Zıplanacak içerik

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. Evet sevgili Honest çok suçluyuz Hala ders alamadığımız için, boç laflara inandığımız için, particilik, adam kayırmacılık, zihniyetleri değiştirememek, gelişememek, üretim toplumu olamayıp, tüketim toplumu olarak, gruplaşarak, aydın yetiştiremeyerek suçluyuz... dahada artar bu hatalar tavır koyamazsak... ne istediğimizi bilemezsek, yönetici olarak seçtiklerimizi denetlemezsek, topu başkalarına atarak kurtulamayız. milli birlik ve beraberliğimizi koruyarak artık gözümüzü açmamız gerek... medeni olamayan toplumlar, medeni olanların kuklası olur... bu millet kukla olacak bir millet değil...
  2. bu mısralar size armağan okudukça bizi hatırlayacam Sevdada oturah, yiyah içah.. Elele olah, gan kusah.. Tombilik eşk neyse onu yaşayah.. İstersen sevdadan kendimi kesim.. Sağımı solumu doğrayım biçim.. Psikopatik eşk neyse onu yaşayah.. Eyle sevek ki gara sevda olah.. Araplara benzeyen gapgara olah.. Gara eşk neyse onu yaşayah..
  3. sorma ben varya ağlıyorum gülmekten şuan ya karnım yarıldı sorma El ele tutuşip kendimizi elehtriga verah.. Zangir zangir tityeyah, ölmeyah.. Elektronik eşk neyse onu yaşayah..
  4. ne güzeldi diil mi yaşadıklarımız, ne güzeldi... artık ne sen, ne de ben bulamayız o günleri. bazen düşünüyorum da... bende de kazmalık vardı galiba, diyorum. İkimiz de kıymetini bilemedik gençliğimizin. hatırlar mısın, akşam olur pijamalarımızı giyerdik. sen kokunu sürerdin... oda mahvolurdu, adeta içinde yüzerdin çünkü. olmadık şeylere güler, durup-dururken ağlardık. görenler deli sanırdı, sanırsam. güzel havalarda sokaklara çıkardık. ama hep yağmura yakalanır, sıçana dönerdik. bir de kar yağınca kartopu oynardık seninle. topların içine hep taş koyardın, atardın. sen, iskambil kağıtlarından fal bakardın. İstediğin çıkmadığında sövüp kalaylardın, ağzın bozuktu biraz Çok kızardın sigara içtiğime. ve içkime karışırdın, oklavayla karşılardın beni eve sarhoş geldiğimde. az dayağını yemedim. arasıra rejim yapardın, ama ihtiyacın vardı. hükümet gibi karıydın şerefsizim. komşunun çocukları vardı, bizim oğlanın kafasını yarmışlardı beraber çocuk bahçesine giderdiniz. ben televizyonda maça bakardım. ne işim var çocuk parkında. arasıra arkadaşlar gelir poker oynardık. ben hile yapardım, sen yardım ederdin. benim askerde yediğim dayak hikayeleri... senin anderson'dan hikayelerin hiç bitmezdi.. İlk tanıştığımız günü hatırlar, gülerdik. sen bana, üstümde ne vardı diye sorardın. ben de, '40 sene geçti, ne bilim ben?' derdim sen kızınca ben de sallamaya başlardım. Çingene pembesi bi kazak, ördek yeşili bi etek, beyaz çoraplar, mor pabuçların.... güzel bir bahar akşamı sinemada karşılaşmıştık. İkimiz de önümüze bakmamıştık. Özellikle ben, güneş gözlüklerimin ardından kızları kesiyordum. Çarpıştık önce, sen,'ÇÜŞŞŞ ayi' dedin. sonra ben 'güzel olduğunuz kadar küstahsınız da! dedim. sen hemen yavşadın, göz-göze geldik ve başladık, film gibi yani.. sonra ayrıldık. sen benim ayak kokuma dayanamamıştın. ben senin sarmısak kokan nefesine..
  5. sardunyam şurada cevap verdi: paula başlık Anı Defteri - Defterleri
    ne güzeldi diil mi yaşadıklarımız, ne güzeldi... artık ne sen, ne de ben bulamayız o günleri. bazen düşünüyorum da... bende de kazmalık vardı galiba, diyorum. İkimiz de kıymetini bilemedik gençliğimizin. hatırlar mısın, akşam olur pijamalarımızı giyerdik. sen kokunu sürerdin... oda mahvolurdu, adeta içinde yüzerdin çünkü. olmadık şeylere güler, durup-dururken ağlardık. görenler deli sanırdı, sanırsam. güzel havalarda sokaklara çıkardık. ama hep yağmura yakalanır, sıçana dönerdik. bir de kar yağınca kartopu oynardık seninle. topların içine hep taş koyardın, atardın. sen, iskambil kağıtlarından fal bakardın. İstediğin çıkmadığında sövüp kalaylardın, ağzın bozuktu biraz Çok kızardın sigara içtiğime. ve içkime karışırdın, oklavayla karşılardın beni eve sarhoş geldiğimde. az dayağını yemedim. arasıra rejim yapardın, ama ihtiyacın vardı. hükümet gibi karıydın şerefsizim. komşunun çocukları vardı, bizim oğlanın kafasını yarmışlardı beraber çocuk bahçesine giderdiniz. ben televizyonda maça bakardım. ne işim var çocuk parkında. arasıra arkadaşlar gelir poker oynardık. ben hile yapardım, sen yardım ederdin. benim askerde yediğim dayak hikayeleri... senin anderson'dan hikayelerin hiç bitmezdi.. İlk tanıştığımız günü hatırlar, gülerdik. sen bana, üstümde ne vardı diye sorardın. ben de, '40 sene geçti, ne bilim ben?' derdim sen kızınca ben de sallamaya başlardım. Çingene pembesi bi kazak, ördek yeşili bi etek, beyaz çoraplar, mor pabuçların.... güzel bir bahar akşamı sinemada karşılaşmıştık. İkimiz de önümüze bakmamıştık. Özellikle ben, güneş gözlüklerimin ardından kızları kesiyordum. Çarpıştık önce, sen,'ÇÜŞŞŞ ayi' dedin. sonra ben 'güzel olduğunuz kadar küstahsınız da! dedim. sen hemen yavşadın, göz-göze geldik ve başladık, film gibi yani.. sonra ayrıldık. sen benim ayak kokuma dayanamamıştın. ben senin sarmısak kokan nefesine..
