Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

muki

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

muki tarafından postalanan herşey

  1. Sayın fft, her başı kapalıyı kendiniz sanıyorsunuz galiba... Çatır çatır erkeklerle konuşan... Hakkını aramasını bilen... Kadınlığını yaşayan kadın gibi kadınlar... Eski halinizden kalma alışkanlıklar olsa gerek... Siz hiç Anadolu'muza gittiniz mi... Ya da şehirlere göç eden onca Anadolu'lunun yaşadığı bölgelere... Oradaki kadınlar da acaba sizin gibi çatır çatırlar mı? Siz hangi Kuran'dan bahsediyorsunuz? Kadın-erkek, insan ayrımı yapmayan bir Kuran var da, biz mi bilmiyoruz acaba? Bir kopyasını da bize gönderin de, biz de okuyalım şu ayrım yapmayan dediğiniz Kuran'dan. Ha bir de şu 'kadını okutmayan düşünce sistemi' var ya, o sistem bizim değil. Sorumlu arıyorsanız 'kadın kısmı okuyupta ne olacak' diyen bağnaz çevreye bakın yeter.
  2. muki şurada cevap verdi: ossman başlık Güncel Konular
    Onlar vicdanlarını bir kenara bırakmış itaatkar kullar sadece.
  3. Bunlara sormak lazım; Türkiye Cumhuriyeti'nin adını neyle değiştirmek isterler? Tabii bu sadece istek kalacak ama merak ettim doğrusu.
  4. Sevgili gelincik, Vatan'ı şu an yönetenler dindar (!) kişiler ve dini ne pahasına olursa olsun müdafaa edip, ayakta tutuyorlar masalını daha yemeye devam ederse bu millet sonumuz hiç hayırlı olmayacak.
  5. muki şurada bir başlık gönderdi: Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti
    Atatürk, tam bir halk adamıydı ve asıl kuvvet kaynağının halk olduğu inancında idi. Cumhuriyetimizin 3. Yıldönümünde Ankara şehri, köylerden ve kasabalardan gelen halk ile dolmuştu. Tribünlerde geçit resmini selamlayan Atatürk'ü kadın, erkek bütün halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, tribünden ayrılacağı sırada halk ile arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını emretti, yaverini yanından uzaklaştırdı, halkın içine girdi. Ellerini halktan iki vatandaşın omuzlarına dayamış, adeta kendinden geçmiş ilerliyordu. Halk onu incitmemek için arada bir boşluk bırakmıştı. Hayli gittikten sonra : - Artık otomobile binseniz dediler : uyanır gibi oldu. Yanındakine : - Sen belki ömründe sevmemişsindir; fakat hiç sevildin mi ? dedi. Bundaki zevk hiç bir şeyde yok. Hele aşkın Türk Milleti olursa. Beni bu zevkten biraz daha ayırmayın. Taşhan'ın önüne kadar böyle, halkın kucağında geldi. Cumhuriyetin 12. Yıldönümü için birçok döviz hazırlanmıştı. "Atatürk bizim en büyüğümüzdür.", "Atatürk bu milletin en yükseğidir."," Türk milleti asırlardan beri bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı." Gibi Döviz listesini gözden geçiren Atatürk hepsini çizdi, yalnız şunu yazdı :"Atatürk bizden biridir." Atatürk der ki :"Millet sevgisi kadar büyük bir sevgi yoktur." İstiklal Savaşında benim de milletime yaptığım bazı hizmetler olmuştur sanırım. Fakat bunlardan hiç birini kendime mal etmedim. Yapılanların hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Geçmişte medeniyetler kurmuş bir soyun çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Yarıda bırakılmış daha bir çok büyük işlerimiz vardır. Ben arkadaşlara şunu tavsiye ederim. Şahsınız için değil, kendisinden olduğunuz millet için çalışınız. Falih Rıfkı ATAY (Babamız Atatürk, 1955)
  6. Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması, yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk'ün Türk halkının ismidir. Şüphesiz ki, Türkiye'de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur. John F.KENNEDY (A.B.D.Başkanı, 10 Kasım 1963) Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır. Franklin ROOSEVELT (A.B.D.Başkanı, 10 Kasım 1963) Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye'nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hakettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir. General Mc ARTHUR Sovyet Rusya Hariciye Naziri Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa'nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa'nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaskanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi. Roozwelt (Franklen D.) 1928 Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Dünya sahnesinden tarihin en dikkatli, çekici adamlarından biri geçti. Chicago Tribune Savaş sonrası döneminin en yetenekli liderlerinden biri. New York Times İnsanı teslim alıcı fevkalade önderlik kuvveti vardır. O, tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir. Gladys Baker(Gazeteci) O, kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktator değil, gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı. Prof.Walter L.WRIHT Jr. Atatürk Türkiye'yi tek düşmanı kalmaksızın bırakmıştır. Bu zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır. Alman Volkischer Beobachter Gazetesi Almanya, ATATÜRK'ün eserine ve mücadelesine hayrandır. Onda, tarihi eseri, özgürlüğü seven bütün milletler