Zühre yüzün görecek unuttu Rahman'ını Güzaf görmen siz aşkı kime oğradı ise Sultanı iltir baştan yitirir hanmanını Ferhat bu aşk yolunda başın külünge tuttu Hüsrev Şirin derdinden dosta verdi canını Leyli'yle Mecnun işi acebdür ( ür ) bu halka Abdürrezzak terk etti aşk için imanını Zemane vefaları cefa gelir yunüs'a Bir doğru yer bulucak fidi kılar canını
-
Forum Bir ay içinde güncellenecektir.
elinize sağlık...cillop gibi olmuş... bence en güsel kısmı hızlanmış olması... hayırlı olsun yeni tükkan,alla utandırmasın
-
nooluyo bana?
bi kere öncelikle bi soru sordum ya yukarda aslında ona göre geliştirmem gerekiyor yazımı... amma ben helecanlı bi şahsiyet olduğumdan bekleyemiyorum,yazıyorum... muhtemelen benim yazdıklarımdan farklı bi sonuç çıkacak biliyorum. ve ayrıca yazının ya da anketin sonunda da bi yere çıkamayacağım,hatta ve hatta bu cümleyi bile bitiremiyorum farkettiyseniz ... neyse şimdi şöyle oldu yarenler, ben bugün farkettim ki çift sayılara karşı müthiş bi sempatim var. aklından bi sayı tut dediklerinde direk 2.4.6.8 gibi sayıları seçiyorum.hatta bununla da kalmayıp tek sayılara kıl oluyoum.neden çünkü 2'ye tam olarak bölünemiyorlar habire kusurat çıkarıyorlar ve de ben kusurat sevmiyorum;virgülden sonrasından nefret ediyorum,çünkü işleme devam etmek gerektiğinde virgülden sonrası yığılıyo da yığılıyo,kıl oluyorum... geleceğim yer şudur ki eğer ben beynimi sosyal bilimler esasına göre kullanıyorsam (edebiyet,görsel sanatlar,tarih,coğrafya,teoloji,felsefe gibi)(bu kanıya da tek sayıları sevmediğimden vardım...) bu benim salak olduğumu mu gösteriyor? yani eğer matematik bilimi ile olan ilişkilerimi fonksiyon ve parabol dalındayken(aşağı yukarı lise 2 ye tekabül ediyor sanırsam) kestiysem bu benim kafamın çalışmadığını mı gösteriyor? yoksa bu tamamen annemin lise birinci sınıftayken sosyal bilimler dalını seçtiğimde hüngür hüngür ağlamasının bende oluşturduğu manik-depresif ruh halini bugüne kadar itina ile saklamamın bi ifrazatı mı? of hikmetinden sual olunmayan yüce rabbim...(misal bu cümleyi bi kerede söyleyebilen bi fizik mühendisi tanıyanınız var mı aranızda?) biliyorum bende bi sorun var? acaba beni küçükken caminin önüne mi bırakmışlar? acaba kafama sert bi cisimle vuruldu da ben mi hatırlamıyorum? acaba petek dinçöz benim kayıp ikizim mi? hayıııııııııırrrrr,haaaaaaaayyyııııırrrrrrr...