  6. ne güzeldi diil mi yaşadıklarımız, ne güzeldi... artık ne sen, ne de ben bulamayız o günleri. bazen düşünüyorum da... bende de kazmalık vardı galiba, diyorum. İkimiz de kıymetini bilemedik gençliğimizin. hatırlar mısın, akşam olur pijamalarımızı giyerdik. sen kokunu sürerdin... oda mahvolurdu, adeta içinde yüzerdin çünkü. olmadık şeylere güler, durup-dururken ağlardık. görenler deli sanırdı, sanırsam. güzel havalarda sokaklara çıkardık. ama hep yağmura yakalanır, sıçana dönerdik. bir de kar yağınca kartopu oynardık seninle. topların içine hep taş koyardın, atardın. sen, iskambil kağıtlarından fal bakardın. İstediğin çıkmadığında sövüp kalaylardın, ağzın bozuktu biraz Çok kızardın sigara içtiğime. ve içkime karışırdın, oklavayla karşılardın beni eve sarhoş geldiğimde. az dayağını yemedim. arasıra rejim yapardın, ama ihtiyacın vardı. hükümet gibi karıydın şerefsizim. komşunun çocukları vardı, bizim oğlanın kafasını yarmışlardı beraber çocuk bahçesine giderdiniz. ben televizyonda maça bakardım. ne işim var çocuk parkında. arasıra arkadaşlar gelir poker oynardık. ben hile yapardım, sen yardım ederdin. benim askerde yediğim dayak hikayeleri... senin anderson'dan hikayelerin hiç bitmezdi.. İlk tanıştığımız günü hatırlar, gülerdik. sen bana, üstümde ne vardı diye sorardın. ben de, '40 sene geçti, ne bilim ben?' derdim sen kızınca ben de sallamaya başlardım. Çingene pembesi bi kazak, ördek yeşili bi etek, beyaz çoraplar, mor pabuçların.... güzel bir bahar akşamı sinemada karşılaşmıştık. İkimiz de önümüze bakmamıştık. Özellikle ben, güneş gözlüklerimin ardından kızları kesiyordum. Çarpıştık önce, sen,'ÇÜŞŞŞ ayi' dedin. sonra ben 'güzel olduğunuz kadar küstahsınız da! dedim. sen hemen yavşadın, göz-göze geldik ve başladık, film gibi yani.. sonra ayrıldık. sen benim ayak kokuma dayanamamıştın. ben senin sarmısak kokan nefesine..
  7. herkese aynı şiir deel gııı arada değişiklikler yaparam ay balam
  8. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    Sen meni sev, men seni sevem.. Sen menin için yan.. Men senin için yanim duduşam.. Glasik eşk neyse onu yaşayah.. Ya da sevme haberin olmasın.. Men sana sevdalanıp dolaşam.. Platonik eşk neyse onu yaşayah.. Sevdada oturah, yiyah içah.. Elele olah, gan kusah.. Tombilik eşk neyse onu yaşayah.. İstersen sevdadan kendimi kesim.. Sağımı solumu doğrayım biçim.. Psikopatik eşk neyse onu yaşayah.. Eyle sevek ki gara sevda olah.. Araplara benzeyen gapgara olah.. Gara eşk neyse onu yaşayah.. Yalan söylemeyeh hep doğru diyah.. Beraber oturah beraber yiyah.. Realist eşk neyse onu yaşayah.. Birbirimize türkü söyleyah, mizildiyah.. El ele tarlalarda, bostanlarda gezah.. Romantik eşk neyse onu yaşayah.. Kediyi, gudiği sen diye sevim.. Sen de horozi, guligi men diye sev.. Sembolik eşk neyse onu yaşayah.. El ele tutuşip kendimizi elehtriga verah.. Zangir zangir tityeyah, ölmeyah.. Elektronik eşk neyse onu yaşayah.. Ahırlarda, komlarda buluşah.. Tezek agalahlarinin dibinde oturah.. Otantik eşk neyse onu yaşayah..
