sardunyam tarafından postalanan herşey
-
PKK'nin bir numarasi Karayilan'dan baris cagrisi...
Pkk sorunu gerçek bir sorundan ortaya çıkmış bir terörizm değilki gerçek bir çözümü olabilsin... Bazı şeyler konuşuluyor konuşuluyor ama bir arpa boyu yol alınamıyor, pkk neden kuruldu, nasıl kuruldu ve kimler tarafından finanse edildi, bu soruların cevabını sormadan pkk sorunu şöyle yada böyle çözülür denilebilir mi? Dünyanın neresinde olursa olsun küresel güç uygun ortamı yaratıp orada istenilen kavgayı başlatmıyor mu? Asıl bizler aklımıza bunu yazmadıkça bu sorunlara hergün bir yenisi daha eklenecek, her ne şekilde olursa olsun, kendisine gazeteci denilen ne olduğu belli olmayan kişiler dahil eli kanlı bir örgütün sözcülüğünü yapamaz... Buna göz yumulamaz, kabul edilemez, eğer bu gazeteciyi ve onun ropörtaj yaptığı kişiyi meşru bir şey yapmışcasına söz sahibi yapıyorsak işte o noktada terör amacına ulaşmış demektir... Ve ne yazık ki terörün makul bulunabilir bir mazereti olamaz, bunu sadece biz değil dünyanın hiç bir yerinde hiç br normal insan kabullenemez, hiç bir normal devlet kabul edemez... Hak, eşitlik, barış, kardeşlik bu sözcükler içi boş hale getiriliyor, bu sözleri söyleyen kişilerin ellerinin kana bulaşmamış olması gerekmiyor mu? Hangi katil hangi barıştan söz edebilir, hangi terör kendini haklı çıkarabilir, sorun budur işte, biz unutmadıkta birileri unutuyor galiba PKK BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR BÜTÜN TERÖR ÖRGÜTLERİ GİBİ SAVUNUCUSU OLAMAZ SAVUNANDA EN AZ ONUN KADAR GÜNAHKARDIR... burada söz konusu olan İNSAN yaşamının yaşam hakkıdır kutsallığıdır hiç bir şey bir canlının bir insanın yaşam hakkından önde değildir, fakat insanın içi almıyor artık bu olanları, neredeyse katilleri kahraman, masumları cani olarak kanıksatır oldular, ya biz aklımızı kaybettik ya bunlar bir karabasan ya artık herşey tersine döndü ve değerler değişti...
-
tersyüz
Mansur'un derisini yüzüp ibreti alem olsun diye yerlerde sürükleyenler mi tanrıcılık oynuyordu, yoksa ben hakkım diyen Mansur-u Hallac mı? Yeryüzünde kendisine tanrılık misyonu yükleyen ne çok!
-
tersyüz
yalancı cennetin hayalet melekleri kürtaj ettiler bütün dinleri kutsanan ile kutsal olan karışır birbirine ruhsuzdur tapınak şövalyeleri kral çıplak onüçüncü fi tarihinden yüreksiz doğdu el öpüp, etek tutan mezun oldu, şarlatan akademisinden sardunyam sibel ....
-
aklın sınırlarında
ölüm kokuyorsun her kokladığımda sevgili zoruna gitmesin ölümden başka gerçek görmedim dudaklarım her değdiğinde alnına soğuk bir mermer dokunuyor yüzüme parmak uçlarınsa kitlesel imha kavrulmuş bir yürektir nefes aldığında içine dolan soyutla kendini öğretilmiş ayıplardan sardunyam sibel....
-
SORU DUVARI... Evet var mı Güncel adına 'Soru Duvarı'na yazılmak üzere sorusu olan...
Soğuk Savaş Sıcak Savaş Bu kavramlara alıştık peki dünya krizleri peşpeşe yaşarken (grip+ekonomik+sosyolojik+psikolojik) adı ne savaşı oluyor?
-
Dünde teröristiler bugünde....
