-
İçerik Sayısı
1.848 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
muki tarafından postalanan herşey
-
Sevgili Taylan Abi, yazdıklarınıza aynen katılıyor ve bu adam benim de cumhurbaşkanım değildir diyorum.
-
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Maliye Bakanlığı'nın Bütçe Gerçekleşmeleri ve Beklentileri Raporu'ndaki öngörülerinin gerçekçi olmadığını, bilgiler gizlenerek kamuoyunun yanıltıldığını açıkladı. TEPAV, '2007 bütçesinin yıl sonu görüntüsü, gerçek anlamda bütçe disiplini yerine daha büyük bir bütçe açığı ile karşılaşma riskini içinde barındırmaktadır' değerlendirmesinde bulundu. TEPAV İstikrar Enstitüsü tarafından hazırlanan 'Mali İzleme Raporu ? Haziran 2007 Bütçe Sonuçları' yayımlandı. Raporda, '2007 Yılı Bütçe Gerçekleşmeleri ve Beklentiler Raporu'nun Öngörüleri Ne kadar Gerçekçi?' sorusuna da yanıt verildi. -VERGİ GELİRİ ÖNGÖRÜLERİ GERÇEKÇİ DEĞİL- Maliye Bakanlığı'nın Raporu'nda dikkati çeken ilk noktanın, yıl sonu bütçe açığının orijinal bütçe açığı tahmininin yaklaşık 8 milyar YTL altında gerçekleşeceği konusundaki öngörü olduğunu hatırlatılan raporda, bu öngörü yapılırken bütçe harcamalarının yaklaşık 3 milyar YTL kısılacağı, bütçe gelirlerinin ise 5 milyar YTL civarında artacağının varsayıldığına dikkat çekildi. 'Raporun vergi gelirleri öngörüleri gerçekçi görülmemektedir' denilen Mali İzleme Raporu'nda şu ifadelere yer verildi: 'Yılın ilk altı ayında vergi gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7 civarında artmıştır. Geçen yıl yürürlüğe konulan bir defalık tahsilat tedbirlerinin baz etkisi arındırıldığında ise, bu oran yaklaşık yüzde 7.5 olmaktadır. Maliye Bakanlığı'nın öngörüsünün gerçekleşebilmesi için, 2007 yılının ikinci yarısında bir önceki yılın aynı dönemine oranla vergi gelirlerinin yüzde 22 civarında artması gerekmektedir. Yılın ilk altı aylık ekonomik büyümeye yön veren aktivitelerin tamamlandığı ve yılın tümü için büyüme rakamlarında önemli bir artışın beklenmediği bir durumda yüzde 22'lik artışın nasıl gerçekleşeceği çok ciddi bir soru işaretidir.' -HARCAMA ARTIŞI 2 MİLYAR YTL- Maliye Bakanlığı Raporu'nun harcama tasarrufu ve harcama öngörülerinin de gerçekçi ve saydam olmadığı belirtilen TEPAV Raporu'nda şöyle devam edildi: 'Maliye Bakanlığı Raporu'nda, bütçe ödeneklerinde yaklaşık olarak 3 milyar YTL düzeyindeki tasarrufun hangi kalemlerden yapılacağı açık bir biçimde ortaya konmamıştır. Seçim öncesi tarımsal destekleme, görev zararları, personele ilişkin düzenlemeler ve sağlık harcamaları gibi bir kısmı bütçe hesaplarına giren, bir kısmı ise gelecek yıllarda ortaya çıkacak ancak bu yıla ait olması gereken harcama kararları dikkate alındığında, 2007 yılına ait gerçek harcama artışının net olarak 0.7 milyar YTL düzeyinde olacağını tahmin etmekteyiz. Bunun yanında, maliyet artışına yol açtığı halde fiyat artışlarına yansıtılmayan TEDAŞ'ın elektrik alım bedelinin zarar etkisinin de bu tutarların üzerine eklenmesi halinde, bütçenin gerçekte Maliye Bakanlığı'nın öngörülerinin aksine tasarrufla değil 2 milyar YTL'yi aşan bir harcama fazlasıyla karşı karşıya kalacağını öngörmekteyiz.' -HARCAMALAR GİZLENİYOR, KAMUOYU YANILTILIYOR- Bütün bunlara karşın, Maliye Bakanlığı'nın bir şekilde harcama tasarrufuna gitmesi halinde, bunun büyük bir olasılıkla başta sağlık sektörü olmak üzere muhtelif sektörlere karşı hizmet alarak yarattığı yükümlülükleri ödemeyerek gelecek yıla ertelemesi şeklinde olabileceği anlatılan raporda, 'Geçen yıllardan itibaren alışkanlık edinilen bu uygulamaya bu yılın son aylarında da gidileceğini tahmin etmekteyiz' denildi. Bu tür uygulamalar ile geçen yıldan bu yıla ertelenen ödemelerin ne miktarda olduğu konusunda bir fikir verebilecek olan 2006 yılı Devlet Muhasebe Mizanı'nın halen yayınlanmadığına dikkat çekilen raporda, şöyle denildi: 'Bu tür uygulamalar ile harcamalar gizlenmekte, kamuoyu yanıltılmakta ve başta bazı banka analistleri olmak üzere bir kısım yorumcular da bu türden sözde tasarruf söylemleri üzerine mali disiplin başarısı konusunda yorumda bulunabilmektedirler. Sonuç olarak, 2007 bütçesinin yıl sonu görüntüsü, gerçek anlamda bütçe disiplini yerine daha büyük bir bütçe açığı ile karşılaşma riskini içinde barındırmaktadır.' -"KEYFİ HARCAMA DÖNEMİNE DÖNÜŞ"- TEPAV'ın Raporu'nda Maliye Bakanlığı'nın harcama tasarruf önlemleri çok yıllı bütçeleme ve stratejik planlama anlayışı ile uyumu açısından da değerlendirildi. Gerekirse yapılacağı söylenen blokajın, önceliği olmayan harcamaların yapılmaması gibi tasarruf önlemlerinin yeni bütçe anlayışı ile bağdaştığını söylemenin mümkün olmadığı belirtilen TEPAV Raporu'nda, kuruluşların daha işin başında çok yıllı bütçe ve onunla uyumlu stratejik planlar çerçevesinde harcama yapmaya yönlendirilecekleri yerde, eskiden olduğu gibi keyfi ve günlük kaygılarla harcamalarının kesileceği ve/veya bloke edileceği durumların getirebileceği belirsizliklerle karşılaşacaklarına dikkat çekildi. Bunun ise, yerleştirilmeye çalışılan performans esaslı bütçe anlayışına yine Maliye Bakanlığı eli ile olumsuz bir başlangıç yapılması anlamına geleceği belirtildi. Raporda, kamu kaynaklarının dağıtımı ve kullanımının merkezdeki bürokratik kararlarla şekillenmeye başladığına dikkat çekilerek, bu durumun özellikle sağlık harcamaları ile transfer harcamalarında gözlenebileceği belirtildi. Bunun kısmen de olsa mali sistemde eskiye dönüş anlamına geldiği belirtilen raporda, 'Sonuç olarak, bütçe sürecinin yapısal reformların belirlediği çerçevenin dışına çıkması yapısal reformlardan beklenen gerek makro gerekse mikro sonuçlardan uzaklaşılmasına ama belki daha da önemlisi reformlara olan inancın azalmasına yol açmaktadır' denildi. -"BÜTÇE AÇIĞI 86 MİLYONDAN 13.5 MİLYAR YTL'YE ÇIKTI"- TEPAV Mali İzleme Raporu'nda Merkezi Yönetim Bütçesinin haziran ayı sonunda kümülatif olarak 5.9 milyar YTL düzeyinde açık verdiği ifade edildi. Geçen yıl aynı dönemde bütçenin 2.4 milyar YTL düzeyinde fazla verdiği dikkate alındığında, bütçe performansındaki düşmenin çok daha çarpıcı olduğu belirtilen raporda, 'Bütçe gelirleri arasında yer alan özelleştirme gelirleri ayıklanıp bakıldığında (Telekom gelirleri ve özelleştirme kapsamında arsa satış gelirleri), geçen yılın aynı dönemine göre 2007 yılı bütçe açığı ciddi bir artışla 86 milyon YTL'den 13,5 milyar YTL'ye sıçramaktadır' denildi. Anka haber ajansı
-
Inananlar neden ayrimcilik yapar ?