  9. Sen meni sev, men seni sevem.. Sen menin için yan.. Men senin için yanim duduşam.. Glasik eşk neyse onu yaşayah.. Ya da sevme haberin olmasın.. Men sana sevdalanıp dolaşam.. Platonik eşk neyse onu yaşayah.. Sevdada oturah, yiyah içah.. Elele olah, gan kusah.. Tombilik eşk neyse onu yaşayah.. İstersen sevdadan kendimi kesim.. Sağımı solumu doğrayım biçim.. Psikopatik eşk neyse onu yaşayah.. Eyle sevek ki gara sevda olah.. Araplara benzeyen gapgara olah.. Gara eşk neyse onu yaşayah.. Yalan söylemeyeh hep doğru diyah.. Beraber oturah beraber yiyah.. Realist eşk neyse onu yaşayah.. Birbirimize türkü söyleyah, mizildiyah.. El ele tarlalarda, bostanlarda gezah.. Romantik eşk neyse onu yaşayah.. Kediyi, gudiği sen diye sevim.. Sen de horozi, guligi men diye sev.. Sembolik eşk neyse onu yaşayah.. El ele tutuşip kendimizi elehtriga verah.. Zangir zangir tityeyah, ölmeyah.. Elektronik eşk neyse onu yaşayah.. Ahırlarda, komlarda buluşah.. Tezek agalahlarinin dibinde oturah.. Otantik eşk neyse onu yaşayah..
  10. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Sen meni sev, men seni sevem.. Sen menin için yan.. Men senin için yanim duduşam.. Glasik eşk neyse onu yaşayah.. Ya da sevme haberin olmasın.. Men sana sevdalanıp dolaşam.. Platonik eşk neyse onu yaşayah.. Sevdada oturah, yiyah içah.. Elele olah, gan kusah.. Tombilik eşk neyse onu yaşayah.. İstersen sevdadan kendimi kesim.. Sağımı solumu doğrayım biçim.. Psikopatik eşk neyse onu yaşayah.. Eyle sevek ki gara sevda olah.. Araplara benzeyen gapgara olah.. Gara eşk neyse onu yaşayah.. Yalan söylemeyeh hep doğru diyah.. Beraber oturah beraber yiyah.. Realist eşk neyse onu yaşayah.. Birbirimize türkü söyleyah, mizildiyah.. El ele tarlalarda, bostanlarda gezah.. Romantik eşk neyse onu yaşayah.. Kediyi, gudiği sen diye sevim.. Sen de horozi, guligi men diye sev.. Sembolik eşk neyse onu yaşayah.. El ele tutuşip kendimizi elehtriga verah.. Zangir zangir tityeyah, ölmeyah.. Elektronik eşk neyse onu yaşayah.. Ahırlarda, komlarda buluşah.. Tezek agalahlarinin dibinde oturah.. Otantik eşk neyse onu yaşayah..
  11. sardunyam şurada cevap verdi: *NATALIA* başlık Anı Defteri - Defterleri
    Sen meni sev, men seni sevem.. Sen menin için yan.. Men senin için yanim duduşam.. Glasik eşk neyse onu yaşayah.. Ya da sevme haberin olmasın.. Men sana sevdalanıp dolaşam.. Platonik eşk neyse onu yaşayah.. Sevdada oturah, yiyah içah.. Elele olah, gan kusah.. Tombilik eşk neyse onu yaşayah.. İstersen sevdadan kendimi kesim.. Sağımı solumu doğrayım biçim.. Psikopatik eşk neyse onu yaşayah.. Eyle sevek ki gara sevda olah.. Araplara benzeyen gapgara olah.. Gara eşk neyse onu yaşayah.. Yalan söylemeyeh hep doğru diyah.. Beraber oturah beraber yiyah.. Realist eşk neyse onu yaşayah.. Birbirimize türkü söyleyah, mizildiyah.. El ele tarlalarda, bostanlarda gezah.. Romantik eşk neyse onu yaşayah.. Kediyi, gudiği sen diye sevim.. Sen de horozi, guligi men diye sev.. Sembolik eşk neyse onu yaşayah.. El ele tutuşip kendimizi elehtriga verah.. Zangir zangir tityeyah, ölmeyah.. Elektronik eşk neyse onu yaşayah.. Ahırlarda, komlarda buluşah.. Tezek agalahlarinin dibinde oturah.. Otantik eşk neyse onu yaşayah..
  12. minexim teşekkür ederim canım hemde Attila İlhan'dan seçmişsin harika... bu şiirde kendime armağan oldun benden bizzat kendimden Yaşanılanları Kontrol-S ile kaydedip, Kontrol-Z ile geri yaşıyorum Ben sevdamı download edip masaüstüne alıyorum. En çokta ekranı kapladığın o anı özlüyorum Italik yürüyüşlüm, Bold bakışlı sevdiğim... Öyle bir halt yedim ki, sakın affetme beni Simge durumuna küçült, saatlerce beklet beni Tüm sistemlerimi çökert, Ziple sıkıştır ve parçala Alt F4 ile kapat, Shift ile değiştir beni Kedinin mousela oynadığı gibi oyna, Manzaralı mouse pedinde gezdir beni Yeni bir pencere açalım ve unutalım her şey i Geri dönüşüm kutusuna gönderelim maziyi Kısa yol oluştur fazla bekletme bu seveni En çok Flash Animasyonlu halini özlüyorum PC görünüşlü, Mac duruşlu sevdiğim Kalpten kalbe bağlantım bağlantısı yapılır Kapanır kapılar, ağa oturum açılır Sevdamız monitöre saniyelerle yazılır Disconnect olursam beni yine arar mısın? Masaüstünde bulamazsan belgelerime bakar mısın? Yokluğunda erişim paketi teselli olmasa da Değişiklikleri kaydedip, yeniden bağlanır mısın?