Önce net bir şekilde ifade edeyim, yapılan askeri darbeleri onaylamıyorum ve Kenan Evren'in mutlaka yargılanması gerektiğini düşünüyorum ve beraberindeki bütün sorumluların... 1980 darbesini kimlerin desteği ile yaptığı kendisinden bizim çocuklar diye bahsedenlerin ne demek istediği gayet net... O darbeden Türkiye'nin neler kaybettiği ortada... Kimlere kıyıldığı belli, darbe öncesinde ülkede terör yaratanların o dönemin devlet yöneticilerinin de yargılanması şart... Fakat bütün bunlar hiç bir zaman TSK'yı darbeci yapmaz... Kişilerin neye hizmet ettikleri ile bağlantılıdır yapılanlar... O dönemin askeri yetkilerinin hatalarını bugünün genarallerinin üstüne yıkamayız... Geçmişin ihanetlerinden bugünü sorumlu tutamayız, 1980 darbesinin asıl hedef aldığı Cumhuriyetin ordusudur, ona duyulan güveni ve bağlılığı sarsmaktır ve bu anlamda bir derece başarılı olmuştur... Münferit olaylardan kasdım darbeler değil siz bugünün TSK'sını tümüyle sorumlu tutuyor ve daima bu kurumu hedef alan yorumlar yapıyorsunuz, Emniyet'in kurum olarak köhneleştiğini sadece ben söylemiyorum bunu Emniyetin içinde bulunan pek çok insanda söylüyor... (cemaatleşmemiş olanlar) TSK ve Emniyet arasında yapı ve anlayış olark çok büyük fark var, bu iki kurumu ben karşı karşıya getirmiyorum, aksine Emniyet'in üst düzey yetkilileri cemaat önderlerinden aldıkları talimatlarla sürekli olarak TSK'yı hedef alıyorlar, belli medya kuruluşlarının ve Akp'nin bu iki kurum arasında keskin bir taraf olma durumu var, işte bütün bunlar benim gibi düşünenlerin Emniyet'in tarafsızlığı konusunda endişeli olmalarına neden oluyor, anlatabiliyor muyum? Şemdinli kumpası, Ümraniye kumpası ve tutuklanan askerler değerlendirilince asıl hedefin bağımsız Türk Ordusu olduğu gerçeği ortaya çıkıyor, fakat diğer yandan Emniyette yapılan bütün yanlışlıkların üstü örtülüyor ve politik bir ayrılık yaratılıyor, oysa tıpkı mahkemeler, savcılar, askerler gibi emniyet mensuplarınında tarafsız olması gerekiyor... (ama ülkede tarafsız bir kurum kaldı mı ayrı mesele) Benim savunduğum şey Ordumuzun, cumhuriyetin ve onun ilkelerinin savunucusu olma gerçeğidir... Ordu içerisine girmiş ve oradada örgütlenen art niyetliler yok mudur mutlaka var, her yerde olduğu gibi... Türkiye'de derin devlet yok muydu vardı, kimlerdi bilemem, Türkiye'de karanlık güçler yok mu var, kimler bilemem, faili meçhuller var, katliyamlar var, terör var...! Bunlar gerçek ama bütün bunların üzerine yıkılmak istendiği kurum kişi ve kuruluşlar gerçek değil... Gerçekler üzerinden yalan yaratılıyor, keşke gerçek suçlular yakalansa, gerçek hırsızlar yakalansa, gerçek derin devlet çökertilse ama öyle olmuyor... Geçmişten günümüze tarihin bütün olayları ve failleri suni olarak yaratılan bir örgüte yıkılıyor ve o örgütün ardında Ordu hedef alınıyor, Türkiye'de korkunç bir faşizan uygulama var önce suçlu yaratılıyor sonra suç, önce suç yaratılıyor sonra suçlu, ama gerçekler asla ortaya çıkarılmıyor, bir davada gizlilik esas alınırken, diğerinde infazlar bile yapıldı... Üstelik Deniz Feneri davasında Almanya'da hukuki bir karar var, ciddi deliller var, faillerde belli... Peki dava ne durumda o davanın ardında neler var, Fethullahçı cemaatin emniyetteki kolları bu davaya uzanmıyor mu? Naylon faturalarla alınmış gösterilen hizmetler ve mallar için denetleme yapmak üzere gidilen bütün adresler ya aynı çıkıyor ya da öyle bir firma yok, M. Ali Şahin'in tercüme için bekliyoruz açıklamasından sonra ortaya çıktı ki Alman mahkemesi zaten Türkçe tercimesiyle göndermiş dosyayı! Peki neden bekleniyor, beklenirken neler oluyor, bütün deliller karartılıyor!!! Pekiiii, Adalet Bakanlığı ile Emniyet bu davada nerede? TSK söz konusu olduğunda neredeler? Umarım anlatabilmişimdir... Darbeyi ya da darbecileri savunmuyoruz, aksine suçlular yargılansın diyoruz ama gerçek suçlularla gerçek suç yargılansın... Darbeyi yapanlar yargılansın, sen darbe yapmayı düşünüyorsun denilenler değil, örgüt kuranlar ve devleti ele geçiren cemaatler yargılansın, elde ettikleri servetler açıklansın, baskın ÇYDD'ye yapılıyorsa Işık Evlerinede yapılsın, ADD'ye yapılıyorsa Deniz Feneri'ne de yapılsın, TSK yargılanıyorsa Emniyette yargılansın, Televizyon kanalları aranıyorsa Kanalbiz, kanallB, Art, Ulusal Kanal gibi Samanyolu, Kanal7, Atv'de aransın!
-
Kurtlerin 5.000 Yasinda Oldugunun Ispati
Yazık ki yine cümleleriniz yuvarlak... Açık değil, net değil... Yine itham edici, yine tek taraflı... Bu kadar zor mu "realiteyi" anlatmak? Tabi ortada bir realite varsa?
