Sayın demirefe, evet hayatta bazı kesin çizgiler çizilmesi gerekiyor. Bu kesin çizgileri çizmezsek kaosun ortasında buluruz kendimizi.
İkinci yönüne gelince bütün bu ölümle burun buruna olan insanlara, sen iyi bir insandın cennete gideceksin ya da sen kötü bir insandın cehennem seni bekliyor demek gerekmiyor. Bu insanın da duymak istediği son şey budur herhalde. Mezar taşın mermer mi olsun, granit mi olsun diye de sorulmuyor. Arkandan dua edeyim mi, yoksa etmememi mi istersin diye de sorulmuyor. Askerlere son hitapta da ben de sizinle birlikte şehit olacağım, 'ya Allah hücüm' dendiğini sanmıyorum.
Ancak şu var ki, müslümanlar işin dozunu kaçırıyorlar. Neyin ne zaman kutsal, neyin ne zaman kutsal olmadığını ayırt edemiyorlar. Elbette dini bir renk, bir miras olarak kabul edebiliriz, ancak bu gönülden kabul ettiğimizi bize zorla kabul ettirmeye yönelirlerse o zaman işte bu kesin çizginin çizilmesi gerekiyor. Sigara yasağı varsa kapalı bir alanda dışarıya çıkıp sigaramızı içebiliriz, buna kimse karışamaz ve karışmıyorda. Ama oruç ayında dışarıda yemek yiyoruz diye elimiz kolumuz jıletlenirse gene kesin çizginin çizilmesi gerekiyor.
Ben de etnik kökenim ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendime sembolik olarak değil, tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye'yi ve Türkiye'de yaşayan insanları sevdiğim için Türküm diyorum. Bizlerin savunulması gereken yerde de sembolik olarak değil, canla başla savunuyorum. Ha! Dinim sorulduğu zaman da dinsizim diyorum. Türk illa eşittir İslam demek değildir.