  13. Ben seni hiç sevmedim ki.... Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede, Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda, Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda, Benimle chatte olma ihtimalini sevdim. Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim Password ü yazmamla başlayan, Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk... Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun! Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim... "Tekrar merhaba" demeni, Yazı rengini yeşil yapmanı, Beni yalnız bırakmamanı sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Sorunlarımı dinlemeni sevdim. Away olduğun zaman, Yan yatmanı sevdim... Klavyeyi sevdim döndüğün zaman Gitmeni sevmiyordum; Korkuyordum sana kırılmaktan. Sen Online olmadığın zaman, Hotmail hesabıma baktım; Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım. (ve dayak yedim babamdan Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim. Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı, Okuduğumda gülümsemeyi sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki.. Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim. Bir de yıldızları sevdim, Sayfamı süsleyen yıldızlar... Ben seni hiç sevmedim ki... Kanalda "op" olmanı sevdim. İktidara geçmeni, İnsanlara hatırlatmanı ; Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını. Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim Taşları sevdim başıma vurduğunda Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda Yalnız olduğumu anladığımda Odaya yeniden girmeyi sevdim Ben seni hiç sevmedim ki. Düştüğün zaman, Düşmeni sevdim. Server'ı sevdim geldiğin zaman... Kalmanı sevmedim; Korkuyordum sana alışmaktan... Yine de sevdim gülümsemeyi "bye" deyip ayrılışının ardından. Ben seni hiç sevmedim ki. Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim
  14. Ben seni hiç sevmedim ki.... Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede, Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda, Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda, Benimle chatte olma ihtimalini sevdim. Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim Password ü yazmamla başlayan, Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk... Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun! Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim... "Tekrar merhaba" demeni, Yazı rengini yeşil yapmanı, Beni yalnız bırakmamanı sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Sorunlarımı dinlemeni sevdim. Away olduğun zaman, Yan yatmanı sevdim... Klavyeyi sevdim döndüğün zaman Gitmeni sevmiyordum; Korkuyordum sana kırılmaktan. Sen Online olmadığın zaman, Hotmail hesabıma baktım; Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım. (ve dayak yedim babamdan Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim. Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı, Okuduğumda gülümsemeyi sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki.. Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim. Bir de yıldızları sevdim, Sayfamı süsleyen yıldızlar... Ben seni hiç sevmedim ki... Kanalda "op" olmanı sevdim. İktidara geçmeni, İnsanlara hatırlatmanı ; Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını. Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim Taşları sevdim başıma vurduğunda Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda Yalnız olduğumu anladığımda Odaya yeniden girmeyi sevdim Ben seni hiç sevmedim ki. Düştüğün zaman, Düşmeni sevdim. Server'ı sevdim geldiğin zaman... Kalmanı sevmedim; Korkuyordum sana alışmaktan... Yine de sevdim gülümsemeyi "bye" deyip ayrılışının ardından. Ben seni hiç sevmedim ki. Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim
  15. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    Ben seni hiç sevmedim ki.... Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede, Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda, Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda, Benimle chatte olma ihtimalini sevdim. Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim Password ü yazmamla başlayan, Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk... Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun! Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim... "Tekrar merhaba" demeni, Yazı rengini yeşil yapmanı, Beni yalnız bırakmamanı sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Sorunlarımı dinlemeni sevdim. Away olduğun zaman, Yan yatmanı sevdim... Klavyeyi sevdim döndüğün zaman Gitmeni sevmiyordum; Korkuyordum sana kırılmaktan. Sen Online olmadığın zaman, Hotmail hesabıma baktım; Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım. (ve dayak yedim babamdan Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim. Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı, Okuduğumda gülümsemeyi sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki.. Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim. Bir de yıldızları sevdim, Sayfamı süsleyen yıldızlar... Ben seni hiç sevmedim ki... Kanalda "op" olmanı sevdim. İktidara geçmeni, İnsanlara hatırlatmanı ; Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını. Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim Taşları sevdim başıma vurduğunda Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda Yalnız olduğumu anladığımda Odaya yeniden girmeyi sevdim Ben seni hiç sevmedim ki. Düştüğün zaman, Düşmeni sevdim. Server'ı sevdim geldiğin zaman... Kalmanı sevmedim; Korkuyordum sana alışmaktan... Yine de sevdim gülümsemeyi "bye" deyip ayrılışının ardından. Ben seni hiç sevmedim ki. Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim
