Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Evrim

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Evrim tarafından postalanan herşey

  1. saçlarıyla oynayan kadın sizden hoşlanıyordur kısmı bence küllen yalan. hatta saçlarını yiyen kadın görüntüleri gördüğüm zaman bir kadın olarak benim bile kaçasım geliyor. olumlu bir etkileşim yarattığı düşüncesine kesinlikle karşıyım. lüffen genelleme yapmayalım
  2. Evrim şurada cevap verdi: gloria başlık Roman Forumu
    itiraf ediyorum benim de başlayıp bitiremediğim birkaç kitapdan biridir : (
  3. Bianet'den Atlas Sibel Arslan yazmış Nilgün Marmara: Ölümün Ortaklığı İle Yeniden Doğmak “Bak bu yara annemden, işte bu babamdan, buradaki ilkokul öğretmenimden, haaa şu en derin olan mı onu ben açtım bilmeden.. En çok da o acıtıyor canımı, en çok o kanıyor” Sevdiği yazar Sylvia Plath ile “ölüm ortaklığı” yaşayan Nilgün Marmara 13 Ekim 1987'de henüz 29 yaşındayken yaşama “hayır” demese de ölüme “evet” diyerek çekip gitti yaşamdan. “Dünyanın sunduğu olanakları tözümüzde bulunan bir güç sayesinde, kendisi için olanaklı bir konum tasarlayıp kendini o konuma fırlatma gücü sayesinde kavrarız. Eylemde bulunmak, şimdi burada konumlanmış olan varoluşumuzu ilerdeki olanaklı bir konum adına terk etmektir. Eylemde bulunmak başlamaktır, gelip geçmiş olanlardan kopmaktır; içimizde olup bitmiş olanları geleceğe fırlatmaktır.” * Alphoso Lingis’in “ortak bir şeyleri olmayanların ortaklığı” isimli kitabında “ölüm ortaklığı” ölümlülüğümüz içinde kendimizi tanıdığımızı anlatır. Önümüzdeki bir olanaklar silsilesi şeklinde uzanan bir dünyanın içinde eylemde bulunduğumuzu ve dünyanın kaynaklar, araçlar, yollar, tehlikeler, sığınaklardan oluşan bir alan olduğunu söyler. Nilgün Marmara’nın gidişinin ardından “intihar mı?” sorusu akıllara takılırken bir yandan onun yazarı hatta kendisi olduğu ortaklık kurduğu Sylvia Plath oldu Nilgün Marmara’nın gidişinin adı. O giderken adını koyduğu ortaklık ile yeniden varolacağını düşünerek çıktı belki yola. Bu yaşamaktan vazgeçmek miydi, belki çoğumuza göre evet. Ama belki de tıpkı Tezer Özlü’nün Pavese’yi aradığı otel odalarında kendi yolunu arayışındaki hikayeydi Nilgün Marmara’nın gidişi. Ölüme gidebilmenin yaşamaya başlangıç olduğunu hissettiren gidişler başka bir dünyanın varlığına inanıştan öte kendi tözlerine dönüş olduğunu düşündürüken gidişlerin de bir ortak anısı olduğunu gösteriyor. “Kişi gider çünkü kendini gitmek zorunda hisseder; öteki ölürken yalnız olmasın diye gider. Kişinin elinin incelik ve şefkatle yaptığı her hareket, ötekinin yaralanabilirliğinin kendisine yönelttiği buyruğu tanır. Kişi ötekiler için ve ötekilerle birlikte acı çekmek zorundadır….” * Sessizliğin ortaklığına sığınmak Cümleler bırakmasa da ölümler bize, gidişin sessizliği anlatır yaşama tutunduğumuz yerlerin sancısını. Gideni ve gidişin ardındaki ağırlığı yükleniriz. Ve gidişi düşünürüz, onun varlığını. Cemal Süreya’nın Nilgün Marmara’nın ardından; “Bu dünyayı başka bir dünyanın bekleme odası gibi görüyordu” cümlesi Nilgün Marmara’nın yaşamdaki varlığına tanık olurcasına fısıldıyor bize. “Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. Hep böyle mi bu? Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer.'.. Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir. Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına? ’Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna’ bir çocuk demiş.” Sancıların ortaklığıyla yanılmak Yaşama inanmamaktan geçer "intihar’"ın yolu baktığımızda. Oysa yaşamın içindeki en kuytulukların içinde, kendi varoluş yolculuğunun bir başka hikayesidir. İntahar’ı övmek, ölümü yüceltmek midir bu? Nasıl yaşamı kutsamak değilse her nefes alışımız ölümü yüceltmek olabilir mi son nefes anı? Sancıları hafifletir kurduğumuz ortaklıklar, aradığımız tanışıklıklar. Ve dokunmak isteriz bu ortaklığa, daha da hafifler belki,sancıyı yok eder bu dokunuşlar diyerek uzatırız elimizi… Bazen en yakınımızda olan, en mahrem sırlarımızı paylaştığımız dostlarımız, yakınlarımız karşısında yabancılaşırken, yüzünü bile görmediğimiz biri çok tanıdıktır bize. İnsanlığımıza, insana dair açılan en büyük yaraları gösterebiliriz o yabancıya kimbilir: “Bak bu yara annemden, işte bu babamdan, buradaki ilkokul öğretmenimden, haaa şu en derin olan mı onu ben açtım bilmeden.. En çok da o acıtıyor canımı, en çok o kanıyor” diyebiliriz çığlık çığlığa ağlayarak. Belki o yabancı da dokunur yaralarımıza, belki kendi yaralarına benzetir o da içlerinden birini, o da çığlık atar, o da ağlar.. Ve bu iki yabancı sanırım iki kadın olur bir yerlerde. O yaraların sancısıyla kıvranırken, deli sanılan kadınlar olur.. Yaraları görmezden gelmek sağlıklı olmaktır oysa böyle öğretildi bize, sancısını duyar çığlıklar atarsan delisindir, delirmişsindir… "Yontusal bir dinginlikle sıralarım sözcüklerimi vasat bir yere, Bir duyumlanmaz imgeleme- taşkınlıktan ırak mı ırak! Ah! Ya benim ele geçirilmez çoşkularım, varolamamış henüz biçimleyemediğim." ** “Kendi açtığım yaranın kabuğunu bir kez daha kaldırıyorum, ve en çok o acıtıyor canımı, en çok o kanıyor. Ve çığlık atıp yeniden ağlıyorum beni hiç tanımayan bir kadının karşısında” diyerek kurduğumuz ortaklık kendi sancımız ile kurduğumuz ortaklıktır aslında. Aynaya baktığımızda kendi suretimiz dışında bize bakan her bakış yine bizim içimizdeki yüzlerden başka biri değildir. Nilgün Marmara’nın Sylvia Plath ile kurduğu ortaklık bu sancı ortaklığının ötesinde farklı zamanlarda yaşanmış iki yaşamın kesintisiydi onda belki. Bundandır ki aynaki surettin peşine düşmek oldu onun yolculuğu. "Onun bedeni bir tımarhane. İçinde çok işçi, deli ve çalışkan! Onun bedeni bir kule. İçinde çok basamak, karanlık ve nemli. Güldürerek çıkarır merdivenlerden, Ağlatarak indirir aşağı!" ** (ASA/HK) --- * “ortak bir şeyleri olmayanların ortaklığı” Alphoso Lingis (Ayrıntı Yayınları) ** Nilgün Marmara Kaynak: http://www.bianet.org/bianet/toplum/150618-nilgun-marmara-olumun-ortakligi-ile-yeniden-dogmak
  4. Evrim şurada cevap verdi: irinçköl başlık Gezi Parkı Direnişi
