muki tarafından postalanan herşey
-
13 ŞEHİT VERDİK
Evet burası Türkiye, ama artık başka bir Türkiye.
-
TÜRKİYE İRAN'A BENZEMEZ DİYORLAR, YANILIYORLAR, "BU NEDENLE GELİN ÖNCE BİR TARİH YOLCULUĞU YAPALIM"...
Onlar daha hala İslam bilime ışık tutuyor desinler. Görüyoruz işte nasıl ışık olup ta ışık tuttuğunu.
-
Dinlerde kadının yeri
''İmam nikahı ile evlilik kuran şahısların, erkek ve kadının birleşmeleri meşrûdur. Zina değildir.'' diyor inananlar. Ya kadın ve erkek ateist veya dinsizse ve hayatlarını evlilik olmadan birleştiriyorlarsa buna zina denilebilir mi? İmamın mı şahit olması lazım o nikahın meşru olması için. İki insanın birbirine verdiği söz yetmiyor mu? ''Ancak kadınların bazı haklarının zayi olmaması, hak iddia edebilmeleri için günün şartlarına göre önce resmî nikahını sonra da dini nikahı kıymaları uygundur.'' diyor gene inananlar. İmam nikahı kıyan dindar erkeklere güven mi yok ta bir de resmi nikah kıyın diye önerilerde bulunuluyor kadının haklarının zayi olmaması için. İki insan birlikteliklerini hangi şekilde yürütmek istiyorlarsa yürütsünler bu kendilerinin bileceği bir iş. Ancak en önemlisi, bu iki insanın birbirlerine karşı olan sorumluluklarını üstlenip, dürüst ve haksızlık etmeden birlikte yaşamaları ve bu ilişki biterse şayet, gene dürüst ve haksızlık etmeden ayrılmalarıdır. Resmi nikah bir kadın açısından elbette daha yararlı, bu yadsınamaz. Fakat bizim gibi toplumlarda resmi nikah sona erse bile kadın gene de mağdur durumda olandır. Hani bırakın boşanmış eşine yoksulluk nafakası vermeyi, hangi baba kendiliğinden çocukları için seve seve nafaka öder, ödüyor? Kadın çocuklara nafaka alabilmek için o mahkeme senin, bu mahkeme benim sürünüyor. Babanın maaşına zam yapıldığı zaman, baba kendiliğinden nafakada artırım yapmıyor. Annenin tekrardan mahkemeye baş vurup nafaka yükseltme talebinde bulununması gerekiyor, tabii avukata verecek parası varsa. Erkeklerin ellerini vicdanlarına koyup çocuklarını düşünmeleri gerekiyor. Sonuçta bu kadın bu çocukları tek başına meydana getirmedi. (Konu biraz saptı ama...)
-
AHLAK İÇİN DİN ŞART MI?... (New Scientist dergisi; 1 Eylül sayısında ahlak ve din arasındaki ilişkiyi masaya yatırıyor...)
Yok yok, bunlar ahlakı tek tip görmek istiyorlar. Dinine bağlı ol ahlaklı görün, gerisi sana kalmış bir şey.
-
ALLAHTAN KAÇAMAZSINIZ.....
Siz de Muhammed'in tarif ettiği bir Yaratıcı için ***************
-
ALLAHTAN KAÇAMAZSINIZ.....
Soydaş değil sayın fft, dindaş...
-
ALLAHTAN KAÇAMAZSINIZ.....
Yanlış anladınız galiba sadebiri. Kafalar ancak Muhammed'in kitabından dolayı karışabilir. Zira bir dediği bir dediğini tutmuyor, kan gövdeyi götürüyor, nasıl karışmasın ki bu durumda. İşte burada mantık ve vicdan devreye giriyor ve karışıklık diye bir şey kalmıyor. Ayrıca kim kime ne dayatıyor ve çığırtkanlık yapıyor? Dayatmalar Muhammed'in kitabında olduğundan ve sizler de Muhammed'in havarileri olduğunuzdan -(ha bu arada; nacizhane değil, naçizane'dir doğrusu)- dayatma yoluyla kafası karışanları telkin edebilirsiniz.
-
Fehmi Koru ve Bildik Yöntem
Yukarıdaki yazınızda büyüttüğüm cümlelere bakarsanız, bence siz mükemmel bir müslümansınız. Yeterki inanın, Muhammed'in Allah'ı size cennette bir yer ayırmıştır bile.
-
çelişki arayanlara!
