-
İçerik Sayısı
1.848 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
muki tarafından postalanan herşey
-
Mevlana kiiiim, bizler kim...
- 261 cevap
-
- Hazreti Muhammed
- Muhammed
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Kur'an son ve ebedi geçerli evrensel kitaptır iddiası
muki şunu cevapladı bir başlık içinde Dini Konular - Din - Dinler
Sizin uğraşınız nedir sayın sarıgöl? Bir kitaba tutunup öbür dünya hayalleri kurmaktan başka? -
Sayın sarıgöl, yazdıklarınız komik olduğu için mi, her iletinizin altına gülücükler sıralıyorsunuz. Ha, ancak bilimsellikten uzak oldukları için, bu gülücükler sizin çaresizliğinizi simgeliyorsa, ona diyecek bir şeyim yok. 'O ne derse doğrudur', 'Gerisi teferruat' demekle de yazdıklarınızı haklı çıkarmak için yazıyorsanız, zahmet etmeyin derim ben size.
- 261 cevap
-
- Hazreti Muhammed
- Muhammed
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Kur'an son ve ebedi geçerli evrensel kitaptır iddiası
muki şunu cevapladı bir başlık içinde Dini Konular - Din - Dinler
Teşekkürler sayın yersoy... -
Yabanci bir kelimenin Türkce`ye olusmasi
muki şunu cevapladı bir başlık içinde Türkçe Günlük Konuşmalar Forumu
septik - sıfat, felsefe Fransızca sceptique - kuşkucu kritik - kritik isim, edebiyat Fransızca critique 1 . Eleştiri. 2 . Ciddi. 3 . sıfat, mecaz Nazik. -
Sayın Cyrano, daha önceki iletilerde Osmanlı'nın neden milleti müslümanlığa zorlamadığı yazıldı. Ayrıca, tekrar yazıyorum: Konu hoşgörü! Şu an size Muhammed'le ilgili öyle çok açık olmayan bir fıkra anlatılsa, tepkiniz ne olur?
-
Bir haftada neden 7 gün var Birinci görüs: Bu görüşe göre haftanın 7 gün oluşu konusunda kesin bilgilere sahip değiliz. Ama büyük bir ihtimalle güneşin doğuşu ve batışı, ayın geçirdiği devreler ve kadınların adet görmelerindeki safhalar, haftanın 7 gün olarak belirlenmesinde rol oynayan mistk etkenlerdir. Annenin tanrıça olarak sevilip hürmet görmesini, hayatın sembolü olan doğurganlığını, babil ve asurların tanrıçası İştar da ve Mitolojinin diğer tanrıçaları Astrate, Demeter, Isıs ve diğerlerinde görmekteyiz. En eski bilgilere göre bile kadınların adet devreleri (Menstruationszyklus) ortalama olarak 29,5 gün olarak belirlenmektedir. Bir adet devresi dört bölüme ayrılır. Ve her bölümün kadının organizmasında yol açtığı kendine özgü belirli değişiklikler vardır. Bugünkü tıbbın verilerine göre Menstruum, Postmenstruum, Intervall ve Praemenstruum(türkçelerini bilmediğim için latince terimleri olduğu gibi alıyorum) diye adlandırılan bu bölümler yedişer gün sürmektedir. Bu düşünceden yola çıkarak Babillilerin haftayı yedi gün olarak belirledikleri ve babillerin kutsal sayısı 7 nin sonraları Yahudiler, Yunanlılar ve Romalılar tarafından benimsendiği öne sürülmektedir. Babillerde sene ilkbaharla başlıyor ve 12 veya 13 ay sürüyordu. Bir ayın başlangıcı olarak dolunay ın göründüğü ilk gün alınıyordu. Eski Mısır takvimi de bir seneyi 365 gün ve 12 ay olarak belirliyordu. Bir günün 12 eşit saate bölünmesini, dakikaları ve saniyeleride Sümerlere borçluyuz araştırmalara göre. Senelerin, ayların ve günlerin hesaplanması eski kültürlerde rahiplerin tekelindeki bir uğraşı idi bunun neticesi olarakta rahiplerin günlük yaşamda insanlar ve devletler üzerinde büyük etkileri vardı. İşin ilginç yanı birbirinden bağımsız olarak yürütülen takvim konusundaki belirlemelerde sistemler arasında büyük benzerliklerin bulunması. Bu benzerliklere rağmen bazılarının takvimi aya göre