    ODTÜ Öğrencileri Ablukayı Anlatıyor ODTÜ'lü öğrenciler, belediye otobüslerinin içeriye girmediği kampüse polislerin arasından geçerek giriyor, polis helikopterinin sesi şantiyeden gelen sese karışıyor. ODTÜ bileşenleri bir arada mücadeleyi sürdürüyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) planına itiraz süresi dolmadan bir gece yapımına başlanan yol çalışmaları polis ablukası altında sürüyor. Yola karşı yapılan eylemler polis şiddetiyle karşılaşıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait belediye otobüsleri kampüs içine girmiyor. bianet ODTÜ öğrencileri Gökçe Cengiz, Taylan Yoltaş ve Halilcan İnce ile ODTÜ direnişini, kampüse ulaşım sorununu, polis şiddetini ve bunun ODTÜ’deki yaşama etkisini konuştu. Öğrenciler şantiye alanını saran polisler, kampüs kapısı önünde çevik kuvvet otobüsleri, tomalar, gün içinde ODTÜ üzerinde uçan polis helikopteriyle yıldırma politikası yaratılmaya çalışıldığını anlatırken ODTÜ’nün tüm bileşenleriyle bir arada direnişe devam edeceğini vurguladı. “Ulaşım hakkımız engelleniyor” ODTÜ’de Pazartesi günü yapılan fidan dikme eylemi sonrası polis gece boyunca ODTÜ’ye saldırdı. Salı günü de “ODTÜ’de marjinal grupların ego otobüslerine saldırdığı” iddiasıyla kampüs içi seferler durduruldu. Öğrenciler iddiaların asılsız olduğunu anlatırken EGO kullanan Yoltaş, seferlerin kampüs içine girmemesinin öğrencileri mağdur ettiğini söyledi. “Otobüs durakları dersliklere uzak. Akşam 17.30’daki dersten çıkıp 17.40’taki otobüse yetişemiyoruz. Ulaşım hakkımız engelleniyor. Halk otobüslerinde ve dolmuşlarda aktarma yapılmadığı için, yola daha fazla ücret ödemek zorunda kalıyoruz.” “24 saat polis ablukası altındayım” Polis tarafından çevrilen şantiye alanında çalışmalar gece gündüz sürüyor. TOMA’lar ve çevik kuvvet ekipleri kampüs sınırındayken, bir helikopter kampüsü izliyor. Polisler öğrencilerin dün protesto için yaptığı futbol maçını da yakından "izledi". 100. Yıl Mahallesi’nde oturan Cengiz, okulda ve mahallede polis ablukası içinde yaşadığını anlatıyor: “Sessizliğiyle bilinen mahallemizde artık dışarı çıktığında yanından bir akrep geçebilir halde. Şantiyenin ışığı ve sesi evde. Evin önünde 24 saat TOMA bekliyor, okula çevik kuvvet ekiplerinin arasından geçiyorum. Ders yaparken tepemizde helikopter var. Kampüs sınırı polisle dolu. 24 saat bu cenderenin içindeyim.” “Okulun sınırı yok edildi, polis teknik olarak kampüste. Polisin ODTÜ’ye girmesinin normalleşmesinden korkuyoruz. Bugüne dek Rektörlüğün izniyle girebilen polis fidanları diktiğimiz akşam altı kez içeriye girdi ama açıklama yapmadı.” “Bizleri yıldırmak istiyorlar” Yoltaş, polis ablukasının yıldırma çabasının ürünü olduğunu söylüyor: “Eğitim alanına giderken polisle göz göze gelmek tedirginlik verici. Öğrencileri psikolojik olarak yıpratıp gözdağı verme taktiği olduğunu düşünüyorum. Yola karşı herhangi bir eylemde toleranssız olunacağı gösteriliyor.” Kampüsteki yurtlarda kalan İnce de polis saldırılarının yurtları doğrudan etkilediğini anlatıyor. Öğrenciler yol yapımına karşı ODTÜ bileşenlerinin bir arada olduğunu vurguluyor. ODTÜ’de gelenek olduğunu vurguladıkları forumları iki-üç günde bir gerçekleştirerek yola karşı demokratik tepkilerini ortaya koyuyorlar. Mahallede de 100. Yıl İnisiyatifi’nce düzenlenen forumlar ODTÜ’lülerle iletişim içinde. ODTÜ’nün Ankara için önemi