için bir sembol olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir. Berlin, Alman Ajansı Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini sağlamak isteyenler Atatürk'ün iman verici ve yön göstericiliğinden örnek ve kuvvet alsınlar. Prof. Herbert MELZIG(Tarihci) Kendisinin tarihi büyüklüğü, eseri olan yeni Türkiye'ye bakılarak bu günden ölçülebilir. Çelik gibi azim ve gayreti, uzağı gören akıl ve hikmetle birleşmiş olan bu gerçek halk önderi ve devlet adamı; Anadolu dağlarının en uzak ve ıssız köşesindeki köylere bile başka bir ruh aşılamıştır. Illustrierte Dergisi O, kendi milleti ve beşeriyet alemi için beslediği muhabbetle, bir dahinin neler yarattığına dair, cihana fevkalade heyecanlı bir sahne seyrettirmektedir. Herbert MELZIG İnsanlığın bütün belirtileri O'nda kendini hemen gösteriyor. Noelle Gazetesi Eski Osmanlı İmparatorluğu bir hayal gibi ortadan silinirken, milli bir Türk Devleti'nin kuruluşu, bu çağın en şaşırtıcı başarılarından birisidir. Mustafa Kemal, yüce bir eser ortaya koymuştur. Atatürk'ün parlak başarısı bütün sömürgeler için bir örnek olmuştur. Maurice BAUMANT(Profesor) Çok büyük bir adamdı... Bir siyasi dahiydi. Excelsior Gazetesi Dünyanın, çağdaş, en büyük kişilerinden biri. Le Jour-Echo de Paris Atatürk'ün yurt kurtarıcı olduğunu, milletlerin en vefalısı olan Türkler asla unutmayacaklardır. Noell Roger Gazetesi Karşımdaki bu büyük adamda, keşfettiğim bu büyük meçhulde maharet ve karakter o kadar iyi işlenmişti ki, sözlerinde hiçbir şüphe aranamazdı. Claude Farrer(Yazar) Bu günün Türkleri, yüzyıllar önce Avrupayı titreten canlı millet durumuna erişmiştir. Ve bu akşam O büyük ölünün başında bekleyen Türkiye, güçlü ve dipdiri Türkiye'dir. Pierre Dominique(Gazeteci) Asırları aşan adam !.. Fransa, Paris Basını Akıllı ve barışcı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacaktır. Albert LEBRUN Fransız Cumhurbaşkanı Mevcut rütbelerin hepsini kaldırdığı bir memlekette, bu adam, bütün rütbeleri, kazanmıştır. O memlekete, bulabilecek en şerefli isim O'na verilmistir. Mercel Sauvage(Gazeteci) Bu, insanlığa denenmiş bir felsefe örneği olarak sunulabilir. Atatürk yüzyıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı. Gerrad Tongas(Yazar) Atatürk öldü. Barış kubbesinin doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O'nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felaketinin içine sürüklemişlerdir. SANERWIN Gazetesi Atatürk, bir milleti, birkaç yılda asrileştirmek mucizesini göstermistir. Paris-Le Temps Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması'nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap: Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O'nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum. (1921) Fransız Başbakanı BRIAND Sırasıyle ihtilalci ve asi, sonradan muzaffer bir kumandan olan "Türklerin babası" Yeni Türkiye'yi yarattı, sultanları kovdu, kadınlara hürriyet verdi, fesi kaldırdı, ülkesinde radikal bir inkilap yaptı. Paris-Soir'den Denilebilir ki onsuz, İslam alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti. Berthe Georges-Gaulis O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için, O'na çok uzaklardan bakmak gerekir. Claude FARRER Fransız Edibi Türkiye tarihi, bugün her zamandan çok Batı ve Avrupa tarihinden ayrılmaz bir haldedir. Ve Atatürk'ün bu yöndeki gayretleri sonuçsuz kalmamıştır. Memleketlerimiz arasındaki yüzyılları aşan dostluk, bu gelişmenin temel öğelerinden biridir. Charles De GAULLE Kemal Atatürk'ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu: Görüyorsunuz ya, dedi: birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum. Cesaret ve zekasından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir şef'in, yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi?... George BENNES Vu Gazetesi-1938 Devrin yüksek şahsiyetleri kitaplarda, konferanslarda Türkiye'nin asla değişmeyeceğini ve değişmeden öleceğini ilan etmişlerdi. Halbuki ölmeden değişti. Hem de kökünden ve baştan aşağı değişti. İnançlar, gelenekler, yöntemler yıkıldı. Son döküntülerini de yabancı zırhlıları ve kapitilasyonlar gibi memleketten sürüp attılar. Türkiye, ruhunu değiştirmişti. Tamamen ve tasavvur edilmesi mümkün olduğu kadar... Raymond CARTIER Le Nouvelliste Gazetesi Türkiye, dost ve düşmanlarının hayran olduğu bir deha adama, malik bulunmak bahtiyarlığına erişmiştir. Katimerini