-
Türban ve Çankaya
ben derim ki : akp hükümeti %35 gibi bir oy oranıyla yani turgut özal ve adnan menderesten sonra 3. en büyük oy oranını alarak hükümet oldu,buraya kadar kaniyiz değil mi? bu seçim sistemi 80'darbesinden sonra ana hatları belirlenmiş 90'larda revizyona uğramış bir sistem.buraya kadar da sorun yok sanırım. şimdi amaç üzüm yemek mi,bağcıyı dövmek mi?onu bi açıklığa kavuşturalım.önermeleri tersten okumak,forumumuz ulemalarının sıklıkla başvurdukları bir anti-tez yöntemi lakin pek inandırıcı olmuyor. ÖRNEK:AKP %35 ile hükümet oldu. bu önerme -%65 in söz hakkını da elinde bulunduruyor.- önermesini doğrulamaz,çürütmez de. hep aynı cümleleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp ortaya sürmekle de ilerlenmez... çok sevdiğiniz paşalarınızın ve dahi emekli paşalarınızın katkılarıyla oturtulmuş bi sistem şimdi size hizmet etmiyor diye küstüğünüzü ortada,demokrasi diye yutturmaya çalıştığınız şey artık sizin avucunuzdan kayıp kendi kurallarını koydu. hal böyleyken tek çare birilerini rejim deccalı ilan etmekti. onu da hemen (akp de ekmeğinize yağ sürdü.)hiç zorluk çekmeden buluverdiniz.:akp ve türbanlı çankaya... bu sorun yular kimin elindeyse ona geri döner. bi arkadaşımızın dediği gibi :komik ve anlamsız bir sorundur. her zamanki gibi başarısız bir muhalefet girişimidir. sorun tamamen kişisel insan hakları sorunudur... saygılardır,hürmetlerdir...
-
amanın...
fidanboylum ceylanım, ben bu kadar ilgiye alışık değilim... bak şımarırım uyarmadı deme ki şımarmış bir sensei ormanda ters dönmüş bir kirpiden daha az tehlikeli değildir kanaatindeyim... ben sana kızmadım... sadece ustalık vazifemi yerine getirdim hafifçe çektim kulaklarını... zaten blokunu hakaten beğendim... ısrarla istiyorum, eşe dosta tavsiye ediyorum... kafi çocuum... hergün gel, su yok de bana... bilir misin o şiiri? romantik hallerini de o zillilerin seni baştan çıkaran cümlelerine veriyorum... uyma onlara çocuum... amin de ustana...
-
kurtarın beni....
doorudur çekirge m... efferim... gönlümü alasın mı var?
-
amanın...
bıy bıy bıy... amanın ellerim ayaklarım,sigara tablası gibi kulaklarım... bıy bıy bıy bıııyyy... yaw ne oldu bana inanmazsınız hasta bir zevatım zaten ben; bi de genel müdürden fırça yedim bu sabah sabah... özet olarak şunu dedi,oteldeki insanlara derecelerine göre selam ver? evet ben de aynı sizin gibi eblek eblek baktım adamın suratına,nası yani baabında.içimden de sağlam bi kaç küfür ettim validesini de içeren... yani bana diyo ki,senden alt kademede çalışanlara kaba davran,sürekli teşekkür etme mesela,yaptığı şeyin görevi olduğunu bilsin.eğer arana mesafe koymazsan senin müdür olduğunu anlamazlar. bu adamlar cahil cühela takımından sen çobanlık etmezsen yoldan çıkarlar. çoban isa mı?nasıralı isa?hayır...sanırım onu kastetmedi... tabi ben bi 15 dk. kadar söylediklerini hazmetmekle uğraştım adamcayizin... sonra aklıma bi hikaye geldi...sakinleştim... bi gün vücutta isyan çıkmış. bütün organlar kendi müdürlüklerini ilan etmek istemişler. mide demiş ben olmazsam besinsiz kalır çalışamazsınız,kollar demiş biz olmazsak hareket olmaz,beyin tabi son sözü söylemiş koymuş ağırlığını; g.t de müdür olmak istemiş ama pek kimse kaale almamış onu... sonuç olarak her zamanki gibi beynin istediği olmuş ve müdür beyin olmuş.... ama g.tün kafası bozulmuş bu işe,demiş ki çalışmıyorum,bakalım noolacak?greve gitmiş g.t.... bi kaç gün dayanmış organlar ama bakmışlar olacak gibi değil vücut zehirlenmek üzere,kabul etmişler g.tün müdürlüğünü çaresiz... ve işte o zamandan beri bütün g.tler müdür;bütün müdürler g.tmüş... ben mi?istifa dilekçesi yazdım...