Sayin 4mevsim, siz tartışmayı yanlış sınıflandırıyorsunuz sanırım. Tartışma (Diskussion), sizin dediğiniz gibi sadece meseleleri karşılıklı müzakere etmek değildir. Almanca'dan örnek verdiğinize göre, Almanca biliyorsunuzdan yola çıkarak size 'Diskussionsformen' dan (Tartışma modelleri) bir örnek vereyim: Konu: Streitgespräch (Tartışma) Meinungsbildung fördern (Fikir oluşturmayı teşvik etmek) Gegenseitige offene Kritik (Karşılıklı açık eleştiri) Darlegung extremer Standpunkte (Aşırı görüşleri açıklamak) Tartışmalar fikir oluşturma açısından yapılır ve her zaman da ılıman geçecek diye bir kural yoktur. Fakat siz eleştiriyi önyargı olarak kabul ediyor ve suçlandığınızı, hatta sizinle alay edildiğini sanıyorsunuz. Kısacası, olaya kişisel ve hissi olarak yaklaşıyorsunuz ve sonunda inandığınız bir dinin yanlışlarını ortaya koyan insanları da önyargıyla suçluyorsunuz.
-
BU DA KADIN SOYKIRIMI... (Her yıl 1.5 ila 3 milyon kadın ve genç kız, dayak yediği veya ikinci sınıf muamelesi gördüğü için ölüyor...)
Öyle de, nerede bizdeki kadınlarda o yürek, o canlılık, o istek?
-
çelişki arayanlara!
Sayın latifsener, yazınız sadece ve sadece doğruları içeriyor. Teşekkürler.
-
BU DA KADIN SOYKIRIMI... (Her yıl 1.5 ila 3 milyon kadın ve genç kız, dayak yediği veya ikinci sınıf muamelesi gördüğü için ölüyor...)
Tamam, en iyisi kadın-erkek ayrımı yapmadan topunu eğitelim, topunun eğitilmesi gerek bu durumda.
-
BU DA KADIN SOYKIRIMI... (Her yıl 1.5 ila 3 milyon kadın ve genç kız, dayak yediği veya ikinci sınıf muamelesi gördüğü için ölüyor...)
Sevgili Cyrano, evet ironi. Fakat bir de şöyle düşünmek gerekir. Evet haklısınız, çocuklar kadın tarafından eğitiliyor fakat, bu çocukların (genelde erkek çocuklar) gözlerinin önünde kapı gibi bir örnek var, BABA. Bu durumda kadın istediği kadar çaba harcasın bir şeyleri düzelteceğim diye, neye yarar?
-
ALLAHTAN KAÇAMAZSINIZ.....
Bir müslümanın kafasını karıştırdığımız da nereden çıktı. Kafasının karışması için Muhammed'in kitabı Kuran'ı anlayarak ve hissederek okusun yeter zaten.
-
BU DA KADIN SOYKIRIMI... (Her yıl 1.5 ila 3 milyon kadın ve genç kız, dayak yediği veya ikinci sınıf muamelesi gördüğü için ölüyor...)
Bizim gibi erkek egemen bir kültürde ilk önce ailenin ve kocaların eğitilmesi lazım. Çocukluğundan beri 'erkeğin dediği olur', 'babaya karşı gelinmez, kocaya karşı gelinmez', 'sinek kadar kocan olsun, başında bulunsun' gibi söylemlerle büyütülen kadıncıkların ne gibi bir şansı olabilir ki? Dayak yiyen, kendilerini kapı önünde bulan kadınların kaç tanesine iş imkanı ve çocukları ile birlikte kalabileceği bir ev sağlandı ki? Bir zamanlar Mor Çatı kadın sığınma evleri vardı fakat, ödeneksizlikten hepsi birer birer kapılarını kapatmak zorunda kaldılar. Hem devlet, hem millet olarak bu gibi konuları gazetelerde okuduğumuz zaman ah vah vah diyoruz ama, iş başa düştüğü zaman sırtımızı dönüyor, ilgilenmiyoruz.
-
Hazır değişiklik yapıulırken, benim de bir önerim var.
Bence sus suheda değil de, ağzını hic açmasaydın suheda olmalıydı...
-
çelişki arayanlara!