  16. Ben seni hiç sevmedim ki.... Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede, Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda, Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda, Benimle chatte olma ihtimalini sevdim. Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim Password ü yazmamla başlayan, Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk... Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun! Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim... "Tekrar merhaba" demeni, Yazı rengini yeşil yapmanı, Beni yalnız bırakmamanı sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Sorunlarımı dinlemeni sevdim. Away olduğun zaman, Yan yatmanı sevdim... Klavyeyi sevdim döndüğün zaman Gitmeni sevmiyordum; Korkuyordum sana kırılmaktan. Sen Online olmadığın zaman, Hotmail hesabıma baktım; Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım. (ve dayak yedim babamdan Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim. Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı, Okuduğumda gülümsemeyi sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki.. Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim. Bir de yıldızları sevdim, Sayfamı süsleyen yıldızlar... Ben seni hiç sevmedim ki... Kanalda "op" olmanı sevdim. İktidara geçmeni, İnsanlara hatırlatmanı ; Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını. Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim Taşları sevdim başıma vurduğunda Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda Yalnız olduğumu anladığımda Odaya yeniden girmeyi sevdim Ben seni hiç sevmedim ki. Düştüğün zaman, Düşmeni sevdim. Server'ı sevdim geldiğin zaman... Kalmanı sevmedim; Korkuyordum sana alışmaktan... Yine de sevdim gülümsemeyi "bye" deyip ayrılışının ardından. Ben seni hiç sevmedim ki. Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim
  17. Ben seni hiç sevmedim ki.... Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede, Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda, Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda, Benimle chatte olma ihtimalini sevdim. Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim Password ü yazmamla başlayan, Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk... Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun! Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim... "Tekrar merhaba" demeni, Yazı rengini yeşil yapmanı, Beni yalnız bırakmamanı sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Sorunlarımı dinlemeni sevdim. Away olduğun zaman, Yan yatmanı sevdim... Klavyeyi sevdim döndüğün zaman Gitmeni sevmiyordum; Korkuyordum sana kırılmaktan. Sen Online olmadığın zaman, Hotmail hesabıma baktım; Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım. (ve dayak yedim babamdan Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim. Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı, Okuduğumda gülümsemeyi sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki.. Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim. Bir de yıldızları sevdim, Sayfamı süsleyen yıldızlar... Ben seni hiç sevmedim ki... Kanalda "op" olmanı sevdim. İktidara geçmeni, İnsanlara hatırlatmanı ; Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını. Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim Taşları sevdim başıma vurduğunda Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda Yalnız olduğumu anladığımda Odaya yeniden girmeyi sevdim Ben seni hiç sevmedim ki. Düştüğün zaman, Düşmeni sevdim. Server'ı sevdim geldiğin zaman... Kalmanı sevmedim; Korkuyordum sana alışmaktan... Yine de sevdim gülümsemeyi "bye" deyip ayrılışının ardından. Ben seni hiç sevmedim ki. Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim
  18. sardunyam şurada cevap verdi: odessa başlık Anı Defteri - Defterleri
    Ben seni hiç sevmedim ki.... Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede, Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda, Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda, Benimle chatte olma ihtimalini sevdim. Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim Password ü yazmamla başlayan, Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk... Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun! Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim... "Tekrar merhaba" demeni, Yazı rengini yeşil yapmanı, Beni yalnız bırakmamanı sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Sorunlarımı dinlemeni sevdim. Away olduğun zaman, Yan yatmanı sevdim... Klavyeyi sevdim döndüğün zaman Gitmeni sevmiyordum; Korkuyordum sana kırılmaktan. Sen Online olmadığın zaman, Hotmail hesabıma baktım; Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım. (ve dayak yedim babamdan Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim. Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı, Okuduğumda gülümsemeyi sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki.. Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim. Bir de yıldızları sevdim, Sayfamı süsleyen yıldızlar... Ben seni hiç sevmedim ki... Kanalda "op" olmanı sevdim. İktidara geçmeni, İnsanlara hatırlatmanı ; Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını. Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim Taşları sevdim başıma vurduğunda Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda Yalnız olduğumu anladığımda Odaya yeniden girmeyi sevdim Ben seni hiç sevmedim ki. Düştüğün zaman, Düşmeni sevdim. Server'ı sevdim geldiğin zaman... Kalmanı sevmedim; Korkuyordum sana alışmaktan... Yine de sevdim gülümsemeyi "bye" deyip ayrılışının ardından. Ben seni hiç sevmedim ki. Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim
  19. Ben seni hiç sevmedim ki.... Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede, Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda, Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda, Benimle chatte olma ihtimalini sevdim. Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim Password ü yazmamla başlayan, Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk... Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun! Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim... "Tekrar merhaba" demeni, Yazı rengini yeşil yapmanı, Beni yalnız bırakmamanı sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Sorunlarımı dinlemeni sevdim. Away olduğun zaman, Yan yatmanı sevdim... Klavyeyi sevdim döndüğün zaman Gitmeni sevmiyordum; Korkuyordum sana kırılmaktan. Sen Online olmadığın zaman, Hotmail hesabıma baktım; Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım. (ve dayak yedim babamdan Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim. Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı, Okuduğumda gülümsemeyi sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki.. Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim. Bir de yıldızları sevdim, Sayfamı süsleyen yıldızlar... Ben seni hiç sevmedim ki... Kanalda "op" olmanı sevdim. İktidara geçmeni, İnsanlara hatırlatmanı ; Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını. Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim Taşları sevdim başıma vurduğunda Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda Yalnız olduğumu anladığımda Odaya yeniden girmeyi sevdim Ben seni hiç sevmedim ki. Düştüğün zaman, Düşmeni sevdim. Server'ı sevdim geldiğin zaman... Kalmanı sevmedim; Korkuyordum sana alışmaktan... Yine de sevdim gülümsemeyi "bye" deyip ayrılışının ardından. Ben seni hiç sevmedim ki. Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim
  20. valla tam yam_yam'ca olmuş gerçekten
  21. sardunyam şurada cevap verdi: femalexx başlık Forum Oyunları
    seni benden alamazlar ya benimsin ya toprağınnnnnn
  22. Ayrılıklarda hayata dair, kavuşmalarda... ne varsa insanın yaşaması gereken yaşam elini tutarken sindire sindire akıtıyor hayat avuçlarımızdan... artık hiç birimiz on yaşında çocuk değiliz, hiç birimizde kalmadı o saflıktan eser... karamsarlığıda öğrendik, nefretide, artık bir çocuk kadar masum değiliz hiç birimiz... artık kavgalarımız bir oyun değil ve affedemiyoruz bir çocuk kadar kolay... artık insanlar renkli değil... siyah/beyaz görüyoruz bütün yüzleri... bir sabah hiç tanımadığınız birine günaydın demeyi denediniz mi, tanımadığınız insanlara gülümsediniz mi? Çok kızgın olduğunuz birini affettiniz mi, kırdığınız gönüllerden özür dilediniz mi? Yapamıyoruz değil mi bunların hiç birini... ya da çok nadir yapabiliyoruz... kendi içine kaçmış salyangozlar gibiyiz... Bir Ayrılış Hikayesi Erkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beşyüz yüzde hudutsuz kere yüz... Kadın erkeğe dedi ki: - Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana... Ve artık biliyorum: Toprağın Yüzü güneşli bir ana gibi En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini... Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olanın parmaklarına başımı kurtarmam kâbil değil! Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak... Sen yürümelisin, beni bırakarak... Kadın sustu. SARILDILAR Bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere... AYRILDILAR... Nazım Hikmet Ran
  23. Nasıl bir cumhurbaşkanı olmalı? Gerçekten düşünülmesi gereken bir soru Türkiye'yi bölmeye yönelik değil, birleştirmeye yönelik bir dünya görüşüne sahip, demokrasiyi özümsemiş, tarafsız, laikliği benimsemiş, yenilikçi, Türkiye'nin sorunlarına karşı duyarlı, aydın, ulusalcı, kültürel birikimi olan, sanata saygılı, siyasi ağırlığı olan bir Cumhurbaşkanı olmalı... Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete ve onun ilkelerine, göstermiş olduğu hedeflere bağlı ve bu uğurda mücadele edecek biri... Ve Cumhurbaşkanlığı seçimini halk yapmalı, meclis değil...