-
6 Mayıs 1972... Deniz Gezmiş Yusuf Aslan Hüseyin İnan
Saygı ile anıyorum... Deniz, Hüseyin, Yusuf ve niceleri... Faşizme karşı onurlu mücadele veren, her türlü diktaya karşı durabilen, bu uğurda insanüstü bir çaba gösteren her insanın karşısında saygı duruşundayım... İnsanlara her türlü yafta yapıştırılabilir, her türlü esaret dayatılabilir, asılabilir, kurşunlanabilir, hain suikatlere kurban edilebilir ama bedenler ölür bedenler esir alınır... düşünceler ve yürekler öldürülemez... Güç kullanarak halklar üzerinde hakimiyet kuran faşizan uygulamalar insanlık tarihi kadar eski ama onurlu mücadeleler gibi kutsal değiller, Deniz Gezmiş'in ölüme giderken dahi gözlerinde korkuya dair en ufak bir işaret yok böyle bir duruş karşısında insan olan etkileniyor, onlardan korktular düşüncelerinden korktular, bedenlerini ortadan kaldırdılar ya düşüncelerini?
-
Kurtlerin 5.000 Yasinda Oldugunun Ispati
yuvarlak cümlelerle değil net bir yanıt verebilirmisin? Kürt realitesini nasıl kabul etmeliyiz? Kürtçe? Bu kadar mı? Hala bu kısır döngüden çıkamayacak mıyız? Alevilerin durumu ile Kürtlerinkini birbirine karıştırmayın Aleviler gerçek bir inanç özgürlüğü savaşı verdiler hala veriyorlar, onlara uygulanan inanç faşizmidir... Kişisel düşüncem dünyadaki bütün ibadethanelerin ortadan kaldırılması, ne cami, ne cemevi, ne kilise, ne havra! Aslında hepsi içi boş birer sembolden ibaret... Fakat bu benim kişisel düşüncem, insanlar bunlara ihtiyaç duyar ve bir şekilde tatmin olurlar ancak Kürtçe dayatması kesinlikle bölücülük politikasıdır, işte bunu anlatamıyoruz dünyanın neresinde Kürtçe eğitim veren bir akademi var? Ya da hangi ülkede resmi iki dil var? İnsanların dillerini konuşmalarına izin verilmedi diyorsunuz, oysa Güneydoğu gerçeği hiç öyle söylemiyor, Kürtçe bilmeyen kaç Kürt var mesela? Eğer yasaksa nerede öğrendiler? Yoksa kasdınız Kürtçe ve Kürt kültürünün diğer bütün etnik kökenlerin üstünde bir imtiyaza sahip olmasını istemek mi? Kürtlerden başka kimse böyle bir talepte bulunmadı birgünde ağzınızdan duymak isterim, Kürtlerin ezilmişliği nereden geliyor?
-
Kurtlerin 5.000 Yasinda Oldugunun Ispati
İşin esasını sevgili bilimselci o kadar güzel ve o kadar katıldığım cümlelerle ifade etmiş ki, ifade etmeden yapamadım, dünyada bulunan her türlü sınıra kafa olarak karşıyım, fakat sınırlarımız var olmak zorundalığıda malum, henüz insanlık o kadar gelişemediği için çok az insan haricinde geri kalanları için farklılıklarımız ayrılıkçı düzen için birer koz... gerçekte yeryüzünde hakim olması gereken insancıllık sömürgeci topluluklar için bir tehdit. Bilimsel açıdan bakarsak aslında evrenin bütünlüğünü görüyoruz dolayısıyla hepimiz aynı kökten gelmiyormuyuz? Sömürgeci ve bölücü politikalara karşı dünyanın bütün sosyal devrimcileri, insancılları, emekçileri, barışçıları, adaletçileri birlik olmalı değil mi? Ezilen bir Nijeryalı insan ile, ezilen Kürt, ezilen Türk, ezilen Ermeni, ezilen Rum'u özde bir değil mi? Şimdi ne yapmalı neresinden bakmalı, Kürt dostlarımız kendilerini ezmekte olan feodal yapı ile onları çağın gerisinde bırakan töre denilen anlayışla ve hatta ezilmişliklerini kullanıp onları kendi ülkeleri ile düşman edenlerle esaslı bir mücadele içerisinde olması gerekmiyor mu, onlar bu mücadeleye kalkıştıklarında yanlarında emin olsunlar ki, Türk kardeşlerini bulacaklar... Ancak hala köken boyutundan bakacaksak, Türk nedir onu tartışacaksak bunun sonu gelir mi? Ayrışmanın sonu yoktur, kazanım daima bütünlükten geçer...
-
Kurtlerin 5.000 Yasinda Oldugunun Ispati
Değerli Gelincik, Üzülerek ifade ediyorum ki bu arkadaşlarımız meseleyi bu bazdan almak konusunda biraz duygusal ve alıngan bakıyorlar, yani olayı tamamen kişisel alıyorlar, yapılan bilimsel araştırmalar tüm canlıların ezberletilen davranışlarla kendi düşünce sınırlarına hapsolduklarını kanıtlıyor... Batılıların Kürtleştirme politikası yeni değil aksine bir sonuç seninde bahsettiğin gibi... buradan da başka bir sonuca varacaklarını düşünüyorlar... Bakalım...