muki şurada cevap verdi: Xanthippe başlık Dini Konular - Din - Dinler
Yusufi @ Aug 21 2007, 04:26 PM) Benim için bir Müslüman kardeşimdir, Bir Hıristiyan Arkadaşımdır. Ancak bir ateist için yorum malesef getirememekteyim. Hahaha, arkadaş ne dediğini bilmiyor bence. -
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
muki şurada cevap verdi: halkalıyıldız başlık Dini Konular - Din - Dinler
Yol gösterici olduğu için din dediğimiz şeyi öyle arkadaş ilişkisi gibi düşünemezsiniz. Arkadaşımın bir hatası var gözümü yumayım diyebilirsiniz belki, ama din bunu kabul etmez. Ya hepten inanacaksınız, ya bu diyardan gideceksiniz. -
Ne güzel yazmışsınız: ''bilgi üretemediğinizde veya kendinizi güvende hissetmediğinizde ya sloganlara sarılırsınız.. ya da hayali korkular icat edersiniz..''. İşte tam burada söylemek gerek, Muhammed de bilgi ve sevgi üretemediğinden dolayı hayali korkular icat edip insanları Allah'ın gazabı ile korkutmuş.
- 92 cevap
-
- Coca Colanın Yazılış Şekli
- İslam
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
muki şurada cevap verdi: halkalıyıldız başlık Dini Konular - Din - Dinler
suheda, burasının bir forum olduğunu unuttunuz galiba. Burada insanlar kendi düsünce ve fikirlerini özgürce dile getirme hakkına sahipler. Şayet yazılan doğrular sizin hoşunuza gitmiyorsa, din bölümünde yazılanlara bulaşmazsınız olur biter. Kimse size zorla gelin katılın ve ''sana ne, bana ne'' diye yorumlar yazın demiyor. -
Bizim hakkımızda söylenen bunca doğruyu nasıl düzeltebiliriz yoluna gidileceğine, ''sen kendine bak, onlar kendilerine baksınlar'' demeyi tercih ediyoruz. İşin içinden çıkılamadığı zamanlarda söylenen en sık cümle.
-
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
muki şurada cevap verdi: halkalıyıldız başlık Dini Konular - Din - Dinler
Ha! Demek ki vahşet imana itaat etmeyenlerde var öyle mi? Din adına dindarlar tarafından yapılan onca cinayete ne diyorsunuz peki? Şeriata karşı fikirler ileri sürdüğü iddi edilen Hallacı Mansurlar, Nesimiler, Pir Sultan Abdallar, Şeyh Bedrettinler katledilmemişlermidir? Bu bağnazlık yalnız ortaçağ karanlıklarına özgü kalmamış, günümüzde de devam etmektedir. Bilim adamlarımızın, düşünürlerimizin, hukukçularımızın Uğur Mumcu’ların, Muammer Aksoyların, Abdi İpekçilerin, Necip Hablemitoğullarının, Bedriye Uçokların, öldürülmesi. Çorum-Maraş olayları, Hizbullahın domuz bağı cinayetleri, Sivas’ta aydınlarımızın, sanatçılarımızın yakılması bu ilkelliğin devamı değil midir? Ve bu saydığınız yukarıdaki yalan söyleyen, dolandıran, para için her şeyi yapan, hak yiyen, verdiği sözü yok pahaya değiştirenleri bulmak görmek istiyorsanız şöyle bizi yöneten sınıfa bir bakın derim size. Hepsi maşallah dindar mı dindar. Dindarlıkları bir tek insanları aptal yerine koymaları. Bunlar ancak imana itaat edenleri avuçlarının içine alabilirler. İmanlı olup da, bu imanı kendi içinde yaşayanlara, ya da dinsiz ve ateist olanlara sökmez bu dindarlık numaraları. Şimdiye kadar siz hiç duydunuz mu, imana itaat etmeyiş ile sapıtıp sapıtıp insanlara, ya da hayvanlara işkence çektirenleri, tecavüzcüleri, bebeğe sarkanları? Bu sapıklıkları yapanlar arasından bir kişi çıkıpta ben ateistim, ben dinsizim dedi mi acaba? Peki bütün bu pislikleri yapanlar kimler? -
Kafa yormaya ne gerek var ki. Kayıtsız şartsız itaat olduktan sonra sen Muhammed'e göre Allah'ın sevgili kulusun. Ancak soru sormaya başladığın zaman beynindeki o güzel din tablosunun eskimiş, yalan dolan belli olan boyaları akmaya başlıyor. Bazılarında bu din dediğimiz tablodan geriye bir silüet kalıyor, bazıları da bu işe yaramaz tabloyu kafasından atıyor. Ama atmaya görsün Muhammed'in çıkarlarına ters düştüğün için Allah'ın azabı ile yüz yüze kalıyorsun ve sen cehennemliksin. Bizler odunuz ya, orman da çok ya, yak yakabildiğin kadar.