1- Her ne kadar bir Yaratan'a inanıyorsam da, Kuran'da belirtilen Allah benim için Muhammed'in Allah'ı. 2- Siz de her ne kadar bu kitap bilime ışık tutmuştur deseniz de, yanlış derim. Bilimle uzaktan yakından alakası olmayan bir kitap. 3- Japonya'da bir depremde tesadüfen dağların tepesinde olan insanların çektikleri videolardan görüldüğü üzere dağlar beşik gibi sallanıp kayalar aşağı yuvarlanıyor. Ayrıca plakalar sürekli yer değiştirmekle meşgul iseler, dağların herzaman ki yerinde durup durmayacağını zaman gösterecek. Bunu ne siz ne de ben yaşarım sanıyorum. 4- 'Onda bir çatlak yok ama, doğayı korumazsanız olabilir' deseydi ya Muhammed, neden dememiş acaba? Bilim kitabıdır diyorsunuz. O zaman neden Muhammed o zamanın bilim adamlarını etrafında toplayıpta, 'hadi beyninizi çalıştırın, bulun buluşturun' dememiş.
-
köpekler neden ezan okunurken havlarlar.Cevap verirseniz sevinirim?
Almanca bir köpek eğitim ve huyları kitabında mesela, opera okuyan birini ya da keman çalan birini dinleyen köpeklerin de uluduğu yazıyor. Bu bizdeki uzun havalar için de geçerli. Ezan da uzun havaya benzediğinden uluyorlar herhalde. Ve bu tip sesler köpeklerde kurtlardan kalma uluma arzusunu doğuruyormuş.
-
Biriken sevap bonusları
Ancak, annemizin sevgisini kazansak ta, kazanmasak ta annemiz bizi cehenneme göndermez. Yani bu durumda annemiz Muhammed'in Allah'ından daha merhametli.
-
Dikkat: Yeni Fikirler - Yeni Düşünceler - Yeni Arayışlar
Sevgili Tengerin, bu siteye giren arkadaşlara ve onların yabancı dil öğrenmek isteyen çocuklarına yardımcı olabilirsek ne mutlu bize.
-
HADİ HEP BERABER
muki şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Yardım - Gönüllü Yardım - Okul - Dernek - Yardım KuruluşlarıSayın emrahcıngoz688, sokak çocukları konusunda yardım elinizi uzatmak istiyorsanız Umut Çocukları Derneği var oraya müracaat edin lütfen. http://www.umutcocuklari.org.tr/guncel/index.htm Bağışlarınız İçin banka hesap numaraları ; Yapı Kredi B./ Gümüşsuyu Şubesi ( 100 ) YTL: 69298035 EUR: 3330926 USD: 3330907 Yurt dışından bağışlar için konto bağlantısı 276 İş Bankası / Taksim Şubesi ( 1052 ) YTL: 759355 EUR: 3330926 USD: 3330907
-
OKULUMUZA ACİL YARDIM BEKLİYORUZ
muki şurada cevap verdi: ayçiçeği başlık Yardım - Gönüllü Yardım - Okul - Dernek - Yardım KuruluşlarıSayın TNSUSA google'da Emine Boro İlköğretim Okulu yazdım ve bilgileri sizin için aldım. İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ: Adres: Şahin Mah. Eski Meslek Yüksekokulu Yanı TARSUS/MERSİN Tel: +90 324 613 57 43 E - Posta: [email protected]
-
Biriken sevap bonusları
Anlayan anladı, uzun uzun anlatmama gerek yok.
-
Biriken sevap bonusları
Kul olmaya, birileri tarafından güdülmeye ve sömürülmeye doymadı, doyamadı bu millet.