  7. Mustafa Kemal Atatürk, çok yönlü ve üstün kişiliği olan bir liderdir. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'yla ortaya çıkan tehlikeli durumu ilk olarak görüp milletin dikkatini çeken odur. Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi'nde, vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklâlinin tehlikede olduğunu söyledi. Erzurum Kongresi'nde, millî sınırlar içinde vatanın parçalanmaz bir bütün olduğunu bütün dünyaya ilân etti. Kurtuluş Savaşı'nı bunun için başlattı. Bu konuda hiçbir taviz vermedi. Vatan savunmasını her şeyin üzerinde tuttu. Sakarya Savaşı sırasında "Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz" diyerek bu konudaki kararlılığını gösterdi. Vatanı için her şeyini feda etmeye hazır olduğunu şu sözü ile açıkça ifade etmiştir: "Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk Milleti'ni ebedî hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın." Mustafa Kemal, vatanı ve milleti için canını feda etmekten kaçınmazdı. Daha Çanakkale savaşları sırasında Anafartalar grubu komutanı iken en ön safta savaştı. Bu savaş sırasında Atatürk'e bir şarapnel parçası isabet etmiş, fakat sağ cebinde bulunan saati kendisini ölümden kurtarmıştı. Sakarya Savaşı sırasında ise atından düşmüş ve kaburga kemikleri kırılmıştı. Buna rağmen cepheden ayrılmamış, savaşı sedye üzerinden yönetmişti. Mensubu olduğu Türk Milleti'ni sonsuz bir aşkla seven Mustafa Kemal Atatürk, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini ona adamıştır. Onun "Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim" sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir. Mustafa Kemal Atatürk, idealist bir liderdi. Onun idealizmi, yüksek vasıf ve kabiliyetlerine inandığı milletinin sonsuz hürriyet ve bağımsızlık aşkından kaynaklanıyordu. Mustafa Kemal'in en büyük ülkülerinden birisi de millî birlik ve beraberlik içerisinde vatanın bölünmez bütünlüğünü sonsuza dek yaşatmaktı. Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük ideali, millî sınırlarımız içinde millî birlik duygusuyla kenetlenmiş uygar bir toplum oluşturmaktı. Vatanı kurtaran, hür ve bağımsız Türkiye idealini gerçekleştiren Mustafa Kemal, yeni Türkiye'yi modernleştirmek amacı ile çağdaş medeniyet idealine yöneltmiştir. Atatürk'ün en büyük ideallerinden birisi de milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı meydana getirmekti. İdeallerini gerçekleştirmek için çok çaba harcadı. Bu çabalarına örnek olarak 1934'te imzalanan Balkan Antantı, 1937'de imzalanan Sâdâbat Paktı gösterilebilir. Atatürk'ün inkılâpçılığı, akıl ve mantığın toplumsal gelişmeye egemen kılınması esasına dayanır. Onun şu sözü akıl ve mantığa verdiği değeri en güzel şekilde ifade eder: "Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek en büyük özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delilidir". Mustafa Kemal'in olaylara yaklaşımı hep mantıklı ve gerçekçi olmuştur. Milletine hep hakikatleri söylemiş ve bunu tavsiye etmiştir. "Milleti aklımızın ermediği, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında kandırarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz" sözü çok anlamlıdır. O, akıl ve bilime çok önem verirdi. Gerçeğe akıl ve bilim yoluyla ulaşılacağına inanan Atatürk, "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözü ile bunu en güzel şekilde açıklamıştır. Mustafa Kemal, yaratıcı düşünceye sahip bir liderdi. Türk Milleti'ni Kurtuluş Savaşı'na hazırlarken düşmanı yurttan atmak için savaşmak gerektiğine halkını inandırmakla işe başladı. Yapacağı işlerin plânını en ince ayrıntılarına kadar tespit edip bunları uygulamak için değişik yöntemler denedi. Sakarya Savaşı öncesinde, ülkenin kaynaklarından en verimli şekilde yararlanılmasını sağlayarak ordumuzun ihtiyaçlarını karşıladı. Atatürk, bütün inkılâplarını gerçekleştirmeden önce, kamuoyunu hazırlamaya, millete inkılâpların gerekliliğini anlatmaya büyük bir özen göstermiştir. Ona göre: "Milleti hazırlamadan inkılâplar yapılamaz". Atatürk, yurt gezilerinde halkla konuşmalar yaparak bunu gerçekleştirmiştir. Gerek Kurtuluş Savaşı'mızın başarıyla sonuçlanması, gerek gerçekleştirilen inkılâplarla, Türkiye'nin çağdaşlaştırılması onun dehasının bir eseridir. Başarılı olmanın sırlarından birisi de sabır ve disiplindir. Mustafa Kemal Atatürk, her engeli sabır ve disiplin ile aşıp Kurtuluş Savaşı'nı başarıya ulaştıran bir liderdir. O, meseleler karşısında önce düşünür, gerekli araştırmayı yapar, tartışır, kararını ondan sonra verirdi. Verdiği kararı uygulamaya koyarken uygun zamanı beklerdi. Zamanlamaya çok önem verirdi. Samsun'a çıkmadan çok önce, millet egemenliğine dayanan bağımsız yeni bir Türk devleti kurmayı düşünmüştü. Bu fikrini, o zaman açıklamadı. Samsun'a çıktıktan bir süre sonra vatanın kurtuluşu ile ilgili fikirlerini uygulamaya başladı. Kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman, saltanatı kaldırıp cumhuriyet yönetimini kurmayı düşünüyordu. Fakat mecliste saltanat yanlıları olduğundan zamanlamayı uygun görmemişti. Ancak Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştıktan sonra açılan ikinci meclis döneminde Atatürk'ün önderliğinde saltanat kaldırılıp cumhuriyet ilân edilmiştir. Atatürk, Millî Mücadele'nin kazanılmasından sonra yaptığı inkılâpları çok önceden plânlamıştı. Ancak, bunları uygulayacak ortam sağlanıncaya kadar büyük bir sabırla bekledi ve tam bir disiplin ile düşündüklerini gerçekleştirmeyi