-
Bilim, Allah'ın varlığını ispatlıyor.
muki şurada cevap verdi: kaybolansehir başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bunu diye diye dilimizde tüy bitti, ama anlamayan anlamıyor işte. -
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
muki şurada cevap verdi: halkalıyıldız başlık Dini Konular - Din - Dinler
Meallerde anlaşamadık, o zaman diyanet mealinde anlaşalım. Ali imran 3 O, sana Kitab'ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat'ı ve İncil'i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti.Furkan'ı da indirdi. Şüphesiz, Allah'ın âyetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. Ve de ayrıca sizin bir insanın sadece imana itaat etmeyişinden dolayı yanmaya gidişine sevinmeniz de mükemmel doğrusu. Siz nasıl bir insansınız? Muhammed'le bir akrabalık bağınız mı var yoksa? -
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
muki şurada cevap verdi: halkalıyıldız başlık Dini Konular - Din - Dinler
Ali imran suresi 3: Şüphesiz Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah yücedir, öç alıcıdır. Öçünün karşılığı da cehennem... -
Çocuklarda erken sünnet, travmaya yol açabiliyor Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Güngör Karagüzel, 2-6 yaş arasındaki çocuklara sünneti önermediklerini belirterek, bu yaş dilimindeki operasyonlar sonucu oluşacak sünnet travması, ileride seksüel yaşamı olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekti Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güngör Karagüzel, 2-6 yaş arasındaki çocukların cinsel organlarına odaklandıklarını, bu yaş grubundaki çocukların cinsel organlarına yapılan müdahalelerin, çocuğun psikolojik gelişimini olumsuz etkileyebileceğini bildirdi. Çocuğun, bu yaş diliminde yapılacak sünneti, "cinsel organının kökünden kesileceği" şeklinde algılayabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Karagüzel, şunları söyledi: "Lokal anestezi altında yapılan sünnetlerde bu algılama çok daha üst düzeyde olabilir. Bu yüzden 2-6 yaş arasında sünneti önermiyoruz. Bu yaş diliminde yapılacak operasyonlarda oluşacak sünnet travması ileride seksüel yaşamı olumsuz etkileyebilir." Prof. Dr. Karagüzel, ideal olarak çocuğun ailesine "Ben artık sünnet olmak istiyorum" dediği zamanın beklenmesini önererek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu da 6-7 yaşından sonra, çocuğun ikna edilmesiyle oluyor. 0-2 yaş grubunda yapılmasını önerenler de var ama bu yaş diliminde daha sonraki dönemlerde idrar yolunun uç deliğiyle ilgili darlıklar, enfeksiyon, sulanma, kabuklanma gibi rahatsızlıkların görülme sıklığı, normale oranla 3-5 kat daha fazla. Bu yüzden bu yaş dilimindeki sünneti önermiyoruz." TOPLU SÜNNET RİSKİ Prof. Dr. Güngör Karagüzel, yaz aylarının gelmesiyle birlikte artan toplu sünnetlerde de bazı riskler olduğunu belirtti. Her yıl Akdeniz Üniversitesi Hastanesine 5-10 arasında hatalı sünnet vakası geldiğini bildiren Prof. Dr. Karagüzel, "Sünnet hatalarının önemli bir kısmı, toplu sünnetlerde ortaya çıkıyor" diye konuştu. Bilimsel açıdan bakıldığında sünnetin mutlaka hekim tarafından yapılması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Karagüzel, şunları söyledi: "Sünnetin, çocuğun psikoseksüel travmasının en alt düzeyde olacağı, yani genel anestezi altında, uygun steril koşullarda yapılması doğrudur. Bu koşullarda yapılan sünnetlerin başarı oranı da yüksektir.''
-
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
muki şurada cevap verdi: halkalıyıldız başlık Dini Konular - Din - Dinler
Allah ta imanlıları cennete sokacak, imansızlardan da öc alacak. Pehhhhhhhh... -
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
muki şurada cevap verdi: halkalıyıldız başlık Dini Konular - Din - Dinler
fft, liste olsaydı fena mı olurdu yani. Hiç olmazsa insanlar da canlarını sıkmadan efendice inanırlardı. Ama yok, Kur-an'ın Allah'ı kimden öc alacaktı o zaman? Hem sonra cımbızlamaya takmışsınız, ama Kur-an'ın içinden cımbızlanarak çıkartılabilinecek o kadar çok şey var ki, cımbızla cımbızla bitmiyor valla. Eeee, geriye ne kaldı???? -
Yanlış bildin, ben ateist değil sadece dinsizim. O zaman en büyük misyoner hükümetimiz diyebilir miyiz Cyrano? E baksana, yabancılara satmadıkları bir fanilamız kaldı.
-
Deniliyormuşşşşşşş, bu kadar çok misyonerin faaliyet göstermesine rağmen 88 yılda 2000 kişi. Demek ki bunca misyoner işlerini iyi yapmıyorlar. Dinine bağlı bir millet olarak misyonerlerden bu kadar çok korkup ta, onları sınır dışı etmemizin, hatta öldürmemizin anlamını çözmüş değilim. Rotterdam'da 3 büyük camii en az 5 tane de mescit var ve sadece Türkler için. Bundan hariç Faslıların, Pakistanlıların vs. camiileri/mescitleri de var. Ama hiç bir Hollandalı din elden gidiyor yaygarası yapmıyor.
-
Hadi durmayın hemen araştırın bulun bir şeyler yazın, kim tutar sizi. Bazı insanlar öz eleştiri nedir bilmiyorlar, bilseler zaten durumları düzelir ve başkalarının eleştirilerine maruz kalmazlar.
-
Eh, bu 35 maddeye ne demeli, doğru söz karşısında boynumuz büküktür.
-
Sevgili Tengeriin, Anadolu kutsal topraktır diyorsun da, Almanya'daki, Hollanda'daki, Avusturya'daki vs. Yehova şahitleri için bu ülkelerin neresi kutsal acaba? Bence komşunun koyun sürüsünden bir koyun çalıp kendi koyun sürüsüne bir koyun katmaktan başka bir işe yaramıyor bu gibi misyonerlikler.