  24. ATATÜRK DİYOR Kİ! Siyaset ve Barış Milletimizin, güçlü, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesi için, devletin tamamen milli bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması lâzımdır. Millî siyaset dediğim zaman, kastettiğim mâna ve anlam şudur: Millî sınırlarımız içinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanıp varlığımızı koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak... Genel olarak erişilemeyecek hayalî emeller peşinde milleti uğraştırmamak ve zarara sokmamak... Medenî dünyadan, medenî ve insanî davranış ve karşılıklı dostluk beklemektir. 1920 (Nutuk II, S. 436) Dış siyaset bir toplumun iç kuruluşu ile sıkı şekilde ilgilidir. Çünkü iç kuruluşa dayanmıyan dış siyasetler daima mahkûm kalırlar. Bir toplumun iç kuruluşu ne kadar kuvvetli, sağlam olursa, dış siyaseti de o nisbette güçlü ve dayanıklı olur. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S.162) Dış siyaset, iç kuruluş ve iç siyasete dayandırılmak zaruretindedir, yani iç kuruluşun tahammül edemeyeceği genişlikte olmamalıdır. Yoksa hayalî dış siyasetler peşinde dolaşanlar, dayanak noktalarını kendiliğinden kaybederler. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 101) Türkiye'nin güvenliğini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış istikameti bizim daima prensibimiz olacaktır. 1931 (Atatürk'ün S.D. I, S. 356) Türk Cumhuriyetinin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta barış, dünyada barış gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve ilerlemesinden en esaslı etken olsa gerektir. Buna elimizden geldiği kadar hizmet etmiş ve etmekte bulunmuş olmak bizim için övünülecek bir harekettir. 1933 (Atatürk'ün T.T.B. IV, S. 560) Yurtta barış, dünyada barış için çalışıyoruz. 1931 (Atatürk'ün T.T.B. IV, S. 551) Barış yolunda nereden bir çağrı geliyorsa, Türkiye onu gönülden karşıladı ve yardımlarını esirgemedi. 1937 (Atatürk'ün S.D. I, S. 388) Biz, milletlerarası münasebetlerde karşılıklı emniyet ve riayeti hedef tutan açık ve samimi politikanın en ateşli taraftarıyız. Hassasiyetimiz, bu yolda kendisini gösteren hazırlıklara ve uğraşmalara karşı, bunların bizim için de fiilî ve hakiki bir güven vücuda getirip getiremeyeceği noktasındadır. 1926 (Atatürk'ün S.D. I, S. 336) Dış işlerinde dürüst ve açık olan siyasetimiz bilhassa barış fikrine dayalıdır. Beynelmilel herhangi bir meselemizi barış vasıtalarıyla çözümlemeyi aramak bizim menfaat ve anlayışımıza uyan bir yoldur. Bu yol dışında bir teklif karşısında kalmamak içindir ki, güvenlik prensibine onun vasıtalarına çok ehemmiyet veriyoruz. 1929 (Atatürk'ün S.D. I, S. 347) Barış, milletleri refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur. Fakat bu kavram bir defa ele geçirilince daimî bir dikkat ve itina ve her milletin ayrı ayrı hazırlığını ister. 1938 (Atatürk'ün S.D. I, S. 396) Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasî güvenliğin gelişmesi için, ilk ve en mühim şart, milletlerin hiç olmazsa barışı koruma fikrinde, samimî olarak birleşmesidir. 1932 (Atatürk'ün S.D. I, S. 357) Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir. 1935 (Aynı Tarihi, Sayı: 19, 1935) Askerî hareket, siyasî faaliyetin ümitsiz olduğu noktada başar. Ümidin güven verici bir şekilde geri gelmesi orduların hareketinden daha hızlı, hedeflere varışı temin edebilir. 1922 (Atatürk'ün S.D. III, S. 40-41) Bu sözler, Fransız Büyük Elçisine sohbet esnasında söylenmiştir: Ben toprak büyütme dileklisi değilim; barış bozma alışkanlığım yoktur; ancak antlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim. Onu almasam, edemem. Büyük Meclisin kürsüsünden milletime söz verdim: Hatay'ı alacağım... Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getirmezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim, yenilemem; yenilirsem bir dakika yaşayamam. Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceğimi düşünerek benim dostluğumu lûtfen bildiriniz ve doğrulayınız, ekselâns Ambasadör... (1937)
  25. Onurunu yitiren siyaset Türkiye'de siyaset, her geçen gün onurunu biraz daha yitirir hale geldi. Siyasi ahlak, çoktan dibe vurmuş durumda. Bir kangren gibi tüm topluma yayılmadan bu yozlaşmanın önüne geçmek gerekiyor. Oysa siyasetçilerln çoğunun en önemli gündemini, Türkiye'nin sorunlarını çözmek değil parlamentoya girip girmemek oluşturuyor!!! Büyük bir depreme sahne olan Japonya'daki Kobe şehrinin belediye başkanının, kentin imarını, söz verdiği tarihte gerçekleştiremediği için intihar ettiğini henüz unutmuş değiliz. ABD ordusundaki bir generalin, hakkında çıkan bazı dedikodular yüzünden -bir intihar olarak tasvip edilir veya edilmez- başına dayadığı tabancasının tetiğine kolaylıkla basabildiği hafızalarımıza kazındı. Bosna dramının iyice ağırlaştığı dönemlerde ülkesinin politikasını beğenmeyen Amerikalı S bürokratın peşisıra istifa haberleri de hafızamızdaki tazeliğini koruyor. Dünyanın her yerinde devlet gücünü kullanan yöneticilerin istismar ve şahsi menfaat temini gibi gayri meşru yollara saptıklarını görüyoruz. Bu sapmalardan aklımızda kalan şey ise hemen ardından gelen istifa ya da intiharlar. Sadece Japonya ABD değil, Fransa da yakın zamanda eski bir başbakanın intiharı ile sarsıldı. İstifa ve intiharlarda siyasetçilerin demokrasi kültürü kadar sistemin tavizsizliğinin etkili olduğunu da tesbit etmek gerekir. Yani sistem, kirlenen siyasetçinin yakasına öylesine yapışıyorki; başka seçenek bırakınıyor. Madalyonun bizdeki yüzü ise çok farklı. Skandallar, yolsuzluk iddiaları peşpeşe patlıyor. çıt yok. Şok belgeler elden ele dolaşıyor, aldıran yok. Topluma büyük umut olarak sunulan ve S yıl ömür biçilen politik modeller, yarım seneyi bile bulmuyor. Kimsenin umurunda değil. Seçim sandıklarından çıkan sonuçlar siyasi politikanın bir kaosa sürüklendiğini ihtar ediyor, sorumluluğu üstlenen yok... Politik