diğerlerinin güneşe göre hesaplamaları büyük karışıklıklara yol açıyordu. Ikinci Görüs: Romalıların haftası sekiz gündü. Her sekiz günde bir bütün işler durur ve Pazar kurulurdu. Köylüler bu Pazar günlerinde şehre gelir ve mallarını satarlardı. Belirli günlerin kendine has belirli özellikleri vardı. Pazarın kurulduğu gün belirli yerlere yeni yönetmelikler ve şehir idaresi konusunda ilanlar taş levhalara yazılırdı. Ay başlarında borçların ödenmesi gerekirdi ve faiz işlemeye başlardı. Belirli yıldızların ve yıldz takımlarının belirli zamanlarda görünmeleri ve bunlar belirli bir konstellsayona(birbirlerine karşı olan pozisyon ve durumları) geldiklerinde görülen kuraklık, yağmur, sıcaklık ve soğukluk gibi hava değişiklikleri insanları yıldızların dünya üzerindeki etkilerini araştırmaya yöneltti. Astrologların ve yıldız falcılarının saati. Yıldızlara atfedilen bu etki sonunda, milattan sonra ikinci yüzyıldan itibaren gezegenlere bağlı olarak 7 günlük hafta nın doğuşu başlıyor. Buna göre Hafta güneş günü (dies Solis - Sun – Sonne= Sunday- Sonntag) ile başlıyor, arkasından ay günü ( Luna- moon – mond= monday – montag) arkasından Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs ve Satürn geliyor. Romalıların gezegenlere dayanarak yaptıkları isimlendirme sonradan hıristiyanlar tarafından da benimsenmiş. Almanlar bu gezegenler için onların karşılığı olan Cermen tanrılarının isimlerini kullanıyor. Sunday-Sonntag latince-dies solis (Güneş'in günü) (ya da Dominica) germence-Sonne-Güneş Monday-Montag latince-dies lunae (Ay'ın günü) germence-Mond-Ay Tuesday-Dienstag latince-dies martis (Mars'ın günü) germence-Siu, Ziu - Savaş Tanrısı Wednesday-Mittwoch latince-dies mercurii (Merkür'ün günü) germence-Wodan, Wotan, Odin - Rüzgarın Tanrısı Thursday-Donnerstag latince-dies iovis (Jüpiter'in günü) germence-Donar, Thor - Havanın Tanrısı (Şimşek, Dolu, Gökgürültüsü) Tanrısı Friday-Freitag latince-dies veneris (Venüs'ün günü) germence-Freia, Freya, Frija, Frigga - Güzelliğin, aşkın Tanrıçası, Wotan/Odin'in karısı Saturday-Samstag latince-dies saturni (Satürn'ün günü) (ya da Sabbata) babilonca-sabattu- Kalbe, dinlenmesi için verilen gün Türk’lerde günler, biriç ikinç, üçünç diye sıralanır. Pazar Farsça "bazar" dan Pazartesi "Pazar ertesi" Salı Arapça (üç) Çarşamba Farsça "cehar senbih" (dördüncü gün) Perşembe Farsça "penç şenbih" (beşinci gün) Cuma Arapça "cem" (toplanma) Cumartesi "cuma ertesi" Ay isimlerine gelince: Ocak: Eski Türkçe'den od(ateş)dan odak/ocak (ateş olan yer ateşlik)(Kaynak :Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul) Şubat: Süryanice'den, şabat/şobat.(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul); Süryani dilinden, yılın ikinci ayı, ki yirmi sekiz (artık yıllarda yirmi dokuz) gün r.( Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara) Mart: Latince'den yılın üçüncü ayı.(Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara); Latince'den Mars(savaş tanrısı)tan martius (Mars'la ilgili olan,Mars ayı)(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul) Nisan: Süryanice'den, nisanna (kökeni Akad. nisannus)dan(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul); Süryanice'den yılının döndürcü ayı.(Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara) Mayıs: Latince'den, yılın beşinci ayı.(Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara); Latince'den, maius (magnus/büyük, maior/daha büyük, maius)tan mayıs..