-
Tedavi edilmeyen orta kulak iltihabı tehlikeli olabilir Küçük yaşta ortaya çıkan ve tedavi edilmeyen orta kulak iltihabının, kalıcı işitme kaybına neden olabildiği bildirilirken bebeğin, anne sütüyle en az 2 sene beslenmemesinin de hastalığa yakalanma riskini artırdığı belirtildi. Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz (KKB) Kliniği uzmanlarından Prof. Dr. Murat Karaşen, orta kulak iltihabının, çocuklarda en sık görülen hastalıklardan biri olduğunu söyledi. Orta kulak iltihabının, 6 ay ve 7 yaş grubu arasındaki çocuklarda sıklıkla görüldüğünü belirten Karaşen, "Çocukların yüzde 90’ı, yaşamının bir döneminde bir sefer de olsa orta kulak enfeksiyonu ile tanışır" dedi. Karaşen, küçük yaşta ortaya çıkan ve tedavi edilmeyen orta kulak iltihabında, bir süre sonra kulak zarının kendiliğinden delinebileceğini ifade ederek, "İltihap akmaya başlar ve gerekli müdahaleler yapılmazsa, o delik kalıcı hale gelir, hastalık kronikleşir ve kalıcı işitme kayıpları yaşanabilir" uyarısında bulundu. BEBEĞİNİZİ ANNE SÜTÜYLE KORUYUN Karaşen, anne sütünün, birçok hastalıkta olduğu gibi orta kulak iltihabından korunmada da çok etkili olduğunu söyledi. Bebeğin, anne sütüyle en az iki sene beslenmemesinin, hastalığa yakalanma riskini artırdığına işaret eden Karaşen, anne sütünün içindeki alerjen miktarının az, besleyici ve koruyucu özelliğinin ise çok fazla olduğunu anlattı. Karaşen, bebeğin çene gelişimine bağlı olarak östaki ve orta kulak yapılarının etkilendiğine dikkati çekerek, "Bebeğin, çenesi, en ideal anne sütü emerken gelişir" diye konuştu. Anne sütünün erken kesildiği, biberon ya da yalancı meme kullanıldığı durumlarda çene gelişiminde sorunlarla karşılaşılabildiğini ve dolayısıyla östaki borusunda işlevsel sıkıntılar olabileceğini ifade eden Karaşen, bu tür çocuklarda orta kulak iltihabının daha sık görüldüğünü söyledi. Karaşen, geniz etinin de orta kulak iltihabına neden olabildiğini belirtirken çocukların bulunduğu ortamlarda sigara içilmesinin de hastalığı tetikleyebileceği uyarısında bulundu. BELİRTİLERİ KULAK AĞRISI, HUZURSUZLUK VE İSHAL Karaşen, kulak ağrısı, huzursuzluk, uyku bozukluğu, iştahsızlık ve sarı-yeşil renkli ishalin, orta kulak iltihabının habercisi olduğuna dikkati çekti. Orta kulak iltihabı olan bebeklerin, yoruluncaya kadar ağladığını, kısa bir süre uyuduğunu ve ağrıyla uyanarak tekrar ağlamaya başladığını belirten Karaşen, yaşın ilerlemesiyle birlikte işitme kaybının da görülebileceğini vurguladı. Karaşen, tedavinin en az 10 gün devam etmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Orta kulaktaki enfeksiyon tam giderilmezse orada bir takım kalıntılar olur. Bu da bebeğin daha sık enfeksiyon geçirmesine ve kulak arkasında su toplanmasına neden olabilir. Tedavi kapsamında antibiyotik, ağrı giderici ve östaki borusunu açıp rahatlatıcı ilaçlar verilebilir. Çocukların şikâyetleri geçse bile tedavi tam olarak uygulanmalı."
-
TÜBİTAK’tan doğa meraklılarına ekoloji gezileri
muki şurada bir başlık gönderdi: Turizm, Gezi ve Seyahat
TÜBİTAK’ın desteklediği proje ile doğa meraklılarına yönelik Ilgaz Dağı ve Kaçkar Dağları’ndan Trabzon’a, Isparta’dan GAP yöresine kadar uzanan geniş bir coğrafyaya eğitim gezileri düzenleniyor. Bu yıl 13 bölgeye yayılan doğa eğitimlerinin en yakın programı Kaçkar Dağları ve Hatila Vadisi’nde gerçekleştirilecek. Yarın başlayacak ve 2 Ağustosta sona erecek gezide, Hatila Vadisi ve Kaçkar Dağları Milli Parkı ile Camili Biyosfer Rezervi dahil bölgedeki 7 korunan alan ve yakın çevresinin sunduğu doğal ve kültürel kaynakları eğitim amacıyla kullanarak, çevre bilinci yüksek eğitimli insan grupları oluşturmak amacıyla tasarlandı. Ilgaz Dağı ve Küre Dağları milli parklarındaki doğa eğitimi ise 27 Temmuz-5 Ağustos ve 7-16 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Kazdağı Milli Parkı ve yakın çevresinin sunduğu doğal ve kültürel kaynakları, eğitim amacıyla kullanarak çevre bilinci yüksek gönüllü insan grupları oluşturmayı amaçlayan eğitim programı ise 17-26 Ağustos ile 28 Ağustos-6 Eylül tarihleri arasında yapılacak. Elazığ ve Malatya illerindeki doğa harikalarını gözler önüne serecek eğitim ise 22-31 Ağustos 2007 tarihleri arasında olacak. Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini kapsayan "GAP Bölgesi"nde ise doğal çevreyi jeolojik, jeomorfolojik, floral ve kültürel özellikleri ile tanıtacak eğitim ise 1-10 Eylül 2007 ile 23-31 Mayıs 2008 tarihleri arasında olacak. Isparta ilinin Eğirdir, Kovada, Gölcük ve Yazılı Kanyon gibi korunan doğal alanlarında yapılacak doğa eğitimi, 2-9 Eylül tarihleri arasında başlayacak ve farklı tarihlerde önümüzdeki yıl da sürecek. -