-
Dünde teröristiler bugünde....
a-sosyal bir toplum yaratıp korku imparatorluğu kurup insanları kabuklarına çekilmeye itmekten başka birşey değil Celalettin Cerrah'ın açıklaması, benzer açıklayı M.Şevket Eygi'de yaptı, şimdi böyle söyleyince kızıyorlar ama aynı zihniyetin unsurları değil mi bunlar? Kişiliği gelişmiş, üretken ve bilinçli insanların yaşadığı modern toplumlarda insanların kız ve erkek arkadaşları olur ve onlarla görüşürler, geceleri ya da gündüzleri sokağa çıkarlar ve bundan dolayı korkmazlar... Fakat bugün İstanbul'da kaç kişi belli bir saatten sonra hatta bazen gündüzleri bile şehrin heryerinde güvenle dolaşabilir? Eğer bir şehrin hele bu şehir çok kozmopolitse turist çekiyorsa İstanbulsa, çok daha sıkı güvenlik önlemleri almak gerekmez mi? Tabiki bu demek değil ki heryere polis koysunlar ama şehrin belli yerlerini tutan bazı tehlikeli kişilerin varlığını herkes görüyor biliyorken İstanbul Emniyetinin önlem alamaması manidar... Münevver Karabulut cinayetinin bir benzeri iki sene önce bizim ilçemizde yaşandı 14 yaşında bir kız çocuğuydu kaçırılıp öldürülen ve ceseti parçalanıp yakılarak çöp konteynırına atılan hala cinayeti aydınlanmadı hala zanlılar yakalanmadı, bu mantıkla bakarsak Celalettin Cerrah'a göre bu kız çocuğu saat akşam 6'da arkadaşının evinden kendi evine doğru gitmemeliydi, öyle mi? Türkiye yıllardır bir polis tartışması ile yaşıyor polisten korkuyor, o polis teşkilatından bazıları şimdide ahlak polisliğine soyunuyor, başımıza Allah korusunda bişey gelmesin mazallah haketmiş olabiliriz! Dünyahepimizin arkadaş, Türkiye'de sen kabul etsende etmesende TSK ve TEM sürtüşmesi yaşanmakta... Bunu heryerde ve herşekilde görüyoruz, siz münferit olaylarla bütünü birbirinden ayıramıyorsunuz, TSK'da münferit hatalar yapan kişileri eleştirmek ayrı ki TSK kimlerin hedefinde hepimiz biliyoruz, fakat TEM teşkilat olarak köhnemiş, taraf olmuş, belli bir cemaatin eline geçmiş... Söylemlerde eylemlerde ortada, söze ne hacet sadece gerçekten objektif ve sağduyulu bakılsa görülecek...! Ki başbakan bile bu iki kurum arasında taraf, bir kısım medya taraf, bir kısım grup taraf... Elbette bende oluyorum karşı taraf...
-
Kürtler, Türkiye’de Türklere, Kırgızistan’da da Kırgızlara karşı
Dünyada hemen her yerde bir ayrıştırma çabasında olanların dışında hiç kimseye yarar getirmeyen politikadır bu kavgalar... Amerika'nın Kızılderililere yaptıkları ortada fakat Amerika'da Kızılderililer'e bir hak ve toprak vermek söz konusu bile olamıyor... Ermenilerin, Hocalı'da yaptıkları ve KArabağ'dan çekilmeleri konusunda herhangi bir yaptırıma gidilmiyor, fakat Türklerin uyguladığı söylenen sözde soykırım için bir sürü kefalet ödetilmek isteniyor bu yetmiyormuş gibi sürekli "soykırım" denildimi denilmedi mi gibi saçma sapan şeylerle korkutuluyoruz... Deseler ne değişir demeseler ne? Almanya'dan tank sipariş edilmek isteniyor satışa şartname koyuluyor pkk için kullanamazsınız diye... Ne Amerika'da ne de Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde bölücü ve silahlı bir örgüte demokratik yöntemlerle müdahale edilemezken bize bugün Apo'nun serbest bırakılması bile teklif edilebiliyor, Amerika'ya gidip, Bin Ladin'in bir lider olduğunu ve terörist olarak aranmamasını söyleyemezsiniz, onlar Afganistan'a kadar gidip kana bulayabilirler, kimse asla sizin burada ne işiniz var diyemez... Ve bu batılı sözde medeni ülkeler herşeyi yapabilecek hakka ve yetkiye sahip olduklarını düşünmenizi sağlarlar... Ortadoğuda her ülkeye emirler yağdırırlar, patronluk taslarlar son derece yanlı ve maksatlı politikalarla ülkeler arasında gerilim yaratırlar... Kimse karşı duramaz... Emperyalizm işte bu yüzden milletler arasında din ve etnik kavga çıkarırlar, o bölgelerde bilimin gelişmemesi için bilim adamlarını öyle ya da böyle ortadan kaldırırlar, yerine kendi seçtikleri din adamlarını, etnik terör liderlerini seçerler, bir kavga sürer gider ki birileri hep kaybeder diğerleri nemalanır... Misyonerlerin en çok cirit attıkları yer 2000 yıldan fazla Ortadoğudur, en çok kullanılanlarda en müsait olanlar...
