-
İçerik Sayısı
1.848 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
muki tarafından postalanan herşey
-
E valla pes, gelen de sanki bulunmaz hint kumasi...
-
Sevgili arkadaslar! Bu sene de bir cogumuz kurban kesecegiz suphesiz. Bu yuzden belki yararlanabilirsiniz acisindan sizlere asagidaki listeyi hazirladim. Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Kurbanlarınızı; *İslami ve hijyenik kurallara uygun olarak *Dernek yetkilileri, veteriner ve noter denetiminde *Modern kesimhanelerde, ISO kalitesinde kesecektir. * Kurbanınız kesildiğinde kısa mesajla cep telefonunuza bilgisi ulaştırılacaktır. * Desteğinizle kesilecek kurbanlar belki de bir yıl boyunca et yemek için Kurban Bayramı'nı bekleyen yardıma muhtaç insanlarımıza ulaşacak * 2006 Kurban hisse bedeli; 210 YTL'dir. İstanbul 0212 414 60 60 Ankara 0312 527 30 30 Samsun 0362 266 40 58 İzmir 0232 478 03 33 Erzurum 0442 316 60 70 http://kurban.denizfeneri.org.tr/bagis_yontemleri.asp ============================= Lösemili Çocuklar Vakfi Bağışlarınızla Lösemili Çocuklarımızı Yaşama Bağlayan Kuvvetli Bağlar Olabilirsiniz 2006 YILI KURBAN BAĞIŞ BEDELİ 220 YTL'DİR. BAĞIŞLARINIZ İÇİN HESAP NUMARALARIMIZ 0660 (YTL) 0661 (USD) 0662 (EURO) TÜM BANKALARDAN HAVALE ÜCRETİ ÖDEMEDEN YURTDIŞI BANKALAR İÇİN HESAP NUMARALARIMIZ Ziraat Bankası SWIFT IBAN Kodu TCZBTR2A YTL icin :TR960001001306000006605001 USD icin :TR470001001306000006615001 EUR icin :TR950001001306000006625001 İş Bankası SWIFT IBAN Kodu ISBKTRIS YTL icin:TR590006400000142410000660 USD icin: TR910006400000242410000661 EUR icin: TR640006400000242410000662 TÜM BANKALARDAN HAVALE ÜCRETİ ÖDEMEDEN http://www.losev.org.tr/turkce/index.html ==================================== TSK MEHMETÇİK VAKFI Bu yıl kurban bedeli 220 YTL veya 150 ABD Doları veya 120 EURO olarak tespit edilmiştir KURBAN BAĞIŞI İÇİN BANKA HESAP NUMARALARIMIZ: T.C. Ziraat Bankası Tandoğan Şubesi T. Halk Bankası Meşrutiyet Şubesi T. İş Bankası Balgat Şubesi OYAK Bank Çankaya Şubesi Finansbank Necatibey Şubesi Türk Ekonomi Bankası Balgat Şubesi YTL İÇİN 1996 ABD DOLARI İÇİN 1997 EURO İÇİN 1998 Kurban Bağışı Hesabı Bulunan Bankalara Yapılacak Kurban Bağışı İçin Son Tarih 29 Aralık 2006 Saat 17:00 Bankalardan Yurt İçin EFT İle Yapılacak Bağışlar İçin Son Tarih 29 Aralık 2006 Saat 12:00 Yurt dışından yapılacak bağışlar için, yukarıdaki hesaplara ait BIC/SWIFT Kodu ve IBAN Numaraları aşağıda belirtilmiştir. Yurt dışı havale ve EFT’lerin en geç 27 Aralık 2006 tarihinde yapılması önem arz etmektedir. T.C. ZİRAAT BANKASI BIC/SWIFT Kodu : TCZBTR2A 1996 (YTL hesabı için) : TR120001001282000019965001 1997 (ABD Dolar hesabı için) : TR060001001282000019975003 1998 (Euro hesabı için) : TR540001001282000019985003 T. HALK BANKASI BIC/SWIFT Kodu : TRHBTR2A 1996 (YTL hesabı için) : TR330001200938700016001996 1997 (ABD Dolar hesabı için) : TR960001200938700053001997 1998 (Euro hesabı için) : TR26000120093870002P001998 T. İŞ BANKASI BIC/SWIFT Kodu : ISBNKTRXXX 1996 (YTL hesabı için) : TR080006400000142840001996 1997 (ABD Dolar hesabı için) : TR400006400000242840001997 1998 (Euro hesabı için) : TR130006400000242840001998 OYAK BANK BIC/SWIFT Kodu : OYAKTRIS 1996 (YTL hesabı için) : TR370009900666077700100001 1997 (ABD Dolar hesabı için) : TR320009900666077700200001 1998 (Euro hesabı için) : TR050009900666077700200002 FİNANSBANK BIC/SWIFT Kodu : FNNBTRIS 1996 (YTL hesabı için) : TR790011100000000000001996 1997 (ABD Dolar hesabı için) : TR520011100000000000001997 1998 (Euro hesabı için) : TR250011100000000000001998 TÜRK EKONOMİ BANKASI BIC/SWIFT Kodu : TEBUTRIS150 1996 (YTL hesabı için) : TR640003200015000000001996 1997 (ABD Dolar hesabı için) : TR640003200015000000001997 1998 (Euro hesabı için) : TR640003200015000000001998 İnternet Üzerinden Bağış Yapmak İçin https://www.mehmetcik.org.tr/onlinebagis/bagis_kurban.php ============================== Türk Hava Kurumu Bu yıl kurban bedeli 220 YTL veya 150 ABD Doları veya 120 EURO olarak belirlenmiştir. - Kurban bedellerinizi; 1. Aşağıda belirtilen banka şubelerinden yatırabileceğiniz gibi, 2. Atatürk Bulvarı No: 33 Opera/ANKARA adresindeki Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığına ve Türkiye sathına yayılmış 495 şubemize makbuz karşılığı yatırabilir, 3. www.thk.org.tr internet sitemizden de kredi kartı ile on-line işlem yapabilir (01.12.2006 tarihinden itibaren), 4. Banka hesap özetleri ile gelen insertleri doldurarak 0312 309 44 73 folu faksa gönderebilir, 5. Ankarada olup evinin dışına rahatsızlığı nedeniyle çıkamayan veya iş yoğunluğu nedeniyle vakit ayıramayan