muki tarafından postalanan herşey
-
Sünnet
Çocuklarda erken sünnet, travmaya yol açabiliyor Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Güngör Karagüzel, 2-6 yaş arasındaki çocuklara sünneti önermediklerini belirterek, bu yaş dilimindeki operasyonlar sonucu oluşacak sünnet travması, ileride seksüel yaşamı olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekti Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güngör Karagüzel, 2-6 yaş arasındaki çocukların cinsel organlarına odaklandıklarını, bu yaş grubundaki çocukların cinsel organlarına yapılan müdahalelerin, çocuğun psikolojik gelişimini olumsuz etkileyebileceğini bildirdi. Çocuğun, bu yaş diliminde yapılacak sünneti, "cinsel organının kökünden kesileceği" şeklinde algılayabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Karagüzel, şunları söyledi: "Lokal anestezi altında yapılan sünnetlerde bu algılama çok daha üst düzeyde olabilir. Bu yüzden 2-6 yaş arasında sünneti önermiyoruz. Bu yaş diliminde yapılacak operasyonlarda oluşacak sünnet travması ileride seksüel yaşamı olumsuz etkileyebilir." Prof. Dr. Karagüzel, ideal olarak çocuğun ailesine "Ben artık sünnet olmak istiyorum" dediği zamanın beklenmesini önererek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu da 6-7 yaşından sonra, çocuğun ikna edilmesiyle oluyor. 0-2 yaş grubunda yapılmasını önerenler de var ama bu yaş diliminde daha sonraki dönemlerde idrar yolunun uç deliğiyle ilgili darlıklar, enfeksiyon, sulanma, kabuklanma gibi rahatsızlıkların görülme sıklığı, normale oranla 3-5 kat daha fazla. Bu yüzden bu yaş dilimindeki sünneti önermiyoruz." TOPLU SÜNNET RİSKİ Prof. Dr. Güngör Karagüzel, yaz aylarının gelmesiyle birlikte artan toplu sünnetlerde de bazı riskler olduğunu belirtti. Her yıl Akdeniz Üniversitesi Hastanesine 5-10 arasında hatalı sünnet vakası geldiğini bildiren Prof. Dr. Karagüzel, "Sünnet hatalarının önemli bir kısmı, toplu sünnetlerde ortaya çıkıyor" diye konuştu. Bilimsel açıdan bakıldığında sünnetin mutlaka hekim tarafından yapılması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Karagüzel, şunları söyledi: "Sünnetin, çocuğun psikoseksüel travmasının en alt düzeyde olacağı, yani genel anestezi altında, uygun steril koşullarda yapılması doğrudur. Bu koşullarda yapılan sünnetlerin başarı oranı da yüksektir.''
-
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
Allah ta imanlıları cennete sokacak, imansızlardan da öc alacak. Pehhhhhhhh...
-
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
fft, liste olsaydı fena mı olurdu yani. Hiç olmazsa insanlar da canlarını sıkmadan efendice inanırlardı. Ama yok, Kur-an'ın Allah'ı kimden öc alacaktı o zaman? Hem sonra cımbızlamaya takmışsınız, ama Kur-an'ın içinden cımbızlanarak çıkartılabilinecek o kadar çok şey var ki, cımbızla cımbızla bitmiyor valla. Eeee, geriye ne kaldı????
-
Misyonerlik.
Yanlış bildin, ben ateist değil sadece dinsizim. O zaman en büyük misyoner hükümetimiz diyebilir miyiz Cyrano? E baksana, yabancılara satmadıkları bir fanilamız kaldı.
-
Misyonerlik.
Deniliyormuşşşşşşş, bu kadar çok misyonerin faaliyet göstermesine rağmen 88 yılda 2000 kişi. Demek ki bunca misyoner işlerini iyi yapmıyorlar. Dinine bağlı bir millet olarak misyonerlerden bu kadar çok korkup ta, onları sınır dışı etmemizin, hatta öldürmemizin anlamını çözmüş değilim. Rotterdam'da 3 büyük camii en az 5 tane de mescit var ve sadece Türkler için. Bundan hariç Faslıların, Pakistanlıların vs. camiileri/mescitleri de var. Ama hiç bir Hollandalı din elden gidiyor yaygarası yapmıyor.
-
Türkiye'yi sevmemek için 35 neden!
Hadi durmayın hemen araştırın bulun bir şeyler yazın, kim tutar sizi. Bazı insanlar öz eleştiri nedir bilmiyorlar, bilseler zaten durumları düzelir ve başkalarının eleştirilerine maruz kalmazlar.
-
Türkiye'yi sevmemek için 35 neden!
Eh, bu 35 maddeye ne demeli, doğru söz karşısında boynumuz büküktür.
-
Misyonerlik.
Sevgili Tengeriin, Anadolu kutsal topraktır diyorsun da, Almanya'daki, Hollanda'daki, Avusturya'daki vs. Yehova şahitleri için bu ülkelerin neresi kutsal acaba? Bence komşunun koyun sürüsünden bir koyun çalıp kendi koyun sürüsüne bir koyun katmaktan başka bir işe yaramıyor bu gibi misyonerlikler.
