muki tarafından postalanan herşey
-
Hayat Nedir.?
Ayyyy, desenize kayırma, torpil yok. Muhammed'in kitabı da baya kalın ve Allah hakkında kendi görüşlerini ve doğrularını dile getiren kendi tarafından yazılmış bir kitap. Acıdım şimdi ya!
-
Hayat Nedir.?
Herkese yaşadıkları ve yaşattıkları kitap halinde sunulacaksa dini teferruata ne gerek var? Eski insanlar doğa karşısında daha bir zavallı olduklarından belki onlara kitap gerekiyordu ama, çağımızda dindeki hurafelere inanmanın ne gibi bir açıklaması olabilir?
-
Istiklal Marsindan rahatsiz olanlar....
Bunlara insan değil ki, olsa olsa insan müsveddesi kişiler. Sayın politika, artık kınama diye bir kelime ve anlam yok, her şey mübah!
-
OLMASIN!...... İSTEMİYORUM!.........
Sayın demirefe, evet hayatta bazı kesin çizgiler çizilmesi gerekiyor. Bu kesin çizgileri çizmezsek kaosun ortasında buluruz kendimizi. İkinci yönüne gelince bütün bu ölümle burun buruna olan insanlara, sen iyi bir insandın cennete gideceksin ya da sen kötü bir insandın cehennem seni bekliyor demek gerekmiyor. Bu insanın da duymak istediği son şey budur herhalde. Mezar taşın mermer mi olsun, granit mi olsun diye de sorulmuyor. Arkandan dua edeyim mi, yoksa etmememi mi istersin diye de sorulmuyor. Askerlere son hitapta da ben de sizinle birlikte şehit olacağım, 'ya Allah hücüm' dendiğini sanmıyorum. Ancak şu var ki, müslümanlar işin dozunu kaçırıyorlar. Neyin ne zaman kutsal, neyin ne zaman kutsal olmadığını ayırt edemiyorlar. Elbette dini bir renk, bir miras olarak kabul edebiliriz, ancak bu gönülden kabul ettiğimizi bize zorla kabul ettirmeye yönelirlerse o zaman işte bu kesin çizginin çizilmesi gerekiyor. Sigara yasağı varsa kapalı bir alanda dışarıya çıkıp sigaramızı içebiliriz, buna kimse karışamaz ve karışmıyorda. Ama oruç ayında dışarıda yemek yiyoruz diye elimiz kolumuz jıletlenirse gene kesin çizginin çizilmesi gerekiyor. Ben de etnik kökenim ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendime sembolik olarak değil, tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye'yi ve Türkiye'de yaşayan insanları sevdiğim için Türküm diyorum. Bizlerin savunulması gereken yerde de sembolik olarak değil, canla başla savunuyorum. Ha! Dinim sorulduğu zaman da dinsizim diyorum. Türk illa eşittir İslam demek değildir.
-
Çocuklara Efendimiz'in güzel ahlâkını ancak yaşayarak öğretebiliriz
O zamanlar resmi nikah olmadığından bir kaç hatun 'olağan nikahlı', diğer bir çokları da 'yemin nikahlı' oluyordu herhalde. Sonralar bu kuruma 'kuma' (ortak) adı verilmiş. Kuma olmazsa, metres oluyor. Yani benim burada belirtmek istediğim zina değil.
-
Masum istatistik
Alamazsınız da sevgili gelincik, ne ve ne kadar yeseler 'haktır'. Allah'a giden yolda cami eksik olur mu hiç! Eğitim de ne... En iyi eğitim Allah yolunda verilen eğitim. Ne de olsa cennete neler bekliyor, neler!
-
İKİMİZ..............
Ha tamam o zaman, biz de selodayı'nın yazdıklarını bir monolog gibi algılayıp yorum yapmayalım o zaman.
-
OLMASIN!...... İSTEMİYORUM!.........
Siz tek cümlelik yazılar yazarsanız daha anlaşılır oluyor. Diğer türlü ne anlatmak istediğiniz anlaşılmıyor.