vatandaşlarımız ALO THK 444 0 845 nolu numarayı aradıkları takdirde evleri veya işyerinden vekalet kurban bedelleri makbuz karşılığı alınacaktır. GSM poslar sayesinde evinizden veya işyerinizden kredi kartı ile vekalet kurban bedellerinizi ödeyebilirsiniz. - Vekâleten Kurbanlarınızın kesiminin gerçekleşmesini müteakip cep telefon numarası ve e-posta adresi bulunan bağışçılarımıza kısa yazılı mesaj (SMS) ve/veya elektronik posta ile bilgi verilecektir. - Kesim faaliyeti sonunda yardımsever vatandaşlarımıza Noter Onaylı Kesim Tutanağı ve Teşekkür Mektubu gönderilecektir. VEKALET KURBAN BEDELLERİNİZİ YATIRABİLECEĞİNİZ BANKALAR T.C. Ziraat Bankası, T. Halk Bankası, T. İş Bankası, T. Vakıflar Bankası, Akbank, Yapı Kredi Bankası, Garanti Bankası, HSBC, Finansbank, Denizbank, Fortis, Oyakbank, Şekerbank, TEB Bankalar Aracılığı İle Kurban Bedellerinizi 29 Aralık 2006 Saat 17:30 İnternet, Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı veya Şubelerimizden Kurban Bedellerinizi 01 Ocak 2006 Saat 16:00 ‘ya kadar yatırabilirsiniz. Adres : Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı, Atatürk Bulvarı No: 33 OPERA/ANKARAALO THK : 0312 444 0 845 Tel : 0312 310 48 40 Dahili(242-249) ve tüm GSM operatörlerinden 444 0 845 http://www.tr-botschaft.ch/thk.htm ==================================== Turkiye Korunmaya Muhtac Cocuklar Vakfi Kurban Bayramında, 225 YTL’ye, Bolluca Çocukköyünde yaşayan çocuklarımız için “Kurban Bağışında” bulunarak yıllık et ihtiyacımızı karşılamamıza yardımcı olabilirisiniz. Kurbanlar tüm dini vecibeler yerine getirilerek kesilmektedir. *** Yılbaşında, sevdiklerinize vereceğiniz anlamlı ve özel “Yılbaşı Bağış hediyesi” ile Bolluca Çocukköyünde yaşayan çocuklarımızın yarınlarına umut ışığı olabilirsiniz. Kurban Bağışlarınız ve Yılbaşı Bağış Hediyesi için 212-274 95 45 nolu telefondan Vakıf Merkezini arayarak detaylı bilgi alabilirsiniz. http://www.cocukkoyleri.org/index.html
-
Ben de tebrik ederim Cumhurbaskanimizi. "Asil kan damarlarimizda mevcuttur" cumlesine uygun bir Turk oldugu icin de ayrica mutluyum.
-
Karizma nedir?? Yuruyusunuzdeki ve davranisinizdaki karizma tarzi yasadiginiz sehrin bir semtine has olabilir, hatta bazi anketlerde karizmatik bile secilebilirsiniz. Ancak gercek manada Karizmadan bahsedecekseniz, bakin karizma nasil olur gosteriyor sahsen kendisi... (Dikkat!!!!! Bu masada, 32 Kral, 62 Cumhurbaskani oturuyor!?!?!?!!!!!)
-
Bu hukumetle artik neremizi verecegimizi sasirmis durumdayiz. Sonumuz hayir olsun.
-
ATATÜRK SUÇLU... (Neden mi?... Çünküüüü...........................................)
muki şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Siz beni hala anlayamadınız ve anlayamayacaksınız çağlarca da. Hep tutturmuş "yıl 1919, Mayıs' ın 19' u" diyorsunuz, ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz. Mustafa Kemal' i anlamak bu değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil... Bırakın o altın yaprağı artık, bırakın rahat etsin anılarda şehitler. Siz bana, neler yaptınız ondan haberin verin. Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin? Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil... Bana muştular getirin bir daha, uygar uluslara eşit yeni buluşlardan. Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı? Uzaya TÜRK adını ATATÜRK kapsülüyle yazdınız mı? Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil... Hala o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda, hala oturmuş 10 Kasım' larda bana ağlıyorsunuz. Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın! Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların Mustafa Kemal ' anlamak göz boyamak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil... Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız; laboratuvarlar da sabahlayın, kahvelerde değil. Bilim ağartsın saçlarınızı.. Kitaplar.. Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar. Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil... Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü. Görüyorum ki, hala aynı yerdesiniz hiç ilerlememiş, birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken. Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen? Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil... Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla, bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla. Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister, paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter! Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil... Ne mutlu Türk' üm diyene! -
hadi birşeyleri değiştirelim...