-
Orta kulak iltihabı
Tedavi edilmeyen orta kulak iltihabı tehlikeli olabilir Küçük yaşta ortaya çıkan ve tedavi edilmeyen orta kulak iltihabının, kalıcı işitme kaybına neden olabildiği bildirilirken bebeğin, anne sütüyle en az 2 sene beslenmemesinin de hastalığa yakalanma riskini artırdığı belirtildi. Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz (KKB) Kliniği uzmanlarından Prof. Dr. Murat Karaşen, orta kulak iltihabının, çocuklarda en sık görülen hastalıklardan biri olduğunu söyledi. Orta kulak iltihabının, 6 ay ve 7 yaş grubu arasındaki çocuklarda sıklıkla görüldüğünü belirten Karaşen, "Çocukların yüzde 90’ı, yaşamının bir döneminde bir sefer de olsa orta kulak enfeksiyonu ile tanışır" dedi. Karaşen, küçük yaşta ortaya çıkan ve tedavi edilmeyen orta kulak iltihabında, bir süre sonra kulak zarının kendiliğinden delinebileceğini ifade ederek, "İltihap akmaya başlar ve gerekli müdahaleler yapılmazsa, o delik kalıcı hale gelir, hastalık kronikleşir ve kalıcı işitme kayıpları yaşanabilir" uyarısında bulundu. BEBEĞİNİZİ ANNE SÜTÜYLE KORUYUN Karaşen, anne sütünün, birçok hastalıkta olduğu gibi orta kulak iltihabından korunmada da çok etkili olduğunu söyledi. Bebeğin, anne sütüyle en az iki sene beslenmemesinin, hastalığa yakalanma riskini artırdığına işaret eden Karaşen, anne sütünün içindeki alerjen miktarının az, besleyici ve koruyucu özelliğinin ise çok fazla olduğunu anlattı. Karaşen, bebeğin çene gelişimine bağlı olarak östaki ve orta kulak yapılarının etkilendiğine dikkati çekerek, "Bebeğin, çenesi, en ideal anne sütü emerken gelişir" diye konuştu. Anne sütünün erken kesildiği, biberon ya da yalancı meme kullanıldığı durumlarda çene gelişiminde sorunlarla karşılaşılabildiğini ve dolayısıyla östaki borusunda işlevsel sıkıntılar olabileceğini ifade eden Karaşen, bu tür çocuklarda orta kulak iltihabının daha sık görüldüğünü söyledi. Karaşen, geniz etinin de orta kulak iltihabına neden olabildiğini belirtirken çocukların bulunduğu ortamlarda sigara içilmesinin de hastalığı tetikleyebileceği uyarısında bulundu. BELİRTİLERİ KULAK AĞRISI, HUZURSUZLUK VE İSHAL Karaşen, kulak ağrısı, huzursuzluk, uyku bozukluğu, iştahsızlık ve sarı-yeşil renkli ishalin, orta kulak iltihabının habercisi olduğuna dikkati çekti. Orta kulak iltihabı olan bebeklerin, yoruluncaya kadar ağladığını, kısa bir süre uyuduğunu ve ağrıyla uyanarak tekrar ağlamaya başladığını belirten Karaşen, yaşın ilerlemesiyle birlikte işitme kaybının da görülebileceğini vurguladı. Karaşen, tedavinin en az 10 gün devam etmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Orta kulaktaki enfeksiyon tam giderilmezse orada bir takım kalıntılar olur. Bu da bebeğin daha sık enfeksiyon geçirmesine ve kulak arkasında su toplanmasına neden olabilir. Tedavi kapsamında antibiyotik, ağrı giderici ve östaki borusunu açıp rahatlatıcı ilaçlar verilebilir. Çocukların şikâyetleri geçse bile tedavi tam olarak uygulanmalı."
-
TÜBİTAK’tan doğa meraklılarına ekoloji gezileri
TÜBİTAK’ın desteklediği proje ile doğa meraklılarına yönelik Ilgaz Dağı ve Kaçkar Dağları’ndan Trabzon’a, Isparta’dan GAP yöresine kadar uzanan geniş bir coğrafyaya eğitim gezileri düzenleniyor. Bu yıl 13 bölgeye yayılan doğa eğitimlerinin en yakın programı Kaçkar Dağları ve Hatila Vadisi’nde gerçekleştirilecek. Yarın başlayacak ve 2 Ağustosta sona erecek gezide, Hatila Vadisi ve Kaçkar Dağları Milli Parkı ile Camili Biyosfer Rezervi dahil bölgedeki 7 korunan alan ve yakın çevresinin sunduğu doğal ve kültürel kaynakları eğitim amacıyla kullanarak, çevre bilinci yüksek eğitimli insan grupları oluşturmak amacıyla tasarlandı. Ilgaz Dağı ve Küre Dağları milli parklarındaki doğa eğitimi ise 27 Temmuz-5 Ağustos ve 7-16 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Kazdağı Milli Parkı ve yakın çevresinin sunduğu doğal ve kültürel kaynakları, eğitim amacıyla kullanarak çevre bilinci yüksek gönüllü insan grupları oluşturmayı amaçlayan eğitim programı ise 17-26 Ağustos ile 28 Ağustos-6 Eylül tarihleri arasında yapılacak. Elazığ ve Malatya illerindeki doğa harikalarını gözler önüne serecek eğitim ise 22-31 Ağustos 2007 tarihleri arasında olacak. Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini kapsayan "GAP Bölgesi"nde ise doğal çevreyi jeolojik, jeomorfolojik, floral ve kültürel özellikleri ile tanıtacak eğitim ise 1-10 Eylül 2007 ile 23-31 Mayıs 2008 tarihleri arasında olacak. Isparta ilinin Eğirdir, Kovada, Gölcük ve Yazılı Kanyon gibi korunan doğal alanlarında yapılacak doğa eğitimi, 2-9 Eylül tarihleri arasında başlayacak ve farklı tarihlerde önümüzdeki yıl da sürecek.
-
Budama yapılmayınca...