-
KÜRDİSTANIN BAŞKENTİ
Saygı benden sevgili Mavi, Yalnız size söylemek istediğim birşey var, samimi olduğunuzu düşünüyorum ve bu düşüncelere inandırıldığınızı sanıyorum, doğunun kültürünü biliyorum, o bölgeden büyük şehirlere gelenleri bile içlerinde bir ajite edilmişlik taşıyor, geçen hafta bir ortaokul arkadaşımın düğününe gittim, yaklaşık 20 yıl olmuştu görüşmeyeli düğünde Kürtçe şarkılar söylediler, Kürtçe ağıtlar yaktılar, arkadaşım biz Kürdüz dedi... Tuhaf oldum, sanki aramıza çok garip bir şey girdi ve biz uzak düştük birbirimizden oysa biz çocukluk arkadaşıydık, birbirimizi hiç öteki olarak görmemiştik, kavga ettiğimizde bile birbirimize etnik bir farklılık isnat etmemiştik, daha doğrusu biz birbirimizden farklı olduğumuzu düşünmüyorduk, hepimiz Anadolu çocuklarıydık, Edirne'den, Kars'a Türkiyeydi... En fazla o bu ülkenin başka bir kentini temsil ediyordu, ben başka... Yani farklı olan biz değildik doğduğumuz kentlerdi... Şimdi o diyor ki biz Kürdüz, 20 yıl önce onun Kürt oluşu ile benim Türk oluşum arasında birbirimizi sevme bakımından bir engel ve fark yoktu... Hiç ama hiç onu ve kendimi ayrıştırmamıştım, fakat şimdi aynı şekilde hissedemedim... Aramıza birşey girmişti ve biz onu göremiyorduk... Peki bizi bu hale kimler nasıl getirdi? Ben eminim ki biz getirmedik, dediğim gibi onun benden bir farkı yoktu ki, belki en fazla yöresel giysiler ve yaptığımız yemekler farklıydı ama biz değildik... Annesi defalarca yüzümü öperken aslında çocukluğumdu kucakladığı, öptüğü, benim öptüğüm kadınsa çocukluğumun bize kete pişiren teyzesiydi...
-
Kürtler, Türkiye’de Türklere, Kırgızistan’da da Kırgızlara karşı
Irak'ta istediklerini Ameka'nın yardımı ile kazandıklarını düşünüyorlar, şimdi sırada Suriye ve Türkiye var... Türkiye'den Diyabakır'ı başkent olarak düşünüyorlar, sanırım Suriye'den de Şam'ı... Kürt dostların bir konuda çok geliştiklerini düşünüyorum, oda laf canbazlığı ve şiddet eğilimi... Bilimsel ve sanatsal aktivitelerde bu kadar gelişkin olamıyorlar nedense... Her sorunlarını şiddetle çözmek kültürü konusunda nedense Kürt ileri gelenleri herhangi bir çaba içerisinede girmiyorlar... Son yaşanan Mardin olaylarında da gördüğümüz gibi, gözlerini kırpmadan çoluk çocuk hamile kadın öldürebiliyorlar... Bence Kürt dostlar öncelikle aynaya bakmalılar ve kendilerini gerçekten sorgulamalılar... Bu anlayışı neden değiştiremiyorlar?
-
Bilim ve Teknik dergisi mi
Bilimin insan zihnini sorgulamaya iten fakat sorgularken herhangi bir inançtan etkilenmeden özgün düşünebilmesini sağlayan etkisinden korkanların dergisi haline getirildi... Şunun farkındalar yalnız, bilimin önüne geçemeyeceklerinin ve bilimsel gelişmelerin insanlar arasında yaşanan dinsel ayrışmaları ve dine dayalı çıkar kapılarını engelleyeceğini biliyorlar... Bilimi ve bilimin iletişim metalarının yönetimini elegeçirerek bu tehlikeyi kendilerince berteraf ediyorlar... Ama bilimsel bir gerçekliğin önüne ebediyen geçemeyeceklerini bilemiyorlar, insanları sonsuza kadar kandıramazsınız, gerçek değerler mutlaka ortaya çıkar, erteleyebilirsiniz ama engelleyemezsiniz... Bilimi ne ateizme ne de bir dine endekslemeye ve öyle yorumlamaya kimsenin hakkı yok, bu bilimsel kültüre aykırı zaten... Bilim adamı kendi kişisel inancının diliyle yorum yapmamalı, evrensel bir dille yorum yapmalı... Tıpkı demokrasi sözcüğünün anlamını kendince değiştirip her türlü gayrımeşru icraatı demokrasi olarak yutturmaya çalışmak gibi, bilim sözcüğününde anlamını kendilerince değiştirip kişisel görüşlerini katmak son derece ilkel bir davranıştır... Fakat en çirkini bilimi siyasi emellere alet etmeye çalışmaktır... Bugün Türkiye'de yaşanan tamda budur, üniversiteler, bilim merkezleri, derslikler, okullar, her türlü eğitim merkezleri belli bir siyasi görüşün kontrolünde... Bu siyasi görüşün evrensel normlara uygun bir kültür seviyesine sahip olmadıkları ve son derece az gelişmiş bir zihniyete sahip oldukları düşünülünce, ne kadar vahim bir manzara ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor...