muki şurada cevap verdi: gloria başlık Yardım - Gönüllü Yardım - Okul - Dernek - Yardım Kuruluşları
Benim bir teklifim daha var. Bu sadece kalem kitap defter veya giyecek esyasi ile kisitli olmasa da, herhangi bir dersinde geride kalan cocuklarimiza haftada hic olmazsa bir-iki saat bizim de bilgi sahibi oldugumuz ders konularinda o cocuklara GONULLU olarak dersler versek. Zira her ailenin cocugu dershaneye gonderilemiyor, gonderilse bile bu ev butcesini sarsiyor. Aileleri bu dertten kurtarmak icin elleri sivayip yararli isler yapmamiz gerekli. -
BÜLENT ECEVİT: Mavi gömlek, siyah kasket, ilkeli siyaset ve zarafet
muki şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Güncel Konular
Allah rahmet eylesin. Ama sizlere sunu sormak istiyorum arkadaslar. Hani, beni sakin sola saga ortaya arkaya kaydirmadan cevap verin lutfen. Bir politikacinin elbette durust olmasi gerek. Fakat, durust oldugu kadar da bu milleti sefaletten, yoksulluktan, esitsizlikten -ne bileyim gerisini sizler sayin iste- cikarmasi gerekmiyor mu? Yani, Ata'miz da durust bir lider ve onderdi. Fakat icraatlarina baktigim zaman: Iste bir devlet adaminin Ata'm gibi olmasi gerek diyorum. Hep ileriye bakan ve goren, milletini sifirdan biryerlere getiren ve icraatlariyla bunu tamamlayan. -
Elif Shafak denilen hatunun uzuuun bir reportaji war (2 Temmuz 2005 tarihli) Berliner Zeitung'da. Fakat, inglizcem kit oldugu icin tercume edemedim. Belki de daha evvel edilmistir, bilemiyorum. Bu hatun burada ne demek istiyor, sevabina birileri tercume eder mi, hic olmazsa onemli yerlerini. You don't like things to be written in stone. It's true. That's a reason I don't like modern Turkish either. The destruction of the Ottoman empire did not only signal the nationalisation of Turkey and the introduction of the Latin alphabet, but also the Turkification of the Turkish language. The Arabic words, the Persian words were replaced with Turkish words. It happened overnight. Under orders. It was a raid. The vocabulary shrivelled. In old Turkish there were dozens of words for colours. Today there are perhaps eight. It annoys me. I use the old words again. When, for example, I need a certain dark orange, I don't just write orange because it's the only word left in Turkey today, but I use the old, banished, forgotten word for exactly the nuance I want. I won't accept that it should be dead forever. I love to use the old words which the Kemalists banned from our language. This is enough to raise their heckles. They accuse me of undermining the great project of modern Turkey. Just because I use words from Islamic mysticism and Sufism, for example. Yani, simdi bu burada Kemalist'lerin mi o eski kelimeleri lisanimizdan def ettiginden bahsediyor. Dogru mu anladim? Link: http://www.signandsight.com/features/252.html
-
Siz Türkiye'nin ve Türk ulusunun bütünlüğünü her türlü dış ve iç tehlikelere karşı koruyabiliyor musunuz? Her zaman bilimin gösterdiği yoldan gidebiliyor musunuz? Ulusal gelirin adil dağılmasını sağlayacak demokratik devrimleri, köklü bir düzen değişikliğini gerçekleştirerek zenginlerle fakirler arasındaki korkunç uçurumu kapatabiliyor musunuz? Ayrıcalıksız bir toplum yaratabiliyor musunuz? Amerika'ya ikili anlaşmalarla verilen ayrıcalıkları geri alabiliyor musunuz? Bütün dünya uluslarıyla dostluğa dayanan ve hiçbir devletin dümen suyunda gitmeyen bağımsız bir dış politika izleyebiliyor musunuz? "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesine bağlı kalabiliyor musunuz? Yurdumuzun ekonomisini IMF'nin ( Uluslararası Para Fonu ) ve diğer uluslararası finans kuruluşlarının güdümünden kurtarabiliyor ve ekonomik bağımsızlığı gerçekleştirebiliyor musunuz? Gerçek çok partili, çoğulcu, özgürlükçü, demokrasiyi benimsiyor ve onu tüm kurumlarıyla işler hale getirebiliyor musunuz? Emekçi sınıfların da tıpkı kapitalist sınıflar gibi örgütlenmesine ve demokratik yollarla iktidara gelmesine ve kendi düzenlerine kurmalarına razı olabiliyor musunuz? Her çeşit fikrin açık ve seçik tartışılmasını istiyor, fikirlere copla, silahla, kelepçeyle, zindanla değil, fikirle cevap verebiliyor musunuz? Ekonominin kilit noktalarınıve yeraltı servetlerini devletleştirebiliyor musunuz? Sosyal adalete en iyi şekilde gerçekleştirebiliyor musunuz? Bu yurdun insanlarını insan gibi yaşayabilecekleri bir gelire kavuşturabiliyor musunuz? Mali güce göre vergi alma ilkesini, yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma ilkesini uygulamaya geçirebiliyor musunuz? Kırtasiyeciliği "Bugün git, yarın gel" i, tembelliği ortadan kaldırarak tıkır tıkır işleyen bir devlet mekanizması kurabiliyor musunuz? Bütün yurttaşlarımızın geleceğini - doğumlarından ölümlerine dek - güven altına alabiliyor musunuz? Herkese aynı fırsatı tanıyabiliyor, fırsat ve olanak eşitliğini ve yasa önünde eşitliği gerçekleştirebiliyor musunuz? Tüketime ve ezberciliğe dayanan eskimiş eğitim sistemi yerine çağımızın ve yurdumuzun gerçeklerine uygun, yaratıcı ve üretici yepyeni bir eğitim sistemi yaratabiliyor musunuz? Köklü bir toprak reformu yaparak ortaçağ artığı feodaliteleri, ağaları, beyleri, şeyhleri tarihe karıştırabiliyor musunuz? Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu "üvey evlat" olmaktan kurtarabiliyor musunuz? Cehalet ve sefalet isimli canavarları öldürebiliyor musunuz? Kooperatifçiliği geliştirerek üretici ve tüketicilerin aracı ve tefeciler tarafından sömürülmesini önleyebiliyor musunuz? Sanayileşmeye önem veriyor ve yurdun dört bir yanını fabrikalarla donatabiliyor musunuz? Kentleşme ve gecekondu sorunlarına bir çözüm yolu bulabiliyor musunuz? Her çeşit kaçakçılığı (silah, uyuşturucu, madde, gümrük, altın, vergi, döviz vb.), karaborsacılığı, vurgunu, soygunu, sömürüyü, torpili, rüşveti, yiyiciliği, nemelâzımcılığı, vurdumduymazcılığı önleyebiliyor musunuz? İşsizleri işe, ekmeksizleri ekmeğe, evsizleri eve, yolsuzları yola, susuzları suya, köprüsüzleri köprüye, okulsuzları okula, öğretmensizleri öğretmene, kitapsızları kitaba, deftersizleri deftere, kalemsizleri kaleme, kütüphanesizleri kütüphaneye, ışıksızları ışığa, ilaçsızları ilaca, doktorsuzları doktara, hastanesizleri hastaneye, arabasızları arabaya, tiyatrosuzları tiyatroya, sinamasızları sinemaya, televizyonsuzları televizyona, radyosuzları radyoya, telefonsuzları telefona kavuşturabiliyor musunuz? Ağasız, beysiz, şeyhsiz, kompradorsuz, aracısız, tefecisiz, vurguncusuz, soyguncusuz, sömürücüsüz bir Türkiye yaratabiliyor musunuz? Buraya kadar alintirdir! İşte gercek devlet adamlığı vasfı ancak bir kişide vardı ve bu ULU ÖNDER ATATÜRK'ümüzdür. Elbette bir Ataturk daha gelemez dunyaya ve Turkiye'nin basina, fakat hic olmazsa onun tirnagi kadar olun, devlet adami kilikli zibidiler! .
-
Ataturk olmasaydi halimiz ne olurdu acaba?
-
24 Şubat 2002 Ecevit, Yılmaz, Bahçeli Hükümeti döneminde Kemal Dervis zorlamsı ile Büyük Millet Meclisinden geçen ve yasa gücüne kavuşan İkiz Sözleşmelerin uğulanmasına bu ay içerisinde başlanacak. BM adına denetlemeyi yapacak müfettiş Martin Shan 21, 22 Şubat tarihlerinde Diyarbakır'da ölçak. AB'nin Tarama Süreci ABD'nın talan süreci, BM'nın teftiş süreci eşgüdüm içinde yürüyor. Önce İkiz yasaları hatırlatalim. Hatırlatalım çünkü AB sürecinde öyle hızlı yasalar Meclise gelip yasalaşıyor ki insanımızın takip etmesi dahi zor. Zaten bu tip yasaları mütareke medyası elinden geldiğince karartmaya tabi tutuyor. İkiz yasalar iki yasadan müteşekkildir. Esas itibari ile üniter devletin içerisindeki varsa halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayin hakkını belirler. İngilizce adı ile söylersek "self determination" dir. 1950' den beri hiçbir Cumhuriyet Hükümeti tarafından kabul edilmeyen bu sözleşmeler büyük yaygaraların koptuğu bir kriz döneminde Meclisten geçti. Birleşmiş Milletler ABD'nin oyuncağı olduğu için bu tür sözleşmeler Amerikanın maniplasyon yapmasında kullanılmaktadır. kedisinin kabul etmediği bu sözleşmeleri parçalayacağı ülkeler için dayatmaktadır. Yugoslavya ve Çekoslovakya'ya dayatılmıştı. Bu sözleşmeler gereğince sözgelimi Batman halkı ben bölge çıkarlarını kendim için kullanacağım dese ve üniter devletten bu kakkı almak için BM"ye baş vursa, BM'lerde hak verse. uygulama o yönde olacaktir. Yani senin egemenlik hakların BM tarafından kullanılmış olacaktir. Bir sonra ki aşamada yöre halkı isterse BM'den barış gücü talebinde bulunabilecek, BM hakli görürse baris gücü gönderecektir. İşte İkiz sözleşmeler süreci böyle bir süreçtir. Müfesttişin gelmesi ile de bu süreç derinleşerek devam edecektir. Bu yasaların gelmemesi için Doğu Perinçek büyük mücadele verdi. Ancak, engelleyemedi. Ülkemize hiçbir yararı olmayan bu sözleşmelerin derhal aşkıya alınması gerekmektedir. Ülkenin hem siyasi hem de hukuki dış baskılara maruz kalmasına sebep olacaktir. Ermeni soykırımı yalanı ile Kürt soykırımı yalanı aynı paketin ürünleridir. Büyük Orta Dogu Projesinin uygulama paketin ürünleridir. Büyük Orta Doğu Projesinin uygulama alanıdır. "Ermenileri katlettiler şimdi de Kürtleri katlediyorlar" baskısını derinleştirmektir gayretleri. Emperyalist baskıların derinleşeceği sürece girdiğimiz çok açık. İnşallah BM müfettişin bu teftişi sırasında bu konular yeniden tartışılır. Bülent Esinoğlu www.antiemperyalizm.com sitesinden alıntıdır!
-
Ataturk'e dil uzatanlar, hortumcular, devlet mali yiyenler, fakir fukaranin hakkini calanlar, birbirini kaytaranlar, dini politik malzeme yapanlar, bosbogaz taraftarlar.... Gozum acik degil de, gozum arkada gidecegim!