Çiftçi bahar döneminde budama yapmayınca kirazın boyutu küçük kaldı. Rakip ülkelerdeki don nedeniyle Avrupa’da tek kalan Türkiye ihracatta geri kaldı. Geçen yıl kiraz ihracatında ABD’nin önünde dünya birincisi olan Türkiye, bu yıl üründeki kalitesizlik nedeniyle beklenen ihracatı yapamayınca birinciliği ABD’ye kaptırdı. Alara Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. üst yöneticisi (CEO) Kerim Taner, bu yıl bahar döneminde hava şartlarının kiraz açısından son derece olumlu geçtiğini söyledi. Bunun rekolte açısından ürüne olumlu yansıdığını ve rekor kiraz üretimi beklendiğini ifade eden Taner, "Ürün bol oldu ancak istenen kalite oluşmadı. Afyonkarahisar, Akşehir ve Isparta bölgesinin iriliğiyle bilinen kirazının boyutu çok küçük kaldı. Kirazın önemli bölümü sanayiye gitti" dedi. Geçen yıllarda Akşehir, Isparta ve Afyonkarahisar’da üretilen kirazın yüzde 80’inin 26 ve üzerinde kalibreye sahip olduğunu geri kalanının da 24-26 kalibre arasında kaldığını belirten Taner, bu yıl ise üretimin sadece yüzde 15’inin 26 ve üzerine çıkabildiğini, önemli bölümünün 22 kalibrenin altında olduğunu söyledi. AVRUPA’YA SATIŞ DÜŞTÜ Kirazda özellikle boyutunda yaşanan kalitesizliğin ihracata olumsuz yansıdığını dile getiren Taner, şunları kaydetti: "Kiraz üreticisi AB ülkelerinde don nedeniyle ürün oluşmadı. Yani Avrupa’da tek kaldık. Buna rağmen Avrupa ülkelerine istediğimiz ürünü satamadık. En önemli ihracat yaptığımız ülkelerden biri olan İngiltere’ye ihracatımız yüzde 30’a yakın azaldı. Geçen yıl toplam ihracatımız 56 bin tondu. Bunun 12 bin 500 tonunu Rusya’ya yapmıştık. Bu yıl ihracatımız 55 bin tonda kaldı. Ancak Rusya’ya olan ihracat, 12 bin 500 tondan 20 bin tona çıktı. Avrupa’ya olan ihracatımızda önemli bir darbe yedik." Taner, geçen yıl 40 bin tonun üzerinde ihracat yapılan Avrupa’ya bu yıl sadece 30 bin ton ürün gönderildiğini belirtti. TÜRKİYE FIRSATI KAÇIRDI Taner, Türkiye’nin geçen yıl 56 bin tonluk kiraz ihracatıyla ABD’nin önünde dünya birincisi olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: "Bu yıl Avrupa pazarında tek kaldık, kendi kendimizle savaştık. Savaşımız kalitesiz ürünle oldu. Avrupa kaliteli ürün bulamayınca pahalı da olsa ABD’ye yöneldi. ABD, bu yıl tarihinin en büyük kiraz talebini alıyor. Şu anda ABD kirazının ebatları da çok iyi. Kirazlarının yüzde 70’i 26 ve üzerindeki kalibreye sahip. Türkiye, elindeki fırsatı kaçırdı ve ihracatta birinciliği ABD’ye kaptırdı. Sanırım bu yıl ABD, Avrupa’ya tarihinin en büyük kiraz ihracatını yapacak.’ Bu gelişmelerde kiraz üreticisinin, ihracatçının ve ülke ekonomisinin zincirleme şekilde zarar ettiğini dile getiren Taner, "Birçok üreticinin ürünü dalında kaldı. Satan da çok ucuza sattı. Üreticinin ’çok üretim yapmalıyım’ düşüncesinden kurtulması gerekiyor. Çok olunca kalite olmuyor. Bahar döneminde çok uyardık ama çiftçi bizi anlamadı. Budama doğru yapılsaydı bugün Türkiye, tarihinin en büyük kiraz ihracatını yapacaktı" diye konuştu.
-
Bitkisel çaylara dikkat!
Herbalist Tarkan Güveloğlu, alternatif yöntemlerin ve bitkilerin sadece zayıflamaya yardımcı olabileceğinin altını çiziyor. Bitkilerin zayıflamada bitkilerin etkisini sorduğumuz Herbalist Tarkan Güveloğlu, alternatif yöntemlerin ve bitkilerin sadece zayıflamaya yardımcı olabileceğinin altını çiziyor. "Alternatif yöntemler ve bitkiler ancak zayıflamaya yardımcı olur. Önce tatlı ve hamur işini yemeyi bırakacaklar. Haftada birgün de egzersiz yapmaya çalışacaklar. Tatlı ve hamur işi yiyen ve egzersiz yapmayan birinin bitkilerin yardımıyla kilo vermesi mümkün değildir" diyen Güveloğlu, piyasada zayıflatıcı etkisi olan çayların etkili olmadığını belirtiyor. Zayıflamada yardımcı olan isa keten tohumu gibi tokluk hissi veren bitkiler. KETEN TOHUMU TOK TUTAR Zayıflamak için tokluk hissi veren bitkilerin tüketilmesini öneren Tarkan Güveloğlu, keten tohumu, kereviz, rezene, tarçın, limon kabuğu yağını öneriyor. Keten tohumunun zayıflama da son derece etkili olduğunu belirten Güveloğlu, "Keten tohumu, hem tok tutar hem bağırsakları yumuşatır. Kabızlığı da önler. Keten tohumunu bir bardak yoğurtla karıştırıp içtikleri zaman midede şişkinlik yaratır ve tok tutar" diyor. SİNAMEKİDEN UZAK DURUN Piyasada satılan zayıflama çaylarının zararlarına da dikkat çeken Tarkan Güveloğlu, haftada 3 ya da 5 kilo verme vaadiyle tüketiciye sunulan bu çayların sadece vücuttan su atılmasını sağladığını ama zayıflamaya etkisi olmadığını anlatıyor: "İnsan vücudunun yüzde 70’i sudur ve bu çaylar bir hafta süreyle kullanıldığını vücutta 4-5 kiloya denk gelecek miktarda su atılır. Piyasadaki çayların çoğu, bağırsakları düzleştirip vitamin kaybına yol açar. İnsanları vitaminsiz bırakabilir. ’Bir haftada 5 kilo verin’ iddiasıyla piyasaya sürülen çayların özelliği idrar söktürücü olmalarıdır. İnsanlar zayıfladıklarını zannederler ama kaybettikleri sudur." Sinameki otu içeren çaylardan uzak durulması gerektiğini söylen Güveloğlu, bu bitkinin fazla tüketildiğinde bağırsak tembelliğine sebep olabileceğini dile getiriyor. Normal çay ve kahveyi fazla tüketmenin de metabolizmayı bozacağını belirten Güveloğlu, adaçayı, kuşburnu, ıhlamur, rezene, kekik, tarçın tüketilmesini öneriyor.