-
Kurtlerin 5.000 Yasinda Oldugunun Ispati
Sayın Cyrano'nun tarih kültürü konusunda ki bilgi zenginliğini taktir ediyorum ve yazdıklarını keyifle okuduğumu söylemek istiyorum, paylaştığın için ayrıca teşekkür ederim... Bu konuda aklıma gelen bir espiri yapmak istiyorum izninle, Kürt dostlarımız malum biraz tembeller, öyle pek tarihi eser bırakma çabasında değiller, malum tarih boyunca hiç edebi eserde bırakmamışlar
-
Dünde teröristiler bugünde....
Celalettin Cerrah, İstanbul emniyetinin başına geçmiş en tuhaf adamdır... Vali Muammer Güler'de ona keza, Bostancı baskınında polisin yaptığı resmen kendini kanıtlama çabasıdır... Polis, Fethullah Gülen'in polisi olduğu günden bu yana TSK ile didişmekte ve kendisini TSK'nın önüne geçirmek istemektedir... Halen Türk halkının en güvenilir kurum olarak gördüğü kurum TSK'dır ve Polis teşkilatı bunu hazmedememektedir... Ergenekon soruşturması kapsamında yer altından çıktığı söylenen mühimmatın TSK'ya ait olduğunu ima eden polis teşkilatı ve bakanlıklar, genelkurmayın açıklamasından sonra "bizim elimizde kayıp mühimmat yoktur" açıklaması yapma gereği duydu... Ve zati Ergenekon soruşturması bir polis soruşturmasıdır... Hatta çoğu zaman savcılık görevinide polis yapmaktadır ve Türkiye gittikçe polis devleti olmaktadır... Bütün bunlar olurken Taraf gazetesi ve o mantığı savunanlar TSK'ya saldırdıkları gibi polise saldırmazlar, kendilerine demokrat ve özgürlükçü derler fakat Ergenekon'dan dolayı gözaltına alınanların haklarını gözetmezler onları linç ederler... Bu da onların gerçekten ne taraf olduklarını gösteriyor... Bostancı baskınında polisin acemiliğini, beceriksizliğini ve eğitimsizliğini izledik... Zaten bundan rahatsız olan başbakan RTÜK kanalıyla yayınları durdurdu ve TSK'yı her fırsatta şaibe altına sokan başbakan polisi kanatları altına aldı... Güneydoğuda 23 Nisan günü 14 yaşında bir çocuğun kafasını dağıtan özel harekatçının durumu başka bir mesele, üstelik korkunç... Bu ayıpla yüzleşmeliler... Fakat yüzleşemezler... Bostancı baskını sırasında aldıkları istihbarata göre teröristin evinde çok sayıda silah ve patlayıcı bulunmuş ve terörist ölü elegeçirildikten sonra o silahlar sergilendi, birinci soru neden bu operasyonda özel harekatçılar kullanılmadı, ikincisi o terörist Bostancı gibi bir yerde onca silahı o eve nasıl doldurdu, bahçeye tuzakları nasıl kurdu? Üçüncü soru, ya evde birden fazla terörist olsaydı o zaman ne olacaktı?
-
1 Mayıs'ta Taksim'de
Doğru diyorsun Demirefe, Esasen biz su'dan laflarla konuşmuyoruz, konserveden çıkan sloganlar atmıyoruz... Üstelik Su'dan karaya çıkalı milyarlaca yıl oldu, halen su'dan çıkamayanlar tatlı su ile tuzlu su nerede karışmaz onu da düşünsün...
-
ANLAMAK İÇİN!.. SAMİMİ OLMAK!..PKK, DTP, KÜRT SORUNU VE SİLAHLARA VEDA!..
Türkiye'nin bir Kürt sorunu yok fakat Dtp ve pkk sorunu var! Kürt halkını kullanarak onları sömürerek asla kalkınmamaları, asla çağdaşlaşmamaları için mücadele eden, TÖRE'ristler var, Güneydoğuya yapılan her yatırımı yıkan, yapılmasına engel olan bir etnik kavgacılar var! Türkiye'nin, kavram kargaşası sorunu var, insanlarınsa algılama sorunu! Demokrasi, barış, kardeşlik, emek, hak, eşitlik, mücadele, terör, terörist, vekil, başkan, parti, halk... bu sözcüklerin anlamları ne kadar çarpıtıldı ve nasıl başkalaştırıldı bir düşünelim... Kelime oyunları ile cahil halkı kandıranların aslında birde insanlık sorunları var! Terörle ve kanla beslenen feodal kültür, gücünü şiddetten ve korkudan alan demokrasi, savunusunu yalan ve iftira ile yapan düşünce özgürlüğü, hakaret, kışkırtma ve çarpıtmaya koyulan yeni isim ifade özgürlüğü... Bu sorun bir anlama ve anlamlandırma sorunudur... Güneydoğuda Kürdü kandıran ve Kürdün kanından beslenen yegane varlıkta pkk dır, pkk yı parlementoda temsil eden bölücülerdir...