(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul) Haziran: Süryanice'den hazaran/hazuran (sıcak, hazıran)dan haziran.(Kaynak :Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul); Süryanice'den.(Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara) Temmuz: Sümerce'den dummuzi'den, İbranice'de tammuz (efendi, bey anlamında).(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul) Ağustos: Latince'den augustos (Roma İmparatoru Agustos'un adından) tan ağustos.(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul); Latince'den, yılın otuz bir gün süren sekizinci ayı.(Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara) Eylül: Süryanice'den, aylul (eylül)dan, eylül (üzüm ayı). Hint-Avrupa dillerinde "eylül" ayının karşılığı yedi sayısıdır.(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul); Yılın dokuzuncu ayı olup, otuz gün sürer.(Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara) Ekim: Türkçe, tarlaların ekildiği ay.(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul) Kasım: Arapça'dan ayıran, bölen, kısımlayan anlamında.(Kaynak: Temel Büyük Türkçe Sözlük,Dr.Mehmet Doğan,Bahar Yayınları,1994,İstanbul.) Aralık: Türkçe, iki şey arasındaki boşluk.(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul)
-
E valla, sayın demirefe'nin de dediği gibi, söylenen söylendi ve bunu ısrarla uzatmanız gereksiz artık. Ayrıca, sayın BrainSlapper'in yazdıklarına kimse katılmıyor demeniz de sizin hüsnükuruntunuz.
- 261 cevap
-
- Hazreti Muhammed
- Muhammed
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sayın Cyrano, ittifaklar kurmayı, devletleri yıkmayı, şehir devletlerini birleştirip devlet kurma işlerini Muhammed Tanrı'dan vahiy alıpta mı yaptı? O zaman Muhammed ile Bush'un arasındaki fark ne? Tanrı bana 'George, git Afganistan'daki teröristlerle savaş' dedi, gittim. 'George, Irak'taki despotluğu bitir' dedi, bitirdim.
- 261 cevap
-
- Hazreti Muhammed
- Muhammed
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Cennet'de türban ve çarşaf olacak mı?
muki şurada cevap verdi: BrainSlapper başlık Dini Konular - Din - Dinler
Türkiye, diğer bazı İslam ülkelerine nazaran daha çağdaş bir ülke. Böyle olmasına rağmen kadınlarımız daha hala çağdaş olamadıkları gibi, çağdaş olma yolunda adım da atmıyorlar. Neden? Koca olsun, çamurdan olsun... pardon paralı olsun, yakışıklı olsun, yatı katı olsun, arabası olsun... Kadınlarımız kendi ayakları üstünde durmayı denemiyorlar bile. Ha, denemeyenler yok mu var elbette, ama azınlıktalar. Bir çok kadın için koca ekmek kapısı, bazıları ise ekmek yanında peynir de yiyor. Bu yüzden yüzlerine tükürseler 'yarabbi şükür' diyorlar. Buna bir de dindeki 'kocanın yaralarından akan irini yalamak, ama yine de kocasının hakkını ödeyememek' eklenince hem bu dünyada, hem de diğer dünyada onlara biçilen kalıplar dışına çıkamıyorlar. -
E ama, bir şey iddia edilecek tabii. Dinciler tarafından bunun en kolay yolu; ateist ve dinsiz birini misyoner olarak görüp, sözü geçen sitelerden kopyala yapıştır yapıyorlar suçlaması vazgeçilmez bir iddiadır.
-
Sayın arkadaşlar, ya soru basitti: Neden bizler biraz hoşgürülü olamıyoruz? Sizler ise Atatürk'ü, Mevlana'yı, Türkiye'ye taşınan Yahudileri, Haçlı Seferlerini, Osmanlıyı taşımışsınız buraya. Bana biriniz bir müslümanın Allah veya Muhammed ile ilgili yazdığı bir fıkra söyleyebilir mi? Karikatürler elbette var, ama bunlar daha çok hocalar, hacılar ve tesettürlü kadınlar ile ilgili.
-
Elbette sevgili figgaro, bilgi bilgidir.