-
Geleceğin enerjisi hidrojen
HİDROJEN Hidrojen 1500'lü yıllarda keşfedilmiş, 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmış, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz, havadan 14.4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. Güneş ve diğer yıldızların termonükleer tepkimeye vermiş olduğu ısının yakıtı hidrojen olup, evrenin temel enerji kaynağıdır. -252.77°C'da sıvı hale getirilebilir. Sıvı hidrojenin hacmi gaz halindeki hacminin sadece 1/700'ü kadardır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir (Üst ısıl değeri 140.9 MJ/kg, alt ısıl değeri 120,7 MJ/kg). 1 kg hidrojen 2.1 kg doğal gaz veya 2.8 kg petrolun sahip olduğu enerjiye sahiptir. Ancak birim enerji başına hacmi yüksektir. Hidrojen doğada serbest halde bulunmaz, bileşikler halinde bulunur. En çok bilinen bileşiği ise sudur. Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama 1.33 kat daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Hidrojen gazı farklı yöntemlerle elde edildiği gibi su, güneş enerjisi veya onun türevleri olarak kabul edilen rüzgar, dalga, ve biyokütle ile de üretilebilmektedir. Araştırmalar, mevcut koşullarda hidrojenin diğer yakıtlardan yaklaşık üç kat pahalı olduğunu ve yaygın bir enerji kaynağı olarak kullanımının hidrojen üretiminde maaliyet düşürücü teknolojik gelişmelere bağlı olacağını göstermektedir. Bununla birlikte, günlük veya mevsimlik periyotlarda oluşan ihtiyaç fazlası elektrik enerjisinin hidrojen olarak depolanması günümüz için de geçerli bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Bu tarzda depolanan enerjinin yaygın olarak kullanılabilmesi -örneğin toplu taşım amaçları için yakıt piline dayalı otomotiv teknolojilerinin geliştirilmesine bağlıdır. HİDROJEN ENERJİSİ Dünyanın giderek artan enerji gereksinimini çevreyi kirletmeden ve sürdürülebilir olarak sağlayabilecek en ileri teknolojinin hidrojen enerji sistemi olduğu bugün bütün bilim adamlarınca kabul edilmektedir. Hidrojen enerjisinin insan ve çevre sağlığını tehdit edecek bir etkisi yoktur. Kömür, doğalgaz gibi fosil kaynakların yanısıra sudan ve biyokütleden de elde edilen hidrojen, enerji kaynağından çok bir enerji taşıyıcısı olarak düşünülmektedir. Elektriğe 20. yüzyılın enerji taşıyıcısı, hidrojene 21. yüzyılın enerji taşıyıcısı diyen çevreler vardır. Hidrojen yerel olarak üretimi mümkün, kolayca ve güvenli olarak her yere taşınabilen, taşınması sırasında az enerji kaybı olan, ulaşım araçlarından ısınmaya, sanayiden mutfaklarımıza kadar her alanda yararlanacağımız bir enerji sistemidir. Hidrojen içten yanmalı motorlarda doğrudan kullanımının yanısıra katalitik yüzeylerde alevsiz yanmaya da uygun bir yakıttır. Ancak dünyadaki gelişim hidrojeninin yakıt olarak kullanıldığı yakıt pili teknolojisi doğrultusundadır. 1950'lerin sonlarında, NASA tarafından uzay çalışmalarında kullanılmaya başlayan yakıt pilleri, son yıllarda özellikle ulaştırma sektörü başta olmak üzere sanayi ve hizmet sektörlerinde başarı ile kullanıma sunulmuştur. Yakıt pilleri, taşınabilir bilgisayarlar, cep telofonları gibi mobil uygulamalar için kullanılabildiği gibi elektrik santralları için de uygun güç sağlayıcılardır. Yüksek verimlilikleri ve düşük emisyonları nedeniyle, ulaşım sektöründe de geniş kullanım alanı bulmuşlardır. HİDROJEN ÜRETİMİ Hidrojen enerji sisteminin yeni olmasına karşın hidrojen üretimi yeni değildir. Şu anda dünyada her yıl 500 milyar m3 hidrojen üretilmekte, depolanmakta, taşınmakta ve kullanılmaktadır. En büyük kullanıcı payına kimya sanayii, özellikle petrokimya sanayii sahiptir. Ülkemizde Suni Gübre Sanayii (25.000m3), bitkisel yağ (margarin) üretimi (16.000m3), petrol arıtım evleri (rafineri) (1.200m3), petrokimya endüstrisi (30.000m3), hidrojene hayvansal yağ üretimi (200-300m3) ve çeşitli yerlerde kullanılmak üzere basınçlı silindirlerde gaz veya sıvı hidrojen üretimi (6.000m3) sadece sanayide kullanılmak üzere yapılmaktadır. Enerji üretimi amacıyla ticari boyutlu hidrojen üretimi mevcut değildir. Hidrojenin üretim kaynakları bol ve çeşitlidir. Fosil yakıtlardan elde edilebildiği gibi güneş, rüzgar, hidrolik enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ile suyun elektrolizi yolu ile üretimi, biyokütleden üretimi ve biyolojik proseslerle üretimi mümkündür. Günümüzde hidrojen ağırlıklı olarak doğal gazdan buhar reformasyonu sonucu elde edilmektedir. Suyun elektrolizi bilinen bir yöntem olmakla beraber ekonomik hale getirilmesi konusunda çalışmalar, gene benzer şekilde güneş enerjisinden biyoteknolojik yöntemlerle hidrojen üretimi konusunda araştırma-geliştirme