Çiftçi bahar döneminde budama yapmayınca kirazın boyutu küçük kaldı. Rakip ülkelerdeki don nedeniyle Avrupa’da tek kalan Türkiye ihracatta geri kaldı. Geçen yıl kiraz ihracatında ABD’nin önünde dünya birincisi olan Türkiye, bu yıl üründeki kalitesizlik nedeniyle beklenen ihracatı yapamayınca birinciliği ABD’ye kaptırdı. Alara Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. üst yöneticisi (CEO) Kerim Taner, bu yıl bahar döneminde hava şartlarının kiraz açısından son derece olumlu geçtiğini söyledi. Bunun rekolte açısından ürüne olumlu yansıdığını ve rekor kiraz üretimi beklendiğini ifade eden Taner, "Ürün bol oldu ancak istenen kalite oluşmadı. Afyonkarahisar, Akşehir ve Isparta bölgesinin iriliğiyle bilinen kirazının boyutu çok küçük kaldı. Kirazın önemli bölümü sanayiye gitti" dedi. Geçen yıllarda Akşehir, Isparta ve Afyonkarahisar’da üretilen kirazın yüzde 80’inin 26 ve üzerinde kalibreye sahip olduğunu geri kalanının da 24-26 kalibre arasında kaldığını belirten Taner, bu yıl ise üretimin sadece yüzde 15’inin 26 ve üzerine çıkabildiğini, önemli bölümünün 22 kalibrenin altında olduğunu söyledi. AVRUPA’YA SATIŞ DÜŞTÜ Kirazda özellikle boyutunda yaşanan kalitesizliğin ihracata olumsuz yansıdığını dile getiren Taner, şunları kaydetti: "Kiraz üreticisi AB ülkelerinde don nedeniyle ürün oluşmadı. Yani Avrupa’da tek kaldık. Buna rağmen Avrupa ülkelerine istediğimiz ürünü satamadık. En önemli ihracat yaptığımız ülkelerden biri olan İngiltere’ye ihracatımız yüzde 30’a yakın azaldı. Geçen yıl toplam ihracatımız 56 bin tondu. Bunun 12 bin 500 tonunu Rusya’ya yapmıştık. Bu yıl ihracatımız 55 bin tonda kaldı. Ancak Rusya’ya olan ihracat, 12 bin 500 tondan 20 bin tona çıktı. Avrupa’ya olan ihracatımızda önemli bir darbe yedik." Taner, geçen yıl 40 bin tonun üzerinde ihracat yapılan Avrupa’ya bu yıl sadece 30 bin ton ürün gönderildiğini belirtti. TÜRKİYE FIRSATI KAÇIRDI Taner, Türkiye’nin geçen yıl 56 bin tonluk kiraz ihracatıyla ABD’nin önünde dünya birincisi olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: "Bu yıl Avrupa pazarında tek kaldık, kendi kendimizle savaştık. Savaşımız kalitesiz ürünle oldu. Avrupa kaliteli ürün bulamayınca pahalı da olsa ABD’ye yöneldi. ABD, bu yıl tarihinin en büyük kiraz talebini alıyor. Şu anda ABD kirazının ebatları da çok iyi. Kirazlarının yüzde 70’i 26 ve üzerindeki kalibreye sahip. Türkiye, elindeki fırsatı kaçırdı ve ihracatta birinciliği ABD’ye kaptırdı. Sanırım bu yıl ABD, Avrupa’ya tarihinin en büyük kiraz ihracatını yapacak.’ Bu gelişmelerde kiraz üreticisinin, ihracatçının ve ülke ekonomisinin zincirleme şekilde zarar ettiğini dile getiren Taner, "Birçok üreticinin ürünü dalında kaldı. Satan da çok ucuza sattı. Üreticinin ’çok üretim yapmalıyım’ düşüncesinden kurtulması gerekiyor. Çok olunca kalite olmuyor. Bahar döneminde çok uyardık ama çiftçi bizi anlamadı. Budama doğru yapılsaydı bugün Türkiye, tarihinin en büyük kiraz ihracatını yapacaktı" diye konuştu.
-
Herbalist Tarkan Güveloğlu, alternatif yöntemlerin ve bitkilerin sadece zayıflamaya yardımcı olabileceğinin altını çiziyor. Bitkilerin zayıflamada bitkilerin etkisini sorduğumuz Herbalist Tarkan Güveloğlu, alternatif yöntemlerin ve bitkilerin sadece zayıflamaya yardımcı olabileceğinin altını çiziyor. "Alternatif yöntemler ve bitkiler ancak zayıflamaya yardımcı olur. Önce tatlı ve hamur işini yemeyi bırakacaklar. Haftada birgün de egzersiz yapmaya çalışacaklar. Tatlı ve hamur işi yiyen ve egzersiz yapmayan birinin bitkilerin yardımıyla kilo vermesi mümkün değildir" diyen Güveloğlu, piyasada zayıflatıcı etkisi olan çayların etkili olmadığını belirtiyor. Zayıflamada yardımcı olan isa keten tohumu gibi tokluk hissi veren bitkiler. KETEN TOHUMU TOK TUTAR Zayıflamak için tokluk hissi veren bitkilerin tüketilmesini öneren Tarkan Güveloğlu, keten tohumu, kereviz, rezene, tarçın, limon kabuğu yağını öneriyor. Keten tohumunun zayıflama da son derece etkili olduğunu belirten Güveloğlu, "Keten tohumu, hem tok tutar hem bağırsakları yumuşatır. Kabızlığı da önler. Keten tohumunu bir bardak yoğurtla karıştırıp içtikleri zaman midede şişkinlik yaratır ve tok tutar" diyor. SİNAMEKİDEN UZAK DURUN Piyasada satılan zayıflama çaylarının zararlarına da dikkat çeken Tarkan Güveloğlu, haftada 3 ya da 5 kilo verme vaadiyle tüketiciye sunulan bu çayların sadece vücuttan su atılmasını sağladığını ama zayıflamaya etkisi olmadığını anlatıyor: "İnsan vücudunun yüzde 70’i sudur ve bu çaylar bir hafta süreyle kullanıldığını vücutta 4-5 kiloya denk gelecek miktarda su atılır. Piyasadaki çayların çoğu, bağırsakları düzleştirip vitamin kaybına yol açar. İnsanları vitaminsiz bırakabilir. ’Bir haftada 5 kilo verin’ iddiasıyla piyasaya sürülen çayların özelliği idrar söktürücü olmalarıdır. İnsanlar zayıfladıklarını zannederler ama kaybettikleri sudur." Sinameki otu içeren çaylardan uzak durulması gerektiğini söylen Güveloğlu, bu bitkinin fazla tüketildiğinde bağırsak tembelliğine sebep olabileceğini dile getiriyor. Normal çay ve kahveyi fazla tüketmenin de metabolizmayı bozacağını belirten Güveloğlu, adaçayı, kuşburnu, ıhlamur, rezene, kekik, tarçın tüketilmesini öneriyor.