-
1 Mayıs'ta Taksim'de
by x man ve mavi... size bir kaç sorum olacak arkadaşlar, gerçi elbette yanıtlarınızı tahmin ediyorum ama teyit edelim... demokrasi dediğiniz şey sokaklara molotof kokteyli atmanın neresine düşüyor? bu başlık altında Akp'yi eleştirmeye gerek görmemiş olmak, tatlı su demokratlığı mı oluyor? Akp'ye karşı olmak, Taksim'in arka sokaklarını savaş alanına çevirerek, HALK'ın dükkanlarına, evlerine, arabalarına ve hatta canlarına kast etmek mi oluyor? Yoksa siz buna HALKÇILIK mı diyorsunuz? Halk kim? Hangi halk? Emek ve emekçilikten söz etmiş sevgili mavi arkadaşım... sen bilmezsin ama Tuzla tersaneleri için orada pankart açarak işçilere destek olan insanlar arasındayken ben, sen sanırım çiçek suluyordun... emek nedir sevgili mavi? Alınteri nedir? gerçekten biliyor musun? ben bilirim bu tuzlu su devrimcilerini, tuzlu konserve emekçilerini... sevgili by x man... onların ki salt slogandır ve her daim tek taraflıdır... örneğin, barış için derken yüzleri maskeler ardına saklı ellerinde taşlar, sopalar aslında taşladıkları gerçek emeğin, gerçek alınterinin, gerçek işçinin ve emekçinin bayramıdır... sırtlarında Amerikan malı, ayaklarında İtalyan ayakkabı... isimleri antiemperyalist!!! bu ne yaman çelişki anne? güvercinlerin kanadını kıran barış elçileridir onlar!
-
KÜRDİSTANIN BAŞKENTİ
Diyarbakır'ı kim paylaşamıyor? Diyarbakır Türkiye cumhuriyetinin ve ondanda öncesi Osmanlı'dan bu yana Türklerin şehridir... Paylaşamayan kim? Diyarbakır hayali ile uyku uyuyamayan Kürt halkını vatansız bırakmaya çalışan emperyalist kuklalar mı? 1071 Malazgirit'ten bu yana o topraklar Türk ve Anadolu toprağıdır ve kıyamete kadarda öyle kalacak...
-
DTP, KÜRTLERİ TEMSİL ETMEYE YAKIŞMIYOR!..
Dtp'nin politikası bizzat pkk nın politikası değil mi? Pkk bir terör örgütü olduğuna göre nasıl oluyorda Dtp bu terör örgütünün söylemlerini demokratik bir hakmış gibi parlementoda dile getirebiliyor, peki bu ülkede bunlar suç değil mi? Dünyanın hiç bir yerinde bir Kürt devleti yokken, bu insanlar etnik dil üzerinden siyaset yaparak aslında ülkede bir parçalanmanın mihenk taşlarını döşüyorlar. Güneydoğuda yaşayan binlerce Arab kökenli insanımızda varken, Dtp sadece Kürtlerin dilini neden siyaset malzemesi yapıyor? Güneydoğu halkının fakirliğinin en büyük sebebi bölgenin feodal yapısı olduğunu herkes biliyor ancak nedense Dtp oradaki halkı ezen ve sömüren ağalık sistemi ile asla polemiğe girmiyor...! Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kuruluyor, Türkiye'den bunu tanımasıda istenecektir, Türkiye Akp döneminde yapmış olduğu hiç bir anlaşma ile ülke çıkarına bir adım atmamıştır... Verilmekte olan tavizler ve kabul ettirilen dayatmalar ülkemizin menfaatine olmamıştır. Akp döneminde kazanılmış haklar olmadığı gibi aksine kaybedilmiş topraklar ve kaybedilmiş haklar gırla gitmektedir... Tıpkı Dtp gibi Akp de yaptığı siyaset ile bu ülkenin milli çıkarına, ulusal bütünlüğüne, Türk Milletinin birliğine balta vurmaktadır... Dtp nasıl emperyalizmin hizmetkarlığını yapıyorsa ve gerçekte Kürt kökenli insanlarımızın herhangi bir yararına hizmet etmiyorsa pkk dan bir farkı asla yoktur... Onların sözde kardeşliği, sözde demokrasisi, sözde barışı Türkiye'nin aleyhinedir... Fakat sanmasınlar ki Güneydoğu'yu Amerika'nın desteği ile bölerek oradan başka bir devlet yaratacaklar! Bu ülkede bölünmeye ve parçalanmaya karşı duracak milyonlarca insan var... Türkiye'yi, Irak gibi yalan demokrasi ile boğamayacaklar...