başardı. Mustafa Kemal Atatürk, daha Birinci Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Devleti'nin hızla felâkete doğru sürüklendiğini görüp çareler aramaya başlamıştır. Ülkemizin içinde bulunduğu durumu en doğru şekilde tespit etmiş ve ilerisi için en doğru kararları almıştır. Atatürk, ileri görüşlü bir devlet adamıdır. Atatürk'ün 1932'de Amerikalı General Mc. Arthur'la yaptığı bir konuşma, bunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Atatürk bu konuşmasında; Avrupa'da Almanya'nın Versailles Antlaşması'nı ortadan kaldırmaya çalışacağını söylemiştir. Avrupa'da savaş çıkarsa, bundan Bolşevikler'in yararlanacağını; Sovyet Rusya'nın yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet hâlini alacağını belirterek, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki gelişmeleri önceden görebilmiştir. Atatürk'ün gençlere söylediği "Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır" sözü, onun ileri görüşlü bir lider olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Atatürk, doğru bildiği şeyleri açıkça söylemekten çekinmezdi. Şu sözleri bunun en güzel örneğidir: "Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim". Büyük adamları ancak büyük milletler yetiştirir. Toplumların büyük adamlara ihtiyacı en çok bunalımlı dönemlerde ortaya çıkar. Toplumları, bunalımlı dönemlerden ancak büyük liderler kurtarır. Mustafa Kemal Paşa, bu özellikleri taşıyan çok yönlü bir liderdir. O, Millî Mücadele'nin önderi, Türk inkılâbının hazırlayıcısıdır. Ayrıca birleştirici ve toplayıcı bir lider, büyük bir asker ve teşkilâtçı bir devlet adamıdır. Bütün bu yönleriyle çağa damgasını vuran bir dâhidir. Atatürk, eğitimi sosyal ve kültürel kalkınmanın en etkili araçlardan biri olarak görmüştür. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra yeni devletin varlığını sürdürebilmesi için çağdaş eğitim metotlarıyla yetiştirilecek bir nesle ihtiyaç vardı. Bu sebeple eğitim konusuna büyük bir önem verdi. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kendisine sorulan "işte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz?" sorusuna Atatürk: "Maarif vekili olarak millî irfanı yükseltmeye çalışmak, en büyük emelimdir" cevabını verir. Türk Milleti'nin aydınlık yarınları için elinde tebeşir, kara tahta başına geçerek Türk Milleti'ne okuma-yazma öğreten Atatürk, milleti tarafından başöğretmenliğe lâyık görüldü. O, maarif vekili olmadı ama modern bir eğitim politikasının esaslarını belirleyip eğitim alanında büyük inkılâplar yaptı. Öğretim programlarının hazırlanmasıyla ilgili komisyonları yönetti, ders kitabı yazdı, kürsüye çıkıp ders verdi. Milletin eğiticisi oldu. Atatürk, eğitimin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermesi ve çağın gereklerine uygun olması gerektiğini belirtmiştir. Atatürk, Türk milletinin manevî ihtiyaçlarının da karşılanması gerektiğini biliyor ve bu nedenle kültürel kalkınmaya büyük önem veriyordu. Atatürk, Türk kültür ve sanatını dünyaya tanıtmak için çok çalıştı. Bu konuda araştırmalar yapılmasını, sergiler açılmasını ve kültürle ilgili kongreler düzenlenmesini teşvik etti. Sanat ve sanatçılar hakkında takdir ve teşvik edici sözler söyledi. Bunlardan bazıları: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." "Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat bir sanatkâr olamazsınız." ''' "Bir millet, sanat ve sanatkârdan mahrum ise tam bir hayata malik olamaz." Atatürk, sanatçı yetiştiren kurumlar açtı. Çağdaş Türk sanatını geliştirmek amacıyla Avrupa'ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için gençler gönderdi. Bu durum, onun sanata ve sanatçıya ne kadar önem verdiğini gösterir. İyi bir yönetici, milletinin huzur ve saadetini sağlamak için çalışır. Mustafa Kemal Atatürk, bütün hayatı boyunca bunu yapmaya çalıştı. Milleti için çalışmayı bir görev saydı. "Millete efendilik yoktur. Hadimlik vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur" sözü ile yöneticilerde bulunması gereken özelliği belirtmiştir. Mustafa Kemal, hayatı boyunca Türk devletinin ve milletinin çıkarlarım kendi çıkarlarının üstünde tutan, ender devlet adamlarından birisidir. Savaştaki kahramanlığı kadar, devlet kurup yönetmedeki ustalığı, ileri görüşlülüğü ve barışseverliği ile Atatürk, tarihte eşine az rastlanan bir yöneticidir. Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra başlayan işgal günlerinde, toplumu olaylar karşısında yönlendirecek bir öndere ihtiyaç vardı. İşte o karanlık günlerde Atatürk, milletine rehber oldu. Anadolu'ya geçerek kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasını sağladı. Millî Mücadele, Atatürk'ün önderliğinde başarıya ulaştı. Türk Milleti'nin her alanda çağdaşlaşmasını hedef alan inkılâplar onun önderliğinde gerçekleşti. O'nun ilke ve inkılâpları, Türk milletine günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, askerî zaferlerini ve başardığı inkılâpları kendisine mal etmemiştir. Büyük eserlerin, ancak büyük milletle başarılabileceğine inanan bir önderdi. Atatürk'ün, milletine sonsuz bir güveni vardı. Türk milletinin geçmişte olduğu gibi büyük hamleler yapacağına bütün kalbiyle inanmıştı. Şan ve şerefle dolu tarihindeki başarılarına yenilerini ilâve edeceğine bütün kalbiyle inanmıştı. O, "Atatürk Zaferleri" denmesinden hoşlanmazdı. "Atatürk İnkılâpları" sözünü reddeder, "Türk İnkılâbı" sözünün kullanılmasını isterdi. Bütün başarıları milletine mal etmekten zevk duyardı. Mustafa Kemal bir konuşmasında "Millî Mücadele'yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır" demişti. Atatürk, kararlı ve mücadeleci bir liderdi. Güçlükler karşısında yılmayan, ümitsizliğe düşmeyen kişiliği onun Millî Mücadele'nin lideri olmasını sağlamıştır. Samsun'a çıktıktan sonra, Kâzım Karabekir Paşaya çektiği bir telgrafta, o günlerdeki ağır durumu belirttikten sonra "Bununla beraber bütün umutlar kaybolmuş değildir. Memleketi bu durumdan ancak Türk milletinin mukavemet azmi kurtarabilir" diyordu. Eskişehir-Kütahya Savaşları'ndan sonra Yunanlılar, Ankara'ya doğru ilerlemeye başladıkları zaman, Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından başkomutanlık görevine getirilmişti. Başkomutan olarak yaptığı ilk konuşmasındaki "Milletimizi esir etmek isteyen düşmanları, behemehal (ne yapıp edip) yeneceğimize dair güvenim bir dakika olsun sarsılmamıştır" sözleri onun hiçbir zaman ümitsizliğe yer vermediğini ve mücadelesindeki kararlılığı gösteren başka bir örnektir. Atatürk, bütün çalışmalarını bir plân dahilinde yapardı. Bir işe karar verdiğinde; bu kararı bütün yönleriyle inceler, en iyi sonucu alacak şekilde uygulamaya geçerdi. Mustafa Kemal, yapacağı inkılâpları önceden düşünmüş, kamuoyunu bu değişiklikler konusunda aydınlattıktan sonra inkılâplarını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın plânını, İstanbul'dan Anadolu'ya geçmeden önce yapmış ve bunu yakın arkadaşlarıyla tartışmıştı. Zamanı geldikçe düşündüklerini uyguladı. Uygulamaya başladıktan sonra hiç taviz vermedi. Bütün hayatı boyunca metotlu çalışmayı hiç bırakmadı. Atatürk, milletimizi çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracak ileri bir zihniyetin yerleşmesi çabasındaydı. Bu yolda birtakım inkılâplar yaptı. İnkılâpların amacı, modern bir devlet, çağdaş bir toplum meydana getirmekti. Atatürk, Türk Milleti'nin çağdaş milletlerin seviyesine çıkartmak için siyasal, toplumsal, ekonomik alanlarda inkılâplar yapmıştır. O'nun şu sözleri inkılâpçı karakterini ortaya koyar: "Büyük davamız, en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli inkılâp yapmış olan büyük Türk Milleti'nin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz". Atatürk'ün birleştirici ve bütünleştirici özelliği sayesinde, Millî Mücadele başarıya ulaşmıştır. Atatürk, Millî Mücadele'nin karanlık günlerinde, değişik fikirlere sahip insanları bir mecliste, kendi etrafında toplamayı başardı. Kısacası, Atatürk'süz Millî Mücadele düşünülemezdi. Atatürk'ün birleştirici gücü, kişisel özelliğinden ve karakterinden geliyordu. O, yalnız askerlerin değil, sivil halkın da güvenini kazanmıştı. Atatürk'ün bu üstün meziyetleri, sıkıntı ve bunalım içinde bulunan insanların, ona sevgi ve saygıyla bağlanmasını sağladı. Atatürk, tarihte büyük devletler kuran ve yüksek bir medeniyet meydana getirmiş olan Türk Milleti'nin büyüklüğüne inanan ve bununla gurur duyan bir insandı. Atatürk; kahramanlık, vatan sevgisi, çalışkanlık, bilim ve sanata önem verme gibi değerlerin, Türklüğün yüksek vasıflarından olduğunu ifade etmiştir. O, milletinin bu özelliklerini her fırsatta dile getirip insanlık ailesi içinde lâyık olduğu yeri almasına çalıştı. Milletimizin yüksek karakteri, çalışkanlığı, zekâsı ve ilme bağlılığı ile millî birlik ve beraberlik duygusunu geliştirmeyi başlıca ilke kabul etti. Ona göre: "... Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır". Atatürk, yalnız yakın geçmişte büyük hizmetler yapmış bir lider değildir. Eserleriyle ve düşünceleriyle, gerek Türk Milleti'nin gerekse başka milletlerin geleceğine ışık tutmaya devam eden bir liderdir. Atatürk, kendi milletini ve bütün insanları samimî duygularla seven, iyi kalpli bir insandı. Bütün milletleri bir vücut, her milleti de bu vücudun bir organı olarak görürdü. Dünyanın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa ilgisiz kalamazdı. "İnsanları mesut edecek tek vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir" derken insanlar için ne kadar iyi duygular beslediğini açıklıyordu. Atatürk, çocukları ve gençleri çok sever, onların en iyi şartlarda yetişip yükselmesini isterdi. Çünkü bir milletin ancak iyi nesiller yetiştirebilirse yükseleceği düşüncesini taşıyordu. Atatürk, insanlara değer vermiş, insanlığın hizmetinde çalışmayı amaç edinmiştir. Romanya dışişleri bakanı ile yaptığı bir konuşmada insanlık ailesinin yerini ve değerini şu sözlerle belirtmiştir: "İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar kıymet veriyorsa, bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir" Atatürk, barışa önem veren bir liderdi. Ona göre barışın bozulmasından bütün dünya ülkeleri ıstırap duymalıydı. Anlaşmazlıkların ortadan kalkması, insanlığın başlıca dileği olmalıydı. Dünyada yalnızca sevgi egemen olmalıydı. Atatürk'ün bu sevgi anlayışının nedeni insana duyduğu saygıdır. Onun "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü barış idealinin simgesi hâline gelmiştir. Yrd. Doç Dr. Muhammed ŞAHİN