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
çekirgem... fidan boylum ceylanım... ben geçen gün senin bloguna bi göz attımdı...çok güsel yapmışın aferim...lakin beni rahatsız eden bi hususta görüş beyan etmeden geçemiycem çucuum... hasan sabbah ve cins-i latif haşhaşileri gibi bir tablo oluşmuş orda... sankim senin haremin vucut bulmaya başlamış yavaştan... kıskanmış da olabilirim...emin değilim...
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
çekirgem... fidan boylum ceylanım... ben geçen gün senin bloguna bi göz attımdı...çok güsel yapmışın aferim...lakin beni rahatsız eden bi hususta görüş beyan etmeden geçemiycem çucuum... hasan sabbah ve cins-i latif haşhaşileri gibi bir tablo oluşmuş orda... sankim senin haremin vucut bulmaya başlamış yavaştan... kıskanmış da olabilirm bilmiyorum... ''İhtiraslarından biri öbürünü yutmuş, sen de nefsini körelttiğini sanıyorsun.'' VOLTAİRE bazen çok konuşuyo ama...çoğunlukla da yerinde...
-
Tutku ( İftiharla Sunarım )
BELKİ YİNE GELİRİM ............................ ...................... Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini Bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki Onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan Kadınları güzelleştiren herhalde onlardı "Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi Tükürsek cinayet sayılıyor artık Ama nerede kaldılar, özledim gülüşlerini onların .............. ...................... Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum Okuduğum bütün kitaplar paramparça Çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma Bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent Bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum Sarmaşık aydınlar, arabesk hüzünler Bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma .......... ...................... Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa Bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem Oysa ne kadar sakin sokaklar, bu kent ve bütün yeryüzü İpince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün... AHMET TELLİ yakıştı sanki...
-
duaya varmısınız
tanrım,bana kaşlarımı alabilme gücü ver...amin...
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
küstürdüm barışamam (mı?) ayrıldım kavuşamam (mı?)
-
Küreselleşme Nedir? Ne Değildir?
pek bi kıymetli arkadaşım ramell, öncelikle küreselleşme tanımını çerçeve içine almaman hasebiyle o tanımı kabul ettiğini düşünüyor ve başlıyorum...(inceden kibarım farkındaysanız... ) ben o kapitalist sistemin öncü modellerine baktım lakin küresel ticarette bulaşmadığı 3.-4.(ya da 2.-3.) dünya ülkesi göremedim...acaba farklı sayfaları mı (kuvvetle muhtemel)karıştırıyoruz.bendeniz analitik zekaya haiz olduğumdandır görmeden anlayamıyorum...ben örnek vereyim,gerçi siz o coğrafyadan pek hazetmiyorsunuz anladığım kadarıyla lakin,misal pek yerinde olacak: 1960’ta, Tanzanya’nın, bir Amerikan traktörüne karşılık 200 çuval kahve vermesi gerekirken, 30-40 yıl sonra bu miktar 600 çuvaldan daha fazlasına çıkmıştır. kahve aynı kahve,makina aynı makina dikkatinizi çekerim... bu da şu demek oluyor : Daha yoksul olan ülkeler, (teknolojik geriliklerinden dolayı) daha fazla emek barındıran ürünlerini, üretimi daha pahalı ve daha kolay olan (üretim araçlarının niteliği ve niceliği dikkate alınarak) ileri ülke ürünleriyle değiştirmeye zorlanırlar. Bu süreçte kimin kaybedeceği açıktır. Ayrıca dünya ekonomisi, Batılı güçler ve çokuluslu şirketler tarafından kontrol edilir ve bunlar fiyatlarını, ticari mevzuatlarını ve ekonomik politikalarını dünyanın geri kalanına dayatabilirler. iş bu sebepledir ki sizin kanada örneğiniz de açıklanmış olur... ulusal sınır derken feodal dönemde çizilmiş sınırları kastediyorum ki başka söze de hacet duymuyorum... bu arada küreselleşme ile iletişim ağı tanımlamaları arasında ince,pek ince bi çizgi bulunmakta ve benim bir zamanlar düştüğüm hataya siz de düşmektesiniz ki burda sorun bilgisayar kullanımı yada microsoft değil bizzat bill gates şahsiyetiyle bütünleşmiş kapitalist rejim sorunudur...yani üzüm yemek niyetinde değilim bizzat bağcıyı hırpalamak sebebiyle bu cümleleri kuruyorum... emek sömürüsü milliyet tanımaz bence,yani ha vestel ha bp ha kfc...asıl sizin bu cümleniz mevzuyu şirin bir mecraya çekmek için yazılmış olmasın?hani türk sermayesi,istihdam,gibi terimlerin geçtiği cümlelere bağlayacak olmayın sakın mevzuyu? dipnot şeysidir : bush abi aradı siz yokken...selam söledi... bu arada saygılar,hürmetlerdir...