-
İKİMİZ..............
Sayın selodayı, sizin bir harfi yok etmenizle Kuran'daki dövün kelimesi kendi kendini imha etmiyor. Ablanız ve kız kardeşiniz sizinle aynı payı aldıysa bunu bugünkü yasalara bağlamak lazım, Kuran'a değil. Bu da demektir ki sizlerin iddia ettiğiniz gibi Kuran tüm zamanların kitabı değil. Yoksa ablanız ve kız kardeşiniz avuçlarını yalarlardı. E siz vurmuyorsunuz ama Kuran bol bol vuruyor, bir sağ.. bir sol.. bir sağ.. bir sol... Sizin bahsettiğiniz gibi Kuran'da kadının isteği diye bir şey yok. O her şeye razı olması gereken bir varlık. Ne der bir atasözü: Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin! Evet o kadar değerliler ki, kavgalarda hep analar anılır. Kısacası sayın selodayı, sizin ifadeleriniz ile Kuran'ın ifadeleri örtüşmüyor.
-
KURANIKERİM'İ AÇIK SEÇİK ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK İSLAMCILARIN SAHTECİLİĞİNİ ORTAYA ÇIKARMAK EN GERÇEKÇİ VE DOĞRU YÖNTEMDİR...
E siz hiç kendi kendinize sormuyormusunuz; 'Yahu 1400 sene önce de inanmayanlar varmış, bugün de inanmayanlar var. Bu işte bir bit yeniği var, şu Kuran'ı alıcı gözle tekrar bir okuyayım.' Ancak anlıyorum ki sizler Kuran'a gözü ve kulakları kapalı olarak 'iman' ediyorsunuz. Cennet bile Muhammed'in fantazilerinin ürünü. E ne yapsın adamcağız çölün ortasında o sıcakta!
-
OLMASIN!...... İSTEMİYORUM!.........
Size göre dini haklı yere eleştiren herkes zaten dinden 'bihaber'!
-
Kur’an’a Göre Cahil Kimdir
Onlara göre var, Kuran başka şeyler yanında bilim kitabı da değil mi!
-
Muhammedin savaşları
Doğru söze ne demeli!
-
İKİMİZ..............
Haa anladııııımmmm, önemli olduğu için dövün diyor, mirasta eşitsizliğe uğruyor, yatakta erkeğinin istediğini vermeyince melekler ona sabaha kadar lanet yağdırıyor vs. vs. di mi!
-
İKİMİZ..............
Valla dinler insana değil, erkeklere hizmet ediyor. Eee peygamber sıfatlı insanlar da erkek olduklarına göre!!! Hakikaten ya, neden hiç kadın peygamber yok???
-
Atamıza En Büyük Saygısızlık Budur!
Günlerden 4 Temmuz 2005 Pazartesi. Antıkabir yine ziyaretçilerle dolu. Ziyaretçilerin çoğu orada bulunan anı defterine birkaç satır karalıyor. Atatürk'ün huzurunda geçirdiği dakikalara ilişkin izlenimlerini yazıyor. O gün defterin yanında iki genç var. Görevliler bunların durumundan kuşkulanıyor. Bunlar da deftere bir şeyler yazıyor. Görevliler hemen sonrasında bu iki gencin deftere yazdığı yazıları okuyor. Biri şöyle yazmış: 'Seni gördüm, içim daha da kötü oldu... Seni hiç gözüm tutmuyor.' İkincisinin yazdıkları ise çok daha ağır ve hakaret dolu: 'Selamünaleyküm diyecem ama demiyorum. Senin tipini ********* ****** Senin kafana saç ektirecem.' Görevliler bu iki kişiyi anında yakalıyor. Sanıklar ifadeleri alınmak üzere emniyete, oradan da savcılığa sevk ediliyor. Cumhuriyet Savcısı Nedret Tacer tarafından ifadeleri alınıyor. Gençlerin ikisi de Norveç'te yaşıyor. Selman 1987, Kadir 1988 doğumlu. Savcı bunların ifadesini aldıktan sonra tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk ediyor. Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi sanıkların ifadesini alıyor. Her ikisi de suç işleme kasıtları olmadığından söz ediyor. Fakat çok ilginçtir, olaydan hemen sonra bunların avukatı adliyeye geliyor. Tarikatçı çevreler derhal avukat bulmuş. Savunmayı daha sonra avukat üstleniyor. Avukat savunmasını şöyle yapıyor: 'Olayda suç kastı yoktur. Bulundukları ülke kültürüne, yetişme tarzı ve yurtdışındaki uygulamalara göre kendileri Atatürk'ün huzurundaki deftere bu şekilde yazı yazmış iseler de, olayda Atatürk'e hakaret kasıtları yoktur.' Mahkeme karar veriyor: Gereği düşünüldü. Olayın oluşu, sanıkların Türkiye'de sabit ikametgahları bulunmayışı, kaçma şüphelerinin kuvvetli oluşu göz önüne alınarak, Atatürk'e hakaret suçundan tutuklanmalarına karar verildi.' Sanıklar tutuklanıp cezaevine gönderiliyor. Avukatları derhal bir üst mahkemeye itiraz ediyor. Ğtğrazı Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi aynı gün karara bağlıyor: 'Gereği düşünüldü: Tutuklamanın ağır bir tedbir olduğu, son düzenlemelerle çocuk mahkemelerinde yargılanacak olan sanıkların yurtdışında yetişmiş olmaları, delilleri karartma ve değiştirme imkanlarının olmayışı, sabit ikametgah sahibi ve öğrenci olmaları ile tutuklu kaldıkları süre nazara alınarak tahliyelerine karar verildi.' Emniyet, savcılık ve mahkeme tutanaklarında sanıklar için 'Norveç'te ikamet eder' deniliyor. Türkiye'de adresleri yok! Sanıkların tutuklu kaldığı süre sadece 16 saat! Şimdi Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin bu kararından sonra gerçeklere bir bakalım ve hiç bilmediğimiz konuları böylece öğrenmiş olalım: Demek ki yurtdışında yetişmiş iseniz, öğrenci iseniz, Atatürk'e -hem de Anıtkabir defterine- yazılı olarak hakaret etmeye hakkınız var! Hem de en ağır bir biçimde! En fazlası 16 saat kalırsınız, sonra bir üst mahkemenin kararıyla sizi tahliye ederler. İş bu kadar basit! Her iki sanığın şu anda Norveç'e uçurulmuş olduğu kesin. Sen onları bul bulabilirsen! Cumhuriyet Savcısı Nedret Tacer ve Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Avni Mis, boşuna zahmete girmişler. Ülkemiz AB'nin istemleri doğrultusunda 'demokratikleşme ve özgürlük' yolunda hızla ilerliyor. Atatürk'e mi söveceksin!.. Git, hem de Anıtkabir defterinde en ağır biçimde söv! Rahatça, özgürce! Madem yurtdışında yaşıyorsun ve öğrencisin, hiçbir ceza almazsın... Cünkü 'yurtdışı kültüründe' Atatürk'e sövmek normaldir! Hele tutuklu kaldığın 16 saat dikkate alındığında! Bu hususlar artık mahkeme kararıyla belgelidir! Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 6 Temmuz 2005 tarih ve 2005/184 sayılı kararı bunun somut göstergesidir. Ülkemiz AB yolunda hızla ve emin adımlarla ilerliyor. Helal olsun bize bu yollar! Dr.CEM GUNAY D.E.Ü Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü
-
Şimdiden yakın kınanızı!