  8. muki şurada bir blog başlığı gönderdi: muki
    eğer bağımlılıksa seni bağlayan bir öğretiye, kişiye veya yola, kat kat kilitlemişsen kendini, sarmallarca açılmak yerine, ve tutsak düşmüşse sana dair olan kendi ördüğün mana duvarlarında, vazgeçebilmelisin zincirlerinden içindeki hücrelerde süren isyan her şeyi yakıp yıkmadan önce. her şeyi terkedebilirsin, terketmelisin de hatta. bavulların boş gerek kendine yolculukta. M.Güneş
  9. muki şurada bir blog başlığı gönderdi: muki
    Şu anne baba olma isteğinin derinlerinde yatan nedenlerini bazen düşünüyorum da… Neden anne ve baba olmayı isteriz? Neslimizin devam etmesi için mi? Soyadımız ortalıklardan silinmesin diye mi? Yoksa birbirimizi çok sevdiğimizden dolayı ürün elde etmek için mi? Evet düşünmeye devam edeyim ben... Genellikle hiçbir şey bilmeden, hiçbir tasa taşımadan anne ve baba olunuyor. Ve çocuklarımızı kendi bildiklerimizle, ama yanlış, ama doğru yetiştiriyoruz. Bu da bize “Tanrı rolü oynama” imkanı sağlıyor. Öyle ya, kime ne soruyoruz çocuk büyütürken. Çocuk için iyi ve kötü olana anne baba olarak bizler karar veriyoruz. Onların hayatlarına bizler yön veriyoruz. Bizim olamadıklarımızı -bazen zorla- onların olmalarını istiyoruz. Piyano mu çalamadım çocukken, aman kızım piyano çalmasını öğrensin... Mühendis mi olamadım, aman oğlum mühendis olsun... Şöyle zengin bir koca ile evlenemedim, aman kızım evlensin... Bu arada çocuğa sorulmuyor ne istersin diye. Yemek mi yemedi, tıkarız gırtlağına kaşık kaşık yemeği... Biz Tanrı'yiz ya, çocukta bize boyun eğecek. Her istediğimizi gözlerimizden okuyacak. Vah zavallı çocuklar, bizler sizi bunun için mi doğuruyoruz? Umarım ki, Tanrı rolü üstlenen ebeveynler biraz düşünüp çocukların ruh dünyalarına eğilmeyi denerler ve onları anlamaya çalışırlar. Tüm çocuklara onları “kendileri” olduğu için sevecek , kendileri olabilmelerini ve kendilerini bulabilmelerini sağlayacak ebeveynler temenni ederim. Onları dinleyen, sayan , seven, onları anlamaya çalışan ve onlarla birlikte kendileri de gelişen ebeveynler…
  10. muki şurada bir blog başlığı gönderdi: muki
    anne beni adam etme ben insan olmak istiyorum havayı içime çekmek ağlayabilmek istiyorum anne beni adam etme ben insan olmak istiyorum sevmek sevilmek acıyı içimde hissetmek istiyorum anne beni adam etme ben insana yaraşır şekilde yaşamak gönülleri yeşertecek kudrette insan olmak istiyorum muki
  11. muki şurada bir başlık gönderdi: Felsefe
    anne beni adam etme ben insan olmak istiyorum havayı içime çekmek ağlayabilmek istiyorum anne beni adam etme ben insan olmak istiyorum sevmek sevilmek acıyı içimde hissetmek istiyorum anne beni adam etme ben insana yaraşır şekilde yaşamak gönülleri yeşertecek kudrette insan olmak istiyorum muki
  12. muki şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Böyle yazsaydı, canımı alsaydı...
  13. muki şurada cevap verdi: sardunyam başlık Felsefe
    Sevgili sardunyam, sizin bu yazınız bana bir şarkıyı hatırlattı. Şarkı Almanca ve Alexandra diye sesini çok beğendiğim bir şarkıcının bestesi. O da bir trafik kazasında vefat etti ya neyse... Arkadaşım Ağaç Artık rüzgarla sallanamayacaksın. Geçenlerde seni görmek istedim, benim çocukluk arkadaşım. Sana söyleyecek bazı şeylerim vardı ve biliyordum ki sen beni anlayacaksın. Küçük bir kızken tüm çocukluk endişelerimle sana gelirdim, kendimi senin yanında emniyette hissederdim ve tüm tasalarım uçup giderdi. Kollarında ağlardım, yeşil yapraklarınla saçlarımı sıvazlardın, benim eski arkadaşım. Benim arkadaşım ağaç öldü. Sabahın erken saatlerinde düştü. Bu sabah erken düştün, ben geç kaldım. Artık rüzgarla sallanamayacaksın, kesilmiş olarak yolun kenarında yatacaksın ve oradan geçen bazıları hayat kırıntılarına saygı göstermeksizin ölmek üzere toprağa eğrilen yeşil dallarını koparıyorlar. Senin gölgende bulduğum huzuru artık kim bana verecek? Beni çocukluğuma götüren en iyi arkadaşım öldü. Benim arkadaşım ağaç öldü. Sabahın erken saatlerinde düştü. Onun bulunduğu yerde şimdi camdan ve taştan bir ev yükseliyor. Yakında onun yattığı güneşli yerde duvarlar yükselecek. Belki de bir mucize olur, bekleyeceğim, belki de evin önünde bir bahçe yeşerir ve yeni bir hayat uyanır. Ama daha çok küçük ve güçsüz olur ve seneler geçse de, aynısı olmaz. Benim arkadaşım ağaç öldü. Sabahın erken saatlerinde düştü.