-
SORU DUVARI... Evet var mı Güncel adına 'Soru Duvarı'na yazılmak üzere sorusu olan...
Zahit Almanya'ya gidemiyor, Fethullah da, Amerika'dan ayrılamıyor! Deniz Feneri davasında, bir türlü başlanamaya davanın akibetini soran gazeteciye yeni Adalet Bakanı, bu davaya herkes çok karışıyor, çok müdahale ediliyor dedi... Bu adam bunu söylerken hangi ülkede yaşıyordu? Deniz Feneri davası mı, Ergenekon davası mı daha çok çetrefilli, medya hangisinde yargısız infaza gitti? Türkiye'de bir linç var ve bu linçte Ulusal bütünlüğü savunanlar kurban ediliyor, kanıt olarak kullanılanlarsa telefon kayıtları, bir kaç defter, bir kaç kitap, bir kaç yazı, bir Atatürk Nutku, bir kaç muhalif düşünce, biraz Akp muhalifliği, bir kaç miting, bir kaç sonradan eklemeler yapılmış günlük...! Türkiye gerçekten bir hukuk devleti mi, demokrasi nereye defnedildi? Başbakan revizyona gitti, aldı Alileri koydu Velileri, buna ayrıca kafam takıldı, başbakan bunu neden yaptı, şahsen bende kendisinden memnun değilim peki onu kenara alıp yerine George Clooney'i getirebilir miyim? Benim sorularım bunlar!
-
Ermenistan sınır kapısı açılmasın...
ŞİMDİ ne olacak? İsterseniz papatya falına bakalım: “Kapı açılacak mı, açılmayacak mı?” Hangi kapı? Evin kapısı değil herhalde, Ermenistan kapısı... Papatya falı ne çıkarsa çıksın, bize göre açılacak... Peki kuru kuruya mı? Kapıyı sulayacak değiliz ya! Lakin, en azından Ermenilerin toprak talebinden vazgeçmesi gerekmez mi? * * * ÇÜNKÜ Ermeniler bugünkü sınırı tanımıyor, onlar kendilerine göre bir sınır çizmişler, Van’ı, Ardahan’ı, Artvin’i, Bitlis’i mutlaka Erzurum’da vardır içine alan. Sınır öyle bir sınır ki, bunlar Ermeniye gidecek, kapı açılacak... * * * O kadar da uzun boylu değil! Ne bu? Vatan toprağı mı, yoksa bohçacı kadının malları mı? Dudak bükenler var: “Belli olmaz!” Ne yani, hem kapıyı açacağız, hem de toprak dağıtacağız. Bunun şakası bile olmaz. Hem Başbakan Erdoğan, sonuna kadar direnecek gibi... Biliyorsunuz “Azerileri üzmeyeceğiz!” diyor. Demesine diyor da, her sözünü her zaman tutamıyor ki! “Van minüt”den sonra nasıl esti gürledi, Brüksel’i birbirine kattı... “Rasmussen’i Nato Genel Sekreteri yapmam!” dedi. Sonunda razı oldu ama üç şart vardı: “Hazreti Peygambere hakaret eden karikatürler için özür dilenecek!” “Roj TV kapatılacak!” “NATO Genel Sekreter Yardımcılıklarından biri Türkiye’ye verilecekti!” Ne oldu? * * * NE kimse özür diledi, ne Roj TV kapatıldı, ne de genel sekreter yardımcılarından biri Türk oldu. Onun için Azerilerin telaşını anlamak lazım. Adamlar Rusya’ya sığındılar ya da sığınacaklar. Ermeniler, Azeri toprağı Karabağ’ı işgal edecek, bir milyon Azeri perişan, yerinden yurdundan uzak, sürünecek. Elde bir koz var, o da Türkiye-Ermenistan sınır kapısı. Bu da elden giderse, Azeriler ne yapsın? * * * BAZILARI da Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüce makamını garanti gösteriyorlar: “Sayın Cmhurbaşkanı, Azerilere teminat verdi kapı açılmayacak!” Olabilir, inşallah Sayın Gül, Cumhurbaşkanı olunca huyunu değiştirmiştir. Çünkü milletvekiliyken, Refah Partisi sözcüsüyken, Avrupa Birliği için demediğini koymazdı. Sonra AKP kuruldu sonra Dışişleri Bakanı oldu, bu defa Avrupa kapılarından ayrılmaz oldu. Biz bunu yazınca önce “Ben öyle demedim!” dedi. Biz Meclis tutanaklarını çıkarınca, “Unutmuşum!” diye tevil etti. İnşallah bu sefer söylediklerini unutmaz! Üstelik ortada Meclis tutanakları da yok ki! Lafın özeti: “Bu kapı açılır, çün öyle buyurdu Obama!”Hasan PULUR Milliyet