-
1. Hikayeyi çoğumuz biliriz... Bir zamanlar, astığı astık kestiği kestik bir padişahın çok sevdiği bir atı varmış ve tabir yerindeyse, anlı şanlı padişah bu atı gözü gibi sever ve üzerine titrermiş. Padişah bu kutsal atı (öyle ya, kimilerine göre devlet kutsal olur da, başındaki anlı şanlı padişah ve onun gözü gibi sevdiği atı kutsal olmaz mı) yakınlarına teslim eder ve "gün gelir de bu atın öldüğünü bana kim duyuracak olursa, onun kellesini vurdururum" biçiminde, buyruğunu da açıklar. Yani o zaman padişahlarının, bugün olduğu gibi, öyle faîli meçhul cinayetlerle ilgili ve alakaları hiç olmazdı. Padişah oldukları ve de yönetim biçimleri hiçbir şekilde demokratik olmadığı için, örtülü bir şey yapmaya kesinlikle tenezzül etmezler ve ne yapacaklarsa açıkça beyan etmekten hiç mi hiç çekinmezlerdi. Ne de olsa, onlar padişahtı ve bugün ülkemizde olduğu gibi, seçilmek ve bunun için yapacakları icraatlarla halka hoş görünmek diye bir dertleri yoktu. Gerçekten de padişahlık, gelişmiş ülkelerden getirilen hormonlarla ve vitamin haplarıyla ayakta tutulan kimilerinin ağızlarının sularını akıtacak kadar hoş ve çok latif bir meslekti. Her ne kadar, o zamanın padişahları, hormonlar ve vitamin hapları olmadığı için, bugünün yöneticileri kadar uzun ömürlü ve de uzun saltanatlı olmasalar da; yine de padişahlardı ve kendilerine özenilmeye değer bir güce ve yetkiye sahiplerdi. Her neyse, biz yine hikâyemize dönelim... Olacak bu ya, her canlı gibi, gün gelir, anlı şanlı padişahın kutsal atı ölür. Padişah yakınlarını bir telaştır alır ve neredeyse bütün saray baştan başa yasa bürünür. Öyle ya kolay şey midir bu? Ferman açıktır kutsal atın amiyane tabirle nalları diktiğini padişaha kim duyuracak olursa, kellesi gidecektir. Her ne kadar, o zamanlar masal kahramanı olmadan, yani medyanın şişirmesine ve hormonlamasına gerek kalmadan, kahraman olmak mümkün olsa da, can yine de tatlıdır ve herkes kelle gitme korkusuyla kara kara düşünmektedir. İşte tam bu sırada, padişahın dalkavuğu, kavuk sallayıcısı, takla atıcısı, şaklabanı, hık deyicisi, çanak yalayıcısı, artık ne denirse, ortaya çıkar ve atın öldüğünü padişaha duyurma işini üstlenir. Padişaha gider ve gerekli şaklabanlıkları yaptıktan sonra, çok ustalıklı bir biçimde kutsal "at" dan söz etmeye başlar. Padişahım der şaklaban. "Sizin o meşhur atınız var ya, kaç gündür hiçbir şey yemiyor; hiç su içmiyor; ayağa kalkmıyor; hiç kımıldamıyor; hiç kişnemiyor; hiç kuyruğunu sallamıyor ve sürekli olarak boylu boyunca yerde yatıyor". Dalkavuğunu büyük bir heyecanla dinlemekte olan padişah telaş ve hışımla "at öldü desene be adam" diye bağırır. Dalkavuk, derin bir oh çekerek,"padişahım, onu ben demiyorum, siz diyorsunuz" der ve böylece hem kendi kellesini ve hem de diğer padişah yakınlarının kellesini bir güzel kurtarmış olur. Bilindiği gibi, Anadolu insanı bu güzel hikayeye, yeri geldikçe, söz ustalığının gücünü ortaya koymak için anlatır. Nitekim aynı anlamda Koca Yunus, asırların ötesinden şöyle seslenir. Anadolu insanını doğrularcasına: Söz ola kese savaşı/söz ola bitire başı/söz ola ağulu aşı/balıla yağ ede bir söz Veya Hatayi'nin dilinden: Söz vardır kesdirir başı/söz vardır ağulu aşı/bal ilen yağ eder bir söz. Evet, söz işte böyledir ve sözü böyle etmesini bilenler, nice başları kurtarmışlar, nice savaşları kesmişler ve nice ağulu aşları bal ile yağa çevirmişlerdir. Nitekim Anadolu insanı, güzel söz etmesini bilenlerden bahsederken, "ağzından bal akıyor", ya da "ağzından bal damlıyor" tabirlerini kullanır. Acaba diyorum, şimdilerde o ağzından bal akan kimseler kalmadı mı ki, ülke insanının arasındaki niyazı bal ile yağa çevirme hünerini gösterenleri göremiyoruz. 2. Eskiden bazı şehirler padişah sarayına dalkavuk gönderirlermiş; kendi yörelerinde çok iyi dalkavuk yetiştiği için. Sanırım şimdilerde böyle bir şeye ihtiyaç olmasa gerek; öyle ya, ila maşallah her taraf dalkavuk dolu. İşte bu dalkavuk beylere birileri rica etseler veya bu dalkavuk beylerin kendileri biraz olsun insafa gelseler de, ülkemizdeki despotizmin savunucularına ve de yürütücülerine deseler ki: "Üzerine titrediğiniz, sayesinde beslenip semirdiğiniz, adına ülkemiz insanını soyup soğana çevirdiğiniz, ayakta tutmak uğruna bu milleti bilgi çağından ve bu çağın nimetlerinden iyice uzaklaştırdığınız, kutsal bir sütçü beygiri mesabesindeki