  14. Bir saat neden 60 dakikadır? Bir gün, dünyanın kendi ekseni etrafında bir dönüşü tamamladığında geçen süredir. Bunu herkes bilir. Aslında tam da öyle değildir. Çünkü dünya kendi ekseni etrafında dönüşü sırasında yörüngesi üzerinde güneşin etrafında da döndüğünden, güneşten bakıldığında bir tam devri için geçen süre farklı gözlemlenir. Neyse şimdi biz bunu karıştırmayalım ve bugün bütün dünyanın kabul ettiği zaman sistemine bakalım; • Bir yıl 12 aydır. • Bir yıl 52 haftadır • Bir ay 28-31 gündür. • Bir ay 4-5 haftadır. • Bir hafta 7 gündür. • Bir gün 24 saattir. • Bir saat 60 dakikadır. • Bir dakika 60 saniyedir. • Bir saniye 100 mili saniyedir. Görüldüğü gibi, bir gün kaç saniyedir diye sorulduğunda bile kafadan hesaplanamayacak kadar karışık bir bölünme. Önce gün 24'e, sonra 60'a, sonra bir daha 60'a bölünüyor. Saniyeden sonraki bölünmeler ise ondalık sistemle gidiyor. İşte çocukların zaman hesaplarında zorlanmalarının sebebi. Bir günde niçin 24 saat olduğunu kimse bilmiyor. Bu rakamın güneş saatini ilk kullanan Mısırlılardan kaynaklandığı sanılıyor. Yere dikilen yüksek bir taşın gölgesi sabah batıya, akşam doğuya düşüyordu ve Mısırlılar bu arayı altıya bölmüşlerdi. Do-layısı ile bir gün 24 bölüm oluyordu. 12 sayısı 2, 3, 4 ve 6 ile bölünebildiğinden, o zamanlar en çok kullanılan sayı birimi idi ki, bugün bile düzine adı altında sayı birimi olarak kullanılmaktadır. Mısırlılar ayrıca 30 günlük ay ve 360 günlük yıl takvimini uyguluyorlardı. Bugün bir dairenin 360 dereceye bölünmesinin sebebinin de bu olduğu sanılıyor. Yaklaşık 3 bin yıl önce, bugün Irak olarak bilmen yerde yaşayan, Babilliler ise 60 sayısını matematik sistemlerinde temel olarak almışlardı. 2, 3, 4, 6, 12, 15, 20 ve 30 ile bölünebilen ve 360'ı da bölen bu sayı dakika ve saniyenin birimi olarak alındı. O zamanlar için onluk sistem, yani on sadece 2 ve 5'e bölünebilen zavallı bir sayı idi. Saniyenin bölümleri ise o devirlerde ölçülemiyordu, ölçülebilmeye başlandığında ise dünya ondalık sisteme geçmişti ve bu esas alındı.
  15. muki şurada cevap verdi: muki başlık Güncel Konular
    Sevgili rua, onlar neyi neden yaptıklarını biliyorlar mı... Kapılmış gidiyorlar bir rüzgara önlerini görmeden, görmek istemeden. Vatan umurlarında mı...
  16. muki şurada bir başlık gönderdi: Kadın Erkek İlişkileri
    Sözlükte emancipation; (özgürleşim) azat etme, serbest bırakma, eşit haklar edinme diye geçiyor. Yalnız bu eşit haklar edinme konusu bence hatunlar tarafından yanlış anlaşıldı. Erkekleri adam edelim derken bizler adam gibi olduk çıktık işin içinden. Bizlerin yaptığı yanlış ise onlarla aynı haklara sahip olalım derken hakikaten erkekleştik. Eski nazikliğimiz, zerafetimiz, nazlanmalarımız kalmadı. Bir gün bir turda otobüs şoförüm bana "abla ya, bu erkeklerin kadınlara laf atmasını anlamıyorum, zaten hepsi erkek gibi" dediydi. Söyle baktım suratına ve güldüm, haklıydı çocuk, ne diyeyim. Şöyle bir bakın etrafınıza hangi hatun etek giyiyor. Artık bütün hatunlar rahat diye pantolon giyiyor. Elbette bunun psikolojik bir nedeni de, erkekle aynı düzeyde olunduğu göstergesidir. İs dünyasında hatunlar yırtınıyorlar biryerlere gelebilmek için, çünkü erkeklerle rekabet halindeler. Diğer yandan çalışmayıpta ev hanımı olan diğer hatunlara ilk önce çalışan hatunlar değersiz bir varlıkmış gibi bakıyorlar. Özgürleşim dediğimiz şeyi yanlış başlattı bence zamanında hatunlar. İş dünyasında çalışmak istemeyip, ev hanımlığını üstlenmek isteyenler buna karşılık kocalarının maaşının yarısını talep ve tahsil edeceklerdi ki, o zaman özgürleşim özgürleşim olacaktı. Lakin bu, hatunların okula gitmesine meslek sahibi olmasına engel olmayacaktı tabii ki. Okula gidecekler ve meslek sahibi olacaklardı, ancak seçim hakkı kendilerinin olacaktı; iş dünyasında ve ayrıca eve gelip evde de çalışıp çocuk bakaraktan tam maaş mı, yoksa ev hanımlığı ve annelik yapıp kocanın yarı maaşı mı?
  17. Rivayete göre Augias diye bir hükümdar ve asırlardır temizlenmeyen bir ahırı varmış. Herakles bu pislik deryasını ahırdaki üçyüz sığırın otuzu karşılığında temizlemeye talip olmus. Anlaşmışlar ve Herakles Fırat nehrinin yatağını değiştirerek temizlemiş ahırı. Ama Augias sözünden caymış ve vermemiş sığırları. Herakles'de kellesini vücudundan ayırmış Augias'ın. Augias ahırı asırlardır su yüzü görmemiş pislik deryaları için kullanılan bir deyimdir. Ne dersiniz Herakles gibi biz de temizleyebilecekmiyiz bunca pisliği?