-
HİDROJEN Hidrojen 1500'lü yıllarda keşfedilmiş, 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmış, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz, havadan 14.4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. Güneş ve diğer yıldızların termonükleer tepkimeye vermiş olduğu ısının yakıtı hidrojen olup, evrenin temel enerji kaynağıdır. -252.77°C'da sıvı hale getirilebilir. Sıvı hidrojenin hacmi gaz halindeki hacminin sadece 1/700'ü kadardır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir (Üst ısıl değeri 140.9 MJ/kg, alt ısıl değeri 120,7 MJ/kg). 1 kg hidrojen 2.1 kg doğal gaz veya 2.8 kg petrolun sahip olduğu enerjiye sahiptir. Ancak birim enerji başına hacmi yüksektir. Hidrojen doğada serbest halde bulunmaz, bileşikler halinde bulunur. En çok bilinen bileşiği ise sudur. Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama 1.33 kat daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Hidrojen gazı farklı yöntemlerle elde edildiği gibi su, güneş enerjisi veya onun türevleri olarak kabul edilen rüzgar, dalga, ve biyokütle ile de üretilebilmektedir. Araştırmalar, mevcut koşullarda hidrojenin diğer yakıtlardan yaklaşık üç kat pahalı olduğunu ve yaygın bir enerji kaynağı olarak kullanımının hidrojen üretiminde maaliyet düşürücü teknolojik gelişmelere bağlı olacağını göstermektedir. Bununla birlikte, günlük veya mevsimlik periyotlarda oluşan ihtiyaç fazlası elektrik enerjisinin hidrojen olarak depolanması günümüz için de geçerli bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Bu tarzda depolanan enerjinin yaygın olarak kullanılabilmesi -örneğin toplu taşım amaçları için yakıt piline dayalı otomotiv teknolojilerinin geliştirilmesine bağlıdır. HİDROJEN ENERJİSİ Dünyanın giderek artan enerji gereksinimini çevreyi kirletmeden ve sürdürülebilir olarak sağlayabilecek en ileri teknolojinin hidrojen enerji sistemi olduğu bugün bütün bilim adamlarınca kabul edilmektedir. Hidrojen enerjisinin insan ve çevre sağlığını tehdit edecek bir etkisi yoktur. Kömür, doğalgaz gibi fosil kaynakların yanısıra sudan ve biyokütleden de elde edilen hidrojen, enerji kaynağından çok bir enerji taşıyıcısı olarak düşünülmektedir. Elektriğe 20. yüzyılın enerji taşıyıcısı, hidrojene 21. yüzyılın enerji taşıyıcısı diyen çevreler vardır. Hidrojen yerel olarak üretimi mümkün, kolayca ve güvenli olarak her yere taşınabilen, taşınması sırasında az enerji kaybı olan, ulaşım araçlarından ısınmaya, sanayiden mutfaklarımıza kadar her alanda yararlanacağımız bir enerji sistemidir. Hidrojen içten yanmalı motorlarda doğrudan kullanımının yanısıra katalitik yüzeylerde alevsiz yanmaya da uygun bir yakıttır. Ancak dünyadaki gelişim hidrojeninin yakıt olarak kullanıldığı yakıt pili teknolojisi doğrultusundadır. 1950'lerin sonlarında, NASA tarafından uzay çalışmalarında kullanılmaya başlayan yakıt pilleri, son yıllarda özellikle ulaştırma sektörü başta olmak üzere sanayi ve hizmet sektörlerinde başarı ile kullanıma sunulmuştur. Yakıt pilleri, taşınabilir bilgisayarlar, cep telofonları gibi mobil uygulamalar için kullanılabildiği gibi elektrik santralları için de uygun güç sağlayıcılardır. Yüksek verimlilikleri ve düşük emisyonları nedeniyle, ulaşım sektöründe de geniş kullanım alanı bulmuşlardır. HİDROJEN ÜRETİMİ Hidrojen enerji sisteminin yeni olmasına karşın hidrojen üretimi yeni değildir. Şu anda dünyada her yıl 500 milyar m3 hidrojen üretilmekte, depolanmakta, taşınmakta ve kullanılmaktadır. En büyük kullanıcı payına kimya sanayii, özellikle petrokimya sanayii sahiptir. Ülkemizde Suni Gübre Sanayii (25.000m3), bitkisel yağ (margarin) üretimi (16.000m3), petrol arıtım evleri (rafineri) (1.200m3), petrokimya endüstrisi (30.000m3), hidrojene hayvansal yağ üretimi (200-300m3) ve çeşitli yerlerde kullanılmak üzere basınçlı silindirlerde gaz veya sıvı hidrojen üretimi (6.000m3) sadece sanayide kullanılmak üzere yapılmaktadır. Enerji üretimi amacıyla ticari boyutlu hidrojen üretimi mevcut değildir. Hidrojenin üretim kaynakları bol ve çeşitlidir. Fosil yakıtlardan elde edilebildiği gibi güneş, rüzgar, hidrolik enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ile suyun elektrolizi yolu ile üretimi, biyokütleden üretimi ve biyolojik proseslerle üretimi mümkündür. Günümüzde hidrojen ağırlıklı olarak doğal gazdan buhar reformasyonu sonucu elde edilmektedir. Suyun elektrolizi bilinen bir yöntem olmakla beraber ekonomik hale getirilmesi konusunda çalışmalar, gene benzer şekilde güneş enerjisinden biyoteknolojik yöntemlerle hidrojen üretimi konusunda araştırma-geliştirme çalışmaları devam etmektedir. HİDROJEN ENERJİSİ TEKNOLOJİSİNİN DÜNYADAKİ GELİŞİMİ Daha once de belirtildiği gibi hidrojenden, yakıt pili teknolojisi ile elektrik elde edilmektedir. Bugüne kadar, yakıt pillerini çeşitli yönleriyle inceleyen 200'den fazla araştırma NASA tarafından desteklenmiştir. Bugün, Apollo ve Space Shuttle görevlerinde güvenli olarak elektrik (ve su) sağlamış olmaları nedeniyle, yakıt pillleri uzaydaki rollerini ispatlamış bulunmaktadır. Bu başarılar, 1960'larda, yakıt pillerinin dünyanın enerji problemlerinin tümüne çözüm olabileceği tahminlerine yol açmış ve 1970'li yıllarda çalışmalara başlanmış, 2000'li yıllarda ülkelerin enerji politikalarında önemli yer tutmaya başlamıştır. ABD Başkanı G.W. Bush 28 Ocak 2003 tarihinde yaptığı bir konuşmada hidrojen enerjisini hürriyet yakıtı olarak tanımlamış ve bu alandaki çalışmalara destek amacıyla 1.7 milyar dolarlık bir kaynak ayrıldığını söylemiştir. ONSI Corp. adında bir Amerikan firması 200 kW enerji sağlayan fosforik asit tipi (PC25) yakıt pilinin pazarlamasını yapmaktadır. Japonya'da WE-NET (World Energy Network) projesi ile Tokyo metropolitan bölgesinde hidrojen kullanımı ile oluşacak azot oksit emisyonundaki azalma potansiyeli araştırılmaktadır. WE-NET Programı