çalışmaları devam etmektedir. HİDROJEN ENERJİSİ TEKNOLOJİSİNİN DÜNYADAKİ GELİŞİMİ Daha once de belirtildiği gibi hidrojenden, yakıt pili teknolojisi ile elektrik elde edilmektedir. Bugüne kadar, yakıt pillerini çeşitli yönleriyle inceleyen 200'den fazla araştırma NASA tarafından desteklenmiştir. Bugün, Apollo ve Space Shuttle görevlerinde güvenli olarak elektrik (ve su) sağlamış olmaları nedeniyle, yakıt pillleri uzaydaki rollerini ispatlamış bulunmaktadır. Bu başarılar, 1960'larda, yakıt pillerinin dünyanın enerji problemlerinin tümüne çözüm olabileceği tahminlerine yol açmış ve 1970'li yıllarda çalışmalara başlanmış, 2000'li yıllarda ülkelerin enerji politikalarında önemli yer tutmaya başlamıştır. ABD Başkanı G.W. Bush 28 Ocak 2003 tarihinde yaptığı bir konuşmada hidrojen enerjisini hürriyet yakıtı olarak tanımlamış ve bu alandaki çalışmalara destek amacıyla 1.7 milyar dolarlık bir kaynak ayrıldığını söylemiştir. ONSI Corp. adında bir Amerikan firması 200 kW enerji sağlayan fosforik asit tipi (PC25) yakıt pilinin pazarlamasını yapmaktadır. Japonya'da WE-NET (World Energy Network) projesi ile Tokyo metropolitan bölgesinde hidrojen kullanımı ile oluşacak azot oksit emisyonundaki azalma potansiyeli araştırılmaktadır. WE-NET Programı Japonya'nın Uluslar Arası Ticaret ve Endüstri Bakanlığınca desteklenmektedir. Bu programda Japonya hidrojen enerji sistemini geliştirmek üzere 2020 yılına kadar 4 milyar $'lık bir bütçe ayırmıştır. Gelecekte de Pasifik denizinin ekvator bölgesinde yapay bir adada solar radyasyon kullanarak deniz suyundan elektrolizle hidrojen üretmeyi planlamaktadırlar. Halen Japonya'da Tokyo Electric Company tarafından kurulan 11 MW'lık elektrik santralı Rokko adasının elektrik ve ısı ihtiyacını karşılamakla birlikte, kapasiteleri 50 ile 500 MW arasında değişen yüzlerce yakıt pillli tesis bulunmaktadır. Sadece Tokyo'da şehrin elektrik ihtiyacının 40.000 kW'lık bölümü hidrojen enerji sistemlerinden sağlanmaktadır. Japonya'da Tokyo Electric Company'nin yanısıra Sanyo, Hitachi, Toshiba, Kawasaki, Fuji Electric, Kansai Electric, Amerika'da, Westinghouse, Institute of Gas Technology (IGT), Unocal, San Diego Gas and Electric, Avustralya'da Seramic Fuell Cell Ltd, Avrupa'da Siemens KWU, Dornier System, Sulter Innotec, dünyada yakıt hücreli sistemleri kullanan ve gelişimi için çalışmalar yapan şirketlerden bazılarıdır. Siemens Kaliforniya'da 200 konutun elektrik ve ısı ihtiyacını karşılamak üzere 250kW'lık gaz türbinli, yakıt hücreli bir kojenerasyon sistemi kurmuştur Avrupa merkezli Alstom, Asya merkezli Japon Ebora firmaları ile ortak çalışan Kanada'nın Ballard firması PEM tipi yakıt pili kullanan, 250 kW elektrik, 230 kW ısısal güce sahip jeneratörleri satışa sunmuştur. Honda araştırma ve geliştirme bölümü doğal gazdan yakıt pilli araçlar için hidrojen üreten, elde edilen elektriğin ve sıcak suyun yine üretildiği evde kullanımını sağlayan "Hidrojen Ev Enerji İstasyonu" (HES) adlı proje başlatmıştır. Proje çerçevesinde California'da deneysel amaçlı kurulan evde çalışmalar hidrojen üretimi, depolanması ve yakıt olarak kullanılması gerçekleştirilecektir. Uluslararası potansiyel yakıt pili pazarı (Sadece "sabit cihazlar " için) 2030 yılı için 45 milyar Euro olarak tahmin edilmektedir. Hedef fiyat, tüm sistem için kW başına 1000 Euro'dur (1000 Euro/kurulu kW). Almanya'da Münih havaalanında çalışan otomobil ve otobüslerin hidrojen enerjisi kullanması yönündeki projenin yanısıra Neurenburg yakınlarında mini bir hidrojen enerji sisteminin kurulduğu bir program yürütülmektedir. Solar-Wasserstoff-Bayern burada güneş hidrojen tesisi, depolama sistemi ve hidrojen kullanma sistemleri kurmuştur. Almanya ayrıca Suudi Arabistan ile ortak yürüttüğü Hysolar programı ile Suudi Arabistan'ın Riyad yakınında güneş hidrojen üretim tesisi kurmayı planlanmaktadır. Suudi Arabistan hidrojeni ihraç edecektir. Avrupa ve Kanada arasındaki Euro-Quebec diğer uluslar arası başarılı programdır. Bu programda nispeten ucuz olan hidrogüçten üretilerek Kanada'dan Avrupa'ya ithal edilecek sıvı hidrojenin deniz aşırı taşınımı, depolanması ve kullanım alanları araştırılmaktadır. İzlanda'da hükümet, üniversiteler, taşıma şirketleri, fabrikalar ve çok uluslu otomobil ve petrol şirketleri konsorsiyumu oluşturulmuş ve 2030 yılına kadar İzlanda'nın tamamen hidrojen enerjisine geçmesi planlanmıştır. Dünyanın ilk hidrojen dolum istasyonu Shell tarafından İzlanda'da açılmıştır. Bunlara ilave olarak İspanya'da INTA solar hidrojen tesisi, İtalya, Almanya, Norveç'te SAPHYS küçük ölçekli fotovoltaik-hidrojen enerji sistemi