yozlaşma içinde bulunan Türkiye'de siyasi ahlakın dibe vurduğu tesbitini bugün herkes yapmış durumda. Siyasetteki yozlaşma, radyasyon gibi dalga dalga toplumun her kesimine yayılıyor ve sonuçta Türkiye için hiç de iç açıcı olmayan manzaralar karşımıza çıkıyor. Siyasetçinin gündemi ise çok farklı. çoğu siyasetçi muhtemel bir seçimde, mensubu bulunduğu partinin, kendisini parlamentoya taşıyacak kadar oy kazanıp kazanamayacağını düşünüyor; Türkiye'nin meselelerinin çözülüp çözülmeyeceğini değil. Partisinin genel başkanının geleceğini Türkiye'nin geleceğinden daha önemli görebiliyor. Ülkenin önünü açması gereken liderlerin ne yaptıkları ise herkesin malumu. SIYASI AHLAK VE IŞLEMEYEN ISTİFA MÜESSESESI Halk nezdinde politikaya ve siyasetçiye bakışın her geçen gün olumsuz olarak değişmesinde en önemli etken, siyasi ahlakın ve ilkesizliğin en alt seviyeye inmiş olmasıdır şüphesiz. Bunun sonucu olarak Batı ülkelerinde 'rahatlatma aracı' olarak işleyen istifa kurumunun Türkiye'de hiç kullanılmaması, politİkadaki yozlaşmayı gösteren unsurların başında geliyor. İtalya'da 'temiz eller' fırtınasıyla savcı, istediği herkesi sorgulayabilmiş ve şaibe altında kalan bakanlar, başbakanlar görevlerinden ayrılarak temiz bir toplum ve yönetim için ülkenin önünü açmışlardı. Türkiye'de ise skandallar, yolsuzluklar, suiistimaller ancak bir 'haber' olarak değer taşıyor veya daha büyük yolsuzluk skandalların önünü perdelemek için günyüzüne çıkarttlıyor. Zan altında kalanlar kendini ibra edecek yollardan kaçıyor, iddiaların büyüklüğü karşısında istifa kurumunu işletmeyi düşünmüyor, 'tuzak, komplo' gibi gerekçelerle görevlerinin başında kalmayı sürdürüyorlar ve gayrimeşruluklar meşru görüntüye bürünüyor. İstifa dışında toplumu rahatlatacak bir yol bulunamadığı için, kirli görüntü bir karabulut gibi toplumun semasını kaplıyor. Siyasette yaşanan yenilgilerin bedeli ödenmiyor Türkiye'de. Uzun yıllar İngiltere'yi yöneten Margaret Thatcher'ın ka muoyu yoklamalarında başkanı olduğu Muhafazakar Parti'nin oyları düşük görüldüğü için seçimlerden hemen önce istifa etmesi hala unutulmuş değiL. Seçimlerde ise Muhafazakar Parti yine iktidara geldi ama Thatcher'ın aklına görevine geri dönmek gelmedi. Türkiye'de ise bunun örneklerini görmek mümkün değiL. Hayatı boyunca girdiği seçimleri kaybedenler tekrar tekrar seçmenlerin karşısına çıkabiliyor. PARTI ÇIKARI, ÜLKE ÇİKARININ ÖNÜE GEÇEBİLİYOR Devlet adamlığı vasfına uygun politikacı sayısı gün geçtikçe azalıyor. Bir daha seçilme isteği ve parti menfaati ülke çıkarının önüne kolaylıkla geçebiliyor. Bunun açık şekilde açıklanmasında bir sakınca görülmüyor. 'Partim şu partiyle hükümet olursa erir, oy kaybeder' tipi sözleri her zaman duymak mümkün. Muhtemel bir hükümet modelinde 'Türkiye'nin ne kazanacağı' hiç önemsenmiyor ve bu da tabii bir durum olarak algılanıyor. Seçim kanunu ve siyasi partilerdeki yapı, nitelikli isimlerin Mec1is'e taşınmasını engelliyor. Siyasi partilerde liderlerin konumu ve milletvekillerinin genel başkanlarına rağmen hareket edememeleri, yozlaşmayı hızlandıran başka bir etken. Milletvekilliği aday listelerinin liderlerin tekelinde olması, 'bağımsız davranışları ve temsili' olumsuz etkiliyor. Milletvekili, vekaletini üstlendiği seçmenine karşı sorumluluğu ile genel başkana karşı duyması gereken sorumluluk arasındaki dengeyi kuramıyor veya sadece genel başkanını dikkate alıyor. Temsil özelliğinin kaybolması, halkın siyasete bakışına olumsuz yönde tesir ediyor. FARKLILAŞMA MI BÖLÜNME Mi? Siyasi partiler arasında farklılaşma ve bölünme dengesinin iyi kurulamadığınının örnekleri her gün sahneleniyor. Partiler, aralarındaki ilişkilerin farklılaşma çizgisini oturtmaları gerekirken, çoğunlukla bölünme mantığıyla hareket ediyorlar. Bu, özellikle seçimlerden önce çok sık görülüyor. Siyasi partiler rakip durumdaki partilere en ağır eleştirileri getiriyorlar. Daha sonra ya bu eleştiriler unutulup, büyük ilkesizlik ve seçim kampanyalarında ahlaki düstur tanımama örnekleri sergileniyor veya daha sonra uyumlu bir hükümet oluşturmak gerektiğinde sağlıklı sonuçlar alınmıyor. Seçim öncesi ve seçim sonrası farklı tavırların ortaya konması toplum nezdinde politikaya olan güvenin sarsılmasına sebep oluyor. ANAYOL hükümeti bunun en iyi örneği. Seçim öncesi propagandayı birbirlerini yok etme üzerine kuran Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller, etrafa gülücükler dağıtıp el sıkıştıktan kısa bir süre sonra, eski rollerine kolaylıkla geri dönebiliyorlar. RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, seçim öncesi siyasi partilerle arasına kalın çizgiler çizmesine rağmen muhtemel bir koalisyon modeline karşı tam tersi tutumun örneklerini veriyor. Bu tablo karşısında toplumun vicdanında şu sorular oluşuyor: Siyasilerin gerçek görütüntüleri hangileri? İki tavırdan birinin yanlış olduğu ortada iken niye ikisi de doğru olarak lanse ediliyor? Türkiye'de iki partinin biraraya gelmesi mümkün olmuyor; olsa da sağlıklı sonuç vermiyor, ömrü uzun olmuyor. 1991 seçimlerinden sonra kurulan DYP-SHP koalisyonu uzun ömürlü oldu; ancak krizler içinde güçlükle çalışabildi. Siyasi sistemdeki dağınıklığın Türkiye'yi koalisyona mecbur etmesi, hoşgörüye Türk politikasının duyduğu ihtiyacı daha da artırıyor. Mücteba Enes

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.