bu sisteminiz, yani hiç de hakça olmayan bu bozuk düzeniniz artık öldü. Dolayısıyla bundan böyle ayağa kalkması, olanca ağırlığınız ve günahınızla sizleri taşıması, ülke insanını vaadettiğiniz, fakat nedense bir türlü ulaşılamayan nurlu ufuklara götürmesi mümkün değildir. Bunu anlayınız artık ve ne olur bu millete biraz olsun merhamet ediniz. Çünkü hem bu aziz milletin çekeri kalmadı, hem de bu sütçü beygiri gibi ucube sistemle, bu milletin 21. asrı ayakta geçirmesi söz konusu bile olamaz". Evet, Anadolu insanının ifadesiyle, artık "mızrak çuvala sığmamaktadır" ve düne kadar bu bozuk düzene methiye düzenler bile artık bu sistemin yürümediğini, değişik biçimlerde de olsa, söylemekten çekinmemektedirler. Fakat söyleyemedikleri, ya da bir türlü söylemek istemedikleri tek şey ise, bu sistemin, yani bu sömürü düzeninin kutsal beygirinin artık ölmüş olduğu gerçeğidir. Mesela, tv programlarına çıkan herkes ve özellikle şahsiyetli bilim adamları, bilinen ve yaşanılan olumsuzlukları bütün açıklığıyla ortaya koyuyorlar ve bu gidişle ekonominin düzelmesinin imkansızlığını belirtiyorlar. Fakat nedense demiyorlar ki: "Bu sistem, yani despotizmin bu kutsal sütçü beygiri (eğer bu kutsal beygir, bir sütçü beygiri değil de, Anadolu bozkırlarında yetişen soylu bir yarış atı olsaydı, şimdiye kadar uluslararası yarışlarda adından bahsedilir veya hiç olmazsa esamesi okunurdu) artık öldü ve dirilmesi kesinlikle mümkün değildir. Bu bakımdan, tez elden yeni bir yapılanmaya gitmeli ve devleti sadece aslî görev alanlarında yeni baştan yapılandırmalıdır. Bu yapılmayacak veya bu konuda geç kalınılacak olursa, ülkemiz, o muazzam tarihi geçmişine rağmen küme düşmeye devam edecektir. Bizim gibi, çok çetrefilli bir coğrafyada yaşayan milletlerin ise düşük kümede kalarak hayatiyetlerini devam ettirmeleri imkansıza yakın zordur. Bunun için, bir an önce gerekenler yapılmalı ve devlet, kuruluş ve var oluş amacına uygun olacak biçimde, aslî görevlerine döndürülmelidir". Şüphesiz kolay şey değildir bunları söylemek. Öyle ya, sen yıllar yılı bu bozuk düzene methiyeler düz, sonra da kalk bu düzenin artık yürümesinin ve yürütülmesinin mümkün olmadığını, çünkü öldüğünü söyle. Olacak iş mi bu? 3.Bilindiği gibi ekonomik göstergeler, olabildiğince kötüdür ve bu anlayışla düzelmesi de, düzeltilmesi de mümkün değildir. Bütçe daha başlangıçta 10 katrilyona yakın açıkla bağlanmıştır. Bunun değeri o zamanki rayiçle, 25 milyar dolardan fazladır. Bir o kadar da faiz gideri vardır ve haziran ayı sonuna kadar geçen dönemde, vergi gelirleri, faiz giderlerinin %91 ini anca karşılamıştır. Ekonomistlerin bildirdiklerine göre, ülkemizin, toptan geliri ile faiz dışındaki gideri arasındaki açık %8leri bulmuştur. Yıllık GSMH daha şimdiden %6 civarında küçülmüştür ki; bunun anlamı, ülke ekonomisinin yıl sonuna kadar, yaklaşık 12 milyar dolar küçüleceği şeklindedir ve miktar, IMF yetkililerinin yeşil ışık yakmasıyla, uluslararası finans çevrelerinden alınması umut edilen dış kredi miktarından kat kat fazladır. Bu küçülme şüphesiz ki dar gelirlilere yansıyacak; zaten bozuk olan gelir dağılımı daha da bozulacak ve belli kesimdeki insanlarımız için, geçinmek daha da zorlaşacak. Enflasyon, kendimize rehber edindiğimiz ülkelerin enflasyon rakamlarından defalarca yüksektir ve bu hâlimizle, güya kapısını zorladığımız AB'ne alınmamız ihtimali yoktur. Ülke ekonomisi, tam bir borç sarmalı içine girmiştir ve bu sarmaldan kurtulması ise bu sistem içinde kesinlikle mümkün olmayacaktır. Dış borç miktarı 103 milyar dolar civarında; ülke kaynaklarıyla semirtilen bir kaç yüz rantiyeci aileye ödenecek olan iç borç miktarı ise, 45 milyar dolar civarındadır. Yıl sonuna kadar yapılacak borçlanmalarla, iç ve dış borç toplamı 160-165 milyar doları bulacaktır ki, bu neredeyse küçülen ekonomi dolayısıyla, GSMH'ya denktir. Bunun anlamı, Türkiye ekonomisi, borcunu ödeme imkanı kalmayan, müflis bir tüccar durumundadır. Bütün bu olumsuzlukların yegane sebebi ise, herkes tarafından söylendiği gibi, hiç de insanî olmayan, bu bozuk ve de yağma düzeninden başkası değildir. Çünkü bu düzen, Anadolu insanının önünü ot/çöp yüklü bir kağnı arabası gibi tıkamış durumdadır. Bu kağnı arabası, milletin önünde durduğu sürece, bu milletin gücünü göstermesi, uluslararası yarışta kendini ispatlaması ve varlığını sürdürmesi