ve Almanya'da PHOEBUS pilot tesisi gibi birçok proje yürütülmektedir. Ayrıca araçların %65'inin skoter (küçük motosiklet) olduğu Tayvan'da yakıt hücreli skoter kullanımı desteklenmekte ve ZES (sıfır emisyonlu skoter) Asya Pasifik Yakıt Pili Teknolojisi Ltd. ve Kwang-Yang Motor Co. işbirliği ile üretilmektedir Brezilya ve Güney Amerika'da en büyük hidrogüç tesisi Haipu'dur. Burada elektrolitik hidrojen gazı üretilmektedir. Petrol şirketlerinin enerji ortamı olarak hidrojene bakışları kuşku dolu olsa da son yıllarda bu bakış açısı değişmektedir. Bu şirketlerden Londra'da Royal Dutch Shell, Shell Hidrojen adını verdikleri şubelerine hidrojen konusunda araştırma yapmaları için 500 milyon $ yatırım yapmıştır. BP'de benzer bir girişimde bulunmuştur. Ulaşım sektöründe, yakıt pili ile çalışan araçların geliştirilmesi, petrol tüketimini azaltacağı gibi, araçlardan kaynaklanan hava kirliliğini de minimum düzeye indirecektir. Yakıt pilli otobüs üretimini gerçekleştiren Kanada'nın Ballard Şirketinin yanısıra, General Motors, Ford, Chrysler, Toyota, Honda, BMW, Renault yakıt pilleri ile çalışan otomobilleri ticari anlamda üretmek çabasındadırlar. 1993'ten bu yana çok sayıda prototip araç üretilmiştir. Alman Daimler Chrysler'in ürettiği, yakıt pilini Ballard'dan sağladığı, NECAR4 (sıvı hidrojenle çalışır) ve metanol dönüştürücülü NECAR5, General Motors'un Opel, "Zafira" adı verilen ve 75 kW' lık Ballard "tescilli" yakıt pili taşıyan aracı, Ford tarafından üretilen "Think FC5"ler, Toyota'nın RAV-4 ve Fine-N'i, Nissan Renessa ve Mitsubishi, Daihatsu, Honda ve Mazda ortaklığı Demio FCEV, Renault'un 30 kW Nora cell kullanan Lagunası prototiplere birer örnektir. Taşıtlarda hidrojenin içten yanmalı motorlar veya yakıt pilleri aracılığıylakullanımı konusunda da, Daimler-Benz şirketinin sıfır salımlı minübüs'ü, BMW, Dodge, Buick, Suzuki firmalarının deneme otomobilleri, Macchi-Ansoldo"nun ve MAN firmasının SL202 otobüsleri, Kanada demiryollarının Lokomotifi ile Almanya, Avustralya ve Kanada donanmaları için imal edilen deniz altılar sayılabilir. Mercedes-Crysler firması, büyük şehirlerde çevre kirliliğini önlemek için, 30 adet hidrojen ile çalışan 70 kişilik toplu taşım araçlarını 10 Avrupa başkentinde, her türlü iklim ve arazi şartlarında denemektedir. Bu araçlarda sistem elektrik motoru ile hareket eder, motor, piston, grank ve şanzıman yoktur. General Motor hidrojen enerji teknolojiisinin kullanıldığı, 20 cm kalınlığında, 120 cm eninde, 240 cm boyunda bir platform ile dört tekerden oluşan bir otomobil üretimi projelendirmiştir. Projeye göre bu platforma sahip olan kişi istediği kaportayı takarak otomobilini kullanabilecektir. Bu otomobillerde içten yanmalı motor, piston ve grank bulunmadığından bunun yerine her tekerleğin göbeğinde 20 kW'lık müstakil elektrik motorları arabaya gerekli hareketi sağlayıp, yüksek emniyet içinde sistemin süper kompakt bir yapıya kavuşmasına olanak sağlanmaktadır. Bunların dışında, %15-20 hidrojen ve %80- 85 doğal gaz karışımından oluşan hytane adlı yaktı ile çalışan yeni bir otobüs 1993 yılından beri Montreal'de (Kanada) denenmektedir. Hidrojen, uzun yıllardır uzay mekiği ve diğer tüm roketlerde rakipsiz bir yakıt olarak kullanılmaktadır. Ancak, bunların dışında uçaklarda ilk kullanımı 1956 yılında B-57 Canberra deneme uçağında gerçekleştirilmiştir. Sovyetler Birliği de 1988 yılında Tupolev-155 deneme uçağında yakıt olarak hidrojen kullanmıştır. Dünya Enerji Ajansı Hidrojen Programı çerçevesinde yürütülen çalışmalarda, Airbus tipi uçakların yakıt olarak hidrojen kullanması 2007 yılında başlayacaktır. Hidrojenin ticari uçaklarda yaygın kullanımı konusunda Avrupa Airbus konsorsiyumu ile Almanya-Rusya ortak çalışmaları sürmektedir. Sıvı hidrojen doğrudan veya dolaylı olarak motorları ve dış yüzeyi soğutmak için de kullanılabileceği için, yüksek hızlı supersonic uçaklar için ideal bir yakıt olarak görülmektedir. Amerika'nın Duffy Boats firması elektrikle çalışan ilk tekneyi geçtiğimiz aylarda üretmişlerdir. Herbiri 1.5 kW gücünde 4 yakıt piliyle hareketlendirilmiş olan bu tekne yakın gelecekte, sahillerde, nehirlerde, kanal ve boğazlarda yani ulaşımın su üzerinde yapıldığı heryerde taksi görevini görecektir. BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET) Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (ICHET) kurulmasına ilişkin anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) arasında, 21 Ekim 2003 tarihinde Viyana'da imzalanmıştır. Ülkemiz ile birlikte, uluslararası enerji çevrelerinin büyük önem verdiği ve geleceğin enerjisi olarak adlandırılan