-
Cennet'de türban ve çarşaf olacak mı?
muki şurada cevap verdi: BrainSlapper başlık Dini Konular - Din - Dinler
Hmmm demek empati yapıp sizlerin işitmek istediğiniz soruları soracağız ki sizler düşünmeyin, yorulmayın. Empati demişken, neden sizlerde olmayan bir şeyi başkalarından bekliyorsunuz? -
İnsan, insana bakmış, bunda iş yok demiş. En iyisi kusursuz bir şey yaratalım demiş ve Tanrı'ı yaratmış. Yaratmış ama kendinde olan kusurları aynen O'na yüklemiş. Böylelikle Tanrı küfreden, hak yiyen, arabozuculuk yapan, bir insanı bir insandan üstün kılan, köleliği ortadan kaldırmayan, dövün, vurun, kırın diyen insana benzeyen bir şey olmuş. Sonuçta insan, insana benzettiği şeye tapar olmuş.
- 70 cevap
-
- ateıstı kandırmak
- Tanrıı yaratmış
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Metafizik dünyadan vahy alma iddiası
muki şurada cevap verdi: BrainSlapper başlık Dini Konular - Din - Dinler
'Kişiyi kendin gibi bil' demişler, ama bazı durumlarda bu deyiş doğru olmayabiliyor. -
Şöyle mi yani: İnsanın aklı var ve bu akılla, zaten Allah tarafından düzenlenen ve bilinen seçenekler içinden bir seçeneği seçiyor. Diyelim ki; iki seçenek hazırlamış Allah. İkisini de o hazırladığına göre ikisini de biliyor. Fakat siz, daha sonradan size uygun olmayanını seçtiğinizi anlıyorsunuz. Bu durumda Allah, ne yapayım kulum, bundan ben sorumlu değilim mi diyor?
-
Cennet'de türban ve çarşaf olacak mı?
muki şurada cevap verdi: BrainSlapper başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sayın yersoy, bu dalga geçici bir tavır değil aslında. Bu tavır: 'Uyduracak başka kılıf bulamıyorum' tavrıdır. -
Sayın Cyrano, sizde misyonerlik kötü bir şekilde saplantı halini almış. Dinsel şiddet mi? Kuran dinsel şiddetle doludur. Bakınız: Maide 38 - Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah'tan, 'tekrarı önleyen kesin bir ceza' olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Bu sadece bir örnek, daha neler var neleeeerrr... Akılcılığın her gün biraz daha artan baskısı altında din adamlarımız ve dinciler hangi ayete ne gibi bir kılıf uydursam da, çağdaş gözükse diye birbirleriyle adeta yarış ediyorlar.
-
Sayin Cyrano, siz en hafifinden bir tane yazsanız buraya da, biz de bilsek hangi fıkralara gülüp geçtiğini milletin. Sayın dumanlı, konu, insanların dinlerini nasıl yaşamak istedikleri konusu değil. Konu, benim inançlara saldırmam konusu değil. Konu, sizin beni bilmediğim konular hakkında öğremeye teşvik etme çabanız değil. Sayın Cyrano, sizlerin mantığı bunu din kıyasına indirgiyor. Size de tekrar yazayım: Konu, misyonerlik konusu değil. Konu, bir dinin bir dinden daha iyi oluşu konusu değil. Konu, din kıyası konusu değil. KONU: Insanların dini fıkralara karşı hosgörülü olması!
