muki

Neyse.... anlayana!

Sevgili BrainSlapper, ekleme yapmamda bir sakınca yoktur umarım. BAĞIRDAŞ (AKRABA) EVLİLİĞİ "Bağır", Türkçede üç ayrı anlamda kullanılır: 1- Somut (yoğun, muşahhas) anlamı bildiğimiz "bağır", "göğüs". "Döş / Töş" bölgesinin daha geniş alanı. 2- Karaciğer. Araplık başlamadan önce sözcüğün en çok kullanıldığı karşılık bu idi. Sonradan Farsça "Ciger", Türkçe - Farsça "Karaciğer" kullanılmağa başlandı. 3- Arapça "Akraba" sözcüğünün Türkçe karşılıklarından biri de: "Bagırdaş (> Bağırdaş)" idi. Günümüz Kazak T.de: "Bawırlas". Kazak ve Kırgızların yanında, Karakalpak (Garapapağ değil), Kazan Tatar (İdil - Ural Bulgarı), Kırım'ın Kıpçak bölgesi, Nogay, Karaçay - Balkar, Kumuk, Altay, Tuwa, Hakas, Saha Türklerinde de bağırdaş evliliği yoktur.

גן עדן‎ Gan Eden = İbranice - Garden of Eden, İncil'de Adem ile Havva'nın yaşadığı cennet bahçesi. Eden = Sümer dilinde Adina veya Adana kelimesinden türetilmiş bir kelime ve 'Bahçe' veya 'Yeşil bozkır' anlamına geliyor. Öncelerden verimli topraklar olup, buzul çağının sonlarında verimsizleşen bir yer olarak kabul ediliyor. Bu yer geniş anlamda doğu Akdeniz bölgesindeki ülkelere, aslında İtalya'nın doğusundaki tüm Akdeniz ülkelerine deniliyor. Dar anlamda ise aşağıda bulunan haritadaki bölgeleri kapsıyor.

Atam, kurtardığın topraklarımızda, kurduğun Türkiye Cumhuriyeti'nde, Mevlana'nın da dediği gibi: 'Herkes aynı fıkırdeyse, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir' söylemine geldik. Bu durumdan utanması gerekenler layık olmadıkları yerlerdeler ve destekçileri de bunlara alkış tutuyorlar. Bu vatana bir Atatürk daha gelmesi lazım diyenler gayet iyi biliyorlar ki bu imkansız, bize düşen görev ancak, senin kurduğun bu Cumhuriyet'i ilelebet yaşatmak olacaktır. Rahat uyu ATAM!

Varolmayan “öteki dünya” için zamanı boşa harcamaktansa, bu dünyayı yaşanacak bir yer haline getirmek için çaba harcamak gerekir. Çünkü bu dünyaya doğmuş insanların büyük çoğunluğu için, sorun ölümden sonra yaşamın olup olmadığı değil, aksine ölümden önce yaşamın olup olmadığıdır.

'Yakamoz' dünyanın en güzel deyimi seçildi Manevi Bilimler dalında 'Dünyanın en güzel ABC'si' yarışmasında Türkçe bir kelime yarısı kazandı. Berlin'de bulunan Yurtdışı İlişkileri Enstitüsü'nden Perşembe günü bildirildiği üzere, Jüri 2500 gönderi içinden 'yakamoz' kelimesini dünyanın en güzel deyimi olarak seçti. Türkçe olan bu kelimenin anlamı: Yakamoz oluştuğunda denizde uzun floresan lambalar yanıyormuş gibi gözükmesi. Çince 'Hu lu' (horlamak) kelimesi ikinciliği kazandı. Afrikanın Baganda-halkının 'Volongoto' (düzensizlik, kaos) kelimesi ise üçüncülüğü kazandı. Beyanata göre değerlendirmede kelimelerin orijinalliği, anlatımın kalitesi ve kültür açısından anlam ve önemi baz alındı. 'Yakamoz' kelimesinde başlıbaşına kelimenin orijinalliği yeterli bulundu. Başka dillerde bir çok substantifle açıklanabilinecek bir deyim, Türkçe'de tek bir kelime ile açıklanmış olunabiliyor. Yarışma Manevi Bilimler'in 'Kültür değiş tokuşu' dergisi tarafından ilan suretiyle bildirildi. Yarışmaya 60 uluştan gönderi geldi. ddp - Donnerstag, 25. Oktober, 14:11 Uhr Berlin (ddp).

Ne yani, o zamanlar hastalıkların sadece kadında mı olduğu düşünülmüş? Doğru ya, erkek üstün olduğu için onda hastalık olmaz, ona hastalık bulaşmaz ve o zina yapmaması, günaha girmemesi için Muhammed'in Allah'ı da ona kolaylıklar sunmuş.