Japonya'nın Uluslar Arası Ticaret ve Endüstri Bakanlığınca desteklenmektedir. Bu programda Japonya hidrojen enerji sistemini geliştirmek üzere 2020 yılına kadar 4 milyar $'lık bir bütçe ayırmıştır. Gelecekte de Pasifik denizinin ekvator bölgesinde yapay bir adada solar radyasyon kullanarak deniz suyundan elektrolizle hidrojen üretmeyi planlamaktadırlar. Halen Japonya'da Tokyo Electric Company tarafından kurulan 11 MW'lık elektrik santralı Rokko adasının elektrik ve ısı ihtiyacını karşılamakla birlikte, kapasiteleri 50 ile 500 MW arasında değişen yüzlerce yakıt pillli tesis bulunmaktadır. Sadece Tokyo'da şehrin elektrik ihtiyacının 40.000 kW'lık bölümü hidrojen enerji sistemlerinden sağlanmaktadır. Japonya'da Tokyo Electric Company'nin yanısıra Sanyo, Hitachi, Toshiba, Kawasaki, Fuji Electric, Kansai Electric, Amerika'da, Westinghouse, Institute of Gas Technology (IGT), Unocal, San Diego Gas and Electric, Avustralya'da Seramic Fuell Cell Ltd, Avrupa'da Siemens KWU, Dornier System, Sulter Innotec, dünyada yakıt hücreli sistemleri kullanan ve gelişimi için çalışmalar yapan şirketlerden bazılarıdır. Siemens Kaliforniya'da 200 konutun elektrik ve ısı ihtiyacını karşılamak üzere 250kW'lık gaz türbinli, yakıt hücreli bir kojenerasyon sistemi kurmuştur Avrupa merkezli Alstom, Asya merkezli Japon Ebora firmaları ile ortak çalışan Kanada'nın Ballard firması PEM tipi yakıt pili kullanan, 250 kW elektrik, 230 kW ısısal güce sahip jeneratörleri satışa sunmuştur. Honda araştırma ve geliştirme bölümü doğal gazdan yakıt pilli araçlar için hidrojen üreten, elde edilen elektriğin ve sıcak suyun yine üretildiği evde kullanımını sağlayan "Hidrojen Ev Enerji İstasyonu" (HES) adlı proje başlatmıştır. Proje çerçevesinde California'da deneysel amaçlı kurulan evde çalışmalar hidrojen üretimi, depolanması ve yakıt olarak kullanılması gerçekleştirilecektir. Uluslararası potansiyel yakıt pili pazarı (Sadece "sabit cihazlar " için) 2030 yılı için 45 milyar Euro olarak tahmin edilmektedir. Hedef fiyat, tüm sistem için kW başına 1000 Euro'dur (1000 Euro/kurulu kW). Almanya'da Münih havaalanında çalışan otomobil ve otobüslerin hidrojen enerjisi kullanması yönündeki projenin yanısıra Neurenburg yakınlarında mini bir hidrojen enerji sisteminin kurulduğu bir program yürütülmektedir. Solar-Wasserstoff-Bayern burada güneş hidrojen tesisi, depolama sistemi ve hidrojen kullanma sistemleri kurmuştur. Almanya ayrıca Suudi Arabistan ile ortak yürüttüğü Hysolar programı ile Suudi Arabistan'ın Riyad yakınında güneş hidrojen üretim tesisi kurmayı planlanmaktadır. Suudi Arabistan hidrojeni ihraç edecektir. Avrupa ve Kanada arasındaki Euro-Quebec diğer uluslar arası başarılı programdır. Bu programda nispeten ucuz olan hidrogüçten üretilerek Kanada'dan Avrupa'ya ithal edilecek sıvı hidrojenin deniz aşırı taşınımı, depolanması ve kullanım alanları araştırılmaktadır. İzlanda'da hükümet, üniversiteler, taşıma şirketleri, fabrikalar ve çok uluslu otomobil ve petrol şirketleri konsorsiyumu oluşturulmuş ve 2030 yılına kadar İzlanda'nın tamamen hidrojen enerjisine geçmesi planlanmıştır. Dünyanın ilk hidrojen dolum istasyonu Shell tarafından İzlanda'da açılmıştır. Bunlara ilave olarak İspanya'da INTA solar hidrojen tesisi, İtalya, Almanya, Norveç'te SAPHYS küçük ölçekli fotovoltaik-hidrojen enerji sistemi ve Almanya'da PHOEBUS pilot tesisi gibi birçok proje yürütülmektedir. Ayrıca araçların %65'inin skoter (küçük motosiklet) olduğu Tayvan'da yakıt hücreli skoter kullanımı desteklenmekte ve ZES (sıfır emisyonlu skoter) Asya Pasifik Yakıt Pili Teknolojisi Ltd. ve Kwang-Yang Motor Co. işbirliği ile üretilmektedir Brezilya ve Güney Amerika'da en büyük hidrogüç tesisi Haipu'dur. Burada elektrolitik hidrojen gazı üretilmektedir. Petrol şirketlerinin enerji ortamı olarak hidrojene bakışları kuşku dolu olsa da son yıllarda bu bakış açısı değişmektedir. Bu şirketlerden Londra'da Royal Dutch Shell, Shell Hidrojen adını verdikleri şubelerine hidrojen konusunda araştırma yapmaları için 500 milyon $ yatırım yapmıştır. BP'de benzer bir girişimde bulunmuştur. Ulaşım sektöründe, yakıt pili ile çalışan araçların geliştirilmesi, petrol tüketimini azaltacağı gibi, araçlardan kaynaklanan hava kirliliğini de minimum düzeye indirecektir. Yakıt pilli otobüs üretimini gerçekleştiren Kanada'nın Ballard Şirketinin yanısıra, General Motors, Ford, Chrysler, Toyota, Honda, BMW, Renault yakıt pilleri ile çalışan otomobilleri ticari anlamda üretmek çabasındadırlar. 1993'ten bu yana çok sayıda prototip araç üretilmiştir. Alman Daimler Chrysler'in ürettiği, yakıt pilini Ballard'dan sağladığı, NECAR4 (sıvı hidrojenle çalışır) ve metanol dönüştürücülü NECAR5, General Motors'un Opel, "Zafira" adı verilen ve 75 kW' lık Ballard "tescilli" yakıt pili taşıyan aracı, Ford tarafından üretilen "Think FC5"ler, Toyota'nın RAV-4 ve Fine-N'i, Nissan Renessa ve Mitsubishi, Daihatsu, Honda ve Mazda ortaklığı Demio FCEV, Renault'un 30 kW Nora cell kullanan Lagunası prototiplere birer örnektir. Taşıtlarda hidrojenin içten yanmalı motorlar veya yakıt pilleri aracılığıylakullanımı konusunda da, Daimler-Benz şirketinin sıfır salımlı minübüs'ü, BMW, Dodge, Buick, Suzuki firmalarının deneme otomobilleri, Macchi-Ansoldo"nun ve MAN firmasının SL202 otobüsleri, Kanada demiryollarının Lokomotifi ile Almanya, Avustralya ve Kanada donanmaları için imal edilen deniz altılar sayılabilir. Mercedes-Crysler firması, büyük şehirlerde çevre kirliliğini önlemek için, 30 adet hidrojen ile çalışan 70 kişilik toplu taşım araçlarını 10 Avrupa başkentinde, her türlü iklim ve arazi şartlarında denemektedir. Bu araçlarda sistem elektrik motoru ile hareket eder, motor, piston, grank ve şanzıman yoktur. General Motor hidrojen enerji teknolojiisinin kullanıldığı, 20 cm kalınlığında, 120 cm eninde, 240 cm boyunda