-
Bu akşam televizyonda bir polisiye dizi seyrettim. Ama bu dizide cinayet olaylarını çözen polis değil kasabanın katolik papazı. Gerçi bir polis var ama, biraz saf ve papazla rekabet içinde olayları cözmede. Ancak papazın aklı daha kıvrak olduğundan olayları daha çabuk çözüyor. Neyse gelelim konuya... Dizinin bir karesinde olay çözüldükten sonra kardinal ve diğer papazlar bir masada oturuyorlar ve aralarında sobet ediyorlar. Dedikodu ile ilgili bir konu geçiyor ve papazlardan biri 'neden şaşırıyorsunuz ki İncil de dedikodu ile dolu değil mi' diyor. Ancak, televizyon kanalına telefonlar yağmıyor, hatta bir kişi bile telefon açmıyor, nedir bu rezillik diye, kanal kapatma cezası ile karşı karşıya kalmıyor Ayrıca, gene Allah'la, İsa'yla, Meryem'le, Melek'lerle, kutsal kişilerle ilgili bir sürü fıkra var ve bu fıkralar ulu orta anlatılıyor. Bu fıkralardan bazılarını buraya aktarmak istiyorum. Bir kadın taşlanarak öldürülecek. İsa çıkageliyor ve 'içinizden günahsız olan ilk taşı atsın' diyor. Arkadan cesur biri gelip kadının başına taşı atıyor. Kadın ölüyor. İsa başını çeviriyor ve 'Anne bazen midemi bulandırıyorsun' diyor. Bir tane daha... İsa göklerde dolaşıyor. Herkes neşeli ve mutlu. Sadece yaşlı bir adam tek başına bir bulutun üstünde oturup ağlayaraktan saçını başını yoluyor. İsa adamın yanına çömeliyor ve 'yaşlı adam seni üzen nedir' diye soruyor. Adam, İsa'ya yeryüzünde marangozluk yaptığını ve bir oğlunu kaybettiğini söylüyor. Bunun üzerine İsa adamın boynuna sarılıyor ve 'Baba!' diyor. Adam da İsa'ya sarılıp 'Pinokyo' diyor. Buna benzer o kadar çok esprili, hatta bazen aşırıya kaçan o kadar çok fıkra var ki, buna rağmen kimse çıkıpta, vayyyy İsa, vayyyy Meryem feryatları atmıyor, gülüp geçiyorlar. İslam dinine mensup olan insanlar neden biraz hoşgörülü olamazlar?
-
Sınıf, teneffüss esnasında öğrencilerin gürültüsüyle adeta yıkılırken, sert görünümlü hoca, kapıda beliriverir. Sınıfa bir bakış atıp, kürsüye geçer. Tebeşirle tahtaya kocaman bir "1" rakamı yazar. - Bakın, der "Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey." Sonra "1"in yanına, bir "0" koyar. - Bu da başarıdır. Başarılı bir kişilik "1"i "10" yapar". Bir "0" daha. - Bu, tecrübedir. "10" iken "100" olursunuz". Sıfırlar böyle uzayıp gider. "Yetenek, disiplin, sevgi... Eklenen her yeni "0" kişiyi "10" kat zenginleştirir" der hoca. Sonra eline silgiyi alıp, en baştaki "1"i siler. Geriye bir sürü sıfır kalır ve hoca son sözünü söyler: - Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir.
-
E ama olmuyor bu Taşıyın buraya su Kervan yürüsün Ancak böyle olur bu
-
Bazı besinlerin mucizevi faydaları olduğu bilimsel araştırmalarla sunuldu ve bu besinler sağlık kaynağı kabul edildi. Ancak yeni araştırmalar bilinenlerin aksini ortaya koydu. Bazı besinler gündelik hayatımızda sağlık kaynağı olarak kabul ediliyor. Ancak yeni araştırmalar, bunların birer hurafeden ibaret olduğunu ortaya çıkarıyor. İşte bu yanlış inanışlardan bazıları: * C vitamini gribe karşı korur: Bazı insanlar gribe yakalanmamak için takviye C vitamini alır. Ancak yeni yapılan bir araştırmaya göre yüksek miktarlarda C vitamini almak griple yaşanan acıyı sadece yüzde 8 oranında azaltabiliyor. Günde 1000 mg. almanın herhangi bir zararı yok, ancak mucize beklemeyin. * Zeytin: Zeytinyağı en sağlıklı yağ olarak kabul edilir. Ancak ondan daha sağlıklı olan başka bir yağ var: Kolza yağı. Boston’daki Tufts Üniversitesi’nin araştırmasına göre, kolza yağının donmuş yağ oranı çok daha düşük. Kolesterolü düşürme oranı da daha fazla. (KANOLA/KOLZA Alternatif yağ bitkisi Günümüzde karşılaşılan en büyük problemlerden birisi beslenmedir. İnsan vücudunun gerekli fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gerekli olan üç temel besin maddesine ; Protein, yağ ve karbonhidratlara ihtiyacı vardır. Bu temel maddeler içerisinde yağlar enerjinin ana kaynağını oluşturmaktadır. Beslenmede işlevleri olan yağlar,kalori kaynağı olmalarının yanında vücut organlarını aşırı sıcaklık ve mekanik şoktan korurlar Vücuda mutlak gerekli olan yağ asitlerini sağlar ve yağda çözünen vitaminler için taşıyıcı özellik gösterirler (Kayhan 1981, Jhon 1992) İnsan beslenmesinde kullanılan yağlar bitkisel ve hayvansal kaynaklardan sağlamaktadır. Hayvansal kaynaklı yağların kısıtlı ve pahalı olması nedeniyle daha ucuz olan bitkisel kaynaklı yağlara talep artmıştır. Dünyada 13 farklı bitkiden ,çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere toplam 14 değişik bitkisel yağ üretilmektedir. İnsan beslenmesinde kullanımları ve üretim miktarları açısından önemli olanlar şu şekilde sıralanmaktadırlar. 1. Soya 2. Palm yağı 3. Kolza yağı 4. Ayçiçek yağı 5. Yerfıstığı yağı 6. Pamuk yağı 7. Hindistan cevizi yağı 8. Zeytin yağı 9. Palm çekirdeği yağı 10. Mısır Özü yağı 1998 yılı yağlı tohumlu bitkilerin dünyadaki ekim alanı 200 Milyon hektar ve tohum üretimleri ise 290 Milyon ton 'dur. Bu üretimin %53 ünü Soya fasulyesi%13 'ünü kolza, %12 sini Pamuk Tohumu,%10 'u ayçiçeği ,%7 'sini Kabuklu yer fıstığı, % 'ini Susam ,Palmiye çekirdeği , Keten hintyağı ve Hindistan cevizi oluşturmaktadır. Dünya kolza ekim alanı24.987 bin hektar ,tohum üretimi ise33.568 bin ton' dur. (kolsarıcı vd. 2000) Dünyada başlıca Kolza üretici ülkeler;Çin, Hindistan , Almanya , Kanada ,Fransa , ve İngiltere 'dir. Dünya başlıca kolza ithalatçıları ; A.B.D. ,Çin Honkong , Meksika' dır. Başlıca ihracatcıları ise ; Kanada , Almanya , Fransa 'dır. Ülkemizde kişi başına bitkisel yağ tüketimi 9,6 kg/yıl sıvı yağlar ve 6,3 kg/yıl Margarinler olmak üzere toplam 15,9 kg/ yıl 'dır. Yağlı tohumlu bitkilerin yaklaşık 1998 yılı üretimleri ise 2 Milyon 238 bin tondur. Bu üretimin 300 tonunu Kolza oluşturmaktadır. Yurdumuzda tohum işleme , rafinasyon ve margarin üretim fabrikalarının üretim kapasitelerinin iç piyasa talebinin çok üstümde olması bitkisel yağ sanayicilerinin özellikle çevre ülkelerdeki ham maddeyi iyi değerlendirmeleri sonucunu doğurmuştur. Fabrikaların ihracat yoluyla getirdikleri hammadde de son 10 yılda gittikçe artmıştır. Böylece fabrikaların kapasite fazlası ihracat yoluyla önemli ölçüde kullanılmıştır. Başta ayçiçeği olmak üzere tohum ve yağ olarak palm yağı , soya yağı ülkemiz için önemli ithal yağ ürünleridir. Ülkemizde hemen hemen her bölgede yetişebilme imkanı olan kolzanın ayçiçeğinden sonra düşünülebilecek ilk bitki olduğu söylenebilir. Yazlık ve kışlık formları bulunan bu bitki yağ bitkileri içerisinde en erken hasat olgunluğuna ulaşmaktadır. Kolza tohumlarında % 45 oranında bulunan yağ daha çok likit olarak gıda sanayiinde değerlendirilmektedir. Birim alanda diğer yağ bitkilerine nazaran daha yüksek tohum ve yağ vermesi , ekiminden hasadına kadar bütün yetişme tekniğinin mekanizasyona uygun oluşu bu bitkinin üstün özelliklere sahip bir yağ bitkisi olduğunu göstermektedir.