Sayın kaplan, ben Avrupalı olmalıyız, Avrupanın yaptığını yapmalıyız dedim mi? Muhakkak, inanan insanlar neye inanmak istiyorlarsa ona inanacaklar, fakat bu da kendi özümüze sadık kalınarak olmalıdır. Hem ayrıca, bir insan nereden geldiğini elbette düşünecek. Biz bu dünyada düşünmek için varız, birilerinin basma kalıp fikir ve görüşlerini kabullenmek kolaycılıktır bence.

Bana bu Ye'cüc ve Me'cüc'ün ne olduğunu bir anlatan olursa sevinirim. Şimdiye kadar okuduklarımda ve Kuran'da Ye'cüc ve Me'cüc diye tarif edilen bozguncu kabile-topluluk olarak Türkler gösteriliyor. Müslim, Ebû Davud ve Neseî gibi kaynaklarda da; "Türkler öldürülmedikçe kıyamet kopmayacaktır" yazıldığı ifade ediliyor. Bu Ye'cüc ve Me'cüc denilen topluluk kimdir?

Modernizm tanınmış gelenekleri kıran bir üslubu anlatmak için kullanılmıştır. Yeni bir çağın da duyarlılığına daha yerinde formları yaratmayı amaçlamıştır.

Kuşkunuz olmasın, başörtüsüyle tesettürü ayırt etmesini bilen insanlarız. Laikliği dinsizlik olarak algılayanlar ve dini siyasete alet edenler sizlersiniz.

Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin düştüğü durumlar...

Ben düşündüm de: Cehennem yakıt derdi olmayan bir yer.

Neden ısrarla başörtüsü diyorsunuz. Başını normal bir örtüyle kapatanlara biz söz söylüyor muyuz?

Tesettür özel bir değer değil. Tesettür bir moda. Bu yüzden ayaklar altına alınan özel değer değil, neydüğü belli olmayan bir moda tarzıdır.

Sevgili TARAFSIZ, işte ben de anlamıyorum bunu. Cennet; suların aktığı, yeşilliklerin ve gölgeliklerin bol bulunduğu, hurilerle, gılmanlarla sefa sürülen bir mekan. *********

Kendi kendine söz geçiremeyene başkası söz geçirir. Bizler ise tenis maçı seyreder gibi kafalarımızı bir o yana bir bu yana döndürüp duruyoruz.

Mesela Japonya'yı ele alalım. Yıllar geçip yaşam tarzı değiştikçe, Japon halkı güne ayak uydurdu. 1868 de başlayan Meiji Dönemi, erkeklerin batı tarzı giysilere dönmeye başladığı zamandır. Kimono ise günümüzde ya seremonilerde, özel zamanlarda ya da evde giyilir oldu. İnsanlar ve milletler dünyaya ayak uyduruyorlar. Bizdekiler ise neydüğü belirsiz tesettür denen bir modaya takılmış gidiyorlar. Tesettür kadın için özgürlük değil, tam tersi kadını toplum dışına iten bir giyim tarzıdır. Hem sonra, başa taktılan körüklü tesettürle gülünç te olabilir insan (bkn. Hayrinussa hanım).

Yalnız burada şunu unutuyoruz. Evet, çocukları büyüten kadındır, fakat kadın bu çocukları erkeğin istediği gibi büyütür, yetiştirir. Bir kadının çocuklarına (özellikle kız çocuklarına) babana karşı geleceksin demesi ne kadar doğrudur? Ya da mesela, babanın haberi olmadan kızına bazı konularda izin vermesi? Bir erkeğin istediği şekilde köle, boyun eğen, karşılık vermeyen bireyler yetiştirirse bir kadın, o, o zaman iyi bir eştir. Herşeyde bütün ölçüler erkeğin ölçüleridir. Erkek çocuklar zaten hesap vermek durumunda değildirler. Onlara soru sorulmaz. Ancak kızlar ne durumdadır? Bir yere gideceği zaman babadan izin alınır, ya da anne babanın haberi olmadan kızını gönderir. Yani herşey çarpık gelişiyor velhasıl.

(virs - O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. (Al-i İmran Sûresi, 7. âyet) Açıklaması Rab katında herkese tek tek yapılacak.

Yok yok, bence Hermafrodit bunlar. Duruma göre cinsiyet değiştiriyorlar herhalde.

Vayyyyyy, diğer tarafta erkekler için aşk yuvası desenize. Gel de erkek olarak Cenneti ve 100 kişinin cinsel istek gücünün verilmesini reddet. İslam dinindeki bütün erkeler de bunun için iman edip, yatıp kallkıyorlar herhalde.

Siz kendini yetiştirmiş bir beyin olarak karanlığa yelken açmış giderken, onca kendini yetiştirmemiş beyinlerin hangi yöne doğru yelken açıp gittiklerini soruyormusunuz kendinize acaba? Bu kendini yetiştirmemiş beyinlerin nelere kadir olabileceğini hiç düşündünüz mü? Bunların geçmişte neler yapabileceklerini gördük, bu yüzden gelecekte neler yapabileceklerini tahmin etmek o kadar zor olmasa sanırım.