beklenmemelidir. Öyle ya, sistemin arkasında kalan milletin gücü ve hızı ne olursa olsun, kendi önündeki kağnı arabasının gücüne ve hızına ayak uydurmak zorunda kalmaktadır. Bu durumda, sistem sanki Anadolu insanını uluslararası yarıştan alıkoyma görevini üstlenmiş gibidir. Gerçekten de bu hiç de uzak bir ihtimal değildir. Çünkü, asırlarca âleme nizâmat veren bu aziz millet, yıllardır kendi ana yurtlarını koruyamayarak, bu topraklara sığınmak zorunda kalanlar tarafından yönetilmektedir ve işte böyle kişilerin yönettiği bir ülkede durum bütün vehametiyle ortadadır. Biraz dikkatlice bakıldığında çok açık biçimde görülecektir ki, ülkemizin her alandaki zirve noktalarında ana yurtlarını terk ederek bu topraklara gelenler yer almaktadır. Bütün bunlar, çok basit bir tesadüf eseri olabilir mi, sizce? Biraz istatistik okuyanlar bilirler ki, böylesi bir tesadüf, hiçbir ihtimal hesabıyla izah edilemez. Bu bakımdan, Anadolu insanı, eğer 21.asırda ayakta kalmak istiyorsa, içine düşürüldüğü durumu çok iyi tahlil etmeli ve çarelerini ona göre üretmelidir. Aksi halde, aleyhine çevrilen dolaplara, bir saka itaatiyle su taşımaktan ve kurulan kurt tuzaklarına yem olmaktan başka bir işe yaramayacak demektir. Sanırım bu millet böyle bir oluşuma razı olma hakkına sahip değildir. Hem kendisi için, hem de kendisine bel bağlayan mazlum milletler için böyle bir lüksü olmaz. Bu bakımdan, hamakat yüklü tevekkülü terketmeli ve davranmalıdır; kendisine ve gelecek nesillerine kurulan alçakça tuzakları bir bir bozmak için. Prof. Dr. Seyyit Mehmet Şen
-
Gecmisin tehlikesi esir olmakti, geleceginki ise robot. E.FROMM
-
Neden bizler bilgiyi hep pazarda satmak zorundayiz? Neden bildiklerimizi birikimlerimizi bilmeyenlere ve bu bilgiyi pahali dershanelerde alamayanlara dagitmiyoruz? Her sey para mi demektir? Gonullu olarak faydali olmaz miyiz? Turkiye'de gonullu ordusu yaratamaz miyiz, yaratalim ki dershanelerin papucu dama atilsin. Ben bu ise basladim bile arkadasimdan. Kendisini diger iki arkadasimin iki kizina da gonullu olarak Inglizce ders vermesi icin ikna ettim. Cok sevincliyim. Iki insan bu pirlanta insanin inglizcesinden yararlanmis olacaklar. Gelin sizler de zaman ayirin ve gonullu olarak baslayin bu ise. Ogretecek o kadar cok sey var ki, matematikten tutun da tarihe, felsefeye, kimyaya vs. vs. ye kadar. Kollari sivayin kaybedecek zamanimiz yok. Sevgiler muki
-
Yine hayir isleri ile ugrasan bir dernek kapanmak uzere. Bu mu olmali bizim insanliga verdigimiz deger? Bu mu olmali bizim insanliga sagladigimiz katki? Bu dernek ve vakiflardan yardim alan insanlara uzulmekle yurumuyor bu dernek ve vakiflarin ekmek teknesi. Sadece birkac milyon yatirmak icin bankaya giden yol bu kadar mi uzak? Bir cok gereksiz seye para bulan milletimiz bu kadar mi vurdumduymaz? Tum uzuntulu hallerimiz bu kadar mi yapmacik? Tum gozlerimizden akan yaslar bu kadar mi timsah gozyaslari? İnsanoğlu, vicdanın üstünlüğünü, şefkatin vazgeçilmezliğini, sevginin sonsuz gücünü öğrenmedikçe, dünya hep acılar ve düş kırıklıkları dünyası olarak sürecektir. (Hanri Benazus) Gelin elinizi vicdaninizin uzerine koyun ve sizde katkida bulunun. "Schindlers List" filmini seyredenler olmustur icinizde. Son sahnelerinde bu yuce insanin haykirislarini da hatirlayanlar vardir "bir insan daha fazla kurtarabilirdim" dedigini. Gelin sizlerde bir insani kurtarmada katkida bulunun. Sevindirin ki sevinin ve gururla degil icten gelen bir alcakgonullulukle. Dunyadaki meleklerden bir tanesi de siz olun! Sevgiler muki
-
sevgili davet, yapabilecegini sen zaten yapiyorsun. (simdiden arastirmaya basladim demekle)
-
Sabancı Üniversitesi Yazım Türkçeleştirme Programı
muki şurada bir başlık gönderdi: Bilgisayar - İnternet - Web - Donanım