AKP Hükümeti uyguladığı mükemmel ekonomik reçete sayesinde ülkemizi ekonomisi en güçlü ülkeler arasına soktu malumunuz. Buna rağmen bizler, çarşıda pazarda nasıl alış veriş yapacağımızı şaşırdık… Enflasyona göre işçi ve emekli maaşlarına zam yapılıyor, hemen arkasından enflasyon rakamları açıklanıyor, tutmamış!... Enflasyon ölçümlerinde baz alınan; et gibi, peynir gibi, ekmek gibi temel gıda maddeleri değil. Ya ne peki? Tel örgü, dinamit lokumu, soba borusu ve çelik şanzıman bilyeleri gibi yaşamımızda belki de hiç tüketmeyeceğimiz malzemeler, hükümetin dikkate aldığı… Bu grafikte ekonomik tablomuz elbette iyi, buna dayanarak değerli büyüklerimiz kendi televizyonlarının karşısında elbette gözümüze bakarak övünür… Hatta bütün dünya alkış da tutabilir…. Neden tutmasın ki? Bankalarımızın yarısından fazlası kime ait?? Ya sigorta şirketlerimiz??? Ve rekor üzerine rekor kıran borsamız???? Borsamız deyince aklıma bazı önemsiz detaylar geldi. Bunu sizinle paylaşmaya değer mi bilemem ama, aklınızda bulunsun diye yazıyorum!... Geçtiğimiz yıl borsamıza yatırılan; 1 milyon dolar ; %72 artışla 1 milyon 720 bin dolar olmuş… 1 milyon euro ; %54 artışla 1 milyon 540 bin euro olmuş… Ve bütün dünya bizim borsayı çok seviyor ve alkışlıyor… Gelen para dış kaynaklı, broker firmaları yabancı, neredeyse iki katı para yapıp gidenler yabancı. Ama para, bizim paramız! Alın terimiz, emeklimin ilacından, işçimin maaşından, fakirimin boğazından, bebeğimin mamasından, ülkemin savunmasından, kesilen para bunlar… Dünya borsalarında en baba kar oranı ne kadar biliyor musunuz? Yaklaşık % 6 veya %7 oranında bir getiri! Paralarımız % 4 ile Amerikan Bankalarında faizde yatarken, hükümetimiz dünyanın en pahalı kredisini kullanmakta ısrar ediyor… Başbakan bağırıyordu, IMF’ye 8 milyon dolar borcumuz var, kapatırız bir kerede diye. Hani ne oldu?... Dünyanın en pahalı petrolünü biz alıyoruz… Dünyanın en pahalı doğal gazını biz kullanıyoruz… Dünyada en pahalı faiziyle biz borçlanıyoruz… Dünyanın en fazla borsa karını biz veriyoruz… Dünyanın en az geliriyle biz yaşıyoruz… Ve her şey güllük gülistanlık, öyle mi??? Dibe çöküyoruz, dibe… Anafora kapıldık! Kınanızı şimdiden yakın, iki kişiden birileri! Mahmut Görür
-
Masum istatistik
Almanya'da 70 bin Saglik Kurumu... 8 bin kilise, Fransa'da ise 60 bin saglik kurumu... 9 bin kilise Türkiye'de 7 bin saglik kurumu... 77 bin cami oldugunu biliyormuydunuz? Onlar tahsilli ve sağlıklı olarak yaşayacaklar ama, gavur olacaklar; halbuki biz cahil ama, dini bütün olarak ölüp cennete gideceğiz. Zaten bu dünya geçici, hiçbir şeyi dert etmeye değmez. Boşu boşuna eğitime niye para harcayalım, nasıl olsa ölünce bir işe yaramayacak bu bilgiler. Eh hastane dersen, boşu boşuna ölümünü, yani cennete gitmeyi geciktirmenin anlamı ne? En iyisi o paralari okul, hastane falan gibi gereksiz yerlere harcayip çarçur etmek yerine, cami yapımına harcayıp daha çok müslümanı gönderelim cennete. Orada seçim olursa biz kazanırız. Varsın bizi A B 'ye almasınlar, biz de onları cennete almayız.(!) Oh be! İçim açıldı vallahi. Beni arayan olursa camideyim. Bana gelen bu maili paylaşmak istedim.