  18. muki şurada bir başlık gönderdi: Kadın Erkek İlişkileri
    Yorgun argın eve geldiğinde hep yemek bulunur sofrada, bir gün de 'şu yorgun argın gelmiş bugün de ben yemek yapayım dediğin oldu mu hiç? Halimden anladın mı hiç? Elimden tuttun mu hiç? Hiç'ler o kadar çok ki hangisini sayayım? Eve girdiğin zaman bana verdiğin öpücük bile bana çocukluğumu hatırlatıyor. Küçükken cama hohlayınca buğu oluşurdu, o buğu oluşan yere ya bir kalp çizerdim, ya ismimi yazar ya da dudaklarımı yapıştırırdım ki izi kalsın diye. Cam soğuktu ve iste benim dudağıma kondurduğun öpücükler o soğuk camdaki soğuk dudak izlerimi andırıyor. Soğuktan üşüyorum. Ama bunu belli etme cesaretim kalmadı, bir çok şeyi belli etme cesaretimin olmadığı gibi, çünkü yanlış anlamalarından ya da sadece anlamak istediğini anlamandan usandım. Düşüncelerimi, fikirlerimi, arzularımı, heyecanlarımı içime gömdüm. Üzerlerine her gün bir avuç unutkanlık atıyorum, atıyorum ki hortlamasınlar, hortlamasınlar ki mutluluk oyununa devam edebileyim. İlişkimizin başlarında açık fikirli ve açık sözlü olmaya birbirimize söz vermistik. Fakat zaman geçtikçe açık sözlü olmam seni rahatsız etti. Bu açık sözlülüğüm sana talepkar geldi. Oysa senden istediğim camdaki öpücük hissini veren öpüşler değildi. Bir yerde okumuştüm: "Kalbimde 3 çiçek yetiştirdim. Sevmek, sevilmek ve beklemek.'' Şen bunlardan ikisini kopardın. Bana sadece biri kaldı, ''beklemek". Evet bekliyorum. Bekliyorum -ki içten sevmek ve sevilmek geri gelsin. Geri gelsin, çünkü herşeye rağmen seni hala seviyorum.
  19. Maddeperestlik mi? Evet bakıyorum! Hac olayına bakıyorum... Onca paralar şeytan taşlamak (!) için harcanıyor. Gene bakıyorum! Cami yaptırmak için yarışan insanlara... Onca okul açığı varken. Siz hangi vicdandan, hangi maddeperestlikten bahsediyorsunuz?
  20. Sizin gibi düşünenlerin medeniyet algılayışı da kapanmaktan geçiyor öyle mi? Neden kapanıyorsunuz? Muhammed'in Allah'ı erkekleri gözü doymaz varlıklar olarak gördüğü ve onlara karşı kendinizi kapanarak koruyun dediği için mi? Pardon ama... Osmanlıya duyulan saygı yoktu, korku vardı. Yani imajımız o zaman da aynıydı. Saygı ancak Atatürk'le birlikte geldi bu ülkeye. Bakın aşağıda bazı devlet adamlarının Atatürk için söylediği cümleleri aktarıyorum. Bu cümleler hiç bir Osmanlı Padişahı için söylenmemiştir. ''yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir.şu talihsizliğimize bakın ki,o büyük dahi çağımızda TÜRK MİLLETİNE nasip oldu.'' D.LlOYD GEORGE (ingiltere eski basbakanı) ''Mustafa Kemal sosyalist degildi fakat görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayıslı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir.'' LENİN ''Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten degişiklik pek seyrek gerceklesir. Bu olaganüstü işleri yapanlar hiç kuskusuz kelimenin tam anlamıyla BÜYÜK ADAM niteligini hak kaznmıslardır ve bundan dolayı TÜRKİYE övünebilir.'' VENİZELOS (yunanistan eski basbakanı) İşte, birkaç liderin ATAMIZ için söyledikleri sözler. Biz bu sözleri haketmek için ne yaptık? İçimizden seçipte politikacı yaptığımız insanlar ülke meselelerine eğileceklerine, milleti refaha taşıyacaklarına kendi ceplerini doldurup Türkiye'yi günden güne siyasi açmazlar içine soktular. Şu an Türkiye anlamsız parçacıklara ayrılmış iradesiz bir yığın durumundadır. Bu durumu aşmakta erdemli, ileriyi görebilen ve buna göre siyaset yapan devlet adamlarına ve aydınlara düşüyor. Millet olarak biz de böyle erdemli insanlara ancak destek çıkabiliriz.
  21. Erzurumlu harmanini kaldırmış, ekinini kurutuyormuş. Öğleden sonra gökyüzü kararmaya başlamış.. -"Allah'ım, ne olirsen ekinim gurumadan yağmurunu yağdırma" -"Allah'ım, birkaç gün daha yağmurunu yağdırma, ne olirsen" diye dualar edip durmuş. Ekini kurudu kuruyacak. Aksam üzeri, son yarım saatte bir yağmur bir boran. Tüm ekini çürümüş. O hırsla eve gelmiş, Bir de bakmış ki; eşeği de yıldırım çarpmış. Bu olay Erzurumlunun içine oturmuş ama bir şey de yapamamış. Zaman geçmiş, Ramazan ayı gelmiş. İlk gün niyetlenmiş Erzurumlu. İftara tam yarim saat kala, bir sigara çıkartıp yakmış. İlk nefesini söyle bir güzelce çekmiş ve gökyüzüne bakarak üflemiş. -"Nasil? illet oliysen simdi değil mi?" demiş ve eklemiş: -"Ölen eşeği de gurbana saymazsam şerefsizim...
  22. Öyla ya, sokaklarımız kabak çiçeği gibi açılmış saçılmış kadınlarla dolu. Dekolte mi ararsınız, mini etek mi ararsınız, ne isterseniz var. Siz galiba bizim Türkiye sokaklarını magazin haberleri ile karıştırdınız ki bu yazıyı buraya aktardınız. Azerbeycan First Lady'si bir hata yapmış olabilir kıyafet seçiminde, ama bu sürekli olacak diye de bir kural yok. Belki de onu uyarmışlardır çoktan, kıyafetine dikkat et diye. Bizimkiler de uyarılıyorlar, ama anlayana...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.