bir platform ile dört tekerden oluşan bir otomobil üretimi projelendirmiştir. Projeye göre bu platforma sahip olan kişi istediği kaportayı takarak otomobilini kullanabilecektir. Bu otomobillerde içten yanmalı motor, piston ve grank bulunmadığından bunun yerine her tekerleğin göbeğinde 20 kW'lık müstakil elektrik motorları arabaya gerekli hareketi sağlayıp, yüksek emniyet içinde sistemin süper kompakt bir yapıya kavuşmasına olanak sağlanmaktadır. Bunların dışında, %15-20 hidrojen ve %80- 85 doğal gaz karışımından oluşan hytane adlı yaktı ile çalışan yeni bir otobüs 1993 yılından beri Montreal'de (Kanada) denenmektedir. Hidrojen, uzun yıllardır uzay mekiği ve diğer tüm roketlerde rakipsiz bir yakıt olarak kullanılmaktadır. Ancak, bunların dışında uçaklarda ilk kullanımı 1956 yılında B-57 Canberra deneme uçağında gerçekleştirilmiştir. Sovyetler Birliği de 1988 yılında Tupolev-155 deneme uçağında yakıt olarak hidrojen kullanmıştır. Dünya Enerji Ajansı Hidrojen Programı çerçevesinde yürütülen çalışmalarda, Airbus tipi uçakların yakıt olarak hidrojen kullanması 2007 yılında başlayacaktır. Hidrojenin ticari uçaklarda yaygın kullanımı konusunda Avrupa Airbus konsorsiyumu ile Almanya-Rusya ortak çalışmaları sürmektedir. Sıvı hidrojen doğrudan veya dolaylı olarak motorları ve dış yüzeyi soğutmak için de kullanılabileceği için, yüksek hızlı supersonic uçaklar için ideal bir yakıt olarak görülmektedir. Amerika'nın Duffy Boats firması elektrikle çalışan ilk tekneyi geçtiğimiz aylarda üretmişlerdir. Herbiri 1.5 kW gücünde 4 yakıt piliyle hareketlendirilmiş olan bu tekne yakın gelecekte, sahillerde, nehirlerde, kanal ve boğazlarda yani ulaşımın su üzerinde yapıldığı heryerde taksi görevini görecektir. BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET) Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (ICHET) kurulmasına ilişkin anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) arasında, 21 Ekim 2003 tarihinde Viyana'da imzalanmıştır. Ülkemiz ile birlikte, uluslararası enerji çevrelerinin büyük önem verdiği ve geleceğin enerjisi olarak adlandırılan hidrojen enerjisinin İstanbul'da kurulacak olan merkezinin başlıca amaçları: -Kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler arasında bir köprü vazifesi görerek; hidrojen araştırma, geliştirme ve yatırımcı kuruluşlar arasında bir koordinasyonu sağlamak ve gelecekteki hidrojen teknolojisi ve endüstrisinin uygulama alanlarını tespit etmek. -Hidrojen teknolojisi uygulamalarında barışçıl ve kalkınmaya yönelik işbirliğini geliştirmek. -Hidrojen araştırma ve geliştirme çalışmalarının arttırılması için kalkınmış ülkelerin bilim -damlarını ve uzmanlarının doğrudan katkılarını sağlamak, -Kalkınmakta olan ülkelerin Ar-Ge merkezlerinin ve programlarını desteklemek, hidrojen teknolojileri alanındaki yatırımları teşvik etmek, olarak belirlenmiştir. ICHET'in Faaliyetleri; -Uzun ve kısa dönemli atölye (workshop) çalışmaları, bilimsel toplantılar, bilim adamları ve uzmanların katılacağı uygulamalı eğitim programları düzenlemek; -Ar-Ge ve teknoloji transferi yapmak; -Danışmanlık hizmeti sunmak; -Endüstri ile işbirliği kurmak; -Hidrojen enerjisi teknolojilerini tanıtmak amacıyla katılımcı ülkelere tekno-ekonomik çalışmalar, teknoloji izleme ve tahmini, Ar-Ge, teknoloji transferi, eğitim, burs ve danışmanlık hizmeti sağlamak; ICHET'in çalışma kapsamı içerisinde: -Hidrojen enerjisi politikası oluşturulması, büyük miktarlarda hidrojen üretimi ve hidrojen enerji teknolojilerinin uygulanmasının ve çevresel çalışmaların ekonomik analizi; -Diğer yenilenebilir enerji sistemleriyle hidrojen üretim tekniklerinin entegre edilmesi; -Hidrojen depolama teknikleri; -Klima sistemleri ve hidrojen depolamada metal hidr]urlerin kullanımı; -Boru ile hidrojen nakli; -Sıvı hidrojen teknolojileri; -Hidrojenle çalışan taşıtlar (otobüsler, kamyonlar, otomobiller, iki ve üç tekerlekli taşıtlar); -Yakıt pili uygulamaları (desentralize enerji üretimi ve taşıtlar); -Hidrojen alt yapısı geliştirilmesi; -Kimyada, enerji üretiminde, gaz, petrol endüstrisinde ve metalürjide hidrojen uygulamaları; bulunmaktadır. Alıntıdır Veeee Türkiye: Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmada en etkili çözüm hidrojen enerjisi olarak gösteriliyor. Tüm dünya hidrojen enerjisini benimserken dünyanın kaynak bakımından en şanslı ülkesi olan Türkiye henüz ’bir arpa boyu yol’ alamadı. Küresel ısınma ve iklim değişikliği tehlikesiyle karşı karşıya olan dünya bu tehlikenin en önemli sebepleri arasında gösterilen fosil yakıtlardan atmosfere salınan sera gazının etkilerini hafifletmek için alternatif enerji kaynakları arayışında. Düşünülen alternatif enerji kaynağı ise hidrojen. Hidrojen enerjisi ile ilgili üniversiteler, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Amerikan Uzay Dairesi (NASA) tarafından pek çok çalışma yapılıyor. Hidrojen, birçok ülkede enerji kaynağı olarak kullanılıyor olmasına rağmen Türkiye bu konuda henüz yol kat etmiş değil. Hidrojen konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’na göre yatırımlara ’hemen’ başlandığı takdirde Türkiye’de 2050 yılında hidrojen enerjisi kullanılabilir. PROJE 4 YILDIR BEKLİYOR Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı’nın (UNIDO) hidrojen enerjisi ile ilgili çalışmalar yürüten birimi Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Merkezi (ICHET) Ar-Ge tesislerinin İstanbul’da kurulması için çalışmalar yürütülüyor. Nejat Veziroğlu’nun uzun yıllar süren girişimleri sonucu, BM’nin ’beş yıl içinde tamamlanması’ koşuluyla 2003 yılında başlattığı proje arsa konusunda yaşanan sorunlar nedeniyle henüz hayata geçirilemedi. Bürokratik engeller ve araştırmalar için yeterli kaynak olmaması nedeniyle de kaynak açısından en şanslı ülkelerinden biri olan Türkiye hidrojen enerjisi konusunda ilerleme gösteremedi.