hidrojen enerjisinin İstanbul'da kurulacak olan merkezinin başlıca amaçları: -Kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler arasında bir köprü vazifesi görerek; hidrojen araştırma, geliştirme ve yatırımcı kuruluşlar arasında bir koordinasyonu sağlamak ve gelecekteki hidrojen teknolojisi ve endüstrisinin uygulama alanlarını tespit etmek. -Hidrojen teknolojisi uygulamalarında barışçıl ve kalkınmaya yönelik işbirliğini geliştirmek. -Hidrojen araştırma ve geliştirme çalışmalarının arttırılması için kalkınmış ülkelerin bilim -damlarını ve uzmanlarının doğrudan katkılarını sağlamak, -Kalkınmakta olan ülkelerin Ar-Ge merkezlerinin ve programlarını desteklemek, hidrojen teknolojileri alanındaki yatırımları teşvik etmek, olarak belirlenmiştir. ICHET'in Faaliyetleri; -Uzun ve kısa dönemli atölye (workshop) çalışmaları, bilimsel toplantılar, bilim adamları ve uzmanların katılacağı uygulamalı eğitim programları düzenlemek; -Ar-Ge ve teknoloji transferi yapmak; -Danışmanlık hizmeti sunmak; -Endüstri ile işbirliği kurmak; -Hidrojen enerjisi teknolojilerini tanıtmak amacıyla katılımcı ülkelere tekno-ekonomik çalışmalar, teknoloji izleme ve tahmini, Ar-Ge, teknoloji transferi, eğitim, burs ve danışmanlık hizmeti sağlamak; ICHET'in çalışma kapsamı içerisinde: -Hidrojen enerjisi politikası oluşturulması, büyük miktarlarda hidrojen üretimi ve hidrojen enerji teknolojilerinin uygulanmasının ve çevresel çalışmaların ekonomik analizi; -Diğer yenilenebilir enerji sistemleriyle hidrojen üretim tekniklerinin entegre edilmesi; -Hidrojen depolama teknikleri; -Klima sistemleri ve hidrojen depolamada metal hidr]urlerin kullanımı; -Boru ile hidrojen nakli; -Sıvı hidrojen teknolojileri; -Hidrojenle çalışan taşıtlar (otobüsler, kamyonlar, otomobiller, iki ve üç tekerlekli taşıtlar); -Yakıt pili uygulamaları (desentralize enerji üretimi ve taşıtlar); -Hidrojen alt yapısı geliştirilmesi; -Kimyada, enerji üretiminde, gaz, petrol endüstrisinde ve metalürjide hidrojen uygulamaları; bulunmaktadır. Alıntıdır Veeee Türkiye: Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmada en etkili çözüm hidrojen enerjisi olarak gösteriliyor. Tüm dünya hidrojen enerjisini benimserken dünyanın kaynak bakımından en şanslı ülkesi olan Türkiye henüz ’bir arpa boyu yol’ alamadı. Küresel ısınma ve iklim değişikliği tehlikesiyle karşı karşıya olan dünya bu tehlikenin en önemli sebepleri arasında gösterilen fosil yakıtlardan atmosfere salınan sera gazının etkilerini hafifletmek için alternatif enerji kaynakları arayışında. Düşünülen alternatif enerji kaynağı ise hidrojen. Hidrojen enerjisi ile ilgili üniversiteler, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Amerikan Uzay Dairesi (NASA) tarafından pek çok çalışma yapılıyor. Hidrojen, birçok ülkede enerji kaynağı olarak kullanılıyor olmasına rağmen Türkiye bu konuda henüz yol kat etmiş değil. Hidrojen konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’na göre yatırımlara ’hemen’ başlandığı takdirde Türkiye’de 2050 yılında hidrojen enerjisi kullanılabilir. PROJE 4 YILDIR BEKLİYOR Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı’nın (UNIDO) hidrojen enerjisi ile ilgili çalışmalar yürüten birimi Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Merkezi (ICHET) Ar-Ge tesislerinin İstanbul’da kurulması için çalışmalar yürütülüyor. Nejat Veziroğlu’nun uzun yıllar süren girişimleri sonucu, BM’nin ’beş yıl içinde tamamlanması’ koşuluyla 2003 yılında başlattığı proje arsa konusunda yaşanan sorunlar nedeniyle henüz hayata geçirilemedi. Bürokratik engeller ve araştırmalar için yeterli kaynak olmaması nedeniyle de kaynak açısından en şanslı ülkelerinden biri olan Türkiye hidrojen enerjisi konusunda ilerleme gösteremedi.
-
öncelikli değer meslek mi paraa mı aşkk+evlılıkmı
Ne aşka, ne evliliğe, ne de paraya güven olmaz. Onun için ilk önce meslek. Bu yüzden özellikle hatunlar onca yıl boyunca okuyup, evlendikten sonra mesleklerini bırakmayı akıllarından dahi geçirmesinler derim ben.
-
Bugün 17 Ağustos
İnsanın insana değer vermediği memleketlerde ölümle sonuçlanan bu tür facialar yaşanılmaya ne yazık ki devam edilecek. En son örnek Peru. Bu tür doğal afetlerde hayatlarını kaybedenlere rahmet, kalanlara başsağlığı ve sabır dilerim.
-
MİRAÇ KANDİLİ
Acaba diğer Peygamber sıfatlı kişilerin de vahiy esnasında bu duruma düştüklerini gösterir yazılar var mıdır, merak ettim? Yoksa sadece Muhammed mi vahiy esnasında kendinden geçiyormuş?
-
Nur Suresi 3. Ayet
Bunu ve insanlar arası diğer eşitsizlikleri bildiğiniz halde Kur-an her insana eşit yaklaşıyor diyebilir misiniz?