-
Çocuklara Efendimiz'in güzel ahlâkını ancak yaşayarak öğretebiliriz
Tekrar Nisa 3 Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur. Evet ayetin devamını da alıntıladım bu sefer. İki satırdan ibaret! İki satırın toplamı nedir: Bakabileceğiniz kadar hür kadın alın ama, bunca hür kadına adaletli davranacağınızdan korkarsanız bir tane hür kadın alın, yanına çerez olarak da istediğiniz kadar cariye alın. Ama burada bir şey daha var... Nisa 25 Sizden kimin, hür mü'min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü'min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Burası Nisa 3'ün tekrarı... Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları halinde sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Hadi diyelim burası da tamam... Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Evet, işte burası... Neden cariye bir kadına hür bir kadına uygulanan cezanın yarısı veriliyor? Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Burası gene tekrardan ibaret. Yani hür kadına bakamazsan günaha düşüyorsun, o yüzden bol miktarda cariye alabilirsin.
-
Çocuklara Efendimiz'in güzel ahlâkını ancak yaşayarak öğretebiliriz
Ben de bu çok eşlilikte hikmet arayan zihniyeti ilginç buluyorum doğrusu. Cennete ya da cehenneme gider diye bir şey yok bu olayda. O tarz dediğiniz bu tarz mı oluyor yani? Nisa 3- Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.
-
SEN HİÇ ÇOCUK GÖZÜ ÖPTÜN MÜ?
Ha evet evet, yaşamsallaştırın da ganimetleri toplayıp birinden alıp birine verin. Kuran'a dönüşün karanlığa dönüş olduğunu ne zaman anlayacak bu millet acaba! Kuran, sanki sadece sevgi, merhamet, hoşgörü kitabıymış gibi algılanıyor.
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Ben de kararsızdım ama, şimdi oldu
-
Çocuklara Efendimiz'in güzel ahlâkını ancak yaşayarak öğretebiliriz
Tamamen özel ve kimseyi ilgilendirmeyecek mahrem olması gereken çok eşli ve çok cariyeli bir yaşam, bir din kitabında ulu orta açıklanıyor. Bu yaşam da çocuklara 'efendimizin güzel ahlakını ancak yaşayarak öğretebiliriz' deniliyor. Bahis konusu bu insan sıradan basit bir insan değil, ne de olsa koskoca mukaddes bir insan. Çocuklarınıza Muhammed'in bu çok eşli ve çok cariyeli hayatını kitapta yazıldığı şekilde mi anlatıyor, okuyorsunuz? Yoksa, çocuğum bu kısmı bilmese de olur mu diyorsunuz? Ne de olsa evde bir anne ve bir baba var? Bu durumda çocuk sormayacak mı 'baba diğer eşlerin nerede' diye? Bu soruya ne türlü bir cevap verirsiniz? Daha olmadı; bu bölüm biraz sakat, çocuğun yaşı müsait olduğunda kendisine bu bölümü izah ederim mi diyorsunuz? Çocukken ve gençken bana bunlar anlatılmadı. Belirli bir yaşa gelip kendim okuduğum zaman da 'vayyy beee' dediğimi hatırlarım. Çünkü çevremde hep tek eşli kadınlar ve erkekler görüyordum, başka türlü düşünemiyordum. Daha sonraları daldan dala atlayan erkekleri görünce de; herhalde Muhammed'in güzel ahlakını yaşayarak öğreniyorlar dedim kendi kendime, yani Kuran'ı motamot yaşıyorlar.
-
İKİMİZ..............