-
koca adayından cok sey mı beklemelı
yok bacım o hikayeyi yanlış anlatmışlar sana... hikayenin sonunda eleğe bakıyosun bişey yok... hop alıyosun hemen duvara asıyosun... hayatının sonuna kadar pencere önü çiçeği olarak oturup,beyaz atlı prensin gerçek olup olmadığına dair kendi kendine düşünüp kafayı yiyosun... bigün beyaz atıyla abi çıkıp gelince de; ''o duvardaki elek var ya...'' diyosun abiye,''işte o elek var ya.........'' allah hepinize akıl fikir sağlığı versin...
-
koca adayından cok sey mı beklemelı
yaa...aslında senin nikinden anlamalıydım ben...romantik pıtırcıksın sen... ama güselim yok öyle yolda giderken göreyim aşık olayım,gözümdönsün,peşinden koşayım... o durum ancak meg ryan'lı holyvud filimlerin de oluyor... doğal seleksiyon diye bişe duydun mu sen? dişiler için fiziksel görüntü her zaman çok önemli olmuştur.çünkü dişi çocuğunu doğuracağı erkeğin hep güçlü ve yapılı ve atılgan ve sağlıklı olanını sever... hani soyu da o genetik özelliklerle devam etsin diye... hani,misal bizim karşımıza bi corç kuluni abimiz çıksa?naaparız?hemen peşinden koşarız değil mi?sebep?çünkü güsel adam,derhal evlenip küçük minik corçlar doğurmak,içgüdüseldir bu dişiler aleminde... sen şimdi bi derin nefes al...saçını başını tara...şu baştaki yazıda adı geçen abiye bi alıcı gözüyle bak...eğer tekrar beğenmezsen elimde kelepir bi zenci abi var...görüşelim...
-
kral penguenler..
ima mı var yani? anlamadım ben?
-
Küreselleşme Nedir? Ne Değildir?
öncelikle merhaba...(inceden uygar insan portresi çizerek başladım farkettiyseniz,bu ileride şahsıma yapılacak sataşmalarda iyi izlenim bırakma çabasıyla yapılmamıştır,medeniyim ben... ) sap va samanı birbirine karıştırmak üzereyiz,gibime geldi benim o yüzden bi kaç laf edeyim dedim...yaklaşık 1 yıl önce benzer bir konuda yazdıklarımı özet geçerek başlamak istiyorum... küreselleşmenin tanımı her ekole göre farklılık gösteriyor aslında ama en temel mantığı ile alırsak Küreselleşme, farklı ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin, her bir ulusal ekonominin diğerlerine bağlı olduğu bir dünya ekonomisi yaratma noktasına dek genişlemesidir diyerek ekonomik tabanlı bir açıklama yapabiliriz sanırım... dolayısıyla sürekli hareket halindeki toplum dinamikleriyle anlatacak olursak,teknolojik açıdan da desteklenen küreselleşme,karşısında durulması imkansız bir büyük harekettir. yazılanların bazılarına dönecek olursak,fakirlik tabii ki dünyanın ilk kez karşılaştığı bir olgu değildir ve evet uzun vadede ve potansiyel olarak küreselleşme; birleştirilen ekonomik şartlar ve temel hak ve hürriyetler açısından eşit olarak uygulanırsa insanlık yararına olabilir.ancak şunu anlamalıyız ki kapitalist ekonomi zaten fakir ülkeler (3.-4. dünya ülkeleri)olmadan hayatını sürdüremez. dolayısıyla yine başta bahsettiğim topicten alıntı yaparak diyebilirim ki: KÜRESELLEŞME NARALARI KAPİTALİZM'İN ULUSAL SINIRLARDA SÖMÜRECEK ŞEY BIRAKMAMASINDAN DOLAYI ATILMAYA BAŞLANMIŞTIR. HEP BİRAZ DAHA HEP Bİ ADIM DAHA DİYEN VE ÖZELLEŞMİŞ EMEK SÖMÜRÜSÜNÜN KARANLIK AĞZINA HER GÜN YENİ KURBANLAR BIRAKAN KAPİTALİZM ARTIK SINIRLARI KALDIRARAK TÜM DÜNYA PAZARLARINA GÖZÜNÜ DİKMİŞTİR. bu kadardır,saygılardır,hürmetlerdir...