Arkadaslar cok guzel bir program, yurtdisinda olanlara bilhassa tavsiye ederim. http://www.hlst.sabanciuniv.edu/TL/ Pek çok kişi çeşitli sebeplerle, Türkçe yazı yazarken Türkçe karakterleri kullanmaktan kaçınıyor. Gökhan Tür tarafından 2000 yılı Ocak ayında yazılan bu program, Türkçe karakterler kullanılmadan yazılmış bir metni, Latin-5 formatında normal bir Türkçe yazıya dönüştürüyor. Program, beşer harflik öbeklerin istatistik yöntemleriyle analiz edilmesi esasına dayanıyor. 100.000 civarında kelimeden oluşan büyük metinler üzerinde yapılan çalışmalar, kelimelerin neredeyse üçte birinin bu şekilde düzeltilmesi gerektiğini ortaya çıkarıyor. Bu program, bazı örneklerde bir hayli belirsizlik yaratabilen bu gibi durumlarda %99 başarı sağlıyor. Program kullanılarak düzeltilmiş örnek bir cümlenin ilk halini ve düzeltilmiş halini aşağıda bulabilirsiniz. Türkçe karakterler kullanılmadan yazılmış metinlerinizi Türkçeleştirmek için, metni aşağıdaki kutuya yazın veya yapıştırın ve "Metni Gönder" tuşuna basın. Sonuçları kopyalayarak dilediğiniz programda kullanabilirsiniz. Türkçe harfler kullanılarak yazılmış metinleri Türkçe harfleri tanımayan bilgisayarlara gönderirken yaşadığınız sorunlardan kurtulmak için de, buradaki işlemin tersini yapan Türkçe Karakter Temizleme Programı sayfamızı ziyaret edin. -
nickini sevmedim. nedir o oyle made in turkey? bari made in turkiye olsaydi
-
20.10.1990 dogumlu Hilal Palabiyik Dokuz yasinda babasini kaybetti. 2004-2005 Egitim donemi sonunda Anadolu Lisesini kazandi. 10 gun once losemi hastasi oldugunu ogrendi, saglik problemi yuzunden egitimine devam edemeyecek... Bu hastaligi yenecegine inaniyor, gucunu umudunu kaybetmiyor. Okumayi, okuluna devam edebilmeyi cok istiyor... Hastaligi yenmesinde ve gerekli tedavide kullanilmasi gereken kani bulmakta zorlaniyoruz. Istanbul Goztepe SSK Hastanesinde yatiyor. Ama hicbir saglik guvencesi yok Yesil kart icin yapilan basvuru henuz sonuclanmadi. B RH (-) kana sahip olan daha once trombosit kan vermis ya da vermeye uygun olan kisilere ihtiyacimiz var... Abisi Gökhan PALABIYIK 0 535 224 62 73 Mail : [email protected] Mail : [email protected] Hilal'in resmini gormek isteyenler: http://images.google.com/images?q=tbn:Q0Iz...m/hilalicin.jpg
-
bos seylerle ugrasiyorsunuz, booooos....
-
Evet Kusgribi yorumu: 1997 senesinde ilk olarak meydana cikiyor. A/H5N1 virüsü tarafindan Hong Kong'ta. Hastaliga yakalanan 18 kisiden 6 si yasamini kaybediyor. 1999 senesinde tekrar Hong Kong'ta. A/H9N2 virüsü tarafindan 2 kisi hafif sekilde hastalaniyor. 2003 senesinde Hollanda'da, A/H7N7 virüsü tarafindan 84 kisi hastalaniyor, 1 i yasamini kaybediyor. 2003 senesinde Cin'de, A/N5N1 virüsü tarafindan 3 kisi hastalaniyor 1 i yasamini kaybediyor. 2003 senesinde gene Hong Kong'ta A/H9N2 virüsü tarafindan 1 cocuk hastalaniyor. Son iki senedir asagi yukari 80 kisi yasamini yitirdi. Bir yuzyilda yaklasik uc dort kez buyuk bir grip epidemisi yasaniyor. 1918-1919 yillarinda 40-50 milyon kisi gripten yasamini yitirdi. 1957-1958 ve 1968-1969 senelerinde gene bircok insan hastaliga yakalandi. Enfeksiyon hayvanla direkt temas ve tam pismemis tavuk eti ve yumurtasindan geciyor. Insandan insana gecen vakalar henuz yok. Iyice pisirilmis tavuk eti veya yumurtasindan gecen enfeksiyonlar hem Dunya Saglik Orgutu tarafindan hem diger yetkililer tarafindan ne dogrulanmis ne de olasilikli bulunmus. Su an dunyaca 170 hastadan hepsinin hasta olus nedeni direkt temastan dolayi. Hastaligin hayvanlarda kokunu kurutmak su acidan onemli: Mesela bir insan geleneksel bir grip virusu ve kusgribi virusu kapmissa bu da yeni bir "human" grip mikrobu olusumuna yol acabilir. Bu durumda Dunya Saglik Orgutu derhal bu virüsün kimligini belirlemeye baslar ki, uygun bir asi uretebilsin. Ancak yukarida denildigi gibi Dunya Saglik Orgutu virrüsün insandan insana gecmedigini vurguluyor. Fakat su da var ki, H5N1 virüs cinsi hizli bir sekilde ilerliyor. Ve bu virüs ne kadar cok insana bulasmissa, o kadar cok mutasyona ugrayabilir ve insandan insana bulasabilir. Yanliz virologlar uyarida bulunuyor ve; "bu virüsun Turkiye'de meydana cikmasi insanlik icin daha buyuk bir tehlike degil" diyorlar. Daha fazla kadin, erkek ve cocuga bulasmis olsa hadi bu esigin cok altinda ve sayisal olarak hakiki bir tehlike olarak adlandirilamaz. Su an Turkiye'de kesfedilen virüs cinsinin daha once Hong Kong ve Vietnam'da bulunan virüsle ayni mutasyona sahip oldugu gorulmus. H5N1virüsü ile ilgili dokuz ilac sanayii sirketi insanlar icin asi arastirmasi yapiyor. Tabii asiyi bulana kadar virüs mutasyona ugramazsa...
-
Dini ve Vicdani Simgelelerle Alay Edenleri Protesto
muki şurada cevap verdi: fatih111 başlık Dini Konular - Din - Dinler
Tamam da herkes herseyi zaten alip okuyabiliyor. Bilgisiz kisileri cagirmiyorsunuz "hak" yoluna (ne demekse), hehe... Yani kisisel gayret bosuna. O eskidenmis kimse okuma yazma bilmezken...