(kolsarıcı 1993) Crucifera familyasında yer alan Kolza (Brassica napus ssp. Oleifera L. ) ve yağ şalgamı ( Brassica rapa ssp. Oleifera L. ) çok eski yıllardan beri tarımı yapılan önemli yağ bitkilerindendir. Asya ve Avrupa ülkelerinde 13. Y.Y bu yana Kolza yağı üretilmektedir. O yıllarda Kolza yağı genellikle aydınlatma amacıyla kullanılırken ,1955-1957 yıllarında ilk yenilebilir Kolza yağı ekstrake edilmiştir. Araştırmacılar Kolza yağında yüksek oranda eikosenoik asit ve erusik asit bulmuşlar, bu yağ asitleri de insan sağlığına zararlı olduğu için Kolza üretimini yasaklamışlardır. Daha sonra 1960 'lı yıllarda , düşük erusik asitli ve eikosenoik asitli varyetelerin izolasyonu başta Kanada , ve Almanya olmak üzere birçok ülkede sağlanmıştır. Türkiye'de Kolza üretimi 1948 'den başlayarak istatistiklere girmiş fakat çok az üretilmiştir. 1960 'lı yıllardan sonra Kolza üretiminde önemli sayılabilecek bir artış görülmüştür. 1979 'larda büyük bir patlama yaparak 27.500 hektar ekiliş ,43.000 ton üretim potansiyeline ulaşmıştır. Sonraki yıllarda yağında doymamış yağ asitlerinden olan 22:1 karbonlu erusik asit' in yüksek oranda bulunması nedeniyle ekim yasağı getirilmiştir. Bunu takip eden yıllarda birçok ıslah çalışmaları sonucunda elde edilen erusik asitsiz , glikosinolatsız OO tipi yazlık ve kışlık Kolza çeşitleri getirilerek Çukurova bölgesinde ekimi yapılmış ve çok iyi sonuçlar alınmıştır. Fakat kolza'nın ekim alanının genişlememesine ; Kuraklık , hastalık ve zararlılar dışında özellikle taban fiyat politikaları , ekonomik teşvik, güvence ,depolama, ekim alanlarının kontrolsüz genişletilmesi kalitesiz tohumluk kullanımı tarımsal mekanizasyondaki eksiklikler ve üreticiye ürünün öneminin anlatılıp bilinçlendirme yöntemine gidilmemesi gibi bir takım sebepler yüzünden Kolza ' nın ekim alanlarında bugüne kadar büyük bir artış sağlanmıştır. Türkiye 'de büyük boyutlara ulaşan yağ açığını kapatabilmek amacıyla yeni bitkisel yağ kaynaklarını kullanmamız gereklidir. Ülkemiz birçok çeşitli yağ bitkisinin yetiştirilmesine elverişli ekolojiye sahip olmasına rağmen yağlı tohum ve bitkisel yağlarda açık yıllardır devam etmektedir. Kolza önemli bir yağ bitkisidir. Bu bitkinin ekim planında yer alabilmesi için en uygun yetiştirme tekniklerinin belirlenmesi ve bölgeye en iyi uyum gösteren çeşitlerin belirlenmesi gerekmektedir. KANOLA NEDEN BİLİNEN EN İYİ YAĞ BİTKİLERİ ARASINDADIR? 1. Yağ verimi yüksektir Tohumlarında % 40-45 oranında yağ vardır 2. Kanola Yağı katı, sıvı, ham yağ olarak kullanılabilir. 3. Yüksek oranda oleik asit içerir. 4. Kaynama noktasının yüksek olması nedeniyle (238 C ) iyi bir kızartma yağıdır 5. E vitaminince zengindir. * Antioksidan kanseri önler: Beta-karoten ve C ile E vitaminleri gibi antioksidanlarla ilgili araştırmalar tersini ortaya koydu. Yüksek oranlarda verilen beta-karoten sigara içenlerde kanser riskini arttırdı. Deri, ağız ve gırtlak kanserine karşı etkisi olmadığı belirlendi. 170 bin kişi üzerindeki incelemede, A, C, E vitaminlerinin kolon, pankreas ve mide kanserine de iyi gelmediği kaydedildi. * Soyalı gıdalar meme kanserini önler: Birçok kadın buna inanır. Ancak Hollanda’da 13 ayrı çalışmayı inceleyen bilim adamları, düzenli soyalı besinlerle beslenen kadınlarda meme kanserinde bir gerileme veya yakalanma riskinde bir düşüklük görülmedi.