-
Tutku ( İftiharla Sunarım )
Kadınlar orda güzel, ince, sâf, leylîdir, Hepsinin gözlerinde hüznün var Hepsi hemşiredir veyâhud yâr; Dilde tenvîm-i ıstırâbı bilir Dudaklarındaki giryende bûseler, yâhud, O gözlerindeki nîlî sükût-ı istifhâm b]Onların ruhu, şâm-ı muğberden Mütekâsif menekşelerdir ki Mütemâdî sükûn u samtı arar; Şu'le-î bî-ziyâ-yı hüzn-i kamer Mültecî sanki sâde ellerine O kadar nâ-tüvân ki, âh, onlar, Onların hüzn-i lâl ü müştereki, Sonra dalgın mesâ, o hasta deniz Hepsi benzer o yerde birbirine...[/b]
-
koca adayından cok sey mı beklemelı
sewgili pıtırcık... bence hemen enseyi karartma... tabii ki koca adayından çok şey beklemeli...yani işi gücü olsun,parası olsuniyakışıklı olsun,anlayışlı olsun,mümkünse brad pitti andırsın,komik olsun,akıllı olsun...bunlar hem elzem şeyler... çıtayı yüksek tutmakta yarar var di mi ama?
-
kurtarın beni....
iki kere aynı iletiyi yayınladığımın farkındayım... salak diilim... maksat kalabalık görünsün...
-
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK VE HİSTERİK SARMAL....
sevgili specialist bey kardeşim... eğer bu yukarıdaki ''vurun nobel almış orhan pamuk'a'' cümlelerine aldırıp hala küsmediyseniz bendeniz de bir iki kelam etmek istedim...bilahare yazımın sonunda dönerim hacı ömer ağa ve ortaklarına... bence konu başlıklarına bir kaç ekleme yapmak gerekiyor. öncelikle fayda-değer paradoksu eksik mesela .dolayısıyla marjinal fayda ve materyalizm ilişkisi hatta marjinal fayda ve liberalizm ilişkisi kesinlikle incelenmeli. ikinci ekleme sosyo-ekonomik kavramlardan:sosyal fayda. üçüncü biraz uzmanlık dışı ama bence mutlaka üzerine bi kaç cümle kurulmalı,petek dinçöz'ü kim vuracak?(bu arada ben gönüllüyüm...) son olarak aslında pek karşıma almak istemediğim aktif forum üyelerine de diyeceğim şudur ki,fazla agrasyon gereksizdir öncelikle ve insanları irrite etmekten başka işe yaramaz. anlamadınız mı?o zaman şöyle tercüme edeyim; ne demiş atalar? ''çok sinirli ve saldırgan insanlara aldırmayın yumurtası k.....na büyük gelen tavuk da bağırır.'' saygılardır,hürmetlerdir... bu arada bi de örnekle renklendirmek istedim yazımı hem başlığa da uysun hacı hüsrev ve kabilesi sinirlenmesin... "Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeker. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenir. Artık hepsinin 30 cm.den az zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı "hayat dersi"ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkanları vardır ama kaçamazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir.Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini gösterir. '' işte bu özne yerindeki pirelerin yerine insanı; seni,beni,ahmeti,mehmeti,ayşeyi ya da petek dinçözü koyarsak bunun adı ''öğrenilmiş çaresizlik'' oluyor. buyrun.afiyet olsun...