İktidarın, AB ve ABD istediği için hutbelerden çıkardığı ayet: Allah katında din İSLAM’dır AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Kretschmer’in bizzat, ABD Büyükelçisi Edelman’ın ise mektup yazarak rahatsızlığını dile getirdiği ayeti kerime, AKP hükümetinin gayretleriyle hutbeden çıkartılarak yerine hadisi şerif konuldu. Hutbelere müdahale AB ve ABD istedi… ABD Büyükelçisi Edelman bu ayeti okumayın diye Hükümete mektup yazdı. Ve her Cuma camilerde okunan “Allah Katında Din İslam’dır” ayeti hutbelerden çıkarıldı. Skandal düzenleme Din İşleri Yüksek Kurulu’nun hazırladığı yeni “Hutbe Değerlendirme Kılavuzu” ile ortaya çıktı. Bugüne kadar her Cuma namazında okunan Ali İmran suresi 19. Ayeti, “Allah Katında Din İslam’dır” ayetine yer verilmedi. Kılavuza göre bu ayetin yerine artık “Tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir” Hadis-i Şerif’i okunacak. MUSTAFA YILMAZ / ANKARA Türkiye her geçen gün yeni bir skandal gelişmeyle sarsılıyor. Son olarak Diyanet’in Cuma Hutbelerinde okunan “Allah katında din İslam’dır” ayetinin hutbeden çıkarılması gündeme bomba gibi düştü. Ayetten AB ve ABD ülkelerinin yetkilileri rahatsız oluyordu. Eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman’ın, geçen yıl Diyanetten sorumlu Bakan Mehmet Aydın’a bir mektup yazıp, söz konusu ayetin hutbeden çıkarılmasını istemiş olması skandalı daha da büyüttü. Söz konusu gelişme Ekonomi, Dış politikadan sonra camilerde okunan hutbelerin bile ABD tarafından belirlendiği eleştirilerine neden oldu. Skandal düzenleme Din İşleri Yüksek Kurulu’nun hazırladığı yeni “Hutbe Değerlendirme Kılavuzu” ile ortaya çıktı. Bütün müftülüklere gönderilen ve hutbe dualarının yeniden düzenlenmesine ilişkin kararları içeren Kılavuzda, bugüne kadar her Cuma namazından okunan Ali İmran suresi 19 Ayeti, “Allah Katında Din İslam’dır” ayetine yer verilmedi. Yeni düzenleme doğrultusunda artık imamlar Cuma Hutbelerinde söz konusu ayeti okuyamayacak. Kılavuzda bu ayetin yerine “Tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir” Hadis-i Şerif’i okunacak. Bir AB bir de ABD rahatsızdı Cuma Hutbelerinde söz konusu ayetin okunmasından ABD ve AB’li yetkililer rahatsızlık duyuyordu. Hatta eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman geçen yıl bu konuda Diyanet’den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a bir mektup yazmış ve bu mektupta söz konusu ayetin Hıristiyanlara tehdit olarak algılandığını belirterek Ayet-i Kerime’nin hutbeden çıkarılmasını istemişti. Aynı şekilde AB Yetkilileri de “Allah katında din İslam’dır” ayetinin diğer dinlere baskı olduğu ve laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle hutbeden çıkarılmasını istemişti. Geçen yıl AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Kretschmer bu konudaki rahatsızlığını bizzat iletmişti. Diyanet uygulamayı savundu Hazırlanan yeni Hutbe Kılavuzu’nda, Âl-i İmran Suresi’nin “Allah Katında Din İslam’dır” mealindeki 19. ayetinin bulunmadığını doğrulayan Diyanet yetkilileri, düzenlemenin AB ve ABD eleştirileriyle alakasının olmadığını iddia etti. Bir Diyanet yetkilisi, “Bu ayetin hutbenin sonunda okunması gibi bir şart zaten yoktu” diyerek düzenlemeyi savunmaya çalıştı. Ancak söz konusu düzenlemenin AB ve ABD’li yetkililerin baskısı nedeniyle gerçekleştirildiği belirtiliyor. Pressturk 29 Nisan 2006 21:15 Buna ne diyeceksiniz! İslam son din diye iddia edip ve kopya çekildiği için nasıl olur da Allah katında din tektir -'İslam'dır- der.
-
Muhammedin savaşları
Kuran, İslam'ın tarihi bilgisi olduğuna göre ona da inanmamanız lazım sizin o zaman. Hem ayrıca, Muhammed elbette Kuran dışında bir eylem yapmamış ancak, yapacağı eylemleri Allah'ın sözüymüş gibi anlatmış. Mal isterse mal, kadın isterse kadın, savaş isterse savaş, ganimet isterse ganimet...