-
"Balık çiftliklerini kapatan AB ülkeleri, Türk kıyılarına yöneldi"
Yarımada Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Ümit Bora, balık çiftliklerini kapatan AB ülkelerinden Yunanistan, İtalya, İspanya ve Hollanda'nın, Türkiye kıyılarına yöneldiklerini iddia etti. Bora, AB ülkelerinin, Yunanistan başta olmak üzere kendi denizlerini kirlilikten korumak için, Türkiye'de kurulu balık çiftliklerini satın almaya başladıklarını, bölgede 10 yakın balık çiftliği ve kara tesisinin Yunanlı şirketlere geçtiğini öne sürdü. Yunanistan'da Aquakültür üretimi yapan şirketlerinin, Türkiye'nin gümrük mevzuatının boşluklarını öğrendiklerini ifade eden Bora, ''Yunanlı şirketler, yavru balıkları getirip bize satıyorlar. İki türlü kazanç elde ediyorlar'' dedi. Bora, Yunanistan'ın Türkiye'den geçen yıl ithal ettiği levrek tonajını yüzde 269 artırarak, 745 bin 368 kilogramdan, bu yılın ilk 8 ayında 2 milyon 747 bin 199 kilograma çıkarttığını söyledi. Ümit Bora, şu bilgiyi verdi: ''Platformumuzun görevlisi Hüseyin Yalçın kanalıyla, Türkiye'deki kıyılarda yapılan doğayı kirleten bu üretim konusunu, Avrupa ve dünya kamuoyuna taşımaya kararlıyız. Yalçın, Alman SDP Milletvekili, Türk iş adamı Vural Öğer'e konuyla ilgili bir dosya sundu. Balık çiftliklerimizi alan Yunanlı komşularımız, 'Türkiye'ye gitmeyin. Gitseniz bile denizlerine giremezsiniz, vücutlarınız kirlilikten yanar, hastalığa yakalanırsınız' propagandasını yürütmeye başladığını tespit ettik. Yunanlı komşularımız bir taşla iki kuş vurmuş vaziyetteler. Hem denizlerdeki ekosistemimizi bozacaklar, hem de turizmimize darbe indirecekler. Her şey para değil.'' -AÇIĞA ÇIKIYORLAR- İzmir Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri ise İzmir'in Foça ilçesi, Dikili'nin Çandarlı beldesiyle Seferihisar ilçesinin Sığacık bölgesinde kurulu balık çiftliklerine Yunanlı bazı şirketlerin ortak olduğunu ama bu sayının ''abartılacak boyutta olmadığını'' söylediler. Yetkililer, Türkiye'nin levrek ve çipura üretiminde endüstriyel büyümeyi yakaladığını ifade ettiler. Levrek ve çipura üretimde Yunanistan'ın ardından Türkiye'nin ikinci sırada yer aldığını anlatan yetkililer, şu bilgiyi verdiler: ''Balık üretimi, balık yetiştiriciliği turizmciler ile sektör savaşı değildir. Balık, suyun en temiz olduğu yerde üretilir. İzmir'de bulunan 68 balık çiftliğinin büyük bir bölümü açıklara gitti. Balık çiftlikleri şimdi 40-50 metre derinliğe gidiyorlar. Eskiden 30 metre çapında dairesel üretim şimdi 150-200 bin yavru atılan çok geniş boyutlara ulaştı. Kıyıda, koylarda üretim yapan balık çiftliklerinin üretim maliyetleri açışından yaşaması mümkün değil. Kıyıda çipura, levrek üretiminin kilogram maliyeti 4,5 -5 YTL'dir. Üretim çıkışları, satışları da 5-6 YTL civarında. Tavukçuluk gibi, büyümezlerse, sığ alanlarda, kıyılarda, kenarlarda balıkçılık yapamazlar, yaparlarsa batarlar.'' -DENİZLERDEKİ ÜRETİM 3'E KATLANACAK- Su Ürünleri Derneği Başkanı ve Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Özden ise Türkiye'nin her sektörüne büyük yabancı sermaye girişinin olduğunu, aquakültür yetiştiriciliğine yabancı sermaye girişi olunca, bazı çevrelerin bunu çarpıttığını söyledi. Aquakültür üretiminin, tarım sektörünün en hızlı gelişen sektörü durumuna geldiğini anlatan Prof. Özden, dünya aquakültür üretiminin şu anda 50 milyon ton seviyelerinde bulunduğunu, 25-30 yıllık süreçte, üretim kapasitesinin 140 milyon ton seviyelerine çıkmasının beklendiğini bildirdi. Prof. Özden, balık üretim sektörüne yabancı sermayenin gelmesiyle teknolojinin gelişeceğini, yenileneceğini ifade ederek, şöyle dedi: ''Önümüzdeki yıllarda, denizlerdeki üretimin 3'e katlanması bekleniyor. Artan nüfus su ürünlerine olan ilgi artıracak. Böyle bir trend var. Türkiye, balık üretiminde coğrafi açıdan en uygun bölgelerin başında yer almaktadır. Yabancı sermaye ya küçük sermayeli işletmelere ortak oluyorlar, ya da işletmeleri alıp, teknolojilerini yenileyerek, üretim kapasitesini artırıyorlar. Türkiye'de yaklaşık 250 bin aile, direkt veya dolaylı yollardan balık üretimi ile istihdam ediliyor, geçimini sağlıyor.'' Halil Hüner / AA Konu ile ilgili diğer haberler: http://www.denizhaber.com.tr