-
kurtarın beni....
yok yok böyle olmayacak...ben bu ofis muhabbetinden sıkılmaya başladım... *her sabah yan masada oturan hatunu bugün de öldürmemek için tanrıdan bana sabır ve akıl fikir ihsan eylemesini dilemekten sıkıldım... *her sabah bi önceki sabahın fotokopisini yaşamaktan sıkıldım... *her sabah otelde çalışan yaklaşık 250 personele günaydın demekten sıkıldım... alla alla ben asabi adamım arkadaş her sabah da sırıtmak zorunda değilim ki de mi ama? ya ben bu hatun tayfasına ayak uyduramadım yada gerçekten anormal olanlar onlar... misal ben her sabah 07:15 te kalkarım.yüzümü yıkar,üzerimi değişir,çantamı alır çıkarım...yaklaşık 8 dk.lık bi yolu yürüdükten sonra servis durağına gelirim ve aşağı yukarı 2 dk. bekledikten sonra servise binerim...yani tüm işe gitme ritüelim 30 dk.da biter yan masadaki hatun saat 06:30 da kalktığını yüzünü yıkayıp bakım maskesi sürdüğünü,bu sırada kahve yapıp onu içtiğini, dişerini fırçaladığını, en az 10dk.ne giyeceğine karar verdiğini,makyaj yaptığını, giyindiğini(ay yazarken yoruldum bea...) arada şimdi aklıma gelmeyen bi iki iş daha yaptığını anlatıyor...dahası ben servise de aynı yerden biniyorum bu ablayla ve ben geldiğimde o çoktandır orda oluyo... şimdi hangimiz dayaklık söyeyin bana... bütün gün elinde telefon kocasını arayıp duruyo...2günde bir aldatıldığını düşünüp hönküre hönküre ağlıyo,''yok canım olmaz öyle şey''demek istiyorum ama,eldeki verilere göre resmen aldatılıyo haspam... aman neyse sıkıldım ben... bu yazının kıssadan hissesi kocanız 4 günlük iş seyahatlerine çıkıyorsa (perş-cuma-c.tesi-pazar)kesin aldatılıyorsunuz demektir... saygılardır hürmetlerdir...
-
DEVRİMCİ,SARHOŞ,YALNIZ...
MİLLİ COĞRAFYA Mutluluğum 39 derece ateşle yatar Dünyanın 42 derece enlem 26 derece boylamında Öğretirler Edremit’le Van arası kaç saat tutar Kanadı kırık kuş hesabıyla Hayatın dulu, ölümün ilk aşkıdırlar Bu ülkede bir çift kulak ve göz olanlar Ölüm tarihleri yazar nüfus kağıtlarında Sarhoşluğum 80 dereceye çıkar Meyhane taşradan musalla görünür amma... Oturdum kalbimin nüfus sayımını yaptım Bir iki dost, çuvalla düşman Ben ki iki lafı biraraya getirmeyi bilmem Haklıdırlar her şeyde dostlarım ve düşmanlarım da Ve mutluluğumuz 39 derece ateşle yatar Öyle ya da böyle Türkiye mezbahasında... Grevciler, şairler ve seracılar Don olayı bekleniyor, son uyarı Sinop’la Anamur arası bir kuş uçar Kanadı kırık ama göğsü kınalı
-
En cok sevdiginiz uye kimdir?
en sewdiğim üye nazanozkan... foruma geldiğim ilk günden beri bana yardım ediyo,destek atıyo,koltuk çıkıyo... hem kendisi cillop gibi bi üyemiz..akıllıdır da hem... sonra ben hepinizi seviyom ama nazanozkanı bi başka seviyom... en sevdiğim üyedir kendisi... bakınız bi de ne güsel similileri kullanıyorum,hepsi ne kadar isabetli... başka sorusu olan var mı?