-
ateist ölmez mi?
xprensesx, siz de aynı hataya düşmeyin. Burada Kur-an'dan bihaber insanlar yok karşınızda. Eskiden ben de Arapça Kur-an okunduğu zaman nedensiz ağlardım, anlamını anlamadığım için. Anlamını anladığım noktada ağlamayı bırakıp ilk önce şaşkınlığımı yatıştırıp sonra gülmeye başladım, ya ben nelere ağlıyormuşum diye. Ama bir yerde haklısınız, düşünebilen bir insan Kur-an'dakı haksızlıklara ve onca çarpıklıklara üzülüp ağlayabilir de.
-
ateist ölmez mi?
Muhammed'in Cennet fantazileri... Huri, göğüsleri yeni tomurcuklanmış kızlar, parlak oğlanlar! Almış küçük dünyasını taşımış Cennet'e. Savunmalardan biri de bu. Türkçede 5-10 anlamı var! Bu dünyada 9 yaşındaki bir kız çocuğun tomurcuklaşmış göğüslerine karşılık diğer iman eden cennetliklere de Cennette sözü verilen kız çocuklar...!!!
-
Yeniden Cumhurbaskanligi Secimi
Abdullah Gül: ''Benim babam küçük esnaf ve sakallı olduğu için beni Cumhurbaşkanlığına layık görmediler.'' Sakallı babanın Cumhurbaşkanlığına seçilmek için engel değil, klasik bir AKP istismarı olduğunu Sayın Demirel'in sakallı babalarını hatırlatılarak çürütülmüştü. Geriye kalıyor zavallı esnaf istismarı.. Heyhat, o da büyük bir çarpıtmaymış.. Gazetelerdaki habere göre, meğer Abdullah Gül'un babası Ahmet Hamdi Gül beyefendi öyle zavalli bir esnaf filan değilmiş. Tersine kökleri 1972 ye dayanan bir şirkete ASTEKSAN ve 4000 metre kare kapalı alanı olan devasa bir fabrikaya sahipmiş.. Bitmedi... Abdullah Bey'in zavallı dediği babasının İstanbul'da da KİTOKO iç ve dış Tic.LTd. diye de ayrı bir şirketi varmış. Bütün bu şirketlerin Adana ve Romanya'da şubeleri bulunuyormus. Abdullah Gül'ün babası fabrikasında ne imal ediyor.. Şehir, park ve bahçe mobilyaları, çöp kutuları, otobüs durakları, aydınlatma elemanları ve reklam bilboardları. Peki, zavalli esnaf Hamdi Gül bunları nerelere mi satıyor? ASTEKSAN in internetteki web sayfasına bakalım... AAAAAAAAA o da ne! 42 AKP'li belediyenin referansları var orada. Keza İstanbul büyükşehir belediyesine bağlı İETT ve İSTON da var.. bu listede... Referans ne anlama geliyor.... ASTEKSAN 42 AKP'li belediyede iş yaptı ve bitirdi anlamına geliyor.. Görüyormusunuz Abdullah Gül un zavalli esnaf babasını... Peki, bütün bu işlerin alınması, ya da verilmesinde Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül' ün payı ya da katkısı var mı? Bunu ihaleye giren diğer şirketlere sormak gerek... İstanbul'un 2300 bilboardunu 5 trilyona Abdullah Gül'ün babası yapacak.. Şimdi soruyoruz... Abdullah bey bunlara ne diyorsun..? 42 AKP'li belediyenin babana verdiği ihalelelerin hesabını vermek durumundasın.... TÜRBANI DİNDAR CUMHURBAŞKANI HİKAYESİNİ VE 367 İSTİSMARINI BIRAK GEL, HESAP VER.... BABAN 42 AKP'Lİ BELEDİYEDEN BU İHALELERİ NASIL ALDI? BUNLARI TÜRBAN İSTİSMARI, YA DA CUMHURBAŞKANLIĞI MAĞDURİYETİ MASALI İLE ÖRTEMEZSİN. Alıntıdır
-
MİRAÇ KANDİLİ
Etrafınızda bulunan arkadaşlarınıza Kur-an'ı Türkçe okutun ki, okuduklarını anlasınlar. Belki aralarından bazıları -açık seçik olmasa dahi- kendi içlerinde korkmadan soru sorma yeteneğini kazanır.
-
Inananlar neden ayrimcilik yapar ?
Ancak şu var ki, sayet bir ateist bir dindarla arkadaşlık ediyorsa dini konular tabudur. Yani konuşulmaz. Konuşulursa o arkadaşlık biter.
-
ateist ölmez mi?
TDK; Cennette yaşadığına inanılan kız: "Aydan arıdır yüzleri / Misk amberdir sözleri / Cennette huri kızları."- Yunus Emre. Bu sadece TDK dan bir örnek. Olmadı, başka örnekler lazım derseniz memnuniyetle yazarım. Ayrıca kadınlara sadece üstü kapalı şeyler vaad ediliyor. Yani bizim için özel bir şey yok cennette. Ha bir de, bir insanın inanması için huri veya nurilerde ise aklı fikri, ben almayayım!
-
ateist ölmez mi?
Korkuyla yaklaşılan bir Yaratan'ı insan nasıl sevebilir ki. Bu sanırım insan psikolojisine ters düşer. Ne yazık ki, İslam dini (İslam diyorum, çünkü burada İslam tartışılıyor) Yaratan'ın Sevgi ve Hoşgörü olduğunu unutup, insanları korku zoruyla Yaratan'a yaklaştırmaya çalışıyor.
-
İslam'da şirk neden en büyük günahtır?
Sayın abraham'ın yazdıklarına aynen katılıyorum, bir Yaratıcı'ya inanıyor olsam da. Cephede yenilik yok yani. Saldırıya uğramış gibi mazlum rolüne yatmayın lütfen, sayın son akıncı. Hosgörüyse eğer, karşılıklı hoşgörülü olmak lazım, öyle değil mi?! Ama, Muhammed'in gözüyle Kur-an'da yazılanlan hakaretler harici bir de ben vurayım diye düşünürseniz, hoşgörüden eser kalmaz ki, kalmıyor da zaten.