nedir dediğimizde ise akademik başarılarının yanı sıra ODTÜ ormanının Ankara için önemini vurguluyorlar. “Direnişi ODTÜ’deki birlikteliğin üzerine kurduk” Öğrenciler, anti demokratik ve hukuksuz olduğunu vurguladıkları yola karşı mücadelelerinin devam edeceğini söylüyor. Bunun ranta ve kentsel dönüşüme de karşı bir mücadele olduğunu belirten öğrenciler yol yapımını engelleyemeseler bile demokratik yollardan mücadeleye devam edeceklerini anlatıyor. Belediyenin kestiği ağaçlara karşı ODTÜ Rektörlüğü'nün çağrısıyla yarın kampüs içinde fidan dikme eylemi yapılacak. Cengiz, üniversite bileşenleri arasındaki birlikteliği vurguluyor: “Yapılan yol yapım çalışması çoktan aştı. İtiraz süresinin dolmasını bekleselerdi 4 Kasım’da hukuksal olarak yapabileceklerdi yolu ama işgal ederek yapmayı seçtiler. ” “Devlet, üniversitesine savaş açmış durumda. Devletin tüm araçlarını buraya getirip yolu yapamaması söz konusu değil belki ama önemli olan yolu nasıl yaptığı. Bir üniversiteye savaş açmadan yol yapamıyorsanız zaten yenilmişsinizdir. Üniversiteye izin alıp giremeyip gece ablukasıyla giriyorsanız üniversite bileşenlerinin bir arada duruşuna karşı duramıyorsunuz demektir. “ODTÜ, tüm bileşenleriyle ablukaya karşı duruş sergiliyor, herkes ODTÜ içindeki durumu kınıyor ve bu saldırılara karşı mücadele edeceğini söylüyor. Bu birlikteliğin sağlanması bizim için önemli, direnişi bunun üzerine kuruyoruz. “ Sabah saat 05.00'te bile şantiyede çalışmaların sürdüğünü anlatan İnce "bir an önce yolu bitirmek istiyorlar" derken "Yolu bitirseler de mücadelemiz bitmeyecek" diye devam ediyor.(BK) Kaynak: http://www.bianet.org/bianet/cevre/150788-odtu-ogrencileri-ablukayi-anlatiyor
  5. Evrim şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    günaydın arkadaşlar : )
  6. Evrim şurada cevap verdi: irinçköl başlık Gezi Parkı Direnişi
    ODTÜ Katliamı Kente, İnsana, Yaşama Saldırıdır Hekimler olarak içimiz yanıyor. Biliyoruz varlığımız doğaya, kente, ağaca, kediye, köpeğe, kısaca bu hayatı paylaştığımız tüm canlıların var olmasına bağlı. Bizim sağlığımız onların sağlığına bağlı. Biliyoruz, doğa yoksa, sağlıklı kent yoksa hekimlik de bir yere kadar. 18 Ekim 2013 Cuma gecesi Ankara’da bir katliam yaşandı. Bu katliamı Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) yaptı. Onlarca kamyonla, iş makinasıyla, eli sopalı görevlilerle yaptı. O gün “bayram”dı. İnsanlar bu kadarını beklemiyordu. ODTÜ yönetimi gerekli görüşmeleri yapmıştı, ABB yetkililerinden “güvence” almışlardı. Çitlerin yıkılıp içeri baskın yapılmasını beklemiyorlardı. ODTÜ’nün itirazını beklemeden, öğrencilerin, öğretim üyelerinin, bölgede yaşayan insanların, Ankaralıların itirazlarını dinlemeden baskın yaptılar. Gecenin kör karanlığında, sabaha kadar “çalışıp” 3000’in üzerinde ağacı katlettiler. ODTÜ Rektörlüğü’nün açıklamasından anlaşılıyor ki, başka yere nakledilip yaşaması mümkün 600’den fazla ağaca da kıydılar. Bir kenti yaşanır kılmakla görevli “Belediye” eli sopalılar eşliğinde baskın yaptı. Polis koruması altında yapıldı bu baskın. TOMA’larla, polis helikopterleriyle yapıldı. Ne Valilik, ne Savcılık ne de Emniyet itirazlara kulak astı, “dilekçeler” kabul edilmedi. Cinayeti mahalleli, gazla, tazyikli suyla uzaklaştırılan bir grup insan, birkaç gazeteci gördü. Biz gelecek nesillerden, çocuklarımızdan utanıyoruz. Bu katliamı yapanlar hiç bir şeyden utanmıyorlar. Yine de umudumuzu yitirmiyoruz. Yaşasın doğasına, kentine, üniversitesine sahip çıkan insanlar. Yaşasın yaşam. Kahrolsun bağzı şeyler. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Kaynak: http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/odtu-4065.html
  7. erkekler çok eşli yaşayınca kimsenin dikkatini çekmiyor. kadınlar aynı şeyi yapıca flaş flaş oluyor tersine dünya işte : )
  8. toplumun önünde yürümekten korkan dilsiz aydınların yanında, Ahmet Taner Kışlalı ve katledilen yüzlerce aydın bu toplumun aydınlanma mücadelesinde yol açmış, yaşadığı döneme tanıklığını canıyla ortaya koymuş değerlerdir
  9. Evrim şurada cevap verdi: irinçköl başlık Gezi Parkı Direnişi
    ne yaparlarsa yapsınlar ODTÜ'den yol geçirmekle, ODTÜ'nün hafızasını silemezler! sabahın da bir sahibi var sorarlar bir gün!
  10. Evrim şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    günaydın, güzel yurdumun güzel insanları
  11. kendime 30 dakika kafa izni verdim. çay şeysi görünce dayanamıyorum. iyi ki gelmişim
  12. Evrim şurada cevap verdi: irinçköl başlık Gezi Parkı Direnişi
    gecenin korkakları, katilleri, öğrenciler gelmeden, tomalarla, akreplerle, ağaçları kesip Odtü'de yasadışı yol çalışması yapıyor! #DirenOdtü #direnODTÜormanı
  13. Evrim şurada cevap verdi: irinçköl başlık Gezi Parkı Direnişi
    Odtü'ye bayram baskını Kaynak: http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/odtu-ormanina-bayram-baskini-h43365.html
  14. Evrim şurada cevap verdi: ugery başlık Öykü Forumu
    yolunuz açık olsun : )
  15. her vakit içilebilir interlock hocam. muhabbetle olsun
  16. şair Sylvia Plath'ın mezarı
  17. bu gecenin çaylarıda benden gelsin
  18. Evrim şurada cevap verdi: SuMMeRFB başlık Havadan Sudan Konular
    Mücadeleden kaçan, mücadele edenden daha çok yara alır Oscar WILDE
  19. "Bir gün öldürülen aydınlar da dirilse; mayınlarla dolu Ölüler Ülkesi’nin kaldırımlarında yürüse… Altı delik ayakkabıları, kan içindeki elbiseleri, kırık gözlükleriyle… Düşe kalka yürüseler kasvete bürünmüş sokaklarda… Kurşunların ve bombaların soğukluğu hala vücutlarında, ölümün acı kokusuyla doyamadıkları hayatın tatlı kokusu burunlarında… Daha net görünse keşke, yaşayan insanların daha ölü olduğunun resmi…” (www.beyazperde.com)
  20. belki bu kadar duyarlı oldukları için hastalanmışlardır
  21. ekşi sözlükte biri yazmış küfür kısmı hariç olduğu gibi paylaşıyorum; "8 yaşındaki bireyin cinsiyeti yoktur, çocuktur. 8 yaşındaki bir çocukla birlikte olmak "birliktelik" değil tecavüzdür, tecavüz bir suçtur, tecavüzden dolayı sağlığını kaybeden insanın ölümü ise katliamdır."
  22. ne kadar özgür bir ülke olduk. kamusal alanda türban serbest, televizyonda dekolte yasak!
  23. Evrim şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    nasıl ama nasıl güzel. moral oldu teşekkür ederim : )

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.